(Böyle iken) onlar, bir ticaret yahut bir eğlence gördükleri zaman, ona (doğru) dağılıp gittiler, seni de (hutbede) ayakta bıraktılar. De ki: “Allah katında olanlar, eğlenceden de, ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
(Şiddetli bir kıtlık sırasında Hz. Peygamber, farzdan sonra hutbede iken yiyecek yüklü bir ticaret kervanı gelmiş ve âdet gereğince def veya davul ile karşılanmıştı ki mescidde bunu duyanlar ona doğru akın etmiş, yalnız 12 kişi kalmıştı. İşte bu âyet bir ihtar olarak bunun üzerine nâzil olmuştur. Bundan böyle hutbeler farzdan önce okunmuştur.)[4]
Hayırlı cumalar Varis ameliyatı nedeniyle ameliyat yerlerinin zarar görmemesi için ibadetlerimi evde sandalyede oturarak kılıyordum. Bugün kendimi biraz iyi hissettiğinden Cumaya gitmeye karar verdim. Oturduğum yere yakın olan Çayırhisar Köyü'nün camisine gittim. Volümü sonuna kadar açılmış, alışık olmayanı yerinden hoplatan ezanı sesini dinledikten içeri girdim. Hangi makamda okunduğunu bilemediğim mevlid-i Şerif okunuyordu. Hani şu Süleyman Çelebi'nin, galiba imamlarımıza ek gelir sağlasın diye yazdığı, Hz Peygambere insan üstü ilahi özellikler yükleyen Mevlidi Şerif. Mevlidin sonuna gelmişiz Allah'tan. İmam efendi mevlit sahiplerinin adını anıp onların geçmişlerine Fatihalar gönderdi. Öyle bir dua irad eyledi ki konu Arapça bilen beni bile aştı. Söylenenleri anlamak için ciddi bir çaba gerekiyor....Edilen dua, zannedersem mızraklı ilmihal gibi Osmanlı döneminden kalma bir dua kitabından alınmış. İçerisinde Türkçe kelime yok gibi.. Tamamen Arapça ve Farsça sözcüklerden ibaret. Dikkat ettim, o kadar söz zincirinden sadece "eylesin" kelimesi Türkçe idi.. Yahu insaf edin okuduğunuz ayetlerin anlamını açıklamıyorsunuz, bari ettiğiniz duayı halkın anlayacağı dilden edin, nolur...! Ayn çatlatarak ettiğiniz duanın din kardeşlerinizin anlamayacağı sözcüklerden ibaret olması şart mı...? Kıyamet mi kopar ettiğiniz duayı insanlar anlasa, anlayarak amin dese. Namaz bittikten sonra dışarıda hayır hizmeti vardı .. Bu köyde, her hafta tavuklu bulgur, pirinç ve ayrandan oluşan hayır insanlara ikram ediliyor... Biz de bulgur pilavımızı ayranla birlikte aldık ve afiyetle yedik ?Oturduğum bankta çevreme baktım, merhaba diyecek iki çift laf edecek kimse aradım, bulamadım.. Hava soğuk olduğu gibi insanlar da soğuk... Herkesin suratından düşen bin parça . Kim bilir ne derdi var insanların. Evime doğru hareket ederken köyün hemen dışında üstü açık ahırda, melül melül bana bakan bir öküz gördüm.. Aramızdaki duvara rağmen yaklaştım ve selam verdim..O da bana yaklaştı ve sevgi ile başını okşadım. Bir "mööö" sesiyle duygularıma karşılık verdi. Bu iletişimden o da memnun kaldı ben de memnun kaldım. Bir cuma günü nasibimize bir insan eli tutmak, bir çocuk başına dokunmak değil bir öküz başı okşamak düştü... Aklıma rahmetli Arif Nihat Asya'nın şiiri geldi... Öyle diyordu güzel insan: "El varsa da emrimizde dövmek yoktur. Dil varsa da ağzımızda sövmek yoktur.. Öküzleri okşamak sevmek var bizde. Adileri alçakları övmek yoktur." Hayırlı cumalar... Ahmet Yavaş
Cuma günün önemi perşembe gününün gecesi Sela verilerek hatırlatılır' yani yarın cuma olacak unutmayın, sonra cuma namazı ezanından yarım veya 1 saat önceden de 2nci hatırlatma selası okunur. yani cumanın herhangi bir dalgınlıkla unutulması önlenmeye çalışılmaktadır. Resulallahın zamanlarında, Cuma namazından önce ve sonra mescitte toplanan en temiz kıyafetlerini giyen en güzel kokularını süren halk birbirleriyle her türlü konuda yardımlaşma ve fikir alışverişinde bulunduktan sonra tekrar işlerinin başına dönmekteydiler. öyle emevilerin yaptıkları gibi