Evli birine aşığım ewet. Yıllarca hayalinizdeki yaşattığınız adamı karşınızda buluyorsunuz. Ama evli. O da sizi çok seviyor sizde onun yıllarca arayıpta bulamadığı kadınsınız.(Ama Allah'tan siz sevmeden bir evlilik yapmış ve boşanmışsınız.) Soruyorum Size Siz bu durumda ne yaparsınız. Asla ama asla eşinden ayrılmasını ve benimle evlenmesini beklemiyorum ondan beklemem de. Hadi buyrun buradan yakın. Yıllarca aradığım sevdamdan nasıl vazgeçeyim.
bence genelde erkeklerden kaynaklanıyor.ya evli olduklarını bilerek söylemezler bir alyans bile takmazlar.özellikle hoşlandıkları biri varsa asla açık vermezler.saf yaratılışlı kadınlarımızda da hata var tabi.bile bile aşık olurlar
insan omrunde kac kez asik olur? Asik olacagimiz zaman, kim yok canim bunun bacaklari carpık ben buna asik olmam deyipte askindan vaz gecebilir ki? Askin mantigi var midir? askin mantigi olmali midir? Mantigi olsaydi adi ask olur muydu? Yada hangimiz, ben bu insana asik oldum ama o beni sevmiyor hadi bundan vaz geceyim dediginde, gonlune soz dinletip askini bir gunde kalbine gomebilmistir ki? Hangimiz asik olunca aklini tatile gondermemistir ki? Hangimiz sevdigimiz kisinin gecelerini baskasının koynunda gecirmesinden derin bir haz alabilir, bunu icine sindirebilir veya bundan nasil mutlu olabilirki?
Evet insan evliyken baskasina ya da evli birine asik olabilir. Olmaz demeyelim hepimiz insaniz beseriz sasariz. Ask bizler icin yaratilmış en guzel ve en onune gecilmez bir duygudur.
Ben sunu soylemek istiyorum. Bir insan asiksa elbette isi cok zor allah yardim etsin, ancak hele bir de evli birine asiksa o zaman allah bin kez daha fazla yardim etsin derim. İnsan evli birine asik olabilir ancak isi zina boyutuna tasimazsa saygi duyarim. Bu durumda bosanmak ve asik oldugumuz insanla birlikte olmak en iyisi.
Eskiden buyuk konusurdum..Derdim ki; herhalde 1 evli adamla,1 de askerle işim olmaz...ve bunu söyledıgımden kısa bır sure sonra evli bir adama aşık oldum :) Ama tabıkıde platonıktı..asla evli bir adamı bastan cıkarmaya calısacak kadar ahlaksız olmadım...dolayısıyla adamın haberı bıle yoktu..Kendi kendime acı cektım agladım sızladım..Dedımkı uleeeeen evliye asık olmam dedık ertesi gune kalmadan olduk..Ama askerle asla işim olmaz dememe kalmadı...Şu anda asker yolu gozluyorum.. :)) Döner donmezde evlenecez.. :) Demekki asla ve asla buyuk konusmamak gerekıyormus...Hiçbirseyi önceden tahmın edemıyoruz veya belırleyemıyoruz..İleriyi goremıyoruz..Dolayısıyla buyuk konusmanında bı anlamı yok.. :)
'Elimde değil, gönül ferman dinlemiyor' diyenlere 'O zaman neden hiç kimse 80 yaşındaki birisine aşık olmuyor.' denilmelidir. Aşkın mantığına ters bir durumsa hani aşkta mantık yoktu? Zihniyet meselesidir. Ama yinede büyük konuşmamalıdır.
1- Evli olduğunu öğrendiğinizde kaçmak istersiniz. Ama eşiyle çok mutsuz olduğunu, boşanacağını söyler. Gitmemeniz için yalvarır.
2- Hayatındaki en güzel günleri sizinle geçirmektedir. Sizin için şiirler yazar, ağlar. O her şeyi halledecektir.
3- Eşine ayrılmak istediğini söyler. Eşi ve Çocuğu feryat figan ağlar. Sonunda eşi hastanelik olur. Ve bu olaylar defalarca yaşanır.
