ibrâhîm içimdeki putları devir elindeki baltayla kırılan putların yerine yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı koca buzlar düştü putların boyunları kırıldı ibrâhîm güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri buhtunnasır put yaptı ben ki zamansız bahçeleri kucakladım güzeller bende kaldı ibrâhîm gönlümü put sanıp da kıran kim
Ben oldugum durumu hic de iyi gormuyorum, ben bu halde olmamaliydim diyorum; ama elden ne gelir.Aslinda, yani gercekte, hani sizin ve Tolstoy un samimi dedigi(yazar samimi olmali ki okuyucuyu gercekten kendine baglasin) dediklerinden biri olayim ben :))) Samimi olmak gercekte bazen hicbir ise yaramiyor; genliikle samimiyeti kacmak icin kullaniyorum ben; ha iste soyledim, tamam bitti gitti; ama degil. Gidisat, hayat; dogru farkli bir yere atladim, ama bosverin, ruzgarin dalgalari bir ordan bir buaraya oynattigi gibi ben de oynatayim. Bugun vapurda sehri seyrettim.Bazi binalar hic de hos gelmedi bana; ama eskiden oldugu gibi igrenc bir duygu dolmadi icime.Daha onceleri olsaydi, kotu bir yer, ruhumu bogan bir manzara gordugum zaman icime kin dolardi, ordan ve oarda yasayanlardan hem nefret ederdim; hem de onlara acirdim.Ama simdi oyle degil.Baska bir ulkeye gidip de deniz kenarinda gunesin ufukta batisini gordugumde baska ulkelerde de gunesin dogup battigini ogrendim.Baska ulkelerde mezarliklari gorunce orda da insanlarin oldugune kanaat getirdim.Bunlar beni nereye goturdu? Eskiden nefret ettigim bir yerde kalamam sanirdim; ama sonra aklima aslinda benim yasadigim yerin de nefret ettigim yerlerden bir farki olmadigini gordum; o zaman neydi beni orayan baglayan? Hatiralarim, ailem, arkadaslarim, aliskanligim? .. Bu sorulara kesin bir cevap veremem; ama kesin bir cevap verebilecegim baska bir nokta var: Her yerin Allah in oldugu. Insan birnbir cesittir, kotusunden, iyisine kadar.Bize dusen insani sevmek; ama bunun icin bir seye inanmak lazim.Peyami Safa nin deyisimiyle inanmak ne kadar boyun egmek olsa da; inanmali ve Allah inancinin ve O nun her eyi kapsayicligi onunde boyun bukmeli.Sadede gelecek olursak, insan ruhu kurudan, verimliye cesit cesit.Eger biz insani sirf Allah yarattigi icin seversek, yani Allah tan oturu seversek iste o zaman her kulu kapsayabiliriz; ama benim gibi sevmediginizden uzak durursaniz, bazi yerleri gormeden tanimadan gecip gidersiniz.Iste o sevmedigim yerler de kurak insan ruhlari gibi, ben nonlari tanimak dahi istemiyordum bir zamana kadar; ta ki Allah in her yerde olduguna ve her yerin O nun olduguna inanisima kadar.Her yer O nun, o halde nicin ben bir yere karsi kotu duygular besleyeyim; cunku yalniz degilim ben; ben yalniz degilim; O hep her yerde. Dogrudur zaman treni cok hizli gidiyor ve gonul buna yetismek de zorlaniyor.Oldu diyorsunuz; ama hiv de umdugunuz gibi degil.Hayat altin tepsiden yemek yiyecegim diyenlere altin tepsiden vermiyor; belki yemek bile vermiyor.Neye niyet, neye kismet. Uzulmemek lazim, nicin bu haldeyim diyerek; cunku her noktadan sonra baska bir cumle baslar; noktalar sadece verilen molalardir ve bu molalari bize O verir.belki kurumuz dudaklar icin biraz sevgi, biraz sevkat; yabancilik cekmemek... Biliyorum her ey birbirine girdi, aslinda ben Ortakoy den gordugum deniz manzarasi uzerinden bir seyler yazacaktim; ama basmbaska bir seyler ortaya cikti. Gozlerimi cevirdim, ufugu aradim alabildigine ruzgar esiyordu, bir benim yuzume bir digerlerinin ama ben ondan yuz cevirmedim gozyaslarim istemeyrek de olsa akti ne aidan ne mutluluktan, bu ruzgarin gozlerimle oynadigi bir oyundu sonra kuslari seyrettim alcaktan ucanlari yuksekten ucanlari ayni insanlar gibi sonra da onlarin yarismalarina tanik oldum kiyiya vardigimda kara ayaklarimin altinda sallandi o bile biliyordu insanin yukunu artik geldiginde zaman denizlerde ruzgar kalmayip kuslar ucmadiginda insan yukunu biraktiginda karalar susacak ... hafif isikli denizde her sey bir biri icinde bir cocuk dusmus kopruden neden ve nasil bilinmez ama olmus, sebepler bilinmese de daha gencecik vucut su da toprak olmus ne aci vapurlar gecer benim koprumun altindan padisah saraylari deniz kenarinda eski gunleri yad eder tarih kokar benim denizim tarik kokar benim insanim eski istanbul denizin icinden seslenir: biz burdayiz diye ama sadece akisler belirir denizde bizim akislerimiz, yeni istanbullularin eskiler bize ayna olur gok kararmis hava cekilmis dehlizine gunez baska diyarlarda cicek acmis yagmur seyiriyor gokten, bu aksam da huzun var yuzunde denizin yuttuklarin agliyor bize agliyor kendine agliyor eskiye agliyor
...