hadi bakalım öğlen namazına devam önden ve arkadan bir sürü sünnet cumanın sünneti öğlen namazının sünneti haydi yetmedi öğlen namazının farzı bu şekildeki uygulamalar ile aşırılığa kaçarak şirke girmişlerdir. Cuma namazından sonra da işine gücüne gidenlere ters ters bakıp sünnetleri namazı terk mi ediyorsunuz gibilerden.. İslamiyette tatil günü diye bir şey yoktur. Cuma günü de tatil değildir. bayram da değildir. herkes elindeki ihtiyaç fazlasını bu günde mescide getirip ihtiyacı olanlara vermekte iken.. daha güzel sosyal paylaşım mı olur.. Cumanın esas amacı da bu yardımlaşmayı sağlayıp ayakta tutabilmek zaten. namaz her halükarda kılınıyor bir şekilde Ancak cumanın temelinde halkın mescit etrafında toplanıp elinde evinde kullanmadığı fazladan ne varsa (infak etmekteler) ihtiyacı olanlara vermekteler. Bu şekilde ihtiyacını karşılayanlar mutlu olmakta, onların mutlu edenler de onlarla birlikte sevinmektedirler. yani toplum içinde barış ve mutluluk oluşmakta aradaki dostluk bağları da kuvvetlenmektedir. eskiden Cuma günlerinde pazar kurulması da bu tür kaynaşma ve toplanmayı daha da belirgin hale getirmek için olmuştur. daha sonraki yüzyıllarda şehirler kalabalıklaştıktan sonra pazarlar diğer günlere de kaydırılmak zorunda kalınmıştır. uzun sözün kısası Cuma namazı, bu yardımlaşma dayanışma temeli üzerinden anlam kazanmaktadır. Cuma günü sosyal içeriği en üstün olan en faziletli gündür yani... Allah hepinizin duasını kabul etsin...
Cuma namazının önemi Kuran'da Cuma suresi 9 ve 10. ayetlerde belirtildiği şeklindedir. '9. Ayet:Anlamı: Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. 10. Ayet Anlamı: Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.' Ayrıca' Bakara 238. ayette: Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.' Allah tarafından detaylı açıklanan ve vurgulanan tek namaz Cuma suresindeki Cuma namazı olup diğer namazlar için çağryıyı duyduğunuzda zikre koşun ifadesi belirtilmemiş ve Bakara 238 ayette de özellikle Orta namazı koruyun ifadesi haftanın en önemli faziletli, en üstün zamanı anlamında Cuma namazının kastedildiği kanaatindeyim.
saçma sapan ama yığınların üzerine salya sümük atladığı bi batıl inanç...
Mesela hristiyanların uğursuz, müslümanların kutsal saydığı günün adı. Allahın günleri arasında bile adaletsizlik yarattığı sonucunu doğuran basit ve zavallı insankızlarının pür-ü melalidir..! Bir gün hem kutsal hem de uğursuz olabilir mi? İslamiyette kutsal olan cuma namazıdır..! Zira cuma da 'cem' kökünden gelir. Toplanmak vs. manasında kullanılabilir. Kutsal gün diye bir kaidenin olması allah inancına terstir..! (bkz) : Ademle havva yasak elmayı cuma günü yemiştir. İsa çarmıha cuma günü gerilmiştir. Nuh tufanı cuma günü olmuştur. ...
Cum'a: Haftanın altıncı günüdür. Perşembeden sonra cumartesinden önceki gündür. Cum'a günü insanlık alemi için de çok önemli bir gündür. İlk insan olan Hazreti Adem efendimizin yaradılışı, cennete girişi, tevbesinin kabul olması, yer yüzüne inmesi, ölümü cuma gününe rastlamaktadır. Kısaca ademiyyet günüde diyebiliriz. Cum'a günü müslüman aleminin en kutsal günüdür. Cum'a günü mü'minler bir araya gelerek kendilerine farz olan cum'a namazını kılarlar. Kur an ı kerim de cum'a hakkında sure ve ayetler vardır. Kur'an-ı kerim Hz. Muhammed'e verilmiş en büyük mucizedir. Hazreti Muhammed (s.a.v) efendimiz ilk cum'a namazını sahabelerle birlikte yolculuğu sırasında Ranuna yakınlarında Salim bin avf kabilesinin sahip olduğu Beni Salim camii'nde kılmıştır. Bir rivayete göre Kıyamette cum'a günü kopacaktır. Şimdiden Bütün islam aleminin cum'a sı mubarek olsun. Saygılarımla..........................
