Mutlu bir yaşamın sırrı sırra kadem basmadan insanların içinde hayatın ortasında olanları gözlemek görmek ve yaşamak azmiyle bu olanları irdelemektir.Azmi olmadığına inandığını düşünen insan vardır tabi,takat olayı yani kendine doğarken verilen yaşama tutunma, oksijeni ilk çekişindeki direnci,bilmediği bir yere alışma ve orada yaşaması için verilmiş fırsat ve şansları kullanma yetisi. düşünen insan için ne kadar kıymetli bir hazinenin bizde olduğunun bir göstergesidir.Gücümüzü bilerek yapabileceğimizin yapacaklarımızdan kolay olduğunu düşünmeliyiz.hiç bir şey zor değildir,zor olan yapacaklarımızı gözümüzde büyütüp yapabileceğimizi küçümsemektir.zorlarla dolu bir yaşam insanın hayat akışını çıkmaza sokar yapabileceğimizin farkına varmaksa kolaylıklar la dolu bir hayatın içinde mutlu bir yaşamın içinde kendimizi bulmamıza yarar. Depresyon yapabileceğimizi küçümsemektir,tedavisi bizim yaşam gayemizde saklıdır,bir o kadarda belirgin ve şeffaftır; AÇALIM PERDELERİ ÖNÜMÜZ AYDINLIK.
Ah bu katı, kaskatı beden bir dağılsa, eriyip gitse bir çiy tanesinde sabahın Ya da Tanrı yasak etmemiş olsa kendi kendini öldürmesini insanın.. Tanrım, Ulu Tanrım ne tatsız, ne bahtsız, ne boş geliyor bu dünya bana. Ah ne iğrenç, ne iğrenç! Bakımsız bir bahçe ki azgın bitkileri tohuma kaçmış Pis, kaba ne varsa tabiatta içini sarmış..
sanki artık yalnızca bir mevsim, bir tip hava varmış gibi geliyor, yağmur yağması, havanın açması, soğuk, sıcak vs. durumlar üzerinizde iyi veya kötü bi' etki bırakamıyorsa, uyuyup uyanıp uyumak istiyorsanız, en basit kararlar almak bile ölüm gibi geliyorsa, en ufak bi' sorumluluk dahi büyük bi' yükmüş gibi, bitmeyecekmiş gibi görünüyorsa, mutlu olduğunuz günleri sanki siz değil bir başkası zamanında sizin adınıza yaşamışçasına uzağınızda hissediyorsanız, bir daha mutlu olmak, huzurlu olmak ciddi anlamda imkansızmış gibi görünüyorsa, geçmişteki herhangi bir gün aklınıza geldiğinde sadece geçmişte olduğu için gözünüze güzel gözüküp canınızı yakıyorsa, alakasız bir şekilde kaybettiğiniz hatta kaybettiğinizde bile belki de o kadar takmadığınız insanları hatırlayıp ağlıyorsanız, çocukluk fotoğraflarınız, eski tarihli el yazılarınız, en son uzun zaman önce yaptığınız herhangi bir şey aklınıza geldiğinde ağlıyorsanız, hatta nedensizce ağlayıp üstüne bir de neden nedensiz ağlayabiliyorum diye ağlıyorsanız ve bunu sarmala alabilecek kadar yoğun bir hüzün halindeyseniz, olur da gitarı elinize alırsanız eliniz doğrudan 'let down'ın introsuna gidiyosa, insanları dinlerken ağız hareketleri ile sesleri senkronsuzmuş gibi bazen de ağır çekimde hareket ediyorlarmış gibi geliyorsa, dünyadaki herkes sizden daha mutluymuş gibi geliyor, ve insanlara gıpta ile bakıp birazcık huzur için her şeyinizi gözden çıkarabileceğinizi düşünüyorsanız, bütün rüyalarınız gerçeküstü bir hal almış ve sabah hatırladıklarınızla da imge avcılığı oynuyor işin içinden çıkamıyorsanız, kimse bi' şey sormasın da iki saat anlatmayayım diye üşenip çok samimi olmadıklarınızdan ruh halinizi gizliyorsanız, duyacağınız en mutlu haber ya da en üzücü haber bile sizi hiç etkilemeyecekmiş gibi geliyorsa, hani insan odası dağınıkken huzursuz olur işte bu durum sanki artık bütün şehir için geçerli gibiymişcesine büyük ölçekli bir hal almışsa, bir nevi evlerin balkonlarını dağınık çekmeceler, yolları birbirine dolaşmış kablolar, bütün mağazaları darmadağın elbise dolabınız gibi algılıyor ve düzeltmek de size düşmüşçesine üzerinizde bir yük hissediyorsanız, durumunuzun tam hali aslında iyi hissedememek veya kötü hissetmekten çok, bir şey hissedememeye dair bir yıkımsa... geçmiş olsun, depresyondasınız ve emin olun geçecek...
