Sahih hadiste, “Geçmiş kavimlerin helak oldukları yerlere uğramayınız. Uğradığınız zaman ağlayarak uğrayınız.” buyurulmaktadır. Bundan da, şeytanların bazı yerlere sahip çıktıkları ve o yerin onun neticesinde helak olduğu, medeniyetlerin pâyimâl olup yıkıldığı, ancak onların oradaki sultasının şeytan müsellesi, murabbası, muhammesi veya müseddesi halinde devam ettiği anlaşılmaktadır.
Soru: Bermuda Şeytan Üçgeni hakkında bilgi verir misiniz?
Pek çok gemi ve uçağın hiçbir enkaz bırakmadan kaybolduğu iddia edilen, Atlantik Okyanusu’nun Güney ve Kuzey Amerika’yı birbirinden ayıran ve Bermuda, Porto Rico ve Miami sahilleri arasında kalan üçgen şeklindeki bölgeye Bermuda Şeytan Üçgeni adı verilmektedir. Bu konuyla alakalı ülkemizde de “Bermuda Üçgeni” veya “Atlantik Esrarı” gibi bir hayli tercüme kitap neşredilmiştir. Bu kitapların neşredildiği günlerde Konya’da bir araştırmacı, bundan birkaç asır evvel, Osmanlı müellifleri tarafından yazılan bazı eserlerde, Bermuda müsellesi içinde bazı esrarengiz hadiselerin cereyan ettiğine dair bir kısım bahisler bulunduğunu yazmıştı ve gazeteler de bunu neşretmişlerdi. Biz Bermuda müsellesinin esrarıyla alakalı söylentilere şimdilerde muttali olmaya başladık. Halbuki Osmanlı müellifi bundan birkaç asır evvel bu mesele hakkında değişik yorumlar ortaya koyuyordu. Vâkıa daha evvel Mayalara ve Meksikalılara ait seyahat notlarında “Bu yosunlu denize geldiğimiz zaman bir uğursuzluk ve yümünsüzlük üzerimize bastırır. Orada gemiler günlerce çakılı kalırlar. Rüzgarlar durur ve yelkenliler işlemez.” şeklinde bölgeyle alakalı esrarengiz hadiselerden hep bahsedilmekteydi; ama şimdilerde daha bir güncel hale geldi.
Bermuda Şeytan Üçgeni’nin efsaneleşmesine sebep olan ilk vak’a 1945 yılında meydana gelir. Beş adet savaş uçağı rutin görev uçuşu için Florida’daki üslerinden havalandıktan sonra pilotların lideri, telsizden kontrol kulesine şöyle bir mesaj anons eder: “Karayı göremiyoruz. Pozisyonumuzdan emin değiliz. Nerede olduğumuzu bilmiyoruz. Galiba kaybolduk.” Bu sırada kontrol kulesinden pilota, “Nasıl olur, hava gayet iyi gözüküyor. Batı’ya gidin.” şeklinde cevabî mesaj gelir. Bunun üzerine pilot, “Neresinin Batı olduğunu bilmiyoruz. Her şey yanlış. Çok tuhaf, hiçbir yönden emin değiliz. Okyanus bile olması gerektiği gibi değil.” der ve bağlantı kopar. Acilen yardım alarmı verilir, ancak uçakların izine bir daha rastlanılmaz...
Bermuda Şeytan Üçgeni hakkında söylenenler
Yine o bölgeden geçen gemilerde de benzer esrarengiz şeyler olduğundan bahsedilmektedir ki, batan bir kısım şilep veya transatlantiklere bakıldığında içlerinde sadece kedi ve köpek ölülerinin olduğu, insanların, önlerinde bulunan yemeklerini bitirmeden bırakıp sanki denize atladıkları veya bir fırtınanın tabaklara ve kaşıklara dokunmayıp sadece insanları alıp götürdükleri söylenmektedir. Bu meseleyi izah sadedinde bugüne kadar değişik fikirler ortaya atıldı. Müsaadenizle o fikirlerden bazılarını maddeler halinde arz etmeye çalışalım:
1. Bu tamamen yer fiziği ile ilgili bir hadisedir. Kuzey ve güneyden gelen akıntı orada bir durgunluk yapmakta ve bu durgunluk yoğun bir şekilde yosunların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Yosunların bu yoğunluğu yüzünden orada gemiler hareket edememektedir. Ayrıca bu bölgede yüz, iki yüz, hatta üç yüz metre yüksekliğe kadar çok şiddetli dalgalar meydana gelmektedir. Bu devâsâ dalgalar getirmiş oldukları vakumla üstlerinden geçen uçakları kendilerine doğru çekmektedir. Dolayısıyla böyle bir atmosferde gemilerin alabora olması gayet normaldir.
2. Şiddetli akıntıların meydana getirdiği dev girdaplar, orada denizin altında “mavi delikler” adı verilen delikler meydana getirmiştir. Uçak veya gemiler buraya geldiğinde delikler tarafından yutulmaktadır. Nitekim bazı dalgıçlar, o mavi deliklerin içinde bir kısım yelken ve kayıkların bulunduklarına şahit olmuşlardır.
3. Sekseninci tûl dairesi buradan geçmekte ve kuzey kutbundan kıvrılınca, Japonya’dan geçen daire olarak yüzellinci daire adını almaktadır. Binaenaleyh, böyle bir ölüm denizi Japonya’da da bahis mevzuudur. Buradan anlaşılmaktadır ki, o tûl dairesine rastlayan her yerde bu türlü ölüm denizleri mevcuttur. Hatta mesele biraz daha tamim ve teşmil edilerek otuzuncu ve kırkıncı güney arz dairesinde ve otuzuncu ve kırkıncı kuzey arz dairesinde de aynı şeylerin var olduğu, ayrıca yeryüzünde bu tür esrarengiz kaybolmaların ve yutulmaların bulunduğu diğer altı yerin daha olduğu ifade edilmektedir.
4. Uçan daireler, gemileri ve uçakları göğe kaldırmakta veya denizin dibine batırmaktadır.
5. Deniz dibinde biriken fosiller ve çeşitli atıklardan zaman zaman çıkan metan gazı, deniz suyunun kimyasal karışımını etkileyerek yoğunluğunu düşürmektedir. Yoğunluğu sıfıra düşen suda yüzebilme özelliğini kaybeden gemi, metan kuyusu adı verilen gazın çektiği bölgeye girer girmez batmaktadır. Denizin dibinde biriken çeşitli atıkların türüne ve suyun ısısına göre metan gazı kabarcıklarının şiddeti de değişmektedir. Bermuda Şeytan Üçgeni gibi gaz akımlarının şiddetli olduğu bölgelerde seyreden uçaklar da büyük tehlike sınırı içinde bulunmaktadır. Çünkü su yüzüne ulaşan metan gazı kabarcıkları atmosfere karışarak yukarıya doğru şiddetli bir metan tüneli oluşturmakta ve metan tüneline giren uçak da kontrolden çıkarak denize çakılmaktadır.