'Zamana anlatamiyor buyuyup serpilmek icin ona ne kadar cok ihtiyaci oldugunu. Yagmurlar gibi saatlerce, gunlerce, aylarca yagmazsa uzerine kupkuru, catlak dudaklar gibi kanlar icinde kaldigini...'
'Oyle ruhlarla tanistim ki, olmamasi gereken yere suruklenip gitmis oyle yalniz ruhlar gordum ki, artik yalnizca ellerinden tutup, yanlarina egilip, fisildamak istiyorum; gel su kayanin uzerinde, bu cicek acmis agacin altinda biraz oturalim... sogudun saclarini sularda yikayisini uzun uzun cok uzun gunler boyu seyredelim... sakinlik gerek gonlune, zaman gerek, dudaklarinda kanayan yaralari onarmak icin sevgi gerek... '
'Ne zaman birisinin elinden tutmaya kalksam, bakiyorum trenin kalkma saati gelmis... platforma kostururken buluyorum kendimi... yerinden kipirdamak istemeyen gonlumu oradan oraya tasiyorum surekli...'
ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
___ Asaf Halet ÇELEBİ
(28.12.2004 21:03) Mai Salon
Bize zaman ve gonul gerek
Ben oldugum durumu hic de iyi gormuyorum, ben bu halde olmamaliydim diyorum; ama elden ne gelir.Aslinda, yani gercekte, hani sizin ve Tolstoy un samimi dedigi(yazar samimi olmali ki okuyucuyu gercekten kendine baglasin) dediklerinden biri olayim ben :))) Samimi olmak gercekte bazen hicbir ise yaramiyor; genliikle samimiyeti kacmak icin kullaniyorum ben; ha iste soyledim, tamam bitti gitti; ama degil.
Gidisat, hayat; dogru farkli bir yere atladim, ama bosverin, ruzgarin dalgalari bir ordan bir buaraya oynattigi gibi ben de oynatayim.
Bugun vapurda sehri seyrettim.Bazi binalar hic de hos gelmedi bana; ama eskiden oldugu gibi igrenc bir duygu dolmadi icime.Daha onceleri olsaydi, kotu bir yer, ruhumu bogan bir manzara gordugum zaman icime kin dolardi, ordan ve oarda yasayanlardan hem nefret ederdim; hem de onlara acirdim.Ama simdi oyle degil.Baska bir ulkeye gidip de deniz kenarinda gunesin ufukta batisini gordugumde baska ulkelerde de gunesin dogup battigini ogrendim.Baska ulkelerde mezarliklari gorunce orda da insanlarin oldugune kanaat getirdim.Bunlar beni nereye goturdu?
Eskiden nefret ettigim bir yerde kalamam sanirdim; ama sonra aklima aslinda benim yasadigim yerin de nefret ettigim yerlerden bir farki olmadigini gordum; o zaman neydi beni orayan baglayan?
Hatiralarim, ailem, arkadaslarim, aliskanligim? ..
Bu sorulara kesin bir cevap veremem; ama kesin bir cevap verebilecegim baska bir nokta var: Her yerin Allah in oldugu.
