Psikolog Tülay Kök çok çok kıymetli bir video paylaşmış. Çok faydalı buldum. Bugüne kadar bir çok kitapta eleştiriye açık olmak gerektiğinden bahsedilmişti, yapıcı eleştirinin zarar vermeyeceği, olumlu yönde değişime katkı sağlayacağı yazılmıştı. Tülay Kök bu söylemlerden farklı bir bakış açısı ortaya kokuyor, doğru bilinen yanlışlara değiniyor. Yapıcı, olumlu eleştiri diye bir şey yoktur, eleştiri her zaman yıkıcıdır ve sizin niyetinizden bağımsız olarak karşınızdakine zarar verir, sınır ihlalidir diyor. Birini eleştirdiğimiz zaman onun o şekilde var olma hakkına saygı duymuyoruzdur diyor. Eleştirinin değişime sebep olmak bir yana değişime karşı direnç oluşturacağından bahsediyor. Eğer sevdiklerimize yardım etmek maksatlı gerçekten söylememiz gereken bir şey varsa, müsaade isteyerek, çok özenli olarak, çok saygılı olarak söylemeliyiz diyor yada fikrimiz sorulursa ancak o zaman ve yine aynı şekilde çok özenle, saygıyla fikrimizi beyan etmeliyiz diyor. Sen de hiç eleştirilmeye gelemiyorsun denilmesinin, eleştiriye katlanmamız gerektiğinin, tahammül etmeniz gerektiğinin söylenmesinin de bir başka sınır ihlali olduğundan bahsediyor. Eleştirilmek öz saygımıza zarar verir diyor. Kimse eleştirildiği için bir davranışını düzeltmez, eleştiriye rağmen düzelenlere de helal olsun diyor. Çok beğendim bu videoyu, iyi ki izlemişim.
bir olguyu, insanı, toplumu, olayı veya yazıyı daha da güzelleştirmek, iyiye sevketmeye dair yapılan yorum veya davraanışlardır... yapıcı olmak şartıyla eleştiri bu biçimiyle faydalıdır. ancak bir de sırf eleştirmek adına karşımızdakini günah keçisi yapmak, aşağılamak, rencide etmek yıkıcı etki gösterir ki bu da eleştiri olmaktan çıkar ve artniyet aranmalıdır. ve açıkçası bu yorumlar tecrübeyle sabittir. ayrıca olması gereken ve varolan arasındaki çelişkinin giderilmesi içindir eleştiri. bu yüzden doğayı eleştiremeyiz, hayvanı da... olması gerektiği gibi vardır onlar....varoluşlarına uygun yaşarlar.... insan dışında herşey...
Mevcut bir olgunun olumluluk ve olumsuzluğunu özelliklerini tarafsız, ön yargısız, yapıcı bir şekilde değerlendirmek yorum getirmektir.
Bir çok kişi her hangi bir durumu veya prosesi kendine yararlılık ve yararsızlık açısından yada eleştirdiği durum veya nesnenin sahibini sevip sevmediği açısından değerlendirmektedir.
Temennimiz her olayın karşısında duygusallık tesiri olmaksızın tarafsızlığımızı koruyabilecek bir konuma gelmemizdir.
Eleştiriye açık olmak, öz güven gerektirir, olgunluk gerektirir. Eleştirilmeyi sevmeyenler, diktatörlerdir, birde kendini hoşgörülü sanan kibirli insanlardır.
Kalbimi karartmayın Zihnimi köreltmeyin Ne olur acıyın bana Beni eğitmeyin
Adınızı ezberlemem Andınızı çağırmam Boy sıralarında durmam Sağdan da saymam Hoşgörün, eğitmeyin beni
Ufkumu kapatmayın Ağırlıklar bağlamayın ayaklarıma Kapıları üzerime kilitlemeyin Tepeme dikilip gözetlemeyin Mahpus tutmayın sınıflarda İnanın hiçbir hak iddia etmem Affedin, eğitmeyin beni
Başka hamallar bulun kitaplarınıza Konuşmalarınıza başka alkışçılar tutun Matemlerinizde başkalar ağlasın Başkaları imza atsın Kararlarınıza Ortak etmeyin beni yalanlarınıza
Başka taşlar bulun tapınağınıza Başkaları kurban olsun ilahınıza Başkalarını kutsayın Başkalarını onaylayın Lütfedin,eğitmeyin beni
Ömür boyu köle Ömür boyu suskun kalsın insanlar Daha üst hedefler gösterin Olmazsa tehdit edin Susanları, pusanları eğitin Etmeyin eylemeyin Babanız ölmedi mi sizin? Ben eğitmeyin! ..
Eleştireyim derken, hakaret boyutuna ulaşan insanların eleştirisi (!) , eleştiri vasfından çıkarak seviyesizlik / çirkeflik belirtisi olabilmektedir..