“Şeytanın tahtı deniz üzerindedir”
Müsaadenizle ben, bütün bunların dışında özellikle başka bir husus üzerinde durmak istiyorum. Efendimiz: “Şeytanın tahtı deniz üzerindedir.” buyurmaktadır. Burada “deniz” mutlak zikredilince, bu mahut ifadeden belli bir deniz manası çıkarabilir ve yeryüzünde belli denizlere şeytanın tahtgâhı diyebiliriz. Binaenaleyh ecinni ve şeytan taifesi buraya hükmetmekte, gemi ve uçakların elektronik cihazlarını çalışmaz hale getirerek onları batırmaktadır. Vâkıa cin ve şeytanlar “mearic” ve “nar”dan yaratıldıkları için, adeta güneşten gelen dalgalara maruz kalmış gibi bütün elektronik cihazları da alt üst edebilirler.
Ayrıca Efendimiz, “Helak olmuş cemaatlerin helak oldukları yerlere uğramayın. Ancak ağlayarak uğrayın.” ikazında bulunmaktadır ki, bunun manası, helak olmuş ülkelere gidildiği zaman “Allah ile münasebet kurarak himaye-i ilahiyeye girin ki, onlara isabet eden şey sizlere de isabet etmesin.” anlamına gelmektedir. Bundan da, Cenab-ı Hakk’ın Sodom Gomorre, Âd ve Semud kavmi ve -doğruysa- Atlantis medeniyeti gibi Kendisine küfran ve tuğyan içinde bulunan toplumları yerin dibine batırdığı anlaşılabilir ve işte bu yerler daha sonra şeytanın tahtgâhı olmuştur. Nitekim havaya kaldırma ve uçurma mevzuunu Meğâzi yazarı İbn İshak şöyle ifade etmektedir: Efendimiz, Tebük’e giderken: “Tebük’e gittiğiniz zaman ben gitmeden sakın Tebük suyundan içmeyin ve dışarıya çıkmayın. Helak olmuş o cemaatin yerine de uğramayın.” buyurur. Ancak iki kişi bu emri dinlemeyerek helak olmuş o cemaatin yaşadığı yere uğrarlar. Netice itibarıyla onlardan bir tanesini korkunç bir fırtına alır ve çok uzaklara fırlatır, diğerini de ararlar, ama bulamazlar.
Buradan anlaşılmaktadır ki yok olma mevzuu, kadimden bu yana cereyan eden bir husustur. Bu meselenin telifini yapacak olursak, mücrim bir toplumun yaşadığı bu tür yerler, şeytanın tahtgâhı ve karargâhı haline gelmiştir. Her ne kadar onlar helak olup gitseler de o mel’un yere uğrayanların başına bir musibet gelme ihtimali söz konusu olabilir.
Mesele, ervah-ı habise, cin ve şeytanla da izah edilebilir
Acizane fakir, yukarıda sayılan hususların yanında Bermuda müsellesiyle alakalı böyle bir hususu nazara vermede fayda mülahaza ediyorum. Bazı kimseler birtakım iddialarda bulunsalar da, bu mevzuda yine de bazı açık kapılar vardır. Meseleyi, ervah-ı habise, cin ve şeytanla izah etme, elektronik cihazların çalışmaması/çalıştırılmaması gibi hususlara kadar geniş alanlı tesire daha uygun düşüyor gibi…
Bermuda Şeytan Üçgeni, Ay gibi bir kısım taş parçalarından gelen, şeytanın saltanatına ait bir müdahale de olabilir ki, ervah-ı habise, Güneş’in etrafında dönen peyk, seyyare ve bazı taş parçaları üzerinde taht ve otağ kurmuşlardır. Oralardan gelip insanları rahatsız edebilirler. Hatta uçan daire diye bilinen şeylerin arkasında da bunlar olabilir.
* * *
Nasıl ki, yeryüzünde bazı mukaddes yerler var, aynen onun gibi bir de ervah-ı habisenin hükümfermâ olduğu bazı habis yerler vardır.
Mesela Kâbe-i muazzama, Sidretü’l-müntehaya kadar mukaddestir ve Kâbe’dir. Sidretü’l-müntehaya kadar melaike-i kiram Kâbe’yi tavaf ederler. (Hatta oranın rical-i devleti hacda helikopterlerle Beytullah’ın etrafında tavaf ederler.) Ne kadar yukarıya çıkılsa da Kâbe’nin etrafında yapılan tavaf, yine tavaf sayılır. Çünkü Sidre-i müntehaya kadar Kâbe, Kâbetullah’tır. Binaenaleyh Allah burayı takdis etmiş, binlerce enbiyayı bu mukaddes yerin etrafında koşturmuş ve metâfı binlerce enbiyanın merkadi haline getirmiştir; evet insanların bugün tavaf ettiği Beytullah’ın etrafında “ehl-i keşfi’l-kubur”un beyanına göre üçyüz-dörtyüz kadar peygamber kabri mevcuttur. Bu yer, Allah’ın yeryüzünde takdis buyurduğu, tazim ve tebcil ettiği insanları tebcil ve takdirine arz ettiği mukaddes bir yerdir ve burası ervah-ı âliyenin metafıdır. Bu mekan, bir bakıma kalbtir, yani küre-i arzın kalbidir. Bu kalb attığı müddetçe, küre-i arz da manevi yapısını ve hayatiyetini devam ettirir. Efendimiz’in bu kalbin yanı başında zuhur etmesi de üzerinde durulacak ayrı bir konudur.
