Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Gevher Nesibe sizce ne demek, Gevher Nesibe size neyi çağrıştırıyor?

Gevher Nesibe terimi Yağmur Bulut tarafından tarihinde eklendi

  • Yağmur Bulut
    Yağmur Bulut

    Anadolu’nun en eski kentlerinden biri olan Kayseri’nin, Selçuklular döneminde de önemli bir yerleşim merkezi olduğu bilinmektedir. Buralara yerleşen Selçuklular zamanla birçok kervansaray, medrese, şifahane ve cami yaptırmışlardır. Dönemlerinde yapılan bu medreselerin çoğu külliye niteliğinde olduğundan, bu külliye içinde medresenin yanı sıra cami, hamam, vb gibi birimlere de rastlanmaktadır. Genellikle, medreseler de dini eğitim yapılmakta ve bu eğitime destek verecek matematik ve mantık gibi derslere de yer verilmektedir. Ancak tıp medreseleri bunlardan ayrı olarak düşünülmüş ve hastane ve tıp eğitimi ile birlikte ele alınmıştır.

    Anadolu’da yapılmış tıp medreseleri içinde en seçkini ve en erken tarihli olanı ise Gevher Nesibe Sultan adını taşıyan Tıp Medresesi ve Şifahanesi’dir. Gevher Nesibe, sadece tıp okulu şeklinde değil, hamamı ve diğer üniteleri ile birlikte bir tıp külliyesi şeklinde planlanmıştır. Dolayısıyla, Selçuklular zamanında Anadolu’da başka şifahaneler yapılmışsa da, Gevher Nesibe, onlara nispeten daha büyük olması ve bir bayanın vasiyeti üzerine yaptırılması açısından da farklılıklar göstermektedir.

    Bu tıp medresesi, II. Kılıçaslan’ın kızı ve Gıyaseddin Keyhüsrev’in kız kardeşi olan Gevher Nesibe Sultan adına, babası ve erkek kardeşi tarafından inşa ettirilmiştir. Bu da Türklerin kadınlara ve ailelerine ne kadar büyük önem verdiğini göstermesi açısından önem taşımaktadır.Bu şifahanenin ayrı bir özelliği de kitabesinde 1206 tarihinde yaptırılmış olduğunun belirtilmesidir. Bu durum ise bazı tarihi belli olmayan eserlere göre, onu üstün kılmaktadır.

    Yine kitabesinden Gevher Nesibe Sultan Şifahanesinin, ilk kadrosunda, biri başhekim olmak üzere 2 hekim, 1 cerrah, 1 göz hekimi, 1 eczacı ve 1 idareci bulunduğu öğrenilmektedir.

    Bu tıp medresesinin, Anadolu Selçuklularının ilk tıp okulu olması açısından da büyük önem arz ettiği görülmektedir. Burada on dokuzuncu yüzyıl da bile, zaman zaman ara verilmesine rağmen, öğretime devam edildiğini gösteren belgelere rastlanmaktadır. Bu belgelerden Rauf ve Hilmi adlı 2 öğrencinin, 1889 yılında bu kurumdan mezun oldukları ve icazet aldıkları öğrenilmektedir. Bu da okulun o dönemde de faaliyetini devam ettirdiğini göstermektedir.

    Bütün bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Gevher Nesibe Şifahanesi, gerek tıp eğitimi ve mesleki eğitim açısından, gerekse sağlık kurumlarının yapılanması ve genel anlamda kurumlaşması açısından, aynı zamanda bu yapılanmanın seviyesini göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, hastaların su ve müzikle tedavi edildiği yapılan araştırmalarda ortaya konan yapının bir diğer önemli özelliği de, dünyadaki ilk merkezi ısıtma sistemine sahip oluşudur. Sadece kapalı birimlerin ısıtılmasını amaçlamakla kalmayan bu sistem daha 8. yüzyılda eyvanların ısısını muhafaza etmeyi de amaçlamıştır.