Çoğu karşılaştığım kişiler (sanal alemde) değerlerimize demediği kalmazken, siz bir satır bişi yazmayı görün, kapana kısılmış yırtıcı gibi taaruza geçmektedirler..
Bana çağdaşlığın 90 çeşit modelini öğretmeye çalışan bu kişiler, çağdaşlığın ilk durağı olan ' eleştiri ' boyutunu bile hazmedememektedirler.
Bir şiir güzelse önce güzel bir şiir olduğunu söyleyerek başlamalı elştiri.Bir eleştirimin üslubunu örneklemek istiyorum.'Şiiriniz güzel mi güzel,ama her güzelin bir kusuru olurmuş ya elbet bu güzel şiirin de kusur demeyim ama bir eksiği var gibi. Şimdi bu şiire eleştiri yapacağım. Fakat bazıları onlara yardımcı olmayı düşündüğüm halde bana kızarak eleştirimi siliyorlar. Ve 'Ne Şam'ın şekeri,ne Arab'ın yüzü.'deyip benimle selamı sabahı kesiyor. Kimi de olgunluk gösterip eleştirime teşekkür ederek benimle daha çok iletişim kuruyor. Unutmamalı ki dost her zaman doğruyu söyleyerek dostunudaha iyi konuma getirmeye çelışır. Ben de bir şiir dostu olmak istedim. Eleştirime gelince 'Testereyi kavramadığı sürece kişinin eli Yaşam kırıkları birikir ayak uçlarında kırık zamanlardan geriye'ilk dizede İtalyan sözünü desteklemiş ama bu dizede zamanın dışında kalmayı istemişsiniz. Dizeyi anlamlandırmak için devrik halden kurtardığımızda 'kişinin eli testereyi kavramadığı sürece ayak uçlarında kırık zamanlardan geriye yaşam kırıkları birikir 'biçimine dönüşür.Burada belirgin bir biçimde zamanın dışında kalmak düşüncesi ön planda tutulmuş. Zamanın dışında kalan kişi için ise zaman kırıkları da olmayacaktır. Ayrıca eğer testereyi kişnin eli tutmamışsa zaman kırıntıları çalışmayan bir testereden nasıl dökülür? Şiiri bir de bu yönlerden değerlendirin. Harika şiirler yazabilecek güçte olduğunuz, hayal gücünüzün ve duygu ile imge zenginliğinizden anlaşılıyor. Umarım eleştirimi yapıcı bulur ve daha güzel şiirler yazarken bazı önemli noktaları da değerlendirişinizde bunu da göz önünde bulundurursunuz. Daha nice güzel şiirler yazmanız dileğiyle. '
'el-e'mek fiilinden 1942 de türkçeye kazandırılmış bir kelime eleştiri.. kökeninde bir 'elemek, kalburdan geçirmek' var anlaşılan.. elek malumdur hepimize nokta nokta delikleri vardır. işte o delikler ne kadar ince ise elenilen maddede o kadar ince çıkar. ince elemek gerekir o halde; kaliteli mamül elde etmek için..
islam dinin temel şartlarındandır hoş görü, bunu 'elhamdülillah müslümanım' diyen herkes bilir. ancak yazılanlarda saygı ve sevgiden uzak hoşgörüden yoksun bir yaklasım görüyorum. fikirlerinize ve düşüncelerinize uymayan insanları eshef ve şiddetle kınadığınızı görüyorum. dinimizde bu yoktur. insanlara sadece doğru yol gösterilir ve gerisi onun kendi idrakine ve aklına bırakılır. kınama karşı çıkma hatta 'kafir' olarak görme diye bişey olamaz. Ve ne yazıktır ki insanlarımızı dinden soğutan uzaklaştıran da bu yapı ve yaklaşım değilmidir. bu dünyada fikir özgürlükleri düşünceleri paylaşma vardır. saygı beklerken saygıda göstermeniz gerekmektedir..... bu nedenle yazılan yazılarda herkesi saygı görebilmek için saygıya davet ediyorum. bu bir arada olmanın ve biraarada yaşamanın temel şartıdır. saygılarımla. (yazım; dini yazılar yazıpta eleştiritlere karşı sert tepki gösterenlere ithafen yazılmıştır.)
her seyin ozune insek belki daha mutlu insanlar olurduk. elestiri dedigimiz nedir ki? 'boyle olsa daha cok hosuma giderdi! '. fazlasi mi? hic degil. elestiri laf kalabaligidir. ozgurluklerin en buyuk savunucularinin, en buyuk elestirmenler olmasi ne buyuk bir celiskidir, tanrim? bilmiyorum bana mi batmaya basladi; zira bu, evrenin izafi yapisi midemi bulandiriyor son iki-uc haftadir.