Bir de kalbin yanında lümme-i şeytaniye vardır. Kalbe ilham geldiği gibi, şeytanın oklarının hedefi olan lümme-i şeytaniyeye de vesveseler, tereddütler ve şüpheler gelir. Kâinatların kalbi mahiyetinde atan küre-i arzın bir tarafında bir kalb vardır ki, orası kalbü’l-küre, yani Beytullah’tır. Kalbin başka bir yanında, bir lümme-i şeytaniye vardır ki, orası da şeytanın otağıdır. Yeryüzünde bütün şeytanlığa ait idarelere dair emir ve fermanların hepsi oradan gelir. Efendimiz sahih hadisiyle, şeytan tahtını, sergisini denizin üzerine atar. Bütün ordusunu insanların içine salar ve akşam döndükleri zaman hepsini dinler, “Sen ne yaptın, sen ne yaptın? ” diye yaptıkları şeyleri onlara bir bir sorar. Onlar da, “Ben namazı terk ettirdim.. ben harama baktırdım...” şeklinde cevaplar verirler. Bunlar münferid hadiseler olduğundan şeytanı memnun etmez. Sonra, “Sen ne yaptın? ” diye başka birisine sorar. O da, “Ben bir kadını kocasından ayırdım.” der. Bunun üzerine şeytan, “Aferin” diyerek onu yanına alır ve oturtur.
Her fizik vakasının arkasında metafizik bir güç vardır
Bundan da anlaşılmaktadır ki, insanların manevi yapıları üzerinde bu şerirler, şerâre meydana getirirken bir saltanat hesabına çalışmaktadırlar. Şeytana takılmış ve dalalete düşmüş, şeytanın adına helak olmuş yerler bir bakıma bunların eyaletleri, valilikleri ve pâyitahtlarıdır. Bunun için sahih hadiste, “Geçmiş kavimlerin helak oldukları yerlere uğramayınız. Uğradığınız zaman ağlayarak uğrayınız.” buyurulmaktadır. Bundan da, şeytanların bazı yerlere sahip çıktıkları ve o yerin onun neticesinde helak olduğu, medeniyetlerin pâyimâl olup yıkıldığı, ancak onların oradaki sultasının şeytan müsellesi (üçgeni) , murabbası (dörtgeni) , muhammesi (beşgeni) veya müseddesi (altıgeni) halinde devam ettiği anlaşılmaktadır. Atlantik Okyanusu’nda üçgen, daha başka yerlerde de insanlığı ifsat etmek üzere şeytan müseddesleri vardır. Orada da insanlar, tıpkı bir avcının ağına tutulmuş bir ahu gibi tutulup gitmektedirler. Şeytan üçgeni de işte böyle şeytanların hükümferma oldukları bir yer olabilir ki, kendilerine karşı kötülük yapıldığı, insanlar bir kötülük içine girdikleri zaman o türlü belalara maruz kalabilirler.
Ben bu meseleyi anlatırken bu mevzuda kati bir dinî nas bilmemenin yanında, bir kısım dinî ifadelere dayanarak izah etmeye çalıştım. Bununla beraber Bermuda Şeytan Üçgeni, atmosferdeki bir keyfiyetin ifadesi ileride keşfedilecek başka bir şey de olabilir. Ancak şu bilinmelidir ki, yeryüzünde câri her hâdisenin ve-râsında, yani her fizik vakasının verâsında bir metafizik güç ve kuvvet vardır. Her mülkün verâsında bir melekût, her şehadetin verâsında da bir gayb vardır.
1- 'Bermuda'da kaybolan gemi ve uçak gibi araçlar değil bunların içindeki yolculardır.' diye biliyordum. Zaten bu konunun kamuoyunda çok tutulmasının nedeni de buydu... 2- Deniz tabanından çıkan 'tebeşi gazları' her nasılsa gemiyi kaldıracak kadar kuvvetli olamıyor ama; bilmem kaç bin tonluk su kütlesini saniyeler içinde delip geçebiliyor! ! ! NASIL?
Bermuda Seytan Ucgeni Atlas Okyanusu'ndaki bu bolgede, ozellikle son 60 yilda bircok gemi ve ucak kaybolmus ve bunlardan geriye tek bir iz bile kalmamisti. Kimsenin aciklama getiremedið i bu esrarengiz fenomen, icinde bilimadamlarinin da bulundugu pek cok insan tarafindan 'dogaustu bir takim guclerin yaptirimi' olarak algilandi ve oyle lanse edildi. Ancak, uzun yillardir devam eden arastirmalar birkac yil once bir sonuc verdi ve bu gizemli olaylarin aslinda basit bir 'dogalgaz cilvesi' oldugu aciklandi. ilginc ve bilgilendirici ozellikler tasidigi icin bu sirrin nasil cozuldugunu asagiya aliyorum: Yer altindan fiskiran dogal gazlar, sadece yuksek kara parcalarindan degil,deniz ve okyanus tabanlarindan da cikarlar. Cunku deniz tabanlari da ustu suyla kaplanmis alcak kara parcalaridir. Ancak, okyanuslar cok derin olduklarindan tabanlarinda buyuk basinclar vardir. Bu yuksek basinc altindaki bolgelerden cikmak isteyen dogal gazlar, oradaki cok dusuk isinin da etkisiyle kati hale donusurler ve 'hidrat' denilen beyaz ve tebesirimsi bir madde haline gelirler. Cok derinlere dalabilen robot kameralarinin bu bolgedeki karbeyaz okyanus tabanini ve bazi gemi enkazlarini resimlemesinden sonra konuya su bilimsel aciklama getirilmistir:
Bu bolge, Gulf Stream denilen sicak su akintisinin da gectigi yerdir. Tabanin bazen isinmasi yuzunden, bu 'tebesir gazlar' erir ve sudan hafif olduklari icin yuzeye dogru yukselirler. O anda, tabandan yuzeye kadar bir bosluk (vakum) olusur ve okyanus adeta delinir. O sirada oradan gecen yuzer ne varsa, derin bir kuyuya duser gibi hizla okyanusun dibini boylar. Cunku, gazin kaldirma kuvveti gemileri tasiyacak guce sahip degildir. Gaz yukselmesi sona erince bosluk tekrar suyla dolar ve geriye hicbir iz kalmadan kocaman gemiler kilometrelerce derine gomulmus olurlar. Ucaklarin duserek kaybolmasi ise gene ayni sebeptendir. Yuzeye cikandogal gazlar, havadan da hafif olduklari icin yukselmeye devam ederler. Bu kez vakum, bolgenin uzerindeki atmosferde olusur. Oradan tesadufen gecen bir ucak hemen irtifa kaybeder ve motorlari durur. Cunku, motorlardaki benzinin yanmasi icin oksijene ihtiyac vardir ve o boslukta hava olmadigi icin oksijen de olmaz. Boylece ucak da, hizla okyanus tabanini boylar.
