Meraklı türşuculara bir müjde verelim, Dört Akli Yolculukta Aşkın Hikmet, Molla SADRA, 17. Yüzyıldan beri ilk defa, tam metin çevrildi, emek verenlere hassaten teşekkürler öncelikle,biraz geç oldu, ama, bari güç olmasın, 17. Yüzyılda Spinoza ile beraber birbirlerinden haberleri olmadan, yıktılar ortalığı zengin bir ailenin tek çocuğu, doğu toplumlarında hele o yüzyılda tek çocuk zordur, gelenekler nedeniyle yani altyapı sağlam, Fuat Köprülü de 1920 lerde tavana kadar kitaplı bir evde büyür, Bertrand Russell da Londranın güçlü ailelerinden gelir, iki kere de hapsi boylar savaş karşıtlığı nedeniyle hem ikinci kırımdan önce hem de sonra, yani kenarda bir şeyler olacak ki, adamlar bunla uğraşsın, akşama kadar fabrikada çalışmış adam mı üretecek fikri, ondan bizim akademiden, Frankfurt Seyahatnamesinde Ahme Haşim, - Bahariyede oturur, Süreyya Opera kaşısı, - 33 de ölür,sanayi nefise - güzel sanatlar - estetik hocası, tedavi için gidince ölmeden not almış, burda insanlar bu kadar vergiyi hocalara içlerinden bir dahi çıkar umuduyla veriyor der, yani maliyeti yüksektir dahinin, ve çıkar da öncesinde, Nietzsche 23 Yaşında Prof yapılmış ve emekli edilmiştir, gitsin rahat çalışsın diye, sonra coşmuştur amcam baktı vakit var, Oktay Hoca da 26 Yaşında Prof olmuştu, Amerikada 300 yıllık tarihnide okulun, sonra Türkçe diye tutturdu, doğal olarak linç ettiler, nasıl ama, afiyet olsun. saçmalayan bolca çıkar,
Meraklı türşuculara bir müjde verelim, Dört Akli Yolculukta Aşkın Hikmet, Molla SADRA, 17. Yüzyıldan beri ilk defa, tam metin çevrildi, emek verenlere hassaten teşekkürler öncelikle,biraz geç oldu, ama, bari güç olmasın, 17. Yüzyılda Spinoza ile beraber birbirlerinden haberleri olmadan, yıktılar ortalığı zengin bir ailenin tek çocuğu, doğu toplumlarında hele o yüzyılda tek çocuk zordur, gelenekler nedeniyle yani altyapı sağlam, Fuat Köprülü de 1920 lerde tavana kadar kitaplı bir evde büyür, Bertrand Russell da Londranın güçlü ailelerinden gelir, iki kere de hapsi boylar savaş karşıtlığı nedeniyle hem ikinci kırımdan önce hem de sonra, yani kenarda bir şeyler olacak ki, adamlar bunla uğraşsın, akşama kadar fabrikada çalışmış adam mı üretecek fikri, ondan bizim akademiden, Frankfurt Seyahatnamesinde Ahme Haşim, - Bahariyede oturur, Süreyya Opera kaşısı, - 33 de ölür,sanayi nefise - güzel sanatlar - estetik hocası, tedavi için gidince ölmeden not almış, burda insanlar bu kadar vergiyi hocalara içlerinden bir dahi çıkar umuduyla veriyor der, yani maliyeti yüksektir dahinin, ve çıkar da öncesinde, Nietzsche 23 Yaşında Prof yapılmış ve emekli edilmiştir, gitsin rahat çalışsın diye, sonra coşmuştur amcam baktı vakit var, Oktay Hoca da 26 Yaşında Prof olmuştu, Amerikada 300 yıllık tarihnide okulun, sonra Türkçe diye tutturdu, doğal olarak linç ettiler, nasıl ama, afiyet olsun. saçmalayan bolca çıkar,
Gençlik, genç olmaktan çok, gencecik derler ya, kıyamazlar... özünde genç olmak kapasitesi yüksek, her şeye hazır olduğunu zannettiği insanın yaşam dönemlerinden biridir. Günümüzde ise aksine dertsiz derdi olan, sözsüz küfrü olan, usülsüz üslubu olan çocuklardır. Genç diye bir şey kalmadı günümüzde malesef.
Aklı başında gençler, ve sağlıklı yaşamak isteyenler, ağır kayıplar var ama, hiçbir cazip yanına kapılmadan, bu tür anlayışı benimsemişlerden uzak durun, çocuğa da yazık olur, yetişme dönemine dinamit koymak gibidir, beslenemeyen çocuk, hayat boyu potansiyel arızadır, kolay da kurtulamaz, daha başından sakatlarsınız hayatınızı, amacınız iyi yaşamaksa da, anlamanız iki gün sürer, hemen kaybol, kendi girdabında kaybolsun, yoksa seni de içine çeker, ahireti saymıyorum.
Çok fazla araba, lüks kavgası verirsen, birileri onu alırken, sende onların savaşlarında çerez olur, üstelik kendi savaşın olmadığı içinde fırında bulursun kendini, çünkü şehitlik, sadece Allah için yapılan savaşta, gaza için, ülkene tecavüzde nefsi müdafaa için vardır, başkasının savaşında böyle bir kavram yoktur, ama, ille de lüks dersen, onu temin edelim derken, kendini ummadığın yerlerde bulursun, kendi ülken daha güvenlidir, daha şimdiden Almanya hedef gösteriyor, İsviçre mızıkçılık ediyor, İngiltere ne oyalıyorsun demeye başladı, o zaman, işin yönetenin elini zayılatmamak olmalı ki, senin yaşamın da korunabilsin,.