hani o kadar bos ki hayatim ve kayip zamanim; 'acaba sarsam fotografa filan, elime para gecince guzel bir dslr alsam, guzel bir hobi edinsem, yasadigima dair ertesi gune somut bir seyler tutabilsem; nasil olur, ondan da sikilir miyim, devamini getirebilir miyim? ' diyordum. 'ortam nasil? ' diye de su elestiri sitelerine daldim; malum, yalnizlik kotu sey. ve cok gariptir ki aslinda sasirtici degildi; herkes, herkesi elestiriyor arkadas. istisnasi yok. komikligin baslangic noktasi 'kurallar'. surekli bir kuralcilik. hangi kural bebegim? hepsinin fotografciliga olan derin hakimiyetine de bir sey demiyorum zaten. bir saturnun uzaylisi cikip da, 'ben cektim. oldu? ' demiyor. dusunsenize bi... bu sizin gozunuz? bu sizin gordugunuz? bu sizin gormeye devam etmek istediginiz? peki elestirile(biline) n nedir?
hayat gercekten tuhaf; oyle lafta degil hem de. elestiri dedigimiz, aslinda 'olmasini istedigimiz'. 'boyle olursa benim hosuma gider, yoksa bir anlami yoktur'. bu o kadar kotu ki. iki tarafi da aciz bir madeni para hatta, dik gelse dahi bir sey degismiyor.
insan bencildir. anne-cocuk iliskisi disinda insan hep bencildir. bu yuzden cok sevdigi sevgilisinden ayrilmak zorunda kalir mesela; davranislari onun istedigi gibi degildir ve 'daha buyuk olamaz! ' dedigi askina tercih etmez asla rahatsizligini. cunku insan hakikaten bencildir. bu denli yogun duygular arasinda; bir elestirmenin, elestirdigi kisiyi daha iyi konuma getirmesi gibi bir isteginin oldugunu dusunmek yer yer salaklik, yer yer de safliktir. 'gormezden gelmektir' demiyorum istifra etmemek icin. ego. ki bakiyorum; elestirinin, insanliga adim attiran bir fenomen olarak sayilmasina karsin, tum zamanlarin en yetkin eserleri tamamen serbest dusunce ustune verilmis. nerede elestiri? devaminda gelen seylerin ustune konusmak; sunulan materyalin, o ekolun baslangicina olan uzakligi ve benzerligi ustune olabilir sadece. sacmalik degil de bu nedir? ne ise yarar? torba dolar; o kadar. elestirmen, olaya hakim oldugunu hissettirmek icin disini gecirebildigini yerer. otoriter tavri saygi uyandirir. oysa siradan bir insandir. hatta aptal bir insandir; bir insanin yarattigini elestirebilecegini dusunen; okudugu kitaplarin gramajnin beyin kutlesine eklendigini sanan, gaflet icinde bir insandir. bu insanlar dis gecirebildiklerine bidibidi yaptiklari gibi, havaya konusmaktan da derin haz alirlar. usluplarindaki yumusaklik, asagilama gunesinin onundeki cinar agacinin golgesi gibidir. anonim elestiri yapmanin dayanilmaz hafifligine de kapilirlar ve o kadar ucuzdur ki bu. ve o kadar ucuzdur ki populizm. ve o kadar prim yapmaktadir ki populizm. herkes istedigini alir. 'piyasada fahiselik yapan arkadaslarimiz da var' diyen mankenlerden bir farklari yoktur oysa hicbirinin. susmalidir bir insan oysa ki; alisveris merkezlerindeki insan ugultusunun sokaktaki araba gurultusunden fazla olduguna dikkat ettiniz mi hic? bunu hic kendinize yediremeyip, alisveris merkezinin kapali bir mekan olmasina yordunuz mu? ama elestirmen her halukarda konusabilir ve en az kirmizi kadar cok yakisacak 'bos konusma' yaftasina asla sahip olamaz; dantelli don ya da boxer olur ama, bunu kimse hediye edemez.
peki elestirilene ne demeli? hicbir sey. anlamaz cunku. kendini gelistirmek icin baskasinin gorusune ihtiyac duyan insan, kendinden baska herkestir. elestirilme istegi, 'simdi zayiflamak istiyorum' yarismasina katilip onune bir bardak muzlu sut konulmasina tahammul edip, agzini kipirdatmadan milyonlar onunde insanlik onuruna ana avrat duz giden obezlerden farki olmayan insanlarin gudusudur. medeni cesaret gibi duruyor oradan degil mi bu insanlarin yaptigi? bilakis asagilik kompleksinin en alasidir; savunma mekanizmalarinin en islevseli degil midir gormezden gelmek? bu kadar hosunuza gitmesin bunlar artik.
