Kırardı. Kızdı mı, Eline ne geçerse kırardı. Onun, Hep meskeniydi Kırardı. Herkes imrenirdi lisedeyken saçlarına... Ama şimdi; Onlar da kırardı.
Tayyar Yıldırım
İki satır laf edeyim dedim. TDK'nın sözlüğüne bir girdim. İyiki de girdim neler öğrendim.
-0- (kırardı: kırlaştı)
(kırarmak: kırlaşmak)
Aşağıdaki bilgiler; TDK'dan alınmıştır.
Şiirle ilgili olarak:
kır: Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk: “Gözlerinden, kırları artan sakalına bir iki damla yaş düştü.” -F. R. Atay.
kır: Şehir ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer: “Araba tenha, düz yolda tıkır tıkır gidiyor, ara sıra kır kokuları getiren hafif bir rüzgâr esiyordu.” Ö. Seyfettin.
(kır: kırmaktan emir...)
-0-
Şiirden bağımsız olarak: (Bakın 'kır' kelimesi ne anlamlar taşıyor...)
Fiil olarak:
kırmak: Dersi kırmak kırmak: Hatır, gönül kırmak, gücendirmek kırmak: Bardağı kırmak kırmak: (Metreyi) kırmak, katlamak kırmak: Öldürmek. Bu yıl soğuk, tüm hayvanları kırdı kırmak: Fiyat kırmak kırmak: Tavlada, rakip oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak kırmak (kırma) : Tahılı iri olarak öğütmek kırmak: mecaz Yok etmek: 'Bir gündüz olsa belki bu derdi kıracağım / Yoksa bu sensizlikten artık çıldıracağım'- E. B. Koryürek. kırmak: mecaz Gücünü, etkisini azaltmak:. 'Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış.'- B. Felek. kırmak: Değerinden düşük fiyata almak: 'Bono kırmak. Çek kırmak.'-
İsim Olarak
kır: Mayalanmış hamur kır: Yabancı, yadırgı: Kırdan kov, getirip evin dirliğini bozma. kır: Saçsız, kel. kır: Zeytinlik: Haydi kıra gidelim, zeytin toplıyalım. kır: Step kır: Gri kır: Su bendi, germeç
Sorsam sana arkadaş bilir misin cinası Cin asi, gördün işte değişince mana’sı Manas’ı imha etmek ziraatın binası Bin asi böcek yeyip talan eder ekini
Ekini yozlaştırma, geliştirip bilgi’ni Bilgin’i herkes sever kimse sevmez yılgın’ı Yılgı’nı belli etme içinden at, sil kin’i Silkinince görürsün bağlacını ek’ini
Ek ini mantar bitsin bayram etsin karınca Karınca toprağı gör, su dönüşür pirince Pir incedir, zariftir hele bir de erince Erince aklın buna öğrenirsin tekin’i
Tek’ini bile bilmek ufkunda bir seyyare Seyyar’e rağbet olmaz bağlanmalı bir yâr’e Yârenin olur senin, işte budur idare İdare’ye uğra da uzatsınlar çekini
Çekiniyorsan eğer düşün almadan karar Karar deme aklımı okumakta var yarar Yarar usta sözcüğü ya da ortadan kırar Kırar gider bilmeyen bulamazsın yek’ini
Ayaküstü Görüştük ayaküstü. El gördü ele dedi Sevdiğim aya küstü. (Ekrem Yalbuz)
(İşte bu da bir Cinas-ı Tam'dır efendim. Unutmayın cinas Türkçenin yediveren gülüdür. Dile yeni kelime kazandırmaz ama zenginlik kazandırır. Antoloji üyelerine gönülden selâmlar.)
asıl 'cinas' denilebilecek ve lafzi bir sanat olarak sayılabilecek olan tek cinas tahirul mevlevi'ye göre cinas-ı tâm'dır. üstad diğer cinas çeşitlerini anlatmasına anlatır da eskilerin cinas gibi ehemmiyetsiz bir sanata neden bu kadar çok isim verip üstüne düştüklerini de pek anlamlandıramamış görünür
Kırardı.
Kızdı mı,
Eline ne geçerse kırardı.