Gençler aydınlanma bizdeki cahil cuhela entellerin anlattığı gibi bir şey değildir, tam aksine yeni başlayan evre de, yani sanayi sıçraması, yeni ölçülerle insanı test eden bir tsunamidir, ve kitleleri ezip geçmiştir, çok azı yoluna devam edebilmiştir, iyi de hissedememiştir, tekniği büyük katkısı olmuştur, ama, insan araç değildir, öyle iyi yaşayamaz, araçsallaşmış insan, bir dişlinin parçası olarak her gün şu veya bu şekilde, şehirli endüstriyel yapıda sürekli dişlenir, paraçlanmış etleri dağılmış bir halde, bütünlükten giderek uzaklaşır, bir yanılsamayı gerçek görmeğe çalışarak ayakta kalmaya çalışır, ondan yapay desteklere ihtiyaç doğar, ayrıca teknik kendi kurbanlarını da talep eder, ürettiklerini birileri alacak ki, şehrin, pahalı ve rekabetçi ortamında ayakta kalabilesin, bu da pazar sorunu yaratır, ve payşlaşım kavgalarıyla, savaşlar tetiklenir, bugün hala da bu yaşanıyor, bu gözü doyurmak için yeni kurbanlıklar gerekir, bunda aydınlanmış bir şey yoktur, gittikçe her yere gece çöker, ama, yobaza bunu anlatamazsın çünkü hen yeni dönem kendi fanatiğini de üretir, ve bu zaman içinde kemikleşir, ondan yerleşiklik, en ufak bir itiraz da kırılır, ve etrafını kırmaya başlar, ötekileştirme ve ben merkezciliğin fitili böyle ateşlenir ve o bataktan artık çıkmaz çok zor hale gelir, barış ve sevgiyi yücelten dinleri uygulayacaklar da kelaynaklaşır ama, bu testten sağlam çıkarlar, diğerlerine ancak enkaz kalır görmedikleri ama, görecekleri.
Gençlik günlerimiz bunlar bizim, görkem, gurur günlerimiz, Güçten doğan tat bizimdir, bilgelik boyun eğer istemimize, tutsaklığı tutsak ederiz, armağan alırız biz, dirliğimizin hakanıyız, sevgimizin de. Bilgelik de ne söz, ödül dediğin en bilgeye ayrılmış değil ki, bir toprak sürer akıl, aptal öküz, ürün alamaz, tek sevincini. Delilik korkusuz binici, mahmuzlarsa, daha bir uçarız, bil ki, delilik dedikleri, eyersiz at, ovalar atı, bindiğimiz. Zaman tutsağımızdır, yazgı tutsağı, tez yenileniriz biz, en tez, dünyalar açar elimizde. Her doğan gün yeni dirliktir, bize yarın ne gerekmez. Kendini sevgiye bırak, çılgınlıktan başka ne var tanrısal. Yum ışığa gözlerini, daha soylu düşler gösteririm sana, güneşin gösterdiğinden, bu karanlık odanın gölgelerinde. dindireyim kahkahayla acını, korkunu öpüşlerle, açayım göğsünü orda saklı bütün görkemi göstereyim. Gençlik günlerimiz, bunlar bizim, egemenlik günlerimiz, gerisi hep ölüm düşleri, kuşkulu şeyler ancak biliyorsun değil mi. Değilmi ki, hayatın bilgeliğidir sevgi, hiç olmazsa yaşadık biz, sevinçler sevincidir o, sonra, uğurlar olsun.
Bilinmeyen bir Arap Şairinden çev. Turan OFLAZOĞLU.
Üniversiteler arası yapılan bir araştırmada,bu kasim gençlerin % 92'sinin yeterince kitap okumadıkları sonucu çıkmıştır.BU gençler neden olarak ta televizyonu göstermişler(!) Okumayan,araştırmayan bir gencin manipülasyonlara,kendine öğretileni papağan gibi yorumlamasına da şaşmamak gerekir.
yazılı, görsel ve işitsel basın tarafından ' kutsanan ' kavram.. önce gençlik kutsanır itinayla..ardından ilaç ve kozmetik piyasasına omuz verilir..hangi ölçüler ve hangi yaş aralığında insan yerine konacağın dahi cetvelle çizilir birileri tarafından..plastik cerrahisi semirir bu arada.. bu bir döngüdür ülkemde ve benzeri ülkelerde.. sonra ' ihtiyar ' görünce öcü görür gibi olur akl-ı evvel insanoğlu..Tehlikeli..
Gençlik, Gen(ç) ilik taze gen.... ayet bismillahirrahmanirrahim gençlere uymayınız diyerek hatırlatmada bulunur. zira gençlik hali ile kendi arzu ve istekleri doğrultusunda hareket ederler bu sebeple gençlere uymak risklidir....
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... 'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik... Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal' dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... Bu devreleri, yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önündedimdik bekleyen bir gençlik... Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir nida kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik... Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün dâvacısı bir gençlik... Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik... N.F.K. gençliğe hitabe den alıntıdır..
Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i’dam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.»
Genç demek enerjik, dinamik, aksiyoner, yiğit, korkusuz, açık sözlü, vefakâr, fedakâr ve şeffaf insan demektir. Onların bu hususiyetleri “delikanlı” sıfatıyla tavsif edilmeleri için yeterli bir sebeptir. Kanları kaynayan ve hata yapmaya meyilli olan bu güruhu disipline etmek büyüklerin vazifesidir. Bunu yapmazsak uç noktalara kaymalarına sebep olabiliriz.
Çocuklukla yetişkinlik arasındaki dönemdir gençlik… Ömrün ilkbaharıdır bu dönem… Fakat manevi sorumlulukların da başlangıcıdır. Gençlik bir ülkenin geleceği ve ümit kaynağıdır. Onun varlığı itici güçtür, fakat bir o kadar da risktir. Onları inanç akidelerimiz etrafında yetiştirebilirsek mesele yoktur. Lakin bir de yoldan çıkmaya görsünler, toparlamak sanıldığı kadar kolay olmaz. Onun için gençliği iyi şekillendirmek mecburiyetindeyiz.
Gençlik bireyin bedenen ve ruhen hızlı geliştiği dönemdir. Beden gelişimiyle ruh gelişimi muvazeneli yürümezse sıkıntılar baş gösterir. Dinçlik, zindelik, çeviklik, aktiflik, canlılık, heyecanlılık, delikanlılık, yiğitlik, mertlik, duygusallık, hızlılık, acelecilik, acemilik, tecrübesizlik bu dönemin en belirgin özelliklerindendir. Bunlar yerine göre olumlu, yerine göre olumsuz hasletlerdir. Mühim olan, hayatın bu en sorunlu olan devresinde bireyin sosyal ve psikolojik dünyasını kırıp dökmeden, olumsuz davranışları olumluya dönüştürmektir.