bir baska tanimi: okyanusun ortasinda bir basinasin,hangi karaya daha cabuk varirim diyorsun,bir an hepsi yakin bir an hepsi uzak,gucun yetmiyor kurek cekmeye emin olamayinca varacagindan...kayiga uzanip bekliyorsun,hayat yanindan akip gidiyor,hayata parmagin degiyor ancak
hislerin en dibinin çok acı ve ağır bi şekilde görüldüğü zaman dilimi.ne ölmek için gereken cesaret kalmıştır ne de yaşamak için gerekli umut ve sevinç.hayatın içinde savruluyor gibi hissedip bazen hiç bir şey hissetmemektir.tüm kötü gidişten,güçsüzlükten kendini sorumlu tutmak ve zamanla tüm insanlardan ve kendi özünden kopmaya başlamaktır
'ben' ile 'dünya'yı, insan bedenne bürünmüş ve karşı karşıya dikilmiş olarak düşündüğümüzde depresyon, bu ikisinin arasınagiren bir üçünü kişidir. önce ikisinin arasına bir çizgi çizer. bu çizginin aşılması bir adım atmakla mümkün olmakla birlikte, kendisi bir tabu* olduğundan kişi bu çizgiden öteye gidemez. depresyon adı verilen üçüncü kişi, 'ben' kişisinin tabuyu çiğneyemediğine kanaat getirdikten sonra, çizdiği çizgiyi iğneyle kazmaya başlar. 'ben' adım atma azmini gösteremedikçe, 'dünya' ile arasında artık bir çizgi değil bir uçurum oluşur. daha sonra istese de bu uçurumu aşmaya gücü yetmez.
kimseyi sevmediğin, kimsenin seni sevmediği, hatta herkesten nefret edebildiğin ve herkesin senden nefret ettiğini hissettiğin, birşeylerin tepetaklak olduğu hatta birşeylerin bişey olamadığı, telefonların çalmadığı ya da susmadığı; kimselerin aramadığı her köşesinden ayrı rüzgar esen, tam ortasında da birleşip fırtınaya dönüşen, nefes almanın bile zor geldiği, elden gelse tuvalete gitmek için bile yataktan/sığınaktan/odadan/ya da her ne cehennemdeysen oradan çıkmak istenmeyen ıssız gürültülü hayat köşesine fransızcada verilen isim...
hayatta nefret etiğim kin duyduğum 2.kişi olmaya hak kazanan ancak kilolarından dolayı 4kişilik sayılan sürekli bunalım modundaki rockçıyım die gezinen ama evde sabhlara kadar hatice dinlemeyi başaran kişi - eski ev arkadaşım-nin içinde bulunğu durum
evden dışarı çıkmak istmemek,insanlardan uzak durmak,sürekli ağlamak nedenli nedensiz de ben artık başetmeyi öğrendim.bi süre sonra geçeceğini bildiğim için bu süreyi az zarar görerek atlatmaya çalışıyom..
Bence mutsuz olmak isteyen insanların kendi yollarında çizdikleri bir hayat tarzıdır. Belki o insanlar öyle mutlu olurlar fakat depresyonun özünde mutsuzluk olduğu için mutsuzluktan haz aldıklarını anlayamazlar.. Dönem dönem yaşandığını düşündüğümüzde de, hayatın koyduğu ağır darbelerin getirdiği sürekliliktir.
