Hayatinda sürekli aktif halde.Bazen bi yerde otururken sayfalarını karıştırdığın gazete,bazen karşısında saatlerce bekledigin televizyon yada internet... Durum böyle olunca istedigin gibi bilgilendirir ve yönlendirirsin toplumu...
Türkiye'de bir patronun maaşlı gazetecilerini çıkarı için bir bekçi olarak kullanması olağan bir gelişmedir.Askerin rap rap sesini duyup köşe bucak saklanan,ve onlara 'paşam' diyen gazetecileri de görmek şaşırtmıyor,gazeteci gazetecinin kurdu olmuşsa,Türk basını ile ilgili insanın aklına pek de olumlu bir şey gelmiyor.
Her bir eczacı önüne gelene avuç avuç zehir satamayacağı gibi, hiçbir gazete veya mecmua da milli bütünlüğe zarar verecek mahiyetteki fikirleri piyasaya sürmemelidir...
Çünkü en sağlam uzviyetten kuvvetli bir zehire karşı direnç göstermek ne kadar boş bir şey ise, en sağlam milli bünyeden de bozguncu fikirlerin tesirinden masum kalmasını istemek de o kadar abestir...
Basın ve yayın organlarına 'frenleme' getirilmelidir...
Çok kanallı tekseslilik arayışı! Kanal sayısı çok olacak... T-onlarca kanal yayın yapacak... Her birinden farklı ses yükseliyormuş gibi görünecek... Ama tümünün ortak özelliği şu olacak: İktidara çatmamak! Bu temel ilkeye uymayan gazete ve televizyon kanalları ise değişik yöntemlerle susturulacak... Bunun en somut örneği, Kanaltürk'e yönelik büyük mali gözaltıdır! ... Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Gelirler Kontrolörü Metin Ölçek, almış eline vergi ölçeğini, aylardır Kanaltürk üzerinde dolaştırıyor... 8.1.2007 tarihinde tüm bankalara gönderdiği resmi yazıda, Kanaltürk'e ait tüm şirketlere ve kanalda program yapan, yöneticilik yapan 10 kişiye ait tüm bilgilerin ve işlemlerin 15 gün içinde kendisine iletilmesini istiyor... Cüneyt Arcayürek, Tuncay Özkan, Kerimcan Kamal, Havva Göksu, Adnan Bulut, Emre Eren, Tuncay Mollaveisoğlu, Burak Mızrak, Ahmet Gökbulut ve Mine Kırıkkanat 'ın bütün hesaplarına bakıla, tez zamanda Maliye'ye uzatıla... Niçin? Bu kişiler yasadışı bir işe mi bulaştı? Bu kişiler hakkında herhangi bir suç duyurusu mu var? Bunlar olmadığına göre, yapılan işlem bir kanalı tümüyle susturmaya, gözdağı vermeye yönelik değil mi? Maliye Bakanlığı aynı vergi incelemesini, bir yılda 5 televizyon, gazete kuranlara yapıyor mu? Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü deyince, mangalda kül, edebiyatta fasikül, tespihte püskül bırakmayanlar nerede? Dün, Emin Çölaşan 'ın üstüne gidenler, bugün Kanaltürk'ü boğmaya çalışıyor... Kaderin cilvesine bakın ki, Kanaltürk'ün üzerine dört koldan giden Maliye Bakanlığı, aynı süreçte bir elemanını meslekten ihraç etti! Maliye Başmüfettişi Hamza Kaçar 'resmi belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma' suçlarından soruşturmaya uğradı... Soruşturmayı Başbakanlık Teftiş Kurulu yaptı... Başbakanlık müfettişleri 17 Ocak 2007 tarihinde raporlarını hazırladılar, şu sonuca vardılar... 