Kültür Sanat Edebiyat Şiir

derin dünya devleti sizce ne demek, derin dünya devleti size neyi çağrıştırıyor?

derin dünya devleti terimi Ebubekir Korucu tarafından tarihinde eklendi

  • Ali Kurt
    Ali Kurt

    derin dünya devleti rockefeller ve rothscihld aileleridir.

  • Ali Kurt
    Ali Kurt

    derin dünya devleti rockefeller ve rothscihld aileleridir.

  • F
    F

    bakınız: illuminati, bilderberg, cia, mossad, m.emin değer, siyonizm, masonluk...

  • F
    F

    yazar Atilla Akar’la 'Derin Dünya Devleti' kitabıyla ilgili yapılan röportaj:

    Gazeteci-yazar Atilla Akar’la; “Derin Dünya örgütleri”nin yapılarını, dünya üzerinde yapmak istediklerini, plan ve hedeflerini konuştuk. Atilla Akar, genç yaşına rağmen 7 kitaba imza atmış bir isim. Son iki kitabının konusu ise “Derin Dünya Örgütleri”... Akar, kendisine “komplo teorisyeni” denilmesinden hiç gocunmuyor. Hatta bu tabirin belli çevrelerce maksatlı olarak kötü gösterildiğini belirterek, “Komplo ifadesine iade-i itibar istiyorum” diyor.

