Affan Dede'ye para saydım, Sattı bana çocukluğumu. Artık ne yaşım var, ne adım; Bilmiyorum kim olduğumu. Hiçbir şey sorulmasın benden; Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe; Havuzda su şırıl şırıldır. Uçurtmam bulutlardan yüce, Zıpzıplarım pırıl pırıldır. Ne güzel dönüyor çemberim; Hiç bitmese horoz şekerim!
Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalb ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
CAHİT SITKI TARANCI, (d. 2 Ekim 1910, Diyarbakır - ö. 13 Ekim 1956, Viyana) . Şair. Melankoliyüklü dizeleri ile tanınmış, 'Otuz Beş Yaş' şiiri ile özdeşleşmiştir. İlkokulu Diyarbakır'da bitirdikten sonra, Galatasaray Lisesi'nde okudu. Asıl adı Hüseyin Cahit'tir.Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarmê'yi özümsedi. Mülkiye öğrenimini Türkiye ve Paris'te yaptı. İkinci Dünya Savaşının çıkması üzerine okulunu tamamlayamadan yurda döndü. 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı. Anadolu Ajansı ve Çevirme Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. 1953 yılında, genç yaşta ağır bir hastalığa yakalandı. 1956 yılında tedavi için Avrupa'ya götürüldü; fakat iyileşemedi. Aynı yıl Viyana'da öldü. 'Sanat için sanat' ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur. Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur. Çeşitli gazetelerde tefrika edilen hikâyeleri 1976 yılında yayınlandı. Ayrıca mektupları da 'Ziya'ya Mektuplar' (1957) başlığı altında kitaplaştırıldı. YAPITLARI Ömrümde Sükût (1933) Otuz Beş Yaş (1946) Düşten Güzel (1952) Sonrası (1957, ölümünden sonra) Bütün Şiirleri (1983) Otuz Beş Yaş Şiirleri, 1983, Hazırlayan Asım Bezirci, 'Bütün Şiirleri' adıyla önce Varlık Yayınlarından daha sonra Can Yayınlarından çıkarken adı 'Otuz Beş Yaş Bütün Şiirleri' diye değiştirilmiştir. Peyami Safa Hayatı ve Eserleri (1940) Ziya'ya Mektuplar (1957, ölümünden sonra)
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Su kadar mübarek, Nimettensin,nimettensin!
Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimde şenliksin, bahçemde bahar, Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi fark edemezsen, Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol, Kabirde böceklere ezberlettim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür, Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum...
Affan dedeye para saydım, sattı bana çocukluğumu. Artık ne yaşım var ne de adım; bilmiyorum kim olduğumu. Hiç bir şey sorulmasın benden; haberim yok olan bitenden. Bu bahar havası, bu bahçe; havuzda su şırıl şırıldır. Uçurtmam bulutlardan yüce, zıpzıplarım pırıl pırıldır. Ne güzel dönüyor çemberim; hiç bitmese horoz şekerim.
Kimi insan derbeder, Omrünü heba edip gider. Kimisi maiset derdine düşmüş, Rahattan bihaber. Olmayacak işler peşine, Kimisi taban teper Kimisi dul, Kimisi öksüzdür; Alınyazısı kahreder. Aklından zoru var kiminin; Merhamet ister. Ben sevda cekerim, Hepsinden beter...
Mademki vakit aksam, Madem ne evim barkim, Ne de bir tek âsinam, Açilsin gizli sofram, Gelsin kadehte rakim, Dostum, nesem ve sarkim! Mademki vakit aksam!
aklıma bir tek kendim gelirim çünkü bende şair gibi ölümden çok korkarım ah aklımdan ölümüm geçer sonra bu kuş bu bahçe bu nur bugün ilk olarak ağladım bekar odamın penceresinde hani ev bark hani çoluk çocuk ne geçti elime bu hayatın meyhanesinde kerhanesinde yatağım hergece böyle soğuk saadet bu ömrün neresinde
Şu Desem ki şiiri var ya, ben yazdım :) yani ben yazsaydım bu kadar severdim bir şiiri. Bitiriyor beni yaa. Ben hiç bir şiir, hiç bir şarkı, hiç bir film..vs için her okuduğumda/dinlediğimde.. neyse.. aynı tadı aldım demedim ama bu şiir öyle.
