Kültür Sanat Edebiyat Şiir

caferilik sizce ne demek, caferilik size neyi çağrıştırıyor?

caferilik terimi Hamit Turan tarafından tarihinde eklendi

  • Erdem Akça
    Erdem Akça

    Şiilerin Ehl-i Sünnete en yakın kollarından biridir. İmam Cafer-i Sadık'tan isimlerini alırlar. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'den teberri etmezler. Onlar hürmet ederler. Hz. Ebu Bekir, anne tarafından İmam Ca'fer-i Sadık'ın dedesidir. Bu manada İran şiilerinin siyasi kanadına göre daha dengelidirler. Şia-yı velayete göre ise daha ılımlıdırlar. Ehl-i Sünnet ile çok yakındırlar. Namazlarını kılıp oruçlarını da tutarlar. Yaşantısı İmam-ı Ali'ye en yakın Şia grubudur diyebiliriz.

  • Aleviyim
    Aleviyim

    Aleviler ramazan orucu tutmaz diyenler yalanınızı seveyim .)

  • eski yıl
    eski yıl

    2012 de son bulunmuştur

  • Şafak Ada
    Şafak Ada

    caferiliği neden bu kadar kötü göstermeye çalışıyolar neden bu kadar lanet okuyolar anlayamıyorum müslüman müslümana bunu yapmaz.
    hz muhammed kur-an ve ehlibeyti bize emanet bıraktı. caferiler emanete sahip çıktığı için mi bu kadar kötü gösteriyolar anlayamıyorum..

  • Ce Bi
    Ce Bi

    aslında alevilik bir bütün ismidir alevilerin birmeshebi vardır imamcaferisadık meshebi bu tartışmalar şiilik alevilik caferilik aynı kapı yalnız her ülkenin bir kültürüvardır kendine göre yaşam ve düşünce fargı unutmayılımki herzaman yaşamımızıdinle meshepne ayırarak deyil insan insandır diyerk devam etmelibzi yaradan sen sünli sen alevi sen müslüman sen hırıstiyan diyerk cennetine almaz kişiliğimiznen dürüslügümüznen kensibilirherşeyi biz kendimize düşeni yapalalım taktiri yaradanındır

  • Ce Bi
    Ce Bi

    caferilik inancı hz muhammet efendimizin soyu kızı fatımadan amcasının oğlu aliden yürümekte olan aniki imamın hz ali soyunda geldiği alevilik şialık caferilik hepsi birkapı hepsi aynı inanç bu bütünlerin tamamı hakkapısı hz muhammet efendimizdir unutmayalımki bizi yaradan biz kullarını mefheplernen dinlernen deyil insanlığın saygı ve saygısıile karar verir insan özünden dürüsse özünden inançlıysa hangi dinde olsada hangi meshepden olsa insanın insan olması önemlidir ben binsefer aleviyim desemde özüm boş olduktansonra boştur binsefer müslamanım desemde özüm boşsa kendimizi kandırırız

  • Kaan Yılmaz
    Kaan Yılmaz

    kardeşlerim ben hanefi mezhebindenim yorumları okudum bahsetmşsinz hadislerden 72 si cehenneme 1 i cennete gidecek diye arkadaşım yazmışki inşaallah sunniliktir diye sevgili kardeşim müslüman müslümanın koruyucusudur. imanın 6 şartı vardır Allah(cc) e inanmak başta gelir şiiler aleviler sunniler caferiler kardeşim hepimiz buna inanıyorsak sorun kalmamıştır hadisin doğruluğuna kimin cehenneme gideceğine biz karar veremeyiz müslüman olarak benim duam sunniler veya şialar cennete gitsin olmaz olamaz inşaallah hepimiz cennete gideriz peygamber efendimiz (sav) in dininde olan herkes inşaallah cennete gider ben senin gibi kendi mezhebimi ön planda tutamıyorum ALLAH(cc) diyen bütün kalpler cennete gider inşaallah şunu da unutma sen sunnisin diğeri şia diye ayırmaya gerek yok orda mezhebe mi yoksa kalben imana göre mi cennet cehennem yaşanacak hep birlikte nasıl olsa göreceğiz cennette herkese yer vardır korkmayın bencillik etmeden bütün kardeşlerim bütün inananlar girer diye dua edin selametle..

  • İrade Askerova
    İrade Askerova

    selamu aleykum.ben bir caferiyim AZERBAYCANLIYIM aleviik bizim gibi diyil arkadaşlar,biz camiye gidib namaz kılarız,muherem ayında yas tutarız,ramazanda oruc tutarız,kurbanlıkda kurban keseriz,tüm terkambereri imamları kabul ediyoruz ve seviyoruz ALLAH başta omakla amma ÖMERİ OSMANI EBU BEKİRİ AİŞENİ kabul etmiyiz,bunu bize bizim alimler izin vermez biz böyle ders aldık tartışmaya gerek yok,nasıl olsa hepimiz müsümanık kardeşiz,nedenin soruyorsunusa neden kabul etmeyiz? eski düşmandan dost olmaz,nasıl kabu edelim? araştırın bakın bizim imamarımıza ve eşlerine neler yapmışlar.

  • Cüneyt Özbek
    Cüneyt Özbek

    Caferilik konusunu Ehli-Sünnet'in 5. bir kolu olarak düşünmek yanlıştır. Bunu beyan edenlerin sadece bir kişisel görüşüdür. Lütfen Sia ve Sünni itikadlarını birbirine karıştırmayalım, Zira her 2 ayrı kolda Kitap bir olmakla birlikte gerek fıkıh gerek itikadi görüşler arasında farklılıklar vardır. Sünni ler Hz. Muhammed (S.A.V) ın yolunu takib edip onun sünnetlerini uygularlar ve bu sünnetler de Kuran'dan, Ashab-ı Kiram, Hadisler den feyz alır. Hz. Ali yi en çok zikredenler Şia koludur. Biz Hz. Ali (R.A) ve ehli-beyti severiz ama Peygamberimiz (S.A.V) yı daha çok severiz. Caferilik konusuna değinen değerli yorumcular hep Hz. Ali yi zikrederler işte konunun esası da budur. Sünni Mezhepleri 4 değil 8 dir. Ama Diğer 4 ü güç kaybettiği için 4 tanesi yaklaşık İslam toplumunun 70% ni oluşturur. Kerbela olayı Sünni ler içinde çok acı bir olaydır. Ve bunun için Aşure günü sünni lerde de vardır. Alevi lerin Caferi mi yoksa Caferilerin mi Alevi mi olduğu konusu tartışmaya açıktır. 12 İmam konusu Sünni Mezheplerde kabul görmez hatta bu konu en büyük tartışma çıkartan meseledir. 12. İmam'ın Mehdi olduğunu Sia savunur. Sünni lere göre bu kabul edilmez. İmamlık meselesi de Sünni ve Şia'da farklıdır. Sünni İmamlığa duaya başkanlık eden kişi ve mezheb kurmuş imam gözüyle bakar. Şia'ya göre İmam Dinin Merkezidir. İbadetler farklıdır, sadece Kitap'ta ve Peygamber'de ittifak vardır bunun dışındaki birçok dini mesele de farklılıklar göze çarpar. Sonuç olarak Hz. Peygamber (S.A.V) adı yerine başka isimleri daha çok telafuz edenlerin düşünmesi gerektiği konu 'acaba ben doğru yoldamıyım' şeklinde olmalıdır. Herkes kendi mensub olduğu mezheb yada her ne ad ile telafüz ediyorlarsa neye göre ibadet ettiklerini kavramalı ve ondan sonra şeri hükümleri ortaya sunmalıdır. Benimkisi iyi seninkisi böyle demekte sorunu çözmez çünkü benim ibadetim bana seninkisi de sanadır, Hangimizin daha doğru yaptığı kıyamet koptuktan sonra anlaşılacaktır, Çünkü orada ümmetler olacaktır ve Şefaat için gideceğimiz kişinin de kim olacağı hem Şia da hem de Sünni de açıktır...

