Kültür Sanat Edebiyat Şiir

filistin sizce ne demek, filistin size neyi çağrıştırıyor?

filistin terimi Cem Nizamoglu tarafından tarihinde eklendi

  • F
    F

    NEDEN? Ahmet Davutoğlu
    Ortadoğu yeniden savaşın eşiğine geldi. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu bölgede yapay sınırların çizilip yapay ülkelerin yaratılması zaten uzun sürecek çekişmelerin tohumlarını buraya atmıştı. Ülke liderlerinin paraları silahlara harcayıp halklarını fakir bırakmaları bu bölgede sorunları giderek derinleştirmişti. Bir de bunlara bütün Araplarla kavgalı İsrail devletinin kurulması eklenince, dünyanın bir türlü barışa kavuşamayan coğrafyası Ortadoğu, ucu kaybolmuş bir sorun yumağına dönüştü. Bugün israil'in Filistin'i işgal etmesiyle bölge yeniden bir kaosun eşiğine geldi. Her gün insanlar ölüyor, karşılıklı nefret büyüyor. Ortadoğu üzerine yaptığı analizlerle bilinen Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Profesör Ahmet Davutoğlu ile Ortadoğu'daki sorunların nedenlerini, İsrail-Filistin meselesini, bu sorunun çözümünün mümkün olup olmadığını, tarafların neler istediğini, Türkiye'nin tutumunu, Amerika'nın tavrını ve bütün bunların sonuçlarını konuştuk.


    Ortadoğu savaş alanına döndü. Bu savaş kaçınılmaz mıydıyoksa iki tarafın liderlerinin ya da bir liderin hatasından mı patlak verdi?

    Savaş kaçınılmazdı. İki taraf da bir gerilim süreciyle bu savaşa sürüklendi. Özellikle İsrail barış sürecini durdurma ve gerilimi artırma yönünde bir irade kullandı.

    İsraillilerle Filistinliler arasındaki en büyük anlaşmazlık ne? Hangi noktada takılıyor barış?

    En büyük anlaşmazlık konusu Kudüs. Kudüs sorunu çözülmedikçe İsrail-Filistin sorunu çözülmez. İsrail'le Filistin arasında beş temel sorun var. Bir, Kudüs'ün nihai statüsünün ne olacağı. İki, kendi içinde bütünlüğü olan entegre bir Filistin devletinin doğuşu meselesi. Üç, Filistinli mülteciler sorunu. Dört, Yahudi yerleşimciler meselesi. Beş, ekonomik kaynakların ortak kullanımı. Eğer Birleşmiş Milletler'in kararı geçerliliğini sürdürseydi ve bu kararı referans alan 1993 Oslo barış süreci devam etseydi, İsrail 1967'de işgal ettiği bölgelerden çekilecekti. Bu, İsrail'in Doğu Kudüs'ten de çekilmesi demekti. Böylece 1999 yılı itibarıyla bir Filistin devleti kurulacaktı ve Kudüs'ün nihai satüsü konuşulacaktı.

    Ama israil 1999'ta bu nihai noktaya gelindiğinde, Oslo barış sürecini durdurdu. Filistin bölgesinde Yahudi yerleşim merkezleri kurmayı sürdürdü. Kudüs'ün etrafını Yahudi yerleşimleriyle çevirdi. Böylece entegre Filistin devletinin kurulması zorlaştı.

    Filistin-İsrail anlaşmazlığını çözmek imkânsız mı?

    Filistinlilerle İsraillilerin kendi başlarına sorunu çözmeleri mümkün değil. Bu sorunu çözmek için uluslararası hukuk normlarına saygılı bir uluslararası irade lazım. Ne var ki uluslararası irade olabilecek Amerika şu anda uluslararası hukuka saygı göstermiyor. İsrail, 11 Eylül'ün yarattığı terörizmle mücadele havasından yararlanıyor. 11 Eylül yaşanmasaydı, İsrail barış masasına dönmek zorunda kalacaktı. Çünkü Amerika, Filistin devletini tanıması konusunda İsrail'e baskı yapıyordu. Şaron'u da kendisine çok muhatap almıyordu. Ama 11 Eylül'den sonra Amerika Şaron'un politikalarına yeşil ışık yaktı. 11 Eylül atmosferi İsrail-Filistin savaşını tırmandırdı.

    İsrail Filistin'le arasındaki sorunun nasıl çözümlenmesini istiyor?

    Kudüs'ün İsrail devletinin ebedi başşehri olmasını istiyor. Bu noktada verebileceği taviz, Müslümanlarla Hıristiyanların Doğu Kudüs'te ibadet etmelerine serbestlik tanımak.

    Filistinliler nasıl bir çözüm öneriyor?

