yağmurun değdiği her yerdi yüzün seni sordum da irkildi toprak ölümü bildim, büyüdüm çocukluğum mevsimsiz bir leylak bir yelkovan gidişi bir akrep yürüyüşü ötesi iyilik, güzellik...alıştığımız bir yarayı sarıp sarmalamak
gecikmiş sözlerin ağırlığı heybemde bir karanfil, solgun, öyle kedere bulanarak nasıl dökülürse döküldü toprağına sözlerim de
söküp nallarını atların koşturmak gibi karanlığın evine öldün. yokluğunda varlığı bildim
... 'Gün, bir babanın evinden çıkmasıyla evine dönmesi arasında geçen zamandır. Hiçbir ansiklopedide yazmaz. Baba eve geç döndüğünde uzamıştır gün, erken geldiğinde kısalmış. Çocukların gün dönümü ise başkadır. Çocuk için uzar gün erken geldiğinde baba, kısalır geciktiğinde. Dünya güneşin etrafında dolanırken eğilmiştir hafiften tevazu ile. Bu yüzden güneşin elleri saçlarına farklı açılardan yaklaşır. Başındaki yapraklar, kar taneleri bundan. Alnındaki terler, kirpiklerindeki polen. Baba mı? O dünyanın etrafında dönmektedir, hafifçe eğmiş başını. Onun mevsimleri ne kadar sıcak. İşte elinde paketlerle eve dönüyor, hasat zamanı. Bir kolundan üzüm salkımları sarkıyor, diğerinden kiraz dalları. Baba eve döndü. Gündönümü. Kaç kere çıktı evden ve kaç kere döndü? Günler kısalmaya başladı sonra. Baba dönemedi eve, bastırdı kış. Dünyanın etrafında başı eğik dolanırken, ne gördüyse yerden kaldıramadı başını. Nereye saklayacağını bilemedi ellerini. Hiçbir sözlük yazmaz. Eli boş çaldıysa kapısını evinin bir akşam baba, dışı kış içi cehennem.
Sözlüklerin yazdığı şudur: 'Baba: Çocuğun dünyaya gelmesinde etken olan erkek.' Şöyle yazmalıydı oysa: 'Çocuğun dünyaya gelmesinde ve dünyayı algılamasında etken olan erkek.' Belki de o babalar kaybolduğundandır. Lokman Hekim, İmam Gazzâli, Nâbî... Kış bastırmış, oğullarına söyleyecek sözleri olan babalardan haber alınamamaktadır. 'Ey oğul' diye hitap etmemektedir kimse oğluna. 'Ey! ' diyecek oğullar da sırra kadem basmıştır. Babalığın yalnız sulbü değil ruhu da sahiplenmek olduğunu bilenler, İmam Gazzâli'nin kapısını çalmak için ellerini sürmüşlerdir tokmağa. O da ne 'Ey oğul! ' diye bir ses gelmektedir içeriden: 'Ey oğul! Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermâyem yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermâye o kadar kıymetlidir ki verilen her nefes artık hiçbir şekilde ele geçmez. Nefesler sayılıdır ve azalmaktadır. O hâlde nefeslerini iyi değerlendir! ' Elleri taş kesilen babalar kapıyı çalamaz artık. Kendi evlerine geri dönmeye karar verirler. Fakat yol başka bir zamana taşır onları. Yusuf Nâbî'yle karşılaşırlar. Nâbi 'Hayriyye' bahçesinde seslenmektedir oğluna: 'Ey isteklerimin sevindiren çerağı! Ey Aziz ve Celil olan Allah'ın bağışı oğul! Dünya meşgalesinden önce insan için önemli ve gerekli olan şey budur ki; işlediklerinin daima sonunu düşün ve böylece din evin onarılmış olsun...' Babalar duyar duymaz bu kelimeleri, arkalarına dönüp koşmaya başlarlar, bir an önce varmak için evlerine. Fakat yollar karışır yine ve kendilerini kadim bir diyarda bulurlar. Bu kez Lokman Hekim konuşmaktadır oğluyla: 'Oğlum! Dünya dipsiz bir deryadır. Bu deryada senin gemin dingin bir kalple Allah'a iman olsun. Geminin donanımı takva ve ibadet, yelkeni tevekkül olsun! ' Bu kelimeleri de duydular ya! Ne yapsın babalar? Hangi babaya bağlasınlar gemilerini! Babalar ne yapsın? Evlerine koşsunlar!