yaş otuz beş yolun yarısı eder dante gibi ortasındayız ömrün delikanlı çagımızdaki cevher yalvarmak yakarmak nafile gözünün yaşına bakmadan gider şakaklarıma kar mı yagdı ne var benim mi Allah'ım bu çizgili yüz yaz gözler altındaki mor halkalar neden bana düşman görünürsünüz yıllar yılı dost bildigim aynalar
Öyle yalnız kaldım ki hayatımda Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum Çok zaman annemin dizlerine hasret Koydum başımı kendi dizlerime Doya doya ağladım
Paylaşırsa dost paylaşırmış İnsanın derdini sevincini Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör Hangi kapıyı çalsan kimseler yok Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar
Aşık mı olmadım taparcasına Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin
O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum Sabahları sokağa çıkmadan evvel Cesaret şairim cesaret Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri Sevgilimin saçları niyetine
Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'ta; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan. (NAH YAŞARSIN)
DESEM Kİ Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için, Hava kadar lâzım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin! Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi farkedemezsen, Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
sen de herşey gibi yakınımda iken sen de oluyorsun gözlerimde diken git git benden uzak, uzak bir yere git ne olur içimde her zaman bir ümit her uzak şey gibi öyle yalnız hayal yalnız rayiha renk şarkı halinde kal
Affan Dede'ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Zaten Eylül, gelme üstüme üstüme...
CAHİT SITKI TARANCI, (d. 2 Ekim 1910, Diyarbakır - ö. 13 Ekim 1956, Viyana) . Şair. Melankoliyüklü dizeleri ile tanınmış, 'Otuz Beş Yaş' şiiri ile özdeşleşmiştir.
İlkokulu Diyarbakır'da bitirdikten sonra, Galatasaray Lisesi'nde okudu. Asıl adı Hüseyin Cahit'tir.Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarmê'yi özümsedi. Mülkiye öğrenimini Türkiye ve Paris'te yaptı. İkinci Dünya Savaşının çıkması üzerine okulunu tamamlayamadan yurda döndü. 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı. Anadolu Ajansı ve Çevirme Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. 1953 yılında, genç yaşta ağır bir hastalığa yakalandı. 1956 yılında tedavi için Avrupa'ya götürüldü; fakat iyileşemedi. Aynı yıl Viyana'da öldü.
'Sanat için sanat' ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.
Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.
Çeşitli gazetelerde tefrika edilen hikâyeleri 1976 yılında yayınlandı. Ayrıca mektupları da 'Ziya'ya Mektuplar' (1957) başlığı altında kitaplaştırıldı.
YAPITLARI
Ömrümde Sükût (1933)
Otuz Beş Yaş (1946)
Düşten Güzel (1952)
Sonrası (1957, ölümünden sonra)
Bütün Şiirleri (1983) Otuz Beş Yaş Şiirleri, 1983, Hazırlayan Asım Bezirci, 'Bütün Şiirleri' adıyla önce Varlık Yayınlarından daha sonra Can Yayınlarından çıkarken adı 'Otuz Beş Yaş Bütün Şiirleri' diye değiştirilmiştir.
Peyami Safa Hayatı ve Eserleri (1940)
Ziya'ya Mektuplar (1957, ölümünden sonra)
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
DESEM Kİ...
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Su kadar mübarek,
Nimettensin,nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar,
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen,
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol,
Kabirde böceklere ezberlettim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür,
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum...
TALİHSİZ
Arzunun bir hayalet sardığı bir geceydi,
Bir geceydi hakikat yalanlara baş eğdi.
Bu gecenin susuzluk mahsulüsün bunu bil.
Kundaksız uzatıldın iğneli beşiğine
Ve böylece Azrail
Istırabı mıhladı küçücük benliğine.
Ecelin kucağında erirken çocukluğun,
Aleme sırdı senin varlığın ve yokluğun.
Hala bilinmez nedir kalbindeki bunalan.
Lambanı yaktılarsa lambanı kendin söndür,
Söndürmekle oyalan,
Gir geceler koynuna,deme yarın gündüzdür,
Belirecek gündüzler sönenlerden yüzsüzdür.
...
Öyle yalnız kaldım ki hayatımda
Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum
Çok zaman annemin dizlerine hasret
Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım
Yalnızlığı,ölümü,hüznü,hiçbirşeysizliği çok iyi anlatan şairimiz...
çok sevdiğim şairlerden..nur içinde yatsın..mekanı cennet olsun..
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
-Gün eksilmesin penceremden-
yaş otuzbeş yolun yarısı eder dante gibi ortasındayız ömrün...
Akşamleyin güneş ardından geceler
Görününce en son bu yolun ucunda,
Aksimdir sanırım, başı avucunda,
Düşünceye dalmış bir insan geceler. C.S.