bunlarda doğru olablir ama bu bana göre doğru bermuda şeytan üçgeni yoktur herşey amerikadan çıkıyor.HAARP diye bi projeleri var bu projede adamlar yaklaşık 100000 volt elektrik üretip uzayda bunu yansıtıp bermuda denilen yere yansıtıyolar.böylece gemiler ve uçaklar burdan geçerken o elektriğe maruz kalıyolar yani kül oluyolar parça bile kalmıyor.bulunamamalarının sebebide bu.elektrikli araçların çalışmamasının nedeni de bu manyetik alan.HAARP kimsenin bulunamayacağı bir yerde inşa edildi bunu araştırırsanız bu teoriye katılacağınıza eminim.zaten bu teori deği asıl gerçekler...
bazi Gemilerin ve Ucaklarin bu ücgende kaybolmasi, insanlarda buna dahil tabii. Keske benim de bir Seytan ücgenim olsaydi, oraya ilk basta Profesör Maier, Kusbeyinli Magdalena, Topal-Merkep Adelheid ve tabii ki Sapik Friedrich'i atardim. Isime yaramayan elbiseler, ayakkabilar da cabasi...
ingiliz bilim adamlarının son araştırmasına göre bu bermuda şeytan üçgeninde oluşan enteresan olayların sebebi okyanusun o alanında metan gazının çıkmasıdır.karadan yüzeye çıkan metan gazı o bölgede manyetik alan oluşturuyormuş.ve olanları biliyorsunuz.
Bermudsa şeytan üçgenine gelen araçların kaybolmasının bilimsel açıklaması şu; Okyanusun o bölümünde derin bir çukur var ve bu çukur içine herşeyi çekebiliyor... Bence saçma...Havadan gelen araçları nasıl çekiyor? O bölüme giren elektirikli aletler neden bozuluyor?
Bence (kendi teorim) orası ayrı bir boyut kapısına açılabilir diye düşünüyorum, yani ışınlanma gibi birşey...Çünkü mısırlılardan bir ırk bermuda şeytan üçgeni sayesinde ışınlanmayı gerçekleştirmişler... Bence bu daha mantıklı geliyor bana...
Bermuda şeytan üçgeni olarak bilinen yer, Batı Atlantik Okyanusu'nda, üçgen bir koordinat içinde kalan esrarengiz bir alan. Yaklaşık olarak 1,140,000 kilometrekare çapında. Bölge, Bermuda Adası ile Güney Florida arasında kalıyor. Bu bölgenin ilk raporları 15. yüzyıla ait. En önemli rapor ise 1945'teki Flight 19 denilen hava filosunun tamamen ve iz bırakmadan kaybolması. Bundan sonra bölge dikkati çekmeye başlıyor.1942'de Colombus, burada navigasyon cihazlarının iyi çalışmadığını, yanlış yönleri gösterdiğini söylüyordu. Bu konu ilk defa Vincent H. Gaddis adlı bir araştırmacı tarafından 1964 yılında bilimkurgu dergisi Argosy'de duyuruldu. C. Berlitz ise 1974'te bu bilgiler üzerine yazdığı kitabı ile bestseller ünvanına ulaşmıştı. Bu bölge üzerinde iz bırakmadan kaybolan araçların (deniz ve hava) adedi yaklaşık olarak 200. Henüz bir açıklama getirilmiş değil.Yani kaybolan uçakları bir kenara bırakın, buradaki gemileri bile sualtı araştırması ile bulmak mümkün olmamış. Daha sonraları yayınlanan 'The Bermuda Triangle Mystery Solved by Larry Kusche' adlı kitap da doğrusu hem ilgi görmedi hem de yazılan teoriye inanılmadı. Gelelim burası hakkındaki bazı teorilere: • USO veya UFO'lar tarafından insan ve araçlar kaçırıldılar. • Atlantis burada battı, bu sebeple halen bazı sualtı medeniyetleri var ve kaybolmalara sebep oluyorlar. Piri Reis Haritası'ndaki 'The Island of Hispaniola' aslında Atlantis'tir diyorlar. • Burada başka zamanlara açılan bilmediğimiz bir kapı var, bazı kondisyonlarda açılıyor ve araçlar buradan değişik bir mekân ve zamana atlıyorlar. Uçak Kaybolma Listesi • Piper Aztec N1435P, December 21,1979 • Beech 58 Baron N9027Q, February 11,1980 • Piper Turbo Arrow N505HP, July 5,1982 • Beech H35 Bonanza N5999, September 28,1982 • Piper Navajo N777AA, October 20,1982 • Beech Queen Air 65-B80, November 5,1982 • Cessna T-210-J N2284R, October 4,1983 • Cessna 340A N85JK, November 20,1983 • Cessna 402B N44NC, March 31,1984 • Cessna 337 N505CX, January 14,1985 • Cessna 210k Centurion N9465M, May 8,1985 • Piper Cherokee Lance N8341L, July 12,1985 • Piper Navajo N3527E, March 26,1986 • Twin Otter charter, August 3,1986 • Cessna 402C N2652B, May 27,1987 • Cessna 401 N7896F, June 7,1987 • Cessna 152 N757EQ, December 21,1987 • Beech Queen Air N884G, February 7,1988 • Cessna 152 N4802B, January 24,1990 • Piper Cherokee N7202F, June 5,1990 • Piper Comanche N8938P, April 24,1991 • Grumman Cougar N24WJ, October 31,1991 • Cessna 152 N93261, September 30,1993 • Piper Cherokee Six N69118, August 28,1994 • Piper Aztec N6844Y, September 19,1994 • Piper Cherokee II N5916V, December 25,1994 • Aero Commander 500-B N50GV, May 2,1996 • Piper Cherokee Archer N25626, August 19,1998 • Aero Commander 500 N6138X, May 12,1999 Gemi Kaybolma Listesi • Distant Horizons • Marine Sulphur Queen, A 504-foot T-2 Tanker • Poet, A 520-foot cargo ship • Silvia L. Ossa, A 590-foot ore carrier • Samkey, A 416-foot Liberty Ship • Witchcraft, December 22,1967 • Polymer III, A 43-foot power yacht,1980 • Kalia III, A 38-foot sailing yacht,1980 • Saba Bank, A 54-foot yacht,1974 • Drifters ve daha bir çoğu.
Kadının en erojen bölgeleridir.
Kaybolanlar, mahvolanlar ve sürüklenenler...
Bermuda Şeytan Üçgeni
Sahih hadiste, “Geçmiş kavimlerin helak oldukları yerlere uğramayınız. Uğradığınız zaman ağlayarak uğrayınız.” buyurulmaktadır. Bundan da, şeytanların bazı yerlere sahip çıktıkları ve o yerin onun neticesinde helak olduğu, medeniyetlerin pâyimâl olup yıkıldığı, ancak onların oradaki sultasının şeytan müsellesi, murabbası, muhammesi veya müseddesi halinde devam ettiği anlaşılmaktadır.
