Bir belde ki yaşar bazen hayatı, Ve o vakit Allah kadar güller sarar tabiatı. İçinde fezaya düşen kürelerin sürati. Ve yarım kalmış bir kadeh gibi çeker gönlümü ölüm, Ve ben eskiyen bir şarap gibi yaşarım bütün hilkati. Ben gitmek isterim o yere ki benim olsun gülleri, Beyazlığını avuçlarıma söylesin heykellerin mermeri. Ve ruhum sabahları girerken bir sabah gibi içeri. Aydınlıklarla giden ruhumun gittiği o yeri özlerim, Özlerim, aydınlıklarla gelen ruhumun geldiği yeri. Ben gitmek isterim o yere ki hiç eşyası yoktur, Allah bile yaşamaz orda hemen kaybolur Ayırır vücutları kendisinden , hava gibi bir sur, Bilinmez, duyulmaz, anlaşılmaz nerdedir yolu. Yalnız günün bazı saatlerinde kaplar ortalığı o nur.
Neden - Allah bile yaşamaz orda - diyor, Dağlarca, çünkü zamandışılık, başka bir yaşama alanı burda bildiğimiz tarz değil, ne diyordu Kuran, - Tanrı zamandır. - artık zaman yok ki, dünyada bildiğin yaşam, dünyayı vareden zaman olsun, gerek yok, işlevi bitti, başka bir varlık alanındayız, ister 4. Boyut de, ister 5. ister sonsuz, mühendisler çalışsın dediğimiz nokta burdan başlıyor, bu ülkeye de o zaman petrol geliri gibi para akar, yoksa alçak sürünmeye devam, bir avuç insan dışında, göstermelik hassasiyetle kimse daha iyi yaşayamıyor. Çağımızda parayı iyi mühendisler kazandırır, petrol bile bir gün bitebilir. Zamanın ruhunu kavrayamazsan, ruhun nereye gider onu da bilemezsin, ayaklar altında kalırsın, çünkü zaman affetmez, unutmayalım, dünyada - Tanrı zamandır. - KURAN.
uzay boşluğunda yerimiz varmış ki buradayız. seslerimiz yankılandı, oralarda bir yerlerde. ya içimizdekiler onlar onlarda yankılandı mı? oralarda mı? bir yerlerde mi? o tutkulara, coşkuya, enerjiye ihtiyacım var.
Bir belde ki yaşar bazen hayatı,
Ve o vakit Allah kadar güller sarar tabiatı.
İçinde fezaya düşen kürelerin sürati.
Ve yarım kalmış bir kadeh gibi çeker gönlümü ölüm,
Ve ben eskiyen bir şarap gibi yaşarım bütün hilkati.
Ben gitmek isterim o yere ki benim olsun gülleri,
Beyazlığını avuçlarıma söylesin heykellerin mermeri.
Ve ruhum sabahları girerken bir sabah gibi içeri.
Aydınlıklarla giden ruhumun gittiği o yeri özlerim,
Özlerim, aydınlıklarla gelen ruhumun geldiği yeri.
Ben gitmek isterim o yere ki hiç eşyası yoktur,
Allah bile yaşamaz orda hemen kaybolur
Ayırır vücutları kendisinden , hava gibi bir sur,
Bilinmez, duyulmaz, anlaşılmaz nerdedir yolu.
Yalnız günün bazı saatlerinde kaplar ortalığı o nur.
Neden - Allah bile yaşamaz orda - diyor, Dağlarca, çünkü zamandışılık, başka bir yaşama alanı burda bildiğimiz tarz değil, ne diyordu Kuran, - Tanrı zamandır. - artık zaman yok ki, dünyada bildiğin yaşam, dünyayı vareden zaman olsun, gerek yok, işlevi bitti, başka bir varlık alanındayız, ister 4. Boyut de, ister 5. ister sonsuz, mühendisler çalışsın dediğimiz nokta burdan başlıyor, bu ülkeye de o zaman petrol geliri gibi para akar, yoksa alçak sürünmeye devam, bir avuç insan dışında, göstermelik hassasiyetle kimse daha iyi yaşayamıyor. Çağımızda parayı iyi mühendisler kazandırır, petrol bile bir gün bitebilir. Zamanın ruhunu kavrayamazsan, ruhun nereye gider onu da bilemezsin, ayaklar altında kalırsın, çünkü zaman affetmez, unutmayalım, dünyada - Tanrı zamandır. - KURAN.
uzay boşluğunda yerimiz varmış ki buradayız. seslerimiz yankılandı, oralarda bir yerlerde. ya içimizdekiler onlar onlarda yankılandı mı? oralarda mı? bir yerlerde mi?
o tutkulara, coşkuya, enerjiye ihtiyacım var.
en iyi arkadaşımın adı feyza) y si yok işte
Adam ol hizaya gel
Şakirt Ol Feza ya gel
uzay