"Meine Deutung ist anders, ich bleibe bei ihr, wenn ich auch noch ganz andere Kampf mittel habe, und werde ihre Anerkennung durchzusetzen suchen." (F.K)
- Kitaplığımı kurdum mevcut Kitaplarımı bodrumumdan çıkararak küflenmekten aldım ve Kitaplığımda bütün Kafka eserleri bir bütün şeklinde mevcut, sıra geldi Kitaplığımın kurdu olmaya. Kimbilir ömür yeterse kurd olduktan sonra sıra Kelebek olmayada gelir!
.. "Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi... Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım..."
.. "Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi... Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım..."
dava ve dönüşüm hatta bahar hanımın aşağıda bahsettiği olayı biz de Kafkadan biraz esinlenerek o dönem birlikte çalıştığım öğretmen arkadaşımla noel bayramı üzeri 2.ci sınıfta yapmıştık 30 gün boyunca sınıfa hergün bir mektup gönderdi o bizim ortadan yok olan oyuncağımız)
' Şüphesiz görünüşte hepimiz yaşama yetisine sahibiz, çünkü arada bir kaçıp, yalana sığınırız; körlüğe, heyecana, iyimserliğe, bir inanca, kötümserliğe ya da başka bir şeye. Ama o hiçbir zaman koruyucu bir sığınağa saklanmadı; hiçbirine. Yalan söylemeyi beceremiyor; tıpkı sarhoş olmayı beceremediği gibi. En küçük bir sığınağı, başını sokacak bir yeri yok. İşte bu nedenle, bizim korunduğumuz herşeyle o burun buruna. Tıpkı giyiniklerin arasında çıplak gibi. Söylediği, olduğu ve yaşadığı hiçbir şey gerçek bile değil. Esasen, ona hayatı sürdürme konusunda yardımcı olabilecek bütün malzemeden yoksun, sınırlı bir varoluş bu; güzellikte ya da sefalette, fark etmez. Üstelik çilekeşliği kahramanlıktan alabildiğine uzak - ve işte tam da bu nedenle bir o kadar büyük ve yüce. Her 'kahramanlık', yalan ve korkaklıktır. O ise, çilekeşliğini amaca giden yolda araç olarak kullanan bir insan değil, korkunç öngörüsü, saflığı ve uzlaşma konusundaki yeteneksizliğiyle çilekeşliğe mahkûm edilmiş bir insan. '
'Odandan cikman gerekmez,masanda oturmaya devam et ve dinle.. dinleme bile,sadece bekle..bekleme bile gercekten sakin ve yalniz ol dunya ozgurce sunacaktir kendini sana.. maskesinden siyrilmak icin baska secenegi yok husu icinde yuvarlanacaktir ayaklarinin dibine...'
'Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur.'
'Doğru yol, yerden bir karış yüksekte bulunan gergin bir ip gibidir. Fakat bu ip, üstünde yürümek için değil de insanın ayağının takılıp tökezlenmesi için vardır.'
Ne kadar küçük ve basit bir hayat sürerse, yaşam o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır diye düşünen Kafka, görüşünü bu cümlelerle sağlamlaştırmıştır. Dönüşüm adlı eserinde bu görüşünün yansıması bariz görülmektedir.
3 Temmuz 1883 yılında doğan Franz Kafka, Praglı bir yahudiydi. Yahudi olduğu için Almanlar tarafından sevilmiyor ve Almanca konuştuğu içinse Çek'ler tarafından hor görülüyordu. İriyarı ve sağlıklı babası Hermann Kafka içinse, Kafka ancak bir böcekti. Tüm çocukluğu boyunca kendisini 'hiçbirşey' gibi hisseden Kafka, bir yetişkin oldugu zamanda bu düşüncesinden vazgeçmedi. Babasıyla başlayan otorite fobisi onun hemen hemen tüm kitaplarına sızmıştır. Otorite karşısında, zaten zayıf olan bedeninin iyice küçülmeye, yok olmaya başladığına inanır. Bu düşünce Kafka’yı ömür boyu bırakmadı.
