Diriliş; koptuğumuz, uzaklaştığımız kavramları yeniden asli anlamlarına döndürme gayretidir. Çünkü Sezai Karakoç'a göre, İslam medeniyeti, aynı zamanda bir düşünce medeniyetidir. Dahası düşüncede diriliş olmaksızın inançta diriliş gelişemez. İnanışta diriliş olmaksızın da duyuşta, duyarlıkta, yani sanat ve edebiyatta diriliş başlayamaz. Vahyin gerçekliğinden doğan bu düşüncenin anlatılabilmesi, aktarılabilmesi için evvelemirde sözcükler asli anlamlarına döndürülmelidir. Bu yapılmadan ortak referanslar sistemi olarak da tanımlayabileceğimiz medeniyetin hayat bulma şansı yoktur.
ULUSTAN MİLLETE DOĞRU
Diriliş'i gerçekleştirebilmek için Karakoç, medeniyetlerin yaslandığı / beslendiği temel dayanakları yeniden tanımlar. Örneğin tarih anlayışımızı baştan aşağı değiştirerek, başlangıcı alır Hz. Adem'e götürür ve insanlık tarihini peygamberler tarihiyle telif etmeye çalışır. Milleti, 'nation'un dar kalıplarından kurtararak, daha çok dini bir ortak paydayla tanımlar: Millet, bir medeniyetin, İslam medeniyetinin toplumudur. Görüldüğü gibi milleti ırkî esaslarla değil de medeniyetle ifade eder. Ve ekler: Bu medeniyet nerelerdeyse, orda bir millet vardır. İslam medeniyeti mensuplarının hepsi bir halktır ve bir millettir. Karakoç buna, İslam milleti der. Milletten, ulus yaratma çabası olan modernleşme projesine karşı; Sezai Karakoç'un önerdiği Diriliş Düşüncesindeki; ulustan millete doğru genişleme, doğal sınırlarını kuşatma, bir olma, beraber olma fikri özünde, İslam medeniyetin doğduğu, beslendiği Vahdaniyet ilkesinin de gereğidir.
nefsi arzu ve isteklerin doğrultusunda yaşayıp birilerine zarar vermek...sonunda hatasını telafi etmek.......etmek için gayret etmek......ruhun güzelliklerinin dirilmesi
' Fakat artık bizde inanç kalmamıştı/r.Mihr-i vefâdan bahsedeni belki nezaket uğruna dinleriz, belki de biraz içimizi çekeriz; vaktiyle bu sözler gözümüzü yaşartan en güzel rüyâ olmuştu.Rikkat ve esefe benzer esirî rüzgârların bizi yalayıp geçtiğini duyarız, ama artık bir şeylere bel bağlayamaz olmuşuzdur.
Bana ' Seninle daima beraberdim, bundan sonra da beraberim' dediği zaman, ummadığı bir hediye vâdine uğrayan çocuk gibi gözlerimi açtım.
-Sahi mi?
diye saf ve fevrî bir hareket yaptım.Sanki ileri atılmak, karşıdan gösterilen bu parlak şeyi çabucak kapmak, koynuma saklamak ister gibi...
O, pencereden bahçeye bakarak teyid yollu başını salladı
Metafizik anlamda diriliş, “basübadelmevt”, ölümden sonra kalkış demektir.
Dirilişin ikinci bir anlamı, insanoğlu’nun kendi gerçek benini bulmasıdır.
“Diriliş insanı, bir fantezi, bir lüks, ya da bir hayal değil, insanlığın çıktığı yörüngeye oturması için beklenen hakikatçi insan prototipidir”.(Karakoç, Gün Saati, s.92) .
Allah, rüzgarları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir toprağa sürer ve onunla ölümünden sonra yer yüzünü diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.