  • Elif Merak
    Elif Merak

    arkadaşlar tüm mezhepteki arkdaşlara sesleniyorum hak birdir hz.muhammed onun resulu ve elçisidir bundan başka herşey boş ve yalandır bırakın bu kollara ayrılan zor anlaşılmaz şeyleri allaha inanıyorsa insan hz.muhammedede inanır ondan ötesi acı ve sonu cehennemdir hee herşeyin gerçeyi ve doğrusu kuranı kerimdedir doğruyu görmek isteyen açsın okusun hak yolunu bulsun allah
    bir arkadaşımız yazmışki biz aleviyiz ama namaz kılıyoruz ama camiye gitmiyoruz çünkü hz.ali camide öldürüldü onu yazan onu öyle nasib eden kimallah c.c camiyi terk allahı terktir çünkü camiler allah c.c nin evidir.kimin nerde nasıl öleceği allahın bileceği şeydir bana göre allhın emrettiği yada uygun görüp yapın dediği şeyleri kendi kafamıza göre şekillendirmek ŞİRKTİR. allah şirkten hepimizi korusun hepimize doğru yol ihsan eylesin...

  • Sahin Durmaz
    Sahin Durmaz

    Ben Hiçbir mezhepin yanlış olduğunu düşünmüorum Zaten önce kurana bakıorlar sonra hadislere yoksa kendi yorumlarını katıorlar Tartışmaya hiç gerek yok herkes Kendi mezhepini uygularsa da yanlış yapmış olmaz

  • Cafer Ali
    Cafer Ali

    hak meshepten bahseden arkadaslar var.. tamam biz kabullendik diyelim caferilik diye meshep yok.. sizin mesheplerden nerden geldi veya peygamber efendimin hangi mesheptendi kanıtlıyan varsa bilelim.. caferilik alevilik değil dogru yanlız bizi yadırgamamız hz Ali yi cok sevmemız mı Ali taraftarı olmamız mı neden mı Hz Ali yi cok seviyoruz diyelim sabah aksam peygamber efendimizn yanında büyüyen peygamber efendimize kardeş olan Hz Ali değil mi.... bi hadis var bilmem duydunuz mu.. ben kimin mevlasıysam Hz Ali de onun mevlasınır...

  • Özge Öztürk
    Özge Öztürk

    bir konu hakkında ilim sahibi olmadan kimseyi yargılama, sen ne Tanrısın ne de peygamber, hatta bu konuştuklarınla özünde müslüman bile olmazsın. Alevilik nedir, kaça ayrılır, ibadetleri nedir bilirmisin sen? Alevilerin neden camiiye gitmediğini bilirmisin sen? ben Aleviyim namazda kılarız, ibadetimizi eksiksiz yerine getiririz, Allah rızası için yaşar ve bize gösterilen din yolunda ilerleriz. biz başkaları gibi cennete gitmek için iyilik yapmayız,Allah rızası için yaparız. bizimle aynı düşünmeyeni yargılayıp zulm etmeyiz, ve en önemlisi biz tüm dinlere ve kitaplara saygılıyızz çünkü biz MÜSLÜMANIZ. bize dinimizin hoşgörü dini olduğu öğretildi, ama seni ve senin gibi düşünenleri bilemem... biz sizi yargılamak yerine Allah a havale ederiz...

  • Mahir Askarov
    Mahir Askarov

    CAFERİLİK ÖYLE BİR MEKTEPDİRKİ ONU YAŞAMAYAN BİLMEZ.DEYERLİ KARDEŞLERİM TARTIŞMADAN SADECE OLARAK ARAŞDIRIN.

  • Seda Beren
    Seda Beren

    ben bir caferiyim.annem babam hanifi olmasına rağmen.
    fakat inanın ceferilik yukarıdaki metinde olduğu gibi yanlış bilgilerle tanınıyor.
    öncelikle caferilik ilke alevilik arasında dağlar kadar fark vardır.aleviler camiiye gitmezler kuranı kerimi tanımazlar fakat caferiler camiiye gidip namaz kılarlar.
    caferilik bence mezheplerin arasında en mantıklısıdır.yaklaşık bir yıl önce baskıcı ailemden sıkılarak bütün mezhepleri en ayrıntısına kadar inceledim araştırdım.
    ve bu mezhebin dıştan görüldüğü gibi olmadığını anladım.
    caferiliği bana hz. muhammed efendimizi ikinci plana attıklarını söylüyorlardı
    halbuki asla öyle bişey yok.bir cevizin sadece dışını alıp içini atamazsınız.
    peygamber efendimizin soyu olan hz. ali ve ehlibeyti seviyorum.