ozelestiri diye nefis bir sey var mesela. oradaki 'oz'e dikkatinizi cekerim. 'oz' ulan. budur. otur ve dusun; isin ne. ne yaptiysan otur ve bak; bak bakalim hala memnun musun, dusun bakalim elinden daha iyisi gelir mi. karsisinda kirildigin varligin bir insan oldugunu dusun yahu! nedir? bir insan? siradan bir insan lan? belki birkac fazla kitap okumus; daha mi cok calismis kafasi? senden daha mi buyuk beyni artik? senin yaptigina; nasil 'olmamis' diyebilir? yapmissin iste? asagilanmayi, 'kayda degerlik' hissine tercih etme mor gulum benim. elestiriyi hazmetmek bir fazilet degildir; sinmenin bir fazilet olmamasi gibi.
ben elestirmiyorum elestirmenleri, elestirilen insanlari. sadece beni elestirmeyin diyorum bu entry'de ve birileri daha desin istiyorum. belki bir kisi. zira taraftar aramiyorum; beyinler biraz daha serbest olsun istiyorum. beni elestiremezsiniz diyorum. iyisiyle kotusuyle; sadece benim olan urettiklerimin ve yasadiklarimin ve dusunduklerim ve yaptiklarimin sadece beni bagladiginin bilincindeyim. degil ucuncu; bir ikinci kisiyi dahi ne yaptigim, ortaya ne koydugum, ne dusundugum, nasil dusundugum zerre alakadar etmemektedir esasen. paylasiyor muyum senle? sen de paylas o zaman; begen veya daha da iyisi begenme. fazlasi degil. 'beni elestiremezsiniz, gerekirse ben kendimi elestiririm' diyorum. peki ya sen? sen de desen? sonra yanindaki? sonra onun 'beni elestiremezsiniz' dedigi; bir baskasina dese? kisir dongu gibi durdugunun farkindayim. ama nuans burada! inanilmaz ama bu bir kisir dongu degil! sana tekrar gelmeyecek cunku 'beni elestirmeyin'. cunku sen elestirmeyeceksin; ne elestirme, ne de elestirilme ihtiyaci hissetmiyor olacaksin. ve onlar da! lanet olsun dostum; bu ab shaper gibi bir mucize!
olm gunler geciyor lan. goya medeniyetin en ust seviyesindeyiz. goya en zeki donemimizdeyiz; en yetkin eserlerimizi veriyoruz. fak yu olm anliyor musun fak yu! yok oyle bir sey. ilkokul bire giden bir cocugun resmine bakin ve picasso'dan bir farki olmadigini kabul edin. iyi-kotu degil, ikisi de resim lan?
tanrim, ne guzel bir beyin bahsetmissin de adini sanini nerede var oldugunu bilmedigimiz birine ve o da, 'herkesin tuttugu kendine! ' demis; yuzyilin lafini sarf etmis ve belki de farkinda bile olmamis.
Teoride herkes tarafından kabullenilen(!) ama pratikte çoookkk büyük çoğunluk tarafından 'Sen beni karalıyorsun! Çekemiyorsun! ' gibi gerekçelerle reddedilen 'çok kötü bişii' :)
Psikolog Tülay Kök çok çok kıymetli bir video paylaşmış.
Çok faydalı buldum. Bugüne kadar bir çok kitapta
eleştiriye açık olmak gerektiğinden bahsedilmişti,
yapıcı eleştirinin zarar vermeyeceği, olumlu yönde değişime
katkı sağlayacağı yazılmıştı. Tülay Kök bu söylemlerden farklı bir
bakış açısı ortaya kokuyor, doğru bilinen yanlışlara değiniyor.
Yapıcı, olumlu eleştiri diye bir şey yoktur, eleştiri her zaman yıkıcıdır
ve sizin niyetinizden bağımsız olarak karşınızdakine zarar verir,
sınır ihlalidir diyor. Birini eleştirdiğimiz zaman onun o şekilde var olma
hakkına saygı duymuyoruzdur diyor. Eleştirinin değişime sebep olmak
bir yana değişime karşı direnç oluşturacağından bahsediyor.
Eğer sevdiklerimize yardım etmek maksatlı gerçekten söylememiz
gereken bir şey varsa, müsaade isteyerek, çok özenli olarak,
çok saygılı olarak söylemeliyiz diyor yada fikrimiz sorulursa
ancak o zaman ve yine aynı şekilde çok özenle, saygıyla
fikrimizi beyan etmeliyiz diyor. Sen de hiç eleştirilmeye gelemiyorsun
denilmesinin, eleştiriye katlanmamız gerektiğinin, tahammül etmeniz
gerektiğinin söylenmesinin de bir başka sınır ihlali olduğundan bahsediyor.