Gün bir babanın evinden çıkmasıyla evine dönmesi arasında geçen zamandır. Ve bir gün eve dönmez baba. Gün dönmez. Dünyanın çevresinde başı eğik dolaşan o yorgun yıldız söner. Komşular eve dönmeyen babayı evden çıkarırlar omuzlar üstünde. Baba evden çıkarken çocuğun omuzlarında rütbe. Babanın mirası altın değil, o gümüş yıldız. Baba 'Ey oğul! ' dediyse 'Ey Baba! ' diyecektir çocuk. Babanın atına binecektir, aynı üzengiye basarak ayaklarını. Dünyanın ne olduğunu algılamışsa bir kere, babanın uğrayacağı şehirleri dolaşacaktır bir bir. Denizlere gemiler, gemilere kürekler, küreklere eller hibe edecek, gölgeler bağışlayacaktır güneşe. İşte Alparslan'ın oğlu toprağa babasını vermiş yürüyor başı önde. Baba tahttan mezara inmiş. Oğul mezardan tahta çıkıyor. Ve bir gün at üstünde görüyor onu bir meczup. 'Amanın! ' diyor, 'baş aşağı olan şu saltanat şu devran ne güzel şey! Babası gitti; şimdi oğlunun da ayağı üzengide! '
Baba eve erken geldi, uzadı gün. Oğul, üzengiye basıp indi attan. 'Baba adam', ' Baba evi'nde, 'Babadan kalma' minderde, 'babaca' su istedi çocuğundan. Çocuk bir bardak suyla koştu yanına. Bir bardak, su ve çocuk... Çocuk bir bardak su. Baba çağıldıyor. Çocuk şelaleye uzatıyor bardağı. Şelale Bostan'a akıyor. Bostan'da bir ihtiyar gözleri dolu. Çocuğunu kaybetmiş. Ya da başka bir yurda gitmiş izinsiz ondan. Mezarından bir taş koparıyor acıyla. İçi görünüyor kabrin. O dar ve karanlık yere bakınca sarsılıyor baba, yerle bir oluyor her şey. Uçuşuyor dünyada ne varsa. Eğimini kaybediyor dünya. Dört mevsim bir mevsime sığınıyor. Karanlık bir mağaraya. Ta ki rüzgar dinip akıl dönüyor evine ve tanıdık bir ses duyuluyor çukurdan: ' Baba! Bu karanlık yerden ürküyorsan, buraya ışıkla gel! ' [email protected] 09 Ağustos 2009, Pazar
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.Çocuk babasına, 'Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun' diye sordu... Zaten yorgun gelen adam, 'Bu senin işin değil' diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk 'Babacım lütfen, bilmek istiyorum' diye üsteledi. Adam 'İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon' diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk 'Peki bana 10 milyon borç verir misin' diye sordu. Adam iyice sinirlenip,'Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi,derhal odana git ve kapını kapat' dedi.Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.Adam sinirli sinirli 'Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder.' diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, 'Belki de gerçekten lazımdı'... Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, 'Uyuyor musun' diye sordu. Çocuk 'Hayır' diye cevap verdi... 'Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim' dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, 'Teşekkürler babacığım'... Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.Bunu gören adam iyice sinirlenerek, 'Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun? ... Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok' diye kızdı... Çocuk 'Param vardı ama yeterince yoktu ' dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; 'İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım? ...'