Insan birnbir cesittir, kotusunden, iyisine kadar.Bize dusen insani sevmek; ama bunun icin bir seye inanmak lazim.Peyami Safa nin deyisimiyle inanmak ne kadar boyun egmek olsa da; inanmali ve Allah inancinin ve O nun her eyi kapsayicligi onunde boyun bukmeli.Sadede gelecek olursak, insan ruhu kurudan, verimliye cesit cesit.Eger biz insani sirf Allah yarattigi icin seversek, yani Allah tan oturu seversek iste o zaman her kulu kapsayabiliriz; ama benim gibi sevmediginizden uzak durursaniz, bazi yerleri gormeden tanimadan gecip gidersiniz.Iste o sevmedigim yerler de kurak insan ruhlari gibi, ben nonlari tanimak dahi istemiyordum bir zamana kadar; ta ki Allah in her yerde olduguna ve her yerin O nun olduguna inanisima kadar.Her yer O nun, o halde nicin ben bir yere karsi kotu duygular besleyeyim; cunku yalniz degilim ben; ben yalniz degilim; O hep her yerde.
Dogrudur zaman treni cok hizli gidiyor ve gonul buna yetismek de zorlaniyor.Oldu diyorsunuz; ama hiv de umdugunuz gibi degil.Hayat altin tepsiden yemek yiyecegim diyenlere altin tepsiden vermiyor; belki yemek bile vermiyor.Neye niyet, neye kismet.
Uzulmemek lazim, nicin bu haldeyim diyerek; cunku her noktadan sonra baska bir cumle baslar; noktalar sadece verilen molalardir ve bu molalari bize O verir.belki kurumuz dudaklar icin biraz sevgi, biraz sevkat; yabancilik cekmemek...
Biliyorum her ey birbirine girdi, aslinda ben Ortakoy den gordugum deniz manzarasi uzerinden bir seyler yazacaktim; ama basmbaska bir seyler ortaya cikti.
Gozlerimi cevirdim,
ufugu aradim
alabildigine ruzgar esiyordu, bir benim yuzume bir digerlerinin
ama ben ondan yuz cevirmedim
gozyaslarim istemeyrek de olsa akti
ne aidan ne mutluluktan,
bu ruzgarin gozlerimle oynadigi bir oyundu
sonra kuslari seyrettim
alcaktan ucanlari
yuksekten ucanlari
ayni insanlar gibi
sonra da onlarin yarismalarina tanik oldum
kiyiya vardigimda kara ayaklarimin altinda sallandi
o bile biliyordu insanin yukunu
artik geldiginde zaman
denizlerde ruzgar kalmayip
kuslar ucmadiginda
insan yukunu biraktiginda
karalar susacak
...
hafif isikli denizde
her sey bir biri icinde
bir cocuk dusmus kopruden
neden ve nasil bilinmez
ama olmus, sebepler bilinmese de
daha gencecik vucut
su da toprak olmus
ne aci
vapurlar gecer benim koprumun altindan
padisah saraylari deniz kenarinda eski gunleri yad eder
tarih kokar benim denizim
tarik kokar benim insanim
eski istanbul denizin icinden seslenir: biz burdayiz diye
ama sadece akisler belirir denizde
bizim akislerimiz, yeni istanbullularin
eskiler bize ayna olur
gok kararmis
hava cekilmis dehlizine
gunez baska diyarlarda cicek acmis
yagmur seyiriyor gokten,
bu aksam da huzun var yuzunde denizin
yuttuklarin agliyor
bize agliyor
kendine agliyor
eskiye agliyor
...
'Zamana anlatamiyor buyuyup serpilmek icin ona ne kadar cok ihtiyaci oldugunu.
Yagmurlar gibi saatlerce, gunlerce, aylarca yagmazsa uzerine kupkuru, catlak dudaklar gibi kanlar icinde kaldigini...'
'Oyle ruhlarla tanistim ki, olmamasi gereken yere suruklenip gitmis oyle yalniz ruhlar gordum ki, artik yalnizca ellerinden tutup, yanlarina egilip, fisildamak istiyorum; gel su kayanin uzerinde, bu cicek acmis agacin altinda biraz oturalim... sogudun saclarini sularda yikayisini uzun uzun cok uzun gunler boyu seyredelim... sakinlik gerek gonlune, zaman gerek, dudaklarinda kanayan yaralari onarmak icin sevgi gerek... '
'Ne zaman birisinin elinden tutmaya kalksam, bakiyorum trenin kalkma saati gelmis... platforma kostururken buluyorum kendimi... yerinden kipirdamak istemeyen gonlumu oradan oraya tasiyorum surekli...'