4- İkiniz de perişan olursunuz. Defalarca ayrılmaya kalkarsınız. Ancak çektiğiniz acıya dayanamayıp tekrar birleşirsiniz.
5- Onurlu davranmak size düşer. Acıdan gebererek onu artık sevmediğini söyler, hakaret eder, gitmeye çalışırsınız. İzin vermez. Kendini öldüreceğini söyler! Ama siz yine de kaçarsınız.
6- Bugün beşinci gün. Acıdan ölmek üzereyim. Telefonum kapalı. Sevdiğim adam ne durumda bilmiyorum. En acısı da bu yarabbim. Ne olur iyi olsun!
bu müthiş salaklık şöyle açıklanabilir: İnsan her istediği veya istemediğini sandığı kişiye aşık olabilir, aradaki fark aşkın ömrü ve şiddeti üzerinde yoğunlaşır, bu sebeplerden evli birine aşık olmak veya olmamak elimizdedir, işte mesele bu:P
Yılmaz Odabaşı bir şiiriyle anlatmış Evli bir kadına aşık olmanın ne menem bir iş olduğunu... Dağ olmayı gerektirdiğini böyle bir duygunun...
Yine Dağdır Dağ
I Fırlatmıştım kalbimi uzağa, en uzağa denk gelir de rastlar diye bir yıldıza; yanılıp susturdum ağrımın çağrısını çağrımın köhnemiş ağrısını ve “aldırma! ” dedim oğlum, yine dağ’dır dağ…
Yine dağ’dır dağ! Konup göçen kurdun kuşun rağmına ayazda da, güneşte de yine dağ...
Yazılırken ayrılık şehrin küskün ağaçlarına; yazılırken kederlerin pasına, bazen şarap tadına, aşkların büyülü şarkısına, ihanetin hiç dinmeyen yasına ve bir ömür bakılırken üç saniyede çekilen fotoğraflara, “aldırma! ” dedim, yumruğum vurup omzuma: Yine dağ’dır dağ, ezberinde kaç mavzerin masalı, kaç kurşunun, kaç çığlığın hüsranı? Yine dağ…
Yeter ki düşürme yüzünü kahrın inzivasına; bak, bir yüzü kararırken dünyanın, şafak söküyor öbür yanında...
Dağsın, dağ! Bırak acemi kuşlar konsun sınanmış heybetine; aşağıda iklimlere yenik ovalar, yanmış ve yanılmış hayatlar… Burada yatıyorsun, burada… Vakur, kırgın ve dağ!
II Yazılırken ayrılık şehrin küskün ağaçlarına; burada yatıyorum, bir aşkla öldüm, bir aşka öldüm, aşktım ben, öldüm! Dağa ve aşka gömüldüm...
Lakin ölü dağlara kim yanar? Burada yatıyorum, burada… Uzaklarda beni evli bir kadın anar; O kadın, mağlup ve zamana mahçup; dağa bakıyor daha bakıyor akıp geçen yılların şaşkın sarhoşluğunda
O beni anar, o anar; efkârı geceyi yarar da sorarım:-Nasıldır evli bir kadını ölü bir dağın sevmesi? “Ey dağ, o da bir şey mi” dedi: “Ne zordur ölü bir dağla rüyada sevişmesi...”
Yanılıp susturduğum ağrımın çağrısını, çağrımın köhnemiş ağrısını; Yine dağ mı dağ?
IV Yazılırken ayrılık kederlerin pasına, ölü dağlar rüyalarla sevişir sökülürken düşlerin de çadırları neye yarar mezarlıklarda çigan?
Sussam artık yıllarca, bin yıllarca, ağrımın köhnemiş çağrısını konuşturmasam sussam, yitsem artık bu aşka koşturmasam! Mezarlıklarda çigan... Mezarlıklarda çigan.. V Yazılırken ayrılık aşkların büyülü şarkısına alnım kar, başım duman, kirpiklerim çiğ, burada yatıyorum, burada!
Uzaklardan o kadın gülümsüyor kalbi buruk anılarda... “kal” diyorum yamacında; yenilme-sen, düşürme-sen yüzünü kahrın inzivasına...
