bengi dönüş terimi Demet Taşocak tarafından 22.06.2011 tarihinde eklendi
yaşanamayanları yaşamak da bir çelişki - ya da sözcük oyunu- değil.istek, arzu, ihtiras...- hangi düzeyde olursa olsun; gidiyor, olsun istiyor, arzuluyor, gerçekleştirmeye çalışıyor; ama, gerçekliğin kendisi eksik kalıyor, gelmiyor, olmuyor...oysa, olmuyordur! ...ama, kabullenmez bunu: olmalıdır; olmalımış; olmalımıştır.dili de gerçekliği de zorlar.....sonra, ben boyuneğerim (iki durum da da...): ama o, hiç ödün vermez - takırdatır durur kıskacını, herzamanki gibi.........çünkü o, zamanın dışında bir varoluş sürdürüyor galiba.zaman ne yaptırıyor onu, ne de eskitiyor (oysa benim yaşlanmam...) :bengi bir 'gençlik' içinde, yönelimlerini, arzularını, özlemlerini - hayallerini- canlı tutuyor, sürdürüyor, gerçekleşmelerini bekliyor-benden.........benim için anı olan şeyler, onun için zamanın hiç yıpratamadığı gerçekler..........zamanın dışında sanki:benim, diyelim, yirmibeş yıl önce yaşadığım birşey onun için 'şimdi-burada' olan bir şey olarak varlığını - ve etkinliğini- sürdürüyor:yalnızca bir anı da olmuyor bu; kanlı canlı bir gerçek, san ki..........daha doğrusu, 'zamanın dışında' olduğu herhalde söylenemez - zamanı çok iyi bildiğini biliyorum çünkü-; daha çok, sanki, zamanı yoketmek istiyor.zamandan kurtulmak istiyor.benim en çok gereksediğim; eksikliğinin sıkıntısını en çok çektiğim-ama bol bol çarçur ettiğim-, zaman, onun için yokedilmesi gereken bir şey.- ama zamansız varolamaz ki...-bunu da biliyor sanırım.......hiçbir şeyi unutmuyor olmalı-o, benim bengi belleğim...........benden de eylem istiyor; oysa ben, onunla uğraşmaktan, eylemde bulunamıyorum. ben eylemde bulunmağa hazır olduğumda da, o bunu istemiyor.belki, tam da bana bir şeyler yaptırmağa çalışmasından dolayı, benim bir şeyler yapmama engel oluyor..........sonsuzca bu devam ediyor...
yaşanamayanları yaşamak da bir çelişki - ya da sözcük oyunu- değil.
istek, arzu, ihtiras...- hangi düzeyde olursa olsun;
gidiyor, olsun istiyor, arzuluyor, gerçekleştirmeye çalışıyor;
ama, gerçekliğin kendisi eksik kalıyor, gelmiyor, olmuyor...
oysa, olmuyordur! ...
ama, kabullenmez bunu: olmalıdır; olmalımış; olmalımıştır.
dili de gerçekliği de zorlar
.....
sonra, ben boyuneğerim (iki durum da da...):
ama o, hiç ödün vermez - takırdatır durur kıskacını, herzamanki gibi...
......
çünkü o, zamanın dışında bir varoluş sürdürüyor galiba.
zaman ne yaptırıyor onu, ne de eskitiyor (oysa benim yaşlanmam...) :
bengi bir 'gençlik' içinde, yönelimlerini, arzularını, özlemlerini - hayallerini- canlı tutuyor, sürdürüyor, gerçekleşmelerini bekliyor-benden...
......
benim için anı olan şeyler, onun için zamanın hiç yıpratamadığı gerçekler...
.......
zamanın dışında sanki:
benim, diyelim, yirmibeş yıl önce yaşadığım birşey onun için 'şimdi-burada' olan bir şey olarak varlığını - ve etkinliğini- sürdürüyor:
yalnızca bir anı da olmuyor bu;
kanlı canlı bir gerçek, san ki...
.......
daha doğrusu, 'zamanın dışında' olduğu herhalde söylenemez - zamanı çok iyi bildiğini biliyorum çünkü-;
daha çok, sanki, zamanı yoketmek istiyor.
zamandan kurtulmak istiyor.
benim en çok gereksediğim; eksikliğinin sıkıntısını en çok çektiğim-ama bol bol çarçur ettiğim-, zaman, onun için yokedilmesi gereken bir şey.
- ama zamansız varolamaz ki...
-bunu da biliyor sanırım
.......
hiçbir şeyi unutmuyor olmalı-o, benim bengi belleğim....
.......
benden de eylem istiyor;
oysa ben, onunla uğraşmaktan, eylemde bulunamıyorum. ben eylemde bulunmağa hazır olduğumda da, o bunu istemiyor.
belki, tam da bana bir şeyler yaptırmağa çalışmasından dolayı, benim bir şeyler yapmama engel oluyor.
.........
sonsuzca bu devam ediyor...