Eleştirilmek öz saygımıza zarar verir diyor. Kimse eleştirildiği için
bir davranışını düzeltmez, eleştiriye rağmen düzelenlere de helal olsun diyor.
Çok beğendim bu videoyu, iyi ki izlemişim.
Suyun üstünde bile yürüseniz, ‘Çünkü yüzme bilmiyor! ‘ diye eleştirenler adamlar her daim olacaktır. O yüzden siz işinize bakın!
Ego sınırlarından sıyrılan her eleştiri can kurtarandır.Değeri bilinmelidir.Kabul edilmelidir.
masaj yapmakla dövmek arası bişey
En makbulü,gerektiğinde kişinin kendisini eleştirebilmesidir.
Dilimiz yanmadan dilimizi ısırmayı öğrenirsek eleştirininde hakkını verip ağzımızı boşa yormamış oluruz.Birçoklarının hobisi oldu ki; takdirsizlikten kan kaybediyoruz.
bir olguyu, insanı, toplumu, olayı veya yazıyı daha da güzelleştirmek, iyiye sevketmeye dair yapılan yorum veya davraanışlardır...
yapıcı olmak şartıyla eleştiri bu biçimiyle faydalıdır. ancak bir de sırf eleştirmek adına karşımızdakini günah keçisi yapmak, aşağılamak, rencide etmek yıkıcı etki gösterir ki bu da eleştiri olmaktan çıkar ve artniyet aranmalıdır.
ve açıkçası bu yorumlar tecrübeyle sabittir.
ayrıca olması gereken ve varolan arasındaki çelişkinin giderilmesi içindir eleştiri. bu yüzden doğayı eleştiremeyiz, hayvanı da... olması gerektiği gibi vardır onlar....varoluşlarına uygun yaşarlar.... insan dışında herşey...
Mevcut bir olgunun olumluluk ve olumsuzluğunu özelliklerini tarafsız, ön yargısız, yapıcı bir şekilde
değerlendirmek yorum getirmektir.
Bir çok kişi her hangi bir durumu veya prosesi kendine yararlılık ve yararsızlık açısından yada eleştirdiği durum veya nesnenin sahibini sevip sevmediği açısından değerlendirmektedir.
Temennimiz her olayın karşısında duygusallık tesiri olmaksızın tarafsızlığımızı koruyabilecek bir konuma gelmemizdir.
Kim eleştirecek olursa...(Birlik tabusuna karşı) günah işliyor demektir.T.Adrano
Eleştiriye açık olmak, öz güven gerektirir, olgunluk gerektirir.
Eleştirilmeyi sevmeyenler, diktatörlerdir,
birde kendini hoşgörülü sanan kibirli insanlardır.
Eleştiriyel düşünce demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Eğip bükmeyin
Söküp takmayın
Kalıplara dökmeyin
Lütfen beni eğitmeyin
Kalbimi karartmayın
Zihnimi köreltmeyin
Ne olur acıyın bana
Beni eğitmeyin
Adınızı ezberlemem
Andınızı çağırmam
Boy sıralarında durmam
Sağdan da saymam
Hoşgörün, eğitmeyin beni
Ufkumu kapatmayın
Ağırlıklar bağlamayın
ayaklarıma
Kapıları üzerime kilitlemeyin
Tepeme dikilip gözetlemeyin
Mahpus tutmayın sınıflarda
İnanın hiçbir hak iddia etmem
Affedin, eğitmeyin beni
Başka hamallar bulun
kitaplarınıza
Konuşmalarınıza başka
alkışçılar tutun
Matemlerinizde başkalar
ağlasın
Başkaları imza atsın
Kararlarınıza
Ortak etmeyin beni
yalanlarınıza
Başka taşlar bulun
tapınağınıza
Başkaları kurban olsun
ilahınıza
Başkalarını kutsayın
Başkalarını onaylayın
Lütfedin,eğitmeyin beni
Okulların kullarını eğitin
Yaldızlı diplomalar üretin
Sekizlik, onbirlik, onbeşlik
Payeler ihsan edin;
doktorluk, doçentlik
Ömür boyu köle
Ömür boyu suskun kalsın insanlar
Daha üst hedefler gösterin
Olmazsa tehdit edin
Susanları, pusanları eğitin
Etmeyin eylemeyin
Babanız ölmedi mi sizin?
Ben eğitmeyin! ..
Şair: Fatih Okumuş
Eleştireyim derken, hakaret boyutuna ulaşan insanların eleştirisi (!) , eleştiri vasfından çıkarak seviyesizlik / çirkeflik belirtisi olabilmektedir..
Çoğu karşılaştığım kişiler (sanal alemde) değerlerimize demediği kalmazken, siz bir satır bişi yazmayı görün, kapana kısılmış yırtıcı gibi taaruza geçmektedirler..
