efenim burdan eyyi bir aforizma çıkar idi fekat havamız yerinde olmadığından uğraşmayalım... boş düşün dolu konuş adam sansınlar... zira öyle dolu dolu düşünen bir insana tesadüf etseydim gözlerim dolu dolu olurdu öldükten sonra gözüm arkada kalacak ulen... hey hat ilen... maalesef ilen...
manifestomun onuncu maddesinin yedeği olabilir bu. (oyun) yaratıcılığım başıboş kalsın için not etmiyorum bunu ama. (aklımda) ben daha çarpıcı bir madde bulurum. (mutlaka)
düşünecmize bir hacim ve bir istikamet vermeye çalışıyoruz bu doğrudur...ama söze, suhene veremedik bunu...bir insan hep boş konuşur mu? ve hep çok? bunu yapan biri var...aciz ü hakir ü fakir ben
Hem düşün dur, kendini ye, psikoloji msikoloji kalmasın, hem de konuşunca boş.. tıntın! .. Yok yav, ağızdan boş şeyler çıkıyosa kesin dolu düşündüğünü zanneden bir boşdüşünürdür bu kişilik..
Dervişin fikri neyse zikri de odur.. du... eskiden... ama...? ? ? ?
etrafındakiler aynı merdivenin farklı basamağında duruyorsa ve senin görebildiğin manzarayı müşahade edemiyorsa,o manzarayı ne kadar tarif etsen az...görmeden bilemiyecekler... ancak yinede 'boş' konuşmamak gerek...
Bir ölçü tutturamadan yaşayışımızın en güzel kanıtıydı belki, ölçüsüzce ve biçip tartmadan konuşmalarımız. En acısı, nereden geldiğini hesaba katmadığımız sözlerimizdir aslında. Sırtını sapasağlam duvara yasladığımızı zannettiğimiz harfler yığını tamamen desteksiz durmaktadır. Ve bu kuru laflar yeri gelir en körpe umutları, yeri gelir yeni filizlenmiş başakları çiğner geçer. Çiğneyen habersiz, yaptığının doğruluğuna inanmakta ve başını neredeyse göğe değecek kadar kaldırmakta... 'İnsanlar böyledir.' dedirtir.zihinlere, zamanın birinde okunan bir kitabın ismi ve hayatın ta kendisi olarak...
Neydi bizleri böylesi hesapsız bir kıyımın içine iten? Asırlar öncesinin lâle motiflerini yüreğimize dokuyamayışımız mı? Yıkan sözler, hesap bilmeyen gözler, çabucak silinip giden izler... Kuru toprağa basmakla, yahut çimenlerde koşmakla iz bırakılmaz. Atlamak lazım çamurlara, vererek bütün manevi ağırlığı ayaklara... Bir de elleri uzatarak arkada kim varsa...Sarılmak lazım elleriyle beraber yüreğini uzatanlara.
...ki kabul göresin
efenim burdan eyyi bir aforizma çıkar idi fekat havamız yerinde olmadığından uğraşmayalım...
boş düşün dolu konuş adam sansınlar...
zira öyle dolu dolu düşünen bir insana tesadüf etseydim gözlerim dolu dolu olurdu
öldükten sonra gözüm arkada kalacak ulen...
hey hat ilen...
maalesef ilen...
manifestomun onuncu maddesinin yedeği olabilir bu. (oyun)
yaratıcılığım başıboş kalsın için not etmiyorum bunu ama. (aklımda)
ben daha çarpıcı bir madde bulurum. (mutlaka)
düşünecmize bir hacim ve bir istikamet vermeye çalışıyoruz bu doğrudur...ama söze, suhene veremedik bunu...bir insan hep boş konuşur mu? ve hep çok? bunu yapan biri var...aciz ü hakir ü fakir ben
aptal sarışını oynaman gerekiyorsa eğer...
Nasıl yaa?
Hem düşün dur, kendini ye, psikoloji msikoloji kalmasın, hem de konuşunca boş.. tıntın! .. Yok yav, ağızdan boş şeyler çıkıyosa kesin dolu düşündüğünü zanneden bir boşdüşünürdür bu kişilik..
Dervişin fikri neyse zikri de odur.. du... eskiden... ama...? ? ? ?
Nokta.
etrafındakiler aynı merdivenin farklı basamağında duruyorsa ve senin görebildiğin manzarayı müşahade edemiyorsa,o manzarayı ne kadar tarif etsen az...görmeden bilemiyecekler...
ancak yinede 'boş' konuşmamak gerek...
'ya hayr konuş ya sus'...
'dilin zekatı hayr konuşmak' demişler...boşa dememişler...
hıhııı..dolu düşünüyorum ama ifade edemiyorumm..napiiimmm yaniii..alla alaaa yaww! !
Bir ölçü tutturamadan yaşayışımızın en güzel kanıtıydı belki, ölçüsüzce ve biçip tartmadan konuşmalarımız.
En acısı, nereden geldiğini hesaba katmadığımız sözlerimizdir aslında. Sırtını sapasağlam duvara yasladığımızı zannettiğimiz harfler yığını tamamen desteksiz durmaktadır. Ve bu kuru laflar yeri gelir en körpe umutları, yeri gelir yeni filizlenmiş başakları çiğner geçer.
Çiğneyen habersiz, yaptığının doğruluğuna inanmakta ve başını neredeyse göğe değecek kadar kaldırmakta... 'İnsanlar böyledir.' dedirtir.zihinlere, zamanın birinde okunan bir kitabın ismi ve hayatın ta kendisi olarak...
Neydi bizleri böylesi hesapsız bir kıyımın içine iten? Asırlar öncesinin lâle motiflerini yüreğimize dokuyamayışımız mı? Yıkan sözler, hesap bilmeyen gözler, çabucak silinip giden izler... Kuru toprağa basmakla, yahut çimenlerde koşmakla iz bırakılmaz. Atlamak lazım çamurlara, vererek bütün manevi ağırlığı ayaklara... Bir de elleri uzatarak arkada kim varsa...Sarılmak lazım elleriyle beraber yüreğini uzatanlara.
Alıntı
Boş düşün dolu konuş
düşündüğünüde heba et...
düşünebilsek dolu konuşabilmiş olsak bile boş hiç yoktan iyidir düşünüyorum o halde varım der
oyun atölyesinin sergilediği ve benim azimle gidemediğim oyun:(( noluur ama noooluuurrrrr bi daha oynayın, valla özrüm çoookkk büyüktü :((((