Diriliş; koptuğumuz, uzaklaştığımız kavramları yeniden asli anlamlarına döndürme gayretidir. Çünkü Sezai Karakoç'a göre, İslam medeniyeti, aynı zamanda bir düşünce medeniyetidir. Dahası düşüncede diriliş olmaksızın inançta diriliş gelişemez. İnanışta diriliş olmaksızın da duyuşta, duyarlıkta, yani sanat ve edebiyatta diriliş başlayamaz. Vahyin gerçekliğinden doğan bu düşüncenin anlatılabilmesi, aktarılabilmesi için evvelemirde sözcükler asli anlamlarına döndürülmelidir. Bu yapılmadan ortak referanslar sistemi olarak da tanımlayabileceğimiz medeniyetin hayat bulma şansı yoktur.
ULUSTAN MİLLETE DOĞRU
Diriliş'i gerçekleştirebilmek için Karakoç, medeniyetlerin yaslandığı / beslendiği temel dayanakları yeniden tanımlar. Örneğin tarih anlayışımızı baştan aşağı değiştirerek, başlangıcı alır Hz. Adem'e götürür ve insanlık tarihini peygamberler tarihiyle telif etmeye çalışır. Milleti, 'nation'un dar kalıplarından kurtararak, daha çok dini bir ortak paydayla tanımlar: Millet, bir medeniyetin, İslam medeniyetinin toplumudur. Görüldüğü gibi milleti ırkî esaslarla değil de medeniyetle ifade eder. Ve ekler: Bu medeniyet nerelerdeyse, orda bir millet vardır. İslam medeniyeti mensuplarının hepsi bir halktır ve bir millettir. Karakoç buna, İslam milleti der. Milletten, ulus yaratma çabası olan modernleşme projesine karşı; Sezai Karakoç'un önerdiği Diriliş Düşüncesindeki; ulustan millete doğru genişleme, doğal sınırlarını kuşatma, bir olma, beraber olma fikri özünde, İslam medeniyetin doğduğu, beslendiği Vahdaniyet ilkesinin de gereğidir.
nefsi arzu ve isteklerin doğrultusunda yaşayıp birilerine zarar vermek...sonunda hatasını telafi etmek.......etmek için gayret etmek......ruhun güzelliklerinin dirilmesi
.
' Fakat artık bizde inanç kalmamıştı/r.Mihr-i vefâdan bahsedeni belki nezaket uğruna dinleriz, belki de biraz içimizi çekeriz; vaktiyle bu sözler gözümüzü yaşartan en güzel rüyâ olmuştu.Rikkat ve esefe benzer esirî rüzgârların bizi yalayıp geçtiğini duyarız, ama artık bir şeylere bel bağlayamaz olmuşuzdur.
Bana ' Seninle daima beraberdim, bundan sonra da beraberim' dediği zaman, ummadığı bir hediye vâdine uğrayan çocuk gibi gözlerimi açtım.
-Sahi mi?
diye saf ve fevrî bir hareket yaptım.Sanki ileri atılmak, karşıdan gösterilen bu parlak şeyi çabucak kapmak, koynuma saklamak ister gibi...
O, pencereden bahçeye bakarak teyid yollu başını salladı
-Yaaa... sahi sahi'
dedi.' S'den...
.
Dirilişe, “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir” kutlu ilkesi kılavuzluk eder.
Metafizik anlamda diriliş, “basübadelmevt”, ölümden sonra kalkış demektir.
Dirilişin ikinci bir anlamı, insanoğlu’nun kendi gerçek benini bulmasıdır.
“Diriliş insanı, bir fantezi, bir lüks, ya da bir hayal değil, insanlığın çıktığı yörüngeye oturması için beklenen hakikatçi insan prototipidir”.(Karakoç, Gün Saati, s.92) .
“Evrim günlük sularla
Devrim irinle kanla
Bizse dirilişi gözlüyoruz
Bengisu bengisu kayna ve çağla”
Hızırla Kırk Saat/ Sezai Karakoç
Allah, rüzgarları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir toprağa sürer ve onunla ölümünden sonra yer yüzünü diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.
fatır süresi/9
harika dehşet süper bi kitap okuyun
ANASTASİS...