'Hamza Kaçar'a yöneltilen suçlar oluşmamıştır, hakkında soruşturma yapılamaz.' Buna karşın Maliye Bakanlığı'nın Bakan'a bağlı olarak görev yapan Yüksek Disiplin Kurulu, Kaçar'ı memuriyetten çıkardı... Kaçar'ın başlıca suçu şuydu... Başbakan'ın, her şeyine kefilim dediği, BM kayıtlarında terörü finanse edenler listesinde yer alan Yasin el Kadı 'yla ilgili inceleme yapması ve El Kadı'nın Türkiye Cumhuriyeti yasalarıyla örtüşmeyen işlemlerini ortaya çıkarması... Bu kadar suç, bir kişiyi meslekten atmaya yetmez mi! Bir yandan bir memur görevlendirip Kanaltürk'ün üzerine gidiyorsunuz, öte yandan kendinize yakın bir kişiyi incelemeye alan memuru görevden ihraç ediyorsunuz! Bu hangi ahlaka sığar? Şimdi sözümüz topluma ve medya kuruluşlarına... Kanaltürk'e yönelik operasyon, salt Kanaltürk'ün sorunu değildir... Türkiye'nin, haber alma hakkının, devamında rejimin sorunudur... Bugün Kanaltürk'e bu baskıyı yapanlar, yarın ellerine yeni güçler geçirdiğinde çok daha ileri gideceklerdir! ... Yayın organlarından eğer 'bana dokunmayan iktidar bin yaşasın' diye düşünen varsa, kendi varlıklarını inkâr ediyorlar demektir... Gaflet, dalalet hatta 'iyi niyet' içindeler demektir! ... İçinde bulunduğumuz dünyada yayın organları bir toplumun akciğeridir... Buradaki bir kısıtlama, bir kirlenme, tüm toplumu etkileyecektir... Bu bağlamda Türk toplumu haber alma hakkına sahip çıkmalıdır... İsmet İnönü 'nün 5.7.1931'deki şu sözü en çok bugün gerekli... 'Arkadaşlar, eğer bir memlekette, namussuzlar kadar namuslular da cesur olmazsa, o memleket behemehal batar! '...
Basınımızda gittikçe yaygınlaşan 'yorum - lu' köşelerin ilki 'Çizi - Yorum' dur. Mucidi arkadaşımız Ercan Akyol'dur. Bu tür başlık sevildi. Giderek yaygınlaştı. Cihangir Bayburtoğlu, yeni köşe yazarlarına bu tür başlık önerileri hazırlamış sessiz sedasız... Sizlerin de ilgisine sunalım: Arkeologlar tarafından çıkarılan bir gezi dergisinde, arkadaşlarına kötü mesleki şakalar yapan muzip bir arkeologun köşesine verdiği isim: GÖMÜ-YORUM Data ve bilgi bankası üzerine yorum köşesi adı: VERİ-YORUM Türkiye'nin Batı'ya yaklaşmasına karşı bir köşe yazarının köşesine uygun ad: BATI-YORUM... Tarot, burç, fal köşesi hazırlayan yazarın köşesine isim: BÜYÜ-YORUM Solcuların 80 sonrası hayatı spor arabası tadında yorumladıkları köşelerine verilebilecek alternatif isim: SOLLU-YORUM Sağ ekonomik tahlillerin yer aldığı köşe adı: SAĞI-YORUM Takılar üzerine yazı ve haberlerin yer aldığı köşeye isim: TAKI-YORUM Parfümlerin tanıtıldığı köşenin adı: KOKU-YORUM İstanbul yalıları ve Boğaz güzelliklerinin anlatıldığı köşe: YALI-YORUM Kendisini eski dayılardan sanan bir külhanbeyinin lümpen köşesine verdiği ad: DAYI-YORUM Futbol yorumları yapanların köşelerine en uygun ad: SALLI-YORUM Hayata değişik açıdan bakan mankenlere uygun köşe adı: AÇI-YORUM Bodrum hayatını anlatan bir tazenin köşesi: AZI-YORUM Yalaka köşe yazarları için: YAĞLI-YORUM (Alıntı)
Bana satılmış bir medya ver,
Sana cahil bir toplum sunayım.
Joey Goebel
24 Temmuz Basın Bayramı Kutlu Olsun
Hayatinda sürekli aktif halde.Bazen bi yerde otururken sayfalarını karıştırdığın gazete,bazen karşısında saatlerce bekledigin televizyon yada internet... Durum böyle olunca istedigin gibi bilgilendirir ve yönlendirirsin toplumu...
Türkiye'de bir patronun maaşlı gazetecilerini çıkarı için bir bekçi olarak kullanması olağan bir gelişmedir.Askerin rap rap sesini duyup köşe bucak saklanan,ve onlara 'paşam' diyen gazetecileri de görmek şaşırtmıyor,gazeteci gazetecinin kurdu olmuşsa,Türk basını ile ilgili insanın aklına pek de olumlu bir şey gelmiyor.
