Kültür Sanat Edebiyat Şiir

deniz sizce ne demek, deniz size neyi çağrıştırıyor?

deniz terimi tarafından tarihinde eklendi

  • Gülsüm Yesilyurt
    Gülsüm Yesilyurt

    ve yalnız ölüm geliyor bazen aklıma bir sandalye bir ip.sonra umut.ugur mumcunun bir seslenişi ve inanc güzel günlere :)
    Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım unutma bizi...

    Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...

  • Zeynep Seda
    Zeynep Seda

    6 MAYIS

    Mamak Askeri Cezaevi... Ön hücrelerin havalandırması. Görünen her şey bir bir gün, beş gün, beş ay öncesinin aynı... Duvarlar, tel örgüler, karşıda tepesi görünen kel bir dağ bozuntusu, tutuklular, askerler, gardiyanlar, subaylar...
    Korkunç bir farklılık var ama bu gün. Görülmeyen bir farklılık bu... Sadece duyulan ve duygularla algılanabilen bir farklılık...
    İstedikleri kadar dış dünyadan koparmış olsunlar bizi... Yaş ortalaması en çok yirmi iki – yirmi üç olan deli fişek, inançlı gençleriz. Cıvıltımızı kesemediler bu güne değin... hele de sabahları... Yandaki koğuştan ödünç voleybol topu isteyenler, türkü çağıranlar, hızlı bir voltada bağırıp çağırarak kurumsal tartışmalar yapanlar, koşanlar, kültür fizik yapanlar...
    - Bizim koğuşun gazeteleri nerede kaldı? Diye gardiyanlara bağıranlar;
    - Er Ahmet Çelik, ön koğuş nöbetinde görüşünüze hazırdır komutanım! Diye, çığlık çığlığa tekmil veren askerler...
    Ama bu gün farklı...
    Korkutucu bir sessizlik egemen tüm cezaevine; kimse konuşmuyor, kimse kurumsal tartışma yapmıyor, kimse şarkı türkü söylemiyor, koşan, kültür fizik yapan da yok bugün. Kimse “merhaba”, “günaydın”, “nasılsınız? ” bile demiyor... Askerlerin, gardiyanların, subayların bile sesi çıkmıyor...
    Havalandırmada volta atıyorum. Diğer arkadaşlarım da aynı şeyi yapıyor.
    Bu kez herkes tek tek voltalıyor beton bahçeyi. Hızlı ama alabildiğine ses çıkarmamaya çalışarak atılıyor voltalar.
    Becerebildiğim kadar dik tutuyorum başımı. Gözlerim yerde de olsa başım dik durmalı...
    Yerde bir su birikintisi var. Ona basmamaya çalışarak yürüyorum.

    Bu ikinci tanık oluşum ’toplu ölüme’... Bu kez ilkindeki gibi milyonların içinde yapayalnız değilim. Kinle, acıyla, neşeyle, umutla kenetlenmiş – en azından dışa karşı böyle görünen – kavga arkadaşlarımla beraberim.
    Yine de atamıyorum yalnızlık duygusunu. Salt ben değil, hepimiz, tüm cezaevi; mahkumu, tutuklusu, gardiyanı, askeri, subayı, haini, ispiyoncusu, direngeni, cesuru, korkağı herkes yalnız o gün...
    Birlikteydik, ama yalnızdık.
    Sessizdi cezaevi... Herkesin kendisiyle hesaplaşmasına olanak verecek ölçüde sessiz durağan... Anlaşmalı bir sessizlik bu....