CUMA:Müslümanların en kutsal günüdür o gün öğle namazı vaktinde tüm müslümanlar camiilere gider imam Bir hutbe okuduktan sonra iki rekat Cuma namazı kılınır Cuma Günü fakirin hac ı zenginin bayramıdır.Müslümanlar temiz kiyafetlerini giyerler helal koku sürerler temizlenirler öylece namaz giderler Cuma Namazının emri medine de nazil olmuş cuma namazının kazası olmaz Hanefilere göre üç kiş ilede namaz kılınır şafiilere göre en azkırk kişi cemaatta bulunmalı ve imamı duymalıdır
Cum’a günü, rûhlar toplanır ve birbirleri ile tanışırlar. Kabrler ziyâret edilir. Bugün kabr azâbları durdurulur. Ba’zı âlimlere göre, mü’minin azâbı artık başlamaz. Kâfirin Cum’a ve Ramezânda yapılmamak üzere, kıyâmete kadar sürer. Bugün ve gecesinde ölen mü’minler kabr azâbı hiç görmez. Cehennem, Cum’a günü çok sıcak olmaz. Âdem “aleyhisselâm” Cum’a günü yaratıldı. Cum’a günü, Cennetden çıkarıldı. Cennetdekiler, Allahü teâlâyı Cum’a günleri göreceklerdir.
Allahü teâlâ, Cum’a gününü müslimânlara mahsûs kılmışdır. Cum’a sûresi sonundaki âyet-i kerîmede meâlen; (Ey îmân etmekle şereflenen kullarım! Cum’a günü, öğle ezânı okunduğu zemân, hutbe dinlemek ve Cum’a nemâzı kılmak için câmi’e koşunuz.. Alış verişi bırakınız! Cum’a nemâzı ve hutbe, size, başka işlerinizden dahâ fâidelidir. Cum’a nemâzını kıldıkdan sonra, câmi’den çıkar, dünyâ işlerinizi yapmak için dağılabilirsiniz. Allahü teâlâdan rızk bekliyerek çalışırsınız. Allahü teâlâyı çok hâtırlayınız ki, kurtulabilesiniz!) buyuruldu.
m.engin noyan veb sitesi Mustafa Kemâl Atatürk'ün 7 Şubat 1923'te Balıkesir'de Paşa Camii'nde verdiği hutbedir... İbret-i Âlem olsun diye!
Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allahın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçkleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur'an'daki mânası açık olan ayetlerdir . İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.
Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunarı arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Cenabı Hak'tır.
Arkadaşlar; Cenabı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazreti
Peygamber'in mübarek yolunda bulunduğumuz bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve geleceğine ait hususları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni buna eriştiren Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu fırsat ile büyük bir sevab kazanacağımı ümit ediyorum.
Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır.
Millet işlerinde her kişinin zihnini ayrı ayrı faaliyette bulunması zorunludur. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz ve bağımsızlığımız için, özellikle egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerinizi anlamak istiyorum. Milli amaçlar, milli irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin bütün kişilerinin arzularının, emellerinin sonuçlarından ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisanı ile medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmektedir.
Efendiler, hutbe demek topluma hitabetmek, yani söz söylemek demektir.
Hutbenin manası budur.
Hutbe denildiği zaman bundan birtakım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır.
Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber'in hayatta olduğu mutlu dönemlerde hutbeyi kendisi söylerdi.
Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek, dört halifenin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki,
gerek Peygamberin, gerek dört halifenin söylediği şeyler
o günün sorunlarıdır , o günün askeri, idâri, mâli ve siyasi, sosyal konularıdır.
İslam toplumunun çoğalması ve İslam ülkeleri gerilemeye başlayınca, Cenabı Peygamber'in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkân kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım kişileri memur etmişlerdir.
Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kişiler idi. Onlar camilerde ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için bir şart lâzımdı.
O da milletin lideri olan kişinin halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması! Halkı genel durumdan haberdar etmek son derece önemlidir. Çünkü, her şey açık söylendiği zaman halkın beyni faaliyet halinde bulunacak iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir.
Ancak millete ait olan işleri milletten gizli yaptılar.
Hutbelerin halkın anlayamayacağı bir lisanda olması ve onların da bugünün gereklerine ve ihtiyaçlarımıza temas etmemesi,
Halife ve Padişah sıfatını taşıyan despotların arkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi. Hutbeden amaç halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir,
başka şey değildir. Yüz, ikiyüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir. Geçen yıl Millet Meclisi'nde söylediğim bir nutukta demiştim ki 'Minberler halkın akılları, vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur.' Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır.
Hutbeyi verenlerin siyasi olayları , sosyal ve medeni olayları hergün izlemeleri zorunludur.
Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır.
cuma suresi 11. ayet
(Böyle iken) onlar, bir ticaret yahut bir eğlence gördükleri zaman, ona (doğru) dağılıp gittiler, seni de (hutbede) ayakta bıraktılar. De ki: “Allah katında olanlar, eğlenceden de, ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
(Şiddetli bir kıtlık sırasında Hz. Peygamber, farzdan sonra hutbede iken yiyecek yüklü bir ticaret kervanı gelmiş ve âdet gereğince def veya davul ile karşılanmıştı ki mescidde bunu duyanlar ona doğru akın etmiş, yalnız 12 kişi kalmıştı. İşte bu âyet bir ihtar olarak bunun üzerine nâzil olmuştur. Bundan böyle hutbeler farzdan önce okunmuştur.)[4]
Hayırlı cumalar
Varis ameliyatı nedeniyle ameliyat yerlerinin zarar görmemesi için ibadetlerimi evde sandalyede oturarak kılıyordum. Bugün kendimi biraz iyi hissettiğinden Cumaya gitmeye karar verdim. Oturduğum yere yakın olan Çayırhisar Köyü'nün camisine gittim. Volümü sonuna kadar açılmış, alışık olmayanı yerinden hoplatan ezanı sesini dinledikten içeri girdim. Hangi makamda okunduğunu bilemediğim mevlid-i Şerif okunuyordu. Hani şu Süleyman Çelebi'nin, galiba imamlarımıza ek gelir sağlasın diye yazdığı, Hz Peygambere insan üstü ilahi özellikler yükleyen Mevlidi Şerif.
Mevlidin sonuna gelmişiz Allah'tan. İmam efendi mevlit sahiplerinin adını anıp onların geçmişlerine Fatihalar gönderdi.
Öyle bir dua irad eyledi ki konu Arapça bilen beni bile aştı. Söylenenleri anlamak için ciddi bir çaba gerekiyor....Edilen dua, zannedersem mızraklı ilmihal gibi Osmanlı döneminden kalma bir dua kitabından alınmış. İçerisinde Türkçe kelime yok gibi.. Tamamen Arapça ve Farsça sözcüklerden ibaret. Dikkat ettim, o kadar söz zincirinden sadece "eylesin" kelimesi Türkçe idi.. Yahu insaf edin okuduğunuz ayetlerin anlamını açıklamıyorsunuz, bari ettiğiniz duayı halkın anlayacağı dilden edin, nolur...!
Ayn çatlatarak ettiğiniz duanın din kardeşlerinizin anlamayacağı sözcüklerden ibaret olması şart mı...?
Kıyamet mi kopar ettiğiniz duayı insanlar anlasa, anlayarak amin dese.
Namaz bittikten sonra dışarıda hayır hizmeti vardı .. Bu köyde, her hafta tavuklu bulgur, pirinç ve ayrandan oluşan hayır insanlara ikram ediliyor...
Biz de bulgur pilavımızı ayranla birlikte aldık ve afiyetle yedik ?Oturduğum bankta çevreme baktım, merhaba diyecek iki çift laf edecek kimse aradım, bulamadım..
Hava soğuk olduğu gibi insanlar da soğuk... Herkesin suratından düşen bin parça . Kim bilir ne derdi var insanların.
