Kültür Sanat Edebiyat Şiir

being john malkovich / john malkovich olmak sizce ne demek, being john malkovich / john malkovich olmak size neyi çağrıştırıyor?

being john malkovich / john malkovich olmak terimi Fatma Sena Gündüz tarafından tarihinde eklendi

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    Hans Werner Henze - 'Das Floß der Medusa'

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    ...

    Hiçbir parçacık bir A noktasından bir B noktasına tek bir düz yoldan gitmez, ama parçacığın A'dan B'ye aynı ânda olası her yoldan gittiği var sayılır... Yani bu demek olur ki parçacığın hiçbir kesin geçmişi yoktur... Bu düşünce tarzının adı Geçmişler Toplamı'dır... Bunu akılda canlandırmak çok zordur, çünkü hayatımızda daha önce buna benzer hiçbir şey görmedik...

    ...

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    Henry Way Kendall (December 9, 1926 – February 15, 1999) 'Boston'

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    'Shinjû: Ten no Amijima' (1969)

    Masahiro Shinoda

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    ...

    Opera, Şostakoviç'in müzik yaşamında çok küçük bir yer tutar... Ama onun sanatında kuklalar ve ölüm ayrılmaz bir biçimde birbiriyle ilintilidir... İnce bir alay ve trajedi, operalarında ayrılmaz bir bütün oluşturur; eserlerinde, insanın bir diğerini arayışını konu eder: Burun'da olduğu gibi Kovalyov, belki de daha iyi bir benliği simgeleyen Burnu'nu arar ve ona, kendinden daha kıdemli bir kişiliğe bürünmüş olarak sokakta rastlar; sonunda ise, hiçbir şey olmamış gibi onu yine yüzündeki eski yerinde bulur...

    ...

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    Enoch L. Johnson (1883 - 1968)

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    Henry James - 'The Portrait of a Lady' (1881)

  • Melike Toros
    Melike Toros

    Filmi 'değerli' bir tanıdığım vasıtasıyla izlemiştim ve o gece gerçekten etkisinde kalıp şu yazıyı yazmaya kasmıştım sırf anı olsun die :)


    John Malkovich olmayı 'istemek'
    Başka birisi olunca insan, vücudunu görmeksizin ruhunu nasıl oluyor da bu kadar farklı bir açıyla içinde yıllanmış
    arzularını eyleme geçirmeyi başarıyor?
    Ben, benken kendim olamıyorsam nasıl olur da bir başkasıyken kendiliğimin farkına varıp 'ben'in özünde ne varsa, ne
    barınıyorsa onu dışarı çıkartabiliyorum?
    Bunca yıllık iç sesimin sesini açıp bir başkasının bedeninde doğru frekansı yakalayabiliyorum ya da öyle olduğunu sanıyorum.

    Ara bir kesitten var oluşun çaprazlama çarpımı yapıldı. Denklik bozulmadı, işlem tek satıra indirgendi hepsi bu.
    Şekil değiştirilmiş bir boyutsuzlukta kavramları algılayış dört duyu organından ibaret değildi ki bedensel hislenimler olsun
    sırf, boyutsuzluğun içine binlercesini sığdıran. Seni senden almam için ellerimde tutmama gerek yoktu ağırlığını, ruhuna
    üfleyeceğim tek bir nefesle de pekala çeker alırdım dört duvar içinde tanımlı -lakin geçmişti ruh adeti göz sayısını-
    görsel sunumunu.

    Benim yaşamım buydu! Kendi hayatına sahip çıkamayan -çünkü değildim memnun kendisinden doğduğumdan beri! ! -
    kendisine başka bir boyut yaratırdı... Tıpkı benim gibi... Kuklalardan kurduğum yaşantımda 'ben' yoktu, 'ben'in bir yansıması
    vardı yalnızca... Parmaklarımla sıkıca kavradığım ipler, dekoru değildi ki sahnemin, hayatıma veremediğim yönelişlerdi,
    alamadığım, almaya çekindiğim -ah, değil çekindiğin, korktuğun! , cesaret edemediğin! ! - bildiğim halde yapamadığım
    doğrulardı... Kendi etimin içindekini kabullenemiyorken, sahip çıkamıyorken, çıkamamışken yıllarca, ellerimle sıkı sıkıya
    kavrıyordum şimdi lavanta, papatya, manolya kokan taze çiçeklerini hiç bir çıkar göz etmeksizin yarattığım manevi
    yaşamımı. Kan sızdırmıyordu kuklalarım, sızabilecek damarları yoktu ama vardı kurumuş damarlarımdaki yitik kanı
    canlandırabilecek kadar güçlü atışları yüreklerinin... Kalpleri kendimi verdiğim ipleriydi, ipler göbek bağımdı 'sahte' bir yaşam akıtan ellerime ve oradan derine ittiğim hislerime... Ve nihayetinde tüm hissizliğim gerçekliğine karışırken maddesel hayatın,
    ara bir kesitten çıkan fakat içine çeken aslında, ara bir boyuttu, ara bir kesit, ara bir kat, bölüm, umuttu tek ümitlik.