  • Kasım Yaşar
    Kasım Yaşar

    Arkadaşlar ben bir Alevi’yim.Biz Alevi’lerin mezhebi Caferilik’tir.Caferilik,aslında 12 imam yolu olarak bilinen İsna Aşeriyye yolunun adıdır.
    Caferilik olarak anılmasının nedeni: İmam caferi sadık(as) 'ın,Emevî-Abbasî çekişmesinin had safhaya vardığı,Emevi’lerin yıkılıp Abbasi’lerin iktidar olma dönemlerine rast gelen ömrü nedeniyledir.İlk ve hatta son kez 12 imam lardan biri bu çekişme sayesinde rahat hareket etmiş,dedeleri olan Hz Muhammed(as) 'den öğrendikleri dini; medreseler kurarak,hatta İslam tarihindeki ilk üniversite denebilecek yapıyı oluşturarak anlatma ve yüzlerce öğrenci yetiştirme imkanı bulmuştur.İşte 12 imam çizgisindeki islamî anlayışı,İmam Cafer-i Sadık efendimiz insanlara,daha geniş kitlelere tanıtabilme imkanı bulduğu için,bu yolun ismi O'na izafeten Caferilik diye meşhur olmuştur.
    Aleviler,Anadolu Şii’leridirler,Anadolu Safevî’leridirler.Bunu da tarih ve az sayıda olan Alevi kaynakları ispatlıyor zaten.Eğer gerekirse bunun delillerini de verebilirim.Bugün İran Safevî’lerinin inancı bellidir ve apaçık ortadadır.Ancak Anadolu Safevî’leri olan Aleviler tabi ki,Sunni olan Osmanlı sınırları içinde oldukları için tabiî olduklarını söyledikleri Caferî’liği doğru olarak tanıyıp,uygulama imkanı bulamadıklarından,zamanla bir miktar değişime uğramışlardır.Ancak değişime uğrasa da,Alevî’lerin Caferî olduklarını haykıran binlerce nefes,mersiye,duvaz-ı İmam hâla mevcuttur.
    Tabiîki bütün Alevî’ler değişime uğramamıştır.Caferî’liğin gereklerini yapmış ve bunu kitaplaştırmış Alevî’ler ve kitapları da vardır(bknz.Bektaşiliğin iç yüzü-M.Tevfik Oytan,Bektaşi İlmihali-Necip Asım,Buyruk- Ayyıldız yayınları,Viran abdal buyruğu ve 12 imaların hutbesi-Fatıma ana yayınları ve daha niceleri) .
    Zaten hangi yaşlı Alevî’ye sorsanız “Caferî’yiz” der.Ancak Aleviler için Caferîlik,zamanla Osmanlı tarafından yapılan baskı ve zulüm nedeniyle öğrenilememiş,bunun sonucu oluşan cehalet nedeniyle tamamen olmasa da değişime uğramış,hurafeler de girmiştir.
    Suniliğin içinde de bizdeki kadar olmasa da hâla bir sürü hurafe vardır.Aslında bu konuda bir alan araştırması yapılabilir.Ki Suniler kendi inançlarını öğreten medreselere sahip olmasına rağmen hurafeleri tamamen temizleyememiştir.
    Son zamanlarda da dış güçler tarafından maddi olarak desteklenen,Alevî olduğunu söyleyen bir kısım insanlar tarafından Alevî’ler,Caferilik’ten,hatta İslamdan kopartılmak istenmektedir.Amaç belli tabi ki,tefrika yaratmak,kendi düşüncelerine taraftar olabilecek bir topluluk oluşturmak.Bu çevreler çok ciddi de çalışıyorlar.Bunlar aslında hiç bir dine inanmayan materyalist,ateist,sosyalist,komunist çevrelerdir.
    Bu çevreler,inançlarının aslının ne olduğunu itiraf etmek yerine,kolay lokma gördükleri,kendi inancını zamanın şartları nedeniyle öğrenememiş,cahil kalmış halkımı kandırıp kendilerine taraftar yapmak istiyorlar.
    Ancak ben inanıyorumki,Alevî olan halkım kendi inancı olan 12 imam yolunu okuyup öğrendikçe,o insanlardan uzaklaşacaktır.
    Hâla,geçmişte bizi asan,kesen,rafızi,sapık,kafir diyen bağnaz sunni zihniyet yaşıyor ve bize aynı şeyleri söylüyorlar.
    Ben alimlerle,avamı ayırıyorum.Alim olupta hâla bizlere kafir,rafızi,sapık diyen sunni alimleri kınıyorum ve Allah(cc) ’a havale ediyorum.Alimlerine uyan,avam olan sunni halka da birşey dememekle birlikte,haddim olmayarak şu tavsiyede bulunuyorum:
    Bizlere böyle ithamlarda bulunmadan önce,bizi,bizim kitaplardan öğrenin diyorum.Naçizane,başkalarının bizim hakkımızdaki asılsız iftira ve yorumlarını okumak yerine,bizim kaynakları okuyarak hakkımızda hüküm verin,derim.12 imam yolu olan Caferî’liği anlatan kitaplar bugün artık heryerde var.
    Resulum(saa) :'insan bilmediğinin düşmanıdır.' buyurur.
    Ayrıca şunu söyliyeyim: Biz Alevî’ler de esasen namaz kılar,Ramazan orucu tutarız.Bizim İslam’ı yorumlarken ölçümüz; Resul(saa) ’umun bize iki ağır emaneti olan 'Kur'an ve Ehlibeyt' tir.
    Ehlibeyt,Hz Ali(as) ’ın şahsında temsil edilir ve Hz Muhammed(saa) :'Ben ilmin şehriyim,Ali(as) 'da onun kapısıdır.' demiştir.Yani İslam’ı öğrenmenin adresi verilmiştir.
    Sadece okursak,ama samimi olarak sadece hakikati bulmak için,önyargısız olarak okursak,hakikatı bulabiliriz ve en azından birbirimize bu kadar çabuk kafir diyemeyiz.
    Vesselam!
    Aşk- niyaz ediyorum!

  • Umut Basak
    Umut Basak

    yeryüzünde bir savas var sadece arıfın gorebılecegı bu savasın adı gorunenler ve gorunmeyenler ıblıs gorunmeyen alemden gorunen aleme etkı ederek ıntıkam almaya calıstıgı adem oglunun ıslamdan cıkması ve ceheneme akın akın gıtmesı ıcın ınsanlar arasında seytanı tarıkatlar kurup ıslama ve ehlı sunnete karsı yıkma yok etme savası uyguluyor kalu beladan beri iblis hep bunu yaptı yapmaya devam edecek takı kıyamete kadar bıze dusen gorev ıslama sımsıkı sarılıp nefsımızı dınlememelı ve kuran ılmıne deger vermelıyız ıslamı konuları kucumsememelıyız cıddıyeten bakıp ıslama uygun deavranmalıyız yoksa farkında olmadan ıblısın tezgahında meze ve malzeme oluruz ıslamıyet derın bır dındır ne kadar akıllı olursak olalımı bız ınsanlar hata yapmaya musaıt yaradılısımızla hep yannılgılara ızın verırız lutfen arkadaslar ıslamıyet sadece mutavazılık ve hos goru dını degıldır ıslamıyet yeryuzunde adem oglunun allah yolunda yolunu aydınlatan bır ısıktr bu ısıgı elımızden almak ısteyecekler ama bız bu ısıgı ıblıse ve seytanlara ve adem oglu gıbı yeryuzunde gezen seytanlasmıs ınsanlara teslım edersek karanlıkta yolumuzu kaybederız

  • Hasan Günen
    Hasan Günen

    bence saçma sapan tartışmalara giriyorsunuz bizleri ne sünni olmamız ne şii alevi caferi olmamız öbür dünyada kurtarır.islamın beş şartını kabul ediyormusun ramazanda farz olan orucunu tutuyormusun ibadetini yapıyormusun ahlaklı temiz hoşgörülü oluyormusun allah için insanlara darda kalmışa yardıma kosuyormusun işte en iyi müslüman sensin gerisi hikaye yok hilafet hz Ali nin hakkıydı elinden aldılar yok böyle olmalıydı yok şöyle olmalıydı gibi tartışmalara girerek kurtuluşa eremezsiniz inandıgı gibi yaşamayanlar yaşadığı gibi inanmaya başlar bunu asla unutmayın

