Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî'nin harâb Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana
(Sevgilim!) Eziyetlerinle Avnî'nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz (gibi coşkun gözlerim) , sana inciler; bu maden ocağı (gibi gönlüm) de mücevherler sunar.
Zahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum Sîne-çâkinden haber versin girîbânım sana
Dostum! Anlaşılan o ki (bağrımdaki) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor. (Bari) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdeki (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersin (de insafa gel!)
Şem'i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar Hoş yanar yıkılır ey şem'-i şebistânım sana
Muma da bak! Senin (bulunduğun) meclisinde ağlayıp baştan çıkmakta. Ey odamı aydınlatan! O mum senin için ne de hoş yanıp yıkılıyor. 'Mum yanarken, baştaki fitilin kenarlarından ağlıyormuş gibi akar. Şair buna gıpta ediyor ve onu sevgilinin aşkı ile baştan çıkmış veya o uğurda başını vermiş olarak gösteriyor.'
Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl Mûr hâlin nice arz ede Süleyman'ım sana
Sen güzellik tahtında (oturuyorsun) : bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım. Hâl bu iken a Süleyman'ım, sana bir karınca (denli âciz olan) durumumu nasıl arz edeyim? ' Divân edebiyatında Süleyman ihtişâmı; karınca da acziyet ve zayıflığı temsil ettiği için şair de kendini karınca; sevgilisini Süleyman olarak nitelendirmiştir.'
Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana
(Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.
9- İstanbul’un fethiyle akıllara kazınan Fatih Sultan Mehmet’in mezarı da özdeşleştiği bu güzel şehirde bulunur. Adı hem İstanbul’da hem de Türkiye’nin farklı yerlerinde parklara, köprülere verilmiş, onu anlatan birçok film ve dizi yapılmış, kitaplar yazılmıştır.
8- Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un mimari çehresinde de büyük etkisi olmuş bir hükümdardı, onun emriyle yapılan birçok eser içinde Topkapı Sarayı, Rumeli Hisarı, İstanbul’un ilk külliyesi olan Fatih Külliyesi de bulunur.
Demiş Avni’ye ben cefa etmezem
Ona cevreden yoksa devran mıdır
Gönül ızdırap ile oldu helak
Gelin görün ol afeti can mıdır
Gözüm ile derya nice bahseder
Gözüm gibi ol gevher efşan mıdır
Gönülde ne var ise faş etti göz
Seni sevdiğim yar pinhan mıdır
Gözümden akan yaş mıdır kan mıdır
Lebun yadına lal-u mercan mıdır
Ey Avni beyti bozma bahsi ağyar eyleyip
Şiir o ki sadece cananını kasdeder
Yıldızlardan yücedir gözyaşı eşiğinde
Bu bulutlar ahımın dumanını kasdeder
Bu fani dünya için değmez kuru kavgaya
Ecel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder
Dilbere vasıl olmak dar-ı dünyadan murad
Aşık aşkın derdi ile dermanını kasdeder
Bağda gülden bahseden yanağını kasdeder
Serviden söz açanlar endamını kasdeder
Hatt u hâl ile bulur Avnî rûh-ı yâr şeref
Bâblarla nitekim buldu Gülistân revnak
İşidip nâlemi handân olur ol yâr bulur
Na'ra-i bülbül ile gonca-i handân revnak
Göricek yaşımı naz ile salınır ol yâr
Cûyibar ile bulur serv-i hırâmân revnak
Zülf-i miskîn ki rûh-ı yâr ile tâbende durur
Şem'-i pürnûr ile san buldu şebistân revnak
Bâde-i nâb ile buldu rûh-ı cânân revnak
Gûyiyâ güller ile buldu gülistân revnak
Yâr içün agyâr ile merdâne ceng itsem gerek
İt gibi murdar rakîb ölmezse yâr elden gider
Gırra olma dilberâ hüsn ü cemâle kıl vefa
Baki kalmaz kimseye nakş ü nigâr elden gider
Şöyle hâk oldum ki âh itmeğe havf eyler gönül
Lâ-cerem bâd-ı sabâ ile gubâr elden gider
Her nice zühd ü salâha mail olur hâtırum
Gördügümce ol nigân ihtiyar elden gider
Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî'nin harâb
Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana
(Sevgilim!) Eziyetlerinle Avnî'nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz (gibi coşkun gözlerim) , sana inciler; bu maden ocağı (gibi gönlüm) de mücevherler sunar.
Zahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum
Sîne-çâkinden haber versin girîbânım sana
Dostum! Anlaşılan o ki (bağrımdaki) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor. (Bari) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdeki (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersin (de insafa gel!)
Dün rakîbin cevrini men' eyledin ben hastadan
Eyledi te'sir gûyâ âh u efgânım sana
Dün rakiplerimin, aşkının hastası olan bana yaptıkları eziyetleri meneyledin. Galiba âh ve feryatlarım sana tesir etmiş!
Subh gibi sâdık olduğum gam-ı aşkında ben
Gün gibi rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana
Ey ay gibi parlayan sevgilim! Benin sana karşı, aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum, (doğrusu) gün gibi âşikârdır.
Şem'i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar
Hoş yanar yıkılır ey şem'-i şebistânım sana
Muma da bak! Senin (bulunduğun) meclisinde ağlayıp baştan çıkmakta. Ey odamı aydınlatan! O mum senin için ne de hoş yanıp yıkılıyor. 'Mum yanarken, baştaki fitilin kenarlarından ağlıyormuş gibi akar. Şair buna gıpta ediyor ve onu sevgilinin aşkı ile baştan çıkmış veya o uğurda başını vermiş olarak gösteriyor.'
Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl
Mûr hâlin nice arz ede Süleyman'ım sana
Sen güzellik tahtında (oturuyorsun) : bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım. Hâl bu iken a Süleyman'ım, sana bir karınca (denli âciz olan) durumumu nasıl arz edeyim? ' Divân edebiyatında Süleyman ihtişâmı; karınca da acziyet ve zayıflığı temsil ettiği için şair de kendini karınca; sevgilisini Süleyman olarak nitelendirmiştir.'
Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana
(Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.
Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu
Hiç kimse yok kimsesiz
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi
9- İstanbul’un fethiyle akıllara kazınan Fatih Sultan Mehmet’in mezarı da özdeşleştiği bu güzel şehirde bulunur. Adı hem İstanbul’da hem de Türkiye’nin farklı yerlerinde parklara, köprülere verilmiş, onu anlatan birçok film ve dizi yapılmış, kitaplar yazılmıştır.
8- Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un mimari çehresinde de büyük etkisi olmuş bir hükümdardı, onun emriyle yapılan birçok eser içinde Topkapı Sarayı, Rumeli Hisarı, İstanbul’un ilk külliyesi olan Fatih Külliyesi de bulunur.