Kültür Sanat Edebiyat Şiir

bir gün sizce ne demek, bir gün size neyi çağrıştırıyor?

bir gün terimi Gamze Temel tarafından tarihinde eklendi

  • Şukran Özden
    Şukran Özden

    gelecekzaman

  • Damla Y
    Damla Y

    asker olacam...

  • İrem
    İrem

    bir güN istersiN béNi özlersin ümidiNi saL git dostuM béN aşka doydum, başımda rüzgar ahh yüréğim ağlar göreceğim güN var daha déRdiNe ağLa..
    ...béNdéNiz...

  • Med Cezir
    Med Cezir

    daha bitti...sancılar ve karmaşayla...

  • Didem Cavusoglu
    Didem Cavusoglu

    bir gun istersin beni ozlersin,
    umidini sal git dostum ben aska doydum..
    basında ruzgar,yuregim aglar,
    gorecegim gun var daha derdine agla..

  • Caner Can
    Caner Can

    Okyanusları akvaryuma sığdırdım
    Kuzey rüzgarlarını gönlüme
    Sen beni böyle bırakıp gitsen bile nafile
    Bir gün sende döneceksin bak
    Bir gün sende seveceksin

  • Bilhan Erden
    Bilhan Erden

    Bir günde ne kadar değiştirebilir bir hayat insanı? Kaç sevinç, hüzün, keder yaşar? Kaç kez umutlanır, umudu tükenir? Bir günde kaç başlangıç yaşatır, kaç son yaşatır hayat bir insana?
    Taş köprünün üzerinde kendine sorduğu bu soruların cevabını arıyordu. Soğuktan üşümüş elleri ceketinin cebinde, kafasını sanki omuzlarının arasına sokmuş köprünün öteki ucuna yürüyordu. Kaçıncı kez köprünün bir ucundan diğer ucuna yürüdüğü hatırlamıyordu, belki 7 belki 8 sefer yürümüş olmalıydı ki gölgesi ilkine göre daha uzundu… Bir avuç sessizlik, bir yudum boşluk ve başka hiçbir şeydi hissettikleri.
    Kin. Evet içinde kendisiyle beraber büyümüş kin vardı bir de. Nasıl oldu da unutabildi. Küçüktü ona ilk gebe kaldığında. Annesinin terkedişiyle yeşermişti ve öyle büyümüştüki onunla beraber, nefes aldığı her an, herkesten ve herşeyden nefret ettirmişti ona. Annesinden, hiç tanımadığı babasından, okuldaki sıra arkadaşından, her gün bindiği otobüsün şoföründen hatta o otobüsteki suratlardan bile… Köprüyü 9. kez turlarken gittiği yolun, içinde yaşadığı hayatın onu nerelere sürüklediğini düşünüyor, içindeki nefretin ve kinin aslında ne kadar nedensiz olduğunu düşünüyordu. Düşünmek bir yana, artık bunun nedensiz olduğuna iyiden iyiye inanıyordu.
    Neden insan bir sabah kafasını yastığından kaldırdıktan sonra hayata dair tüm düşüncelerini, hislerini tek bir olayla böylesine değiştirecek kadar anlamsız olur? Neden böylesine küçücük bir olayla hiç dökülmeyen o gözyaşları sanki yıllarca birikmişcesine bir anda akar yanaklardan, hıçkırıklara boğulur, göğsünde bir düğüm olur, nefessiz kalır, canı yanar? Hala sorular sorarken kendine, köprüyü 10. kez turluyordu. Hala üşüyor elleri cebinde, kafası ise omuzlarının arasında, ağızındaysa külü düşmek üzere bir sigara… Sigaradan çıkan duman ayazda dağılıp gözlerine burnuna giriyor, çektiği nefes ise ciğerlerine gelince sanki alev alıp köz edercesine yakıyordu ciğerlerini…
    ...
    Zeliha hanım arkasından bağırıyordu.
    - Ömer.
    Ömer durdu. Gözleri ateş çıkarcasına yanıyordu. Kin ve nefret dolu Ömer dişlerini ve yumruğunu sıkarak ve elinden gelen tüm karşı koymalarla tekrar adımını atıp yürümeye devam etti. Tekrar bağırdı arkasından Zeliha hanım “Ömer” diyerek. Ömer tekrar durdu. Bu sefer gitmeyecek gibi görünüyordu ama geri dönüp annesine bakacak gibi de değildi. Zeliha hanım ise Ömer’ e doğru gitmiyor bulunduğu yerde bekliyordu.
    - Ömer ne olur dur yavrum. Yalvarırım gitme.
    Ömer arkasına dönmeden sorduklarına cevap verip tekrar geldiği yere gitmesini bekliyordu.
    - Neden geri geldin?
    - Senin için geldim.
    - Neden?
    - Seni seviyorum.
    Bu sefer yüzünü annesine dönen Ömer, öfkesinden ve heyecanından bağırarak sormaya başlar. Sordukça onu nekadar özlediğini düşünür. Ne kadar çok özlemişti halbuki.
    - 15 yıl. Neredeydin anne? 15 yıl. Neden daha önce gelmedin? Neden bıraktın anne?
    - Çünkü…
    Bir telefon sesiyle irkilir Ömer. Gözlerinde yaşlarla kalkar yatağından. Saate şöyle bir bakar ama akrebin 7 demi yoksa 8 demi olduğunu kestiremediği için anlayamaz. Telefona elini uzatıp tuttuğu an aklına annesini gördüğü rüya gelir. Özlemişti. Kokusunu bile unutmamıştı hala. Gözlerindeki yaşı silip, derin bir soluk alıp, hala çalmakta olan telefonu kaldırır.
