Anaksagoras ve Aristoteles’in; üzerinde en çok düşündükleri konulardan biriydi “EL”. İnsan, elleri olduğu için mi akıllıdır, yoksa akıllı olduğu için mi elleri vardır?
Bu soruya verilecek yanıtlarda oluşan karşıtlıklar ve uzlaşmazlıklar, felsefenin en temel sorularından birini oluşturur.
Anaksagoras, insanın elleri olduğu için akıllı olduğunu düşünmüştü; ona göre, alet yaparak insanlaşan insanın, ilk aleti elleriydi ve eller tüm aletlerin prototipiydi.
Soruya bir yanıt da, Kant’tan geldi, Kant ellerin dışarıya uzanmış beyin olduğunu söyledi. Engels bu tartışmaya şu sözleriyle katıldı “Atalarımız dik yürümeyi önce bir kural, sonra zorunluluk olarak kabullenmişlerse, bunun nedeni ön ayakların, ayaklıktan başka bir iş yapmak zorunda kalmış olmasındandır”
İlkel atalarımızın, ellerini kullanarak biçimlendirdiği ilk taş aletten günümüze kadar, elin ve aletin karşılıklı gelişimi sürdü.
Bugün artık el öyle bir noktaya geldi ki, en gelişmiş aletlerle; makro ve mikro evreni izliyor, inceliyor ve uygun sonuçları çıkararak insanlığın kullanımına sokuyor. En yüksek düzeyde kültür-sanat eserlerini yaratıyor. Ve bu yaratımları da sonsuzca geliştireceğinden hiç kuşku yok..
Yürek kemiğiyle lades tutuşuyor iki çocuk! misafir oyuncu bir terkediş biçimi ile ellerim vücudunun prömiyeri! Aynı ahır adına koşan acılarımız var bizim! amatör balıkçının leğeninde iki istavritiz seninle ölüme beş kala ölümle canlı telefon bağlantısı kuran! dibi senin aşkında gizlenen kırılgan bir aysberg bu tufan! k.i.
el ayak çekilince sohbetler tükenince dostlar eve gidince bu geceler işkence öper iki hece ismi dudaklarım la-fa-la-sol la-fa-la-sol sokakları kamçılıyor rüzgarın sesi gözlerim yanıyor yağmur öncesi her vesile ellerim ellerini arıyor her yanımı sarıyor o müthiş acıların beni anlamadın ya ben ona yanıyorum..
Elin mahkum oldukça niyetin iflas eder.
Anaksagoras ve Aristoteles’in; üzerinde en çok düşündükleri konulardan biriydi “EL”. İnsan, elleri olduğu için mi akıllıdır, yoksa akıllı olduğu için mi elleri vardır?
Bu soruya verilecek yanıtlarda oluşan karşıtlıklar ve uzlaşmazlıklar, felsefenin en temel sorularından birini oluşturur.
Anaksagoras, insanın elleri olduğu için akıllı olduğunu düşünmüştü; ona göre, alet yaparak insanlaşan insanın, ilk aleti elleriydi ve eller tüm aletlerin prototipiydi.
Soruya bir yanıt da, Kant’tan geldi, Kant ellerin dışarıya uzanmış beyin olduğunu söyledi.
Engels bu tartışmaya şu sözleriyle katıldı “Atalarımız dik yürümeyi önce bir kural, sonra zorunluluk olarak kabullenmişlerse, bunun nedeni ön ayakların, ayaklıktan başka bir iş yapmak zorunda kalmış olmasındandır”
İlkel atalarımızın, ellerini kullanarak biçimlendirdiği ilk taş aletten günümüze kadar, elin ve aletin karşılıklı gelişimi sürdü.
Bugün artık el öyle bir noktaya geldi ki, en gelişmiş aletlerle; makro ve mikro evreni izliyor, inceliyor ve uygun sonuçları çıkararak insanlığın kullanımına sokuyor. En yüksek düzeyde kültür-sanat eserlerini yaratıyor. Ve bu yaratımları da sonsuzca geliştireceğinden hiç kuşku yok..
ellerini uzat.
ak ellerini.
ellerini ellerime bırak.
beni benden aşırır...
ayarlı olanı makbul...:P
ölçüyü fazla kaçırınca annem__hiç elinin ayarı yok bu kızın, der...
işte ordan geldi aklıma.......:P
siz sakın sanmayın el vurdu bana
öpmeye kalktığım el vurdu bana
..
o.a
abe abla at bi bejlikte bakayım falına, süleyeyim sana erbişeyi...
Yürek kemiğiyle lades tutuşuyor iki çocuk!
misafir oyuncu bir terkediş biçimi
ile ellerim vücudunun prömiyeri!
Aynı ahır adına koşan acılarımız var bizim!
amatör balıkçının leğeninde iki istavritiz seninle
ölüme beş kala ölümle canlı telefon bağlantısı kuran!
dibi senin aşkında gizlenen kırılgan bir aysberg bu tufan!
k.i.
ellerimiz emeği anlatırdı usanmadan
kim dokunduysa sana...
ona git....
Şimdi el olduk birbirimize...
Ne bir söz, ne bir kelam kaldı aramızda...
Karşılaştığımız da bir selamımız olsun yeter...
maymundada olan uzuv :)
bknz: darvin :)
pasooo! pimi çektim.)) hah hah haa :))
Özge
Metacarpofalangeal...
el ayak çekilince
sohbetler tükenince
dostlar eve gidince
bu geceler işkence
öper iki hece
ismi dudaklarım
la-fa-la-sol
la-fa-la-sol
sokakları kamçılıyor
rüzgarın sesi
gözlerim yanıyor
yağmur öncesi
her vesile ellerim
ellerini arıyor
her yanımı sarıyor
o müthiş acıların
beni anlamadın ya
ben ona yanıyorum..
el ayak çekilince
dostlar eve gidince
bu geceler işkence..