şaşırmış insanlar.. diyor ki psikolog doktor bilmemne nin biri -efendim depresyon mevsimsel değişiklerden kaynaklanır vücut metobolizması mevsim değişikliğine adapte olabilmek için kendini kasar ve insada depresyona girer..
yani bir mevsimsel değişiklik insanı depresyona sokmaya yetiyor mu? en fazla % 10 hadi 5 te benden koy %15 etkisi vardır mevsimin kişioğlunu depresyona sokmakta.. kalan %85 kendiyle alakalı insanın.. he şöyle deseler mevsim değişikliği bunalıma girmeye can atan bir ruh için bulunmaz bir fırsattır hazır bir zemin teşkil eder sadece.. amenna.. ama sonbahar geldi kış geldi yaz geldi diye depresyona mı gireceğim ben boya fıçısıya sok çıkar maviye boyansın.. hani sonbaharı hariç tutalım canı çeker insanın depresyona girmek bu mevsimde..ama çok büyük bir etken değil yinede -oğluum bak mevsim değişti hadi bi depresyona giriver
kendini değersiz ve çirkin hissetme, hayattan bıkkınlık duymak,bulunduğu her yerde daralmak gibi belirtileri olan defresif ruh hali.çağımızın hastalığı.. ciddi bir psikolojik bozukluk ancak ilaçlarla tedavisi mümkün olan hastalık. çok ağır vakalar kişiyi intihara kadar götürebilir....
Odaya kapanılır, günlerce süren bir açlık grevine girişilir, müzik teybinden son derece minör melodiler işitilirken hafiften bir ağlayış hissedilir içten içe; yanaklardan akıp giden yalnızca gözyaşı değildir; bir isyan, terkedilmeyi, bitirilmeyi bekleyen bir yakarış, yahut kaybolup siyaha boyamak herşeyi bir anda, gözlerde bir hissizlik; kimselerin anlayamadığı gizli saklı bir hüzün, konuşulmaz o odada, sessizlik konuşur sadece; gülünmez, tepki verilmez, bağırılmaz, kahkaha atılmaz, duvarlar ve yatağınız son derece yardımcı olur yaşanılan melankoliye, ve ölü gibi durulur gün be gün o odada; ta ki bir anlam bulana kadar yaşamaya..
sanırım depresyondayım.. ne bilim bi tuhaflaştımm.. kendimi çok mutsuz hissediyorum.. hiç bişey iyi olmıycak gibi, gelecek korkutuyoo.. hayatı taşıyamıyorum galibaa..
Depresyon aslında o kadarda kötü olmayan bir hastalıktır bence insanlar kendileri depresyon geçirirken fazla hırpalamamalıdır biliyorum aynı duyguları bende yaşıyordum takriben 1 ay bile geçebiliyor hayattan tamamen kopuyorsunuz size dertlerinizi çağrıştıran bir müzik çaldığında kafanızı kuş gibi sallamaya başlıyorsunuz isyankar oluyorsunuz allah muhafaza dinden bile kopabiliyorsunuz kesinlikle bir doktora gözüküp depresyon ilacı almalısınız en iyi çözüm bu yoksa konuşmak bile fayda etmeyen boyutlar kazanabilir.
Mutlu bir yaşamın sırrı sırra kadem basmadan insanların içinde hayatın ortasında olanları gözlemek görmek ve yaşamak azmiyle bu olanları irdelemektir.Azmi olmadığına inandığını düşünen insan vardır tabi,takat olayı yani kendine doğarken verilen yaşama tutunma, oksijeni ilk çekişindeki direnci,bilmediği bir yere alışma ve orada yaşaması için verilmiş fırsat ve şansları kullanma yetisi. düşünen insan için ne kadar kıymetli bir hazinenin bizde olduğunun bir göstergesidir.Gücümüzü bilerek yapabileceğimizin yapacaklarımızdan kolay olduğunu düşünmeliyiz.hiç bir şey zor değildir,zor olan yapacaklarımızı gözümüzde büyütüp yapabileceğimizi küçümsemektir.zorlarla dolu bir yaşam insanın hayat akışını çıkmaza sokar yapabileceğimizin farkına varmaksa kolaylıklar la dolu bir hayatın içinde mutlu bir yaşamın içinde kendimizi bulmamıza yarar.