    Bir avuç subay ve gardiyanı bir yana bırakırsak; askeri, tutuklusu yaş ortalaması yirmi iki - yirmi üç olan bu gençlerin hepsi mi taş yürekli?
    Niye hiç ağlayan, bağırıp çağıran yok?
    Niye isyan etmiyor kimse?
    Biz ki; sokak köpeklerine, dağ başında yanlışlıkla basıp ezdiğimiz çiğdeme üzülen, sevgililerimizin hasretine dayanamayıp iki tek attıktan sonra sulu zırtlak olan; içerikli bir sinemayı, tiyatroyu seyrederken çekinmeden gözyaşlarını akıtabilen bir kuşağız.
    İşte en yakınımızdaki, en dost olan üç yoldaşımızı koparıp almışlar bizden, hem de sonsuza değin.
    Niye böyle taş gibiyiz hepimiz? Ne oldu bize? ... Niye birbirimizin yüzüne bile bakamıyoruz?
    Oysa, çığlık çığlığa tüm benliğim... Biliyorum tüm dostlarım da öyle.
    Savaşıyorduk hala... Haklı bir savaşı sürdürmenin doğal bir yöntemini, sessiz bir anlaşmayla sağlamıştık aramızda. Alınmış bir kararı, belirlenmiş bir taktiği yoktu bu savaşın...
    Karşı tarafın temsilcileri kapılardan, pencerelerden bakıp; geldikleri gibi yine sessizce kayboluyorlardı. Bu koşullarda ancak böyle savaşabilirdik. Susarak, dişlerimizi sıkarak, başımızı alabildiğince dik tutarak, göz yaşlarımızı içimize akıtarak, alabildiğince sert adımlar atarak... Öyle de yaptık.
    Elbet yanıyordu yüreğimiz, elbet tüm bedenimiz dağlanmıştı,elbet acıyla doluydu tüm benliğimiz. Ama bırakalım karşıdakileri, birbirimize bile açık edemezdik duygularımızı.
    Erlerin, gardiyanların çoğu da üzülüyordu. Bu yüzlerinden, oturup kalkışlarından belliydi. Ama şu bol ‘yıldız’lı, ‘ay’lı takım. Bu kararı verenler, planları yapanlar, pusu kuranlar, erketelik yapanlar... Onlar ne düşünüyordu o gün? Hangi duygularla doluydular? Aradan yirmi beş sene geçti hala merak ederim.
    Uyudum mu dün gece? Duyduklarım düş müydü? Zincir sesleri, açılıp kapanan kapılar, postal gıcırtıları...
    “Sağlıcakla kalın, kendinize iyi bakın! ...” diye, gür sesle bağırdı mı birisi?


    Atilla Keskin
    Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler
    (Anı / Roman)
    Gendaş Yayınevi İstanbul 1999


    (deniz gezmişin idam günü atilla keskin in ağzından)

  • Gülsüm Yesilyurt
    Gülsüm Yesilyurt

    deniz denince aklıma:
    ADI DENİZ OLMALI


    Bir çocuğumuz olmalı
    Adı deniz olmalı
    Deniz dedim adına
    Adı deniz olmalı

    Bir çocuğumuz olursa
    Adı deniz olmalı
    Deniz kadar engin
    Deniz kadar çoşkun
    Deniz kadar sıcak
    Deniz kadar güzel

    Bir çocuğumuz olmalı
    Adı deniz olmalı
    Deniz dedim adına
    Adı deniz olmalı

    Üzerindekiler bana yabancı değil,
    Suratındaki yaralar, karalar, kirler
    Bana birisini hatırlatıyorsun küçüğüm
    Üzerindekiler bana yabancı değil,
    Yırtık süeterin, pantolonun, çizmen, çorabın
    Sakın pişman olma, kızma, kızdırma
    Sembol olmak, katil olmaktan çok daha zor
    Yemekten, içmekten, direnmek zor küçüğüm
    Ben, ben kimim diye sorarsan
    Biz, biz tabiatla kardeşiz
    Yemeyle, içmeyle
    Hatta uçakla, suyla, kuşla, böcekle
    Ama yine de
    Bana ne olmuş diye soruyorsan
    Kızma, kızdırma
    Hani doğruluktan, dürüstlük doğar derler ya
    Bence sana Deniz çarpmış küçüğüm
    Ki, ben beni bildim bileli
    Ne, ben beni buldum kendimde
    Nede kendim, beni buldu bende
    İşte ortalığın arazisi olup kaynadık dünyanın kazanında
    Dünya kazan oldukça ben bir kepçe
    Doldum tabaklara birden daha çok kere
    Hani ya gülüm işçi olup emek dökercesine
    Ben, beni bildim bileli
    Ne ben, beni buldum kendimde
    Nede kendim, beni buldu bende
    Sen bir başka maya gör
    Çocuk olursun bir yandan severler
    Bir yandan döverler
    Okursun adam olursun,
    İş bulamadın mıda hiç dinlemez söverler
    Ben, ben boks şampiyonu olamam ki dostum
    Hayatı nakavt edeyim
    Ben kültürümü hayata adadım
    Hayatı tanımlayamıyorum
    Hayat nedir acaba _?
    Hergün paket paket içtiğimiz sigaralar mı
    Akşamları eve gelen babamın
    Boş o bomboş bakışları mı
    Bilmiyorum! ! !
    Yıldızlardan kopup gelmişti dünyama
    Yıllanmış ağaçların dökülen sarı yaprakları gibiydi
    Etraf toz, toprak, kan, göleç
    Adına ne seheryeli diyebiliyorum nede tozpembe
    Ama şunu çok iyi biliyorum ki
    Bir çocuğumuz olursa
    Adı DENIZ olmalı,
    İster kız ister erkek
    Farketmez hiç biri
    Fakat bakışları farketmeli
    Güneş gibi olmalı
    Aydınlatmalı her tarafı
    Her bir yandan bir bir
    Bir çocuğumuz olursa adı DENIZ olmalı
    DENIZ kadar engin, DENIZ kadar coşkun
    DENIZ kadar sıcak, DENIz kadar güzel
    Bir çocuğumuz olmalı
    Adı DENIZ olmalı
    DENIz dedim adına
    Adı DENIZ olmalı.

