Ülkemizi kıskaca almak isteyenler, tarihi gerçekleri saptırarak başka türlü ve yanlı gösterme gayreti içerisindedirler. Bu anlamda ülkemizi Ermenilere soykırım uygulamakla suçlayanlar aynı teraneleri ısıtıp ısıtıp önümüze koymaktadırlar. Hatta bazıları bu hususta Ermenilerden daha heveskâr davranmaktadırlar. Bunların başında pek çok Avrupa ülkesiyle birlikte şüphe yok ki Fransa gelmektedir.
Dilerseniz bu konuyla ilgili ayrıntılara girmeden evvel soykırımı tanımlayalım… Soykırım, ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda önemli sayıda ve düzenli biçimde yok edilmeleridir.
Bazıları soykırımı tehcirle karıştırıyor. Oysa tehcir zorla göç ettirme demektir. Türklerin Ermenilere yaptığı tehcirdir. Bunun sebebi de Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında Türklere ihanet etmeleridir. Bunun belgelerle ispatı defalarca yapılmıştır.
Soykırım dendiği zaman Nazilerin, Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı giriştikleri kitlesel yok etme akla gelir. 1939-1945 yılları arasında 5-6 milyon Yahudi, üç milyondan fazla Sovyet savaş esiri, birer milyondan fazla Polonya ve Yugoslavya sivil halkı, 200.000 civarında Çingene ve 70.000 özürlü insanın canına kıyılmıştır. Bunlar planlı ve son derece çirkin cinayetlerdir. Soykırım dedikleri bu olsa gerek…
Almanların soykırımı var da onların yanı başındaki Fransızların yok mu? Olmaz mı? Fransızlar soykırımın alâsını Cezayirlilere yapmışlardır. Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir. Fransızların Cezayirlilere yaptığı bu tanımlamaya uyuyor. Fakat Türklerin Ermenilere yaptığı, bu tanımlamayla örtüşmüyor.
Türklere karşı her fırsatta kin ve nefret kusan Fransa, son aldığı meclis kararıyla Ermeni soykırımını inkâr edenleri para ve hapis cezasıyla tehdit ediyor. Bu kararı alan Fransa'nın tarihine bakınca insanın 'bu perhiz bu ne lahana turşusu' diyeceği geliyor. Çünkü bizi suçlayan Fransa, bir zamanlar Cezayir topraklarını işgal ederek, bu topraklarda akla ve hayale gelmedik zulümler yapmıştır. Her fırsatta Türklerin Ermenileri katlettikleri iddiasını gündeme getiren Fransızların Cezayir'de yaptıkları katliamlar, asıl hangi milletin zalim ve katil olduğunu belgeleriyle gözler önüne seriyor. Fakat gözü kör, kulağı sağır ve şuuru kapalı olanlar hakikatleri görmekte zorlanıyorlar. Oysa gerçekler inkâr etmekle yok olmuyor.
Gizlenmek istenen ve hiçbir şekilde kabullenilmeyen bu toplu öldürmeler 1830 yılında Cezayir'in Fransızlar tarafından işgal edilmesiyle başlamış ve bu katliamlar 132 yıl boyunca en vahşi şekilde devam etmiştir. Bu döneme ait onlarca toplu mezar bulunmuştur. Cezayirlilerin bu zor zamanlarında ülkemiz onlara elinden geldiğince yardım etmiştir. Fakat her nedense Cezayir'in bağımsızlığıyla ilgili yapılan oylamada Türkiye çekimser oy kullanmıştır. Bu tutum Müslüman Cezayirlileri çok üzmüş, ümmet bilinci yara almıştır.
Fransa'nın Cezayir'e baskıları bu kadarla kalmamış, öldürmeler ve yıldırmalar 1945 yılında iyice çığırından çıkmıştır. Türkiye ise, Cezayir'in 1954-1962 yılları arasında Fransız sömürgeciliğine karşı verdiği bağımsızlık savaşı sırasında Fransa'ya destek vermişti. Bu, millet olarak yüzümüzü kızartan bir duruştur.
Batıya sırtını yaslayanın batması mukadderdir. Çünkü Batı hiçbir zaman dostumuz olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Millet olarak Avrupa'ya ve ABD'ye verdiğimiz değerin ve emeğin yüzde birini Doğu milletlerine verseydik bugünkü konumda olmazdık. Müslüman âleminin lideri olurduk. Fakat bizler bunu anlamayacak kadar izan fakiriyiz.
