Kültür Sanat Edebiyat Şiir

cinâs-ı tâm sizce ne demek, cinâs-ı tâm size neyi çağrıştırıyor?

cinâs-ı tâm terimi Ahmet Ataç tarafından tarihinde eklendi

  • Tayyar Yıldırım
    Tayyar Yıldırım

    Kırardı.
    Kızdı mı,
    Eline ne geçerse kırardı.
    Onun,
    Hep meskeniydi Kırardı.
    Herkes imrenirdi lisedeyken saçlarına...
    Ama şimdi;
    Onlar da kırardı.

    Tayyar Yıldırım

    İki satır laf edeyim dedim. TDK'nın sözlüğüne bir girdim. İyiki de girdim neler öğrendim.

    -0-
    (kırardı: kırlaştı)

    (kırarmak: kırlaşmak)

    Aşağıdaki bilgiler; TDK'dan alınmıştır.

    Şiirle ilgili olarak:

    kır: Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk: “Gözlerinden, kırları artan sakalına bir iki damla yaş düştü.” -F. R. Atay.

    kır: Şehir ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer: “Araba tenha, düz yolda tıkır tıkır gidiyor, ara sıra kır kokuları getiren hafif bir rüzgâr esiyordu.” Ö. Seyfettin.

    (kır: kırmaktan emir...)

    -0-

    Şiirden bağımsız olarak: (Bakın 'kır' kelimesi ne anlamlar taşıyor...)

    Fiil olarak:

    kırmak: Dersi kırmak
    kırmak: Hatır, gönül kırmak, gücendirmek
    kırmak: Bardağı kırmak
    kırmak: (Metreyi) kırmak, katlamak
    kırmak: Öldürmek. Bu yıl soğuk, tüm hayvanları kırdı
    kırmak: Fiyat kırmak
    kırmak: Tavlada, rakip oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak
    kırmak (kırma) : Tahılı iri olarak öğütmek
    kırmak: mecaz Yok etmek: 'Bir gündüz olsa belki bu derdi kıracağım / Yoksa bu sensizlikten artık çıldıracağım'- E. B. Koryürek.
    kırmak: mecaz Gücünü, etkisini azaltmak:. 'Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış.'- B. Felek.
    kırmak: Değerinden düşük fiyata almak: 'Bono kırmak. Çek kırmak.'-

    İsim Olarak

    kır: Mayalanmış hamur
    kır: Yabancı, yadırgı: Kırdan kov, getirip evin dirliğini bozma.
    kır: Saçsız, kel.
    kır: Zeytinlik: Haydi kıra gidelim, zeytin toplıyalım.
    kır: Step
    kır: Gri
    kır: Su bendi, germeç

  • Mikdati Bal
    Mikdati Bal

    Cinas Nedir?

    Sorsam sana arkadaş bilir misin cinası
    Cin asi, gördün işte değişince mana’sı
    Manas’ı imha etmek ziraatın binası
    Bin asi böcek yeyip talan eder ekini

    Ekini yozlaştırma, geliştirip bilgi’ni
    Bilgin’i herkes sever kimse sevmez yılgın’ı
    Yılgı’nı belli etme içinden at, sil kin’i
    Silkinince görürsün bağlacını ek’ini

    Ek ini mantar bitsin bayram etsin karınca
    Karınca toprağı gör, su dönüşür pirince
    Pir incedir, zariftir hele bir de erince
    Erince aklın buna öğrenirsin tekin’i

    Tek’ini bile bilmek ufkunda bir seyyare
    Seyyar’e rağbet olmaz bağlanmalı bir yâr’e
    Yârenin olur senin, işte budur idare
    İdare’ye uğra da uzatsınlar çekini

    Çekiniyorsan eğer düşün almadan karar
    Karar deme aklımı okumakta var yarar
    Yarar usta sözcüğü ya da ortadan kırar
    Kırar gider bilmeyen bulamazsın yek’ini

    Mikdat Bal

  • Ekrem Yalbuz
    Ekrem Yalbuz

    Ayaküstü
    Görüştük ayaküstü.
    El gördü ele dedi
    Sevdiğim aya küstü. (Ekrem Yalbuz)

    (İşte bu da bir Cinas-ı Tam'dır efendim. Unutmayın cinas Türkçenin yediveren gülüdür. Dile yeni kelime kazandırmaz ama zenginlik kazandırır. Antoloji üyelerine gönülden selâmlar.)

  • Mz
    Mz

    asıl 'cinas' denilebilecek ve lafzi bir sanat olarak sayılabilecek olan tek cinas tahirul mevlevi'ye göre cinas-ı tâm'dır. üstad diğer cinas çeşitlerini anlatmasına anlatır da eskilerin cinas gibi ehemmiyetsiz bir sanata neden bu kadar çok isim verip üstüne düştüklerini de pek anlamlandıramamış görünür