    Filistin, İsrail'in 1967 işgalinden önceki sınırlarına çekilmesini, tarihi Doğu Kudüs'ü Filistin egemenliğine terk etmesini istiyor. Filistin'in verebileceği taviz, tarihi Kudüs'ün Yahudilerce kutsal olan kısmında İsrail egemenliğinin devam etmesi. Mültecilere gelince, İsrail Filistinli mültecilerin Doğu Kudüs'e geri dönmesini kabul etmiyor. Dönmeleri halinde İsrail'in Yahudi karakterinin bozulacağını düşünüyor. Mülteciler ancak Batı Şeria'ya dönebilir diyor. Ayrıca İsrail, kurulacak Filistin devletinin İsrail'in güvenliğini tehdit etmeyecek, İsrail'e bağımlı, askersiz bir devlet olmasını istiyor. Bunun için de Yahudi yerleşimcilerin Filistin bölgesinden çıkmasını istemiyor. Çünkü Yahudi yerleşim bölgeleri orada kaldıkça, vatandaşının güvenliğini gerekçe göstererek İsrail her an Filistin'i işgal edebilir. Filistinliler ise tam bağımsız bir devlet kurmak istiyor. Ekonomik kaynakların ortak kullanımında İsrail bugünkü durumun devamını istiyor. Bugün İsrail, Filistin'e ait Batı Şeria'daki su kaynaklarının yüzde 80'inini kullanıyor.

    Filistin lideri Arafat, Clinton'ın ABD Başkanlığı döneminde o zamanki İsrail Başbakanı Barak'la Camp David'de buluşmuştu. Oradaki önerileri Barak kabul etti ama Arafat reddetti. Niye reddetti?

    Camp David'de Arafat'a çok iyi bir proje sunuldu sanılıyor. Öyle değil. İsrail, daha önce bu sorunla ilgili Birleşmiş Milletler kararları yokmuş, Oslo barış süreci sanki yaşanmamış gibi pazarlığı sıfırdan başlatmak istedi. İsrail bunu hep yapıyor. Önce barış sürecini durduruyor ve problemli alanlarda avantaj elde etmek için zaman kazanıyor. Sonra tekrar bir barış süreci başlatıyor. Camp David'de de böyle oldu. İsrail yepyeni tekliflerle geldi. Bunlar entegre Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak teklifler değildi. Filistin'e Doğu Kudüs'te sadece bir ofis açma hakkını tanıyordu. Kudüs'ü de kendi ebedi başşehri ilan ediyordu. Filistin devletinin askersiz olmasını öngörüyordu ve mültecilerin kendi topraklarına dönme hakkını kabul etmiyordu. Yani Filistinlilerin 1949'daki BM kararından bu yana uluslararası hukuk alanında elde ettiği bütün hakları ortadan kaldırıyordu. Üstelik Kudüs ne Müslümanların, ne Filistin'in ne de Arafat'ın tek başına taviz vermeye yetkili olduğu bir sorun değildir.

    Kudüs sorununu çözmekte kim yetkili peki?

    Şu anda bir muhatap yok ama Arafat, Müslüman dünya, Araplar ve Filistinliler adına böyle bir tavizi veremez. Kudüs Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanların ortak problem alanıdır. Zaten Amerika da Kudüs'te bir egemenlik paylaşımına gidilmesini öngörüyordu. Mescid-i Haram'ın üstünde Filistin egemenliğini, altında Ağlama Duvarı'nda ise Yahudi egemenliğini öngörüyordu. Burada Arafat'ın yapacağı şey, uluslararası hukukun gereğini söylemektir. Uluslarası hukuk da bugüne kadar Filistin'den yana kararlar almıştır. Zaten Camp David'deki tekliflere Arafat dışındaki bir başka Filistin lideri de evet diyemezdi.

    Beyrut'ta yapılan son Arap zirvesinde de Arap ülkeleri İsrail'e bir barış önerisinde bulundu. İsrail 1967 öncesi sınırlarına çekilecek, bütün Arap ülkeleri de onun varlığını kabul edecekti. Böylece Araplar yıllarca varlığını reddettikleri İsrail'i tanıyacaklardı. Ama İsrail bu barış önerisine tanklarını Filistin'e sokarak cevap verdi. İsrail barış önerisine niye böyle savaşla cevap vermeyi tercih etti?

    Çünkü barış sürecine kaldığı yerden devam etmek istemiyor. Zaman kazanmak istiyor.

    İsrail 1967 öncesi sınırlarına niye çekilmek istemiyor?

    1967 öncesi sınırlara çekilmek demek, İsrail'in tarihi hak talep ettiği Kudüs ve Batı Şeria'dan geri çekilmesi demek. İsrail teolojik bir devlettir. Teolojik argümanın temelinde de bu toprakların seçilmiş bir toplum olan İsraillilere tanrı tarafından vaat edildiği inancı vardır. İngilizler İsraillilere bir ara Uganda'da devlet kurmalarını teklif etmişlerdi. Niye Afrika'daki boş alanlara gitmediler de buraya geldiler? İsrailliler, Arapların hakkını gaspettiklerini düşünmüyor. Bizim olan bir toprağa iki bin yıl sonra geldik. Tanrı bize bu toprağı geri verdi diyorlar. Bunun tanrısal iradeyle gerçekleştiğine inanıyorlar.

    Radikal dinciler, İsrail bu topraklardan çekilirse, seçilmiş millet, vaat edilmiş topraklar argümanının ve İsrail devletinin kuruluş felsefesinin yok olacağını düşünüyorlar.

