Tortum ilk durak Tortum barajı) sonbahar haliyle muhteşem) Tortum şelalesi(yarım aksada) Yedi göller (bolu değil) : Tortum şelalesinden sonragünbatımına yakın dağın içlerine doğru indiğinizde sizleri bekleyen balık ziyafetinin özenle gerçekleştiği salaş mekanın adı.Kayık... göl....sonbahar...cami...dağ...kar...bulut aynı çizgide
ve gece.. yıldızlar çok yakın burda acep sırrı nedir bilinmez..... ertesi gün.. Buraya kadar gelinmiş, alışveriş yapmasak eksiliriz. İlk olarak Rus pazarı. zamanında egemenliğini ismine uygun sürdürsede şimdilerde uzak ve güney Asya hakim köhne binaların raflarına.Bir nevi eminöni şarkhan.içerideki kesif kokudan ve herşeyin bukadar tıpatıplaşmasından sıkıldım, gidelim.buraya has bi mekan yokmu?
Vee işte yılın ilk karı serpiliyor üzerime ve iki mevsimin güzelliğini birlikte yaşamanın mutluluğu.. ...işte teşhandayız ve yer gök oltu taşı ne taşına bakan var nede hana..............gözleri gelen yabancıyı $ olarak görmeyen bir dükkan sahibine yanaşıyoruz ve gerçeğinin soyulduğunda kahverengi bir toz bırakıp, sürtünme ile elektriklenip üzerine toz parçacıklarını toplayarak ayırdedilebilen oltu taşından, gerekli hediyelikleri biz insancıklara mahsus bir eda ve sığlıkla toplayıp uzaklaşıyoruz; taş mekandan, taş kesilmiş ruhlarımızla..
Kısacık tatilime sığdırmaya çalıştığım koca şehrin son gezi gününde ilk durak çifte minaredeyiz.her türk yapıtı gibi -ki son 90 yıl hariç-ihtişamla karşımızda.son paşa dedelerimizin şaşaasını ve süsünü bulamasanızda benim gibi taşların ruhu olduğuna inananlar için çok şeyler bağırıyor mekan..her değerini bulamayn mekan gibi buradada şaşkın bakınıp dönerken ana giriş kapısının tam karşısındaki taç bölümünün altında bir türbe sizi çağırıyor.3 ihlas bi fatiha ve belkide haberdar ermek umarsız yürekleri kendinden..Ala ed-din! keykubat ın kızı Hüdavent hatun......kimsesiz! çifte menareden yan taraftaki ulu camiye usulca girdiğinizde onlarca sütunun üzerine kondurulmuş taş yapıtın bu kadar mutevazı olup insanı bukadar etkilemesine akıl sır erdiremedikten sonra minbere yaklaştığınızda kafanızı yukarı kaldırıp baktığınızda muhteşem mutevazı ahşap atalarımızım ruhlarının yokluk da dahi nekadarda ince olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Yakutiye medresesinde 2 parasayar karşıladı bizi tabi hizmetlerinin karşılığını! almalılar.iki bilgisayar çıktısı ve toplama eşyaları korumak yaşatmak kolymı? yinede her hücrede azımsanamayacak bilgilere sahip oldum: erzurumun selçuklular zamanında isminin erzenirum olduğu selçuklu ve memluk sultanlarının isimlerinin hep el- din ile bittiği (ala el-din, gıyas el-din, rukn el- din vs) , abbasi hükümdarlarının ise sonunun lafza-i celil ile bittiği dedelerimizin çayı bile altın kakmalı semaverde içtiği, düğünümden kesinlikle el yapımı bir gelinlik giymenin gerekliği eski paraların çarşaf gibi olduğu ve iyiki YTL ye geçip paralarımızın küçüleceğinini ne büyük nimet olduğu, bunlardan bazıları
medreseye gelince, duvarlara iliştirilmiş bişlgilerden edindiğimize göre zamanın ilim merkezlerinden biri ve astronomiden geometriye her türlü fenni ilimde dahilinde, kuruluş amacı 'kula değil ilme hizmet'olan bi mekan.ve enteresan kuruluş aşamasında zimmetlenen köy ve beldelerin geliri ile masraflar karşılanmış ve duvara kazılmış yazının sonunda bakımı ve idaresini hakkıyla yerine getiremeyn yöneticiler içinde okkalı bir Beddua var! artık kime tutar bilinmez. orasıda tarihini kabuuenip uğurladı bizi
soğuk soğuk soğuk...... burda gün çok kısa ya da bana öyle geldiakşam olma üzere ve son gününde arkamızda daha görmediğimiz onlarca mekan..