Günümüz dünyasında ve Türkiye’de gençlik adeta akrep kıskacına alınmıştır. Her köşe başında açılan gayya kuyuları gençliğin manevra kabiliyetini ve hareket sahasını kısıtlamaktadır. Onları bu kör kuyulara düşmekten kurtaracak yegâne kılavuz imanla yoğrulmuş, fenle cilalanmış iyi bir eğitimdir. Basiret nazarlarını eşyaya yoğunlaştıranlar yanılmaktan azade olurlar. Vahiyle süslenmiş aklın nuruyla hareket edenler, zorlu kavşaklarda kör istikametlere sapmazlar. Kalple bütünleşen akıl, onları uçurumlara yuvarlanmaktan korur.
Türk şiirinin tartışmasız en büyük isimlerinden biri olan Üstad Necip Fazıl Kısakürek özlediği gençliği “Gençliğe Hitabe” isimli veciz yazısında şöyle dillendiriyordu:
“Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında “Hâkimiyet Hakk’ındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik…“Kim var? ” diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert “ben varım! ” cevabını verici, her ferdi “benim olmadığım yerde kimse yoktur! ” fikrini besleyici bir dava ahlakına kaynak bir gençlik…
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, müzahrefat(süprüntü) kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik…
Tek cümleyle, Allah’ın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlarıyla manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak ve O’ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O’nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik…”
Müslüman gençlik inançlı, şuurlu, ahlaklı, iffetli, emin, sadık, basiretli, şahsiyetli, medeni, fedakâr, sorumluluk sahibi, hizmet ehli, kültürlü, adaletli, bilgice donanımlı, edepli ve ibadetlerine düşkün olmalıdır. Böyle bir gençlik geleceğe güven ve umut taşır. Merhum Mehmet Akif bu özelliklerle mücehhez gençliğe “Asım’ın Nesli” diyordu. Bu nesil Çanakkale’de yedi düvele karşı ölüm kalım mücadelesi vermişti. Onlar ki ömrün henüz taze baharında tomurcuk gül gibi yaşamak dururken ölümün kollarına atmışlardı kendilerini. Akif bu imanlı ve irfanlı nesli Safahat’taki altın yaldızlı dizelerinde şöyle nitelendiriyordu:
“Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek”
Gençlik ömrün en zevkli ve unutulmaz çağıdır. Bu dönemde kendimizi güçlü ve zinde hissederiz. Duygularımız aklımıza galebe çalar. Büyüklerin sözleri ve nasihatleri fazla itibara alınmaz. Zordur gençlerin dilinden ve hâlinden anlamak… Tüm bu zorluklara rağmen onları şefkat kanatlarımızın altına almaya gayret etmeliyiz. Gelecek nesillerimizi maddi ve manevi ilimlerle tam donanımlı yetiştirmeliyiz. Onların ruhlarını üstün ideallerle doldurabilirsek, başıboş adımlarına hedefler tayin edebilirsek gelecekten endişelenmek anlamsızdır.
İbadetler gençlikte daha değerlidir. Nefsanî arzuların yoğunlaştığı bu dönemde Allah korkusuyla günahlardan uzak durma gayreti içerisinde olan genci Allah da korur. Peygamberimiz, Allah’ın (arşının) gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı o günde yedi sınıf insanın Allah’ın gölgesinde gölgeleneceğini haber vermiştir. Bu hadiste ilk olarak “adaletli yönetici”, ikinci sırada da “Rabbine ibadetle yetişen genç” zikredilmektedir. Başka rivayetlerde ise “Allah, gençliğini Allah’a itaatle geçiren genci sever”; “Allah tevbe eden genci sever” buyrulmaktadır. Gencin sabrı ve tahammülü her şeyden kıymetlidir.
Dünyada emrimize verilen zaman nimeti iyi kullanılmalıdır. Akıllı insan vaktini hayırlı işlerle geçirir. Çünkü bize bu ömrü bahşeden Allah, günümüzü neyin peşinde geçirdiğimizi soracaktır. Resulullah bunu bir mübarek sözünde şöyle ifade ediyor: “Kıyamet günü Âdemoğlu şu beş şeyden sorgulanmadıkça Rabbinin huzurunda (sorgudan) kurtulamayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bildiğiyle ne denli amel ettiğinden…”
Günümüzde gençlik hiç de iyi bir görüntü çizmemektedir. Küçüklerin büyüklere saygısı ve hürmeti tükenme noktasındadır. Gençler, anne baba dâhil, yaşlı kesimi bir yük olarak görmektedir. Oysa Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Yaşından dolayı bir ihtiyara ikramda bulunan genç için, Allah Teala ikram edecek kimseler hazırlar.”
Günümüz gençliği gününü gün etmenin peşindedir. Bunun için hemen her türlü maceraya atılıp, risklerle dolu bir hayatı tercih etmektedirler. Eğlence ve oyun hayatın merkezinde yer almaktadır. Damarlarda deli kan dolaşmaktadır. Sinelerde dava ve inanç şuuru yer etmemektedir. Dünyaya geliş gayesi hakkıyla bilinmemektedir.
Günümüzde gençler evlenmeye karşı soğuk durmakta, günübirlik ilişkilerle oyalanıp şehvet bataklığında debelenmektedirler. Kitle iletişim araçları körpe zihinleri bulandırdıkça bulandırmaktadır. Secdede olması gereken alınlar diskolarda kan tere batıp yaratılış gayesinden uzakta, kirli bir hayatın gölgesinde günahlara batmaktadır. Böylelikle neslin devamı da tehlikeye girmektedir. Bu çürümüşlüğe de modern ve Batılı hayat denmektedir. Böyle hareket edenlere ilerici denirken, aksini düşünenlere gerici yaftası yapıştırılmaktadır. Gözler yalan bağcıklarıyla sıkıca bağlanmaktadır. Oysa Peygamberimiz öyle düşünmüyor, bu hususta şöyle diyor: “Ey gençler topluluğu! Evlenmeye gücü yetenler derhal evlensin! Zira bu, gözü haramdan korur, ırzı muhafaza eder. Gücü yetmeyenler ise oruç tutsun! Çünkü onun için o şehevi arzuyu gidericidir.”
Gençliğin nasıl yetiştirileceği hususunda da modelimiz Hz. Muhammed(sav) ’dir. O öncelikle bir fert olarak yaşadığı mübarek bir hayatla bize iyi bir örnek teşkil etmektedir. Onun muazzez sahabeleri gösterdikleri fedakârlıklarla ve yaşadıkları örnek hayatlarla nurlu abideler olarak bize ışık tutmaktadırlar. Onların atmosferinde soluklanırsak cennetin en mutena köşelerinde yerimizi alarak bolca rızıklanırız. Bunda tereddüt ve şüphe yoktur.