  • Ömer Şahin
    Ömer Şahin

    Caferilik konusunu ele alan genellikle Ehl-i Sünnet mezheplerine mensup bazı yazarların, bu mektebe karşın çok olumsuz ve insafsızca bir tavır sergilediklerini esefle görmekteyiz, okumaktayız. Acınarak belirtmeliyiz ki, kuru taassupları yüzünden ne zahmet çekip bu mektebin öz kaynaklarına müracaat etme tenezzülünde bulunan, ne de böyle bir lüzumu gören yazarlar, bu mektebi eleştirirken, bu mektebin muhalifleri tarafından uydurulduğu belli olan, bir takım yalan yanlış bilgilere ve hatta iftiralara istinat ederek onun; İslam dinini bölüp yıkmak amacıyla İslam dininin düşmanları tarafından ortaya çıkarılan, bir bölücülük hareketi olduğu iddiasında bulunabilecek kadar cüretkar ve kaygısız olabiliyorlar.

  • Gökhan Aslan
    Gökhan Aslan

    YAA ALLAH RIZASI İÇİN ÖYLE MÜBAREK İNSANLARIN NASIL İKTİDAR İÇİN KAVGA ETTİKLERİNE İNANIRSINIZ SANKİ SİMDİKİ SİYASİLERMİS ONLAR
    BEN İNANMIYORUM ONLARIN İKTİDAR KAVGASI YAPTIKLARINA
    O KADAR FEDAKAR İNSANLAR İMANLI İNSANLAR DÜNYA HAYATININ ONLAR İÇİN ÖNEMSİZ OLDUGU BİLEN İNSANLAR İKTİDAR KAVGASI YAPACAKMIS SAYIN KARDEŞLERİM İNANMAYIN BÖYLE ŞEYLERE BENİM DEDEM KENDİSİ ANLATTI (ODA İMAM) BANA İMAM CAFER BU DEDİGİNİZ FİKİRDEYMİS SONRA CAYMIS AMA ONDAN SONRAKİLKER DEVAM ETTİRMİS ONUN MEKTEB ANLAYISINI SAYGILAR

  • İrem Nur
    İrem Nur

    kim demiş aleviler namaz kılmaz oruc tutmaz zekat vermez diye.. ben de aleviyim. bizde namaz kılıoruz sadece camiye gitmiyoruz ki onun sebebı de Hz.Ali nin ve oglunun camıde namaz kılarken öldürülmesıdır. bız camılerı sunılere bıraktık bu namaz kılmadıgımız anlamına ya da Allah a ınanmadıgımız anlamına gelmıyor. namaz sadece camıde kılınmaz. hepımız muslumanız herkez bızı yanlıs tanıyor. lutfen arkadaslar boyle bırsey yok:s bıze Allah sız dıyıp dusman ılan ettınız. bu mudur muslumanlık..! ! !

  • Karamsar
    Karamsar

    ben sünni-hanefi biriyim.

    caferilik alevilik değildir. zira aleviler ne namaz kılar ne oruç tutar ne de zekat verir ve böyle de müslümanlık olmaz! ! ! onlar ayrı bir kültürdür. caferilerin sünnilerden farkı namazı eli açık olarak kılmalarıdır ki imam cafer-i Sadık elleri bağlı kılmanın günah olduğunu hatta sünn olan imam Malik ise elleri açık veya göğüz ile göbek arasında bağlanabileceğini söylemiştir diğer imamlar ise elleri bağlamanın yalnızca sünnetten ibaret olduğunu söylemiştir. caferiler oruçlarını ezandan 5 dakika sonra açarlar çünkü güneşin tam olarak batmasını beklerler. caferilerin diğer 3 halifeye sövdükleri falan da yoktur bunu her kim uyduruyors kesinlikle o esas küfrün dibindedir! ki böyle bir şeyin imkan yoktur olamaz da. Allah 'bir' Kitab 'bir'. bu kadar şekilci olmayalım!

  • Nusret Altun
    Nusret Altun

    Arkadaşlar şu anda şiiler 16 fırkaya bölünmüş durumdalar. Daha da bunun kollarını açarsak 70 i geçiyor. Ayrıca Peygamberimiz(s.a.v) buyuruyor ki: Benden sonra ümmetim 73 kısma ayrılır.Bunların 72 si cehennemde 1'si cennettedir.Cennette olanlar ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır demiştir. Yani bunlar peygamberimiz ve sahabileri Hulefai Raşidin(4 halife) yoludur. Zaten peygamberimiz buyuruyor ki: Benim sünnetime ve benden sonra gelecek Hulefai Raşidinin sünnetine yapışınız. Fakat bu şiiler Hz.Ebubekir(r.a) ve Hz.Ömer(r.a) 'a sövüyorlar.Aynı zamanda bu büyüklere sövmek küfürdür. Yani bunlar iyice yoldan sapmışlar. Caferilere gelince bunlar da bazı yerlerde gene Sünni Mezheplerden ayrılıyorlar.4 hak mezhepten ayrılıyorlar. Fakat hak mezhepler bu 4 mezheptir. İnşallahta Peygamberimizin cennettedirler dediği bu mezhep Sünniliktir.

  • Sabriye Çakmak
    Sabriye Çakmak

    benim öğrenmek istediğim meshepler arasındakı fark nedır misal şimdinin yanı sıyasi partilerin farkı gibimi ayrı görüş yoksa neden hepimizi yaratan tek allah peygamber hz.muhammet de neden bu farklar ikinci sorum ben elhamdulillah müslümanım çok sayıda alevi eş dost var onlar şimdi peygamber olarak hz aliyimi görüyorlar yoksa muhammedimi kimse çıkıpta açıkca niçin konuşmuyo bu heerkesin inancı ve aliye de inansalar alı namazını kılan orucunu tutan müslümansa alevilerde neden bu yok okullarda din dersini niçin kaldırtmak istıyorlar çocuklar hayat şartlarından dolayı dinlerini başka zaman öğrenmek zamanı yok bıraksınlar okullarda eğitim yapılsın madem allaha muhammede inanıyorlarsa şayet tşk ler

  • Rıza Göktaş
    Rıza Göktaş

    islamın özü bütünü ve gerçeğidir. Ancak kendi ülkemizde doğru düzgün Caferiliği yaşayamıyoruz. Ehi Sünnet kardeşlerimizden daha caferilğiğ bilmeyen hocalar ve cemaaat insanı var. bizleri yadırgıyorlar. bu konda bizim büyüklerimiz biraz daha çalışsın. Camilerinde bizlerden bahsetsinler. bizler çok zorluk çekiyoruz. Selam ve saygıyla Rıza GÖKTAŞ Gümüşdere köyü- Sarıyer