    Sebebini ise “Dünya bazı organizasyonlarca bir virüs gibi sarılmış. Derin güçler, nasıl ki komplo kurup dünyayı yönlendiriyorlarsa, bunların planlarını ve hesaplarını kamuoyuna anlatan birileri de olmalıdır” diye açıklıyor. Amerika’nın Irak’ı istilâ etmek için düğmeye baştığı dönemde görüştüğümüz Akar, Irak Savaşı’nın da söz konusu örgütlerin yönlendirmesiyle ABD tarafından yapıldığını ifade ediyor. İşte Akar’ın “Birileri Armagedon istiyor” diyerek dikkat çektiği tehlike...
    - Atilla Bey, ne zamandan beri komplo teorileriyle ilgilenmeye ve kitap yazmaya başladınız?
    - 11 Eylül saldırısıyla birlikte “Global Komplo” ya da “Global Derin Devlet” organizasyonlarıyla yakından ilgilenmeye başladım. Diğer bir tabirle bende jeton 11 Eylül saldırısıyla düştü diyebilirim. Ama tabii ki kişisel bir altyapım, birikimim ve merakım vardı ki; bunu kendimce analiz edebilecek bir noktaya, seviyeye geldim. 11 Eylül olduğunda ve bütün televizyonlar kulelere çarpan uçak görüntüleriyle yayın yapmaya başladığı andan itibaren, daha ortada hiçbir veri yok iken ‘Bu ancak bir komplo olabilir’ dedim.
    - Ondan sonra neler yaptınız?
    - Jetonun düşmesiyle birlikte ister istemez araştırmaya, incelemeye ve bu yönde daha derinlemesine bilgi sahibi olmaya çalıştım. Sonunda da “global komploları” irdeleyen iki kitap yazdım. Bunlardan ilki “Kıyamet Komplosu”, diğeri ise “Derin Dünya Devleti” Birinci kitabımda Dünya Ticaret Merkezi’nin global amaçlı bir komplo sonucu yerle bir edildiğini, uçakların içinde “terörist” olmadığını ve söz konusu uçakların uzaktan kumanda teknolojisiyle kontrol edilerek binalara çarptırıldığını yazdım. İkincisinde ise “Derin Dünya örgütleri”nin yapısı, üyeleri ve dünyaya etkilerini kaleme almaya çalıştım.
    - Tapınak Şövalyeleri ile bugünün en etkin örgütleri olan Dış İlişkiler Konseyi CFR (Council of Foreign Relations) , Bilderberg arasında bir bağlantı mı var?
    - Komplocu organizasyonlar yeni değil. Komplolar neredeyse insanlık tarihi kadar eskidirler. Bugünkünün farkı, oyunun alanının büyümüş olmasıdır. Dünkü örgütlerin hedefi tek tek ülkelerdi. Bugünkü örgütlerin hedefi ise tüm dünyadır. Ortaya net bir fotoğraf koyabilmek için geçmişi de kurcalamak ve hatırlatmak gerekiyordu, öyle de yaptım. Onun için de konuya Templier Şövalyeleri ile başlamayı uygun gördüm.
    - “Global komplo” derken tüm dünyayı planlarını uygulamak için istedikleri şekilde yönlendiren grup, örgüt ve organizasyonlardan bahsediyoruz... Bunları kimler yapıyor?
    “YUTTURMACANIN ADI: GLOBALİZM”
    - Bu konuda sağ da, sol da hata yapıyor. Sol, olayı sadece ekonomik ve sınıfsal bir olay görerek, ezoterik boyutlarını anlamayarak hata yapıyor. Sağ da sadece ezoterik tarafını görerek işin sınıfsal, ekonomik boyutlarını görmüyor. Bu ikisini sentezlemek lâzım. Emperyalizmi salt ekonomik bir olay olmaktan çıkatmak gerekiyor. Daha doğrusu emperyalizme de yön veren derin “şebeke” ekonomik operasyonların yetmediğini görmüş ve şimdi de bunu siyasi üst yapı ile tamamlamak istiyor. Bu yutturmacanın adı da “globalizm” olmuş. Bunlar esas olarak Amerika’da yuvalanmışlar. Bu çekirdek yapı, 1919 yılında, Paris’te ilk “Yuvarlak Masa Toplantısı”yla işe start verdi. Bir avuç global bankerin aldığı birtakım kararları hayata uygulamak için strateji geliştirdiler. 1921 yılında ise Dış İlişkiler Konseyi’ni (CFR) kurdular. O günden beri adım adım büyümüşlerdir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları onlara yayılma fırsatı doğurmuştur. 1954’te de Avrupa ayağı olan Bilderberg kuruldu. Burada bir parantez açayım. Bilderberg, Derin Dünya Devleti’nin planlarına göre; yıkılmış Avrupa’nın yeniden inşasıdır. Bunlara, kanser gibi tüm dünyaya yayılmak için Bilderberg de yetmemiştir. Bunun için de Trilateral Komisyon kurulmuştur. Bu oluşum da Asya’ya yönelik oluşturulmuştur.
    - CFR, nasıl bir yapı? Bünyesinde kimler yer alıyor?
