ÇÜRÜMEK (canlı ve cansız bütün nesneler için) eskime, bayatlama, yıpranma vb. gibi türlü doğal etkilerle ve en çok da mikropların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak ya da kokuşmak. Bir başka anlamıyla sağlamlığını, dayanıklılığını yitirmek. Meyve çürüyünce bozulur kokar. Ağaç çürüyünce yıkılır, odun olur. Bitki çürüyünce toprağa karışır, gübre olur, Çürümek bozulmaktır. Aslını, özelliğini kaybetmektir. İşe yaramamaktır. Faydalı iken zararlı hale dönüşmektir. Kokuşmaktır. En vazgeçilmezimiz su bile mikroplar sebebiyle bozulabilir. Sağlıksız şehirleşmenin, yerleşim birimlerindeki alt yapının yetersizliği nedeniyle aslında insan için hayat olan su kirlenip, ölüm saçan salgın hastalıklara sebep olabilir.. Aldığımız hava bile bozulabilir. Zehir soluyabiliriz. Gökyüzümüz bozulup kirlenebilir. Çevremizdeki her şey sağlamlığını kaybedip çürüyebilir. Peki insan çürür mü? Elbette ölümle birlikte insan bedeni ruhun, gitmesiyle çürüme sürecine girecek, en sonunda toprağa karışacaktır. Peki hayatta iken, diri iken insan çürür mü..? Hem de nasıl.. Mikroplarla, hastalıklarla bedeni, genetik nedenlerin dışında ahlaksızlık ve kötü huylarla ruhu çürür. Bedenen ve ruhen insan enkaza dönüşebilir. Bozulabilir, çürüyebilir. Çürümenin başka bir yanı insanın savunacak ideası, fikri kalmamasıdır. Bir şeyi savunmaya ihtiyacı dahi olmamak çürümektir.. Çürümek, insanın içinde bir şeylerin değişeceği inancının yok olmasıdır. Çürümeye yüz tutmuş insanların oluşturduğu toplumlar sağlıklı toplum olmaktan uzaklaşmış, sosyal dokusu bozulmuş, toplum özelliği taşırlar. Üzülerek ifade etmeliyim ki toplumumuz böyle bir çürümenin altın çağını yaşamaktadır.. Millet olmaktan ümmet olmaya evrilmeye çalışılan toplumumuz milli hafızasını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bir yandan Türklüğü reddedip Türkiyelilik saçmalığı körüklenirken diğer taraftan milli kimliğimize ait tüm değerlerimiz yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Milli ahlakımız büyük bir çürüme ile karşı karşıyadır. Mertlik, yiğitlik, adalet, doğruluk, dürüstlük, dayanışma, paylaşma, saygı, şefkat, sevgi, merhamet gibi değerler, menfeat ve çıkar anlayışının, siyasetin, para ve gücün, nepotizmin yani kayırmacılığın baskısı altında ezilip kaybolmaya yüz tutmaktadır. Bu durum bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket olarak görülmelidir. Adaletin kalmadığı, tuzun koktuğu, enflansyonun insanları yoksullaştırdığı bir toplumda, ilkçağlarda yaşanan barınma ve beslenme sorununun 21. asırda yaşayan bir ülkede her alanda bozulma ve çürümenin olması kaçınılmazdır. Bu kaçınılmaz sonu üzgünüm dibine kadar yaşıyoruz. Yazık ettiler bu güzel topluma, bu güzel millete. Ahmet Yavaş
“Sevginin yalnızca bir duygu olmadığını , bilgi de gerektirdiğini kendimden biliyorum.. Sevgi savurganlığım yüzünden habire su vererek çürüttüğüm kaktüsler hâlâ aklımda.." diyor..
Sevgi , tek başına yetmez bazen.. Bazen bilmek de gerekir..
ÇÜRÜMEK
(canlı ve cansız bütün nesneler için) eskime, bayatlama, yıpranma vb. gibi türlü doğal etkilerle ve en çok da mikropların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak ya da kokuşmak.