Bağımsız bir devlet olmasına rağmen bugün Cezayir'de Fransa'nın kültürel izlerini bütün çıplaklığıyla görebilirsiniz. Öncelikle Cezayir'de Fransızca, Arapça'dan daha yaygın olarak konuşulmaktadır. Bu ülkede damak dadında bile Fransa'nın izleri vardır. Fransız mutfağı ülkeye egemendir. Bugün Cezayir sokaklarında dolaşsanız Paris'te olduğunuzu zannedersiniz. Bu benzerlik gelişmişlik açısından değil, kültürel açıdandır. Zaten üzücü olan da budur. Dilini ve kültürünü kaybedenlerin uşaklaşması mukadderdir. Nitekim öyle de olmuştur. Bundan millet olarak hepimizin ders alması gerekir.
Köklü ve medeni devlet geleneğine yakışmayan bütün bu tavırlarından sonra yine de Fransa'yı sağduyulu olmaya çağırıyoruz. Kraldan çok kralcı olmasınlar. Kendi kamburlarını görmezlikten gelip başkalarının selvi boyunu kambur göstermeye çalışmasınlar. Tarihi tarihçilere bıraksınlar. Mazlum milletlerin kaderini masa başında tayin etmesinler. Her ne kadar kabullenmeseler de Cezayir mezalimini biz değil, onlar yaptı. Unutmasınlar ki güneş balçıkla sıvanmaz. Boşuna kendilerini yormasınlar. Neticede su akar mecrasını bulur.
Her tarafı pislik içinde olan,esrar kullanımının maksimum seviyede olduğu bir ülke.Millet açlık içinde yüzüyor fakat telefonlar son moda.Türkiye'nin 30 yıl gerisinde nefret edilesi bir arap ülkesi.
Hala kendini bulmaya calisan, ne yone gittigini bimeyen bir ulke..uzun yillar Fransaya karsi bagimsizlik savasi vermis ve kanli bir savas sonunda bagimsizligini kazanmis bir kuzey Afrika ulkesi. anlayamadigim su, madem Fransayi sevmiyordun, Fransaya karsi savastin ve onlari kovdun, eee simdi niye hepiniz Fransizca konusuyorsunuz, televizyonlariniz hep fransizca yayin yapiyor, halk anadilini konusmaktan utanir hale gelmis..anlayabilmis degilim. madem Fransayi ve fransizcayi bu kadar seviyordun, niye savastin, niye kovdun, niye yuzbinlerce insan kaybettin..aklim hic almiyor..anlayan varsa bana anlatsin lutfen
FRANSA'NIN CEZAYİR SOYKIRIMI
M.NİHAT MALKOÇ
Ülkemizi kıskaca almak isteyenler, tarihi gerçekleri saptırarak başka türlü ve yanlı gösterme gayreti içerisindedirler. Bu anlamda ülkemizi Ermenilere soykırım uygulamakla suçlayanlar aynı teraneleri ısıtıp ısıtıp önümüze koymaktadırlar. Hatta bazıları bu hususta Ermenilerden daha heveskâr davranmaktadırlar. Bunların başında pek çok Avrupa ülkesiyle birlikte şüphe yok ki Fransa gelmektedir.
Dilerseniz bu konuyla ilgili ayrıntılara girmeden evvel soykırımı tanımlayalım… Soykırım, ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda önemli sayıda ve düzenli biçimde yok edilmeleridir.
Bazıları soykırımı tehcirle karıştırıyor. Oysa tehcir zorla göç ettirme demektir. Türklerin Ermenilere yaptığı tehcirdir. Bunun sebebi de Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında Türklere ihanet etmeleridir. Bunun belgelerle ispatı defalarca yapılmıştır.
Soykırım dendiği zaman Nazilerin, Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı giriştikleri kitlesel yok etme akla gelir. 1939-1945 yılları arasında 5-6 milyon Yahudi, üç milyondan fazla Sovyet savaş esiri, birer milyondan fazla Polonya ve Yugoslavya sivil halkı, 200.000 civarında Çingene ve 70.000 özürlü insanın canına kıyılmıştır. Bunlar planlı ve son derece çirkin cinayetlerdir. Soykırım dedikleri bu olsa gerek…
Almanların soykırımı var da onların yanı başındaki Fransızların yok mu? Olmaz mı? Fransızlar soykırımın alâsını Cezayirlilere yapmışlardır. Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir. Fransızların Cezayirlilere yaptığı bu tanımlamaya uyuyor. Fakat Türklerin Ermenilere yaptığı, bu tanımlamayla örtüşmüyor.
Türklere karşı her fırsatta kin ve nefret kusan Fransa, son aldığı meclis kararıyla Ermeni soykırımını inkâr edenleri para ve hapis cezasıyla tehdit ediyor. Bu kararı alan Fransa'nın tarihine bakınca insanın 'bu perhiz bu ne lahana turşusu' diyeceği geliyor. Çünkü bizi suçlayan Fransa, bir zamanlar Cezayir topraklarını işgal ederek, bu topraklarda akla ve hayale gelmedik zulümler yapmıştır. Her fırsatta Türklerin Ermenileri katlettikleri iddiasını gündeme getiren Fransızların Cezayir'de yaptıkları katliamlar, asıl hangi milletin zalim ve katil olduğunu belgeleriyle gözler önüne seriyor. Fakat gözü kör, kulağı sağır ve şuuru kapalı olanlar hakikatleri görmekte zorlanıyorlar. Oysa gerçekler inkâr etmekle yok olmuyor.