  • Yağmur Bulut
    Yağmur Bulut

    Gevher Nesibe Külliyesinin Mimari Yapısı ve zamanında topluma verdiği hizmetler;

    Selçuklu yadigarı bu görkemli eserin ön cephesinin solunda şifahane bulunmaktadır. Bu kısmın, üzerinde Selçuklu sanatını simgeleyen işlemeler mevcut olan görkemli bir kapısı vardır. Kapıda yılan ambleminin altında 2.5 metre boyunda ve 75 cm. genişliğinde mermer üzerine yazılmış iki satırlık arapça kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin Türkçesi şu şekildedir: Bu bimaristan (=farsça hastane) Kılıç Arslan oğlu büyük sultan Gıyasettin Keyhüsrev’in (ona Allah’ın ittifası devam etsin) zamanında Kılıç Arslan kızı İsmetuddin Gevher Nesibe’nin vasiyyeti üzerine Allah rızası için H. 602 senesinde inşa edilmiştir
    Ayrıca şifaiye ve tıphane arasında mevcut olan koridor her iki binanın birlikte kulanıldığını, birisinde tatbiki tıp uygulamalanırken diğerinde tıp ilminin okutulduğunu kanıtlamaktadır. Bunun için de ikinci kısmına son zamanlara kadar medrese denilmiştir.

    Gevher Nesibe Tıp Sitesi yapısı ve tıp eğitimi açısından dünyadaki ilk ciddi tıp kuruluşudur. Dünyanın ilk Tıp Fakültesi kabul edilmektedir.

    Bugüne kadar 785 yılından beri, eser Kayseri’de birçok istilalar görmüş, yağma edilmiş, tabii etkilerle de çürümüş, aşınmış, yıkılmış, kullanılmadığı dönemlerde de şuursuz kişilerce yıpratılmıştır. Bu sebeplerle çok kere dış duvarlar, kemerler yıkılmış otlarla, yabani ağaçlarla istilaya uğramış ve tamir edilme ihtiyacı doğmuştur.

    Gevher Nesibe Tıp Sitesi’nin çevresine Türkiye’nin tanınmış peyzaj mimarı Doç. Dr. Selami Sözer tarafından “Mimar Sinan Parkı” projesi yapılmış ve içine ismini aldığı Mimar Sinan’ın anıtını dikilmiş ve Büyük Selçuklu hükümdarlarından Alaaddin Keykubat’ın anıtını dikmek amacı ile de ayrıca bir kaide hazırlanmıştır. Gevher Nesibe Tıp Sitesi merkez alınarak çevresinde düzenlenen Mimar Sinan Parkı, Kayseri’ye bir akciğer kazandıracak niteliktedir. Bugünkü yerel yönetimler tarafından da proje süratle ve başarı ile devam ettirilmektedir.

    XIII. asırda, Gevher Nesibe Şifahanesi’nde, tıp eğitiminin, kışlık dersanede teorik, ve şifahanede de hasta başında pratik olarak yapıldığını biliyoruz. Revaklara açılan küçük odalarda ise talebelerin kaldığı düşünülmektedir. Büyük Eyvanlar Mısır’daki Kalayun hastanesinde olduğu gibi dışarıdan müracaat eden hastaların muayeneleri için poliklinik olarak da kullanılmıştır. Polikilinikteki hastaların yataklarının bir tarafında bir çıngırak, diğer tarafında ise aydınlatmak için bir kandil bulundurulmuştur.

    Kayseri Daruşşifası kadrosunda en az iki dahiliyeci, iki cerrah, bir eczacı, başhekim ve başhekim yardımcıları, danışmendler, asistanlar bulundurulmuş, akıl hastaları da kabul edilip, ayakta veya onsekiz odalı Bimarhane’de musiki, telkin ve sıcak su ile tedavi edilmişlerdir.

    Gerçekten de odalar arasında ses koridorları bulunmuş ve ayrıca da Bimarhane’nin içinde bir de Selçuklu hamamı bulunmuştur. Türklerde akıl hastalıklarının, ilk defa müzikle tedavilerinin Selçuklular devrinde, Gevher Nesibe Bimarhanesi’nde başlatıldığı gerçeği ortaya çıkarılmıştır.

