Kim seni bütünüyle, koşulsuzca kabul ederse değişmeye başlarsın. Onun kabulü sana böyle bir cesaret verir. Olduğun gibi kabul edilmen seni bütünleştirir, seni kendine güvenli kılar, seni kendin gibi hissettirir. O zaman beklentileri yerine getirmene gerek yoktur, sen olabilirsin. Bu yüzden sevgi bu kadar besleyicidir..
gelenekselci anlayışın “tehlikeli ve yasaktır” vecizesi ile açığa vurdukları korkularından biridir!
oysa insan ve toplum kaderinin kaçınılmazlarındandır gerekliliği de vardır üstelik hükmedilebilirliği de söz konusudur.. bu durumda “değişime müdahil olup onu kontrol altına almak.. değişime egemen olma hakkını elinde tutmak mümkün iken reddedici olup değişimin savunmasız mahkûmu olmak niye? ” diye sorası geliyor insanın.. sonrası.. grimsi bir boşluk
kaptanın seyir defteri :) no:195482783492584100680579164036987 her şey değişiyor üstelik farkına varmaksızın bazen sonrasında bize şaşırmak kalıyor eskiye ait bir çehrenin yeni fotoğrafı çocukluğumuza şahitlik etmiş duvarlar vaktiyle çok büyük olduğunu sandığımız gözümüzde küçülen ayrıntılar detaylar.. işte bu okunması gereksis satırları kendime yazıyorum bir daha okumamak üzere.. zannettiğimzden daha derinmiş sular.. daha sığmış okyanuslar.. vs vs ve keşfe çıkmışız resmen şu dünya üzerinde keşif no:bilmem kaç..
Onların yerini 'Ben zenginleri severim! ' diyenlerle 'Çocuklarımın dikili ağacı yok! ' diyenler aldı, servetlerinin kaynağını da annesinin çıkınıyla, oğlunun takılarıyla açıklayan, kaçak villa uzmanları aldı.
Onların yerine, türbanı siyasetin birinci sorunu yapıp, “biz çözeceğiz” diyerek iktidara gelenler ve milletin kanını emenler geldi… Onların yerine, ABD’nin kucağında oturan bir “şeyhin” müritlerinin yönettiği bir ülke var artık elimizde… Onların yerine, her gün yüzü kızarmadan bir başka yolsuzluğu çıkan, naylon fatura kaçakçısı bir maliye bakanı var elimizde… Onların yerine, türbanı siyasetin birinci sorunu yapıp, “biz çözeceğiz” diyerek iktidara gelenler ve milletin kanını emenler geldi… … O nasıl bir başbakandır ki; Başbakanlık müsteşarı yaptığı zat… Cumhuriyetin temel değerlerine saldırdığı yargı kararıyla tescilli birisini yanında tutmaktadır… Hem de bu Ömer Dinçer’in bilimsel aşırmacılık yaptığı ispatlanmışken… Gözlerimizin içine baka baka adamı savunabilmektedir…
O nasıl bir başbakandır ki; Danışmanlarından biri; Mehmet Metiner, PKK’nin Türkiye’deki partisi HADEP’in Genel Başkan yardımcılığını yapmıştır… O nasıl bir başbakandır ki; Partisinin Genel Başkan Yardımcısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna emperyalizmin yerleştirdiği dinamiti ateşleyen Şeyh Sait’in torunu Dengir Mir Mehmet Fırat olabilmektedir…
O nasıl başbakandır ki; Kurtuluş Savaşı sırasında yine İngilizlerin kurdurduğu “Kürt Havi Cemiyeti”nin kurucusunun torunu Cüneyt Zapsu’yu başdanışmanı yapıp kendisini ABD’ye pazarlatmaya gönderebilmektedir…
O nasıl bir başbakandır ki; Kendisini pazarlatması umurumuzda değil belki ama, ülkesini pazarlamakla gurur duyabilmektedir… O nasıl bir başbakandır ki; Irak’ı ABD’nin işgal etmesi için ABD ile milyar dolarlar üzerinden pazarlık yapabilmektedir… İsrail şirketlerine usulsüz ihaleler… Unakıtanın yumurtalarına KDV indirimleri… Cola Turka’nın dağıtım ihaleleri…
O nasıl bir Anadolu Halkıdır ki hey hat! ! ! ! ! Çarıklarını yiyerek düşmandan kurtarmışken topraklarını, şimdi birkaç “din bezirganına, bu Amerikan uşaklarına” yani bu “maşa”lara teslim edebilmiştir ülkesini… İnsanın vicdanını nasıl parçalamasın ki… Ey yüce TÜRK ULUSU! ! ! Bu adamı gözlerinle görür Kulakların ile duyar Aklın ile yordar iken…
odun kül haline gelince bir daha odun olarak geri gelmez öyleyse dememeliyiz sonradan kül olan önceden odundu diye anlamamız gereken odunun hep odun olarak kaldığıdır... sonra da ve önce de hiç diyebilir miyiz kış bahara, bahar yaza dönüyor diye
İçerden değiştiremediğin, dışardan hiç değişmez, mış gibi kalır, o da kalmaz, çünkü görüntü, görüneni perdeler, bir şey görünmez.