  • Aşk Gerçek Olmalı
    Aşk Gerçek Olmalı

    CAFERİLİK
    Caferilik, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın mezhebine mensup olmak demek olup, Hz. Resulullah (s.a.a) 'dan sonra İslam camiasının önderliğinin ilki Hz. Ali olan on iki imama ait olduğuna inanan Ehl-i Beyt mektebinin ortak ismidir. Bu mektebe aynı zamanda İsnaaşeriyye, İmamiyye, Şiilik ve Alevilik de denmektedir. Ancak bu mektep, Türkiye'mizde daha çok Alevilik ve Şiilik isimleriyle tanınırken; İran, Irak, Azerbaycan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Arabistan, Pakistan Bengladeş ve Hindistan gibi, aynı inancı paylaşan Ehl-i Beyt dostlarının yoğun olduğu ülkelerde Şiilik ve Caferilik isimleriyle meşhur olmuştur.

    Burada şunu da vurgulamalıyız ki, bu mektebe Caferi mezhebi denilirken, onun da İslam camiası içerisinde ortaya çıkan Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli Zahiri, Sevri ve diğer İslami mezhepler türünden bir mezhep olduğu anlaşılmamalıdır. Çünkü mezhep, belli bir ilmi kariyer ve şartlara haiz olarak içtihat derecesine ulaşan bir alimin, İslam dini üzerinde ortaya koyduğu yorum ve fetvalar mecmuasına denir. Oysa bu mektep, kendisini müntesip kıldığı İmam-ı Cafer Sadık ve diğer imamları müçtehit olarak kabul etmiyor. Aksine; imamların Allah Teala'nın emri ve Hz. Resulullah'ın açıklaması ile tayin edilen birer ilahi hüccet olduklarına inanır. Dolayısıyla da İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere, on iki imamın din konusunda yaptıkları açıklamaların, onların kendi içtihatları sonucu vardıkları şahsi fetva ve yorumları değil de, bizzat Allah Teala'nın Resul-ü Ekrem'e indirdiği dini öğretinin özü olduğuna inanır.

    Aslında bu mektebe mezhep ismini veren de bu mektebin kendi mensupları değildir. İslam camiasında her hangi bir müçtehidin fetvalarına uyan diğer İslami fırkalar bu mektebe mezhep ismini yakıştırmışlardır. Onlar, kendi yöntemlerine mezhep ismini verdikleri gibi, bu mektebin öğretilerinin daha çok Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'dan geldiğini ve diğer imamların böyle bir şansı yakalayamadıklarını görünce, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın da kendilerinin müntesip olduğu müçtehitlerden biri gibi sıradan bir müçtehit olduğuna inandıklarından, kendi mezheplerine kıyasla bu mektebe de Caferi mezhebi ismini koymuşlardır. Oysa bu mektep, kendisini bir mezhep olarak nitelendirmemektedir.

    Bu mektep, Hz. İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere ne Hz. Resulullah'tan sonra İslam camiasının önderleri olduğuna inandığı on iki imamın, diğer İslam ulemasının yaptığı gibi, normal ilim tahsil sürecini geçiren müçtehitler olduğuna inanır, ne de on iki imamdan gelen açıklamaların onların İslam dini üzerinde yaptıkları içtihat sonucu vardıkları şahsı yorum ve fetvaları olduğunu kabul eder. Bu mektep, imamlardan gelen açıklamaların Hz. Resulullah'ın açıklamalarının aynısı olduğuna inanır. O halde bu mektep, imamların açıklamalarının İslam dini üzerinde yapılan bir yorum değil, bizzat İslam dininin kendi öğretileri olduğu görüşündedir.

    Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; bu mektebe Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın döneminden sonra, o Hazret'in bu mektebin ilkelerini ortaya koymakta diğer imamlara oranla daha fazla imkan yakalamasından dolayı 'Caferiyye' (Caferilik) ismi verilmiştir. Bu mektep, o Hazret'in döneminden önce Ali taraftarlığı anlamına gelen 'Şiatu Ali' ismiyle tanınırdı ki, daha sonraları bu terim, halk arasında o kadar bir yaygınlık kazanmıştır ki, 'Şia' kelimesi Hz. Ali (a.s) 'ye intisap edilmeksizin, tek başına kullanıldığında bile, maksadın bu mektebi kabul edenler olduğu anlaşılmaya başlamıştır. Yoksa bu mektep, on iki imamın on ikisinin de aynı statüye sahip olduklarını ve hepsinin öğretilerinin aynı olup, Hz. Resulullah'ın öğretilerinden başka bir şey olmadığı inancındadır.

    Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Benim sözüm babamın sözüdür; babamın sözü ceddimin sözüdür; ceddimin sözü de Hüseyin’in sözüdür, Hüseyin’in sözü de Hasan’ın sözüdür; Hasan’ın sözü ise Ali bin Ebu Talib’in sözüdür; Ali bin Ebu Talib’in sözü ise, Resulullah’ın sözüdür; Resulullah’ın sözü ise Allah’ın sözüdür.” [1]

    Yine o Hazret kendisine bir soru soran şahsa şöyle buyurmuştur: “Andolsun Allah’a ki biz, kendi heva hevesimiz ve görüşümüze dayanarak bir şey söylemeyiz; biz Rabbimizin dediğinden başka bir şey de demeyiz. Eğer sana bir hususta bir şey söylediysem, mutlaka bu Resulullah’tandır. Biz kendi reyimizle bir şey demeyiz.” [2]

    Hz. İmam Bakır (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Eğer biz size kendi reyimizle bir şey söylersek, bizden öncekilerin saptıkları gibi biz de saparız; hayır, biz ancak Rabbimizin Peygamberi’nin bize açıkladığı şeyleri size söyleriz.” [3]

    Yine o Hazret şöyle buyurmuştur: “Eğer biz sizlere, kendi rey, heva ve hevesimize dayanarak bir şey söylersek, helak olmuşlardan oluruz; hayır biz, diğerlerinin altın gümüşlerini toplayıp sakladığı gibi, Hz. Resulullah (s.a.a) ’dan alarak toplayıp sakladığımız hadisleri söyleriz.” [4]

    Yine Hz. İmam Sadık (a.s) kendisine bir soru soran şahsı cevapladığında, o adam: “Eğer bu hususta şöyle- şöyle söylenirse, nasıl bir görüş olur? ” deyince; Hazret ona: “Dur bakalım, ben bir hususta bir cevap verirsem, bu, Hz. Resulullah’tandır. Biz, şöyle-şöyle olur şeklinde görüş belirtenlerden değiliz” [5]diye cevap vermişlerdir.