    “DERİN ÖRGÜTLERİN BÜNYESİNDE YAHUDİLER VAR”
    - Büyük sermaye babalarının kurmuş olduğu bir yapı... Buna her isteyen giremiyor. Bu yapıya dahil olmak için çok dar ve güçlü ilişkilere sahip olmak, çok elit olmak gerekiyor. Çekirdek yapının 10-12 kişiden meydana geldiği söyleniyor. CFR, “Derin Dünya Devleti”nin “politbüro”sudur. Oraya ait olabilmek için Rockefeller ailesi gibi olmak şart. Süper zenginlik de yetmiyor. Belli kan bağından, aynı gelenekten olmak gerekiyor.
    - Hangi kan bağından olmak tercih konusu?
    - Bu ailelerin Yahudi kökenli olduğu iddia ediliyor. Bir tür dayanışma içine giriyorlar. Öyle öyle yükseliyorlar. Bunlar sadece birbirlerinden kız alıp veriyorlar, ortaklık yapıyorlar ve aynı ezoterik cemiyetlerin üyeleri oluyorlar.
    - Bunlar nasıl oluyor da tüm dünyayı etkiliyorlar?
    “JAPONYA’YA ATOM BOMBALARINI KİM ATTIRDI? ”
    - Birinci ayak ekonomi... Paraya sahip olan siyasi gücü de elde ediyor. Her alanda etkin oluyorlar. Zamanla etki alanlarını genişletiyorlar. Siyaset, finans, sosyal ve kültürel alanlara da el atıyorlar. Parlamentoya, senatörlere ve ABD başkanlarına, bürokrasiye, CIA, FBI’ya, devlet elitlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede faaliyet yapmaya başlıyorlar. CFR (Dış İlişkiler Konseyi) önceleri Amerikan dış politikası konusunda tavsiyelerde bulunan bir think-tank kuruluşu gibi faaliyet gösteriyor. Sonra her alana sirayet eden bir yapı olduğu ortaya çıkıyor. İkinci Dünya Savaş’ında Japonya’ya atılan atom bombalarının kararını bir think-tank kuruluşu alabilir mi? Herhangi bir basit fikir üretme merkezi böyle bir kararda rol oynayabilir mi?
    - Bu örgütlenmelerin nihai amaçları nedir?
    - Tek devletli, tek bayraklı, asimile edilmiş tek milletli bir dünya devleti kurmaktır. Başka türlü dünya üzerinde ulusal devletler var olduğu sürece istedikleri hedefe ulaşmalarının zor olduğunu çok iyi biliyorlar.
    - Dünyanın geleceği için büyük tehlike olarak görülen bu yapılara ilişkin kitaplar ülkemizde son zamanlarda ortaya çıkmaya başladı. Bunları önceden tanıyan, bilen ve tehlikelerini sezen ülkelerde hiç karşı örgütlenmelere gidildiğine dair bir bilgiye ulaştınız mı?
    - “Derin Dünya örgütleri” hakkında iki kitap yazmış biri olarak karşı örgütlerin kurulduğuna dair bir ize rastlamadım. Varsa da ben bilmiyorum, çünkü olaya bu açıdan bakmadım. Bu örgütler, insanlığı saran bir tür virüs gibidirler. Hele yeni bir virüs ise önce onu analiz etmeli, tabiatını anlamalı ve ona karşı bir aşı geliştirmek gerekli. Global komplolara imza atan bu derin örgütler de bir tür virüstür ve insanlık şu anda bu tehlikeye karşı aşısız yakalanmıştır.
    - Tüm dünya ülkeleri mi, yoksa sadece üçüncü dünya ülkeleri mi?
    “DERİN DÜNYA VİRÜSÜ YERKÜREYİ SARMIŞ”
    - ABD dahil tüm dünya ülkeleri, “Derin Dünya virüsüne” aşısız yakalanmış durumda... Tüm ulusal devletleri ortadan kaldırmayı istiyorlar. Bunların bir aidiyet hissi yok.
    Üç bin üyeli örgüt
    - CFR’nin çekirdek kadrosunun dışında dünya üzerinde ne kadar üyesi var?
    - CFR’nin dünyada 3 bin kadar üyesinin olduğu söyleniyor. Tam listeleri yayınlanmadı, ancak en temel isimleri biliniyor. Bu 3 bin kişi, değişik ülkelerin başbakanlarından, bakanlarından, siyaset adamlarından, işadamlarından, finans kuruluşlarının temsilcilerinden, gazetecilerden oluşuyor. Mantık şu: Hep elitler seçiliyor. Karar merciinde bulunan ve toplumu etkileme gücü olanlar tercih ediliyor. Amaç, kilit noktaları ve karar verici mevzileri bir tür içten ele geçirmedir. Dünya hükümetleri bir darbe tehdidi altındadır.
    - Türk olup da CFR üyesi olanların isimleri pek bilinmiyor. Ancak Bilderberg üyesi olan, toplantılara katılan Türk vatandaşlarının isimleri biliniyor. Bilderberg’in Türkiye ile nasıl bir ilgisi ve etkisi var?