    İsrail ordusu, Ramallah'taki karargâhında Yaser Arafat'ı kuşattı. Şu anda onların elinde rehine durumunda. Ama biz garip bir olayla karşılaştık. Bundan üç ay önce Filistin'in özgür devlet başkanı Arafat siyasi ölüme çok yaklaşmış bir liderdi. Filistinli gruplara söz geçiremiyordu. Otoritesi yok olmuş gibiydi. Ama bugün kuşatma altında Filistin'in tek lideri, en büyük kahramanı ve dünya siyasetinin bir numaralı figürü oldu. Nasıl oldu da kötü duruma düşmek Arafat'a siyaseten bu kadar yaradı?

    Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, yerel ölçekte yaşanan bir adaletsizlik veya baskı bir anda küreselleşebiliyor. Yerel bir direnişçi küresel bir kahraman haline gelebiliyor. Arafat da, uluslararası vicdanın ortaya çıkmasıyla birlikte gittikçe Mandela benzeri bir imaj oluyor. Barış yanlılarının kahramanı haline geliyor. Dünyada kim uluslararası düzenin işleyişinden memnun değilse, bu düzenin karşısında duran mağdur aktöre yakınlık hissediyor. Şu anda Arafat mağdur. İsrail baskı yaparak bir kahraman yaratıyor. Arafat adaletin sembolü oluyor. Neredeyse bir Mandela doğuyor. Odasında güçsüz ama imaj olarak güçleniyor. Arafat eğer öldürülmez veya sürülmezse, orada kaldıkça güçlenecek. Arafat'ın Filistin halkının iç organizasyonu konusundaki hataları bile artık unutuldu. Arafat bir şeyi kurarken belki o kadar başarılı değil ama, bir baskı karşısında güçlü bir direnişçi. Oysa İsrail dize getirilmiş bir Arafat ister karşısında.

    Sizce Arafat dize gelir mi?

    Zannetmiyorum. İsrail'e yakın bir lider çıkartılsa ve onunla anlaşma yapılsa bu İsrail için optimum sonuç olur. Ama böyle bir Filistinliyi bugüne kadar bulamadılar. Çünkü muhatabın sadece İsrail'in ve Amerika'nın nezdinde değil, Filistin halkı nezdinde de kredibilitesinin olması lazım. Arafat dışında şu anda böyle bir lider yok. Çıkması da zor. Eğer Arafat öldürülürse ki, bu İsrail için çok kötü olur, Filistinli örgütler daha da kenetlenir, bu durumda Arafat'tan sonra çıkabilecek bir lider Arafat'ın bulunduğu yerden geri adım atamaz. Halk nezdinde bir kahramandan sonra o tavizi veremez.

    Şaron güvenli bir ülke sözü vererek işbaşına geldi. Ama İsrail devleti tarihinin en güvensiz dönemini yaşıyor. İsrail halkı her an bir yerlerde öldürülme, bir canlı bombayla birlikte patlama tehditlerine ne kadar dayanabilir?

    Güvenliği adil bir barışla değil de şiddet ve güç üzerinden kurmaya çalıştığınızda güvenliği yok ediyorsunuz. Şiddet karşı şiddeti getiriyor. İsrail tarihinin en güvensiz dönemini yaşıyor. Bu politika uzun süremez. Eskiden on Filistinli karşılığında bir İsrailli ölürken, bugün dört İsrailli ölüyor.

    Arafat'ı gözden çıkaran Amerika başka Arap liderlerle görüşmek üzere bölgeye dışişlerini bakanını gönderiyor şimdi. Amerika ilk başta barışa bile o kadar istekli görünmüyordu. Amerika Filistinlilerin ezilmesini mi istiyor?

    Amerika Filistin'in bileğinin bükülmesini ve gelişmelerin olgunlaşmasını bekliyor. ABD, barış şartlarının olgunlaşması için Bosna'da üç sene katliama göz yumdu. Filistin tarafının bileği öyle bükülecek ki, barış süreci bu noktada başlatılacak ve Camp David'deki şartlardan belki de çok daha zor şartlarda bir barış Filistin'e dikte ettirilmeye çalışılacak. Ama şu da var, İsrail uluslararası meşruiyetini kaybediyor. Dünyada herkes İsrail'e tepki gösteriyor. Amerika ve İsrail terör kavramını kullanarak istedikleri yöntemi meşru kılmaya çalışıyorlar. Savaş hukukuna bağlı kalmıyorlar.
    Bir de Türkiye'nin durumu var. Tam savaşın en kızgın anında İsrail'le büyük bir tank anlaşması imzaladık. Sanırım bu anlaşmayla Arapları kaybettik. Niye Türk devleti bu kadar kritik bir anda böyle bir anlaşma imzaladı?
    Özellikle askeri alanda Türkiye-Amerika ilişkileri İsrail üzerinden gerçekleşiyor. Ama bu üçgen bizi Ortadoğu'da yalnızlaştırır. Diyelim ki tank anlaşması çok gerekliydi. Ama zamanlaması çok yanlış oldu. Bazı şeyler kısa dönemde çok ciddi bir çıkar sağlasa da uzun dönemde sizi öyle bir çıkmaza sokar ki, tank işi de böyle. Dünya, televizyondan İsrail tanklarının Filistin'e girdiğini görüyor. Arapların zihninde bu tanklar Türk tanklarıyla özdeşleşebilir. İsrail'in savaşmasında Türkiye'nin payı oldu diye bir kanaat yerleşir. Cezayir'de 50'lerde yaptığımız hatanın, bize o toplumlar nezdinde neler kaybettirdiğini unutmamalıyız.