cag kebabı. bizim dönerin kalınıymış ama yemesek yakışırmıydı bilmem.he bide kadayıf dolması.. Akşamında ehli keyf ahir zamanın tarihle yüzleşmesi yada bütünleşmesi yada yitip gitmesi her ne hal ise işte......erzurum evlerindeyiz....... 300 yıllık bir mekan ve 7 evden oluşuyor.evin orjinal hal i olabildiğince korunmuş sadece kapıları kaldırılmış ve şimdiye kadar hiç görmediğim eskiye ait obje birarada. nargilenin tadı, çaydan ziyade çaydanlığın ve servisin orjinalliği ve şansa bakınki ibrahim erkal gecenin ayrıntıları
aşkale, ehramlı kadınlar birde
hasılı erzurum yahşi. hasılı bir düştü büyüttüğüm şimdi gerçek.
tatile dair tek olumsuz 20 git 17 dön toplam 37 saatlik yol eziyeti
bunlar dönüşte kaleme alındı.buraya yazma sebebi ise gitmek istemeyi düşünenler için bir teşvik biran biel düşünmeyin hele birde benim gibi fotoğrafla prof olarak ilgileniyorsanız.sonbaharın kışla buluşmasını kollyın muheteşer resim değil sergiler çıkar valla.yaşadıklarınızda size kalır
bir şehri özenle büyütmüşüm içimde, sebepsiz.. öncesiz.. sonrasız.... Hergeçen gün mantıksız ve zararsız büyüyen - adını bilmediğim- içimde beslediğim, görüyorum ki boşa değilmiş.26. yılım bu dünyada ve ben bu yılımın sonuna doğru bir bayram arefesinde nasiplendim bu şehri görmekle..
Burası Erzurum gülüm!
Günü gününden kara...
Bir sana hasretim
Bir de gelmeyen bahara...
Tortum ilk durak
Tortum barajı) sonbahar haliyle muhteşem)
Tortum şelalesi(yarım aksada)
Yedi göller (bolu değil) : Tortum şelalesinden sonragünbatımına yakın dağın içlerine doğru indiğinizde sizleri bekleyen balık ziyafetinin özenle gerçekleştiği salaş mekanın adı.Kayık... göl....sonbahar...cami...dağ...kar...bulut aynı çizgide
ve gece.. yıldızlar çok yakın burda acep sırrı nedir bilinmez.....
ertesi gün..
Buraya kadar gelinmiş, alışveriş yapmasak eksiliriz.
İlk olarak Rus pazarı. zamanında egemenliğini ismine uygun sürdürsede şimdilerde uzak ve güney Asya hakim köhne binaların raflarına.Bir nevi eminöni şarkhan.içerideki kesif kokudan ve herşeyin bukadar tıpatıplaşmasından sıkıldım, gidelim.buraya has bi mekan yokmu?
Vee işte yılın ilk karı serpiliyor üzerime ve iki mevsimin güzelliğini birlikte yaşamanın mutluluğu..
...işte teşhandayız ve yer gök oltu taşı
ne taşına bakan var nede hana..............gözleri gelen yabancıyı $ olarak görmeyen bir dükkan sahibine yanaşıyoruz ve gerçeğinin soyulduğunda kahverengi bir toz bırakıp, sürtünme ile elektriklenip üzerine toz parçacıklarını toplayarak ayırdedilebilen oltu taşından, gerekli hediyelikleri biz insancıklara mahsus bir eda ve sığlıkla toplayıp uzaklaşıyoruz; taş mekandan, taş kesilmiş ruhlarımızla..