Aslında dikenlerden arınmış, güle sevdalı bir gençlik yetiştirmek bizim elimizde… Ne ekersek onu biçeriz şüphesiz… Gençlerimizi Kur’an ikliminde soluklandırabilirsek onlara ruhları genişleten ebedilik iksiri sunmuş oluruz. Akif’in ideal olarak sunduğu Asım’ın nesli ile Tevfik Fikret’in oğlunun başını çektiği Haluk’un nesli iki zıt kutuptur. Saflar açık ve sarihtir. İsteyen Asım’ın, isteyen Haluk’un neslinin yanında yer alır. Asım’ın nesli ebedilik iksiriyle ufuklara çengel atarken, Haluk’un nesli alev topuyla oynayarak kendini ateşe atmıştır.
Geleceğini geçmişin potasında yoğurmuş bir nesli özlüyoruz. Davasını şevk ve arzuyla sırtlamış, yorulma nedir bilmeyen, yolunu ta ruhlara şekil verilirken bellemiş, sözünün arkasında durmayı şeref addetmiş, kılavuzunu hakikat ikliminden seçmiş, Batı’nın ithal fikirlerini boşamış, sesi göğün yedinci katında yankılanan, surda mukaddes gedikler açan, kahpe rüzgârlara karşı yelkenlisini namus bilip koruyan, küfrü ve taklitçiliği patlamaya hazır el bombası hükmünde gören, yüzde yüz yerli malı bir gençlik bekliyor ve istiyoruz. Gayretimiz bu neslin inşası içindir. Bu binada bir tuğlası olanlara ne mutlu! ...
Zamanı sadece kendi ömründen ibaret bir süreç olarak gören. ' benden sonrası tufan ' diyenlere sözüm... Bir çıkar yol olmalı; gençleri, dolayısı ile dünyayı kazanmalı...Büyüklerin, bizim birinci görevimiz bizden küçüklere örnek olmak...Bilinçli gençlik yetiştirmek...Hem kendini, hem milletini, tüm insanlığı, yaradılan her şeyi sevebilen, potansiyelini ortaya koyabilen, düşünen, araştıran, uygulayan, sorgulayan, çalışkan gençler olmalarına destek olmak...Sorgulamalı, ders çıkarmalı...Biz bilinci aşılamalı...
SORU: ilk yürümeye başladıyında dört ayaklı,sonra iki ayaklı daha sonra üç ayaklı olan canlı hangisidir?
CEVAP: insandır. çünküyse ilk başta yane emeklerkene dört ayaklı yürür biz buna bebeklik dönemi diyoz. soora gençlik döneminde iki ayaklan yürür biz bunada gençlik dönemi diyoz. daha sonra iki ayağa takviye olaraktan bide baston monte ediliyo. biz buna da yaşlılık dönemi diyoz.
Gençlik bu ise işimiz var.Bakıyorum sokaklara şöyle adam gibi adam dört beş kişi var ne yapıcaz bu gençlerle hiç bilmiyorum.Sanırım nasıl çocuk yetiştirilir unuttuk yada başka bir şey var hadi neyse gençlikle zor
' Her şeye karşın kesinlikle bir ışığa doğru koşmaktayız. Bende bu inancı yaşatan güç, yalnız sevgim, ülke ve ulusuma beslediğim sonsuz sevgim değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde salt (sadece) yurt ve gerçek sevgisiyle ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir ' Mustafa Kemal ATATÜRK...
hiçbir seyin önemi yok bir yatakta debelenmekten baska ucuz hayaller ve bir birayla yapraklar ölürken ve atlar ölürken ve ev sahibeleri koridorlarda dikmis gözlerini bakarken; canlidir müzigi çekilmis perdelerin, sinek sürüleri ve patlamalar sonsuzunda son insan'in magarasi; hiçbir seyin önemi yok sizdiran lavabodan baska, bos siseden, keyiften, kistirilmis biçaklanmis ve tras edilmis gençlikten baska, kendisine sözcükler ögretilip ölsün diye arkasi yastikla desteklenmis gençlikten baska.
genellemelerden hoşlanmıyorum ama kendi gözlemlerimden yola çıkarak...anı yaşayan,düşünmeyen,'gap'ın ne demek olduğundan bihaber(konuşmalara kulak verip duyuldu..:((() ,yaşama bakışları tüketimden ibaret olan bir gençlik yetişiyor gibi...:(
Meraklı türşuculara bir müjde verelim, Dört Akli Yolculukta Aşkın Hikmet, Molla SADRA, 17. Yüzyıldan beri ilk defa, tam metin çevrildi, emek verenlere hassaten teşekkürler öncelikle,biraz geç oldu, ama, bari güç olmasın,
17. Yüzyılda Spinoza ile beraber birbirlerinden haberleri olmadan, yıktılar ortalığı zengin bir ailenin tek çocuğu,
doğu toplumlarında hele o yüzyılda tek çocuk zordur, gelenekler nedeniyle yani altyapı sağlam, Fuat Köprülü de 1920 lerde tavana kadar kitaplı bir evde büyür, Bertrand Russell da Londranın güçlü ailelerinden gelir, iki kere de hapsi boylar savaş karşıtlığı nedeniyle hem ikinci kırımdan önce hem de sonra, yani kenarda bir şeyler olacak ki, adamlar bunla uğraşsın, akşama kadar fabrikada çalışmış adam mı üretecek fikri, ondan bizim akademiden, Frankfurt Seyahatnamesinde Ahme Haşim, - Bahariyede oturur, Süreyya Opera kaşısı, - 33 de ölür,sanayi nefise - güzel sanatlar - estetik hocası, tedavi için gidince ölmeden not almış, burda insanlar bu kadar vergiyi hocalara içlerinden bir dahi çıkar umuduyla veriyor der, yani maliyeti yüksektir dahinin, ve çıkar da öncesinde, Nietzsche 23 Yaşında Prof yapılmış ve emekli edilmiştir, gitsin rahat çalışsın diye, sonra coşmuştur amcam baktı vakit var, Oktay Hoca da 26 Yaşında Prof olmuştu, Amerikada 300 yıllık tarihnide okulun, sonra Türkçe diye tutturdu, doğal olarak linç ettiler, nasıl ama, afiyet olsun.