Depresyon yapabileceğimizi küçümsemektir,tedavisi bizim yaşam gayemizde saklıdır,bir o kadarda belirgin ve şeffaftır; AÇALIM PERDELERİ ÖNÜMÜZ AYDINLIK.
Her an kapınızı çalabilir..
hissettiğim cehenneme dayanamıyorum.
Ah bu katı, kaskatı beden bir dağılsa, eriyip gitse bir çiy tanesinde sabahın
Ya da Tanrı yasak etmemiş olsa kendi kendini öldürmesini insanın..
Tanrım, Ulu Tanrım ne tatsız, ne bahtsız, ne boş geliyor bu dünya bana.
Ah ne iğrenç, ne iğrenç! Bakımsız bir bahçe ki azgın bitkileri tohuma kaçmış
Pis, kaba ne varsa tabiatta içini sarmış..
işte depresyonun 'hamlet' versiyonu..
sanki artık yalnızca bir mevsim, bir tip hava varmış gibi geliyor, yağmur yağması, havanın açması, soğuk, sıcak vs. durumlar üzerinizde iyi veya kötü bi' etki bırakamıyorsa, uyuyup uyanıp uyumak istiyorsanız, en basit kararlar almak bile ölüm gibi geliyorsa, en ufak bi' sorumluluk dahi büyük bi' yükmüş gibi, bitmeyecekmiş gibi görünüyorsa, mutlu olduğunuz günleri sanki siz değil bir başkası zamanında sizin adınıza yaşamışçasına uzağınızda hissediyorsanız, bir daha mutlu olmak, huzurlu olmak ciddi anlamda imkansızmış gibi görünüyorsa, geçmişteki herhangi bir gün aklınıza geldiğinde sadece geçmişte olduğu için gözünüze güzel gözüküp canınızı yakıyorsa, alakasız bir şekilde kaybettiğiniz hatta kaybettiğinizde bile belki de o kadar takmadığınız insanları hatırlayıp ağlıyorsanız, çocukluk fotoğraflarınız, eski tarihli el yazılarınız, en son uzun zaman önce yaptığınız herhangi bir şey aklınıza geldiğinde ağlıyorsanız, hatta nedensizce ağlayıp üstüne bir de neden nedensiz ağlayabiliyorum diye ağlıyorsanız ve bunu sarmala alabilecek kadar yoğun bir hüzün halindeyseniz, olur da gitarı elinize alırsanız eliniz doğrudan 'let down'ın introsuna gidiyosa, insanları dinlerken ağız hareketleri ile sesleri senkronsuzmuş gibi bazen de ağır çekimde hareket ediyorlarmış gibi geliyorsa, dünyadaki herkes sizden daha mutluymuş gibi geliyor, ve insanlara gıpta ile bakıp birazcık huzur için her şeyinizi gözden çıkarabileceğinizi düşünüyorsanız, bütün rüyalarınız gerçeküstü bir hal almış ve sabah hatırladıklarınızla da imge avcılığı oynuyor işin içinden çıkamıyorsanız, kimse bi' şey sormasın da iki saat anlatmayayım diye üşenip çok samimi olmadıklarınızdan ruh halinizi gizliyorsanız, duyacağınız en mutlu haber ya da en üzücü haber bile sizi hiç etkilemeyecekmiş gibi geliyorsa, hani insan odası dağınıkken huzursuz olur işte bu durum sanki artık bütün şehir için geçerli gibiymişcesine büyük ölçekli bir hal almışsa, bir nevi evlerin balkonlarını dağınık çekmeceler, yolları birbirine dolaşmış kablolar, bütün mağazaları darmadağın elbise dolabınız gibi algılıyor ve düzeltmek de size düşmüşçesine üzerinizde bir yük hissediyorsanız, durumunuzun tam hali aslında iyi hissedememek veya kötü hissetmekten çok, bir şey hissedememeye dair bir yıkımsa...