Bir başka anlamıyla sağlamlığını, dayanıklılığını yitirmek.
Meyve çürüyünce bozulur kokar. Ağaç çürüyünce yıkılır, odun olur. Bitki çürüyünce toprağa karışır, gübre olur,
Çürümek bozulmaktır. Aslını, özelliğini kaybetmektir.
İşe yaramamaktır. Faydalı iken zararlı hale dönüşmektir. Kokuşmaktır.
En vazgeçilmezimiz su bile mikroplar sebebiyle bozulabilir. Sağlıksız şehirleşmenin, yerleşim birimlerindeki alt yapının yetersizliği nedeniyle aslında insan için hayat olan su kirlenip, ölüm saçan salgın hastalıklara sebep olabilir..
Aldığımız hava bile bozulabilir. Zehir soluyabiliriz. Gökyüzümüz bozulup kirlenebilir. Çevremizdeki her şey sağlamlığını kaybedip çürüyebilir.
Peki insan çürür mü?
Elbette ölümle birlikte insan bedeni ruhun, gitmesiyle çürüme sürecine girecek, en sonunda toprağa karışacaktır.
Peki hayatta iken, diri iken insan çürür mü..?
Hem de nasıl.. Mikroplarla, hastalıklarla bedeni, genetik nedenlerin dışında ahlaksızlık ve kötü huylarla ruhu çürür. Bedenen ve ruhen insan enkaza dönüşebilir. Bozulabilir, çürüyebilir.
Çürümenin başka bir yanı insanın savunacak ideası, fikri kalmamasıdır.
Bir şeyi savunmaya ihtiyacı dahi olmamak çürümektir..
Çürümek, insanın içinde bir şeylerin değişeceği inancının yok olmasıdır.
Çürümeye yüz tutmuş insanların oluşturduğu toplumlar sağlıklı toplum olmaktan uzaklaşmış, sosyal dokusu bozulmuş, toplum özelliği taşırlar.
Üzülerek ifade etmeliyim ki toplumumuz böyle bir çürümenin altın çağını yaşamaktadır.. Millet olmaktan ümmet olmaya evrilmeye çalışılan toplumumuz milli hafızasını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bir yandan Türklüğü reddedip Türkiyelilik saçmalığı körüklenirken diğer taraftan milli kimliğimize ait tüm değerlerimiz yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Milli ahlakımız büyük bir çürüme ile karşı karşıyadır. Mertlik, yiğitlik, adalet, doğruluk, dürüstlük, dayanışma, paylaşma, saygı, şefkat, sevgi, merhamet gibi değerler, menfeat ve çıkar anlayışının, siyasetin, para ve gücün, nepotizmin yani kayırmacılığın baskısı altında ezilip kaybolmaya yüz tutmaktadır.
Bu durum bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket olarak görülmelidir. Adaletin kalmadığı, tuzun koktuğu, enflansyonun insanları yoksullaştırdığı bir toplumda, ilkçağlarda yaşanan barınma ve beslenme sorununun 21. asırda yaşayan bir ülkede her alanda bozulma ve çürümenin olması kaçınılmazdır.
Bu kaçınılmaz sonu üzgünüm dibine kadar yaşıyoruz.
Yazık ettiler bu güzel topluma, bu güzel millete.
Ahmet Yavaş
Tomris ;
“Sevginin yalnızca bir duygu olmadığını ,
bilgi de gerektirdiğini kendimden biliyorum..
Sevgi savurganlığım yüzünden habire su vererek çürüttüğüm kaktüsler hâlâ aklımda.."
diyor..
Sevgi ,
tek başına
yetmez bazen..
Bazen bilmek de gerekir..
İyi bilmek
ve anlamak..
Çürütmemek için..
Çürüme de bir değişimdir; lakin gelişim değildir.
..................(Cemil MERİÇ)
allahtan daim ruhlarımız var...
ateist.