Toplum halinde yaşama eğiliminde olan insanların huzur ve güven içinde bulunmaları için, ortak kurallara uymaları gerekir ki,bu kuralların başında Ahlak kuralları gelir.Ahlak kişinin vijdanında duyması gereken sorumluluklardır.Örneğin,kendi kız kardeşimize birisi kötü gözle baksa o kişiyi bundan men ederiz.O halde biz de karşı cinsten birine baktığımızda onun bizim gibi aynı duyguları taşıyan bir başkasının kardeşi olduğunu göz önüne almamız gerekir.Kendi eşyamızın bir başkası tarafından alınıp gasp etmesine rıza göstermiyorsak,biz de aynı hareketi bir başkasına yapamayız.Yapana da mani olmamız gerekir.İşte Vijdan esasına dayanan bu kurallara Ahlak kuralları denir.
Edep ise Hem bizi yaratan bir tanrının varlığını kabul ederek ona karşı kulluk vazifemizi yerine getirmek, hem de toplumsal yaşam içinde olmamız nedeniyle, insanlığa karşı, ahlak kuralları içerisinde insanlık vazifemizi yerine getirmek sorumluluğudur.
Bir baba çocuğun elinden tutmuş, alim bir şahsa getirmiş. Demiş ki: “Hocam bu çocuk terbiyeli, bilgili ve görgülüdür. Lütfen bunu talebeliğe kabul ediniz.”
Hoca, hemen ayağa kalkmış. Çocuğun karşısına geçmiş demiş ki: “Lütfen siz bizi talebeliğe kabul ediniz.”
Çocuğun babası şaşırmış. “Nasıl olur hocam? ” demiş.
Hoca:
“Evladım, yıllarca tahsil yaparız ki, edep, terbiye ve ilim öğrenelim diye. Mademki bu çocuk bu meziyetlere sahiptir, en yüksek tahsilden alacağını almış. Artık o bize talebe olmasın da biz ona talebe olalım.” demiş.
Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor:
“Göster ilahî bu millet kurtulur.
Tek mucize gaip hazinenden
Bir utanma hissi ver bize.”
Eskiden tekkelerde bir levha vardı. Üzerinde “Edep ya hu! ” diye yazılı idi. Tarikata giren herkese derlerdi ki: “Evvelâ edep, sonra ilim”
Edep, öğretilmez, öğrenilir. Meselâ, çocuğa desen ki, “Edepli ol! ”, çocuk bir şey anlamaz. Fakat ebeveyn yemesinde, içmesinde, giyinmesinde edepli olursa, çocukları da edepli olur.
Bir mecliste otururken, yaşlı, ilim sahibi bir adam geldi. Kalktık, kendisine yer gösterdik ve yerlerimize oturduk. Biraz sonra, bir genç geldi. O yaşlı ve alim adam, hemen ayağa kalktı. “Buyurun efendim.” dedi.
Biz hayretler içinde ona bakarken o yerine oturdu. “İnsana hürmet etmek lazım.” dedi. Gelen çocuk da olsa, o bir insandır. Bu çocuk ilerde çok büyük bir adam olabilir. Biz onu bugün çocuk görsek de, o geleceğin büyüğüdür.
Nefse yüz vermemek lazım. Hürmet etmek hoşumuza gitmese de, hürmet etmek lazım ki, hürmet görelim. Saygı ve hürmet, çok felaketleri önler.
Bir gün Said Nursî Hz., köy yolunda ilerlerken, bakıyor ki, yandaki bahçede içki içiyorlar. Onları görmezlikten gelip, yoluna devam ederken, sarhoşlardan biri koşup geliyor. “Hocam çok büyük hata ettik. Dua et de bir daha içmeyeyim.” diyor. O da dua ediyor. Sadece o adam değil, o mecliste oturanların hepsi, “Yahu hocaefendiye ayıp oldu.” demişler. Hepsi içkiyi bırakmış.
İnsan önce Allah’a karşı edepli olmalıdır. İnsanlar kendilerini insanlara beğendirmek isterler. Halbuki, her Müslüman kendisini Allah’a beğendirmelidir. Şunu da belirtelim ki, bir insanda utanma duygusu varsa, yüzü kızarır. Utanma duygusu yoksa, ne yaparlarsa yapsınlar yüzü kızarmaz.
Edep ve utanma, sadece insanlarda vardır. Başka türler, bu gibi meziyetlerden yoksundurlar.
Onsuz olmaz.
artık çevremizde pek göremediğimiz ahlaki bir kavram :))
Herkese gerek.
..Nebiler Serverinin(s.a.v.) o içeri girince toparlandığı edep abidesi büyük halife, Hz. Osman (r.a) ...
Bir lahza at hayayı
Ömrünce sür sefayı...
