BOŞ kelimesinin ingilizcesidir. fakat talak atarken boş ol boş ol boş ol diyoruz ya. burada be empty diyemeyiz. bu arada boşanmak Allah c.c. nün en sevmediği helaldir. duyurulur..
sonra; herşey normaldi, yine görüyordum, yine yemek yiyordum, yine koşabiliyordum... eksik olandan habersiz gibiydim bu satranç tahtasında...haberim yoktu betimlemelerden yada koşuşturmalardan... boşluk artık herşeydi...
yıllar öncesine götürür aklınızı, o piyano girişi çocukluktan gençliğe adım attığınız günlerinize döndürü verir sizi, unutamadığınız anlara, yerine koyamadığınız tutkuya, sizi anlayan büyük 'boş'luğa, sonunda gelen karanlık bir yalnızlığa ve anlaşılamama sebeplerinizin acısına...
iyi veya kötü hikayeleri bitmiş, tükenmiş, size birşey kalmamıştır. belki bi şans daha dersiniz, içinden gelmez...umut ağacınızı hava ile sulamanıza sebeptir...inatla sularsınız, suladım sanırsınız, gözyaşınız yetmez ki... o en güzeli, en özeli görmüştür...durmadan boşuna ağlarsınız... tartışmaya da gerek yoktur... anlamazsınız...haketmemişsinizdir... boştur...
Ona bakarken, o mükemmel (!) megalowoman ruhun, kendini aciz, korunmaya muhtaç ve küçücük hissettiği tek yer... kıskanılan, itişilen, içten içe yarışılan, iktidar hırsını körükleyen, karşısında elden pek de birşey gelmeyen, kaçırıp bodruma kilitlenesi, hatta saklanıp gömülesi bir hacim...
yazarın kendine notu: bir daha asla bu kadar açık sözlü olunmayacak!
Boş, boşalştmak. / İng.
Empty the trash (Çöpü boşalt)
BOŞ kelimesinin ingilizcesidir. fakat talak atarken boş ol boş ol boş ol diyoruz ya. burada be empty diyemeyiz. bu arada boşanmak Allah c.c. nün en sevmediği helaldir. duyurulur..
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün
a.ilhan
THE CRANBERRIES. EMPTY İLK DİNLEDİĞİM VE ACİİİP HASTA OLDUĞUM PARÇASIDIR. SAHİ NERDELER ŞİMDİ.
sonra; herşey normaldi, yine görüyordum, yine yemek yiyordum, yine koşabiliyordum... eksik olandan habersiz gibiydim bu satranç tahtasında...haberim yoktu betimlemelerden yada koşuşturmalardan... boşluk artık herşeydi...
yıllar öncesine götürür aklınızı, o piyano girişi çocukluktan gençliğe adım attığınız günlerinize döndürü verir sizi, unutamadığınız anlara, yerine koyamadığınız tutkuya, sizi anlayan büyük 'boş'luğa, sonunda gelen karanlık bir yalnızlığa ve anlaşılamama sebeplerinizin acısına...
Çok özeldir sözleri...
iyi veya kötü hikayeleri bitmiş, tükenmiş, size birşey kalmamıştır. belki bi şans daha dersiniz, içinden gelmez...umut ağacınızı hava ile sulamanıza sebeptir...inatla sularsınız, suladım sanırsınız, gözyaşınız yetmez ki...
o en güzeli, en özeli görmüştür...durmadan boşuna ağlarsınız...
tartışmaya da gerek yoktur...
anlamazsınız...haketmemişsinizdir...
boştur...
herşeyin içinde bulunmanın bilinmeyen hatta umulmayan acısını tattıran kelime olsa gerek...uyandırana teşekkürler...
herşeyin anlamıydı belkide
Gıccık bişe :)
Ona bakarken, o mükemmel (!) megalowoman ruhun, kendini aciz, korunmaya muhtaç ve küçücük hissettiği tek yer...
kıskanılan, itişilen, içten içe yarışılan, iktidar hırsını körükleyen, karşısında elden pek de birşey gelmeyen, kaçırıp bodruma kilitlenesi, hatta saklanıp gömülesi bir hacim...
yazarın kendine notu: bir daha asla bu kadar açık sözlü olunmayacak!
cranberriesin aşk hikayesinin özü no need to argue ile noktalanır...