1-Şubat-2009/Perşembe Köyüm; senin için ne çok şeyler yazasım geçiyor içimden. Düğen sürdüm, Hozan'da harmanlarda, fakat harman makinasının takkırtısından bahsetmeyi eksik bıraktım. Harman sürme işlemi nihayete erince,bu sefer harman makinasında 'SAP İLE SAMANI AYIRMA' ya sıra gelir.Harman makinasının yan tarafındaki dairesel ve metalik sistemin üzerinde bulunan sap ile başlanır döndürme işlemi,ilginç mekanizmayla harman makinasının davlumbaz gibi şişkin kısmındaki kanatçıklar dönmeye,bu arada da öndeki elekler sağa sola hızlıca salınım hareketi yapmaya başlar,kol yoruldukça değiştirilir.Üstten harmandaki ezilmiş saplar yaba ile hazneye dökülmeye başlar ve ön tarafa doğru samanlar savrulurken harman makinasının arka tarafına da buğdaylar birikmeye başlar. Tabi buğdayın tarladan derilmesi ise başlı başına sıkıntılı bir iştir.Günlerce insanlar orak ile tarlayı dörmeye giderler kavurucu sıcaklar da.Sonra pırnat toplamave ardından harmana taşıma.Tırpan ile de tarla dörülürdü. Sonraki zamanlarda ise resimde gördüğünüz traktörle çekilen orak makinası geldi yöremize ve insanlar makinalı tarımın rahatlığı ile tanıştılar. Sonra harmanıda traktörle sürdüler.Öküzlerin işlevini traktör görmeye başladı.İlk olarak benim hayal gibi hatırladığım Hacı Şoför Mehmet Doğan'ın aldığı gazlı motor geldi köye.Bir gün babam(Mehmet Karahan) bu traktörle hafif bir kaza yapmış da 'sarhoşmu deyiler,bir hoşmu deyiler, bastı gaza attı bağa' diye bir deyim uzunca bir süre söylendi durdu.Daha sonraları Muhtar Hüseyin Selçuk ile Nazmi Yalçın dayılar ortak bir Ford marka mavi tarktör getirdiler köye. Bir zaman sonrada PATOS diye bir alet türedi,onunla saplar direk üzerinden hazinesine atılıp alttan ezilmiş olarak elde edilmeye başlandı,tabii bu durum günlerce süren harman sürme işlemini bir kaç saate indirdi.Sonraları ise ortaklıktan ayrılıp Hüseyin Selçuk dayı Massey Ferguson marka kırmızı bir traktör getirdi.İşte bu emektar traktör Dağunağacı'ndaki yeni köyün kurulmasında çok çile çekti.Eski köyde dökülen kerpiçler yeni köye taşınarak evler inşa edildi.
9-Şubat-2009/Salı Köyüm; senin için ne çok şeyler yazasım geçiyor içimden. Aklıma düğen geliyor,alt kısmı boydan boya irili ufaklı, rengarenk çakmak taşlarıyla donanmış,kimbilir ne emekler harcanarak üretilmiş.Öne doğru bir kayak kavisliğini hatırlatan yukarı doğru kalkıklığı; herhalde, harmanda saplar üzerinde kayışını kolaylaştırmak için tasarlanmış. Şimdi Hozan'daki harmanlarda bir düğen üstündeyim.Bir çift öküz ağırdan ağıra düğeni çekmekte kavisler çizerek,sonsuz döngü içinde.Bir an; bu harmanlardan kimler geldi kimler geçti,kimler öküz gerisinde,düğen üzerinde,kavurucu sıcak altında dön babam dön,dönüp durdular diyorum kendi kendime.Düğenin ön kısmına tenekeden bir uyduruk kap konulmuş,öküz hafifden kuyruğunu kaldırsa hemen o tenekeyi öküzün gerisine yetiştirmek lazım ki pislik sapa karışmasın.Bir elde massa öküzleri arada bir dürtmek gerekiyor.Sıcak insanın beynine işliyor,mendilin kafaya şapka misali yerleştirilmesi fayda etmiyor besbelli.Karşıdan bir kaç katır eşliğinde kirveler kervanı geçiyor,selamlaşarak.Kenarda gölgelik altına alınmış gabaktan kana kana ılık su içmek geçiyor aklımdan,çenemden hafifçe süzülsün istiyorum.Kirvelerden biri ' Fehmi Dayı nasıldır? ' diyor,'bağdaki tütünlerine bakmaya gitti' diyorum.Belki de hiç geri gelmez hüznü çöküyor yüreğime.Çekip gidiyorlar, sanki çok uzak diyarlara seyahat ediyorlarmış edasıyla,Süderekli dayılar,arkalarından onlar için üzülüyorum,hava sıcak, yolları çok uzakmış gibi geliyor.Halbuki olsa olsa en fazla iki kilometrelik, bana dünyanın öbür ucuymuş gibi gelen mesafe.