    Evet; Ehl-i Beyt mektebi, diğer İslami mezhepler gibi, rey ve görüşe dayalı olan bir mektep değildir. Ehl-i Beyt mektebi, Hz. Resulullah (s.a.a) ’dan alınan İslam dininin hiçbir yoruma tabi tutulmaksızın sunuluşudur.

    Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın diğer imamlara oranla bu mektebin ilkelerini daha fazla ortaya koymasının sırrı ise, imamların içinde bulundukları siyasi şartlarda yatmaktadır. Bu husus İslam tarihi hakkında azıcık bilgisi olan herkes tarafından açık seçik olarak bilinmektedir. Bilindiği üzere, on iki imamlardan hiç biri Hz. İmam Sadık (a.s) 'ın yakalayabildiği hür ortamı yakalayamamıştır.

    Hz. İmam Sadık dışındaki imamların içinde bulundukları siyasi baskı ortamı, ya Ehl-i Beyt imamlarını toplumdan soyutlayarak bir köşede inziva hayatını sürdürmek zorunda bırakmış, ya da büsbütün hürriyetleri ellerinden alınarak, o mübarek zatlar zindan köşelerinde yaşamaya mahkum edilmişlerdir. On iki imamın ilki ve büyüğü olan Hz. Ali (a.s) 'nin irad buyurmuş olduğu: 'Allah'ım, Kureyş ve yardakçılarına karşı hakkımı senden istiyor, senden yardım diliyorum. Resulullah'a olan yakınlığımı inkar ettiler, elimdeki kabı baş aşağı çevirdiler; başkasından fazla layık olduğum işte, hakkım olan mevkide benimle kavgaya giriştiler. 'Hak alınır da, verilir de; istersen gamlara batarak dayan; istersen acıklanarak öl' dediler.

    Bir de baktım gördüm ki, Ehl-i Beyt’imden başka ne bir yardımcı var bana, ne de bir yaru-yaver. Onların tehlikeye düşmelerini reva görmedim. Gözlerime toz-toprak dolmuştu; gözlerimi yumdum; ağzımın yarını dertle, elemle yuttum; zehirden acı olan bıçaklarla doğranmaktan çetin olanbu işe dayanıp sabrettim' [6] sözleri o Hazret'in nasıl bir baskı ve sıkıntı içinde bulunduğunu çok açık ve net olarak ortaya koymaktadır.

    Yine o Hazret hilafete seçildikten sonra Kufe mescidinde irad buyurmuş olduğu “Şıkşıkıyye” ismiyle maruf olan bir hutbede o günlerdeki esefli halini şöyle dile getiriyor: 'Andolsun Allah'a ki Ebu Kuhafe'nin oğlu, onu bir gömlek gibi giyindi; oysa o daha iyi bilirdi ki, ben hilafete nispetle değirmen taşının mili gibiydim; sel benden akardı; hiçbir kuş uçtuğum zirveye çıkamazdı. Böyle olunca, ben de hilafetle arama bir perde çektim; onu koltuğumdan silkip attım.

    Düşündüm; kesilmiş elimle hamle mi edeyim; yoksa bu kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Hem de öyle bir körlük ki, ihtiyarları tamamıyla yıpratır; çocuğu ise kocaltıp ihtiyarlaştırır; inanan ise, Rabbine ulaşıncaya kadar bu zulmette zahmet ve çile çeker.

    Gördüm ki, sabretmek daha doğru; sabrettim; ama gözümde diken vardı; boğazımda da kemik tıkanmıştı; mirasımın yağmalandığını görüyordum.

    Derken birincisi, onu kendinden sonra İbn-i Hattab'a atıp gitti. Sonra İmam, A'şa'nın şu beytini okudular:

    Bugün deveye binmişim; yolculuk zahmetine düşmüşüm;

    Cabir'in kardeşi Hayyan'la bulunduğum günle bu günüm kıyaslanır mı hiç?

    Ne de şaşılacak şey ki, yaşarken halkın kendisini bırakmasını teklif ederdi; ölümünden sonra yerine öbürünün geçmesini sağladı. Bu iki kişi hilafeti, devenin iki memesi gibi aralarında paylaştılar. O, hilafeti düz ve düzgün olmayan çorak bir yere attı; sözü sertti, insanı yaralardı; onunla buluşup görüşeni incitirdi. Meselelerde şüphesi çoktu; özür getirmesinin sayısı yoktu. Onunla arkadaşlık eden, serkeş bir deveye binmişe benzerdi; burnuna geçen yularını çekse burnu yırtılır, yaralanırdı; bırakırsa üstündekini helak olma uçurumuna götürür, atardı. Allah'ın bekasına andolsun ki, halk, onun zamanında ne edeceğini şaşırdı, yoldan çıktı; renkten renge boyandı; oradan oraya yeldi-durdu.

    Uzun bir zaman çetin mihnetlere düştüm; sabrettim; derken o da yoluna düzüldü; halifeliği bir topluluğa bıraktı ki, ben de bunların biriyim sanıldı.

    Allah'ım sana sığınırım; ne de danışma topluluğuydu bu. Onlardan benim hakkımda, birincisiyle ne vakit bir şüpheye düşüldü ki, bu çeşit kişilere katıldım ben? ! Fakat inerlerken ben de onlarla indim; uçarlarken ben de onlarla uçtum; inişte, yokuşta onlarla beraber oldum. Derken içlerinden biri, hasedinden gerçekten saptı; öbürü de, damadı olduğundan ona uydu, benden yüz çevirdi; ötekileri de, öyle işler yaptılar ki, anmak bile çirkin.

    Nihayet kavmin üçüncüsü kalktı; hem de bir halde ki, iki yanı da yelle dolmuştu; işi gücü, yediğini çıkaracağı yerle yiyeceği yer arasında gidip gelmekti. Onunla beraber babasının oğulları da işe giriştiler; Allah malını, devenin ilkbahar otlarını, çayırı-çimeni yiyip sömürdüğü gibi yediler, sömürdüler.

    Sonunda onun da ipi çözüldü; hareketi, tezce yaralanıp öldürülmesine sebep oldu; karnının dolgunluğu onu bu hale getirdi; o da işini tamamladı gitti.

    Derken, halkın benim etrafıma, sırtlanın boynundaki kıllar gibi üşüşmesi kadar beni ezen bir şey olmadı; her yandan, birbiri ardınca çevreme üşüştüler; öyle ki, kalabalıkta Hasan ile Hüseyin, ayaklar altında kalacaktı neredeyse. Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme toplandılar; bu hengamede elbisem bile yırtılmıştı.

    Ama işi elime aldıktan sonra bir bölük, biatten döndü, ahdini bozdu; diğer bir bölük de, ok yaydan fırlar gibi fırladı, inancından vazgeçti; öbürleri de, itaatten çıktı; sanki onlar, her türlü noksan sıfatlardan münezzeh Allah'ın: 'İşte ahiret yurdu; biz onu, yeryüzünde yücelik ve bozgunculuk dilemeyenlere veririz; sonuç çekinenlerindir' [7] buyurduğunu duymamışlardı. Evet, andolsun Allah'a, elbette duydular da, ezberlediler de; fakat dünya, gözlerine bezenmiş bir şekilde göründü, onun bezentisi hoş geldi onlara.