Evime doğru hareket ederken köyün hemen dışında üstü açık ahırda, melül melül bana bakan bir öküz gördüm.. Aramızdaki duvara rağmen yaklaştım ve selam verdim..O da bana yaklaştı ve sevgi ile başını okşadım. Bir "mööö" sesiyle duygularıma karşılık verdi. Bu iletişimden o da memnun kaldı ben de memnun kaldım.
Bir cuma günü nasibimize bir insan eli tutmak, bir çocuk başına dokunmak değil bir öküz başı okşamak düştü...
Aklıma rahmetli Arif Nihat Asya'nın şiiri geldi... Öyle diyordu güzel insan:
"El varsa da emrimizde dövmek yoktur.
Dil varsa da ağzımızda sövmek yoktur..
Öküzleri okşamak sevmek var bizde.
Adileri alçakları övmek yoktur."
Hayırlı cumalar...
Ahmet Yavaş
gezer bütün kuytuları...
Dua... dır.
Cuma günün önemi perşembe gününün gecesi Sela verilerek hatırlatılır' yani yarın cuma olacak unutmayın, sonra cuma namazı ezanından yarım veya 1 saat önceden de 2nci hatırlatma selası okunur. yani cumanın herhangi bir dalgınlıkla unutulması önlenmeye çalışılmaktadır. Resulallahın zamanlarında, Cuma namazından önce ve sonra mescitte toplanan en temiz kıyafetlerini giyen en güzel kokularını süren halk birbirleriyle her türlü konuda yardımlaşma ve fikir alışverişinde bulunduktan sonra tekrar işlerinin başına dönmekteydiler. öyle emevilerin yaptıkları gibi hadi bakalım öğlen namazına devam önden ve arkadan bir sürü sünnet cumanın sünneti öğlen namazının sünneti haydi yetmedi öğlen namazının farzı bu şekildeki uygulamalar ile aşırılığa kaçarak şirke girmişlerdir. Cuma namazından sonra da işine gücüne gidenlere ters ters bakıp sünnetleri namazı terk mi ediyorsunuz gibilerden.. İslamiyette tatil günü diye bir şey yoktur. Cuma günü de tatil değildir. bayram da değildir. herkes elindeki ihtiyaç fazlasını bu günde mescide getirip ihtiyacı olanlara vermekte iken.. daha güzel sosyal paylaşım mı olur.. Cumanın esas amacı da bu yardımlaşmayı sağlayıp ayakta tutabilmek zaten. namaz her halükarda kılınıyor bir şekilde Ancak cumanın temelinde halkın mescit etrafında toplanıp elinde evinde kullanmadığı fazladan ne varsa (infak etmekteler) ihtiyacı olanlara vermekteler. Bu şekilde ihtiyacını karşılayanlar mutlu olmakta, onların mutlu edenler de onlarla birlikte sevinmektedirler. yani toplum içinde barış ve mutluluk oluşmakta aradaki dostluk bağları da kuvvetlenmektedir. eskiden Cuma günlerinde pazar kurulması da bu tür kaynaşma ve toplanmayı daha da belirgin hale getirmek için olmuştur. daha sonraki yüzyıllarda şehirler kalabalıklaştıktan sonra pazarlar diğer günlere de kaydırılmak zorunda kalınmıştır.
uzun sözün kısası Cuma namazı, bu yardımlaşma dayanışma temeli üzerinden anlam kazanmaktadır. Cuma günü sosyal içeriği en üstün olan en faziletli gündür yani...
Allah hepinizin duasını kabul etsin...
Cuma namazının önemi Kuran'da Cuma suresi 9 ve 10. ayetlerde belirtildiği şeklindedir.
'9. Ayet:Anlamı: Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.
10. Ayet Anlamı: Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.'
Ayrıca' Bakara 238. ayette: Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.'
Allah tarafından detaylı açıklanan ve vurgulanan tek namaz Cuma suresindeki Cuma namazı olup diğer namazlar için çağryıyı duyduğunuzda zikre koşun ifadesi belirtilmemiş ve Bakara 238 ayette de özellikle Orta namazı koruyun ifadesi haftanın en önemli faziletli, en üstün zamanı anlamında Cuma namazının kastedildiği kanaatindeyim.
HAYIR OLSUN GÜN ÜMMETE,
ÜMMET DÖNSÜN MUHAMMED'E...
'KÜBRA'
saçma sapan ama yığınların üzerine salya sümük atladığı bi batıl inanç...