“Değişime bırak büsbütün kendini — (…)
Şarap ol, içmenin tadı acı geliyorsa..”
[Rainer Maria Rilke, Orpheus'a Soneler, II-XXIX, YKY]
tohuma duran buğdayın serüveni gibi buğday da değişir defalarca hem
çürümesi bin taneye durmasıdır aslında
sert taneler katılaştığını gösterse de yeniden yumuşacık una döner sonunda
değişim hep devam eder, birleşerek, çoğalarak sofralarda
değişim hep hareketi hatırlatıyor bana, dönüşümde ise sabitlik ve durağanlık var
Önce kendini değiştir, o zaman dünyan da değişmeye başlayacak...
~ La Edri ~
Bazen, hayatınıza bir el dokunur ve her şey değişir...
Kim seni bütünüyle, koşulsuzca kabul ederse değişmeye başlarsın. Onun kabulü sana böyle bir cesaret verir. Olduğun gibi kabul edilmen seni bütünleştirir, seni kendine güvenli kılar, seni kendin gibi hissettirir. O zaman beklentileri yerine getirmene gerek yoktur, sen olabilirsin. Bu yüzden sevgi bu kadar besleyicidir..
Osho
Sönmeyen güçlü bir ateştir,değişim.her kim değişimi reddeder,kör inançlarınla yaşarsa,değişimin külü olmaktan kurtalamaz.
değişiklik
demektirrr :)
Değişmeyen ölüler ve delilerdir.
O halde değişimek anormal bir şey değildir.
bende bir sorun var sanırım.:s
millet durmadan değişiyor, ben ise hep olduğum gibiyim.
hadi bunu geçtim.
millet durmadan büyüyor(!) , ben ise hala çocuk gibiyim.
Çürüme de bir değişimdir; lakin gelişim değildir.
..................(Cemil MERİÇ)
Yeryüzündeki herşey değişir.
çünkü biz hisetmesekte evrende herşey canlıdır, değişmektedir,
milyarlarca yıldır değişmektedir.
Değişim herkes ve herşey için geçerlidir.
İnsan değişir,
Hayvan değişir,
evren değişir.
İnsan neyse o dur ve değişim ait olduğu safhaya geldiğinde başlar......
Değişim, değişmeyen yegâne hakîkattir.
bukalemunun renk değişrimesi..kozadan kelebek.. lahanadan turşu... undan ekmek.. benden muhendis :)
gelenekselci anlayışın
“tehlikeli ve yasaktır”
vecizesi ile açığa vurdukları
korkularından biridir!
oysa insan ve toplum kaderinin kaçınılmazlarındandır
gerekliliği de vardır
üstelik hükmedilebilirliği de söz konusudur..
bu durumda
“değişime müdahil olup
onu kontrol altına almak.. değişime egemen olma hakkını elinde tutmak mümkün iken
reddedici olup
değişimin savunmasız mahkûmu olmak niye? ”
diye sorası geliyor insanın..
sonrası.. grimsi bir boşluk
her hatadan sonra,
ben değişmeliyim...
etrafındakiler değişmiyorsa hataların ardı arkası kesilmiyorsa,
ben değişmeliyim...
franz kafka
böcüüüüüüüüüüüüüük
hızla değişimler..şaşırıyor insan :) insan bu kadar mı deişir..başkası olma kendin ol böyle çok daha güzelsin:D
Değişmez demek, değişimin doğasına aykırıdır.
kaptanın seyir defteri :)
no:195482783492584100680579164036987
her şey değişiyor
üstelik farkına varmaksızın bazen
sonrasında bize şaşırmak kalıyor
eskiye ait bir çehrenin yeni fotoğrafı
çocukluğumuza şahitlik etmiş duvarlar
vaktiyle çok büyük olduğunu sandığımız
gözümüzde küçülen ayrıntılar detaylar..
işte bu okunması gereksis satırları kendime yazıyorum
bir daha okumamak üzere..
zannettiğimzden daha derinmiş sular..
daha sığmış okyanuslar..
vs vs
ve keşfe çıkmışız resmen şu dünya üzerinde
keşif no:bilmem kaç..
küçükken öğretilen, 'öpüp alnımıza bastırdığımız' bazı kutsal (!) kitapların, işporta da, yerlerde ne alırsan, bilmem kaç lira'ya satılması....yazık.!
bir tek an'mıdır değişimi başlatan?
