Bugün 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık günü . Bugünün anlamına dair değinmek istediğim hamilelikte yapılan ikili üçlü testler. Bu testlerin sonuçlarına göre down sendromu olabileceginin belirtilerek ,hamileliği sonlandırma talepleri ,amniyosentez yaptirttirma talepleri hatta öyle ki böyle çocuklardan bahsedip hamilenin psikolojisini bozdutturma ,istemiyerekte olsa bebeği aldırma yani öldürme durumlarıyla karşılaşılmaktadır. Sadece 46 kromozomlu olanlar ,yaşama hakkına sahiptir. Sizden tek farkı bir kromozonun fazla olması . Bu özür değil ,farkindaliktir . Çünkü Can da Özür olmaz.
Bugün 21 Mart Down Sendromu farkındalık günü . Hamilelikte yaptırılan 2'li 3'lu testlerin sonucuna göre ,doktorlarimizin down sendromlu olabilir isterseniz sonlandiralim dediği , amniyosentezin nerdeyse 5 hamileden 1ine uygulanıyor şekline dönüştürülmesi halleri gelmekte. Bir can düşünün sizden sadece bir kromozom fazla. Tek farkı sizin gibi olmaması . Yaşama hakkı sadece 46 kromozumlara tanınmış değildir ! Ve CAN DA ÖZÜR OLMAZ.
Elma da armut da dalda yetişiyor diye birbirine karıştırmışsın. Kadın üzerinden verilen örneğe cevap elbette yine kadın üzerinden verilir. Toplumun sadece çocuk yetiştirme konusunda değil, bilakis bir çok konuda ne denli cahil olduğu aşikar, ancak bu durum bebekleri öldürtme yetkisi verilerek düzeltilmez. Bu sorun ancak eğitim verilerek, sosyal yapıyı inşa ederek ve maddi destek sağlanarak düzeltilebilir. Bu konu başka bir bir başlık açılarak uzunca tartışılabilir, hatta topluma bilinç ve duyarlılık kazandırmak adına tartışılmalıdır da. Kısaca şu kadarını söylemek isterim ki; anne-baba adaylarına sahip olacakları bebeğin herhangi bir farklılıkla dünyaya gelebileceği söylediğinde, onları bekleyen zorlukların yanısıra alabilecekleri destek alabilecekleri imkanlardan da bahsedilmeli. Ve farklı bir bebeğe sahip olmanın utanılacak bir şey olmadığı yönünde hem toplum, hem de adaylar bilinçlendirilse, bir çok anne-baba bebeğini öldürtmeyi hiç aklına getirmeyecektir. Destek ve eğitim sağlamak konusunda devlet birinci sorumludur. Devletin sorumsuz ve duyarsızlığı, her zamanki gibi masumların canını kaybetmesine sebep oluyor. Şu da unutulmamalıdır ki, zorluklardan kaçınmak için bebeğini aldırmaya karar veren kadınların hayatı, bu kararlarından sonra da kolay olmayacaktır. Vicdan denen mekanizma ölünceye dek karar sahiplerine azap çektirecektir . Babalar mı? Ataerkilliği üzerinden atamamış toplumun yetiştirdiği erkeğe bir şey olmaz, olan yine kadına olur, çilesini de, azabını da her zamanki gibi tek başına çeker.
Liyakatsız ebeveynler sayısı hakkında tartışacak olursak, milletin büyük kısmını kısırlaştırtmak gerekebilir.
Son olarak: " Allah kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez" (2/286
Tıp ve hukuk insanı yaşatmak ve korumak için olmalı, ezmek, yok etmek için değil! Ve evet canilere, caniliğe ve onları savunanlara asla tahammülüm olmadığı gibi, insanlık adına saygı da duymuyorum.. Kişilik hakkı demişken; hukukta anne karnındaki bebeğin miras hakkı bile baki iken, yaşama hakkını engellemek kimin haddine?! Ve tıbbın tanıdığı süreyi kim neye göre belirliyor biliyor musun?! Hadi diyelim bebeğin genetiğindeki farklılık doğduktan sonra farkedildi, o zaman ne olacak?! Sipariş ettiğim çocuk bu değildi çöpe atabilirsiniz mi denebilecek?! Ya da sağlıklı doğup sonradan bedensel ve zihinsel rahatsızlananların ailesi Hitler gibi cocuğunu gaz odasina mı gönderecek?! Peki çocuğunu gizli doğurup sonra da öldürüp çöpe atan kadınlar neden kınanır ve hukuk tarafından kişilik hakkı denilmez de bilakis katil olarak yargılanır ve anne karnındaki çocuğun katilleri neden serbest kalır?! Vesaire, vesaire, vesaire.. Pandoranın kutusunu açmamak lazım!