Onun,
Hep meskeniydi Kırardı.
Herkes imrenirdi lisedeyken saçlarına...
Ama şimdi;
Onlar da kırardı.
Tayyar Yıldırım
İki satır laf edeyim dedim. TDK'nın sözlüğüne bir girdim. İyiki de girdim neler öğrendim.
-0-
(kırardı: kırlaştı)
(kırarmak: kırlaşmak)
Aşağıdaki bilgiler; TDK'dan alınmıştır.
Şiirle ilgili olarak:
kır: Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk: “Gözlerinden, kırları artan sakalına bir iki damla yaş düştü.” -F. R. Atay.
kır: Şehir ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer: “Araba tenha, düz yolda tıkır tıkır gidiyor, ara sıra kır kokuları getiren hafif bir rüzgâr esiyordu.” Ö. Seyfettin.
(kır: kırmaktan emir...)
-0-
Şiirden bağımsız olarak: (Bakın 'kır' kelimesi ne anlamlar taşıyor...)
Fiil olarak:
kırmak: Dersi kırmak
kırmak: Hatır, gönül kırmak, gücendirmek
kırmak: Bardağı kırmak
kırmak: (Metreyi) kırmak, katlamak
kırmak: Öldürmek. Bu yıl soğuk, tüm hayvanları kırdı
kırmak: Fiyat kırmak
kırmak: Tavlada, rakip oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak
kırmak (kırma) : Tahılı iri olarak öğütmek
kırmak: mecaz Yok etmek: 'Bir gündüz olsa belki bu derdi kıracağım / Yoksa bu sensizlikten artık çıldıracağım'- E. B. Koryürek.
kırmak: mecaz Gücünü, etkisini azaltmak:. 'Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış.'- B. Felek.
kırmak: Değerinden düşük fiyata almak: 'Bono kırmak. Çek kırmak.'-
İsim Olarak
kır: Mayalanmış hamur
kır: Yabancı, yadırgı: Kırdan kov, getirip evin dirliğini bozma.
kır: Saçsız, kel.
kır: Zeytinlik: Haydi kıra gidelim, zeytin toplıyalım.
kır: Step
kır: Gri
kır: Su bendi, germeç
Cinas Nedir?
Sorsam sana arkadaş bilir misin cinası
Cin asi, gördün işte değişince mana’sı
Manas’ı imha etmek ziraatın binası
Bin asi böcek yeyip talan eder ekini
Ekini yozlaştırma, geliştirip bilgi’ni
Bilgin’i herkes sever kimse sevmez yılgın’ı
Yılgı’nı belli etme içinden at, sil kin’i
Silkinince görürsün bağlacını ek’ini
Ek ini mantar bitsin bayram etsin karınca
Karınca toprağı gör, su dönüşür pirince
Pir incedir, zariftir hele bir de erince
Erince aklın buna öğrenirsin tekin’i
Tek’ini bile bilmek ufkunda bir seyyare
Seyyar’e rağbet olmaz bağlanmalı bir yâr’e
Yârenin olur senin, işte budur idare
İdare’ye uğra da uzatsınlar çekini
Çekiniyorsan eğer düşün almadan karar
Karar deme aklımı okumakta var yarar
Yarar usta sözcüğü ya da ortadan kırar
Kırar gider bilmeyen bulamazsın yek’ini
Mikdat Bal
Ayaküstü
Görüştük ayaküstü.
El gördü ele dedi
Sevdiğim aya küstü. (Ekrem Yalbuz)
(İşte bu da bir Cinas-ı Tam'dır efendim. Unutmayın cinas Türkçenin yediveren gülüdür. Dile yeni kelime kazandırmaz ama zenginlik kazandırır. Antoloji üyelerine gönülden selâmlar.)
asıl 'cinas' denilebilecek ve lafzi bir sanat olarak sayılabilecek olan tek cinas tahirul mevlevi'ye göre cinas-ı tâm'dır. üstad diğer cinas çeşitlerini anlatmasına anlatır da eskilerin cinas gibi ehemmiyetsiz bir sanata neden bu kadar çok isim verip üstüne düştüklerini de pek anlamlandıramamış görünür