VI Yazılırken ayrılık ihanetin hiç dinmeyen yasına burada yatıyorum, burada! Ellerime benzeyen eller, gözlerime benzeyen gözler ve aşkıma benzemeyen aşkların arasında…
Burada yatıyorum boylu boyunca bakarak naçar bir aşkın büyüyen yarasına...
VII Sussam artık yıllarca, bin yıllarca, ağrımın köhnemiş çağrısını konuşturmasam; ölsem, yitsem ben artık bu aşka koşturmasam… Kuraklığım arttıkça sulardan uzaklaşsam; sonra yangınımın alazından kül çalsam, toplayıp o külleri kalbime bin yıllarca ağlasam...
Sussam yıllarca, bin yıllarca hasret kalsam uzak, uzun sulara yine, yine yumruğum vurup omzuma “aldırma oğlum! ” desem: “Sermayen âşık değil, aşk olsun...” Ve yeniden kendimi bağışlasam o aşka…
Yine dağ, yine dağ! Toplayıp kendimi bağışladım bir aşka...
'...bizim kalbimiz pek acayiptir; zira, (bir gün Matmazel Swann'ın bana yaptığına hükmettiğim gibi) kah bir kadının bize hakaretle bakması ve bize elde edilmesinin imkansız olduğunu hissettirmesi,kah bunun aksine olarak Madam de Guermantes gibi tatlı tebessümleriyle bize elde edilmesinin kolay olduğu zannını vermesi zavallı kalbimizde aynı aşkın ateşini körükler...'
aşk tik gibi bişey ya istem dışı çalışıyo kime ne zman nerde belli olmaz..o yüzden fazlasıyla dogal bi durum..önemli olan durumu dogru degerlendirmek
paylaşımcı olmak :)
Evli birine aşığım ewet. Yıllarca hayalinizdeki yaşattığınız adamı karşınızda buluyorsunuz. Ama evli. O da sizi çok seviyor sizde onun yıllarca arayıpta bulamadığı kadınsınız.(Ama Allah'tan siz sevmeden bir evlilik yapmış ve boşanmışsınız.) Soruyorum Size Siz bu durumda ne yaparsınız. Asla ama asla eşinden ayrılmasını ve benimle evlenmesini beklemiyorum ondan beklemem de. Hadi buyrun buradan yakın. Yıllarca aradığım sevdamdan nasıl vazgeçeyim.
bence genelde erkeklerden kaynaklanıyor.ya evli olduklarını bilerek söylemezler bir alyans bile takmazlar.özellikle hoşlandıkları biri varsa asla açık vermezler.saf yaratılışlı kadınlarımızda da hata var tabi.bile bile aşık olurlar
Bir çeşit bazı şeylere doymuş birine yaklaşma ihtiyacımıdır nedir, toplumumuzda daha çok (aslında sadece) kızlarda görülen bir durumdur.
insan omrunde kac kez asik olur?
Asik olacagimiz zaman, kim yok canim bunun bacaklari carpık ben buna asik olmam deyipte askindan vaz gecebilir ki?
Askin mantigi var midir? askin mantigi olmali midir?
Mantigi olsaydi adi ask olur muydu?
Yada hangimiz, ben bu insana asik oldum ama o beni sevmiyor hadi bundan vaz geceyim dediginde, gonlune soz dinletip askini bir gunde kalbine gomebilmistir ki?
Hangimiz asik olunca aklini tatile gondermemistir ki?
Hangimiz sevdigimiz kisinin gecelerini baskasının koynunda gecirmesinden derin bir haz alabilir, bunu icine sindirebilir veya bundan nasil mutlu olabilirki?
Evet insan evliyken baskasina ya da evli birine asik olabilir. Olmaz demeyelim hepimiz insaniz beseriz sasariz. Ask bizler icin yaratilmış en guzel ve en onune gecilmez bir duygudur.
Ben sunu soylemek istiyorum. Bir insan asiksa elbette isi cok zor allah yardim etsin, ancak hele bir de evli birine asiksa o zaman allah bin kez daha fazla yardim etsin derim. İnsan evli birine asik olabilir ancak isi zina boyutuna tasimazsa saygi duyarim. Bu durumda bosanmak ve asik oldugumuz insanla birlikte olmak en iyisi.
Unutmamali ki ask her zaman imkansizi sever.