tum haklari tekellerinde sanip dokunuldugunda avaz avaz mazlumuz diye yeri göğü inletenler hukukun ve tibbin öngördüğü süre içinde ki bi hakki bile hakaretle anlatabiliyorlar... kisisel haklarin ne anlama geldiğini öğrenebilmeniz icin o karanlık kafalarinizda daha çok değirmen taşı dönmesi lazım
Genetik bozukluk değil, farklılıktır. Özürlü değil, özel insanlardır.
Bozukluk deyip yaşama hakkı tanımayanlara sesleniyorum: senin gibi bir vicdan, ahlak ve merhametsizlere bile yaşama hakkı verilmişken, sen kim oluyorsun da yaşama hakkında özürlü düşüncelerini dayatıyorsun?! Bu ne küstahlık, had bilmemezliktir?!
Bir çocuk doğurmama hakkın var elbette, ancak bu onun rahme düşmesinden öncedir. ...
bu bır hastalık degıl genetık bozukluktur ayrıca buna sonradan maruz kalma dıye bısey yokktur zaten anne karnında ortaya cıkar genelde 35 yas ustu gebelıklerde gorulur
bi arkadaşla kızılay civarında dolanıyorum.işbankasının tam karşısında bi cafe vardı..orda toplanıyorlarmış bu hastalığa maruz kalan arkadaşlar. tuhafıma gitti.ne lan bu.hani bi dayanışma duygusu vardır ya toplumlarda..kanserliler şurda toplanır..şizofrenler burda toplanır..heralde kendilerini iyi hissetmek için gidiyolardır.bir ben değilim bu illete yakalanan abi bak daha da berbatları var diye....
Down Sendrom'lu çocuğun vücudunda hücrelerinin 46 yerine fazladan bir kromozoma, yani 47 kromozoma sahip olması durumudur.Down Sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılıktır. Down sendromlu bir çocuğun fiziksel görünümü diğer çocuklardan farklıdır.Down Sendromunun kaynağı anne-baba değildir ve hamilelik öncesi veya sırası olan hiç bir şey çocuğun Down Sendromlu doğmasına yol açmaz.Dünyanın her yerinde ve tüm insan ırklarında Down Sendromu mevcuttur ve zamanla ortaya çıkan bir durum değildir.Son yıllarda yapılan çalışmalar kromozom bölünmezliğinin yalnızca anne yumurtasından değil baba sperminden de kaynaklanabileceğini göstermiştir....
Mayoz bölünme sırasında ayrılamama olayıyla meydana gelen kromozom bozukluğu. Ancak bunun da dereceleri var, çok yaşayamadıkları ile ilgili birşey duymadım ancak 2 yıllık üniversite bitirenlerini duydum.
down sendromlu hastalar pek fazla yasamiyorlarmis. genellikle yuz ifadeleri birbirlerine benzer, bir gazetedeki haberde annesi oglu icin'onlar cennet cocuklari...oglum bazen montunu basina kadar cekiyor, ona o sekilde bakilmasini istemiyor' diyordu... cennet cocuklari, belki de yuz ifadeleri o yuzden birbirlerine benziyor. Allah onlara yardim etsin, sabir versin
Bugün 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık günü .
Bugünün anlamına dair değinmek istediğim hamilelikte yapılan ikili üçlü testler. Bu testlerin sonuçlarına göre down sendromu olabileceginin belirtilerek ,hamileliği sonlandırma talepleri ,amniyosentez yaptirttirma talepleri hatta öyle ki böyle çocuklardan bahsedip hamilenin psikolojisini bozdutturma ,istemiyerekte olsa bebeği aldırma yani öldürme durumlarıyla karşılaşılmaktadır.