Albert Camus'nün taş olmak istemesi gibi Kafka da, kara saplanmış yararsız bir odun parçası olmak ister. Ona göre ne kadar küçük ve basit bir yaşamı olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır. Çünkü bir insan olarak yaşamak ve doğru yolda ilerlemek hemen hemen imkansızdır. Şöyle gerekçelendirir bu durumu; 'Doğru yol yerden bir karış yüksekte bulunan gergin bir ip gibidir. Fakat bu ip, üstünde yürümek için değil de insanın ayağının takılıp tökezlenmesi için vardır ancak..'
Kendi aşağılık kompleksleriyle yoğurduğu bir iç dünyası vardır Kafka'nın. Kendi bedeninden değil hoşnut olmak, tiksinmektedir nerdeyse. Bir başyapıt sayılan Değişim'in efsanevi ilk cümlesi şöyledir: 'Gregor Samsa bir sabah korkulu bir düşten uyanınca, yatağının içinde kendini korkunç bir hamamböceği olarak buldu...'
Böcek Samsa bir süre utanç dolu ve anlamsız bir yaşam sürdükten sonra pis ve yalnız bir şekilde ölür. Kafka bu tür bir ölümün kendisi için de olası bir son olduğuna inanır. Hayvanların ağzından anlattığı birçok öyküde kendi komplekslerini ve korkularını yansıtır. İnsan olmanın korkutucu yönlerini anlatır. Bir Akademi İçin Rapor' adlı öykü bir maymunun ağzından anlatılır. Maymun nasıl insan olduğundan bahsederken bunun hiç de zor olmadığını söyler ve hayvanat bahçesindeki kafesinden insanları izlerken şöyle düşündüğünü anlatır; 'Demek bu adam ya da adamlar serbestçe hareket etmekteydiler. Hiç kimse, eğer kendileri gibi olursam demir parmaklıkların açılacağına ilişkin söz vemıiyordu bana.. ama... insanları taklit etınek ne kadar kolaydı! Daha ilk günlerde tükürmesini öğrenmişti...'
Üstünde katlanılmaz bir ağırlığı olan babasından uzaklaşmak ve kendi başına varolabilmek adına evlenmek ve bir aile sahibi olmak istedi Kafka. Fakat onun gibi kompleksler içinde yüzen bir adamın altından kalkabileceği bir iş değildi bu. Kadınlarla mektuplaşmaktan başka birşey yapamadı. Bu yolla cinsel ilişki kurmak imkansız olduğu için hiçbir zaman çocuk sahibi olmadı.
İlk büyük aşkı Felice Bauer'di(1887-1960) . Hayatı boyunca onunla iki kere nişanlandı. Ve beklendiği gibi mektuplaşmak öte pek bir ilişkileri olmadı. Mektuplaştığı dört kadın arasında en ciddi ve önemli olanın Milena Jesenska'ydı. Milena'yla mektuplaşmaları önce bir arkadaşlık gibi başladı, daha sonra tutkulu bir aşka dönüştü. Fakat Milena evli olduğundan bu mutsuz ve imkansız aşk Kafka'yı derin acılara sürükledi.
Mektuplaştıkları üç yıl boyunca sadece iki üç kez görüşebildiler ve bu görüşmeler Kafka'yı üzmekten başka bir işe yaramadı, yine de onun yaratıcılığını olumlu yönde etkilediği rahatlıkla söylenebilir. Daha sonraları edebiyat tarihinin güzide eserlerinden biri sayılacak olan 'Milena'ya Mektupları'da Kafka şöyle dile getirir durumunu; 'En çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki...'
Milena bu mektupları 1939 yılında yayınlaması için yakın arkadaşı Willy Haas'a verdi ve kendisi 17 Mayıs 1944'te Almanya'da toplama kampında öldü.
Kafka Prag'da hukuk öğrenimi gördükten sonra işçi Kaza Sigortasında memur olarak çalışmaya başladı. Artık 'Doktor Kafka'ydı ve hep istedigi gibi sıkıcı fakat güvenli bir hayata kavuşmuştu. Gündüzleri sıradan bir memur gibi işine gidiyor, geceleri ise ölümden bile derin bir uykuya benzettigi yazma işinde yoğunlaşıyordu. Avrupa'nın çalkantılı hali onun öykülerini gittikçe karanlıklaştırdı. İnsanın kurtuluşuna olan inancı azaldıkça daha çok yazmaya başladı. 'Şato', 'Dava', 'Amerika' hep bir arayışın romanı oldular. Arayışın fakat bulamamanın desek daha doğru olur herhalde, zira bitmeyen romanlar konusunda Kafka külliyatı oldukça zengin.
