Odadaki nesnelerden biri 'bak insanoğlu, diyor, kendini yiyip bitirme öyle, insanın kendisi de dahil, fani olan hiç kimse, hiçbir şey bu kadar derin kazmaya gelmez, deliniverir.'
' Âlemde neyim var gözlerimden gayrı Her yolun, her menzilin sevdalısıyım. Bir kuş, bir bıçak, bir balık dipdiri Dünyanın sonundan yüzyıllar evvel Ben bir garip insan bıkmış, usanmış.
Varsın şarkısız kalsın ömrümce dudaklarım Suyunu hep aynı çeşmeden içecekse.. '
Sen, her gün köşe başlarında Yırtık urbanla kirli ellerinle Avuç açan, sefil insan.
İnan yok farkımız birbirimizden. Sen belki tüm yaşamınca dilenecek; Beklediğin beş kuruşu biri vermezse, Ötekinden isteyeceksin.
Ama ben, tüm yaşamım boyunca Tek bir kez dilendim, Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim. Öylesine boş öylesine açık kaldı ki elim, Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
bir çırpıda okunan şiir yürek göçüdür bilene oysa beyhude kuru bir sancıdır gözyaşı doğuran yay gerilir oku yüreğe gark olur göz çukurunda demlenir hasbihal eder dille gönül ağıt olur parça parça yürek sökülür...
velhasıl...! bu son kelamdır beyhude çektiğim sancı yetişir ardımda kalan her şiir ruhumu üryan gezdirir... Mine KUL
Odadaki nesnelerden biri
'bak insanoğlu, diyor,
kendini yiyip bitirme öyle,
insanın kendisi de dahil,
fani olan hiç kimse, hiçbir şey
bu kadar derin kazmaya gelmez,
deliniverir.'
Cahit Koytak
' Âlemde neyim var gözlerimden gayrı
Her yolun, her menzilin sevdalısıyım.
Bir kuş, bir bıçak, bir balık dipdiri
Dünyanın sonundan yüzyıllar evvel
Ben bir garip insan bıkmış, usanmış.
Varsın şarkısız kalsın ömrümce dudaklarım
Suyunu hep aynı çeşmeden içecekse.. '
Turgut Uyar
Sen, her gün köşe başlarında
Yırtık urbanla kirli ellerinle
Avuç açan, sefil insan.
İnan yok farkımız birbirimizden.
Sen belki tüm yaşamınca dilenecek;
Beklediğin beş kuruşu biri vermezse,
Ötekinden isteyeceksin.
Ama ben, tüm yaşamım boyunca
Tek bir kez dilendim,
Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.
Öylesine boş öylesine açık kaldı ki elim,
Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.
Victor Hugo
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol BEHRAMOĞLU
HASBİHAL...
bir çırpıda okunan şiir yürek göçüdür bilene
oysa beyhude kuru bir sancıdır gözyaşı doğuran
yay gerilir oku yüreğe gark olur
göz çukurunda demlenir
hasbihal eder dille gönül
ağıt olur parça parça yürek sökülür...
velhasıl...!
bu son kelamdır
beyhude çektiğim sancı yetişir
ardımda kalan her şiir ruhumu üryan gezdirir... Mine KUL
Küçük Na't
Göz seni görmeli, ağız seni söylemeli
Hafıza seni anmak ödevinde mi
Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli
Sen Eskimoların ısınması sevgililer mahşeri
Aklım yeni bir akıldır çiçeklerden
Mantığım mantığın üstünde yeni
İçimde Nuh'un en yeni tufanı
Dünyaya ayak basıyorum yeniden
Göz seni görmeli ağız seni söylemeli
Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli
Yüzlerce yıl geçiyor belki bir bulut geçiyor
Ben yeni doğmuş bir çocuk gibi
Herkesin konuştuğu dilden mahrum
Ama yepyeni bir dil konuşmanın sevinci
Bütün deniz kıyılarında seni anmalı
Sen buzulların erimesi Eskimoların ısınması
Sezai Karakoç