Mesela hristiyanların uğursuz, müslümanların kutsal saydığı günün adı. Allahın günleri arasında bile adaletsizlik yarattığı sonucunu doğuran basit ve zavallı insankızlarının pür-ü melalidir..! Bir gün hem kutsal hem de uğursuz olabilir mi? İslamiyette kutsal olan cuma namazıdır..! Zira cuma da 'cem' kökünden gelir. Toplanmak vs. manasında kullanılabilir. Kutsal gün diye bir kaidenin olması allah inancına terstir..!
(bkz) :
Ademle havva yasak elmayı cuma günü yemiştir.
İsa çarmıha cuma günü gerilmiştir.
Nuh tufanı cuma günü olmuştur.
...
Cum'a:
Haftanın altıncı günüdür. Perşembeden sonra cumartesinden önceki gündür.
Cum'a günü insanlık alemi için de çok önemli bir gündür.
İlk insan olan Hazreti Adem efendimizin yaradılışı, cennete girişi, tevbesinin kabul olması, yer yüzüne inmesi, ölümü cuma gününe rastlamaktadır.
Kısaca ademiyyet günüde diyebiliriz.
Cum'a günü müslüman aleminin en kutsal günüdür.
Cum'a günü mü'minler bir araya gelerek kendilerine farz olan cum'a namazını kılarlar.
Kur an ı kerim de cum'a hakkında sure ve ayetler vardır.
Kur'an-ı kerim Hz. Muhammed'e verilmiş en büyük mucizedir.
Hazreti Muhammed (s.a.v) efendimiz ilk cum'a namazını sahabelerle birlikte yolculuğu sırasında Ranuna yakınlarında Salim bin avf kabilesinin sahip olduğu Beni Salim camii'nde kılmıştır.
Bir rivayete göre Kıyamette cum'a günü kopacaktır.
Şimdiden Bütün islam aleminin cum'a sı mubarek olsun. Saygılarımla..........................
Herkese hayırlı cumalar dilerim..
Filistin' de, Afganistan' da, Çeçenistan'da, Irak'ta ve zulüm altında bulunan tüm müslüman kardeşlerimize dua etmeyi sakın ama sakına unutmayalım..
Ve diğer insanların ve bizim doğru yola kavuşmamız için,....
Es-selamunaleyküm..
Cuma bence en hayırlı günlerden biri demek.Cümleten hayırlı cumalara dileğim..
icime huzur veren, mubarek bir gun...
Bugün...
Hiç gelmiyecek sanmıştım... :)))
gönül isterdiki bizim camiyi cemaatçiler ablukaya almasın.....gerçek müslümanda cumaya gitsin.........
cuma namazı.
CUMA:Müslümanların en kutsal günüdür o gün öğle namazı vaktinde tüm müslümanlar camiilere gider imam Bir hutbe okuduktan sonra iki rekat Cuma namazı kılınır Cuma Günü fakirin hac ı zenginin bayramıdır.Müslümanlar temiz kiyafetlerini giyerler helal koku sürerler temizlenirler öylece namaz giderler
Cuma Namazının emri medine de nazil olmuş
cuma namazının kazası olmaz
Hanefilere göre üç kiş ilede namaz kılınır şafiilere göre en azkırk kişi cemaatta bulunmalı ve imamı duymalıdır
Cum’a günü, rûhlar toplanır ve birbirleri ile tanışırlar. Kabrler ziyâret edilir. Bugün kabr azâbları durdurulur. Ba’zı âlimlere göre, mü’minin azâbı artık başlamaz. Kâfirin Cum’a ve Ramezânda yapılmamak üzere, kıyâmete kadar sürer. Bugün ve gecesinde ölen mü’minler kabr azâbı hiç görmez. Cehennem, Cum’a günü çok sıcak olmaz. Âdem “aleyhisselâm” Cum’a günü yaratıldı. Cum’a günü, Cennetden çıkarıldı. Cennetdekiler, Allahü teâlâyı Cum’a günleri göreceklerdir.
Allahü teâlâ, Cum’a gününü müslimânlara mahsûs kılmışdır. Cum’a sûresi sonundaki âyet-i kerîmede meâlen; (Ey îmân etmekle şereflenen kullarım! Cum’a günü, öğle ezânı okunduğu zemân, hutbe dinlemek ve Cum’a nemâzı kılmak için câmi’e koşunuz.. Alış verişi bırakınız! Cum’a nemâzı ve hutbe, size, başka işlerinizden dahâ fâidelidir. Cum’a nemâzını kıldıkdan sonra, câmi’den çıkar, dünyâ işlerinizi yapmak için dağılabilirsiniz. Allahü teâlâdan rızk bekliyerek çalışırsınız. Allahü teâlâyı çok hâtırlayınız ki, kurtulabilesiniz!) buyuruldu.