Tüm karamsarlığına rağmen Kafka'nın romanlarında her zaman bir ümit ışığı görmek mümkündür. 'Dava'nın yüzlerce sayfa boyunca suçunu öğrenmek için çırpınıp duran zavallı kahramanı K., sonunda idam edilir. Fakat infaz sırasında karşı binanın penceresinden ışıklar içerisinden bir adam çıkar ve K.'ya doğru kollarını uzatır. Elle tutulur bir yararı olmayan, zayıf bir umuttur ama, bir umuttur işte ve insanın sahip olduğu biricik şeyde budur aslında...
Kafka az olan arkadaşları arasında en çok.Max Brod'u severdi. Bir gün çömez yazar Gustav Jarmouch yanına gelip 'Bugün ışıl ışılsınız Herr Kafka' dediğinde verdiği cevap şöyle oldu; 'Dün Max ve karısıyla yemekteydim. Dostlarının gözlerindeki ışık üstüme sinmiş olmalı...'
Katka dostu Max'ten, ölümünden sonra yazdıgı her şeyi yakmasını istedi. Yazdıklarının gereğinden fazla kişisel ve değersiz olduğunu düşünüyordu. Tabii Max onunla aynı fikirde değildi ve Kafka'nın ölümünden sonra, karışık halde bulunan binlerce sayfa metni toplayıp düzenleyerek yayınladı. (Yani bir Kafka yazısı yazarken Max Brod'u da saygıyla anmak gerekir.) ,
1917 Ağustosu'nda başlayan kanlı öksürükler Franz Kafka'yı yedi yıl sonra Viyana yakınlarında bir sanatoryumda öldürdü. Ölürken tuhaf bir huzur içindeydi. Belki de yanında kendisinden oldukça küçük bir kadın olan Dora Diamant olduğu içindi bu, öyle ya ilk defa mektup yazmadan konuşabileceği bir kadına sahipti ama ne acı ki ölmek üzere olan bir adam için bunun fazla bir değeri yoktu.
Yemek yeme acı veriyordu ve o da taslaklarını yazdığı 'Açlık Cambazı' öyküsünün kahramanı gibi aç kalmayı dolayısıyla ölmeyi seçti. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra çok ünlenen Kafka, yazın tarihi içinde karanlık, derin ve görkemli bir yer edindi.
kafkanın eserlerinde labirentler vardır.bir türlü o labirentlerden kurtulamazsınız.adeta kaçacak yer yok gibidir.boğulur durursunuz.max brod iyiki eserleri yakmamış.
bir arkaş kafka için aşağılık komleksleri olan biri demiş.kafka hiç aşağı olmamıştır o edebiyatta bir zirvedir.o komleksli değil komple bir yazardır.szaten kafkayı herkes anlayamaz.
franz kafka bir başka büyük yazar.değişim yada dönüşüm bugünü nasılda anlatır.seksen yıl önceden bugünü görmek o müthiş yabancılaşmayı görmek her yazarın harcı değildir.gregori samsa unutulmaz bir karakterdir.insanın insana insanın kendine ve insanın doğaya yabancılaşmasının eseridir.tamda bu günü yansıtıyor.oysa yazarım diye ortada dolaşan şahsiyetler bugünü bile göremiyoler.insanlık kafkaya çok şey borçludur.