Sadece 46 kromozomlu olanlar ,yaşama hakkına sahiptir.
Sizden tek farkı bir kromozonun fazla olması .
Bu özür değil ,farkindaliktir . Çünkü Can da Özür olmaz.
Bugün 21 Mart Down Sendromu farkındalık günü .
Hamilelikte yaptırılan 2'li 3'lu testlerin sonucuna göre ,doktorlarimizin down sendromlu olabilir isterseniz sonlandiralim dediği , amniyosentezin nerdeyse 5 hamileden 1ine uygulanıyor şekline dönüştürülmesi halleri gelmekte.
Bir can düşünün sizden sadece bir kromozom fazla. Tek farkı sizin gibi olmaması .
Yaşama hakkı sadece 46 kromozumlara tanınmış değildir !
Ve CAN DA ÖZÜR OLMAZ.
Gerçek dostlar kromozom saymaz. Çünkü Down sendromu 1 eksiklik değil 1 fazlalıktır.
Elma da armut da dalda yetişiyor diye birbirine karıştırmışsın.
Kadın üzerinden verilen örneğe cevap elbette yine kadın üzerinden verilir.
Toplumun sadece çocuk yetiştirme konusunda değil, bilakis bir çok konuda ne denli cahil olduğu aşikar, ancak bu durum bebekleri öldürtme yetkisi verilerek düzeltilmez. Bu sorun ancak eğitim verilerek, sosyal yapıyı inşa ederek ve maddi destek sağlanarak düzeltilebilir. Bu konu başka bir bir başlık açılarak uzunca tartışılabilir, hatta topluma bilinç ve duyarlılık kazandırmak adına tartışılmalıdır da. Kısaca şu kadarını söylemek isterim ki; anne-baba adaylarına sahip olacakları bebeğin herhangi bir farklılıkla dünyaya gelebileceği söylediğinde, onları bekleyen zorlukların yanısıra alabilecekleri destek alabilecekleri imkanlardan da bahsedilmeli. Ve farklı bir bebeğe sahip olmanın utanılacak bir şey olmadığı yönünde hem toplum, hem de adaylar bilinçlendirilse, bir çok anne-baba bebeğini öldürtmeyi hiç aklına getirmeyecektir. Destek ve eğitim sağlamak konusunda devlet birinci sorumludur. Devletin sorumsuz ve duyarsızlığı, her zamanki gibi masumların canını kaybetmesine sebep oluyor.
Şu da unutulmamalıdır ki, zorluklardan kaçınmak için bebeğini aldırmaya karar veren kadınların hayatı, bu kararlarından sonra da kolay olmayacaktır. Vicdan denen mekanizma ölünceye dek karar sahiplerine azap çektirecektir . Babalar mı? Ataerkilliği üzerinden atamamış toplumun yetiştirdiği erkeğe bir şey olmaz, olan yine kadına olur, çilesini de, azabını da her zamanki gibi tek başına çeker.
Liyakatsız ebeveynler sayısı hakkında tartışacak olursak, milletin büyük kısmını kısırlaştırtmak gerekebilir.
Son olarak: " Allah kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez" (2/286
Tıp ve hukuk insanı yaşatmak ve korumak için olmalı, ezmek, yok etmek için değil!
Ve evet canilere, caniliğe ve onları savunanlara asla tahammülüm olmadığı gibi, insanlık adına saygı da duymuyorum.. Kişilik hakkı demişken; hukukta anne karnındaki bebeğin miras hakkı bile baki iken, yaşama hakkını engellemek kimin haddine?! Ve tıbbın tanıdığı süreyi kim neye göre belirliyor biliyor musun?! Hadi diyelim bebeğin genetiğindeki farklılık doğduktan sonra farkedildi, o zaman ne olacak?! Sipariş ettiğim çocuk bu değildi çöpe atabilirsiniz mi denebilecek?! Ya da sağlıklı doğup sonradan bedensel ve zihinsel rahatsızlananların ailesi Hitler gibi cocuğunu gaz odasina mı gönderecek?! Peki çocuğunu gizli doğurup sonra da öldürüp çöpe atan kadınlar neden kınanır ve hukuk tarafından kişilik hakkı denilmez de bilakis katil olarak yargılanır ve anne karnındaki çocuğun katilleri neden serbest kalır?! Vesaire, vesaire, vesaire.. Pandoranın kutusunu açmamak lazım!