Eskiden buyuk konusurdum..Derdim ki; herhalde 1 evli adamla,1 de askerle işim olmaz...ve bunu söyledıgımden kısa bır sure sonra evli bir adama aşık oldum :) Ama tabıkıde platonıktı..asla evli bir adamı bastan cıkarmaya calısacak kadar ahlaksız olmadım...dolayısıyla adamın haberı bıle yoktu..Kendi kendime acı cektım agladım sızladım..Dedımkı uleeeeen evliye asık olmam dedık ertesi gune kalmadan olduk..Ama askerle asla işim olmaz dememe kalmadı...Şu anda asker yolu gozluyorum.. :)) Döner donmezde evlenecez.. :)
Demekki asla ve asla buyuk konusmamak gerekıyormus...Hiçbirseyi önceden tahmın edemıyoruz veya belırleyemıyoruz..İleriyi goremıyoruz..Dolayısıyla buyuk konusmanında bı anlamı yok.. :)
Büyük konuşmamak gerekiyor...Ama yine de,tedbirli olmalı insan...Başkasına hayrı olmayan, diğerine de hayırlı olmaz derler...
mide bulandırıcı
'Elimde değil, gönül ferman dinlemiyor'
diyenlere
'O zaman neden hiç kimse 80 yaşındaki birisine aşık olmuyor.'
denilmelidir.
Aşkın mantığına ters bir durumsa
hani aşkta mantık yoktu?
Zihniyet meselesidir.
Ama yinede büyük konuşmamalıdır.
Ayıptır, etik değildir.
Yinede büyük konuşmamalı, eleştirmemelidir.
Ama ayıptır, etik değildir.
Ama yinede büyük konuşmamalı, eleştirmelidir.
Ama..
Büyük konuşmamak lazım dedirten bir durum. Töbe töbe..
Evli biriyle beraber olmak:
1- Evli olduğunu öğrendiğinizde kaçmak istersiniz. Ama eşiyle çok mutsuz olduğunu, boşanacağını söyler. Gitmemeniz için yalvarır.
2- Hayatındaki en güzel günleri sizinle geçirmektedir. Sizin için şiirler yazar, ağlar. O her şeyi halledecektir.
3- Eşine ayrılmak istediğini söyler. Eşi ve Çocuğu feryat figan ağlar. Sonunda eşi hastanelik olur. Ve bu olaylar defalarca yaşanır.
4- İkiniz de perişan olursunuz. Defalarca ayrılmaya kalkarsınız. Ancak çektiğiniz acıya dayanamayıp tekrar birleşirsiniz.
5- Onurlu davranmak size düşer. Acıdan gebererek onu artık sevmediğini söyler, hakaret eder, gitmeye çalışırsınız. İzin vermez. Kendini öldüreceğini söyler! Ama siz yine de kaçarsınız.
6- Bugün beşinci gün. Acıdan ölmek üzereyim. Telefonum kapalı. Sevdiğim adam ne durumda bilmiyorum. En acısı da bu yarabbim. Ne olur iyi olsun!
bu müthiş salaklık şöyle açıklanabilir: İnsan her istediği veya istemediğini sandığı kişiye aşık olabilir, aradaki fark aşkın ömrü ve şiddeti üzerinde yoğunlaşır, bu sebeplerden evli birine aşık olmak veya olmamak elimizdedir, işte mesele bu:P
ek: tabii evlilik gizlenmiyorsa.
aşk insanın elinde değil kabul etmek lazzım lakin yinede hoş bişey değil. yuva yıkıcı bir durum
Yılmaz Odabaşı bir şiiriyle anlatmış Evli bir kadına aşık olmanın ne menem bir iş olduğunu...
Dağ olmayı gerektirdiğini böyle bir duygunun...
Yine Dağdır Dağ
I
Fırlatmıştım kalbimi uzağa, en uzağa
denk gelir de rastlar diye bir yıldıza;
yanılıp susturdum ağrımın çağrısını
çağrımın köhnemiş ağrısını
ve “aldırma! ” dedim oğlum,
yine dağ’dır dağ…
Yine dağ’dır dağ!
Konup göçen kurdun kuşun rağmına
ayazda da, güneşte de
yine dağ...