Her bir eczacı önüne gelene avuç avuç zehir satamayacağı gibi, hiçbir gazete veya mecmua da milli bütünlüğe zarar verecek mahiyetteki fikirleri piyasaya sürmemelidir...
Çünkü en sağlam uzviyetten kuvvetli bir zehire karşı direnç göstermek ne kadar boş bir şey ise, en sağlam milli bünyeden de bozguncu fikirlerin tesirinden masum kalmasını istemek de o kadar abestir...
Basın ve yayın organlarına 'frenleme' getirilmelidir...
...
güçlü olacaksan bi medya patronu olacaksın
sonra he_man lik oynayabilirsin
Çok kanallı tekseslilik arayışı!
Kanal sayısı çok olacak... T-onlarca kanal yayın yapacak... Her birinden farklı ses yükseliyormuş gibi görünecek... Ama tümünün ortak özelliği şu olacak:
İktidara çatmamak!
Bu temel ilkeye uymayan gazete ve televizyon kanalları ise değişik yöntemlerle susturulacak... Bunun en somut örneği, Kanaltürk'e yönelik büyük mali gözaltıdır! ...
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Gelirler Kontrolörü Metin Ölçek, almış eline vergi ölçeğini, aylardır Kanaltürk üzerinde dolaştırıyor... 8.1.2007 tarihinde tüm bankalara gönderdiği resmi yazıda, Kanaltürk'e ait tüm şirketlere ve kanalda program yapan, yöneticilik yapan 10 kişiye ait tüm bilgilerin ve işlemlerin 15 gün içinde kendisine iletilmesini istiyor...
Cüneyt Arcayürek, Tuncay Özkan, Kerimcan Kamal, Havva Göksu, Adnan Bulut, Emre Eren, Tuncay Mollaveisoğlu, Burak Mızrak, Ahmet Gökbulut ve Mine Kırıkkanat 'ın bütün hesaplarına bakıla, tez zamanda Maliye'ye uzatıla...
Niçin?
Bu kişiler yasadışı bir işe mi bulaştı?
Bu kişiler hakkında herhangi bir suç duyurusu mu var?
Bunlar olmadığına göre, yapılan işlem bir kanalı tümüyle susturmaya, gözdağı vermeye yönelik değil mi?
Maliye Bakanlığı aynı vergi incelemesini, bir yılda 5 televizyon, gazete kuranlara yapıyor mu?
Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü deyince, mangalda kül, edebiyatta fasikül, tespihte püskül bırakmayanlar nerede?
Dün, Emin Çölaşan 'ın üstüne gidenler, bugün Kanaltürk'ü boğmaya çalışıyor...
Kaderin cilvesine bakın ki, Kanaltürk'ün üzerine dört koldan giden Maliye Bakanlığı, aynı süreçte bir elemanını meslekten ihraç etti!
Maliye Başmüfettişi Hamza Kaçar 'resmi belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma' suçlarından soruşturmaya uğradı... Soruşturmayı Başbakanlık Teftiş Kurulu yaptı... Başbakanlık müfettişleri 17 Ocak 2007 tarihinde raporlarını hazırladılar, şu sonuca vardılar...
'Hamza Kaçar'a yöneltilen suçlar oluşmamıştır, hakkında soruşturma yapılamaz.'
Buna karşın Maliye Bakanlığı'nın Bakan'a bağlı olarak görev yapan Yüksek Disiplin Kurulu, Kaçar'ı memuriyetten çıkardı...
Kaçar'ın başlıca suçu şuydu...
Başbakan'ın, her şeyine kefilim dediği, BM kayıtlarında terörü finanse edenler listesinde yer alan Yasin el Kadı 'yla ilgili inceleme yapması ve El Kadı'nın Türkiye Cumhuriyeti yasalarıyla örtüşmeyen işlemlerini ortaya çıkarması...
Bu kadar suç, bir kişiyi meslekten atmaya yetmez mi!
Bir yandan bir memur görevlendirip Kanaltürk'ün üzerine gidiyorsunuz, öte yandan kendinize yakın bir kişiyi incelemeye alan memuru görevden ihraç ediyorsunuz!
Bu hangi ahlaka sığar?