    - Bilderberg’in Türkiye’ye doğrudan bir etkisi var. “Troyka Komplosu”ndan bu yana Türkiye Bilderberg’in özel ilgi alanına alınmıştır. Türkiye, kadrolaşmak için özel hedef seçilmiştir. Daha önce birçok ünlü isim, toplantılarına katıldı. Katılanlar arasında başbakanlar, işadamları, politikacılar, bankacılar, büyükelçiler ve gazeteciler bulunuyor.
    - Hedeflerine ulaşmak için ne tür eylemlere imza atıyorlar?
    - Yapamayacakları hiçbir şey yoktur. Derin Dünya Devleti’nde rol alanlar eski Roma Sezarlarının halet-i ruhiyesini taşıyorlar. Sezar, nasıl ki arenada insanları aslanlara parçalatırken hiçbir vicdan azabı duymuyorsa bunlar da aynı şekilde “sıradan insanlar”a has duyguları taşımazlar.
    “Türkiye, kulağı çekilmesi gereken(!) ülkeler arasında”
    - “Derin Dünya örgütleri”nin Irak’a savaş açılmasında bir rolleri var mı?
    - “Derin Dünya örgütleri” Irak Savaşı’nın başlamasında da etkin rol almışlardır. Çünkü, bu yapıda yer alanlar çok zengin insanlar, silah, ilaç, finans ve medya dünyasını kontrol ediyorlar. Siyaseti şekillendiriyorlar. Ekonomik yapıyı tamamıyla kendi denetimleri altına almak için çaba sarf ediyorlar ve bunu büyük ölçüde başarmışlardır. Fakat bunlar, sadece “çarklarımız dönsün, daha fazla kazanalım” düşüncesinden hareket etmiyorlar. Keşke sadece bunun için hareket etmiş olsalardı. O zaman bir dalga olur ve gelip geçerdi. Bunların hedefi ve iştahı daha büyük! Bunların ötesinde “Derin Dünya Devleti”, stabilize edilmiş bir dünya istiyor. Zaten Amerikan askeri ve siyasi konseptinde çok daha önceden ilan edilmiş bir listede devletler sınıflandırılmış. Devletleri “serseri”, “terörist” devletler diye kategorilere ayırmışlardır. İlginçtir, bu sınıflamada Türkiye’de vardır. Türkiye, “güvenilmez devlet” kategorisinde yer alıyor. Yani Türkiye; adam edilmesi, kulağı çekilmesi, burnu sürtülmesi gereken bir devlettir onlara göre.
    - Neden?
    - Çünkü Türkiye her ne kadar 1950’lerden bu yana emperyalizmle sıkı fıkı bir ilişki kurmuşsa da yeri geldiğinde posta koyabilen, ayak direyebilen ve gerektiğinde “görece bağımsız” bir profil çiziyor. Kıbrıs ve haşhaş olayında olduğu gibi.. Şimdi Irak’a açılan savaşta ortaya koyduğu tavır ve benzeri hadiseler sebebiyle adını sık sık andığımız örgütler, Türkiye’yi de “güvenilmez devlet” kategorisine sokmuşlar.
    Dünya, onlar için bir oyun alanı, satranç tahtası... Ama şu an onlar için bir korugan uçak gemisi gerekiyor; o da: Amerika... Ancak nihayetinde ABD’ye de karşıdırlar. Amerika’yı da, Amerikan halkını da bu belalara süren onlardır...
    - Örgütlerin bünyesinde etkin olarak rol alanların çoğunluğunun Yahudi oldukları ve motiflerini kullandıkları söyleniyor... Neden daha çok Yahudiler?
    “BİRİLERİ ARMAGEDON İSTİYOR”
    - Hepsi değil.. Ama birilerinin Armagedon’u istediği kesin. Dünyayı “Kutsal Savaş”a sürükleme niyetindeler. Ona inanıyorlar. Armagedon’da galip çıkacaklarını düşünüyorlar. Zannediyorlar ki; “bu dünya bize kalır” ve “kral biz oluruz.” Bu, kökeni Tevrat’a giden bir inanış. Buna göre “son savaş” Kudüs yakınlarında Mediggo Tepesi diye bilinen yerde olacak. “Tanrı da İsrailoğullarına zafer vaad ediyor! ” ABD’de buna inanan çok yaygın Protestan-Evanjelik tarikatlar var. Onlar da safça bu değirmene su taşıyorlar. Binyılcı, kıyametçi eğilimler bunlar. Bence 11 Eylül de, Irak Savaşı da bunların ittifakı sonucu oluşmuş şeyler. Bugün bize çok dünyevî gibi gelen şeyler aslında binlerce yıllık teolojik kavgaların tortularından başka bir şey değil. Ama çok tehlikeli!
    - Irak’a açılan savaşın ardından neler olur?
    - Irak savaşının ardından bölgedeki başka ülkelere karşı da savaş açılacağını düşünüyorum. Saldırı sırası değişebilir, ama ülkeler değişmeyecek. Irak’tan sonra İran, Libya, Suudi Arabistan, Suriye, Kuzey Kore ve Yemen’e saldırılar olacak... Başka aşamaları da hayata geçirmek için caymayacaklar. Zira planları bunu gerektiriyor.