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
....
COCUKLUK...
Affan dedeye para saydım, sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım; bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden; haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe; havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce, zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim; hiç bitmese horoz şekerim.
:)
HEPSiNDEN BETER...
Kimi insan derbeder,
Omrünü heba edip gider.
Kimisi maiset derdine düşmüş,
Rahattan bihaber.
Olmayacak işler peşine,
Kimisi taban teper
Kimisi dul,
Kimisi öksüzdür;
Alınyazısı kahreder.
Aklından zoru var kiminin;
Merhamet ister.
Ben sevda cekerim,
Hepsinden beter...
Mademki vakit aksam,
Madem ne evim barkim,
Ne de bir tek âsinam,
Açilsin gizli sofram,
Gelsin kadehte rakim,
Dostum, nesem ve sarkim!
Mademki vakit aksam!
diyen adamdir... :)
aklıma bir tek kendim gelirim çünkü bende şair gibi ölümden çok korkarım ah aklımdan ölümüm geçer sonra bu kuş bu bahçe bu nur
bugün ilk olarak ağladım bekar odamın penceresinde hani ev bark hani çoluk çocuk ne geçti elime bu hayatın meyhanesinde kerhanesinde yatağım hergece böyle soğuk saadet bu ömrün neresinde
Şu Desem ki şiiri var ya, ben yazdım :) yani ben yazsaydım bu kadar severdim bir şiiri. Bitiriyor beni yaa. Ben hiç bir şiir, hiç bir şarkı, hiç bir film..vs için her okuduğumda/dinlediğimde.. neyse.. aynı tadı aldım demedim ama bu şiir öyle.
güzel şiirlerin şairi...
yaş otuz beş yolun yarısı eder
dante gibi ortasındayız ömrün
delikanlı çagımızdaki cevher
yalvarmak yakarmak nafile
gözünün yaşına bakmadan gider
şakaklarıma kar mı yagdı ne var
benim mi Allah'ım bu çizgili yüz
yaz gözler altındaki mor halkalar
neden bana düşman görünürsünüz
yıllar yılı dost bildigim aynalar
Öyle yalnız kaldım ki hayatımda
Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum
Çok zaman annemin dizlerine hasret
Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım
Paylaşırsa dost paylaşırmış
İnsanın derdini sevincini
Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör
Hangi kapıyı çalsan kimseler yok
Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar
Aşık mı olmadım taparcasına
Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben
Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi
Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara
Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin
O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum
Sabahları sokağa çıkmadan evvel
Cesaret şairim cesaret
Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri
Sevgilimin saçları niyetine
Abbas / Cahit Sıtkı Tarancı
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'ta;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
(NAH YAŞARSIN)
Baştan beri bir tek manevi değeri vardır Cahit Sıtkı'nın 'ÖLÜM'.... severek okurum... sezgileri ve söylemi güçlü bir şair..
'bayram sabahı bile olsa,
sensiz doğan günü neyleyim'
'bende,senden gayrı hasret,
değmez gözyaşı dökmeye.'
çok sevdiğim dizelerindendir...
'ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz'
DESEM Kİ
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lâzım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
........
De ki: -Aşktır şadeden gönülleri
Perişan, berbat eden gönülleri
Aşk söyletir en yanık türküleri
Ay buluta girdiği gecelerde
.....
sen de gittin be cahit korkunun ecele faydası yok
sen de herşey gibi yakınımda iken
sen de oluyorsun gözlerimde diken
git git benden uzak, uzak bir yere git
ne olur içimde her zaman bir ümit
her uzak şey gibi öyle yalnız hayal
yalnız rayiha renk şarkı halinde kal
......ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
gün eksilmesin penceremden..
o kürtlerin en ii şairi
öldük ölümden birşeyler umarak...
GÜNEŞE AİT ÇOCUK
Güneşin arkasında görünen çocuk,
eliyle güneşi gösterir durur.
camlar arkasında düşünen çocuk,
hırsından camlara yumruk savurur.
Camlar arkasında bekleyen çocuk,
üç mevsim güneşin seyrine dalar;
ve kışın güneşi özleyen çocuk,
diliyle buğulu camları yalar.
Güneşe kavuşabilmek için çocuk,
gündüzün boş yere çırpınır durur.
Nihayet, nihayet geceleyin çocuk,
koynunda güneşle beraber uyur.
Cahit SITKI her şiirinde beni başka alemlere alıp götüren Türk Edebiyatının gelmiş geçmiş en iyi şairlerinden biridir