geçmiş olsun, depresyondasınız ve emin olun geçecek...
bir baska tanimi: okyanusun ortasinda bir basinasin,hangi karaya daha cabuk varirim diyorsun,bir an hepsi yakin bir an hepsi uzak,gucun yetmiyor kurek cekmeye emin olamayinca varacagindan...kayiga uzanip bekliyorsun,hayat yanindan akip gidiyor,hayata parmagin degiyor ancak
Sadece bedenimizi doyurmaya çalıştığımız bir çağda kaçınılmaz son...
hislerin en dibinin çok acı ve ağır bi şekilde görüldüğü zaman dilimi.ne ölmek için gereken cesaret kalmıştır ne de yaşamak için gerekli umut ve sevinç.hayatın içinde savruluyor gibi hissedip bazen hiç bir şey hissetmemektir.tüm kötü gidişten,güçsüzlükten kendini sorumlu tutmak ve zamanla tüm insanlardan ve kendi özünden kopmaya başlamaktır
'ben' ile 'dünya'yı, insan bedenne bürünmüş ve karşı karşıya dikilmiş olarak düşündüğümüzde depresyon, bu ikisinin arasınagiren bir üçünü kişidir. önce ikisinin arasına bir çizgi çizer. bu çizginin aşılması bir adım atmakla mümkün olmakla birlikte, kendisi bir tabu* olduğundan kişi bu çizgiden öteye gidemez. depresyon adı verilen üçüncü kişi, 'ben' kişisinin tabuyu çiğneyemediğine kanaat getirdikten sonra, çizdiği çizgiyi iğneyle kazmaya başlar. 'ben' adım atma azmini gösteremedikçe, 'dünya' ile arasında artık bir çizgi değil bir uçurum oluşur. daha sonra istese de bu uçurumu aşmaya gücü yetmez.
kimseyi sevmediğin, kimsenin seni sevmediği, hatta herkesten nefret edebildiğin ve herkesin senden nefret ettiğini hissettiğin, birşeylerin tepetaklak olduğu hatta birşeylerin bişey olamadığı, telefonların çalmadığı ya da susmadığı; kimselerin aramadığı her köşesinden ayrı rüzgar esen, tam ortasında da birleşip fırtınaya dönüşen, nefes almanın bile zor geldiği, elden gelse tuvalete gitmek için bile yataktan/sığınaktan/odadan/ya da her ne cehennemdeysen oradan çıkmak istenmeyen ıssız gürültülü hayat köşesine fransızcada verilen isim...
uykusuz bir gecenin sabahinda (5i gecerken saat) bir siteye uye olmaktir belki.....
hayatta nefret etiğim kin duyduğum 2.kişi olmaya hak kazanan ancak kilolarından dolayı 4kişilik sayılan sürekli bunalım modundaki rockçıyım die gezinen ama evde sabhlara kadar hatice dinlemeyi başaran kişi - eski ev arkadaşım-nin içinde bulunğu durum
Şu anda içinde bulunduğum durum..
hiçbişeyden mutlu olamamak boşluk hissi..
evden dışarı çıkmak istmemek,insanlardan uzak durmak,sürekli ağlamak
nedenli nedensiz de ben artık başetmeyi öğrendim.bi süre sonra geçeceğini bildiğim için bu süreyi az zarar görerek atlatmaya çalışıyom..
Yeni cag hastaligi.
Bence mutsuz olmak isteyen insanların kendi yollarında çizdikleri bir hayat tarzıdır. Belki o insanlar öyle mutlu olurlar fakat depresyonun özünde mutsuzluk olduğu için mutsuzluktan haz aldıklarını anlayamazlar..