    Ama şunu da bilin ki, andolsun tohumu yarana, insanı yaratana, bu topluluk biat için toplanmasaydı ve Allah'ın bilginlerden, zalimin tıka basa tokluğu karşısında mazlumun aç kalmasına rıza göstermemeleri gerektiğine dair, almış olduğu ahd-ü peymani olmasaydı, yine de hilafet devesinin yularını sırtına atardım; ümmetin sonuncusunu, ilkinin kasesiyle suvarır giderdim. Siz de biliyorsunuz ki, sizin bu dünyanız, benim katımda dişi bir keçinin aksırığından daha değersizdir.' [8]

    Demişlerdir ki; Hutbelerinde söz, buraya gelince, Irak ili halkından biri kalktı, Hazret'e bir kağıt sundu. Hazret kağıdı okumaya daldılar. Okuyup bitirince, İbn-i Abbas: 'Ey Mü'minlerin Emiri, sözünü bıraktığın yerden devam etsen' dedi. Bunun üzerine, Hz. Emir-ül Mü'minin buyurdular ki: 'Heyhat! Ey İbn-i Abbas, bu, erkek devenin, esridiği zaman ağzına gelen bir köpüktü; geldi, gene geriye gitti.'

    İbn-i Abbas dedi ki: 'Andolsun Allah'a ki, hiçbir konuşma bu konuşma kadar beni üzmemiştir. Neden Emir-ül Mü'minin istediği şekilde konuşma imkanını bulamıyor? ! ' [9]

    Hz. Ali'nin bu konuşması, Hazret'in hangi şartlar altında bulunduğunu, hatta üzerindeki baskı ortamının hilafet döneminde bile kalkmadığını göstermeye yetmiyor mu?

    İşte buradan, Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin hadis kaynaklarında, Hz. Resulullah'ı sadece iki yıl gibi kısa bir müddet görme imkanına sahip olan Ebu Hureyre'den 5374 civarında hadis nakledilirken, çocukluk döneminden beri yirmi üç seneden fazla bir süre zarfında Hz. Resululullah (s.a.a) 'ı vefat edinceye kadar deve yavrusunun annesini izlemesi gibi hiç ayrılmadan izlemiş olan, bizzat Hz. Resulullah (s.a.a) 'ın kendi eliyle terbiye ettiği [10] ve hakkında buyurmuş olduğu: 'Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır; kim ilim öğrenmek isterse, o kapıdan gelsin' [11] veya 'Ben hikmetin eviyim, Ali ise onun kapısıdır; kim hikmet almak istiyorsa, o kapıdan gelsin' [12] yahut 'Ben neyi öğrendimse, onu Ali'ye de öğrettim, o benim ilmimin kapısıdır' [13] şeklindeki övgülerle ümmete nübüvvet ilminin kapısı olarak tanıttığı, Hz. Ali gibi bir zattan ise sadece elli civarında sahih hadis nakledilmesinin sırrı da gün ışığına çıkmış olur. [14]

    Diğer imamların nasıl bir baskı altında bulunduklarını ise, artık anlatmaya gerek yoktur sanırım. Hz. Resulullah (s.a.a) 'in ümmetine, cennet gençlerinin efendisi olarak tanıtıp, [15] secdede iken bile mübarek omzuna bindiklerinde onları üzmemek için, kendilerinin mübarek omzundan ayrılıncaya kadar secdesini uzattığı, bir an bile ağlamalarına tahammül etmeyip, onların ağladıklarını gördüğünde minberinden inerek kucağına alıp tekrar minberine sözünü devam ettirmek üzere geri dönecek kadar itina gösterdiği, biricik torunları Hz. Hasan ve Hüseyin (a.s) 'e nelerin reva görüldüğünü hatırlamak, bu mübarek zatların hangi şartlar altında bulunduklarını açık olarak gösterdiğini söylemeye bir gerek yoktur.

    Hz. Hasan'ı zehirleyerek şehit eden; İslam aleminden öte, İnsanlık aleminin yüz karası olan Kerbela faciasını yaratarak, Hz. Hüseyin ve yaranını feci şekilde susuz şehit edip, Peygamber-i Ekrem'in ehli ayalını esir ederek, kafir çocuklarına reva görülmeyecek ihanetlerle köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaştırdıktan sonra, Şam şehrinde ne sıcaktan, ne de soğuktan koruyan harabe bir evde tutsak tutan; buna da yetinmeyip, büyük bir iş başarmışçasına, zafer kutlaması havasında galibiyet sarhoşluğuna kapılarak, şarap kadehlerinin tokuşturulduğu Yezid'in meclisinde Peygamber'in namusunu hicapsız olarak namehrem gözlerin çirkin bakışlarına sergileyen; 'Haşimoğulları padişahlıkla oynadılar; yoksa ne gaipten bir haber gelmiştir, ne de bir vahiy inmiştir; keşke Bedir'de öldürülen büyüklerim olsaydı da Haşimoğullarından onların intikamını nasıl aldığımı görselerdi' [16] diyerek açıkça inançsızlığını göstermekten çekinmeyen; hicri doksan dokuz yılında halife Ömer bin Abdulaziz'in döneminde yasaklanıncaya kadar, elli sekiz senelik bir zaman zarfında kendilerine bağlı saray alimlerine kıldırttıkları Cuma namazlarının hutbelerinde Allah'ın aslanı, Hz. Resulullah'ın yaveri ve sırdaşı Hz. Ali gibi mübarek bir zata haşa, lanet okutturan; [17] Ehl-i Beyit'in faziletini gizlemek uğruna Ehl-i Beyt'in faziletlerinin nakledilmesine koydukları ambargoya ilaveten, kendileri ve yandaşları için saray alimlerine yalan fazilet uydurtarak Allah Resulü'nün diline yalan bağlamaktan bile sakınmayan; yarattıkları terör ortamıyla Ehl-i Beyt dostlarından yaşama hakkını alan; Ehl-i Beyt sevgisiyle tanınan Meysem-i Temmar ve Hücr bin Adiy ve arkadaşları gibi mukaddes zatları şehit etmeleri yanı sıra Müslümanları Ehl-i Beyt sevgisini taşıyan komşularını ihbar etmeye teşvik eden, Sıffın savaşını başlatarak aralarında Ammar-i Yasir, Haşim-ül Mirkal, züşşehadeteyn Hüzeyme bin Sabit, Uveys-i Karani gibi salih insanların ve Bedir erlerinden yirmi beş ashabın da bulunduğu yüz bin kadar Müslüman'ın kanının akıtılmasına sebebiyet veren [18] zalim Emevi hükümdarlarının döneminin hali zaten malumdur.