saçmalayan bolca çıkar,
Meraklı türşuculara bir müjde verelim, Dört Akli Yolculukta Aşkın Hikmet, Molla SADRA, 17. Yüzyıldan beri ilk defa, tam metin çevrildi, emek verenlere hassaten teşekkürler öncelikle,biraz geç oldu, ama, bari güç olmasın,
17. Yüzyılda Spinoza ile beraber birbirlerinden haberleri olmadan, yıktılar ortalığı zengin bir ailenin tek çocuğu,
doğu toplumlarında hele o yüzyılda tek çocuk zordur, gelenekler nedeniyle yani altyapı sağlam, Fuat Köprülü de 1920 lerde tavana kadar kitaplı bir evde büyür, Bertrand Russell da Londranın güçlü ailelerinden gelir, iki kere de hapsi boylar savaş karşıtlığı nedeniyle hem ikinci kırımdan önce hem de sonra, yani kenarda bir şeyler olacak ki, adamlar bunla uğraşsın, akşama kadar fabrikada çalışmış adam mı üretecek fikri, ondan bizim akademiden, Frankfurt Seyahatnamesinde Ahme Haşim, - Bahariyede oturur, Süreyya Opera kaşısı, - 33 de ölür,sanayi nefise - güzel sanatlar - estetik hocası, tedavi için gidince ölmeden not almış, burda insanlar bu kadar vergiyi hocalara içlerinden bir dahi çıkar umuduyla veriyor der, yani maliyeti yüksektir dahinin, ve çıkar da öncesinde, Nietzsche 23 Yaşında Prof yapılmış ve emekli edilmiştir, gitsin rahat çalışsın diye, sonra coşmuştur amcam baktı vakit var, Oktay Hoca da 26 Yaşında Prof olmuştu, Amerikada 300 yıllık tarihnide okulun, sonra Türkçe diye tutturdu, doğal olarak linç ettiler, nasıl ama, afiyet olsun.
saçmalayan bolca çıkar,
Gençlik, genç olmaktan çok, gencecik derler ya, kıyamazlar... özünde genç olmak kapasitesi yüksek, her şeye hazır olduğunu zannettiği insanın yaşam dönemlerinden biridir. Günümüzde ise aksine dertsiz derdi olan, sözsüz küfrü olan, usülsüz üslubu olan çocuklardır. Genç diye bir şey kalmadı günümüzde malesef.
Aklı başında gençler, ve sağlıklı yaşamak isteyenler, ağır kayıplar var ama, hiçbir cazip yanına kapılmadan, bu tür anlayışı benimsemişlerden uzak durun, çocuğa da yazık olur, yetişme dönemine dinamit koymak gibidir, beslenemeyen çocuk, hayat boyu potansiyel arızadır, kolay da kurtulamaz, daha başından sakatlarsınız hayatınızı, amacınız iyi yaşamaksa da, anlamanız iki gün sürer, hemen kaybol, kendi girdabında kaybolsun, yoksa seni de içine çeker, ahireti saymıyorum.
Çok fazla araba, lüks kavgası verirsen, birileri onu alırken, sende onların savaşlarında çerez olur, üstelik kendi savaşın olmadığı içinde fırında bulursun kendini, çünkü şehitlik, sadece Allah için yapılan savaşta, gaza için, ülkene tecavüzde nefsi müdafaa için vardır, başkasının savaşında böyle bir kavram yoktur, ama, ille de lüks dersen, onu temin edelim derken, kendini ummadığın yerlerde bulursun, kendi ülken daha güvenlidir, daha şimdiden Almanya hedef gösteriyor, İsviçre mızıkçılık ediyor, İngiltere ne oyalıyorsun demeye başladı, o zaman, işin yönetenin elini zayılatmamak olmalı ki, senin yaşamın da korunabilsin,.
Gençler aydınlanma bizdeki cahil cuhela entellerin anlattığı gibi bir şey değildir, tam aksine yeni başlayan evre de, yani sanayi sıçraması, yeni ölçülerle insanı test eden bir tsunamidir, ve kitleleri ezip geçmiştir, çok azı yoluna devam edebilmiştir, iyi de hissedememiştir, tekniği büyük katkısı olmuştur, ama, insan araç değildir, öyle iyi yaşayamaz, araçsallaşmış insan, bir dişlinin parçası olarak her gün şu veya bu şekilde, şehirli endüstriyel yapıda sürekli dişlenir, paraçlanmış etleri dağılmış bir halde, bütünlükten giderek uzaklaşır, bir yanılsamayı gerçek görmeğe çalışarak ayakta kalmaya çalışır, ondan yapay desteklere ihtiyaç doğar, ayrıca teknik kendi kurbanlarını da talep eder, ürettiklerini birileri alacak ki, şehrin, pahalı ve rekabetçi ortamında ayakta kalabilesin, bu da pazar sorunu yaratır, ve payşlaşım kavgalarıyla, savaşlar tetiklenir, bugün hala da bu yaşanıyor, bu gözü doyurmak için yeni kurbanlıklar gerekir, bunda aydınlanmış bir şey yoktur, gittikçe her yere gece çöker, ama, yobaza bunu anlatamazsın çünkü hen yeni dönem kendi fanatiğini de üretir, ve bu zaman içinde kemikleşir, ondan yerleşiklik, en ufak bir itiraz da kırılır, ve etrafını kırmaya başlar, ötekileştirme ve ben merkezciliğin fitili böyle ateşlenir ve o bataktan artık çıkmaz çok zor hale gelir, barış ve sevgiyi yücelten dinleri uygulayacaklar da kelaynaklaşır ama, bu testten sağlam çıkarlar, diğerlerine ancak enkaz kalır görmedikleri ama, görecekleri.
Gençlik günlerimiz bunlar bizim, görkem, gurur günlerimiz,
Güçten doğan tat bizimdir, bilgelik boyun eğer istemimize,
tutsaklığı tutsak ederiz, armağan alırız biz, dirliğimizin hakanıyız,
sevgimizin de. Bilgelik de ne söz, ödül dediğin en bilgeye ayrılmış
değil ki, bir toprak sürer akıl, aptal öküz, ürün alamaz, tek sevincini.
Delilik korkusuz binici, mahmuzlarsa, daha bir uçarız, bil ki, delilik
dedikleri, eyersiz at, ovalar atı, bindiğimiz. Zaman tutsağımızdır,
yazgı tutsağı, tez yenileniriz biz, en tez, dünyalar açar elimizde.