Dönem dönem yaşandığını düşündüğümüzde de, hayatın koyduğu ağır darbelerin getirdiği sürekliliktir.
ya hu göksel kişisi bu halin öznesi.
sürekli depresif bi havası var :)))
şarkılarında da yansımaları zaten.
yeşillenmek, börtü böcek falan fıstık lazım bu dünyaya. öldüm bittim.gri bulutlardayım vesairelere doyduk gayriii.
yani en azından çocuğumu bu depresif şarkılarla büyüttürmeyin bana :)))
yazık yavrucuğa o daha baharda.hazanı göstermeyin ya :))
kışt kıştt..bu ara kapalıyız.... :)
Sevgisizlik denizinde...
şaşırmış insanlar..
diyor ki psikolog doktor bilmemne nin biri
-efendim depresyon mevsimsel değişiklerden kaynaklanır
vücut metobolizması mevsim değişikliğine adapte olabilmek için kendini kasar ve insada depresyona girer..
yani bir mevsimsel değişiklik
insanı depresyona sokmaya yetiyor mu?
en fazla % 10 hadi 5 te benden koy %15
etkisi vardır mevsimin kişioğlunu depresyona sokmakta..
kalan %85 kendiyle alakalı insanın..
he şöyle deseler
mevsim değişikliği bunalıma girmeye can atan bir ruh için
bulunmaz bir fırsattır hazır bir zemin teşkil eder sadece..
amenna..
ama sonbahar geldi kış geldi yaz geldi diye
depresyona mı gireceğim ben
boya fıçısıya
sok çıkar maviye boyansın..
hani sonbaharı hariç tutalım canı çeker insanın depresyona girmek bu mevsimde..ama çok büyük bir etken değil yinede
-oğluum bak mevsim değişti
hadi bi depresyona giriver
göbek adım...
kendini değersiz ve çirkin hissetme, hayattan bıkkınlık duymak,bulunduğu her yerde daralmak gibi belirtileri olan defresif ruh hali.çağımızın hastalığı..
ciddi bir psikolojik bozukluk ancak ilaçlarla tedavisi mümkün olan hastalık. çok ağır vakalar kişiyi intihara kadar götürebilir....
Odaya kapanılır, günlerce süren bir açlık grevine girişilir, müzik teybinden son derece minör melodiler işitilirken hafiften bir ağlayış hissedilir içten içe; yanaklardan akıp giden yalnızca gözyaşı değildir; bir isyan, terkedilmeyi, bitirilmeyi bekleyen bir yakarış, yahut kaybolup siyaha boyamak herşeyi bir anda, gözlerde bir hissizlik; kimselerin anlayamadığı gizli saklı bir hüzün, konuşulmaz o odada, sessizlik konuşur sadece; gülünmez, tepki verilmez, bağırılmaz, kahkaha atılmaz, duvarlar ve yatağınız son derece yardımcı olur yaşanılan melankoliye, ve ölü gibi durulur gün be gün o odada; ta ki bir anlam bulana kadar yaşamaya..
sanırım depresyondayım.. ne bilim bi tuhaflaştımm.. kendimi çok mutsuz hissediyorum.. hiç bişey iyi olmıycak gibi, gelecek korkutuyoo.. hayatı taşıyamıyorum galibaa..
az kenara kayın bende geldim...
Depresyon aslında o kadarda kötü olmayan bir hastalıktır bence insanlar kendileri depresyon geçirirken fazla hırpalamamalıdır biliyorum aynı duyguları bende yaşıyordum takriben 1 ay bile geçebiliyor hayattan tamamen kopuyorsunuz size dertlerinizi çağrıştıran bir müzik çaldığında kafanızı kuş gibi sallamaya başlıyorsunuz isyankar oluyorsunuz allah muhafaza dinden bile kopabiliyorsunuz kesinlikle bir doktora gözüküp depresyon ilacı almalısınız en iyi çözüm bu yoksa konuşmak bile fayda etmeyen boyutlar kazanabilir.
Girdiğim zaman çıkamadığım,antidepresanlarla susturmaya çalıştığım,beni boş bir kutu gibi hissettiren iğrenç bir hastalık.....................
damdan dusenin halini damdan dusen anlarmis,her ciktigin yol caresizlige varir,ben iyi bilirim bunu
varlığa değer atfetme kararsızlığı...
bugun yine..
dipteyim sondayim depresyondayim...