    Zalim Emevi hükümdarlığının yıkılıp, yerini Abbasi zulmüne bıraktığı dönemlerde de şartların Ehl-i Beyt imamları ve Ehl-i Beyt dostları için kolaylaşmadığı, aksine daha da ağırlaştığı İslam tarihinden azıcık bilgisi olan herkes tarafından bilinmektedir.

    Sadece Hz. İmam Sadık (a.s) kendi dönemine denk gelen, Emevioğullarıyla Abbasoğullarının hilafet kavgası sonucu ortaya çıkan siyasi otorite boşluğunun yarattığı nispi hürriyet ortamından yararlanarak dedeleri Hz. Resulullah'tan kendilerine ulaşan ilmi yayma imkanını yakalamıştır ki, tarih kitapları o dönemde Hz. İmam Sadık (a.s) 'ın verdiği eğitime katılan dört bin civarında öğrencisinin bulunduğunu kaydetmektedir. İşte bundan dolayıdır ki, bu mektep bu dönemden sonra 'Caferiyye' Caferilik ismiyle anılmaya başlamıştır. İşte Ebu-l Hasan-ül Veşşa, Kûfelilerden bir topluluğa, Kûfe Mescidini kastederek; 'Ben öyle bir zamana eriştim ki, bu camide takva ehlinden dokuz yüz kişiyi duydum, hepside bana Cafer bin Muhammed dedi ki diye ondan hadis rivayet ederdi' [19] demekle bu gerçeği dile getirmektedir.

    Tabiin’in büyükleri o Hazret’in derslerine katılır ve bundan dolayı iftihar ederlerdi. Ehl-i Sünnet’in iki büyük mezhebi olan Hanefi ve Maliki mezheplerinin kurucuları, İmam Ebu Henife ve İmam Malik de bu öğrencilerdendi. Ebu Hanife’nin, Hz. İmam Sadık (a.s) ’ın derslerine katıldığı iki senelik öğrenciliğine işaretle söylemiş olduğu: “Eğer o iki yıl olmasaydı, Nu’man [20] helak olurdu” şeklindeki meşhur sözü, o Hazret’in bu ilmi çalışmalarının ne kadar etkin olduğunu açıkça göstermektedir.

    Yine Sufyan bin Uyeyne, Sufyan-ı Sevri, Eyyup Sicistani, Yahya bin Said-ül Ensari gibi ilim ve takvayla şöhret bulan kimseler, o Hazret’in derslerine katılmaktan iftihar duyan öğrenciler arasında yer almaktaydı.

    Ehl-i Sünnet’in büyük alimlerinden olan Şehristani de o Hazret’in bu ilmi çalışmalarına işaretle şöyle demiştir: “Cafer bin Muhammed Es-Sadık, büyük ilim, kamil hikmet, dünyaya karşı zahit ve tam anlamıyla vere ve takva sahibi bir zattır. Medine’de bulunduğu sürece taraftarlarına ilim öğretmiş ve kendi dostlarına ilim sırlarını açmıştır.” [21]

    İşte bunun içindir ki, bu mektebe 'Caferiyye' Caferilik ismi verilmiştir. Yoksa bu mektep, Caferilik olduğu kadar, Aleviliktir; Alevilik olduğu kadar, Hasancılıktır; Hasancılık Olduğu kadar, Hüseyinciliktir; Hüseyincilik olduğu kadar, birer birer diğer Ehl-i Beyt imamcılığıdır ve bilahare on iki imamcılık olduğu kadar, Muhammedicilik, tek kelime ile İslam dinin ta kendisidir.

  • Engin Kutluay
    Engin Kutluay

    CAFERİLİK sizce ne demek

  • Samet Ünal
    Samet Ünal

    arkadaşlar ben bi sünniyim ama alevi arkadaşım çok var ve alevileri severim asla ayrım yapmam zaten gerçek bi müslüman da ayrımcı olmaz! ! ! mezhebi ne olursa olsun.aleviyle caferi arasında çok fark var bunu belirtmek istiyorum.caferiler camide ibadet eder,aleviler cem evinde.caferilerde namaza çağrı yani ezan vardır ama alevilerde yoktur.alevilerin namaz şekli halka namazıdr kadın erkek birlikte fakat caferilikte namaz kadın erkek ayrı kılınır sünnilerde olduğu gibi.alevilikte telli KURAN yani saz eşliğinde KURAN okunur ama caferilikte müzik günahtır...alevilikte muharrem orucu tutulurken,şiilerde(caferilerde) ramazan orucu tutulur.daha buna benzer bir çok farklılık vardır ve bence alevilikle caferilik çok farklıdır.benzer yanı ise HZ.ALİ(r.a) a olan sevgi ve itimattır..ve 12 imam inancıdır.ayrıca burda bişeyi hatırlatmak istiyorum.Sünnilik muaviye ve yezit taraftarlığı değildir.bunu herkes bilsin.Süniilik HZ.MUHAMMED(A.S) den sonra 4 halifeyede aynı sevgiyle bağlıdır.hiç birini ayırmaz.HZ.ALi(r.a) yi sevmediğimizi sananlar tamamen cahil ve hiç bilgisi olmayan insanlardır.HZ. ALİ bi sünni içinde çok değerlidir fakat HZ.EBUBEKİR(r.a) H.OSMAN(r.a) veHZ.ÖMER(r.a) de süniilikte aynı değerdedir.4 halife arasında ayrım yapılmaz.Sünnilik yobazlık değidr.şu bilinsinki her mezhebin yobazı vardır.türkiyede sunni nüfus yoğun olduğu için daha çok görülmektedir.mezhebimiz nolursa olsun her ırka her dine her mezhebe saygılı olalım.İSLAM da bunu emreder ztn.SÜNİİ ALEVİ Şİİ HEPİMİZ KARDEŞİZ.MÜSLÜMANLARI BİRBİRİNE KİMSE DÜŞÜREMEZ.mezhepler ztn inanç ve uygulama farklılıklarıdır.bu farklar nedeniyle birbirimize düşman olmayalım lütfen.Allah kimseyi şaşırtmasın yoldan çıkarmasın inşallah...

  • Esra Özaydın
    Esra Özaydın

    arkadaşlar caferilikte cem etmek diye bişey yoktur ben şiiyim caferiyim ve azeriyim cem etmek alevilerde vardır alevilerin mezhebi caferilik degil alevidir

  • Mehlika Ersan
    Mehlika Ersan

    şiiliğin imamiyye koluna caferilik denir. 12 imama inanmak imanın şartlarındandır, 5 vakit namaz 3 vakitte cem edilir, mut'a nikahı caizdir, abdestte ayaklar yıkanmaz yalnızca meshedilir, boşanmada 2 şahit gereklidir gibi bize oldukça ilginç gelen uygulamaları bünyesinde barındıran mezhep... türkiye'de doğu anadolu bölgesinde özellikle ığdır çevresinde yaygındır.