Düş düşüşle başlıyorsa, düşünülmesi gerekenin uzağına düşülmüştür, o zaman düşleri düşünmenin düşlere ne yararı var, düşe maruz kalındığın da düşün imkanı, düşün kendini imhasıyla gerçeğin boyut kazanması ve mümkünün kazanılması, ki unutuşun dehlizlerinde doğan hatırlamanın taşıdığı uzak, gömüldüğü yere yakın.
Bir düşün içindeyken uyanmak istemezsin ama küçük bir ses uyandırır seni. Yeniden kaparsın gözünü, aynı düşü görmek için... ama nafile, ne uyuyabilirsin nede aynı düşü görebilirsin.
Güne doğan güneş misali, ışık saçar ufuktan, Öyle parlaktır ki göz kamaştırır, Alabildiğine özgür ve hür, Hükmeder özüne ve yer bulur semada…
Öğle vaktinde yansır tavandan, Öyle sıcaktır ki yakar geçer, Hazlar denizini ısıtır inceden, Yine de hükmeder özüne ve yer bulur bedende…
İkindi vaktinde katlanılır olur, Sıcaklık bırakır yerini ılımlılığa, Renklerde kaybeder canlılığını çalar griye, Yine de hükmü sürer özünde ve yer bulur yürekte…
Gün batımında terki diyar eder diğer ufuktan, Öyle mahcup ve narindir ki, Tüm Çıplaklılığı ile çeker mıknatıs gibi düşleri, Sadece hükmetmez; sürükler griye çalan nü düşüncelerini…
insanlar süpürgeleriyle yılbız topluyorlar tavanların köşelerinden bir bir böcekler düşüyor süpürgelerden örümceklerle her sallayışta çamaşır suyu hypo kokusu ürkütürmüş onları bir daha yuva yapmazlarmış tavana zibili avuçlarımla toplayarak yürüyorum silip süpürüyorum zamandan tasarruf ayaklarımla yabanlığım hayvanlığım oluyor çamurlu ayaklarımla giriyorum odalara utanıyorum bu insanların ben gebeş gibi yatarken evi toplamasından ocakta yemek taşıyor bir yandan kaldırmıyorum ocak batıyor evin odalarında bir çocuk çorap topu oynuyor Allah yarattı demiyorum çocuğun kıçında ateş Allahım kendimi durduramıyorum çocuğu mosmor bırakıyorum anası geliyor ben kaçıyorum kentin sokaklarında
İnsanlar gözleriyle yıldız topluyorlar gökyüzünden Bir bozkırı büyütüyorlar düşlerinde Her gece Yağmur kokulu türküleri olmayan Bir kentin sokaklarında Hüznümü avuçlarıma hapsederek yürüyorum Gecikmiş adımlarla çıkıyorum caddelere Yabanlığım yalnızlığım oluyor Utanıyorum bu insanların Sevda düşleri kurmasından Gökyüzü taşıyor insanların gözlerinden Kaldırımlar boyu yıldız akıyor Kentin sokaklarında Bir çocuk yıldız topluyor Şafaksız geceler için Çocuğun ellerinde bir telaş Kaldırımlar boyu yokluk akıyor Kentin sokaklarında
düşlerim, gerçekleştirmek istediklerim..düşten hayatın içine düşsün dediklerim.. oysa ben~'Düşlerimi' gerçekleştirmekten korkuyorum çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim kalmayacak...~
düşlerimin dili yok... belki sizin düşleriniz ' o gelse...bilmemne olsa ' tarzı olabilir; ama benim düşlerimin dili yok,gözleri var... görmek istediğini görüyor sadece...