    - ABD’nın İran’a saldıracağı, tam bir komplo teorisi olmaz mı?
    - Hayır olmaz. Ellerinde liste var. Sıradaki ülkeler için sadece bahane bulmaya çalışacaklar. En güzel bahane de “terör”dür. Bırakın “Derin Dünya”yı küçük ulusal yapılar da bile darbeler “terör” gerekçesiyle yapılmıyor mu? Bu terörü kimler meydana getiriyor? Sağda solda patlayan bombaları kimler ateşliyor? Bunları üç-beş tane idealist genç mi planlıyor? Bu senaryoyu global düzene taşıyın. Aynı şey! Sadece konsept değişiyor ve olayın çapı büyüyor.
    -Amerika komşumuza saldırdı. Bundan sonra neler olabilir? Türkiye için bir tehlike var mı, nedir? Direnen ülkelere nasıl ve ne türlü zararlar veriyorlar?
    “ABD, IRAK’TA ALACAĞI CESARETLE SAĞA SOLA SALDIRACAK”
    - Eğer ABD bu savaştan beklediği sonuçları alabilirse, dünya çok karanlık bir sürecin içine yuvarlanacak demektir. Saydığımız ülkelere buradan aldığı cesaretle saldıracaktır. Çünkü arkasında İlluminati var ve onlarda kaos felsefesine inanıyorlar. Türkiye’ye gelince; zaten hep tehlikedeydi, ama bu kez tehlike çok yakınlaştı. Eğer böyle giderse Türkiye, Kuzey Irak’ta ABD ile sıcak bir çatışma bile yaşayabilir. Ben bu ihtimali hiç yabana atmıyorum. Direnen ülkelere ise aba altından sopa gösteriyorlar. Ekonomilerini felç etmekle, kredi vermemekle, karışıklık çıkartmakla tehdit ediyorlar. Bu santajlar Türkiye’ye de yapılıyor.
    - ABD’nin halihazırdaki Başkanı Bush’un bahsettiğimiz örgütlere üye olmadığı belirtiliyor. Ancak önceki Başkan Clinton, Bilderberg üyesi... Irak savaşı onun döneminde de konuşuluyordu. Neden “derin güçler”, Clinton’a değil de Bush’a bu savaşı yaptırdılar?
    - Önemli bir soru... Zaten Bush’un iktidara gelmesi de bir tür darbe ile oldu. Oylar bir hafta sayılmadı, sonra mahkeme kararıyla Başkan olduğu açıklandı vs... Bana göre Amerika’daki Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında pek fark yok. Sadece iyi polis-kötü polis oynanıyor. İster Demokratlar, ister Cumhuriyetçiler gelsin, sonuçta Amerika’da kazanan CFR’dir. Çünkü her iki partide de kadroları, adamları var. Clinton gitmiş, Bush gelmiş fark etmez. Biri iyi polis, diğer de kötü polistir.
    CIA, FBI ve diğer ABD’deki tüm kuruluşların üstünde olan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın yayınladığı “Global 2015 Raporu” var. Bu rapora göre; 2015’e kadar eğer Amerika, birtakım önlemler almazsa hem ekonomik hem de siyasal ve sosyal açıdan gerileyecek. Rapor, Bill Clinton döneminde çıkmış, ama Bush’a devrediliyor. Konsept belirlenmiş. Kim gelirse gelsin önlemler alınacaktır. Bunun için de Amerika’yı dizginlerinden kopartıp sağa sola saldırtmak gerekiyor. Kamuoyunu ikna etmek için de bir Pearl Harbour gerekiyordu. Teorisini de Yahudi asıllı Samuel Huntington ki -CFR üyesidir- “Medeniyetler Çatışması” ile yaptı. Bu saptama ve hedef doğrultusunda söz konusu yapı, bütün analizleri yaparak bundan böyle bir maraza çıkartmak gerektiğine karar verdi. 11 Eylül bunun bir neticesiydi. Bu anlamda 11 Eylül olmuş bitmiş bir olay değildir, halen sürüyor...
    - ABD, savaş kararına güya meşruiyet kazandırmak için ikinci bir tasarıyı BM’ye götürseydi ve olumsuz bir netice çıksaydı nasıl gelişmeler yaşanırdı?
    - İhtimal ki yeni bir 11 Eylül benzeri olay tertip edeceklerdi. Ancak bu ihtimal hiç ortadan kalkmamıştır. İşlerin yeniden sarpa sarması durumunda 11 Eylül benzeri komplolar, provokasyonlar beklenmelidir. Muhtemelen de bu kez Avrupa’da olacaktır. Gene ihtimal ki; Fransa ve Almanya’da olacaktır. Bunu iki nedenle yapacaklardır: Hem Avrupa hükümetlerine gözdağı vermek hem de en büyük Hıristiyan coğrafya olan Avrupa toplumlarını İslâm’a, Doğulu halklara karşı kışkırtabilmek için.

  • Ebubekir Korucu
    Ebubekir Korucu

    atilla akar'ın kitabının adı..

    yeni dünya düzeni'nin inşasını yürütün bir devlet türü...

    herkesin okuması gereken bir kitap.....