Cok ama cok hosuma giden, ve edebiyati cok kisininkinden daha fakli olan, harika bir yazar. Insan ya bu adamin edebiyatina asik kalir yada hic sevmez. Ama onun edebiyati dünya edebiyatinda siralaniyor. Aslinda bugünkü cogu yazisi, o öldükten sonra yakilmasini istemis. arkadası Max Brod'a bu vasiyeti vermis. Ama o bunlari onun ölümünden sonra, onun adiyla yayinlamis. Bugün cok bilimci, cok yazar ve bir cok daha insan bu adama minettar. ve ona sonsuz tesekkürde, bizi Kafka´nin bu vazgecilmez kaleminden mahrum birakmadigi icin. Alman edebiyatinda önde gelen yazarlarindandir. Ve kesinlikle cok kuvetli ve inanilmaz bir kaleme sahip. Seviyorum bu adamin yazilarini. Aslinda cogu okul arkadasi bu adamin edebiyati, okulda isleyince sevmez ama ben her defasinda savunurum.
Bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez. İnsan ölmek istediği için utanmaz artık; nefret ettiği eski hücresinden alınıp ilk işi nefret etmeyi öğrenmek olacağı yeni hücresine konulmak için yalvarıp yakarır. Bunda belirli bir inancın kalıntısı da etkilidir; taşınma sırasında efendi koridorda görünecek, tutukluya şöyle bir bakacak ve diyecektir ki: 'Bu adamın yeniden hücreye kapatılmasına gerek yok. O bana geliyor artık.' ...........
"Umut var ama bizim için değil"
Franz Kafka
https://pin.it/3ICwGeU
Dönüşüm
Gregor Samsa kâbuslarla dolu düşlerden uyandığı bir sabah
kendini yatağında böceğe dönüşmüş olarak bulur.
"Vom das Schloß, eines weggestrichenen."
"Meine Deutung ist anders, ich bleibe bei ihr, wenn ich auch noch ganz andere Kampf mittel habe, und werde ihre Anerkennung durchzusetzen suchen."
(F.K)
- Kitaplığımı kurdum mevcut Kitaplarımı bodrumumdan çıkararak küflenmekten aldım ve Kitaplığımda bütün Kafka eserleri bir bütün şeklinde mevcut, sıra geldi Kitaplığımın kurdu olmaya. Kimbilir ömür yeterse kurd olduktan sonra sıra Kelebek olmayada gelir!
..
~
..Ve sana hitap ederken her şeyi unutuyorum...
..
"Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi... Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım..."
...
..
"Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi... Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım..."
...
..
Milena, sen başkaydın. Hasta bir adamı sevecek kadar hastaydın!
..
..
Beni üzecek gücü sana verdiğim için kendimden özür dilerim...
..
..
Yine de aslında sevdiğim sadece sen
değilsin daha fazlası; senin aracılığınla
bana hediye verilen varlığım.
...
...
Bana bir kez daha - her zaman değil, istemem de her zaman- ama bir kez daha 'sen' de".
..Ateşten örülmüş uzun yalımlardır sevgilim, dolaşır yeryüzünü, sarar beni. Ama sardıklarını değil, görmesini bilenleri sürükler ardından..."
-Senin
(Adımı da yitirdim! Küçüle küçüle "Senin" kaldı yalnız.)
Herkes, beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor.
dava ve dönüşüm
hatta bahar hanımın aşağıda bahsettiği olayı
biz de Kafkadan biraz esinlenerek
o dönem birlikte çalıştığım öğretmen arkadaşımla
noel bayramı üzeri
2.ci sınıfta yapmıştık
30 gün boyunca sınıfa hergün bir mektup
gönderdi o bizim ortadan yok olan oyuncağımız)
Üniversitedeki hocam bana Kafka' yı sevdiren kişi olmuştu. Üslubu, iç dünyanızda yarattığı karmaşayla olağanüstü bir yazar bence.