Eskiden küçük evimizde bizi düşlerdim, Sen ve ben… Şimdilerde büyük evler düşlüyorum… İçinde sen yoksun… Baktım dolmuyor küçük evlerle Gitmenle oluşan boşluğun; Büyük hayaller kuruyorum… İçinde sen olmayan…
İlk, küçük evimizi anlatayım; Bu evde büyük olan, zengin olan Sadece iki yürek… Ama her şeye yetiyor… Sarı ışık tam aydınlatmıyor salonu Ama kasvetli demiyor romantik diyoruz… Mutfakta azıcık geniş olsa masayı Değiştirsek diyoruz ama Aman…Böyle daha şirin diyoruz… Düşünüyoruz çocuk olsa nasıl sığarız Belki o zamana borçlar azalır Daha geniş bir eve taşınırız diyor Geçiştiriyoruz tasamızı… Biliyoruz borçların bitmeyeceğini Ama sevgimizin bitmeyeceğini de Biliyoruz…
Hayat acımasız…Sen acımasız… Aşktan vazgeçtim… Bulmaz beni daha… Düşlerimden vazgeçtim… Düşlerimi değiştirdim… Geleyim büyük evime… Başta söyleyeyim içinde sen yoksun… Şimdi saymakla bitmez, her şeyi istediğim gibi Her şeyi tam; Ama dedim ya; içinde sen yoksun… Zengince biri gözüküyor buradan bakınca… Ama sen değilsin…Kim olduğunu da çıkaramadım… Kendisi kocam olurmuş… Bu büyük evde Mutluluk pek yokmuş ama Sahte gülüşler varmış… Salonda bir avize varmış ki sorma… Güneşten bile parlakmış… Hani ortam loş değil ya Belki de sadece bahane Bu yüzden romantizm de yokmuş… Bitmesi beklenen borçlar değilmiş… Sevgiyse bitmesini beklemeden bitmiş… Her şey tamammış bu büyük evde, Büyük yürekler hariç… Ama olsun; Sahte gülüşler yetermiş Gerçek yüzleri saklamaya…
Bu küçük kız büyük yüreğiyle Ne zaman şehirden uzak Düşlere yakın Bir yerlerden geçse Yol kenarındaki küçük Ama şirin evleri gördükçe Bu küçük düşünü düşlermiş…
Ama karar vermiş küçük kız, Büyük evler düşleyeceğine… Madem başka hayaller uğruna Yalnız bırakmış onu giden; Küsmüş düşlerine de Gidene de… cga
surrealistler tarafından kuramlaştırılıp karşı-sanata dahil edilen en köklü 'çalışmalardan' biri. öyle ki hareketin önderi andré breton, uyuduğu odanın kapısına 'sessiz olun, şair çalışıyor' uyarısını yapıştırmayı gelenek haline getirmişti.
I Bir genç adamla bir genç kadın varmış. Bir uçak yolculuğunda tanışmışlar. Yanyanaymış yerleri. Kadın ürkmemiş adamdan, adam korkmamış kadından. Beraber dışarı bakmışlar. Kadın parmağıyla işaret etmiş, gülmüşler. Kadın gülünce, gözlerinde kaybolmuş adam. Bir şiir çıkarmış çantasından kadın. Beyaz kağıda kendi el yazısıyla yazmış o sabah. Güneşin doğuşunu balkonundan seyredermiş hep. Uyanırmış, gözlerini ovarmış serinlikte. Balkona çıkar, bir bardak kahve alır, düşünürmüş. Şiir okurmuş. Hüzünlenirmiş. Yine bu sabah böyleyken, hazırladığı çantalar onu bekliyorken yazmış şiiri, çıkarmış adama vermiş. Adam şiiri okumuş, gülümsemiş kadına. Kadın da ona gülümsemiş. Kadının yüzünde ilkokul sevinçlerini görmüş adam. Yanağından yansıyan güneş ışığını sevmiş. El ele tutuşmuşlar. Kadın adamın göğsüne yaslanmış. Arasıra adamın bilmediği bir şarkı mırıldanmış başka bir dilde. En güzel yerlerinde dönüp adama gülümsemiş. 'Rüyalarından geldim ben senin'. II yeni evli bir çift varmış. beraber bir hayat kurmuşlar. mutluymuşlar. kadın sabah işe yolcu edermiş adamı. adam hergün öpermiş karısını çıkarken. gün boyu görüşmezlermiş başka. adam akşam eve geldiğinde ama kadın kapıyı açmazmış bazen. adam merakla girermiş içeri. odaları ararmış. karısını bulurmuş evin bir köşesinde. güzelim yüzü kızarmış ağlamaktan, kıvrılmış dizlerini karnına çekip oturmuş. kazağının kolları avuçlarında, elleri gözlerinin önünde. adam yaklaşınca yanına, başını kaldırır buğulu gözleriyle, çok özledim seni, dermiş, nerdesin? sarılırlarmış, iyileşirmiş kadın. III duyduklarımı senin kulaklarına fısıldasaydım geceleri, gülüşünün ve gözyaşının o sıcaklığında yıkasaydın beni. ellerini dudaklarıma koyup ağladığın olsaydı. Saçların. Bir benimle yatışsaydın, delirseydin de. öyle çok özledim ki seni. cennetim olurdun ellerimde. Alıntıdır.