Soru: Bermuda Şeytan Üçgeni hakkında bilgi verir misiniz?
Pek çok gemi ve uçağın hiçbir enkaz bırakmadan kaybolduğu iddia edilen, Atlantik Okyanusu’nun Güney ve Kuzey Amerika’yı birbirinden ayıran ve Bermuda, Porto Rico ve Miami sahilleri arasında kalan üçgen şeklindeki bölgeye Bermuda Şeytan Üçgeni adı verilmektedir. Bu konuyla alakalı ülkemizde de “Bermuda Üçgeni” veya “Atlantik Esrarı” gibi bir hayli tercüme kitap neşredilmiştir. Bu kitapların neşredildiği günlerde Konya’da bir araştırmacı, bundan birkaç asır evvel, Osmanlı müellifleri tarafından yazılan bazı eserlerde, Bermuda müsellesi içinde bazı esrarengiz hadiselerin cereyan ettiğine dair bir kısım bahisler bulunduğunu yazmıştı ve gazeteler de bunu neşretmişlerdi. Biz Bermuda müsellesinin esrarıyla alakalı söylentilere şimdilerde muttali olmaya başladık. Halbuki Osmanlı müellifi bundan birkaç asır evvel bu mesele hakkında değişik yorumlar ortaya koyuyordu. Vâkıa daha evvel Mayalara ve Meksikalılara ait seyahat notlarında “Bu yosunlu denize geldiğimiz zaman bir uğursuzluk ve yümünsüzlük üzerimize bastırır. Orada gemiler günlerce çakılı kalırlar. Rüzgarlar durur ve yelkenliler işlemez.” şeklinde bölgeyle alakalı esrarengiz hadiselerden hep bahsedilmekteydi; ama şimdilerde daha bir güncel hale geldi.
Bermuda Şeytan Üçgeni’nin efsaneleşmesine sebep olan ilk vak’a 1945 yılında meydana gelir. Beş adet savaş uçağı rutin görev uçuşu için Florida’daki üslerinden havalandıktan sonra pilotların lideri, telsizden kontrol kulesine şöyle bir mesaj anons eder: “Karayı göremiyoruz. Pozisyonumuzdan emin değiliz. Nerede olduğumuzu bilmiyoruz. Galiba kaybolduk.” Bu sırada kontrol kulesinden pilota, “Nasıl olur, hava gayet iyi gözüküyor. Batı’ya gidin.” şeklinde cevabî mesaj gelir. Bunun üzerine pilot, “Neresinin Batı olduğunu bilmiyoruz. Her şey yanlış. Çok tuhaf, hiçbir yönden emin değiliz. Okyanus bile olması gerektiği gibi değil.” der ve bağlantı kopar. Acilen yardım alarmı verilir, ancak uçakların izine bir daha rastlanılmaz...
Bermuda Şeytan Üçgeni hakkında söylenenler
Yine o bölgeden geçen gemilerde de benzer esrarengiz şeyler olduğundan bahsedilmektedir ki, batan bir kısım şilep veya transatlantiklere bakıldığında içlerinde sadece kedi ve köpek ölülerinin olduğu, insanların, önlerinde bulunan yemeklerini bitirmeden bırakıp sanki denize atladıkları veya bir fırtınanın tabaklara ve kaşıklara dokunmayıp sadece insanları alıp götürdükleri söylenmektedir. Bu meseleyi izah sadedinde bugüne kadar değişik fikirler ortaya atıldı. Müsaadenizle o fikirlerden bazılarını maddeler halinde arz etmeye çalışalım:
1. Bu tamamen yer fiziği ile ilgili bir hadisedir. Kuzey ve güneyden gelen akıntı orada bir durgunluk yapmakta ve bu durgunluk yoğun bir şekilde yosunların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Yosunların bu yoğunluğu yüzünden orada gemiler hareket edememektedir. Ayrıca bu bölgede yüz, iki yüz, hatta üç yüz metre yüksekliğe kadar çok şiddetli dalgalar meydana gelmektedir. Bu devâsâ dalgalar getirmiş oldukları vakumla üstlerinden geçen uçakları kendilerine doğru çekmektedir. Dolayısıyla böyle bir atmosferde gemilerin alabora olması gayet normaldir.
2. Şiddetli akıntıların meydana getirdiği dev girdaplar, orada denizin altında “mavi delikler” adı verilen delikler meydana getirmiştir. Uçak veya gemiler buraya geldiğinde delikler tarafından yutulmaktadır. Nitekim bazı dalgıçlar, o mavi deliklerin içinde bir kısım yelken ve kayıkların bulunduklarına şahit olmuşlardır.
3. Sekseninci tûl dairesi buradan geçmekte ve kuzey kutbundan kıvrılınca, Japonya’dan geçen daire olarak yüzellinci daire adını almaktadır. Binaenaleyh, böyle bir ölüm denizi Japonya’da da bahis mevzuudur. Buradan anlaşılmaktadır ki, o tûl dairesine rastlayan her yerde bu türlü ölüm denizleri mevcuttur. Hatta mesele biraz daha tamim ve teşmil edilerek otuzuncu ve kırkıncı güney arz dairesinde ve otuzuncu ve kırkıncı kuzey arz dairesinde de aynı şeylerin var olduğu, ayrıca yeryüzünde bu tür esrarengiz kaybolmaların ve yutulmaların bulunduğu diğer altı yerin daha olduğu ifade edilmektedir.
4. Uçan daireler, gemileri ve uçakları göğe kaldırmakta veya denizin dibine batırmaktadır.
5. Deniz dibinde biriken fosiller ve çeşitli atıklardan zaman zaman çıkan metan gazı, deniz suyunun kimyasal karışımını etkileyerek yoğunluğunu düşürmektedir. Yoğunluğu sıfıra düşen suda yüzebilme özelliğini kaybeden gemi, metan kuyusu adı verilen gazın çektiği bölgeye girer girmez batmaktadır. Denizin dibinde biriken çeşitli atıkların türüne ve suyun ısısına göre metan gazı kabarcıklarının şiddeti de değişmektedir. Bermuda Şeytan Üçgeni gibi gaz akımlarının şiddetli olduğu bölgelerde seyreden uçaklar da büyük tehlike sınırı içinde bulunmaktadır. Çünkü su yüzüne ulaşan metan gazı kabarcıkları atmosfere karışarak yukarıya doğru şiddetli bir metan tüneli oluşturmakta ve metan tüneline giren uçak da kontrolden çıkarak denize çakılmaktadır.