Her doğan gün yeni dirliktir, bize yarın ne gerekmez. Kendini
sevgiye bırak, çılgınlıktan başka ne var tanrısal. Yum ışığa gözlerini,
daha soylu düşler gösteririm sana, güneşin gösterdiğinden, bu karanlık
odanın gölgelerinde. dindireyim kahkahayla acını, korkunu öpüşlerle,
açayım göğsünü orda saklı bütün görkemi göstereyim.
Gençlik günlerimiz, bunlar bizim, egemenlik günlerimiz, gerisi hep ölüm
düşleri, kuşkulu şeyler ancak biliyorsun değil mi.
Değilmi ki, hayatın bilgeliğidir sevgi, hiç olmazsa yaşadık biz, sevinçler
sevincidir o, sonra, uğurlar olsun.
Bilinmeyen bir Arap Şairinden çev. Turan OFLAZOĞLU.
gençlik gençliktirrr
dağ başını duman almış diye başlayan gençlik marşının aslı,bir isveç şarkısı olan tre tralllade jantor'dur
gençlikte yasanmayan seyler.yaslılıkta size hüsran olarak geri döner. e.ü
İçi geçmiş..
Üniversiteler arası yapılan bir araştırmada,bu kasim gençlerin % 92'sinin yeterince kitap okumadıkları sonucu çıkmıştır.BU gençler neden olarak ta televizyonu göstermişler(!) Okumayan,araştırmayan bir gencin manipülasyonlara,kendine öğretileni papağan gibi yorumlamasına da şaşmamak gerekir.
yazılı, görsel ve işitsel basın tarafından ' kutsanan ' kavram..
önce gençlik kutsanır itinayla..ardından ilaç ve kozmetik piyasasına omuz verilir..hangi ölçüler ve hangi yaş aralığında insan yerine konacağın dahi cetvelle çizilir birileri tarafından..plastik cerrahisi semirir bu arada.. bu bir döngüdür ülkemde ve benzeri ülkelerde..
sonra ' ihtiyar ' görünce öcü görür gibi olur akl-ı evvel insanoğlu..Tehlikeli..
Gençlik, Gen(ç) ilik taze gen....
ayet bismillahirrahmanirrahim gençlere uymayınız diyerek hatırlatmada bulunur.
zira gençlik hali ile kendi arzu ve istekleri doğrultusunda hareket ederler bu sebeple gençlere uymak risklidir....
Neden gittikçe dibe vuruyoruz?
Bildikleri ve taptıkları şeylere bakalım: Seks, uyuşturucu ve rock müzik...
...
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal' dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... Bu devreleri, yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önündedimdik bekleyen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir nida kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün dâvacısı bir gençlik...
Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik...
N.F.K.
gençliğe hitabe den alıntıdır..
ne başlangıcı ne de bitişi birdenbire olmayan tuhaf bi çağ....
Arkadaşlar beni öldürün! .
Benim yerime;
hyperactiv, görev bilincine ve
mesuliyet duygusuna sahip bir
genç yetiştirin! .
Benim yerime; günün 24 saati, her saatin 60
dakikası, her dakikanın 60 saniyesi Allah'ı düşünen bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
Allah için yaşayan, iyiliği emreden,
kötülüğü yasaklayan bir
genç yetiştirin! .
Benim yerime;
kapı kapı dolaşıp Allah'ı anlatan,
davasını anlatan, yılmadan
yıkılmadan koşan bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
ailesine, akrabalarına, komşularına, is
arkadaşlarına, tüm çevresine Allah’ı anlatan ve
bununla da yetinmeyip, deniz ötesi, okyanus ötesi diyarlara gidip
davasını anlatan bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
namazını tam ve doğru kılan, teheccüd
ve evvabin namazını
kaçırmayan bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
geceleri Allah'a dua dua yalvaran,
seccadesini göz yaşları ile
yıkayan bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
haram nedir bilmeyen, virdini dilinden
eksik etmeyen bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
işinde çok iyi olan bol rızık kazanan
ve kazandığının tamamını
Allah yolunda harcayan bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
az ile yetinen, kirada oturan
bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
Allah'ı, Resulullah'ı ve davasını;
annesinden, babasından, ailesinden, çocuğundan çok seven bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
Kurban denince, her şeyini kurban eden,
o da yetmeyince kendini
kurban eden bir genç yetiştirin! .
benim yerime gazetem, dergim, bursum,
himmetim diyen
bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
cömert olan bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
'Biz nice hayvanlar yarattık
rızıklarını yanlarında taşımazlar'
ayetini anladığını,
kazandığını biriktirmeyip dağıtarak gösteren
bir genç yetiştirin! .
Benim yerime;
aç gezen, çok gezen bir genç
Yetiştirin! .
Benim yerime;
Allah dostları zulüm altında iken tatil yapmayan,
eğlenceye gitmeyen,
televizyon seyretmeyen,
………
Bir genç yetistirin! ..
Benim yerime;
Allah dostu bir genç yetistirin! .
……………….
Alıntı
Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz?
Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i’dam ediyorsunuz.
Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.»
Bediüzzaman hz.
İMAN VE İRFAN NESLİ
M.NİHAT MALKOÇ
Genç demek enerjik, dinamik, aksiyoner, yiğit, korkusuz, açık sözlü, vefakâr, fedakâr ve şeffaf insan demektir. Onların bu hususiyetleri “delikanlı” sıfatıyla tavsif edilmeleri için yeterli bir sebeptir. Kanları kaynayan ve hata yapmaya meyilli olan bu güruhu disipline etmek büyüklerin vazifesidir. Bunu yapmazsak uç noktalara kaymalarına sebep olabiliriz.
Çocuklukla yetişkinlik arasındaki dönemdir gençlik… Ömrün ilkbaharıdır bu dönem… Fakat manevi sorumlulukların da başlangıcıdır. Gençlik bir ülkenin geleceği ve ümit kaynağıdır. Onun varlığı itici güçtür, fakat bir o kadar da risktir. Onları inanç akidelerimiz etrafında yetiştirebilirsek mesele yoktur. Lakin bir de yoldan çıkmaya görsünler, toparlamak sanıldığı kadar kolay olmaz. Onun için gençliği iyi şekillendirmek mecburiyetindeyiz.