Not:çok hoşuma gittiği için paylaşmak istedim.hani mevsim de 'sonbahar'dan yana ya...
ve ,
sürdürür düşlemeyi
dünya
. .
Düş düşüşle başlıyorsa, düşünülmesi gerekenin uzağına düşülmüştür, o zaman düşleri düşünmenin düşlere ne yararı var, düşe maruz kalındığın da düşün imkanı, düşün kendini imhasıyla gerçeğin boyut kazanması ve mümkünün kazanılması, ki unutuşun dehlizlerinde doğan hatırlamanın taşıdığı uzak, gömüldüğü yere yakın.
Ruhunuzda yıldızlar gizlidir. Olabildiğince yükseğe uzanın. Amaçtan önce düşler gelir. Olabildiğince derin düşlere dalın.
-Pamela Vaull Starr-
düşümden ayrı düştüm epey zamanlar oldu:(
Bir düşün içindeyken uyanmak istemezsin ama küçük bir ses uyandırır seni.
Yeniden kaparsın gözünü, aynı düşü görmek için... ama nafile, ne uyuyabilirsin nede aynı düşü görebilirsin.
Griye çalar nü düşünceler…
Güne doğan güneş misali, ışık saçar ufuktan,
Öyle parlaktır ki göz kamaştırır,
Alabildiğine özgür ve hür,
Hükmeder özüne ve yer bulur semada…
Öğle vaktinde yansır tavandan,
Öyle sıcaktır ki yakar geçer,
Hazlar denizini ısıtır inceden,
Yine de hükmeder özüne ve yer bulur bedende…
İkindi vaktinde katlanılır olur,
Sıcaklık bırakır yerini ılımlılığa,
Renklerde kaybeder canlılığını çalar griye,
Yine de hükmü sürer özünde ve yer bulur yürekte…
Gün batımında terki diyar eder diğer ufuktan,
Öyle mahcup ve narindir ki,
Tüm Çıplaklılığı ile çeker mıknatıs gibi düşleri,
Sadece hükmetmez; sürükler griye çalan nü düşüncelerini…
Mehmet Aydemir 27.08.2014 saat 14:25
düş/erken ölür enkaz altlarında
uzaklarda kalır el/van kokusu
haritadan silinmiş bir ‘hayalet kent’i düşer ajanslar
iri puntolarda kod adı erciş…
Ah ne güzel bir düş kurmak, o düşün içinde yaşamak! ...
insanlar süpürgeleriyle yılbız topluyorlar tavanların köşelerinden
bir bir böcekler düşüyor süpürgelerden örümceklerle
her sallayışta
çamaşır suyu hypo kokusu ürkütürmüş onları
bir daha yuva yapmazlarmış tavana
zibili avuçlarımla toplayarak yürüyorum
silip süpürüyorum zamandan tasarruf ayaklarımla
yabanlığım hayvanlığım oluyor
çamurlu ayaklarımla giriyorum odalara
utanıyorum bu insanların
ben gebeş gibi yatarken evi toplamasından
ocakta yemek taşıyor bir yandan
kaldırmıyorum ocak batıyor
evin odalarında
bir çocuk çorap topu oynuyor
Allah yarattı demiyorum
çocuğun kıçında ateş
Allahım kendimi durduramıyorum
çocuğu mosmor bırakıyorum
anası geliyor ben kaçıyorum
kentin sokaklarında
ilham ilen...