öyleyse tek bir parça, bütünü tamamlayan...
yine de hiç birşeye değişmem,gülen gözlerini....
mutlak olanın yadsınamazlığının ispatıdır......
sizinle kesişen veya sizinle kesişmenize izin verdiğiniz sonsuz enerji, sizi değiştirecektir....
dünyada herşey değişir bi o sabit kalır......
Onların yerini
'Ben zenginleri severim! ' diyenlerle
'Çocuklarımın dikili ağacı yok! '
diyenler aldı,
servetlerinin kaynağını da annesinin
çıkınıyla,
oğlunun takılarıyla açıklayan,
kaçak villa uzmanları aldı.
Onların yerine, türbanı siyasetin birinci sorunu yapıp, “biz çözeceğiz” diyerek iktidara gelenler ve milletin kanını emenler geldi…
Onların yerine, ABD’nin kucağında oturan bir “şeyhin” müritlerinin yönettiği bir ülke var artık elimizde…
Onların yerine, her gün yüzü kızarmadan bir başka yolsuzluğu çıkan, naylon fatura kaçakçısı bir maliye bakanı var elimizde…
Onların yerine, türbanı siyasetin birinci sorunu yapıp, “biz çözeceğiz” diyerek iktidara gelenler ve milletin kanını emenler geldi…
…
O nasıl bir başbakandır ki;
Başbakanlık müsteşarı yaptığı zat… Cumhuriyetin temel değerlerine saldırdığı yargı kararıyla tescilli birisini yanında tutmaktadır… Hem de bu Ömer Dinçer’in bilimsel aşırmacılık yaptığı ispatlanmışken… Gözlerimizin içine baka baka adamı savunabilmektedir…
O nasıl bir başbakandır ki;
Danışmanlarından biri; Mehmet Metiner, PKK’nin Türkiye’deki partisi HADEP’in Genel Başkan yardımcılığını yapmıştır…
O nasıl bir başbakandır ki;
Partisinin Genel Başkan Yardımcısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna emperyalizmin yerleştirdiği dinamiti ateşleyen Şeyh Sait’in torunu Dengir Mir Mehmet Fırat olabilmektedir…
O nasıl başbakandır ki;
Kurtuluş Savaşı sırasında yine İngilizlerin kurdurduğu “Kürt Havi Cemiyeti”nin kurucusunun torunu Cüneyt Zapsu’yu başdanışmanı yapıp kendisini ABD’ye pazarlatmaya gönderebilmektedir…
O nasıl bir başbakandır ki;
Kendisini pazarlatması umurumuzda değil belki ama, ülkesini pazarlamakla gurur duyabilmektedir…
O nasıl bir başbakandır ki;
Irak’ı ABD’nin işgal etmesi için ABD ile milyar dolarlar üzerinden pazarlık yapabilmektedir…
İsrail şirketlerine usulsüz ihaleler…
Unakıtanın yumurtalarına KDV indirimleri…
Cola Turka’nın dağıtım ihaleleri…
İnanç sömürüsüyle iktidara gelenler, inançlarını satmaktan çekinmezler…
O nasıl bir Anadolu Halkıdır ki hey hat! ! ! ! !
Çarıklarını yiyerek düşmandan kurtarmışken topraklarını, şimdi birkaç “din bezirganına, bu Amerikan uşaklarına” yani bu “maşa”lara teslim edebilmiştir ülkesini…
İnsanın vicdanını nasıl parçalamasın ki…
Ey yüce TÜRK ULUSU! ! !
Bu adamı gözlerinle görür
Kulakların ile duyar
Aklın ile yordar iken…
Aklını Başına Al! ! ! ! ! ! ! ! ! !
(alıntı)
odun kül haline gelince
bir daha odun olarak geri gelmez
öyleyse dememeliyiz sonradan kül olan önceden odundu diye
anlamamız gereken
odunun hep odun olarak kaldığıdır...
sonra da ve önce de
hiç diyebilir miyiz
kış bahara, bahar yaza dönüyor diye
yazan bilinmiyor