  • Zeynep Seda
    Zeynep Seda

    baba;

    mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum.ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. fakat bu durumu metanetle karşılamani istiyorum, insanlar doğar,büyür,yaşar ölürler,önemli olan cok yasamak degil,yaşadiğı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.bu nedenle ben erken gitmeyi normal karsiliyorum.ve kaldı ki benden evvel giden arkadaslarim hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir.benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın,oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunda da bu olduğunu biliyordu.seninle düşüncelerini ayri ama beni anlayacagini tahmin ediyorum.sadece senin degil, türkiye’de yasayan kürt ve türk halklarının da anlayacagina inaniyorum.cenazem için avukatlarıma gerekli talimati verdim.ayrica savcıya da bildirecegim.ankara’da 1969’ olen arkadasim taylan özgür’un yanina gömülmek istiyorum.onun icin cenazemi istanbul’a götürmeye kalkışma, annemi teselli etmek sana düşüyor.kitaparımı küçü kardeşime bırakıyorum.kendisine özellikle tembih et,onun bilim adami olmasini istiyorum,bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir,son anda yaptiklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi,abimi,kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarim.
    oğlun deniz gezmis

    deniz gezmiş

  • Zeynep Seda
    Zeynep Seda

    Deniz Gezmiş

    1947 yılında Ankara’da doğdu.Liseyi İstanbul’da okudu.1966’da İÜ Hukuk Fakültesi’ne girdi.Kısa sürede gençlik eylemlerinde öne çıktı.TİP’de çalıştı.1968’de Devrimci Hukuklular Örgütü’nü kurdu.Amerikan 6.Filosu’nu protesto eylemlerine katıldı ve İstanbul Üniversitesi’nin işgaline öncülük etti.DÖB’ün kurucuları arasında yer aldı.Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü’nü tertipledi.1969’da Filistin’e gitti, gerilla eğitimi gördü.THKO örgütünü kurdu.Örgütün ilk eylemi olan İşbankası Ankara Emek Şubesi soygununa katıldı.Yine Ankara’daki Balgat Amerikan Üssü’nden dört Amerikalının kaçırılması eylemine katıldı.Sivas Gemerek’te çatışmada yakalandı.Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde idam edildi.

  • Alp Tanhu
    Alp Tanhu

    çocukluğum içinde geçti,
    akşamları o dalga sesi varya...
    özledim yaa...

  • Zeynep Seda
    Zeynep Seda

    elbet bir bildiği vardı bu çocuğun
    kolay değil öyle genç ölmek
    yeşil bir yaprak gibi yüreği
    koparıp ateşe atmak
    pek öyle kolay değil...deniz gezmiş...