Bazen anlamsız gelir yaptıkları ama onun dünyasını bilmiş olsan aslında yaptıkları ne kadar da anlam ifade eder.
tum haklari tekellerinde sanip dokunuldugunda avaz avaz mazlumuz diye yeri göğü inletenler hukukun ve tibbin öngördüğü süre içinde ki bi hakki bile hakaretle anlatabiliyorlar... kisisel haklarin ne anlama geldiğini öğrenebilmeniz icin o karanlık kafalarinizda daha çok değirmen taşı dönmesi lazım
Bunca kötülük ve günahlara rağmen bu dünyada hala nefes alabiliyorsak, belkide bu masumların hürmetinedir...
Genetik bozukluk değil, farklılıktır.
Özürlü değil, özel insanlardır.
Bozukluk deyip yaşama hakkı tanımayanlara sesleniyorum: senin gibi bir vicdan, ahlak ve merhametsizlere bile yaşama hakkı verilmişken, sen kim oluyorsun da yaşama hakkında özürlü düşüncelerini dayatıyorsun?! Bu ne küstahlık, had bilmemezliktir?!
Bir çocuk doğurmama hakkın var elbette, ancak bu onun rahme düşmesinden öncedir.
...
hukukun ve tibbin uygun gördüğü zaman dilimi icinde kürtaj her kadinin hakki, bakmak istemediği bir çocuğa dogurmak ve bakmak zorunda değil
bu bır hastalık degıl genetık bozukluktur ayrıca buna sonradan maruz kalma dıye bısey yokktur zaten anne karnında ortaya cıkar genelde 35 yas ustu gebelıklerde gorulur
3'lü testlerin gerekliliğini çağrıştıran terim...
bi arkadaşla kızılay civarında dolanıyorum.işbankasının tam karşısında bi cafe vardı..orda toplanıyorlarmış bu hastalığa maruz kalan arkadaşlar.
tuhafıma gitti.ne lan bu.hani bi dayanışma duygusu vardır ya toplumlarda..kanserliler şurda toplanır..şizofrenler burda toplanır..heralde kendilerini iyi hissetmek için gidiyolardır.bir ben değilim bu illete yakalanan abi bak daha da berbatları var diye....
zor bi olay.
Down Sendrom'lu çocuğun vücudunda hücrelerinin 46 yerine fazladan bir kromozoma, yani 47 kromozoma sahip olması durumudur.Down Sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılıktır. Down sendromlu bir çocuğun fiziksel görünümü diğer çocuklardan farklıdır.Down Sendromunun kaynağı anne-baba değildir ve hamilelik öncesi veya sırası olan hiç bir şey çocuğun Down Sendromlu doğmasına yol açmaz.Dünyanın her yerinde ve tüm insan ırklarında Down Sendromu mevcuttur ve zamanla ortaya çıkan bir durum değildir.Son yıllarda yapılan çalışmalar kromozom bölünmezliğinin yalnızca anne yumurtasından değil baba sperminden de kaynaklanabileceğini göstermiştir....
Mayoz bölünme sırasında ayrılamama olayıyla meydana gelen kromozom bozukluğu.
Ancak bunun da dereceleri var, çok yaşayamadıkları ile ilgili birşey duymadım ancak 2 yıllık üniversite bitirenlerini duydum.
down sendromlu hastalar pek fazla yasamiyorlarmis.
genellikle yuz ifadeleri birbirlerine benzer, bir gazetedeki haberde annesi oglu icin'onlar cennet cocuklari...oglum bazen montunu basina kadar cekiyor, ona o sekilde bakilmasini istemiyor' diyordu...
cennet cocuklari, belki de yuz ifadeleri o yuzden birbirlerine benziyor.
Allah onlara yardim etsin, sabir versin
normal insanda 46 kromozom varken down sendromlu doğan bebeklerde 47olur bu sayı. 35 yaşın üstünde hamile kalan kadınlarda risk artar.
efendim down sendromu trizomi21 dediğimiz tıbbi vukuat sonucu cereyan eden,zihinsel ve bedensel gelişim geriliğidir vesselam...