' Şüphesiz görünüşte hepimiz yaşama yetisine sahibiz, çünkü arada bir kaçıp, yalana sığınırız; körlüğe, heyecana, iyimserliğe, bir inanca, kötümserliğe ya da başka bir şeye. Ama o hiçbir zaman koruyucu bir sığınağa saklanmadı; hiçbirine. Yalan söylemeyi beceremiyor; tıpkı sarhoş olmayı beceremediği gibi. En küçük bir sığınağı, başını sokacak bir yeri yok. İşte bu nedenle, bizim korunduğumuz herşeyle o burun buruna. Tıpkı giyiniklerin arasında çıplak gibi. Söylediği, olduğu ve yaşadığı hiçbir şey gerçek bile değil. Esasen, ona hayatı sürdürme konusunda yardımcı olabilecek bütün malzemeden yoksun, sınırlı bir varoluş bu; güzellikte ya da sefalette, fark etmez. Üstelik çilekeşliği kahramanlıktan alabildiğine uzak - ve işte tam da bu nedenle bir o kadar büyük ve yüce. Her 'kahramanlık', yalan ve korkaklıktır. O ise, çilekeşliğini amaca giden yolda araç olarak kullanan bir insan değil, korkunç öngörüsü, saflığı ve uzlaşma konusundaki yeteneksizliğiyle çilekeşliğe mahkûm edilmiş bir insan. '
Onu tanımadan önce korkusunu tanıdım ben..
/ Milena Jesenská /
'gerçeği anlamaya başlamanın ilk belirtilerinden biri; ölme isteğidir.'
Franz Kafka
Edebiyat ve aklı tek potada eritebilen tek yazar,müthiş bir zeka,etkileyici bir kalem...
'A. büyük bir ustadır, tanığı Tanrı'
Franz Kafka
'Odandan cikman gerekmez,masanda oturmaya devam et ve dinle..
dinleme bile,sadece bekle..bekleme bile
gercekten sakin ve yalniz ol
dunya ozgurce sunacaktir kendini sana..
maskesinden siyrilmak icin baska secenegi yok
husu icinde yuvarlanacaktir ayaklarinin dibine...'
Franz Kafka
'Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur.'
Franz Kafka
'Doğru yol, yerden bir karış yüksekte bulunan
gergin bir ip gibidir. Fakat bu ip, üstünde yürümek için
değil de insanın ayağının takılıp tökezlenmesi
için vardır.'
Ne kadar küçük ve basit bir hayat sürerse,
yaşam o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır diye düşünen Kafka,
görüşünü bu cümlelerle sağlamlaştırmıştır.
Dönüşüm adlı eserinde bu görüşünün yansıması bariz
görülmektedir.
FRANZ KAFKA
3 Temmuz 1883 yılında doğan Franz Kafka, Praglı bir yahudiydi. Yahudi olduğu için Almanlar tarafından sevilmiyor ve Almanca konuştuğu içinse Çek'ler tarafından hor görülüyordu. İriyarı ve sağlıklı babası Hermann Kafka içinse, Kafka ancak bir böcekti. Tüm çocukluğu boyunca kendisini 'hiçbirşey' gibi hisseden Kafka, bir yetişkin oldugu zamanda bu düşüncesinden vazgeçmedi. Babasıyla başlayan otorite fobisi onun hemen hemen tüm kitaplarına sızmıştır. Otorite karşısında, zaten zayıf olan bedeninin iyice küçülmeye, yok olmaya başladığına inanır. Bu düşünce Kafka’yı ömür boyu bırakmadı.
Albert Camus'nün taş olmak istemesi gibi Kafka da, kara saplanmış yararsız bir odun parçası olmak ister. Ona göre ne kadar küçük ve basit bir yaşamı olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır. Çünkü bir insan olarak yaşamak ve doğru yolda ilerlemek hemen hemen imkansızdır. Şöyle gerekçelendirir bu durumu; 'Doğru yol yerden bir karış yüksekte bulunan gergin bir ip gibidir. Fakat bu ip, üstünde yürümek için değil de insanın ayağının takılıp tökezlenmesi için vardır ancak..'
Kendi aşağılık kompleksleriyle yoğurduğu bir iç dünyası vardır Kafka'nın. Kendi bedeninden değil hoşnut olmak, tiksinmektedir nerdeyse. Bir başyapıt sayılan Değişim'in efsanevi ilk cümlesi şöyledir: 'Gregor Samsa bir sabah korkulu bir düşten uyanınca, yatağının içinde kendini korkunç bir hamamböceği olarak buldu...'