    Peki Filistin ve İsrail barış istiyorlar mı yoksa her iki tarafın lideri de barıştan hoşlanmıyor mu?

    İkisi de barışa çok yakın isimler değil. Biri asker, diğeri direnişçi. İkisi de kendi istedikleri şartlarda barış olsun istiyor. Uzlaşma bu açıdan çok güç.

    Savaşmak barışmaktan daha mı kolay Ortadoğu'da?

    Ortadoğu'da değil, bütün dünyada öyle. İnsanoğlu'nun tabiatında var bu. Geçen beş yüzyılda bütün büyük savaşlar Avrupa'da oldu. Batı barışı seviyor, Ortadoğu hakları kanı seviyor yanılmasını bırakmak lazım. Avrupalılar savaşlardan yorgun düştüler.

    Ortadoğu henüz savaşmaktan yorulmadı mı?

    Evet, o denilebilir. Ama savaşın şartlarına bakılmalı. Eğer Ortadoğu'da barış olmuyorsa, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra devredilen mirasa bakmak lazım. Ortadoğu'da hangi sınırın tabii bir yanı var ki. Osmanlı'da entegre olmuş bölgeler birbirinden suni ayırımlarla koparılmış. Irak'la Kuveyt niye savaşıyor? Kuveyt diye bir devlet tarihte hiç olmadı. İngilizler oradaki petrolü kendilerine bağlı kılmak için orada ayrı bir şeyhlik kurdular. Ya ürdün'le Suriye arasındaki ihtilaf. Şam ile Amman iki komşu şehir. Eskişehir ile Bursa gibi. Tarih boyunca birbirlerinden hiç ayrılmamışlar. Peki Türkiye ile Suriye niye ihtilaflı? Halep ve Gaziantep Asurlular döneminde bile bu kadar kopuk değildi. Ortadoğu'da bunlar yetmiyormuş gibi bir de dışarıdan İsrail devletini kuruyorsunuz. Bu ülkelerin birbirlerine olan düşmanlıklarını onlara silah satmak için körüklüyorsunuz. Sonra da burada niye problem çıkıyor diye soruyorsunuz. Evet Arapların, Ortadoğuluların ekonomik ve siyasi becereksizlikleri var ama bunlar savaşmak için neden değil.

    Ortadoğu'da sınırlar yeniden çizilemeyeceğine göre bu çatışmalar, savaşlar hiç bitmeyecek mi?

    Çatışmalar ancak ulus-devlet üstü entegrasyonlarla çözülecek. Bu bölgede ekonomik entegrasyonlar gerekli. Suriye ile Türkiye arasında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesiyle savaş ihtimali minimize olur. Çünkü Antep'le Halep birbirinden alışveriş yaparken, halkları asker gönderip niye savaşsın. Ya da Diyarbakır ile Bağdat arasında TIR'lar gelip giderken, Türkiye Kuzey Irak'taki bir oluşumdan niye korksun. Türkiye Irak sınırında da yapaylıklar var. Böyle bir sınır tarihte yok. Kuzey güney savaşı yaşayan ABD'nin de ancak ekonomik entegrasyonla bütün haline geldiğini hatırlayalım.
    Nisan 2002 - www.inadina.com - sayı 38

  • F
    F

    Ramallah´tan bir mektup
    'Adila'
    Sevgili Herkes,
    ben Ramallah´taki Halil Sakakini Kültür Merkezi Müdiresiyim (www.sakakini.org) . Evimde kusatma altinda bulundugum icin bu e-maili gazeteci arkadaslara ve digerlerine, daha fazla kisiye ulastirilmasi/dagitilmasi ricasiyla yolluyorum.

    Bu mesajin internette zincir email haline gelip acima duygusu uyandirmasini, dualara veya bagislara vesile olmasini degil, insanlari harekete gecirmesini umuyorum.

    Biz direnerek ve ayakta durarak kendimize düseni yapiyoruz ve dünyadaki herkesi kendi kapasitesi oraninda üzerine düseni yapmaya insanlik adina cagiriyoruz.

    Biz Arap dünyasinin kizilderilileri olmak istemiyoruz, sadece bu topraklarda özgürlük, baris ve onurumuzla yasamak istiyoruz.

    Söze 'canli' olarak yasadiklarim isiginda buradaki durumu anlatan birkac paragrafla baslayacagim ve dis dünyada medyada ve baska yerlerde nelerin olmasini istedigimize dair 9 öneriyle bitirecegim.

    Birincisi bugün - Pazar günü - 30 Filistinli polisin Ramallah´taki Irssal Sokagi´nda sigindiklari binada Israil askerlerince sogukkanlilikla öldürüldügüne dair cok sayida haber aldik. Cuma günü de 5 Filistinli polis kafalarina kursun sIkIlarak infaz edilmis ve cesetleri saatlerce bir odada birakilmisti. Ambulanslarin hedeflerine varmasi engelleniyor. Iki hastaneden biri (Arabcare) basildi, digeri (Nazer Hastanesi) yaylim atesine tutuldu. Bu böyle devam ederse yeni bir Cecenistan veya Saraybosna´ya dönüsecektir.