Yazılırken
ayrılık
şehrin küskün ağaçlarına;
yazılırken
kederlerin pasına,
bazen şarap tadına,
aşkların büyülü şarkısına,
ihanetin hiç dinmeyen yasına
ve bir ömür bakılırken
üç saniyede çekilen fotoğraflara,
“aldırma! ” dedim, yumruğum vurup omzuma:
Yine dağ’dır dağ,
ezberinde kaç mavzerin masalı,
kaç kurşunun, kaç çığlığın hüsranı?
Yine dağ…
Yeter ki düşürme yüzünü kahrın inzivasına;
bak, bir yüzü kararırken dünyanın,
şafak söküyor öbür yanında...
Dağsın, dağ!
Bırak acemi kuşlar konsun sınanmış heybetine;
aşağıda iklimlere yenik ovalar,
yanmış ve yanılmış hayatlar…
Burada yatıyorsun, burada…
Vakur, kırgın
ve dağ!
II
Yazılırken
ayrılık
şehrin küskün ağaçlarına;
burada yatıyorum,
bir aşkla öldüm,
bir aşka öldüm,
aşktım ben, öldüm!
Dağa
ve aşka gömüldüm...
Lakin ölü dağlara kim yanar?
Burada yatıyorum, burada…
Uzaklarda beni evli bir kadın anar;
O kadın, mağlup ve zamana mahçup;
dağa bakıyor
daha bakıyor
akıp geçen yılların şaşkın sarhoşluğunda
O beni anar, o anar;
efkârı geceyi yarar
da sorarım:-Nasıldır evli bir kadını ölü bir dağın sevmesi?
“Ey dağ, o da bir şey mi” dedi:
“Ne zordur ölü bir dağla rüyada sevişmesi...”
Yanılıp susturduğum ağrımın çağrısını,
çağrımın köhnemiş ağrısını;
Yine dağ mı dağ?
IV
Yazılırken
ayrılık
kederlerin pasına,
ölü dağlar rüyalarla sevişir
sökülürken düşlerin de çadırları
neye yarar mezarlıklarda çigan?
Sussam artık yıllarca, bin yıllarca,
ağrımın köhnemiş çağrısını konuşturmasam
sussam, yitsem artık bu aşka koşturmasam!
Mezarlıklarda çigan... Mezarlıklarda çigan..
V
Yazılırken
ayrılık
aşkların büyülü şarkısına
alnım kar, başım duman, kirpiklerim çiğ,
burada yatıyorum, burada!
Uzaklardan o kadın gülümsüyor
kalbi buruk anılarda...
“kal” diyorum yamacında;
yenilme-sen,
düşürme-sen yüzünü kahrın inzivasına...
VI
Yazılırken
ayrılık
ihanetin hiç dinmeyen yasına
burada yatıyorum, burada!
Ellerime benzeyen eller, gözlerime benzeyen gözler
ve aşkıma benzemeyen aşkların arasında…
Burada yatıyorum boylu boyunca
bakarak naçar bir aşkın büyüyen yarasına...
VII
Sussam artık yıllarca, bin yıllarca,
ağrımın köhnemiş çağrısını konuşturmasam;
ölsem, yitsem ben artık bu aşka koşturmasam…
Kuraklığım arttıkça sulardan uzaklaşsam;
sonra yangınımın alazından kül çalsam,
toplayıp o külleri kalbime bin yıllarca ağlasam...
Sussam yıllarca, bin yıllarca
hasret kalsam uzak, uzun sulara
yine, yine yumruğum vurup omzuma
“aldırma oğlum! ” desem:
“Sermayen âşık değil, aşk olsun...”
Ve yeniden kendimi bağışlasam o aşka…
Yine dağ, yine dağ!
Toplayıp kendimi bağışladım bir aşka...
Yılmaz Odabaşı
'...bizim kalbimiz pek acayiptir; zira, (bir gün Matmazel Swann'ın bana yaptığına hükmettiğim gibi) kah bir kadının bize hakaretle bakması ve bize elde edilmesinin imkansız olduğunu hissettirmesi,kah bunun aksine olarak Madam de Guermantes gibi tatlı tebessümleriyle bize elde edilmesinin kolay olduğu zannını vermesi zavallı kalbimizde aynı aşkın ateşini körükler...'