İnsanlar gözleriyle yıldız topluyorlar gökyüzünden
Bir bozkırı büyütüyorlar düşlerinde
Her gece
Yağmur kokulu türküleri olmayan
Bir kentin sokaklarında
Hüznümü avuçlarıma hapsederek yürüyorum
Gecikmiş adımlarla çıkıyorum caddelere
Yabanlığım yalnızlığım oluyor
Utanıyorum bu insanların
Sevda düşleri kurmasından
Gökyüzü taşıyor insanların gözlerinden
Kaldırımlar boyu yıldız akıyor
Kentin sokaklarında
Bir çocuk yıldız topluyor
Şafaksız geceler için
Çocuğun ellerinde bir telaş
Kaldırımlar boyu yokluk akıyor
Kentin sokaklarında
birbirimize düş'dük..
düşlerim, gerçekleştirmek istediklerim..düşten hayatın içine düşsün dediklerim.. oysa ben~'Düşlerimi' gerçekleştirmekten korkuyorum çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim kalmayacak...~
Düş
gözlerini kapadığında orman
koynuna girer bir sarı düşün
bir düşün o çocuk hâlâ orda mı uyur
o şehrin, uzakların şarkısını mı söyler
gözleri derin bir yeşilin yalnızlığı
koyakların buz kokan sesi midir
alır götürür bir başına ırmaklara
sular akar omuzlarından bir düşün..
Halim Yazıcı
'Düş' sözcüğünü ne vakit duysam hep O gelir aklıma
düşlerimin dili yok...
belki sizin düşleriniz ' o gelse...bilmemne olsa ' tarzı olabilir;
ama benim düşlerimin dili yok,gözleri var...
görmek istediğini görüyor sadece...
Eskiden küçük evimizde bizi düşlerdim,
Sen ve ben…
Şimdilerde büyük evler düşlüyorum…
İçinde sen yoksun…
Baktım dolmuyor küçük evlerle
Gitmenle oluşan boşluğun;
Büyük hayaller kuruyorum…
İçinde sen olmayan…
İlk, küçük evimizi anlatayım;
Bu evde büyük olan, zengin olan
Sadece iki yürek…
Ama her şeye yetiyor…
Sarı ışık tam aydınlatmıyor salonu
Ama kasvetli demiyor romantik diyoruz…
Mutfakta azıcık geniş olsa masayı
Değiştirsek diyoruz ama
Aman…Böyle daha şirin diyoruz…
Düşünüyoruz çocuk olsa nasıl sığarız
Belki o zamana borçlar azalır
Daha geniş bir eve taşınırız diyor
Geçiştiriyoruz tasamızı…
Biliyoruz borçların bitmeyeceğini
Ama sevgimizin bitmeyeceğini de
Biliyoruz…
Hayat acımasız…Sen acımasız…
Aşktan vazgeçtim…
Bulmaz beni daha…
Düşlerimden vazgeçtim…
Düşlerimi değiştirdim…
Geleyim büyük evime…
Başta söyleyeyim içinde sen yoksun…
Şimdi saymakla bitmez, her şeyi istediğim gibi
Her şeyi tam;
Ama dedim ya; içinde sen yoksun…
Zengince biri gözüküyor buradan bakınca…
Ama sen değilsin…Kim olduğunu da çıkaramadım…
Kendisi kocam olurmuş…
Bu büyük evde
Mutluluk pek yokmuş ama
Sahte gülüşler varmış…
Salonda bir avize varmış ki sorma…
Güneşten bile parlakmış…
Hani ortam loş değil ya
Belki de sadece bahane
Bu yüzden romantizm de yokmuş…
Bitmesi beklenen borçlar değilmiş…
Sevgiyse bitmesini beklemeden bitmiş…
Her şey tamammış bu büyük evde,
Büyük yürekler hariç…
Ama olsun;
Sahte gülüşler yetermiş
Gerçek yüzleri saklamaya…
Bu küçük kız büyük yüreğiyle
Ne zaman şehirden uzak
Düşlere yakın
Bir yerlerden geçse
Yol kenarındaki küçük
Ama şirin evleri gördükçe
Bu küçük düşünü düşlermiş…
Ama karar vermiş küçük kız,
Büyük evler düşleyeceğine…
Madem başka hayaller uğruna
Yalnız bırakmış onu giden;
Küsmüş düşlerine de
Gidene de…
cga
'düş-müş'
gözümde/gözümden
bir bitişe söz veremem..
güzel bir 'düş' tün.
derken:
gözümden düştün.......
düşümde bir düş düştü...
bekledik düşümüzle
düşümüzle koyun koyuna
surrealistler tarafından kuramlaştırılıp karşı-sanata dahil edilen en köklü 'çalışmalardan' biri. öyle ki hareketin önderi andré breton, uyuduğu odanın kapısına 'sessiz olun, şair çalışıyor' uyarısını yapıştırmayı gelenek haline getirmişti.