“Şeytanın tahtı deniz üzerindedir”
Müsaadenizle ben, bütün bunların dışında özellikle başka bir husus üzerinde durmak istiyorum. Efendimiz: “Şeytanın tahtı deniz üzerindedir.” buyurmaktadır. Burada “deniz” mutlak zikredilince, bu mahut ifadeden belli bir deniz manası çıkarabilir ve yeryüzünde belli denizlere şeytanın tahtgâhı diyebiliriz. Binaenaleyh ecinni ve şeytan taifesi buraya hükmetmekte, gemi ve uçakların elektronik cihazlarını çalışmaz hale getirerek onları batırmaktadır. Vâkıa cin ve şeytanlar “mearic” ve “nar”dan yaratıldıkları için, adeta güneşten gelen dalgalara maruz kalmış gibi bütün elektronik cihazları da alt üst edebilirler.
Ayrıca Efendimiz, “Helak olmuş cemaatlerin helak oldukları yerlere uğramayın. Ancak ağlayarak uğrayın.” ikazında bulunmaktadır ki, bunun manası, helak olmuş ülkelere gidildiği zaman “Allah ile münasebet kurarak himaye-i ilahiyeye girin ki, onlara isabet eden şey sizlere de isabet etmesin.” anlamına gelmektedir. Bundan da, Cenab-ı Hakk’ın Sodom Gomorre, Âd ve Semud kavmi ve -doğruysa- Atlantis medeniyeti gibi Kendisine küfran ve tuğyan içinde bulunan toplumları yerin dibine batırdığı anlaşılabilir ve işte bu yerler daha sonra şeytanın tahtgâhı olmuştur. Nitekim havaya kaldırma ve uçurma mevzuunu Meğâzi yazarı İbn İshak şöyle ifade etmektedir: Efendimiz, Tebük’e giderken: “Tebük’e gittiğiniz zaman ben gitmeden sakın Tebük suyundan içmeyin ve dışarıya çıkmayın. Helak olmuş o cemaatin yerine de uğramayın.” buyurur. Ancak iki kişi bu emri dinlemeyerek helak olmuş o cemaatin yaşadığı yere uğrarlar. Netice itibarıyla onlardan bir tanesini korkunç bir fırtına alır ve çok uzaklara fırlatır, diğerini de ararlar, ama bulamazlar.
Buradan anlaşılmaktadır ki yok olma mevzuu, kadimden bu yana cereyan eden bir husustur. Bu meselenin telifini yapacak olursak, mücrim bir toplumun yaşadığı bu tür yerler, şeytanın tahtgâhı ve karargâhı haline gelmiştir. Her ne kadar onlar helak olup gitseler de o mel’un yere uğrayanların başına bir musibet gelme ihtimali söz konusu olabilir.
Mesele, ervah-ı habise, cin ve şeytanla da izah edilebilir
Acizane fakir, yukarıda sayılan hususların yanında Bermuda müsellesiyle alakalı böyle bir hususu nazara vermede fayda mülahaza ediyorum. Bazı kimseler birtakım iddialarda bulunsalar da, bu mevzuda yine de bazı açık kapılar vardır. Meseleyi, ervah-ı habise, cin ve şeytanla izah etme, elektronik cihazların çalışmaması/çalıştırılmaması gibi hususlara kadar geniş alanlı tesire daha uygun düşüyor gibi…
Bermuda Şeytan Üçgeni, Ay gibi bir kısım taş parçalarından gelen, şeytanın saltanatına ait bir müdahale de olabilir ki, ervah-ı habise, Güneş’in etrafında dönen peyk, seyyare ve bazı taş parçaları üzerinde taht ve otağ kurmuşlardır. Oralardan gelip insanları rahatsız edebilirler. Hatta uçan daire diye bilinen şeylerin arkasında da bunlar olabilir.
* * *
Nasıl ki, yeryüzünde bazı mukaddes yerler var, aynen onun gibi bir de ervah-ı habisenin hükümfermâ olduğu bazı habis yerler vardır.
Mesela Kâbe-i muazzama, Sidretü’l-müntehaya kadar mukaddestir ve Kâbe’dir. Sidretü’l-müntehaya kadar melaike-i kiram Kâbe’yi tavaf ederler. (Hatta oranın rical-i devleti hacda helikopterlerle Beytullah’ın etrafında tavaf ederler.) Ne kadar yukarıya çıkılsa da Kâbe’nin etrafında yapılan tavaf, yine tavaf sayılır. Çünkü Sidre-i müntehaya kadar Kâbe, Kâbetullah’tır. Binaenaleyh Allah burayı takdis etmiş, binlerce enbiyayı bu mukaddes yerin etrafında koşturmuş ve metâfı binlerce enbiyanın merkadi haline getirmiştir; evet insanların bugün tavaf ettiği Beytullah’ın etrafında “ehl-i keşfi’l-kubur”un beyanına göre üçyüz-dörtyüz kadar peygamber kabri mevcuttur. Bu yer, Allah’ın yeryüzünde takdis buyurduğu, tazim ve tebcil ettiği insanları tebcil ve takdirine arz ettiği mukaddes bir yerdir ve burası ervah-ı âliyenin metafıdır. Bu mekan, bir bakıma kalbtir, yani küre-i arzın kalbidir. Bu kalb attığı müddetçe, küre-i arz da manevi yapısını ve hayatiyetini devam ettirir. Efendimiz’in bu kalbin yanı başında zuhur etmesi de üzerinde durulacak ayrı bir konudur.
Bir de kalbin yanında lümme-i şeytaniye vardır. Kalbe ilham geldiği gibi, şeytanın oklarının hedefi olan lümme-i şeytaniyeye de vesveseler, tereddütler ve şüpheler gelir. Kâinatların kalbi mahiyetinde atan küre-i arzın bir tarafında bir kalb vardır ki, orası kalbü’l-küre, yani Beytullah’tır. Kalbin başka bir yanında, bir lümme-i şeytaniye vardır ki, orası da şeytanın otağıdır. Yeryüzünde bütün şeytanlığa ait idarelere dair emir ve fermanların hepsi oradan gelir. Efendimiz sahih hadisiyle, şeytan tahtını, sergisini denizin üzerine atar. Bütün ordusunu insanların içine salar ve akşam döndükleri zaman hepsini dinler, “Sen ne yaptın, sen ne yaptın? ” diye yaptıkları şeyleri onlara bir bir sorar. Onlar da, “Ben namazı terk ettirdim.. ben harama baktırdım...” şeklinde cevaplar verirler. Bunlar münferid hadiseler olduğundan şeytanı memnun etmez. Sonra, “Sen ne yaptın? ” diye başka birisine sorar. O da, “Ben bir kadını kocasından ayırdım.” der. Bunun üzerine şeytan, “Aferin” diyerek onu yanına alır ve oturtur.