öyle kocaman kanatları vardı ki babamın öyle sıkı sarılırdı ki bana hiç bir şey korkutamazdı beni ve dokunamazdı tenime hiç bir rüzgar.... şimdi ben büyüdüm kanatları küçüldü babamın ve öyle koruyamıyor beni artık. ne kadar sarsa da hep bir yanım ya vurgun yarası ya deli boran.....
Gölgesinde serinlediğimiz koca bir çınar, gölgesi kendinden büyük olan... Akşam olunca yolu gözlenen; baba eve geldiğinde etrafı sarılan uzağında olsanda bilirsin; baban vardır dağ gibi arkanda duran.
ANNEM BABAM VE KARDEŞLERİM BENİM HERŞEYİM.. BABAM İSE GECE GÜNDÜZ ÇALIŞAN BİZİ OKULA GÖNDERMEK BİZE HARÇLIK VERMEK İÇİN UĞRAŞAN YÜCE RABBİM in ASLA KARŞI GELMEYİN DEDİĞİ İLAHİ İKİ VARLIKTAN ERKEK OLANI.. :) BABACIMMM
BENCE BABA ANLAMSIZ 4 KELIMEDEN OLUSAN YALANCI BIR KELIMEDIR.BENIM BABAM BENI 4 YASINDA BIRAKTI SIMDI 15 YASINDAYIM VE BU YASIMA KADAR ÜVEY BABA ELINDE BÜYÜDÜM BEN HIC BIR ZAMAN BABA SEFKATI GÖREMEDIM GECEN GÜN ÜVEY BABAMLA TARTISMA YAPTIK VE BANA SIDDET UYGULADI BENCE COK SEVDIGIN BIRI ILE EVLENDIGINDE ONUN BABASI DAHA HAYIRLI OLUR ONUN ICIN BABA SADECE SEVDIGIN KISININ BABASIDIR.ZATEN BABA DEMEK SABAH 5 AKSAM 8 DEMEK DEĞILDIR.BABA DEMEK 24 SAAT EVLADIN ICIN MÜCADELE ETMEK ONU BÜTÜN ZORLUKLARA KARSI KORUMAKTIR.
Anneden sonra, Hakkını ödeyemeyeceğimiz diğer varlık. Ne yazık ki çoğumuzun babası bu diyarı terk edeli yıllar oldu. Allah hepsine rahmetiyle muamele etsin.
geç kalmış itiraf........... .... benim kalbimi tarifsiz sızlatan kelime....bir kez olsun sarılmadım babama, bir kez olsun sevdiğimi söylemedim.. söyleyemedim..okadar pişmanım ki...keşke yıllar öncesine..babama dönebilsem..onu nekadar çok sevdiğimi söyleyebilsem, doya doya öpsem yanaklarını, sıkıca sarılsam, yaslansam göğsüne korkmadan, güvenle uyusam dizlerinde.....duy babacım beni ötelerden ne oluuuur, nekadar geç kalmış olsamda duy beni... SENİ ÇOK SEVİYORUM...
Baba kolay söylenen bir kelime. Ama anlamı büyük. Bir çocuk için özellikle. Baba her şeyi bilen, her sorunu çözen, ailesine kol kanat geren, sevgi dolu, her zaman sırtını yaslayacağın, yeri geldiğinde sırlarını paylaşacağın, annenler kavga edince yanına kaçabileceğin, seni asla terk etmeyecek terk erkek... olmalıı... BABALARA DUYURULUR!