Gençlik bireyin bedenen ve ruhen hızlı geliştiği dönemdir. Beden gelişimiyle ruh gelişimi muvazeneli yürümezse sıkıntılar baş gösterir. Dinçlik, zindelik, çeviklik, aktiflik, canlılık, heyecanlılık, delikanlılık, yiğitlik, mertlik, duygusallık, hızlılık, acelecilik, acemilik, tecrübesizlik bu dönemin en belirgin özelliklerindendir. Bunlar yerine göre olumlu, yerine göre olumsuz hasletlerdir. Mühim olan, hayatın bu en sorunlu olan devresinde bireyin sosyal ve psikolojik dünyasını kırıp dökmeden, olumsuz davranışları olumluya dönüştürmektir.
Günümüz dünyasında ve Türkiye’de gençlik adeta akrep kıskacına alınmıştır. Her köşe başında açılan gayya kuyuları gençliğin manevra kabiliyetini ve hareket sahasını kısıtlamaktadır. Onları bu kör kuyulara düşmekten kurtaracak yegâne kılavuz imanla yoğrulmuş, fenle cilalanmış iyi bir eğitimdir. Basiret nazarlarını eşyaya yoğunlaştıranlar yanılmaktan azade olurlar. Vahiyle süslenmiş aklın nuruyla hareket edenler, zorlu kavşaklarda kör istikametlere sapmazlar. Kalple bütünleşen akıl, onları uçurumlara yuvarlanmaktan korur.
Türk şiirinin tartışmasız en büyük isimlerinden biri olan Üstad Necip Fazıl Kısakürek özlediği gençliği “Gençliğe Hitabe” isimli veciz yazısında şöyle dillendiriyordu:
“Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında “Hâkimiyet Hakk’ındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik…“Kim var? ” diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert “ben varım! ” cevabını verici, her ferdi “benim olmadığım yerde kimse yoktur! ” fikrini besleyici bir dava ahlakına kaynak bir gençlik…
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, müzahrefat(süprüntü) kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik…
Tek cümleyle, Allah’ın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlarıyla manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak ve O’ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O’nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik…”
Müslüman gençlik inançlı, şuurlu, ahlaklı, iffetli, emin, sadık, basiretli, şahsiyetli, medeni, fedakâr, sorumluluk sahibi, hizmet ehli, kültürlü, adaletli, bilgice donanımlı, edepli ve ibadetlerine düşkün olmalıdır. Böyle bir gençlik geleceğe güven ve umut taşır. Merhum Mehmet Akif bu özelliklerle mücehhez gençliğe “Asım’ın Nesli” diyordu. Bu nesil Çanakkale’de yedi düvele karşı ölüm kalım mücadelesi vermişti. Onlar ki ömrün henüz taze baharında tomurcuk gül gibi yaşamak dururken ölümün kollarına atmışlardı kendilerini. Akif bu imanlı ve irfanlı nesli Safahat’taki altın yaldızlı dizelerinde şöyle nitelendiriyordu:
“Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek”
Gençlik ömrün en zevkli ve unutulmaz çağıdır. Bu dönemde kendimizi güçlü ve zinde hissederiz. Duygularımız aklımıza galebe çalar. Büyüklerin sözleri ve nasihatleri fazla itibara alınmaz. Zordur gençlerin dilinden ve hâlinden anlamak… Tüm bu zorluklara rağmen onları şefkat kanatlarımızın altına almaya gayret etmeliyiz. Gelecek nesillerimizi maddi ve manevi ilimlerle tam donanımlı yetiştirmeliyiz. Onların ruhlarını üstün ideallerle doldurabilirsek, başıboş adımlarına hedefler tayin edebilirsek gelecekten endişelenmek anlamsızdır.
İbadetler gençlikte daha değerlidir. Nefsanî arzuların yoğunlaştığı bu dönemde Allah korkusuyla günahlardan uzak durma gayreti içerisinde olan genci Allah da korur. Peygamberimiz, Allah’ın (arşının) gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı o günde yedi sınıf insanın Allah’ın gölgesinde gölgeleneceğini haber vermiştir. Bu hadiste ilk olarak “adaletli yönetici”, ikinci sırada da “Rabbine ibadetle yetişen genç” zikredilmektedir. Başka rivayetlerde ise “Allah, gençliğini Allah’a itaatle geçiren genci sever”; “Allah tevbe eden genci sever” buyrulmaktadır. Gencin sabrı ve tahammülü her şeyden kıymetlidir.
Dünyada emrimize verilen zaman nimeti iyi kullanılmalıdır. Akıllı insan vaktini hayırlı işlerle geçirir. Çünkü bize bu ömrü bahşeden Allah, günümüzü neyin peşinde geçirdiğimizi soracaktır. Resulullah bunu bir mübarek sözünde şöyle ifade ediyor: “Kıyamet günü Âdemoğlu şu beş şeyden sorgulanmadıkça Rabbinin huzurunda (sorgudan) kurtulamayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bildiğiyle ne denli amel ettiğinden…”
Günümüzde gençlik hiç de iyi bir görüntü çizmemektedir. Küçüklerin büyüklere saygısı ve hürmeti tükenme noktasındadır. Gençler, anne baba dâhil, yaşlı kesimi bir yük olarak görmektedir. Oysa Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Yaşından dolayı bir ihtiyara ikramda bulunan genç için, Allah Teala ikram edecek kimseler hazırlar.”
Günümüz gençliği gününü gün etmenin peşindedir. Bunun için hemen her türlü maceraya atılıp, risklerle dolu bir hayatı tercih etmektedirler. Eğlence ve oyun hayatın merkezinde yer almaktadır. Damarlarda deli kan dolaşmaktadır. Sinelerde dava ve inanç şuuru yer etmemektedir. Dünyaya geliş gayesi hakkıyla bilinmemektedir.