Cumanız mübarek olsun efendim..
cure un untulmaz sarkisini animsatiyor bana...friday i'm in love....
Lazca' da erkek kardeş anlamı taşıyordu sanırım.
mübarek gün..
mübarek gündür cuma.
birde robinson un arkadaşıdır. yada o öyle zannediyo.(kölesi)
m.engin noyan veb sitesi
Mustafa Kemâl Atatürk'ün 7 Şubat 1923'te Balıkesir'de Paşa Camii'nde verdiği hutbedir...
İbret-i Âlem olsun diye!
Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allahın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun.
Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçkleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir.
Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur'an'daki mânası açık olan ayetlerdir
. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.
Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunarı arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Cenabı Hak'tır.
Arkadaşlar; Cenabı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazreti
Peygamber'in mübarek yolunda bulunduğumuz bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve geleceğine ait hususları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde Allah'ın huzurunda bulunuyoruz.
Beni buna eriştiren Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu fırsat ile büyük bir sevab kazanacağımı ümit ediyorum.
Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır.
Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır.
Millet işlerinde her kişinin zihnini ayrı ayrı faaliyette bulunması zorunludur. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz ve bağımsızlığımız için, özellikle egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerinizi anlamak istiyorum.
Milli amaçlar, milli irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin bütün kişilerinin arzularının, emellerinin sonuçlarından ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisanı ile medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmektedir.
Efendiler, hutbe demek topluma hitabetmek, yani söz söylemek demektir.
Hutbenin manası budur.
Hutbe denildiği zaman bundan birtakım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır.
Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber'in hayatta olduğu mutlu dönemlerde hutbeyi kendisi söylerdi.
Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek, dört halifenin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki,
gerek Peygamberin, gerek dört halifenin söylediği şeyler
o günün sorunlarıdır
, o günün askeri,
idâri,
mâli ve siyasi, sosyal konularıdır.
İslam toplumunun çoğalması ve İslam ülkeleri gerilemeye başlayınca, Cenabı Peygamber'in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkân kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım kişileri memur etmişlerdir.
Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kişiler idi. Onlar camilerde ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için bir şart lâzımdı.
O da milletin lideri olan kişinin halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması! Halkı genel durumdan haberdar etmek son derece önemlidir. Çünkü, her şey açık söylendiği zaman halkın beyni faaliyet halinde bulunacak iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir.
Ancak millete ait olan işleri milletten gizli yaptılar.
Hutbelerin halkın anlayamayacağı bir lisanda olması ve onların da bugünün gereklerine ve ihtiyaçlarımıza temas etmemesi,
Halife ve Padişah sıfatını taşıyan despotların arkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi. Hutbeden amaç halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir,
başka şey değildir. Yüz, ikiyüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir.
Geçen yıl Millet Meclisi'nde söylediğim bir nutukta demiştim ki 'Minberler halkın akılları, vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur.' Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır.
Hutbeyi verenlerin siyasi olayları
, sosyal ve medeni olayları hergün izlemeleri zorunludur.
Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır.
cici cumaaa,canım cumaaa,iki tatil gününü peşinden sürükleyen cumaaaa :)
Binali Selman-Nida Tüfekçi
Bu Günde Günlerden Cumadır Cuma
Yar Hamama Girme Kınanı Yuma
Ben Seni Sevmişem Kimseye Deme
Zalim Celek Vurmuş Yaram Var Benim
Bu Günde Günlerden Salıdır Salı
Sallan Gel Sevdiğim Sarılak Bali
Yoktur Dünyada Yarin Emsali
Zalim Celek Vurmuş Yaram Var Benim
İki rekat kılıp gidenler için neden başörtüsü baskısı yapılır?
Hepsi hepsi 2 dakika sürer ya da sürmez. (imamına bağlı bir yerde)
ertesi gün işten yırtma planları aranası gün
enseyi kapa....:P denilesi.. :) lakin demicem, oltanın etrafında bi sürü sazan var.. :)
günün sonu iple çekilen....
obişxa
buda benden LAZCA!