    Ben sahsen Cuma sabahindan beri evimde hapisim. Ramallah ve El Bireh´deki onbinlerce Filistinli gibi. Ve bu yakinda bitecek gibi gözükmüyor. Bir günlügüne elektrigimiz kesikti, ama Allahtan Pazar günü yeniden geldi.

    Sakakini Kültür Merkezi´nin calisanlarindan birinin köyüne (Kobar) dün Israil ordusu girdi, herkesin evini aradi, esyalar tahrip edildi, köyden götürülen 30 kisi arasinda arkadasimizin kücük erkek kardesi de bulunuyor.

    Merkezimizin temizlikci kadininin oturdugu evin tuvaleti bahcede. 3 gündür kapisinda Israil askerleri nöbet tutuyor ve disari cikilmasini engelliyor. Evin en büyük oglu bugün disari tuvalete cikmaya kalkistiginda Israil askerleri onu yakaladi ve dövdüler. Babasi, bir ögretmen, araya girmeye calisti, Israilliler tarafindan dövüldü ve tutuklanip götürüldü.

    Merkezimizin yönetim kurulu üyelerinden biri Persembe gecesi calistigi ofis binasindaki bütün calisanlarla beraber tutuklandi ve götürüldü. Hepsinin gözleri baglanmisti ve elleri de bagli olarak bir odada önce 16 saat tutuldular. Israilliler büro mobilyalarini kismen tahrip etti ve bilgisayarlarin hard disklerini caldi.

    1. Bu uzun sürecek bir kusatma. Bu yüzden lütfen hikayemizi anlatabilmemiz icin sürekli baskiyi ayakta tutun ve sürekli harekete devam edilmesini saglayin.

    2. Merkezimizin yöneticisi Bayan Manal Issa, cevresindeki cocuklardan kusatma kosullarini nasil yasadiklarini anlatan 10 taniklik belgesi topladi ve yaptiklari resimleri de bunlarla birlikte bilgisayara nakletti. Bu tanikliklara (Arapca) dogrudan onun adresinden ulasabilirsiniz [email protected].
    Ben bunlari yarin Ingilizceye cevirecegim. Bu emaili dogrudan veya kopyalanmis olarak alan herkesten ricam, bu tanikliklarin mümkün oldugunca genis bir bicimde yayimlanmasidir.

    3. Lütfen uluslararasi kamuoyundan ve karar mercilerinden üzerimizdeki kusatmanin kalkmasini talep edin. Her gün onlarca, yüzlerce mektubun [email protected] ve [email protected] adreslerine yollanmasina ihtiyacimiz var.

    4. Bunu yapmak istemiyorsaniz, lütfen ABD´deki belli basli haber ve medya kuruluslarina kusatmayi anlatan mektuplar yazin.

    5. Arap sanatcilardan Batili ve Avrupali sanatcilara konser, gösteri ve isgalin kaldirilmasi icin cagri yapilmasina ihtiyacimiz var.

    6. Batili ve Avrupali sanatcilar lütfen kusatmanin kalkmasi icin harekete gecebilir.

    7. Bir yayin icin calisiyorsaniz lütfen günlük veya haftalik bir kösenizi kusatma hakkindaki haberlere, cocuklarin tanikliklarina ve hastanelerden gelecek raporlara ayirin.

    8. Feci saglik kosullarimiz hakkinda en dogru bilgiyi Ramallah Hastanesi´ni arayarak ve müdürü Dr. Atari veya orada görevli bulunan Saglik Bakanligi Yardimcisi Dr. Munther Sharif´le görüserek ögrenebilirsiniz (972 2 2 298 2220) .

    9. Lütfen önerilerinizi ve bize daha iyi yardim edebilmek icin bizden nelere ihtiyac duydugunuzu iletin.

    Muharrak Klübe, Bahreyn TV´sine, Dubai Nadwat al Thakafa´ya sesimizi simdiden duyduklari icin tesekkür ederiz.
    Hepinize cok tesekkürler. Sesinizi yakinda duymak umuduyla.

    Adila Laidi. (inadina.com - sayı 37)

  • F
    F

    Zamanında Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan'ın FKÖ saflarında İsrail ve ABD emperyalizmine karşı savaştıkları ülke.

  • Ali Muzaffer
    Ali Muzaffer

    Filistinli bakan: Osmanlı’ya ihanetin bedelini ödüyoruz


    Filistinli Bakan Salim Tamari, Araplar olarak Osmanlı Devleti’ne yaptıkları ihanetin bedelini ödediklerini söyledi.

    Geçen hafta düzenledikleri Filistin gezisine ilişkin bilgi veren Türkiye-Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Hüseyin Tanrıverdi, Doğuş Kilisesi’nin bulunduğu bölgeyi ziyaretleri sırasında Bakan Tamari’nin, “Osmanlı Türkü’nün kıymetini bilemedik. Onlara ihanet ettik. İhanetin bedelini ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Bize yardım edin ve yeni bir sayfa açalım.” dediğini aktardı. TBMM’de düzenlediği basın toplantısına, “Sizlere mazlum ve mağdur Filistin halkının sevgilerini, anaların gözyaşlarını, çocukların feryatlarını getirdim.” sözleriyle başlayan Tanrıverdi, 1,5 saat görüştükleri Filistin lideri Yaser Arafat’ın da “Türkiye’den ilk kez resmi bir heyetin Filistin’e ayak bastığını” ifade ettiğini söyledi.