Her fizik vakasının arkasında metafizik bir güç vardır
Bundan da anlaşılmaktadır ki, insanların manevi yapıları üzerinde bu şerirler, şerâre meydana getirirken bir saltanat hesabına çalışmaktadırlar. Şeytana takılmış ve dalalete düşmüş, şeytanın adına helak olmuş yerler bir bakıma bunların eyaletleri, valilikleri ve pâyitahtlarıdır. Bunun için sahih hadiste, “Geçmiş kavimlerin helak oldukları yerlere uğramayınız. Uğradığınız zaman ağlayarak uğrayınız.” buyurulmaktadır. Bundan da, şeytanların bazı yerlere sahip çıktıkları ve o yerin onun neticesinde helak olduğu, medeniyetlerin pâyimâl olup yıkıldığı, ancak onların oradaki sultasının şeytan müsellesi (üçgeni) , murabbası (dörtgeni) , muhammesi (beşgeni) veya müseddesi (altıgeni) halinde devam ettiği anlaşılmaktadır. Atlantik Okyanusu’nda üçgen, daha başka yerlerde de insanlığı ifsat etmek üzere şeytan müseddesleri vardır. Orada da insanlar, tıpkı bir avcının ağına tutulmuş bir ahu gibi tutulup gitmektedirler. Şeytan üçgeni de işte böyle şeytanların hükümferma oldukları bir yer olabilir ki, kendilerine karşı kötülük yapıldığı, insanlar bir kötülük içine girdikleri zaman o türlü belalara maruz kalabilirler.
Ben bu meseleyi anlatırken bu mevzuda kati bir dinî nas bilmemenin yanında, bir kısım dinî ifadelere dayanarak izah etmeye çalıştım. Bununla beraber Bermuda Şeytan Üçgeni, atmosferdeki bir keyfiyetin ifadesi ileride keşfedilecek başka bir şey de olabilir. Ancak şu bilinmelidir ki, yeryüzünde câri her hâdisenin ve-râsında, yani her fizik vakasının verâsında bir metafizik güç ve kuvvet vardır. Her mülkün verâsında bir melekût, her şehadetin verâsında da bir gayb vardır.
23.04.2004
Zaman -Akademi-
ben en çok şeytan üçgenini vajinaya benzetiyorum gir gir bitmiyo.......
sanki ben gitsem kaybolmam gibi.. ne bileyim, hatta içime öyle doğuyor ki, sanki kaybolanları da bulurmuşum gibi...
1- 'Bermuda'da kaybolan gemi ve uçak gibi araçlar değil bunların içindeki yolculardır.' diye biliyordum. Zaten bu konunun kamuoyunda çok tutulmasının nedeni de buydu...
2- Deniz tabanından çıkan 'tebeşi gazları' her nasılsa gemiyi kaldıracak kadar kuvvetli olamıyor ama; bilmem kaç bin tonluk su kütlesini saniyeler içinde delip geçebiliyor! ! ! NASIL?
Birlikte düşünelim......
Bermuda şeytan üçgeninin sırrı çözülmüş,,
Bermuda Seytan Ucgeni Atlas Okyanusu'ndaki bu bolgede,
ozellikle son 60 yilda bircok gemi ve ucak kaybolmus ve bunlardan
geriye tek bir iz bile kalmamisti. Kimsenin aciklama getiremedið i bu
esrarengiz fenomen, icinde bilimadamlarinin da bulundugu pek cok insan
tarafindan 'dogaustu bir takim guclerin yaptirimi' olarak algilandi
ve oyle lanse edildi. Ancak, uzun yillardir devam eden
arastirmalar birkac yil once bir sonuc verdi ve bu gizemli olaylarin
aslinda basit bir 'dogalgaz cilvesi' oldugu aciklandi. ilginc ve
bilgilendirici ozellikler tasidigi icin bu sirrin nasil cozuldugunu
asagiya aliyorum: Yer altindan fiskiran dogal gazlar, sadece
yuksek kara parcalarindan degil,deniz ve okyanus
tabanlarindan da cikarlar. Cunku deniz tabanlari da ustu suyla kaplanmis
alcak kara parcalaridir. Ancak, okyanuslar cok derin olduklarindan
tabanlarinda buyuk basinclar vardir. Bu yuksek basinc altindaki
bolgelerden cikmak isteyen dogal gazlar, oradaki cok dusuk isinin da
etkisiyle kati hale donusurler ve 'hidrat' denilen beyaz ve
tebesirimsi bir madde haline gelirler. Cok derinlere dalabilen robot
kameralarinin bu bolgedeki karbeyaz okyanus tabanini ve bazi gemi
enkazlarini resimlemesinden sonra konuya su bilimsel aciklama
getirilmistir:
Bu bolge, Gulf Stream denilen sicak su akintisinin da
gectigi yerdir. Tabanin bazen isinmasi yuzunden, bu 'tebesir gazlar' erir
ve sudan hafif olduklari icin yuzeye dogru yukselirler. O
anda, tabandan yuzeye kadar bir bosluk (vakum) olusur ve okyanus
adeta delinir. O sirada oradan gecen yuzer ne varsa, derin bir kuyuya
duser gibi hizla okyanusun dibini boylar. Cunku, gazin
kaldirma kuvveti gemileri tasiyacak guce sahip degildir. Gaz
yukselmesi sona erince bosluk tekrar suyla dolar ve geriye hicbir iz
kalmadan kocaman gemiler kilometrelerce derine gomulmus olurlar.
Ucaklarin duserek kaybolmasi ise gene ayni sebeptendir. Yuzeye cikandogal
gazlar, havadan da hafif olduklari icin yukselmeye devam ederler.
Bu kez vakum, bolgenin uzerindeki atmosferde olusur. Oradan
tesadufen gecen bir ucak hemen irtifa kaybeder ve motorlari
durur. Cunku, motorlardaki benzinin yanmasi icin oksijene ihtiyac vardir
ve
o boslukta hava olmadigi icin oksijen de olmaz. Boylece ucak da,
hizla okyanus tabanini boylar.