Günümüzde gençler evlenmeye karşı soğuk durmakta, günübirlik ilişkilerle oyalanıp şehvet bataklığında debelenmektedirler. Kitle iletişim araçları körpe zihinleri bulandırdıkça bulandırmaktadır. Secdede olması gereken alınlar diskolarda kan tere batıp yaratılış gayesinden uzakta, kirli bir hayatın gölgesinde günahlara batmaktadır. Böylelikle neslin devamı da tehlikeye girmektedir. Bu çürümüşlüğe de modern ve Batılı hayat denmektedir. Böyle hareket edenlere ilerici denirken, aksini düşünenlere gerici yaftası yapıştırılmaktadır. Gözler yalan bağcıklarıyla sıkıca bağlanmaktadır. Oysa Peygamberimiz öyle düşünmüyor, bu hususta şöyle diyor: “Ey gençler topluluğu! Evlenmeye gücü yetenler derhal evlensin! Zira bu, gözü haramdan korur, ırzı muhafaza eder. Gücü yetmeyenler ise oruç tutsun! Çünkü onun için o şehevi arzuyu gidericidir.”
Gençliğin nasıl yetiştirileceği hususunda da modelimiz Hz. Muhammed(sav) ’dir. O öncelikle bir fert olarak yaşadığı mübarek bir hayatla bize iyi bir örnek teşkil etmektedir. Onun muazzez sahabeleri gösterdikleri fedakârlıklarla ve yaşadıkları örnek hayatlarla nurlu abideler olarak bize ışık tutmaktadırlar. Onların atmosferinde soluklanırsak cennetin en mutena köşelerinde yerimizi alarak bolca rızıklanırız. Bunda tereddüt ve şüphe yoktur.
Aslında dikenlerden arınmış, güle sevdalı bir gençlik yetiştirmek bizim elimizde… Ne ekersek onu biçeriz şüphesiz… Gençlerimizi Kur’an ikliminde soluklandırabilirsek onlara ruhları genişleten ebedilik iksiri sunmuş oluruz. Akif’in ideal olarak sunduğu Asım’ın nesli ile Tevfik Fikret’in oğlunun başını çektiği Haluk’un nesli iki zıt kutuptur. Saflar açık ve sarihtir. İsteyen Asım’ın, isteyen Haluk’un neslinin yanında yer alır. Asım’ın nesli ebedilik iksiriyle ufuklara çengel atarken, Haluk’un nesli alev topuyla oynayarak kendini ateşe atmıştır.
Geleceğini geçmişin potasında yoğurmuş bir nesli özlüyoruz. Davasını şevk ve arzuyla sırtlamış, yorulma nedir bilmeyen, yolunu ta ruhlara şekil verilirken bellemiş, sözünün arkasında durmayı şeref addetmiş, kılavuzunu hakikat ikliminden seçmiş, Batı’nın ithal fikirlerini boşamış, sesi göğün yedinci katında yankılanan, surda mukaddes gedikler açan, kahpe rüzgârlara karşı yelkenlisini namus bilip koruyan, küfrü ve taklitçiliği patlamaya hazır el bombası hükmünde gören, yüzde yüz yerli malı bir gençlik bekliyor ve istiyoruz. Gayretimiz bu neslin inşası içindir. Bu binada bir tuğlası olanlara ne mutlu! ...
Zamanı sadece kendi ömründen ibaret bir süreç olarak gören. ' benden sonrası tufan ' diyenlere sözüm... Bir çıkar yol olmalı; gençleri, dolayısı ile dünyayı kazanmalı...Büyüklerin, bizim birinci görevimiz bizden küçüklere örnek olmak...Bilinçli gençlik yetiştirmek...Hem kendini, hem milletini, tüm insanlığı, yaradılan her şeyi sevebilen, potansiyelini ortaya koyabilen, düşünen, araştıran, uygulayan, sorgulayan, çalışkan gençler olmalarına destek olmak...Sorgulamalı, ders çıkarmalı...Biz bilinci aşılamalı...
bazen kendi geçmiş küçük yaşlarımızı anlatırken kullandığımız kelime..
bazen de zamane gençlerinin hepsini birden ifade etmek için söyleriz..ah bu gençlik! meselâ... ;)
ancak ruhumun bir yelkeni var ki.. onu ne zaman rüzgara açsam, sürükler gençliğin denizlerine...
velhâsılı gençlik her dem bizde var olan ama kullanımı insandan insana değişiklik gösteren bir olgudur efendim...
yavaş yavaş geride birakılan hayatımın en değerli evresi
ceketimi yağmurlara astığımdan beri tehlikeli şiir okur dünyaya sataşırım
yerden çok uzak göklerde yaşadıımız günahkarlıın en ii dönemi.....
SORU: ilk yürümeye başladıyında dört ayaklı,sonra iki ayaklı daha sonra üç ayaklı olan canlı hangisidir?
CEVAP: insandır. çünküyse ilk başta yane emeklerkene dört ayaklı yürür biz buna bebeklik dönemi diyoz. soora gençlik döneminde iki ayaklan yürür biz bunada gençlik dönemi diyoz. daha sonra iki ayağa takviye olaraktan bide baston monte ediliyo. biz buna da yaşlılık dönemi diyoz.
Gençlik bu ise işimiz var.Bakıyorum sokaklara şöyle adam gibi adam dört beş kişi var ne yapıcaz bu gençlerle hiç bilmiyorum.Sanırım nasıl çocuk yetiştirilir unuttuk yada başka bir şey var hadi neyse gençlikle zor
' Her şeye karşın kesinlikle bir ışığa doğru koşmaktayız. Bende bu inancı yaşatan güç, yalnız sevgim, ülke ve ulusuma beslediğim sonsuz sevgim değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde salt (sadece) yurt ve gerçek sevgisiyle ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir '
Mustafa Kemal ATATÜRK...
Öğleden Sonra 2 Birası
hiçbir seyin önemi yok
bir yatakta debelenmekten baska
ucuz hayaller ve bir birayla
yapraklar ölürken ve atlar ölürken
ve ev sahibeleri koridorlarda dikmis gözlerini bakarken;
canlidir müzigi çekilmis perdelerin,
sinek sürüleri
ve patlamalar sonsuzunda
son insan'in magarasi;
hiçbir seyin önemi yok sizdiran lavabodan baska,
bos siseden,
keyiften,
kistirilmis
biçaklanmis ve tras edilmis gençlikten baska,
kendisine sözcükler ögretilip
ölsün diye
arkasi yastikla desteklenmis
gençlikten baska.
Charles Bukowski
genellemelerden hoşlanmıyorum ama kendi gözlemlerimden yola çıkarak...anı yaşayan,düşünmeyen,'gap'ın ne demek olduğundan bihaber(konuşmalara kulak verip duyuldu..:((() ,yaşama bakışları tüketimden ibaret olan bir gençlik yetişiyor gibi...:(