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    bkz. ''Şeyh Ahmet Yasin'' başlığına

  • Ulaş Yılmaz
    Ulaş Yılmaz

    Katil Bush'un köpeği Şaron'a verdiği komutlar sonucu binlerce masumun can verdiği ülke.
    Filistin direnişi tamamen haklıdır,Kudüs Filistinlilerindir ve zafer elbet babaları israilli köpekler tarafından ısırılan Filistinli çocukların olacaktır...

  • Ahmed Çetin
    Ahmed Çetin

    Herkes Arapların ihânetinden bahseder de neden Orta Asya Türklerinin ihânetinden bahsetmez. 93 Harbinde vatanımızı basan moskofun yanında onlar vardı...

  • Ahmet Dinler
    Ahmet Dinler

    kanayan bir yara

  • Fatih Karakartal
    Fatih Karakartal

    acımak,israil ve yaptıkları,sefalet

  • Barış Aluk
    Barış Aluk

    İsrail'in vahşeti, tüm dünyanın utancı...

  • Ahmet Peker
    Ahmet Peker

    filistin 50 yıldır sabrediyor, ki başka çarelerin var mı? inanmıyorum az kaldığına, inanmıyorum bu zulmün biteceğine ve inanmıyorum dünya üzerinden zulmün kalakacağına.

    bizden bahsetmeye zaten gerek yok; çünkü biz yokuz zaten.

  • Ahmet Dinler
    Ahmet Dinler

    FİLİSTİN sabret az kaldı

  • Mustafa Evci
    Mustafa Evci

    http://www.antoloji.com/grup/kayip-ulke-filistin

    filistin ile ilgili platformumuza davetlimizsiniz...

  • Mustafa Evci
    Mustafa Evci

    _____BIRAKIN SAVAŞÇI ONURUYLA ÖLELİM_____

    'Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!
    Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
    Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
    Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde,
    türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!
    Tek isteğim benim gibi Müslümanlar'ın zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
    Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!
    Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında?
    Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
    Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!
    Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
    Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!
    Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış!
    Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri,
    Allah için kızmaz mı! ? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
    'Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et! '
    diye çağıramaz mı! ? Buna da mı gücünüz yetmiyor! ?
    Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: 'Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık! '
    Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!
    Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
    Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!
    Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
    Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
    Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!
    Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!
    Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
    Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
    'Allah'ım! Sana şikayette bulunuyorum... Sana şikayette bulunuyorum...
    Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum.
    Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? ...
    Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
    Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum.
    Sana şikayette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı... Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...
    Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyoruz...'
    ________ŞEYH AHMED YASİN_________

    (Geçen yıl uğradığı İsrail saldırısı sonrası yazdığı yazısıdır...)

  • Mustafa Evci
    Mustafa Evci

    FİLİSTİN'İM, UTANCIM...GÖZYAŞIM...DİRENİŞİM...

    Kayıp bir sevinci, silahlar gölgesinde diriltmeye çabalayan Filistin'in asil ve korkusuz direnişçilerine selam olsun! ...
    Teslimiyeti reddedişleri, isyan bayrağına dokudukları onurları, yaşam denen mücadelemize bir yol olsun...
    Dünyanın dört yanından sesleniyoruz sana ey mazlumFilistin! Kazanman için o toprakların sahibi olman yetecektir. Bu zulüm nereye ulaşabilir ki, senin içinde gittikçe kora dönüşen bu isyan varken bu işgal nerede sonuçlanabilir ki?
    Sen ey gözyaşlarının altına gülümseyi eklemeyi ihmal etmeyen Filistin!
    Sen ey umudu nakış nakış kalplerimize dokuyan, hüzün bakışlı Filistin!
    Senin kalbine korku salabilir mi bu zalimler, bu firavunlar? Senin zafere inancını altedebilirler mi?
    Direnişin kutlu, onurlu mücadelen zafere doğru olsun...
    ___West_Indies___
    ...

  • Mustafa Evci
    Mustafa Evci

    Fotoğraflar geçiyor gözümün önünden...
    Sadece fotograf...
    Şehitlere bakıyorum...

    Kelimelerim yok... Onlara inanmayı coktan bıraktım...
    Dilim yok... Anladığım bir şey de...
    Kendimi temize çıkaracak halim hiç yok...

    Sadece bir cümle... Tek bir cümle...

    ŞİMDİ FİLİSTİN'DE OLMAK VARDI...
    (Ayşen Yeşilkaya)

  • Mustafa Evci
    Mustafa Evci

    Şaron'a bu vatanın sahiplerinin olduğunu öğretecek çarpışma gelecektir...

  • Mehmet Ağır
    Mehmet Ağır

    özgürlüğe susamış eli taşlı özgürlük savaşçıları

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Duydunuz mu, Filistin’in Mahzun Gülünü?