Böcek Samsa bir süre utanç dolu ve anlamsız bir yaşam sürdükten sonra pis ve yalnız bir şekilde ölür. Kafka bu tür bir ölümün kendisi için de olası bir son olduğuna inanır. Hayvanların ağzından anlattığı birçok öyküde kendi komplekslerini ve korkularını yansıtır. İnsan olmanın korkutucu yönlerini anlatır. Bir Akademi İçin Rapor' adlı öykü bir maymunun ağzından anlatılır. Maymun nasıl insan olduğundan bahsederken bunun hiç de zor olmadığını söyler ve hayvanat bahçesindeki kafesinden insanları izlerken şöyle düşündüğünü anlatır; 'Demek bu adam ya da adamlar serbestçe hareket etmekteydiler. Hiç kimse, eğer kendileri gibi olursam demir parmaklıkların açılacağına ilişkin söz vemıiyordu bana.. ama... insanları taklit etınek ne kadar kolaydı! Daha ilk günlerde tükürmesini öğrenmişti...'
Üstünde katlanılmaz bir ağırlığı olan babasından uzaklaşmak ve kendi başına varolabilmek adına evlenmek ve bir aile sahibi olmak istedi Kafka. Fakat onun gibi kompleksler içinde yüzen bir adamın altından kalkabileceği bir iş değildi bu. Kadınlarla mektuplaşmaktan başka birşey yapamadı. Bu yolla cinsel ilişki kurmak imkansız olduğu için hiçbir zaman çocuk sahibi olmadı.
İlk büyük aşkı Felice Bauer'di(1887-1960) . Hayatı boyunca onunla iki kere nişanlandı. Ve beklendiği gibi mektuplaşmak öte pek bir ilişkileri olmadı. Mektuplaştığı dört kadın arasında en ciddi ve önemli olanın Milena Jesenska'ydı. Milena'yla mektuplaşmaları önce bir arkadaşlık gibi başladı, daha sonra tutkulu bir aşka dönüştü. Fakat Milena evli olduğundan bu mutsuz ve imkansız aşk Kafka'yı derin acılara sürükledi.
Mektuplaştıkları üç yıl boyunca sadece iki üç kez görüşebildiler ve bu görüşmeler Kafka'yı üzmekten başka bir işe yaramadı, yine de onun yaratıcılığını olumlu yönde etkilediği rahatlıkla söylenebilir. Daha sonraları edebiyat tarihinin güzide eserlerinden biri sayılacak olan 'Milena'ya Mektupları'da Kafka şöyle dile getirir durumunu; 'En çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki...'
Milena bu mektupları 1939 yılında yayınlaması için yakın arkadaşı Willy Haas'a verdi ve kendisi 17 Mayıs 1944'te Almanya'da toplama kampında öldü.
Kafka Prag'da hukuk öğrenimi gördükten sonra işçi Kaza Sigortasında memur olarak çalışmaya başladı. Artık 'Doktor Kafka'ydı ve hep istedigi gibi sıkıcı fakat güvenli bir hayata kavuşmuştu. Gündüzleri sıradan bir memur gibi işine gidiyor, geceleri ise ölümden bile derin bir uykuya benzettigi yazma işinde yoğunlaşıyordu. Avrupa'nın çalkantılı hali onun öykülerini gittikçe karanlıklaştırdı. İnsanın kurtuluşuna olan inancı azaldıkça daha çok yazmaya başladı. 'Şato', 'Dava', 'Amerika' hep bir arayışın romanı oldular. Arayışın fakat bulamamanın desek daha doğru olur herhalde, zira bitmeyen romanlar konusunda Kafka külliyatı oldukça zengin.
Tüm karamsarlığına rağmen Kafka'nın romanlarında her zaman bir ümit ışığı görmek mümkündür. 'Dava'nın yüzlerce sayfa boyunca suçunu öğrenmek için çırpınıp duran zavallı kahramanı K., sonunda idam edilir. Fakat infaz sırasında karşı binanın penceresinden ışıklar içerisinden bir adam çıkar ve K.'ya doğru kollarını uzatır. Elle tutulur bir yararı olmayan, zayıf bir umuttur ama, bir umuttur işte ve insanın sahip olduğu biricik şeyde budur aslında...
Kafka az olan arkadaşları arasında en çok.Max Brod'u severdi. Bir gün çömez yazar Gustav Jarmouch yanına gelip 'Bugün ışıl ışılsınız Herr Kafka' dediğinde verdiği cevap şöyle oldu; 'Dün Max ve karısıyla yemekteydim. Dostlarının gözlerindeki ışık üstüme sinmiş olmalı...'