  • Hatice Yavuzdurmaz
    Hatice Yavuzdurmaz

    mesai sonrası rahatlamak için birebir. :)

  • Sebahattin Demirci
    Sebahattin Demirci

    deniz sonsuz bir özgürlük
    sevda ve sevdalıların buluşması
    dalgaların karayla buluşması gibi

  • Selma Doğan
    Selma Doğan

    eveeeeeeeetttt benim denize girme vaktim geldii........... :)))

  • Selma Doğan
    Selma Doğan

    hele bugün hiç dalga yoktu denizde.............tek kelime ile harikaydı......... :)))

    kıskanmayalım birgün sizin de olur..... :)))

  • Selma Doğan
    Selma Doğan

    sensiz denizin tadı mı olur? ,
    sahiller neşeyle çınlasa bile......
    çıplak ayakların,
    kumlar üzerinde izleri olmayınca....

  • Alper Aydin
    Alper Aydin

    deniz gezmiş
    THKO
    özgürlük
    sonsuzluk
    doğacak çocuğumun ismi
    şirketimin ismi

  • Zehra Puhur
    Zehra Puhur

    ....ürkütücü.....

  • Melek Kara
    Melek Kara

    deniz gezmiş.
    o da sonsuz bir deniz....

  • Melek Kara
    Melek Kara

    sonsuzluk.....

  • Öznur Bingöl
    Öznur Bingöl

    deniz benim şu hayattaki tek dostumdur çünkü ona verdiğim sırları kimseyle paylaşmaz ve beni herzaman dinlerrrr.......(sırlar)

  • Işık Aktaş
    Işık Aktaş

    deniz, alabildiğine özgürlüktür.
    deniz, özlemleri suya söylemektir.
    deniz, yalnızlığa türkü söylemektir.
    deniz, yaşamın çirkinliklerinden kaçabilmek için gözlerimizin sığındığı yerdir.

  • Deniz Ceren Karaoglu
    Deniz Ceren Karaoglu

    derin mavi suda ki yasam demektir!

  • Selma Doğan
    Selma Doğan

    Görmediğim an yaşayamam..Güne ister hırçın olsun isterse durgun olsun denizi görerek başlamak insana enerji veriyor....
    Evimin önü demek, deniz demek......

  • Sidoma
    Sidoma

    lügatini yeniden yazıyorum sevdanın
    binlerce çiçek açtı kollarımda yorgunluk
    gündönümü ruhuma ayarlandı yeniden
    bir çerağdır, yanıyor gittiğin her bahçede
    şimdi parmaklarının ucundadır baharım
    kutlu bir ülke verdin hayatıma özünden
    denizlerde sen varsın; ırmaklarda ben varım

  • Murat Faust
    Murat Faust

    Bir insanı her türlü vicdan azabından, günahtan arındıracağına inandığım mavi dev...

  • Ses Sizlik
    Ses Sizlik

    deniz,yusuf,hüseyin....

  • Serseri
    Serseri

    lügatini yeniden yazıyorum sevdanın
    binlerce çiçek açtı kollarımda yorgunluk
    gündönümü ruhuma ayarlandı yeniden
    bir çerağdır, yanıyor gittiğin her bahçede
    şimdi parmaklarının ucundadır baharım
    kutlu bir ülke verdin hayatıma özünden
    denizlerde sen varsın; ırmaklarda ben varım

  • Mevsim Dilan
    Mevsim Dilan

    deniz bizim okulda 'elifinki'

    sabahları sırtçantasını zıplata zıplata gelen kulaklıkları kulaandan düşmeyen 'naber kızlar? ' diye bize selam verip sabah sabah o sıcacık gülümsemesiyle içimizi ısıtan okulun en yakışıklı delikanlısıdır bide nike air'ları varki sormayın şehirler arası otobüs gibi yürürken 'pıııstt pıııstt' ediyo

    ama dedim ya elifinki elif benim kankim yani 'eniştemiz' olur kendileri

  • Nihan Gül
    Nihan Gül

    dostum,herşeyim,..... bide kumsal, güneş, yakışıklılar.... :))

  • Gökce Güzey
    Gökce Güzey

    deniz
    tuz
    mis
    dalış

  • Eliff
    Eliff

    deniz demek benim için herşey demek o benim aşkım bi tanem herşeyim her ne kadar şu sıralar ayrı olsakta hatta belkide hiç bir daha birbirimizi görmicek olsakta o benim aşkımmmm herşeyimm

  • Berna Lacin
    Berna Lacin

    benim için nefes almak kadar güzel.

  • Berna Lacin
    Berna Lacin

    yüzmenin dayanılmaz hafifliği.