Bermuda şeytan üçgenine kaç kişi düşmüş veya düşecek bilmiyorum ama, kabir dikdörtgenine herkesin düşeceği kesin.Önce onu düşünelim.
bunlarda doğru olablir ama bu bana göre doğru bermuda şeytan üçgeni yoktur herşey amerikadan çıkıyor.HAARP diye bi projeleri var bu projede adamlar yaklaşık 100000 volt elektrik üretip uzayda bunu yansıtıp bermuda denilen yere yansıtıyolar.böylece gemiler ve uçaklar burdan geçerken o elektriğe maruz kalıyolar yani kül oluyolar parça bile kalmıyor.bulunamamalarının sebebide bu.elektrikli araçların çalışmamasının nedeni de bu manyetik alan.HAARP kimsenin bulunamayacağı bir yerde inşa edildi bunu araştırırsanız bu teoriye katılacağınıza eminim.zaten bu teori deği asıl gerçekler...
Amerika-ingiltere-israil
bazi Gemilerin ve Ucaklarin bu ücgende kaybolmasi, insanlarda buna dahil tabii. Keske benim de bir Seytan ücgenim olsaydi, oraya ilk basta Profesör Maier, Kusbeyinli Magdalena, Topal-Merkep Adelheid ve tabii ki Sapik Friedrich'i atardim. Isime yaramayan elbiseler, ayakkabilar da cabasi...
ingiliz bilim adamlarının son araştırmasına göre bu bermuda şeytan üçgeninde oluşan enteresan olayların sebebi okyanusun o alanında metan gazının çıkmasıdır.karadan yüzeye çıkan metan gazı o bölgede manyetik alan oluşturuyormuş.ve olanları biliyorsunuz.
Birazda benden...
Bermudsa şeytan üçgenine gelen araçların kaybolmasının bilimsel açıklaması şu;
Okyanusun o bölümünde derin bir çukur var ve bu çukur içine herşeyi çekebiliyor...
Bence saçma...Havadan gelen araçları nasıl çekiyor? O bölüme giren elektirikli aletler neden bozuluyor?
Bence (kendi teorim) orası ayrı bir boyut kapısına açılabilir diye düşünüyorum, yani ışınlanma gibi birşey...Çünkü mısırlılardan bir ırk bermuda şeytan üçgeni sayesinde ışınlanmayı gerçekleştirmişler...
Bence bu daha mantıklı geliyor bana...
Bermuda Şeytan Üçgeni
Bermuda şeytan üçgeni olarak bilinen yer, Batı Atlantik Okyanusu'nda, üçgen bir koordinat içinde kalan esrarengiz bir alan. Yaklaşık olarak 1,140,000 kilometrekare çapında. Bölge, Bermuda Adası ile Güney Florida arasında kalıyor. Bu bölgenin ilk raporları 15. yüzyıla ait.
En önemli rapor ise 1945'teki Flight 19 denilen hava filosunun tamamen ve iz bırakmadan kaybolması. Bundan sonra bölge dikkati çekmeye başlıyor.1942'de Colombus, burada navigasyon cihazlarının iyi çalışmadığını, yanlış yönleri gösterdiğini söylüyordu.
Bu konu ilk defa Vincent H. Gaddis adlı bir araştırmacı tarafından 1964 yılında bilimkurgu dergisi Argosy'de duyuruldu. C. Berlitz ise 1974'te bu bilgiler üzerine yazdığı kitabı ile bestseller ünvanına ulaşmıştı.
Bu bölge üzerinde iz bırakmadan kaybolan araçların (deniz ve hava) adedi yaklaşık olarak 200. Henüz bir açıklama getirilmiş değil.Yani kaybolan uçakları bir kenara bırakın, buradaki gemileri bile sualtı araştırması ile bulmak mümkün olmamış.
Daha sonraları yayınlanan 'The Bermuda Triangle Mystery Solved by Larry Kusche' adlı kitap da doğrusu hem ilgi görmedi hem de yazılan teoriye inanılmadı. Gelelim burası hakkındaki bazı teorilere:
• USO veya UFO'lar tarafından insan ve araçlar kaçırıldılar.
• Atlantis burada battı, bu sebeple halen bazı sualtı medeniyetleri var ve kaybolmalara sebep oluyorlar. Piri Reis Haritası'ndaki 'The Island of Hispaniola' aslında Atlantis'tir diyorlar.
• Burada başka zamanlara açılan bilmediğimiz bir kapı var, bazı kondisyonlarda açılıyor ve araçlar buradan değişik bir mekân ve zamana atlıyorlar.
Uçak Kaybolma Listesi
• Piper Aztec N1435P, December 21,1979
• Beech 58 Baron N9027Q, February 11,1980
• Piper Turbo Arrow N505HP, July 5,1982
• Beech H35 Bonanza N5999, September 28,1982
• Piper Navajo N777AA, October 20,1982
• Beech Queen Air 65-B80, November 5,1982
• Cessna T-210-J N2284R, October 4,1983
• Cessna 340A N85JK, November 20,1983
• Cessna 402B N44NC, March 31,1984
• Cessna 337 N505CX, January 14,1985
• Cessna 210k Centurion N9465M, May 8,1985
• Piper Cherokee Lance N8341L, July 12,1985
• Piper Navajo N3527E, March 26,1986
• Twin Otter charter, August 3,1986
• Cessna 402C N2652B, May 27,1987
• Cessna 401 N7896F, June 7,1987
• Cessna 152 N757EQ, December 21,1987
• Beech Queen Air N884G, February 7,1988
• Cessna 152 N4802B, January 24,1990
• Piper Cherokee N7202F, June 5,1990
• Piper Comanche N8938P, April 24,1991
• Grumman Cougar N24WJ, October 31,1991
• Cessna 152 N93261, September 30,1993
• Piper Cherokee Six N69118, August 28,1994
• Piper Aztec N6844Y, September 19,1994
• Piper Cherokee II N5916V, December 25,1994
• Aero Commander 500-B N50GV, May 2,1996
• Piper Cherokee Archer N25626, August 19,1998
• Aero Commander 500 N6138X, May 12,1999
Gemi Kaybolma Listesi
• Distant Horizons
• Marine Sulphur Queen, A 504-foot T-2 Tanker
• Poet, A 520-foot cargo ship
• Silvia L. Ossa, A 590-foot ore carrier
• Samkey, A 416-foot Liberty Ship
• Witchcraft, December 22,1967
• Polymer III, A 43-foot power yacht,1980
• Kalia III, A 38-foot sailing yacht,1980
• Saba Bank, A 54-foot yacht,1974
• Drifters ve daha bir çoğu.