Kısacık tatilime sığdırmaya çalıştığım koca şehrin son gezi gününde ilk durak
çifte minaredeyiz.her türk yapıtı gibi -ki son 90 yıl hariç-ihtişamla karşımızda.son paşa dedelerimizin şaşaasını ve süsünü bulamasanızda benim gibi taşların ruhu olduğuna inananlar için çok şeyler bağırıyor mekan..her değerini bulamayn mekan gibi buradada şaşkın bakınıp dönerken ana giriş kapısının tam karşısındaki taç bölümünün altında bir türbe sizi çağırıyor.3 ihlas bi fatiha ve belkide haberdar ermek umarsız yürekleri kendinden..Ala ed-din! keykubat ın kızı Hüdavent hatun......kimsesiz! çifte menareden yan taraftaki ulu camiye usulca girdiğinizde onlarca sütunun üzerine kondurulmuş taş yapıtın bu kadar mutevazı olup insanı bukadar etkilemesine akıl sır erdiremedikten sonra minbere yaklaştığınızda kafanızı yukarı kaldırıp baktığınızda muhteşem mutevazı ahşap atalarımızım ruhlarının yokluk da dahi nekadarda ince olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Yakutiye medresesinde 2 parasayar karşıladı bizi
tabi hizmetlerinin karşılığını! almalılar.iki bilgisayar çıktısı ve toplama eşyaları korumak yaşatmak kolymı?
yinede her hücrede azımsanamayacak bilgilere sahip oldum:
erzurumun selçuklular zamanında isminin erzenirum olduğu
selçuklu ve memluk sultanlarının isimlerinin hep el- din ile bittiği (ala el-din, gıyas el-din, rukn el- din vs) ,
abbasi hükümdarlarının ise sonunun lafza-i celil ile bittiği
dedelerimizin çayı bile altın kakmalı semaverde içtiği,
düğünümden kesinlikle el yapımı bir gelinlik giymenin gerekliği
eski paraların çarşaf gibi olduğu ve iyiki YTL ye geçip paralarımızın küçüleceğinini ne büyük nimet olduğu, bunlardan bazıları
medreseye gelince, duvarlara iliştirilmiş bişlgilerden edindiğimize göre zamanın ilim merkezlerinden biri ve astronomiden geometriye her türlü fenni ilimde dahilinde, kuruluş amacı 'kula değil ilme hizmet'olan bi mekan.ve enteresan kuruluş aşamasında zimmetlenen köy ve beldelerin geliri ile masraflar karşılanmış ve duvara kazılmış yazının sonunda bakımı ve idaresini hakkıyla yerine getiremeyn yöneticiler içinde okkalı bir Beddua var! artık kime tutar bilinmez.
orasıda tarihini kabuuenip uğurladı bizi
soğuk soğuk soğuk......
burda gün çok kısa ya da bana öyle geldiakşam olma üzere ve son gününde arkamızda daha görmediğimiz onlarca mekan..
cag kebabı. bizim dönerin kalınıymış ama yemesek yakışırmıydı bilmem.he bide kadayıf dolması..
Akşamında ehli keyf ahir zamanın tarihle yüzleşmesi yada bütünleşmesi yada yitip gitmesi her ne hal ise işte......erzurum evlerindeyiz.......
300 yıllık bir mekan ve 7 evden oluşuyor.evin orjinal hal
i olabildiğince korunmuş sadece kapıları kaldırılmış ve şimdiye kadar hiç görmediğim eskiye ait obje birarada.
nargilenin tadı, çaydan ziyade çaydanlığın ve servisin orjinalliği ve şansa bakınki ibrahim erkal gecenin ayrıntıları
aşkale, ehramlı kadınlar birde
hasılı erzurum yahşi.
hasılı bir düştü büyüttüğüm şimdi gerçek.
tatile dair tek olumsuz 20 git 17 dön toplam 37 saatlik yol eziyeti
bunlar dönüşte kaleme alındı.buraya yazma sebebi ise gitmek istemeyi düşünenler için bir teşvik biran biel düşünmeyin hele birde benim gibi fotoğrafla prof olarak ilgileniyorsanız.sonbaharın kışla buluşmasını kollyın muheteşer resim değil sergiler çıkar valla.yaşadıklarınızda size kalır
bir şehri özenle büyütmüşüm içimde, sebepsiz.. öncesiz.. sonrasız....
Hergeçen gün mantıksız ve zararsız büyüyen - adını bilmediğim- içimde beslediğim, görüyorum ki boşa değilmiş.26. yılım bu dünyada ve ben bu yılımın sonuna doğru bir bayram arefesinde nasiplendim bu şehri görmekle..
Abla.. bacı.... can yani....
yüreği
bulut
kar
dağ
plato gördüklerimin özeti
doğu anadolunun en gelişmiş şehirlerinden biridir..
dadaş diyarı olarak bilinir
buradan birçok ünlü kişi çıkmıştır
say say bitmez