BABA okadar güzelki bu kelieyi kullanmak ben ömrüm boyunca en güzel şeyleri onla yaşadım tattım gece ağladığmda baş ucuda bbam vardı güldüğümde babam korktuğuda babam vardı ağlasam yanımdaydı.....ama brgün yok olup gitti hayatımdan nasıl bir boşluk anlatamam babasız yaşamak bende ölmek gibi bişeydi....onu kefen içinde görmek sanki dokunsan uyanacak ses verecekti.....nasıl bir yangın anlatamam yokluğunu....BABA deyince gözlerimden yaş süzülüyor hesapsızca oluk oluk.....baba dediğimde babam yanımda olurdu şidi BABA babacım diyorum ama sesimi sadece ben duyuyorum.....benim için baba yeri dlmayan eşi bulunmayan yokluğu yakan varlığı güven veren bir varlık baba herşey demek bende SENİ ÇOK SEVİYORM BABA YERİN CENNET OLSUN:(:(
Hergeçen gün yokluğunu daha çok hissettiğim,arkadaşım,dostum......şimdi uzaklarda olsada biliyorum sevgisi hep yanı başımda.
Varlığa ve Yokluğa
insan ne zaman alışır hayata
baba?
yağmurun değdiği her yerdi yüzün
seni sordum da irkildi toprak
ölümü bildim, büyüdüm
çocukluğum mevsimsiz bir leylak
bir yelkovan gidişi
bir akrep
yürüyüşü
ötesi iyilik, güzellik...alıştığımız
bir yarayı sarıp sarmalamak
gecikmiş sözlerin ağırlığı heybemde
bir karanfil, solgun, öyle
kedere bulanarak
nasıl dökülürse
döküldü toprağına sözlerim de
söküp nallarını atların
koşturmak gibi karanlığın evine
öldün. yokluğunda
varlığı bildim
insan nasıl alışır içindeki cam kırıklarına
baba?
Çiğdem Sezer
annemin akşam baban geldiğin de göreceksin sözünü hatırlatan şahıs :)
uykuya dalıp gitsem bile,bırakıp gitme sakın beni...
dünyaya gelme sebebim, dünyam
...
'Gün, bir babanın evinden çıkmasıyla evine dönmesi arasında geçen zamandır. Hiçbir ansiklopedide yazmaz. Baba eve geç döndüğünde uzamıştır gün, erken geldiğinde kısalmış.
Çocukların gün dönümü ise başkadır. Çocuk için uzar gün erken geldiğinde baba, kısalır geciktiğinde. Dünya güneşin etrafında dolanırken eğilmiştir hafiften tevazu ile. Bu yüzden güneşin elleri saçlarına farklı açılardan yaklaşır. Başındaki yapraklar, kar taneleri bundan. Alnındaki terler, kirpiklerindeki polen. Baba mı? O dünyanın etrafında dönmektedir, hafifçe eğmiş başını. Onun mevsimleri ne kadar sıcak. İşte elinde paketlerle eve dönüyor, hasat zamanı. Bir kolundan üzüm salkımları sarkıyor, diğerinden kiraz dalları. Baba eve döndü. Gündönümü. Kaç kere çıktı evden ve kaç kere döndü? Günler kısalmaya başladı sonra. Baba dönemedi eve, bastırdı kış. Dünyanın etrafında başı eğik dolanırken, ne gördüyse yerden kaldıramadı başını. Nereye saklayacağını bilemedi ellerini. Hiçbir sözlük yazmaz. Eli boş çaldıysa kapısını evinin bir akşam baba, dışı kış içi cehennem.