Bana çağdaşlığın 90 çeşit modelini öğretmeye çalışan bu kişiler, çağdaşlığın ilk durağı olan ' eleştiri ' boyutunu bile hazmedememektedirler.
Ne diyelim....!
Olgun bir insanla dost olmak istiyorsan onu eleştir, basit bir insanla dost olmak istiyorsan onu öv.
En küçük eleştiriye tahammül edemeyen, en küçük insandır...
Bir şiir güzelse önce güzel bir şiir olduğunu söyleyerek başlamalı elştiri.Bir eleştirimin üslubunu örneklemek istiyorum.'Şiiriniz güzel mi güzel,ama her güzelin bir kusuru olurmuş ya elbet bu güzel şiirin de kusur demeyim ama bir eksiği var gibi. Şimdi bu şiire eleştiri yapacağım. Fakat bazıları onlara yardımcı olmayı düşündüğüm halde bana kızarak eleştirimi siliyorlar. Ve 'Ne Şam'ın şekeri,ne Arab'ın yüzü.'deyip benimle selamı sabahı kesiyor. Kimi de olgunluk gösterip eleştirime teşekkür ederek benimle daha çok iletişim kuruyor. Unutmamalı ki dost her zaman doğruyu söyleyerek dostunudaha iyi konuma getirmeye çelışır. Ben de bir şiir dostu olmak istedim. Eleştirime gelince 'Testereyi kavramadığı sürece kişinin eli
Yaşam kırıkları birikir ayak uçlarında kırık zamanlardan geriye'ilk dizede İtalyan sözünü desteklemiş ama bu dizede zamanın dışında kalmayı istemişsiniz. Dizeyi anlamlandırmak için devrik halden kurtardığımızda 'kişinin eli testereyi kavramadığı sürece ayak uçlarında kırık zamanlardan geriye yaşam kırıkları birikir 'biçimine dönüşür.Burada belirgin bir biçimde zamanın dışında kalmak düşüncesi ön planda tutulmuş. Zamanın dışında kalan kişi için ise zaman kırıkları da olmayacaktır.
Ayrıca eğer testereyi kişnin eli tutmamışsa zaman kırıntıları çalışmayan bir testereden nasıl dökülür? Şiiri bir de bu yönlerden değerlendirin. Harika şiirler yazabilecek güçte olduğunuz, hayal gücünüzün ve duygu ile imge zenginliğinizden anlaşılıyor. Umarım eleştirimi yapıcı bulur ve daha güzel şiirler yazarken bazı önemli noktaları da değerlendirişinizde bunu da göz önünde bulundurursunuz. Daha nice güzel şiirler yazmanız dileğiyle. '
Yerinde ve uslübu uygunsa güzeldir, faydalıdır...Sırf bir şeyler denmek için yapılıyorsa, insanın kendisini küçük düşürür...
Türkiye'de eleştiri, 'Yerler sağır, gökler sağır,işin yoksa durma bağır ' cümlesine mahkûmdur.
'en iyi'yi bulmak için mutlak gerekli. ;)
eleştiri, işaret edilen yanlışların yanında, aynı zamanda farklı bir perspektif de açabilmektir...
aksi halde, klasik anlatımla,
eleştiri olmayan yerde gevşeme, ardından durgunluk,....durgunluğun olduğu yerde de 'kokuşmuşluk'olur...
'el-e'mek fiilinden 1942 de türkçeye kazandırılmış bir kelime
eleştiri..
kökeninde bir 'elemek, kalburdan geçirmek' var anlaşılan..
elek malumdur hepimize
nokta nokta delikleri vardır.
işte o delikler ne kadar ince ise
elenilen maddede o kadar ince çıkar.
ince elemek gerekir o halde; kaliteli mamül elde etmek için..
kritik.....yerinde yapıldığında tadına doyulamayan ;)
bknz..'susmak' terimi - ;)) .Pp
herkese yaptığım ama bana yapılmasından nefret ettiğim o şeye ben eleştiri diyorum :-)
eleştireceğine......madem çok biliyorsun.....
otur daha iyisini sen yap... :)))
yapamıyorsan kes sesini............
ağzı olan konuşuyooooooooooooo......................... :))))))))
bir şeyi eleştireceksen ya daha iyisini yada onunkadar yapmalısın ki eleştirme hakkın olsun
islam dinin temel şartlarındandır hoş görü, bunu 'elhamdülillah müslümanım' diyen herkes bilir. ancak yazılanlarda saygı ve sevgiden uzak hoşgörüden yoksun bir yaklasım görüyorum.
fikirlerinize ve düşüncelerinize uymayan insanları eshef ve şiddetle kınadığınızı görüyorum. dinimizde bu yoktur. insanlara sadece doğru yol gösterilir ve gerisi onun kendi idrakine ve aklına bırakılır. kınama karşı çıkma hatta 'kafir' olarak görme diye bişey olamaz.