    - Efendim.
    - Ömer.
    - Evet.
    - Oğlum.
    Ömer’ in içinde bir yangın başlar o an. Henüz kurumakta olan gözleri hızla dolmaya başlar. Vücudu kasılır
    - Kimsiniz?
    Ağlamaklı bir sesle devam eder Zeliha hanım.
    - Oğlum, canım. Benim Zeliha oğlum, annen.
    - Kimi aradınız siz kadın sabahın bu vaktinde.
    - Ömer, sen değilmisin oğlum.
    - Annem diğer odada yatıyor yanlış numara.
    Telefon kapandığında Ömer titriyor, Zeliha hanım ise yıllardır umutla aradığı Ömer’ i bukadar umutlanmışken bulamamasıyla krize girmiş, gözlerinden akan yaşlar avuçlarına dolmuş, kızarmış gözleriyle aynada kendi suretine bakıyordu.
    ...
    Ömer bu sabah olanları düşünürken köprüyü turlamayı 12. kez bitirmek üzereydi. Zeliha hanım 9. kattaki evinde cama yaslanıp, göz yaşlarını silerken uçuşan martıların zerafetini izliyor, Ömer ise 13. turuna başlamış annesinin sesini tekrar hatırlamıya çalışıyordu.
    • Zeliha hanım camı açıp dışardaki o buz gibi havadan içine derin bir nefes çekerken camın önüne konan martıya baktı. Bir martı ağlayabilirmiydi? Martıların hiç göz yaşı varmıydı acaba? Üzülürlermiydi?
    • Zeliha hanım bu soruları aklından geçirirken Ömer 13. turunda köprünün ortasında durup, köprünün hemen kenarında kendini ağlamaklı izleyen martıya baktı.
    • Zeliha hanım martıya doğru küçük bir adım attığında sol kanadının hemen altında duran lekeyi gördü. Leke cenin pozisyonunda yatan bir bebek gibiydi. O kadar belirgin bi lekeydi ki Zeliha hanım martıdan ziyade lekeye daha yakından bakmak için, martının ürküp kaçacağını unutup yaklaştı.
    • Ömer martının sol kanadının altındaki bebeği farkedip elini uzattığı an martı uçup gökyüzünde arkadaşlarına karışırken Ömer onu gözden kayboluncaya kadar takip etti.
    • Zeliha hanım’ ın dudağının bir köşesi yanağına ulaşmış, acıyla karışık umutlu bir tebessümle gülümsedi.
    • Ömer gözden kaybolan martının ardından iki eliyle köprünün korkuluklarından sıkıca tutarak gökyüzünde martıyı son gördüğü noktaya tüm dikkatiyle bakarken, gözünden neden olduğunu anlayamadığı umutluca bir göz yaşı yanaklarından dudağına süzüldü.
    • Zeliha hanım dudaklarına akan göz yaşını silerken pencereye tırmandı.
    • Ömer korkulukların öteki tarafına geçtiğinde çocukluğunu düşünüyordu, annesine sarılıp uzun uzun kollarında uyuduğu en mutlu günümdü diyebileceği o anı.
    • Zeliha hanım Ömer daha küçücükken ona sarılıp, Ömer’ in onu ne kadar sevdiğini söylediği anı düşündü aynı anda.
    • Ömer, annesine seni seviyorum derken “beni babam gibi bırakıp gitmeyeceksin değil mi? ” dediğini hatırladı.
    • Zeliha hanım ise, onu hiçbir zaman bırakmayacağını “ eğer çok kötü bir şey olur da ayrılmak zorunda kalırsak Allah baba bizi bir şekilde bir yerde tekrar kavuşturacak” diye söylediği anda Ömer’ in gözlerinde gördüğü o mutlu bakışları hatırlıyordu.
    Zeliha hanım pencereden boşluğa adım attığı anda Ömer, kollarını özgür bir kuş gibi açmış köprüden aşağı doğru düşmekteydi… Hayatları gözlerinin önünden geçerken…
    - Ve kırmızı başlıklı kızla anneannesini avcı, kurdun midesinden çıkarıp, midesine taş doldurmuş. Kurt uyanınca yediklerinin midesine oturduğunu zannedip kuyuya su içmeye gitmiş. Kuyuya eğilip su içmek isterken de kuyudan aşağı düşüp ölmüüş :)
    - Peki anne beni de kurtlar yerse sen de beni öyle kurtarır, kurdu öldürürmüsün?
    - Hayır oğlum, merak etme ben varken hiçbir kurt senin yanına bile yaklaşamaz. Hadi uyuyalım artık, yoksa yarın hayavanat bahçesine sen uyurken giderim.
    - Tamam anneciğim uyuyacağım ama son bir masal daha anlat ne olur ne olur söz hemen uyuyacağım daha sonra.
    - Hayır bu günlük bu kadar yeter hadi uyu artık. İyi geceler.
    - Tamam. İyi geceler anneceğim.
    - Ne o beni öpmeden mi uyuyacaksın yoksa?
    - Unuttum.
    - Hadi şimdi iyi geceler…

  • Düşünmüyorum Yine De Varım
    Düşünmüyorum Yine De Varım

    Yarın da bitecek

  • Selin Sonsuz
    Selin Sonsuz

    ^^Her şey...
    ...............güzel olacak...^^

  • Ayca Şen
    Ayca Şen

    bir gün bir gün bir çocuk
    evede gelmiş kimse yok
    açmış bakmış dolabı
    şekerde sanmış ilacı
    yemiş yemiş bitirmiş
    akşama sancı başlamış
    kıvrım kıvrım kıvranmış
    SONUNU UNUTTUM....