    Duydunuz mu? Duydunuz mu?
    O aman aman yürek yakan
    Minik kardeşim feryat figan
    Gözyaşına boğuldunuz mu?

    Duydunuz mu gördünüz mü?
    Filistin’in mahzun gülünü
    Daha açmadan solmuş güzel
    Aman yüreğim kan ağlıyor

    Yazıklar olsun lanetler olsun
    Çocukları babasız bırakanlara
    Lanetler olsun yazıklar olsun
    Çocukları sevgisiz bırakanlara

    Yazık yazık yazık bizlere
    Bir el uzatamadık kardeşimize
    Yazık yazık yazık bizlere
    Bir birleşemedik kardeşçe

    Daha sürecek mi bu soğuk rüzgar
    Anlamıyorum kalbinizde buz mu var
    Filistin’in gülleri daha açmadan solar
    Halbu ki güneş hep yeniden doğar

    Kitabımız Kuran kılavuzumuz sünnet
    Yazıklar olsun ayrı yollara dağılana
    Bu nasıl iştir değil miyiz bir ümmet
    Yazıklar olsun kardeşime aksi olana

    O yüksekten uçup kendini bir şey sananlar
    Yazıklar olsun onlara o ayrım yapanlar
    Allah’ın selamını bile nefsi için dağıtanlar
    Böyle giderse daha çok anamız ağlar

    Lanet olsun şeytana ve dostlarına
    Lanet olsun islam düşmanlarına
    Yazıklar olsun bizi içten vurana
    Yazıklar olsun sağa sola dağılana

    Bir soğuk rüzgar esiyor deli deli
    Kurtuluş yok yine asırlardan beri
    Bir soğuk rüzgar esiyor deli deli
    Düşmanlar sardı yine kardeşleri
    Ah şu cehalet yakıyor cümlemizi

    Aşkı ile yanmak varken birlikte
    Kaptırırız kendimizi nefsimize
    Güveni yok insanın kardeşine bile
    Güven yok haktan başka bizlere

    Birbirimizin kapısını çalmaz isek
    Birlik beraberlik içinde olmaz isek
    Muhabbete sünnetiyle varmaz isek
    Nefrete fitneye yol açtık demek

    Asırlarca nurunu üç kıtaya yaydık
    Kurana sünnete sımsıkı bağlanmıştık
    Herkes savunur şimdi kendi reyini
    Şeytana yem olduk gitti dağıldık

    Suçumuz ağır çekeriz türlü cefalar
    Dilerim Rabbimiz cümlemizi bağışlar
    Kıyamet günü dahi dikilir fidanlar
    Olmayın artık ayrı yolda koşanlar

    Hak ile batıl bildiriliyor yüce kuranda
    Hiçbir şeyde hayır yok, olmaz Haktan başka
    Hak için uğraşta alsın canımızı Mevla
    Cümleten ileri hakka doğru birliğe

    Biz sevmesini bilmeliyiz yaratan için
    Sevenler yoksa hayatta yaratan Hak için
    Ne işimiz kalır Allah için dünyada
    Gönüller ermeli hep birlikte vuslata

    Kalmayız yine inşaallah boş laflarla
    Kanmayız artık inşaallah fani dünyaya

    Muhammed Murad Uzun

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Filistinli Çocuğa Cevap

    Feryadın yürekleri parçaladı
    Feryadın dağları, taşları inletti
    Ey Filistin çiçeği
    Ey savaş gülü...

    Her gün doğan güneş
    Her gece gökyüzünü süsleyen yıldızlar
    Seni görmüyor
    Senin acılarını duymuyor,
    Sana doğmuyor gülüm

    Yıllardır duyduğun tek ses
    Silah sesi
    Âh, figan sesi
    Yıllardır duyduğun tek koku
    Ölüm kokusu,
    Barut kokusu
    Yanmış ceset kokusu
    Ve yıllardır gördüğün tek renk
    Kan rengi
    Kan kırmızısı
    Ey Filistin menekşem
    Ey Filistin gülüm...
    ...
    Şu yaşına geldin
    Bir kez olsun babacığım diyemedin
    Babanı bir kez olsun gülerken göremedin
    El ele yürüyemedin hiç...
    Sarılamadın babana
    Ağlayamadın bile onun dizlerinde gülüm

    Şimdi bütün dünya seni anlıyor mu sanıyorsun
    Bütün insanlık seni duyuyor mu sanıyorsun
    Senin feryadın ulaşıyor mu bütün babalara.
    ...
    Hiç boşuna ümitlenme gülüm
    Hiç boşuna heveslenme...

    Dünya çoktan terketti insanlığını
    İnsanlık çoktan kaybetti idrakini, vicdanını

    Şimdi sen o gür ve ağlamaklı sesinle haykırıyorsun
    İnsanlığa son kez haykırıyorsun
    'Her sabah çocuklarını öpen babalar!
    Çok şey mi istiyorum?
    Çok şey mi istiyorum?
    Utanın...Utanın...Utanın...'
    Diyorsun...

    Utanacak baba nerde,
    Utanacak yüz nerde gülüm?
    Sen, yeni dünyanın insanlarını bilmiyorsun
    Sen hâlâ insanları vicdanlı
    Hâlâ babaları duygulu mu zannediyorsun.