Ve ne yazıktır ki insanlarımızı dinden soğutan uzaklaştıran da bu yapı ve yaklaşım değilmidir. bu dünyada fikir özgürlükleri düşünceleri paylaşma vardır.
saygı beklerken saygıda göstermeniz gerekmektedir.....
bu nedenle yazılan yazılarda herkesi saygı görebilmek için saygıya davet ediyorum.
bu bir arada olmanın ve biraarada yaşamanın temel şartıdır.
saygılarımla.
(yazım; dini yazılar yazıpta eleştiritlere karşı sert tepki gösterenlere ithafen yazılmıştır.)
eleştirirlerinizi bekliyorum.
Saldırganlığın modern ismi !
her seyin ozune insek belki daha mutlu insanlar olurduk. elestiri dedigimiz nedir ki? 'boyle olsa daha cok hosuma giderdi! '. fazlasi mi? hic degil. elestiri laf kalabaligidir. ozgurluklerin en buyuk savunucularinin, en buyuk elestirmenler olmasi ne buyuk bir celiskidir, tanrim? bilmiyorum bana mi batmaya basladi; zira bu, evrenin izafi yapisi midemi bulandiriyor son iki-uc haftadir.
hani o kadar bos ki hayatim ve kayip zamanim; 'acaba sarsam fotografa filan, elime para gecince guzel bir dslr alsam, guzel bir hobi edinsem, yasadigima dair ertesi gune somut bir seyler tutabilsem; nasil olur, ondan da sikilir miyim, devamini getirebilir miyim? ' diyordum. 'ortam nasil? ' diye de su elestiri sitelerine daldim; malum, yalnizlik kotu sey. ve cok gariptir ki aslinda sasirtici degildi; herkes, herkesi elestiriyor arkadas. istisnasi yok. komikligin baslangic noktasi 'kurallar'. surekli bir kuralcilik. hangi kural bebegim? hepsinin fotografciliga olan derin hakimiyetine de bir sey demiyorum zaten. bir saturnun uzaylisi cikip da, 'ben cektim. oldu? ' demiyor. dusunsenize bi... bu sizin gozunuz? bu sizin gordugunuz? bu sizin gormeye devam etmek istediginiz? peki elestirile(biline) n nedir?
hayat gercekten tuhaf; oyle lafta degil hem de. elestiri dedigimiz, aslinda 'olmasini istedigimiz'. 'boyle olursa benim hosuma gider, yoksa bir anlami yoktur'. bu o kadar kotu ki. iki tarafi da aciz bir madeni para hatta, dik gelse dahi bir sey degismiyor.
insan bencildir. anne-cocuk iliskisi disinda insan hep bencildir. bu yuzden cok sevdigi sevgilisinden ayrilmak zorunda kalir mesela; davranislari onun istedigi gibi degildir ve 'daha buyuk olamaz! ' dedigi askina tercih etmez asla rahatsizligini. cunku insan hakikaten bencildir. bu denli yogun duygular arasinda; bir elestirmenin, elestirdigi kisiyi daha iyi konuma getirmesi gibi bir isteginin oldugunu dusunmek yer yer salaklik, yer yer de safliktir. 'gormezden gelmektir' demiyorum istifra etmemek icin. ego. ki bakiyorum; elestirinin, insanliga adim attiran bir fenomen olarak sayilmasina karsin, tum zamanlarin en yetkin eserleri tamamen serbest dusunce ustune verilmis. nerede elestiri? devaminda gelen seylerin ustune konusmak; sunulan materyalin, o ekolun baslangicina olan uzakligi ve benzerligi ustune olabilir sadece. sacmalik degil de bu nedir? ne ise yarar? torba dolar; o kadar. elestirmen, olaya hakim oldugunu hissettirmek icin disini gecirebildigini yerer. otoriter tavri saygi uyandirir. oysa siradan bir insandir. hatta aptal bir insandir; bir insanin yarattigini elestirebilecegini dusunen; okudugu kitaplarin gramajnin beyin kutlesine eklendigini sanan, gaflet icinde bir insandir. bu insanlar dis gecirebildiklerine bidibidi yaptiklari gibi, havaya konusmaktan da derin haz alirlar. usluplarindaki yumusaklik, asagilama gunesinin onundeki cinar agacinin golgesi gibidir. anonim elestiri yapmanin dayanilmaz hafifligine de kapilirlar ve o kadar ucuzdur ki bu. ve o kadar ucuzdur ki populizm. ve o kadar prim yapmaktadir ki populizm. herkes istedigini alir. 'piyasada fahiselik yapan arkadaslarimiz da var' diyen mankenlerden bir farklari yoktur oysa hicbirinin. susmalidir bir insan oysa ki; alisveris merkezlerindeki insan ugultusunun sokaktaki araba gurultusunden fazla olduguna dikkat ettiniz mi hic? bunu hic kendinize yediremeyip, alisveris merkezinin kapali bir mekan olmasina yordunuz mu? ama elestirmen her halukarda konusabilir ve en az kirmizi kadar cok yakisacak 'bos konusma' yaftasina asla sahip olamaz; dantelli don ya da boxer olur ama, bunu kimse hediye edemez.