Sözlüklerin yazdığı şudur: 'Baba: Çocuğun dünyaya gelmesinde etken olan erkek.' Şöyle yazmalıydı oysa: 'Çocuğun dünyaya gelmesinde ve dünyayı algılamasında etken olan erkek.' Belki de o babalar kaybolduğundandır. Lokman Hekim, İmam Gazzâli, Nâbî... Kış bastırmış, oğullarına söyleyecek sözleri olan babalardan haber alınamamaktadır. 'Ey oğul' diye hitap etmemektedir kimse oğluna. 'Ey! ' diyecek oğullar da sırra kadem basmıştır. Babalığın yalnız sulbü değil ruhu da sahiplenmek olduğunu bilenler, İmam Gazzâli'nin kapısını çalmak için ellerini sürmüşlerdir tokmağa. O da ne 'Ey oğul! ' diye bir ses gelmektedir içeriden: 'Ey oğul! Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermâyem yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermâye o kadar kıymetlidir ki verilen her nefes artık hiçbir şekilde ele geçmez. Nefesler sayılıdır ve azalmaktadır. O hâlde nefeslerini iyi değerlendir! ' Elleri taş kesilen babalar kapıyı çalamaz artık. Kendi evlerine geri dönmeye karar verirler. Fakat yol başka bir zamana taşır onları. Yusuf Nâbî'yle karşılaşırlar. Nâbi 'Hayriyye' bahçesinde seslenmektedir oğluna: 'Ey isteklerimin sevindiren çerağı! Ey Aziz ve Celil olan Allah'ın bağışı oğul! Dünya meşgalesinden önce insan için önemli ve gerekli olan şey budur ki; işlediklerinin daima sonunu düşün ve böylece din evin onarılmış olsun...' Babalar duyar duymaz bu kelimeleri, arkalarına dönüp koşmaya başlarlar, bir an önce varmak için evlerine. Fakat yollar karışır yine ve kendilerini kadim bir diyarda bulurlar. Bu kez Lokman Hekim konuşmaktadır oğluyla: 'Oğlum! Dünya dipsiz bir deryadır. Bu deryada senin gemin dingin bir kalple Allah'a iman olsun. Geminin donanımı takva ve ibadet, yelkeni tevekkül olsun! ' Bu kelimeleri de duydular ya! Ne yapsın babalar? Hangi babaya bağlasınlar gemilerini! Babalar ne yapsın? Evlerine koşsunlar!
Gün bir babanın evinden çıkmasıyla evine dönmesi arasında geçen zamandır. Ve bir gün eve dönmez baba. Gün dönmez. Dünyanın çevresinde başı eğik dolaşan o yorgun yıldız söner. Komşular eve dönmeyen babayı evden çıkarırlar omuzlar üstünde. Baba evden çıkarken çocuğun omuzlarında rütbe. Babanın mirası altın değil, o gümüş yıldız. Baba 'Ey oğul! ' dediyse 'Ey Baba! ' diyecektir çocuk. Babanın atına binecektir, aynı üzengiye basarak ayaklarını. Dünyanın ne olduğunu algılamışsa bir kere, babanın uğrayacağı şehirleri dolaşacaktır bir bir. Denizlere gemiler, gemilere kürekler, küreklere eller hibe edecek, gölgeler bağışlayacaktır güneşe. İşte Alparslan'ın oğlu toprağa babasını vermiş yürüyor başı önde. Baba tahttan mezara inmiş. Oğul mezardan tahta çıkıyor. Ve bir gün at üstünde görüyor onu bir meczup. 'Amanın! ' diyor, 'baş aşağı olan şu saltanat şu devran ne güzel şey! Babası gitti; şimdi oğlunun da ayağı üzengide! '
Baba eve erken geldi, uzadı gün. Oğul, üzengiye basıp indi attan. 'Baba adam', ' Baba evi'nde, 'Babadan kalma' minderde, 'babaca' su istedi çocuğundan. Çocuk bir bardak suyla koştu yanına. Bir bardak, su ve çocuk... Çocuk bir bardak su. Baba çağıldıyor. Çocuk şelaleye uzatıyor bardağı. Şelale Bostan'a akıyor. Bostan'da bir ihtiyar gözleri dolu. Çocuğunu kaybetmiş. Ya da başka bir yurda gitmiş izinsiz ondan. Mezarından bir taş koparıyor acıyla. İçi görünüyor kabrin. O dar ve karanlık yere bakınca sarsılıyor baba, yerle bir oluyor her şey. Uçuşuyor dünyada ne varsa. Eğimini kaybediyor dünya. Dört mevsim bir mevsime sığınıyor. Karanlık bir mağaraya. Ta ki rüzgar dinip akıl dönüyor evine ve tanıdık bir ses duyuluyor çukurdan: ' Baba! Bu karanlık yerden ürküyorsan, buraya ışıkla gel! ' [email protected]
09 Ağustos 2009, Pazar
Hayatta en sevdiğim varlıktı.Taptığımm.Keşke yaşasaydı da...Nefesi yeter dii...Babalarınızın kıymetini iyi bilin.