Düşte gör
Hayalde gör
Hayalde gör düşte gör
Düşenin dosti olmaz
İnanmazsan düşte gör
dilemekle ilgilidir
Ben
Bir
Düş..
Sende
Kalan
Bir
Gülüş..
ZuZu
iyi ki bu düştesin
her sabah ışıyan güneştesin
iyi ki yoksuluz bulutlar gibi
soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi
/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
dönüşen ve değişen DÜŞ resimleridir yaşamak...
gelecek için güzellikleri sıraya koyup onu yaşamak
Yaşamak istediğimiz her an için bir an'lık dalıp gitmektir.İşte o AN düş'ümüz bilinçaltımıza düşer.
Ve zamanı geldiğinde düşler gerçeğe dönüşür.
lütfen düş kurarken çok dikkatli olun..Çünkü o düşü yine siz yaşayacaksınız..
Bunun için gerekirse Pollyannacılık oynayın.
Siz yine de dikkat edin, renkli, neşeli, pozitif, mutlu,sıcak, şöyle havalı mı havalı bir düşünüz olsun :))
Düşle hadi
Bir elinde taş
Diğer elinde umut
olan çocuğu......
düş
----------
I
Bir genç adamla bir genç kadın varmış. Bir uçak yolculuğunda tanışmışlar. Yanyanaymış yerleri. Kadın ürkmemiş adamdan, adam korkmamış kadından. Beraber dışarı bakmışlar. Kadın parmağıyla işaret etmiş, gülmüşler. Kadın gülünce, gözlerinde kaybolmuş adam. Bir şiir çıkarmış çantasından kadın. Beyaz kağıda kendi el yazısıyla yazmış o sabah. Güneşin doğuşunu balkonundan seyredermiş hep. Uyanırmış, gözlerini ovarmış serinlikte. Balkona çıkar, bir bardak kahve alır, düşünürmüş. Şiir okurmuş. Hüzünlenirmiş. Yine bu sabah böyleyken, hazırladığı çantalar onu bekliyorken yazmış şiiri, çıkarmış adama vermiş. Adam şiiri okumuş, gülümsemiş kadına. Kadın da ona gülümsemiş. Kadının yüzünde ilkokul sevinçlerini görmüş adam. Yanağından yansıyan güneş ışığını sevmiş. El ele tutuşmuşlar. Kadın adamın göğsüne yaslanmış. Arasıra adamın bilmediği bir şarkı mırıldanmış başka bir dilde. En güzel yerlerinde dönüp adama gülümsemiş. 'Rüyalarından geldim ben senin'.
II
yeni evli bir çift varmış. beraber bir hayat kurmuşlar. mutluymuşlar. kadın sabah işe yolcu edermiş adamı. adam hergün öpermiş karısını çıkarken. gün boyu görüşmezlermiş başka. adam akşam eve geldiğinde ama kadın kapıyı açmazmış bazen. adam merakla girermiş içeri. odaları ararmış. karısını bulurmuş evin bir köşesinde. güzelim yüzü kızarmış ağlamaktan, kıvrılmış dizlerini karnına çekip oturmuş. kazağının kolları avuçlarında, elleri gözlerinin önünde. adam yaklaşınca yanına, başını kaldırır buğulu gözleriyle, çok özledim seni, dermiş, nerdesin? sarılırlarmış, iyileşirmiş kadın.
III
duyduklarımı senin kulaklarına fısıldasaydım geceleri, gülüşünün ve gözyaşının o sıcaklığında yıkasaydın beni. ellerini dudaklarıma koyup ağladığın olsaydı. Saçların. Bir benimle yatışsaydın, delirseydin de. öyle çok özledim ki seni. cennetim olurdun ellerimde.
Alıntıdır.
Not:çok hoşuma gittiği için paylaşmak istedim.hani mevsim de 'sonbahar'dan yana ya...