    Benim ruhum sana karışsın, seninkisi kendine, senin bedenin yine sana ya benim vücudum nerede? Ruhum, ruhuna,
    hislerim, hislerine, hislerim kendiliğine, ya senin özgürlüğün kimde? ?

    Bir başkası olmak hoşuma gidiyor çünkü sana sahip olabiliyorum.
    Bir başkası olmaya bayılıyorum çünkü beni kabul ettiğin tek beden oluyorum.
    Bir başkası olmayı arzuluyorum çünkü beni arzuladığın tek boyuta giriyorum.
    Bir başkası olmam gerekiyor çünkü olmayan yaşamımın tek kalp atımını orada gerçekleştirebiliyorum.

    Ya o 'bir başkası' kendi olmak istiyorsa aynı zamanda...
    ...

    Ben bendeyken mutlu olamıyorken, sende olabilmişsem bilki bu senin geçmişindeki eylemlerinin benim kafamın içindeki
    doğrularla bağdaşmasıdır. Benim kafamın içinde eylemsiz duran doğrular 'eylemsizlik kuralı' ihlaline uğradığında
    sen olabilmenin ucuz hazzıyla tatmin oluyorum. Fakat bilirsin, bencil olmalıyım, vijdanı devre dışı bırakmalı, insani
    değerlerimin fişini çekmeliyim. Yoksa nasıl durabilirim düşünmeden, sana ait olan bir yaşamın ani istilalarının karın
    ağrısını?

    Sahte yaşamımda ellerimde tuttuğum iplerini sana bağladım kuklamın, umutsuzluk içinde kıvranırken tadını çıkardım
    kendi yazdığım eserimin ve gözünün açılmasıyla kırıldı ruhun, içeri sızdım hiç beklemeden. Sonuna ve sonsuza dek sen
    olmuşken ve tek istediğim de zaten buyken, kendi elde ettiğim halbuki aslen bana hiç ait olmamış olan yaşamını kendi
    isteklerime cevap verdirtecek köleliğe çevirdim, ne de güzel itaat etti bedenin ruhuma...

    (Ah zavallı, sen sende olamamışken nasıl olur da bir başkasında 'sen' olduğunu sanarsın hala daha?)

    Değil ki senin sevinçlerin kendinden kaynaklı, ait değilsin tek bir nedenine sonradan oluşturduğun neticelerinin,
    değilsin sahibi başardığını sandığın tek bir ünlemin bile, oysa katamazdın ki zaten tek bir hayatı dahi kendi kalbine,
    bir başkasının bedenindeyken bile...


    Gerçek bir kimliği yönetmek, bir kuklayı hareket ettirmekle mi karıştırıldı, anlık bir yanılgı nasıl da çıkmaza soktu pollyannavari
    bir kaos yaşayan aklını...
    Gününü kurtarmaya odaklanmışken sen, tek bir mantık hatası dününle birlikte götürdü yarınını, söyle bakalım kim kaldı hiçbir zamanına?
    Yeni bir zaman dilimi mi bulacaksın bu sefer de olmayan birine? Ne çok aldattın da kendini maskelerin yoruldu artık durmaktan yüzünde.
    Ama sen hala bakınmaktasın yeni bir hata için, eski bir hatayı örtmeye.

    Kendin hazırladın sonunu, kendin... Arada ne kuklalar vardı ne de başka bir beden zorla ruhunu sızdırdığın. Ne derler...
    Zararın neresinden dönsen kardır mı? Hadi dön sahte yaşamından da var 'sonuna'. Ve yaşa onu doyasıya.

  • Blue Send Me
    Blue Send Me

    bu arada yarın akşam (pazar günü) tv8 de oynayacak saat 21:00 de
    yinede deneyebilir izlemeyenler..

  • Gülçin Yilmaz
    Gülçin Yilmaz

    filmden sonra kötü bi fikir olduğunu anlıyorsunuz; P

  • Blue Send Me
    Blue Send Me

    ne kadar güzel görünüyordu cd üzerindeki resim.. bi mesajı var sanıyorsun..
    aşırı ağır bir film ama yinede fena sayılmaz..
    ama şunu söylemeliyimki şu gözlüklü erkek oyuncu (adı herneyse artık) onu hiç beğenmedim.. kadın fena değildi :)

  • Selin Sonsuz
    Selin Sonsuz

    I wish to be in your shoes..

    hasta bir muhayyilenin ürünüydü bu film..
    tamamen amaçsız ve anlamsız..
    küçük bir tünelden geçiyorsun ve birden John Malkowichîn gölzerinden bakıyorsun dünyaya..
    Ruh değişimi...

    Allahtan beyin nakli yapılamıyor..
    Yoksa ne yapardık?