Katka dostu Max'ten, ölümünden sonra yazdıgı her şeyi yakmasını istedi. Yazdıklarının gereğinden fazla kişisel ve değersiz olduğunu düşünüyordu. Tabii Max onunla aynı fikirde değildi ve Kafka'nın ölümünden sonra, karışık halde bulunan binlerce sayfa metni toplayıp düzenleyerek yayınladı. (Yani bir Kafka yazısı yazarken Max Brod'u da saygıyla anmak gerekir.) ,
1917 Ağustosu'nda başlayan kanlı öksürükler Franz Kafka'yı yedi yıl sonra Viyana yakınlarında bir sanatoryumda öldürdü. Ölürken tuhaf bir huzur içindeydi. Belki de yanında kendisinden oldukça küçük bir kadın olan Dora Diamant olduğu içindi bu, öyle ya ilk defa mektup yazmadan konuşabileceği bir kadına sahipti ama ne acı ki ölmek üzere olan bir adam için bunun fazla bir değeri yoktu.
Yemek yeme acı veriyordu ve o da taslaklarını yazdığı 'Açlık Cambazı' öyküsünün kahramanı gibi aç kalmayı dolayısıyla ölmeyi seçti. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra çok ünlenen Kafka, yazın tarihi içinde karanlık, derin ve görkemli bir yer edindi.
kafkanın eserlerinde labirentler vardır.bir türlü o labirentlerden kurtulamazsınız.adeta kaçacak yer yok gibidir.boğulur durursunuz.max brod iyiki eserleri yakmamış.
bir arkaş kafka için aşağılık komleksleri olan biri demiş.kafka hiç aşağı olmamıştır o edebiyatta bir zirvedir.o komleksli değil komple bir yazardır.szaten kafkayı herkes anlayamaz.
o kafkaeski yarattı ve gitti.
sakinliğin ve sessizliğin içinde bir başkaldırıydı o.
franz kafka bir başka büyük yazar.değişim yada dönüşüm bugünü nasılda anlatır.seksen yıl önceden bugünü görmek o müthiş yabancılaşmayı görmek her yazarın harcı değildir.gregori samsa unutulmaz bir karakterdir.insanın insana insanın kendine ve insanın doğaya yabancılaşmasının eseridir.tamda bu günü yansıtıyor.oysa yazarım diye ortada dolaşan şahsiyetler bugünü bile göremiyoler.insanlık kafkaya çok şey borçludur.
Cok ama cok hosuma giden, ve edebiyati cok kisininkinden daha fakli olan, harika bir yazar.
Insan ya bu adamin edebiyatina asik kalir yada hic sevmez.
Ama onun edebiyati dünya edebiyatinda siralaniyor.
Aslinda bugünkü cogu yazisi, o öldükten sonra yakilmasini istemis.
arkadası Max Brod'a bu vasiyeti vermis.
Ama o bunlari onun ölümünden sonra, onun adiyla yayinlamis.
Bugün cok bilimci, cok yazar ve bir cok daha insan bu adama minettar. ve ona sonsuz tesekkürde, bizi Kafka´nin bu vazgecilmez kaleminden mahrum birakmadigi icin.
Alman edebiyatinda önde gelen yazarlarindandir.
Ve kesinlikle cok kuvetli ve inanilmaz bir kaleme sahip.
Seviyorum bu adamin yazilarini.
Aslinda cogu okul arkadasi bu adamin edebiyati, okulda isleyince sevmez ama ben her defasinda savunurum.
Bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez. İnsan ölmek istediği için utanmaz artık; nefret ettiği eski hücresinden alınıp ilk işi nefret etmeyi öğrenmek olacağı yeni hücresine konulmak için yalvarıp yakarır. Bunda belirli bir inancın kalıntısı da etkilidir; taşınma sırasında efendi koridorda görünecek, tutukluya şöyle bir bakacak ve diyecektir ki: 'Bu adamın yeniden hücreye kapatılmasına gerek yok. O bana geliyor artık.'
...........