. ... . bir gece bu kadar mı nur dağları gibi gökçek ve çivit mavisi, bir yolculuk bu kadar mı hususî olur, gece neresi, çivit mavisi kim bilmiyordum, umursamıyordum, bitmek tükenmek bilmeyen yolu, can yoldaşım vardı, sırdaşım, elbistan ağıtım, kalbimde; irtibatı mütemadî yârenin hatrı hatırımdayken, uyku yokluğa kadem basmış, yön kayıp ve gaibdim…,
ezelden gelen meşkin ebedi olsa da hoş olmasa da; ve öylesi bir mahrumuyum ki, ayrılığın varlığı mümkünsüz dostun…, aşk olsun sana, öyle olsun hekimim, bilesin ki şuurum pek açık bu çivit gecede, nice evvelki geceler ve sabahlarda, öğle, ikindi ve akşamlarda olduğu gibi bilesin, bilesin ki; yüzün suyu hürmetine teveccühüm eşyaya ve çocuk ruhum muhtaç teselline, bir elma şekeri yarısı kadar, karabiberim, kâfurum, kabir kokulum… ah;
bir bardak suya atılmış ilaç gibi, eriyorum hatırana köpük köpük, hicaplı haline ve sana susuzum, bir pınarın kaynağına varmak kadar hasret kaldım dost sana,
ne zaman yüzün gelse yâdıma iklim değişiyor ve değişiyor her anlam, dünyam değişiyor, sonsuzluk iştiyakı bürüyor ruhumu, ki ne zaman ansam seni ah, tam on yedime basıyorum, tam on yedime,
erken kocamış haliyle dimdik ayakta, dalları merhamete uzanan sedir ağacım, dertli başı gölgende bak yoldaşının hemen yamacındayım ve, üstümüzde ak ak, ak ak bulutlar, bulutlar ak ak…;
ayniyyet dilindedir eş zamanlı birlikte dinlediğimiz allahın şarkıları, makam makamdır ve t\aksim t\aksim, ve nasibini mevlasından almış güftelerdir sızım sızım genzimizde sızlayan…, . ... .
.
...
.
bir gece bu kadar mı nur dağları gibi gökçek
ve çivit mavisi,
bir yolculuk bu kadar mı hususî olur,
gece neresi, çivit mavisi kim bilmiyordum,
umursamıyordum, bitmek tükenmek bilmeyen yolu,
can yoldaşım vardı, sırdaşım, elbistan ağıtım,
kalbimde;
irtibatı mütemadî yârenin hatrı hatırımdayken,
uyku yokluğa kadem basmış, yön kayıp
ve gaibdim…,
ezelden gelen meşkin ebedi
olsa da hoş olmasa da;
ve öylesi bir mahrumuyum ki,
ayrılığın varlığı mümkünsüz dostun…,
aşk olsun sana, öyle olsun hekimim,
bilesin ki şuurum pek açık bu çivit gecede,
nice evvelki geceler ve sabahlarda,
öğle, ikindi ve akşamlarda
olduğu gibi bilesin,
bilesin ki;
yüzün suyu hürmetine teveccühüm eşyaya
ve çocuk ruhum muhtaç teselline,
bir elma şekeri yarısı kadar,
karabiberim, kâfurum, kabir kokulum…
ah;
bir bardak suya atılmış ilaç gibi,
eriyorum hatırana köpük köpük,
hicaplı haline ve sana susuzum,
bir pınarın kaynağına varmak kadar
hasret kaldım dost sana,
ne zaman yüzün gelse yâdıma
iklim değişiyor ve değişiyor her anlam,
dünyam değişiyor, sonsuzluk
iştiyakı bürüyor ruhumu,
ki ne zaman ansam seni ah,
tam on yedime basıyorum,
tam on yedime,
erken kocamış haliyle dimdik ayakta,
dalları merhamete uzanan
sedir ağacım,
dertli başı gölgende bak yoldaşının
hemen yamacındayım ve,
üstümüzde ak ak, ak ak bulutlar,
bulutlar ak ak…;
ayniyyet dilindedir eş zamanlı
birlikte dinlediğimiz allahın şarkıları,
makam makamdır ve t\aksim t\aksim,
ve nasibini mevlasından almış güftelerdir
sızım sızım genzimizde sızlayan…,
.
...
.
geniz eti; denizde genzine deniz suyunun kaçması kadar berbat bir şey var mıdır ki?