su altında alınabilen nefes kadar zoraki iyi anlarımız var. yüzeye de çıkacak elbet, huzuruna çıkartıp eğdiğim kalp.
...bak, ilerlemiş yaşına rağmen bizden ne kadar da genç gösteriyor hayat, bizden ne kadar da geçmiş, gösteriyor işte aşk... içinde yaşam mücadelesi veriyorum çoktandır. bilirim ki bu acı, senin için çokta ‘tın’dır
su altında alınabilen nefes kadar zoraki iyi anlarımız var. yüzeye de çıkacak elbet, huzuruna çıkartıp eğdiğim kalp.
...bak, ilerlemiş yaşına rağmen bizden ne kadar da genç gösteriyor hayat, bizden ne kadar da geçmiş, gösteriyor işte aşk... içinde yaşam mücadelesi veriyorum çoktandır. bilirim ki bu acı, senin için çokta ‘tın’dır
devr-i dîl.
gayrı ağyar.
seyr-i nev-diyar.
eğer hikayet varsa şikayet var.
yeni aşktan.
makbul olan diye bir şey yok.
ikise de kabul görmüş.
ama derler ki:
er isen kul ol
şahân-ı aşka.
âşığa kul ol da aşık olma
Eski başka, eskimiş başkadır. Nice eskiler vardır ki, hiç eskimez.
Peyami Safa
bitişi hatırlanır, özlenmesin diye; ama bu da işe yaramaz, umudu tüketir bu sefer de...
Seni seviyorum; seni çok seviyorum
- Ben de seni; ben de seni çok seviyorum...
Değil o iki insanın arasına
şu iki satırın arasına bir şey girebilir mi?
Ama girer işte
girdiği için de, “eski aşk” oluverir karşındaki
Artık hiç görmese de
göremese, görmemesi gerekse de
“eski aşkları”yla yaşar insan
düşleriyle geçip gider zaman
Hiç konuşmasa, konuşulmasa
adı bile geçmese, silgilerle silinse de
gittikçe dolan kartvizitinde
çoluk çocuk tatil dönüşünde
bir ödül töreninde
bol yıldızlı bir gecede
gözlerin önünden geçiveren
film şeridinin soluk karelerinde
başucunda sevdiklerin, son nefesinde
mutlaka bir “eski aşkı” vardır insanın
ayakkabısında taş, yüreğinde yara olan
yeri doldurulamayan...
(geleceğin 'eski aşk'ını, şu anda yaşayanlara)
Alıntıdır...
eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı....böyleydi galiba...aman neyse ne!