1-Şubat-2009/Perşembe
Köyüm; senin için ne çok şeyler yazasım geçiyor içimden.
Düğen sürdüm, Hozan'da harmanlarda, fakat harman makinasının takkırtısından bahsetmeyi eksik bıraktım. Harman sürme işlemi nihayete erince,bu sefer harman makinasında 'SAP İLE SAMANI AYIRMA' ya sıra gelir.Harman makinasının yan tarafındaki dairesel ve metalik sistemin üzerinde bulunan sap ile başlanır döndürme işlemi,ilginç mekanizmayla harman makinasının davlumbaz gibi şişkin kısmındaki kanatçıklar dönmeye,bu arada da öndeki elekler sağa sola hızlıca salınım hareketi yapmaya başlar,kol yoruldukça değiştirilir.Üstten harmandaki ezilmiş saplar yaba ile hazneye dökülmeye başlar ve ön tarafa doğru samanlar savrulurken harman makinasının arka tarafına da buğdaylar birikmeye başlar. Tabi buğdayın tarladan derilmesi ise başlı başına sıkıntılı bir iştir.Günlerce insanlar orak ile tarlayı dörmeye giderler kavurucu sıcaklar da.Sonra pırnat toplamave ardından harmana taşıma.Tırpan ile de tarla dörülürdü. Sonraki zamanlarda ise resimde gördüğünüz traktörle çekilen orak makinası geldi yöremize ve insanlar makinalı tarımın rahatlığı ile tanıştılar. Sonra harmanıda traktörle sürdüler.Öküzlerin işlevini traktör görmeye başladı.İlk olarak benim hayal gibi hatırladığım Hacı Şoför Mehmet Doğan'ın aldığı gazlı motor geldi köye.Bir gün babam(Mehmet Karahan) bu traktörle hafif bir kaza yapmış da 'sarhoşmu deyiler,bir hoşmu deyiler, bastı gaza attı bağa' diye bir deyim uzunca bir süre söylendi durdu.Daha sonraları Muhtar Hüseyin Selçuk ile Nazmi Yalçın dayılar ortak bir Ford marka mavi tarktör getirdiler köye.
Bir zaman sonrada PATOS diye bir alet türedi,onunla saplar direk üzerinden hazinesine atılıp alttan ezilmiş olarak elde edilmeye başlandı,tabii bu durum günlerce süren harman sürme işlemini bir kaç saate indirdi.Sonraları ise ortaklıktan ayrılıp Hüseyin Selçuk dayı Massey Ferguson marka kırmızı bir traktör getirdi.İşte bu emektar traktör Dağunağacı'ndaki yeni köyün kurulmasında çok çile çekti.Eski köyde dökülen kerpiçler yeni köye taşınarak evler inşa edildi.
9-Şubat-2009/Salı
Köyüm; senin için ne çok şeyler yazasım geçiyor içimden.
Aklıma düğen geliyor,alt kısmı boydan boya irili ufaklı, rengarenk çakmak taşlarıyla donanmış,kimbilir ne emekler harcanarak üretilmiş.Öne doğru bir kayak kavisliğini hatırlatan yukarı doğru kalkıklığı; herhalde, harmanda saplar üzerinde kayışını kolaylaştırmak için tasarlanmış. Şimdi Hozan'daki harmanlarda bir düğen üstündeyim.Bir çift öküz ağırdan ağıra düğeni çekmekte kavisler çizerek,sonsuz döngü içinde.Bir an; bu harmanlardan kimler geldi kimler geçti,kimler öküz gerisinde,düğen üzerinde,kavurucu sıcak altında dön babam dön,dönüp durdular diyorum kendi kendime.Düğenin ön kısmına tenekeden bir uyduruk kap konulmuş,öküz hafifden kuyruğunu kaldırsa hemen o tenekeyi öküzün gerisine yetiştirmek lazım ki pislik sapa karışmasın.Bir elde massa öküzleri arada bir dürtmek gerekiyor.Sıcak insanın beynine işliyor,mendilin kafaya şapka misali yerleştirilmesi fayda etmiyor besbelli.Karşıdan bir kaç katır eşliğinde kirveler kervanı geçiyor,selamlaşarak.Kenarda gölgelik altına alınmış gabaktan kana kana ılık su içmek geçiyor aklımdan,çenemden hafifçe süzülsün istiyorum.Kirvelerden biri ' Fehmi Dayı nasıldır? ' diyor,'bağdaki tütünlerine bakmaya gitti' diyorum.Belki de hiç geri gelmez hüznü çöküyor yüreğime.Çekip gidiyorlar, sanki çok uzak diyarlara seyahat ediyorlarmış edasıyla,Süderekli dayılar,arkalarından onlar için üzülüyorum,hava sıcak, yolları çok uzakmış gibi geliyor.Halbuki olsa olsa en fazla iki kilometrelik, bana dünyanın öbür ucuymuş gibi gelen mesafe.