Şimdi sözümüz topluma ve medya kuruluşlarına...
Kanaltürk'e yönelik operasyon, salt Kanaltürk'ün sorunu değildir... Türkiye'nin, haber alma hakkının, devamında rejimin sorunudur... Bugün Kanaltürk'e bu baskıyı yapanlar, yarın ellerine yeni güçler geçirdiğinde çok daha ileri gideceklerdir! ...
Yayın organlarından eğer 'bana dokunmayan iktidar bin yaşasın' diye düşünen varsa, kendi varlıklarını inkâr ediyorlar demektir... Gaflet, dalalet hatta 'iyi niyet' içindeler demektir! ...
İçinde bulunduğumuz dünyada yayın organları bir toplumun akciğeridir... Buradaki bir kısıtlama, bir kirlenme, tüm toplumu etkileyecektir... Bu bağlamda Türk toplumu haber alma hakkına sahip çıkmalıdır...
İsmet İnönü 'nün 5.7.1931'deki şu sözü en çok bugün gerekli...
'Arkadaşlar, eğer bir memlekette, namussuzlar kadar namuslular da cesur olmazsa, o memleket behemehal batar! '...
Basınımızda gittikçe yaygınlaşan 'yorum - lu' köşelerin ilki 'Çizi - Yorum' dur. Mucidi arkadaşımız Ercan Akyol'dur. Bu tür başlık sevildi. Giderek yaygınlaştı. Cihangir Bayburtoğlu, yeni köşe yazarlarına bu tür başlık önerileri hazırlamış sessiz sedasız... Sizlerin de ilgisine sunalım:
Arkeologlar tarafından çıkarılan bir gezi dergisinde, arkadaşlarına kötü mesleki şakalar yapan muzip bir arkeologun köşesine verdiği isim: GÖMÜ-YORUM
Data ve bilgi bankası üzerine yorum köşesi adı: VERİ-YORUM
Türkiye'nin Batı'ya yaklaşmasına karşı bir köşe yazarının köşesine uygun ad: BATI-YORUM...
Tarot, burç, fal köşesi hazırlayan yazarın köşesine isim: BÜYÜ-YORUM
Solcuların 80 sonrası hayatı spor arabası tadında yorumladıkları köşelerine verilebilecek alternatif isim: SOLLU-YORUM
Sağ ekonomik tahlillerin yer aldığı köşe adı: SAĞI-YORUM
Takılar üzerine yazı ve haberlerin yer aldığı köşeye isim: TAKI-YORUM
Parfümlerin tanıtıldığı köşenin adı: KOKU-YORUM
İstanbul yalıları ve Boğaz güzelliklerinin anlatıldığı köşe: YALI-YORUM
Kendisini eski dayılardan sanan bir külhanbeyinin lümpen köşesine verdiği ad: DAYI-YORUM
Futbol yorumları yapanların köşelerine en uygun ad: SALLI-YORUM
Hayata değişik açıdan bakan mankenlere uygun köşe adı: AÇI-YORUM
Bodrum hayatını anlatan bir tazenin köşesi: AZI-YORUM
Yalaka köşe yazarları için: YAĞLI-YORUM
(Alıntı)
Türkiye'deki en büyük sorun...
İnsanları yönlendirmede ve bilgilendirmede en büyük etken..
Ama malesef amaçları yanlış ve çıkarları doğrultusunda olan insanların tekelinde...
Bu nedenledir ki, en büyük tehlikelerin başında gelir...
İstediği gibi bir insanı yoldan çıkarıp, tamamıyle zıt kutuplarına sürükleyebilir...
Bunun tek çaresi, bu tür basının yanında bunlara karşı yazan, basın kitlelerinin yazılarını ve haberlerini okumaktır..
basmak fiilinden bir emir ;)
bknz...
- abiii, buradan geçebilir miyiz?
çimlerden mi?
- eveeeet.
sizi mi kırıcam lan. basın geçin anasını satiim ;)
--
- ;))) .Pp
jurnalci.. ;)
her ne olursa olsun....suçlu basın......yahu selden 50 üzerinde.... kişi ölmüş...basın bunu abartsa ne olur.....abartmasa ne olur......
'matbûat'
1935 yılında 'bas-mak' fiilinden türetilmiştir.
ogün bugündür basar bizim basınımız.. ne bulursa..