(Alıntı)
BABAMI İSTİYORUM
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.Çocuk babasına, 'Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun' diye sordu... Zaten yorgun gelen adam, 'Bu senin işin değil' diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk 'Babacım lütfen, bilmek istiyorum' diye üsteledi. Adam 'İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon' diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk 'Peki bana 10 milyon borç verir misin' diye sordu. Adam iyice sinirlenip,'Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi,derhal odana git ve kapını kapat' dedi.Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.Adam sinirli sinirli 'Bu çocuk nasıl böyle şeylere
cesaret eder.' diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, 'Belki de gerçekten lazımdı'... Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, 'Uyuyor musun' diye sordu. Çocuk 'Hayır' diye cevap verdi... 'Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim' dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, 'Teşekkürler babacığım'... Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın
suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.Bunu gören adam iyice sinirlenerek, 'Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun? ... Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok' diye kızdı... Çocuk 'Param vardı ama yeterince yoktu ' dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; 'İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım? ...'
o benim kahramanım canım babam
öyle kocaman kanatları vardı ki babamın öyle sıkı sarılırdı ki bana hiç bir şey korkutamazdı beni ve dokunamazdı tenime hiç bir rüzgar....
şimdi ben büyüdüm kanatları küçüldü babamın ve öyle koruyamıyor beni artık. ne kadar sarsa da hep bir yanım ya vurgun yarası ya deli boran.....
Dışarıda yaşadığı stresi, yorgunluğu evdeki evlatlarına hissettirmeyen onlara belirtmeyen ve ömrünü onların geleceğine sarfeden insanlar..
Onların kıymetini insan Baba olduğu vakit daha çok anlar..
Emekleri öden(e) mez
bıze olan sevgısını sozlerınden cok gozlerınden akıtan babam
adam gıbı adam
Yılmaz Güney'in,pazarlık sahnesiyle seyirciyi ayağa kadıran filmi.Seyredilmeli
anlatılamayacak kadar sevdiklerimden.
Gölgesinde serinlediğimiz koca bir çınar, gölgesi kendinden büyük olan... Akşam olunca yolu gözlenen; baba eve geldiğinde etrafı sarılan uzağında olsanda bilirsin; baban vardır dağ gibi arkanda duran.
ANNEM BABAM VE KARDEŞLERİM BENİM HERŞEYİM.. BABAM İSE GECE GÜNDÜZ ÇALIŞAN BİZİ OKULA GÖNDERMEK BİZE HARÇLIK VERMEK İÇİN UĞRAŞAN YÜCE RABBİM in ASLA KARŞI GELMEYİN DEDİĞİ İLAHİ İKİ VARLIKTAN ERKEK OLANI.. :) BABACIMMM
peynırlı yumurta :) pazar kahvaltıları... bayramlar... annesız... babalı...