Gizlenmek istenen ve hiçbir şekilde kabullenilmeyen bu toplu öldürmeler 1830 yılında Cezayir'in Fransızlar tarafından işgal edilmesiyle başlamış ve bu katliamlar 132 yıl boyunca en vahşi şekilde devam etmiştir. Bu döneme ait onlarca toplu mezar bulunmuştur. Cezayirlilerin bu zor zamanlarında ülkemiz onlara elinden geldiğince yardım etmiştir. Fakat her nedense Cezayir'in bağımsızlığıyla ilgili yapılan oylamada Türkiye çekimser oy kullanmıştır. Bu tutum Müslüman Cezayirlileri çok üzmüş, ümmet bilinci yara almıştır.
Fransa'nın Cezayir'e baskıları bu kadarla kalmamış, öldürmeler ve yıldırmalar 1945 yılında iyice çığırından çıkmıştır. Türkiye ise, Cezayir'in 1954-1962 yılları arasında Fransız sömürgeciliğine karşı verdiği bağımsızlık savaşı sırasında Fransa'ya destek vermişti. Bu, millet olarak yüzümüzü kızartan bir duruştur.
Batıya sırtını yaslayanın batması mukadderdir. Çünkü Batı hiçbir zaman dostumuz olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Millet olarak Avrupa'ya ve ABD'ye verdiğimiz değerin ve emeğin yüzde birini Doğu milletlerine verseydik bugünkü konumda olmazdık. Müslüman âleminin lideri olurduk. Fakat bizler bunu anlamayacak kadar izan fakiriyiz.
Bağımsız bir devlet olmasına rağmen bugün Cezayir'de Fransa'nın kültürel izlerini bütün çıplaklığıyla görebilirsiniz. Öncelikle Cezayir'de Fransızca, Arapça'dan daha yaygın olarak konuşulmaktadır. Bu ülkede damak dadında bile Fransa'nın izleri vardır. Fransız mutfağı ülkeye egemendir. Bugün Cezayir sokaklarında dolaşsanız Paris'te olduğunuzu zannedersiniz. Bu benzerlik gelişmişlik açısından değil, kültürel açıdandır. Zaten üzücü olan da budur. Dilini ve kültürünü kaybedenlerin uşaklaşması mukadderdir. Nitekim öyle de olmuştur. Bundan millet olarak hepimizin ders alması gerekir.
Köklü ve medeni devlet geleneğine yakışmayan bütün bu tavırlarından sonra yine de Fransa'yı sağduyulu olmaya çağırıyoruz. Kraldan çok kralcı olmasınlar. Kendi kamburlarını görmezlikten gelip başkalarının selvi boyunu kambur göstermeye çalışmasınlar. Tarihi tarihçilere bıraksınlar. Mazlum milletlerin kaderini masa başında tayin etmesinler. Her ne kadar kabullenmeseler de Cezayir mezalimini biz değil, onlar yaptı. Unutmasınlar ki güneş balçıkla sıvanmaz. Boşuna kendilerini yormasınlar. Neticede su akar mecrasını bulur.
Her tarafı pislik içinde olan,esrar kullanımının maksimum seviyede olduğu bir ülke.Millet açlık içinde yüzüyor fakat telefonlar son moda.Türkiye'nin 30 yıl gerisinde nefret edilesi bir arap ülkesi.
Hala kendini bulmaya calisan, ne yone gittigini bimeyen bir ulke..uzun yillar Fransaya karsi bagimsizlik savasi vermis ve kanli bir savas sonunda bagimsizligini kazanmis bir kuzey Afrika ulkesi. anlayamadigim su, madem Fransayi sevmiyordun, Fransaya karsi savastin ve onlari kovdun, eee simdi niye hepiniz Fransizca konusuyorsunuz, televizyonlariniz hep fransizca yayin yapiyor, halk anadilini konusmaktan utanir hale gelmis..anlayabilmis degilim. madem Fransayi ve fransizcayi bu kadar seviyordun, niye savastin, niye kovdun, niye yuzbinlerce insan kaybettin..aklim hic almiyor..anlayan varsa bana anlatsin lutfen
fransa soykırımı...bugün ermenilere olmayanları tartışan ey seksolojik avrupa ülkesi...cezayir halkının bedduası hala üzerinizde...