M.Akif Ersoy
Toplum halinde yaşama eğiliminde olan insanların huzur ve güven içinde bulunmaları için, ortak kurallara uymaları gerekir ki,bu kuralların başında Ahlak kuralları gelir.Ahlak kişinin vijdanında duyması gereken sorumluluklardır.Örneğin,kendi kız kardeşimize birisi kötü gözle baksa o kişiyi bundan men ederiz.O halde biz de karşı cinsten birine baktığımızda onun bizim gibi aynı duyguları taşıyan bir başkasının kardeşi olduğunu göz önüne almamız gerekir.Kendi eşyamızın bir başkası tarafından alınıp gasp etmesine rıza göstermiyorsak,biz de aynı hareketi bir başkasına yapamayız.Yapana da mani olmamız gerekir.İşte Vijdan esasına dayanan bu kurallara Ahlak kuralları denir.
Edep ise Hem bizi yaratan bir tanrının varlığını kabul ederek ona karşı kulluk vazifemizi yerine getirmek, hem de toplumsal yaşam içinde olmamız nedeniyle, insanlığa karşı, ahlak kuralları içerisinde insanlık vazifemizi yerine getirmek sorumluluğudur.
incir yaprağı
Edep; bir işin nasıl yapıldığını ifade eder... 'İşin edebi budur' deriz..
Büyüklerimiz insanın aklını ve değerini edeple ölçer..
çok güzel sol parti ismi kısaltması olabilir.
Emekçi
Demokrasi
Partisi(E.DE.P.)
kısıtlamanın ve toplum baskısının sonucu cıkan terim
toplumun malı ve bireyi ezme araclarından biri
Kişiyi yüz kızartıcı hal ve davranışlar sergilemekten alıkoyan ahlaki değer yargısı...Efendi insanların başında taşıdıkları taçtır edep.
Edep
Bir baba çocuğun elinden tutmuş, alim bir şahsa getirmiş. Demiş ki: “Hocam bu çocuk terbiyeli, bilgili ve görgülüdür. Lütfen bunu talebeliğe kabul ediniz.”
Hoca, hemen ayağa kalkmış. Çocuğun karşısına geçmiş demiş ki: “Lütfen siz bizi talebeliğe kabul ediniz.”
Çocuğun babası şaşırmış. “Nasıl olur hocam? ” demiş.
Hoca:
“Evladım, yıllarca tahsil yaparız ki, edep, terbiye ve ilim öğrenelim diye. Mademki bu çocuk bu meziyetlere sahiptir, en yüksek tahsilden alacağını almış. Artık o bize talebe olmasın da biz ona talebe olalım.” demiş.
Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor:
“Göster ilahî bu millet kurtulur.
Tek mucize gaip hazinenden
Bir utanma hissi ver bize.”
Eskiden tekkelerde bir levha vardı. Üzerinde “Edep ya hu! ” diye yazılı idi. Tarikata giren herkese derlerdi ki: “Evvelâ edep, sonra ilim”
Edep, öğretilmez, öğrenilir. Meselâ, çocuğa desen ki, “Edepli ol! ”, çocuk bir şey anlamaz. Fakat ebeveyn yemesinde, içmesinde, giyinmesinde edepli olursa, çocukları da edepli olur.
Bir mecliste otururken, yaşlı, ilim sahibi bir adam geldi. Kalktık, kendisine yer gösterdik ve yerlerimize oturduk. Biraz sonra, bir genç geldi. O yaşlı ve alim adam, hemen ayağa kalktı. “Buyurun efendim.” dedi.
Biz hayretler içinde ona bakarken o yerine oturdu. “İnsana hürmet etmek lazım.” dedi. Gelen çocuk da olsa, o bir insandır. Bu çocuk ilerde çok büyük bir adam olabilir. Biz onu bugün çocuk görsek de, o geleceğin büyüğüdür.
Nefse yüz vermemek lazım. Hürmet etmek hoşumuza gitmese de, hürmet etmek lazım ki, hürmet görelim. Saygı ve hürmet, çok felaketleri önler.
Bir gün Said Nursî Hz., köy yolunda ilerlerken, bakıyor ki, yandaki bahçede içki içiyorlar. Onları görmezlikten gelip, yoluna devam ederken, sarhoşlardan biri koşup geliyor. “Hocam çok büyük hata ettik. Dua et de bir daha içmeyeyim.” diyor. O da dua ediyor. Sadece o adam değil, o mecliste oturanların hepsi, “Yahu hocaefendiye ayıp oldu.” demişler. Hepsi içkiyi bırakmış.
İnsan önce Allah’a karşı edepli olmalıdır. İnsanlar kendilerini insanlara beğendirmek isterler. Halbuki, her Müslüman kendisini Allah’a beğendirmelidir. Şunu da belirtelim ki, bir insanda utanma duygusu varsa, yüzü kızarır. Utanma duygusu yoksa, ne yaparlarsa yapsınlar yüzü kızarmaz.
Edep ve utanma, sadece insanlarda vardır. Başka türler, bu gibi meziyetlerden yoksundurlar.
24.01.2004 /Hekimoğlu İsmail/ Zaman
Ehli irfan meclisinde aradım kıldım talep
İlim geride kaldı illa edep,illa edep....