elestirmen, insanligin asagilik kompleksinin mesrulastirdigi yegane sahsiyettir.
peki elestirilene ne demeli? hicbir sey. anlamaz cunku. kendini gelistirmek icin baskasinin gorusune ihtiyac duyan insan, kendinden baska herkestir. elestirilme istegi, 'simdi zayiflamak istiyorum' yarismasina katilip onune bir bardak muzlu sut konulmasina tahammul edip, agzini kipirdatmadan milyonlar onunde insanlik onuruna ana avrat duz giden obezlerden farki olmayan insanlarin gudusudur. medeni cesaret gibi duruyor oradan degil mi bu insanlarin yaptigi? bilakis asagilik kompleksinin en alasidir; savunma mekanizmalarinin en islevseli degil midir gormezden gelmek? bu kadar hosunuza gitmesin bunlar artik.
ozelestiri diye nefis bir sey var mesela. oradaki 'oz'e dikkatinizi cekerim. 'oz' ulan. budur. otur ve dusun; isin ne. ne yaptiysan otur ve bak; bak bakalim hala memnun musun, dusun bakalim elinden daha iyisi gelir mi. karsisinda kirildigin varligin bir insan oldugunu dusun yahu! nedir? bir insan? siradan bir insan lan? belki birkac fazla kitap okumus; daha mi cok calismis kafasi? senden daha mi buyuk beyni artik? senin yaptigina; nasil 'olmamis' diyebilir? yapmissin iste? asagilanmayi, 'kayda degerlik' hissine tercih etme mor gulum benim. elestiriyi hazmetmek bir fazilet degildir; sinmenin bir fazilet olmamasi gibi.
ben elestirmiyorum elestirmenleri, elestirilen insanlari. sadece beni elestirmeyin diyorum bu entry'de ve birileri daha desin istiyorum. belki bir kisi. zira taraftar aramiyorum; beyinler biraz daha serbest olsun istiyorum. beni elestiremezsiniz diyorum. iyisiyle kotusuyle; sadece benim olan urettiklerimin ve yasadiklarimin ve dusunduklerim ve yaptiklarimin sadece beni bagladiginin bilincindeyim. degil ucuncu; bir ikinci kisiyi dahi ne yaptigim, ortaya ne koydugum, ne dusundugum, nasil dusundugum zerre alakadar etmemektedir esasen. paylasiyor muyum senle? sen de paylas o zaman; begen veya daha da iyisi begenme. fazlasi degil. 'beni elestiremezsiniz, gerekirse ben kendimi elestiririm' diyorum. peki ya sen? sen de desen? sonra yanindaki? sonra onun 'beni elestiremezsiniz' dedigi; bir baskasina dese? kisir dongu gibi durdugunun farkindayim. ama nuans burada! inanilmaz ama bu bir kisir dongu degil! sana tekrar gelmeyecek cunku 'beni elestirmeyin'. cunku sen elestirmeyeceksin; ne elestirme, ne de elestirilme ihtiyaci hissetmiyor olacaksin. ve onlar da! lanet olsun dostum; bu ab shaper gibi bir mucize!
olm gunler geciyor lan. goya medeniyetin en ust seviyesindeyiz. goya en zeki donemimizdeyiz; en yetkin eserlerimizi veriyoruz. fak yu olm anliyor musun fak yu! yok oyle bir sey. ilkokul bire giden bir cocugun resmine bakin ve picasso'dan bir farki olmadigini kabul edin. iyi-kotu degil, ikisi de resim lan?
tanrim, ne guzel bir beyin bahsetmissin de adini sanini nerede var oldugunu bilmedigimiz birine ve o da, 'herkesin tuttugu kendine! ' demis; yuzyilin lafini sarf etmis ve belki de farkinda bile olmamis.
'eleştirmekten daha kolay bir şey yoktur çünkü ne yetenek ister ne de zeka...'
w.shekespeare
Teoride herkes tarafından kabullenilen(!) ama pratikte çoookkk büyük çoğunluk tarafından 'Sen beni karalıyorsun! Çekemiyorsun! ' gibi gerekçelerle reddedilen 'çok kötü bişii' :)