    Onlar duygularını, vicdanlarını
    Onlar dinlerini, imanlarını
    Çoktan gömdüler toprağa
    Onlar, senden önce teslim oldular dünyaya

    Onlar senin gibi haykıramazlar
    Senin gibi feryat edemezler
    Çünkü onlar göbekten bağlılar bir yerlere gülüm
    Göbekten bağlılar...

    Bir tek sen kaldın ey Filistin gülü
    Sen direnişin sembolü
    Sen davanın bayrağı
    Sen mazlumun âhı
    Sen bizim duamızsın gülüm

    Sen ezilmiş değilsin
    Sen solmuş değilsin
    Senin duyguların taptaze
    Senin vicdanın sapasağlam
    Çünkü sen haykırabiliyor
    Çünkü sen başkaldırabiliyorsun

    Gözyaşın hâlâ sıcak
    Gözyaşın hâlâ içten
    Gönlün yüce senin
    Davan yüce senin

    Belki babanı gömdün
    Belki anneni, kardeşini,
    Belki tüm dostlarını gömdün toprağa
    Evin yıkıldı
    Kalbin kırıldı
    Yüzün kan ter içinde
    Ayakların savruldu bir kurşunla
    Rüyalarına bile sağanak sağanak mermi yağdırdılar

    Ama sen yıkılmadın gülüm
    İnsanlık yıkıldı.
    Sen büyüdün,
    Dünya küçüldü.
    Sen haykırdın,
    Dünya sustu, Biz sustuk.
    Sen ağladın,
    Biz ağlayamadık bile gülüm.
    ...
    Artık ağlama,
    Boş yere akıtma gözyaşlarını.
    ...
    Her şeye rağmen suçluyuz
    Boynumuz bükük, mahçûbuz...
    Ancak elimizden gelen bir duadır:
    'Ey Allah’ım, ey Allah’ım, sana yalvarıyoruz,
    durdur bu zulmü, durdur bu zulmü'

    Adem Keven
    11.04.2002

  • Gülsüm Kurtul
    Gülsüm Kurtul

    Ağlıyor
    Bizimse gözyaşlarını silecek mendilimiz bile yok

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    İnsanlık Ayıbı

    Solcusundan sağcısına hatta bazı yahuilerce bile kabul edilen bu zulmü ellerimiz kollarımız bağlı izlemek kadar üzücü bir şey olamaz. Hiç durmadan (non-stop) insanların normal hayatlaırını sürdürdüğü sokaklarda, çarşı pazarda terorsist avlamak için esas gerçek terör estiriliyor. Düşünsenize, ekmek almak için çıktığınız da tankların altında eziliyorsunuz, karşıdan karşıya geçerken Apachi helikopterler tarafından öldürülüyorsunuz... Hayatlarını bile sürdürebilmek için en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan Filistin Halkı sürekli işkenceye ve insanlık dışı muamelelere maruz kalmaktadırlar... Firavun'nun İsrailoğullarına bile yapmadığı zülm söz konusu ve bu ırk kendisine yapılan onca lanete rağmen hiç acımadan dünyanın gözü önünde soy kırım yapmaya devam ediyor...

    Kuran-ı okuyanlar için bunlar şaşırtıcı değil tabi

    FAKAT Filistin'de olanlara bakmak bence Kur'an-ı Kerim'e bakış açısıyla aynı... Yüzlerden fazla ayetlerde sadece yahudilerin gerçek yüzünü gösteriyor diye bakmak işte Filistin'e olan bakıştaki yetersizliği gösterir. Bunca ayetin olması biz müslümanlara ibrettir ki para karşılığı satılan bu topraklarda olanlar bile özümüze dönmemizi gerektirir. Sonuçta dinimizdeki birlik beraberliğin ne kadar önemli olduğu ortadır ama toplum niyetini doğru yola çevirmedikçe bu ayetler tecelli etmeye devam edecektir...

    Filistinde'ki canlara dua etmekle bitmez ama önce Allah tüm inananlara basiretli liderler ve inancı yerinde ilim üzerinde yürüyen güçlü topluluklar nasip etsin...

    Filistin olayı kanayan bir yaradır. Yapılan yardımlar ve dualar ne kadar önemli olsa da yağmurda damdan akan suyun altına kova koymaktan ileri gitmez esas çatlağı onarmakla hal edilir sorun. O yüzden esas sorunun kökenine inmek gerekir ve bunun için taa cahaliye dönemine kadar gidilmesi gerekir.

    Bosna Hersek, Somali, Çeçenistan, Afganistan, Irak ve durum böyle devam ederse daha çok filistinler yaşarız taa ki yapılan çağrıyı anlayıncıya kadar.... zalimler için ise azdırıcı azaptan başka bir şey değildir...

    Her şeye rağmen olanlar tüm bir halkın hiçbir suçları olmadığı halde yok olmaya mahkum edilmesidir. O yüzden çağrı evrenseldir... Çağrı tüm insalığadır...

    Çağrı şudur ki: Bir millet kendilerinde bulunanı değiştirinceye kadar Allah onlara verdiğini değiştirmeyecektir...

    yine de

    De ki: 'Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.' (İsra Suresi,81)

    Ayrıca bakınız: www.filistinzulmu.com/album.html