babam benim herseyim.annem benim meleğimm.ama ikisi ayrılar.o yüzden bana ayrılık çağrıstırıyo
BENCE BABA ANLAMSIZ 4 KELIMEDEN OLUSAN YALANCI BIR KELIMEDIR.BENIM BABAM BENI 4 YASINDA BIRAKTI SIMDI 15 YASINDAYIM VE BU YASIMA KADAR ÜVEY BABA ELINDE BÜYÜDÜM BEN HIC BIR ZAMAN BABA SEFKATI GÖREMEDIM GECEN GÜN ÜVEY BABAMLA TARTISMA YAPTIK VE BANA SIDDET UYGULADI BENCE COK SEVDIGIN BIRI ILE EVLENDIGINDE ONUN BABASI DAHA HAYIRLI OLUR ONUN ICIN BABA SADECE SEVDIGIN KISININ BABASIDIR.ZATEN BABA DEMEK SABAH 5 AKSAM 8 DEMEK DEĞILDIR.BABA DEMEK 24 SAAT EVLADIN ICIN MÜCADELE ETMEK ONU BÜTÜN ZORLUKLARA KARSI KORUMAKTIR.
Değeri, kaybedilince anlaşılanlardan.
değer bilmek için gerçekten kaybetmekmi lazım
Anneden sonra,
Hakkını ödeyemeyeceğimiz diğer varlık.
Ne yazık ki çoğumuzun babası bu diyarı terk edeli yıllar oldu.
Allah hepsine rahmetiyle muamele etsin.
içimde oluşur buruk bir acı
BABAM başımın tacı
iste CANIMI vereyim BABA
BABAM kurbanın olam
geç kalmış itiraf...........
.... benim kalbimi tarifsiz sızlatan kelime....bir kez olsun sarılmadım babama, bir kez olsun sevdiğimi söylemedim.. söyleyemedim..okadar pişmanım ki...keşke yıllar öncesine..babama dönebilsem..onu nekadar çok sevdiğimi söyleyebilsem, doya doya öpsem yanaklarını, sıkıca sarılsam, yaslansam göğsüne korkmadan, güvenle uyusam dizlerinde.....duy babacım beni ötelerden ne oluuuur, nekadar geç kalmış olsamda duy beni... SENİ ÇOK SEVİYORUM...
HİÇ GÖRMEDİĞİM HİÇ DOKUNMADIĞIM HİÇ ÖPMEDİĞİM BOŞ Bİ DUVAR, İÇİ BOŞ Bİ BALON 2 HECEDEN OLUŞAN 4 HARFLİ ANLAMSIZ Bİ KELİME.........
10 yasindayken kaybettigim, bu nedenle de cok fazla tanima sansini bulamadigimdir... Ozledigimdir hep... Aradigimdir...
hayatımdaki en değerli varlığım bitanem tek erkeğim
Baba kolay söylenen bir kelime.
Ama anlamı büyük.
Bir çocuk için özellikle.
Baba her şeyi bilen, her sorunu çözen, ailesine kol kanat geren, sevgi dolu, her zaman sırtını yaslayacağın, yeri geldiğinde sırlarını paylaşacağın, annenler kavga edince yanına kaçabileceğin, seni asla terk etmeyecek terk erkek... olmalıı...
BABALARA DUYURULUR!
BABA okadar güzelki bu kelieyi kullanmak ben ömrüm boyunca en güzel şeyleri onla yaşadım tattım gece ağladığmda baş ucuda bbam vardı güldüğümde babam korktuğuda babam vardı ağlasam yanımdaydı.....ama brgün yok olup gitti hayatımdan nasıl bir boşluk anlatamam babasız yaşamak bende ölmek gibi bişeydi....onu kefen içinde görmek sanki dokunsan uyanacak ses verecekti.....nasıl bir yangın anlatamam yokluğunu....BABA deyince gözlerimden yaş süzülüyor hesapsızca oluk oluk.....baba dediğimde babam yanımda olurdu şidi BABA babacım diyorum ama sesimi sadece ben duyuyorum.....benim için baba yeri dlmayan eşi bulunmayan yokluğu yakan varlığı güven veren bir varlık baba herşey demek bende SENİ ÇOK SEVİYORM BABA YERİN CENNET OLSUN:(:(
Ebediyete gittiğinden beri hasreti gün ve gün artan, yüreğimdeki ince sızı...