Pırnal, böğürtlen, Tespih Çalısı, Kara Çalı. Köylerde yaşayan ya da bir dönem yaşamış arkadaşlarımız varsa onlar Pırnal çalısını iyi bilir. Köylerde hemen hemen her evin avlusunda topraktan yapılmış fırınlar vardır ekmek pişirmek için. (en azından eskiden öyleydi) Pırnal çalısı eğer tamamen kuruysa çok çabuk yanar ve çok kısa sürede fırını ısıtır bu yüzden çok tercih edilir. Pırnal: Yaprakları sert, küçük ve her yaprakta 5-6 tane iğne gibi küçük küçük dikenler vardır. Kökleri odunsu olup yakacak olarak da kullanılır. Yapraklarını dökmezler. Bir de Kuzu Pırnalı vardır. Yaprakları yumuşak ve dikensizdir. Adından da anlaşılacağı gibi koyunların severek yediği bir çalı cinsidir.
... dikenli olmakla birlikte rengi kırmızımsı kahveydi...küçükken köyümüzdeki bahçelerin etrafını çevirirlerdi...şimdiyse dikenli teller var ondan esin...çalıkuşları vardı...yüksek ve uzun mesafe uçamayan,güzel sesli kuşlar...artık yoklar...çamaşır bile serilirdi bu çalılara :) çok işlevseldiler...kurutmalıklar takılırdı...evcilik oynarken süslerdik gelin gibi :) çok da güzel yanardı...ateşin hızlanması yada güçlenmesi için odundan evvel yakılırdı.elbiselerimize üstümüze başımıza takılması bile güzeldi.ayağıma ellerime batmalarını özledim...sonra tabirler tabi :) 'çalı gibi saç','çalı gibi el'...vb.ha bir de kara çalı vardı ki o apayrı...
Pırnal, böğürtlen, Tespih Çalısı, Kara Çalı.
Köylerde yaşayan ya da bir dönem yaşamış arkadaşlarımız varsa onlar Pırnal çalısını iyi bilir. Köylerde hemen hemen her evin avlusunda topraktan yapılmış fırınlar vardır ekmek pişirmek için. (en azından eskiden öyleydi) Pırnal çalısı eğer tamamen kuruysa çok çabuk yanar ve çok kısa sürede fırını ısıtır bu yüzden çok tercih edilir.
Pırnal: Yaprakları sert, küçük ve her yaprakta 5-6 tane iğne gibi küçük küçük dikenler vardır. Kökleri odunsu olup yakacak olarak da kullanılır. Yapraklarını dökmezler. Bir de Kuzu Pırnalı vardır. Yaprakları yumuşak ve dikensizdir. Adından da anlaşılacağı gibi koyunların severek yediği bir çalı cinsidir.
...
dikenli olmakla birlikte rengi kırmızımsı kahveydi...küçükken köyümüzdeki bahçelerin etrafını çevirirlerdi...şimdiyse dikenli teller var ondan esin...çalıkuşları vardı...yüksek ve uzun mesafe uçamayan,güzel sesli kuşlar...artık yoklar...çamaşır bile serilirdi bu çalılara :) çok işlevseldiler...kurutmalıklar takılırdı...evcilik oynarken süslerdik gelin gibi :) çok da güzel yanardı...ateşin hızlanması yada güçlenmesi için odundan evvel yakılırdı.elbiselerimize üstümüze başımıza takılması bile güzeldi.ayağıma ellerime batmalarını özledim...sonra tabirler tabi :) 'çalı gibi saç','çalı gibi el'...vb.ha bir de kara çalı vardı ki o apayrı...
Çalı kağnısı, çalı süpürgesi, çalı çırpı, çalı köyümde yufka etmek için kullanılar meşe dalladıdır.
ayşecikle ömercik in oynadığı bi filmde çalı nazife vardı onu hatırlatıyo bana
dibinde hayat geçirilen fantazilere dikenlerini bireyin kıçına batırmak suretiyle muhalefet eden bitki kılığına girmiş ahlak zabıtası.
bir ÇALI'dır mezar taşı garibim...
çırpı.
şın biraz...işiniz gücünüz gevezelik...................:P
3 m'yi geçmeyen odunsu bitki