    Bu tarihi yapıların kışın nasıl ısıtıldığı bir sırdır. Ve hâlâ açıklığa kavuşmamıştır. Ancak diğer Selçuklu sağlık tesislerinde olduğu gibi künklerle merkezi bir sistemden getirilen sıcak su buharları ile ısı sağlandığı tahmin edilmektedir.

  • Yağmur Bulut
    Yağmur Bulut

    ^^El çek tabip el çek benim yaramdan
    Ölürüm kurtulmam ben bu veremden^^

    Halk Türküsü

    Söze güzel bir Anadolu türküsü ile başlamak istiyorum. Çünkü Gevher Nesibe'yi anlatmak, efsanevi bir aşkı da anlatmayı gerektiriyor.

    Gevher Nesibe Selçuklu Hükümdarlarından II.Kılıçaslan’ın kızıdır.
    Selçuklu soyundan gelen kara kaşlı, kara gözlü, kara saçlı, ak yüzlü Türk kızı, Selçuklu ordusunun komutanlarından bir sipahiye gönlünü kaptırır. Lakin, Nesibe’nin ağabeyi 1. Gıyaseddin Keyhüsrev bu aşka karşı çıkmıştır. Sipahiyi, Kayseri’den uzak tutmanın yollarını arar ve onu muharebeden muharebeye gönderir. Nihayet böyle kanlı savaşların birinde sipahi şehit olur.

    Bunu öğrenen Nesibe Hatun, üzüntüsünden vereme yakalanır ve hasta yatağına mahkum olur. Kız kardeşinin derdine doktorların çare bulamadığını öğrenen Gıyaseddin, onu ölüm döşeğinde ziyaret eder. Artık ne söylese bir anlamı yoktur. Ondan son dileğinin ne olduğunu sorar.
    Gevher Nesibe:
    - Benim derdimin çaresi yok, ben son yolculuğuma çıkıyorum. Benim mal varlığımla benim adıma bir şifahane (hastane) yaptırır mısın? Der.
    Gıyaseddin, derin acılar içinde bu sözleri dinler, ona söz verir ve kardeşinin ölümünü çaresizce seyreder.
    Onun bu dileğini gerçekleştirmek için canla başla çalışmaya başlar. 1204 yılında hastanenin yapımına başlanır ve iki yılda bitirilir. Gıyaseddin, kız kardeşinin türbesini de hastanenin içine inşa ettirir. Gıyaseddin’den sonra Gevher Nesibe’nin diğer kardeşi İzzeddin de hastanenin doğusuna bir tıp okulu yaptırır. Bu okulun yapımına, 1210 yılında başlanmış ve dört yılda tamamlanmıştır. Ve dile kolay, bu hastane ve okul 1890 yılına kadar kullanılmış ve insanların dertlerine deva olmuş. Hatta burada akıl hastalarını müzikle tedavi eden ya da ruhlarına dinginlik veren hekimler görev yapmışlar.
    Bu güzel Selçuklu kızının acıklı hikayesi, böyle bir muhteşem bir binanın yapılmasına vesile olurken Kayseri şehri de bugün Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılan büyük bir Selçuklu eserine kavuşmuştur.
    1206 yılında tamamlanan hastanenin bu yıl yapılışının 800. yılıdır.

    Düşünebiliyor musunuz, tam 800 yıl öncedir bu anlatılan şeyler.Öyleyse bu 800 yıllık hikayeyi, Gevher Nesibe’nin aşkını herkes öğrenmelidir. Öğrenmeli ki aşkın nelere kadir olduğunu anlamalı.

    Ayrıca bu eserde ilgi çeken bir taraf vardır ki o da atalarımızın mimaride ne kadar ileride olduklarıdır. Çünkü Gevher Nesibe külliyesine güneş vurduğu zaman külliyede Gevher Nesibe Hatun'un silueti belirmektedir. Hatta bu siluet bir ara Deniz Akkaya'nın siluetine benzetilse de daha sonra uzmanlarca yapılan inceleme ile Deniz Akkaya'ya sadece benzerlik olduğu, aslında bu siluetteki bayanın Gevher Nesibe Sultan'ın resimleri ile birebir örtüştüğüdür....