AZİZE -4- bir güvercin kanadının altında öleceğiz belkide hani ağzında zeytin dalı bulunan o güvercin varya azize beyaz saraylardan kovulacak yüreğimiz adımız yazılmayacak özgürlük şarkılarına bizi bizden bildiklerimiz vuracak en delikanlı çağımızda çalışır rotatifler,telefonlar,teleksler,kalleşlikler, mekik diplomasiler kavga tutan eller kırılır biz dili tutulmuş bir çağın çocukları biz zulm emziren bir çağın çocukları halepçe bir yanlızlık çöker heryanıma nasıl saklarım bu yanlızlığı, bu kavgaları, bu soykırımları çocuklar bilirim azize büyümemiş,yarınsız,bir hınçtan artakalan kadınlar bilirim azize sönmüş bedenleri başında yavrularının ağlayamayan öfkeyi bilirim azize umudu, namusu bilirim direnmeyi,dayanmayı,yılmamayı bilirim insanlar bilirim azize elleri bukağılı yüreği susmuş gözleri bağlı bir yangın yerine döner yüreğim sen bunları duyarmısın bu çığlıkları bu haykırışları bu yakarışları bu ölümleri bu zulumleri inlemeleri bunları bilir misin özlemeleri, sevmeleri, acı çekmeleri başımıza ölümler yağar duyarmısın sen bunları duyarmısın elleri arkadan bağlı bir insanın yürek seslerini haydi gözlerini aç haydi başını kaldır dilini dağıt nasıl sakların bu yanlızlığı bu kavgaları bu soykırımları bunlar onlar azize taşladığımız şeytanlar bunlar insan olamamışlar bir gülü sevememişler bir hayata dokunamamışlar bunlar onlar azize her dem karşımızda duranlar her dem bizi arkamızdan vuranlar er meydanına çıkamamışlar gizli saklı yaşamışlar korkularının kanatları altında
unutmak olur mu unutmak olurmu hiç azize yiğit abdulkadiri sonra hamayı halepçeyi hindikuş dağlarını söz bitmiştir azize yola çıkanlara merhaba yorulmayanlara,usanmayanlara,bıkmayanlara geride gözü yaşlı analar bırakarak gözü yaşlı babalar, kardeşler bırakarak merhaba yola çıkan merhaba yol yürüyen dağ aşan umutlar azize dağ gibi heybetli gök gibi engin sırf çantamızda azık olsun diye umutlar azize umutsuzluk çağında umutlar olacak yanımızda keskin bıçaklar gibi sonra sıradan bir umutluluk olmayacak bizimkisi bizim umudumuz acelesiz bizim umudumuz gözüpek bizim umudumuz dört köşe idam sehbalarına yürürken dilimizde kavga şarkıları olacak şafaklar olacak gözbebeklerimizde ağıtsız karşılayacak sabah ilk defa ağıtsız büyüyecek çocuklar uyandıklarında anne sıcaklığı olacak yanlarında bu şarkıyı ekeceğiz toprağa bu şarkıyı çocuklara bir deri bir kemik kalmışlara, yiğit olanlara meydan okuyan demir parmaklıklara dağıtacağız savaşlara barışlara ölü bedeni öpe öpe soğuyan dudaklara ağlama azize kimsesiz bir ölüm gibi ağlama azize idam sehbalarında kalsada son soluğumuz çocuklar büyüyecek kavgaya, ağlama söyle bize ıssız mezarlar hazırlansın ağıt yakılmasın arkamızdan söyle kefensiz gömülelim bir şehit nasıl gömülürse öyle bizi hayatımızla bilsin ölüm hayatımızla yargılasın biz ki kavga biz ay ışığı bu karanlık gecede biz etiyle kemiğiyle ortadoğu biz şiir en yaman sancılarla göğe eren utanmayacağız azize onurlu olmanın yasasıysa utanmamak haklı olmanın yasasıysa utanmayacağız bir utanmazlar çağında bir yüssüzler sabahsızlar çağında daha fazla en fazla yaşamak isteyenler utansın azize en fazla şişmanlamak isteyenler bir umudu bölüşemeyenler bir aşkı taşımaya güç yetiremeyenler utansın ağıt dolu şiirler de yazmayacağız bizim şiirlerimiz bir isyan kadar güzel bir sabah kadar kusursuz bir güneş kadar aydınlık bir şafak kadar mutluluk dolu olacak ağlamayacağız azize
varsın mezarlarımız üzerinde çiçekler bitmesin varsın yas tutulmasın arkamızdan hatırlanmayalım şufkasım köyünde vurulanlar gibi devrilip bir daha kalkmayanlar gibi yürek yüreği ısıtır azize eller elleri, gönüller gönülleri ısıtır gün olur bu yangınlar söner gül bahçesi olur heryanımız senide beni ayağa kaldıran bu olur eller ellere kavuşur susarız konuşmayız sabah olur bir bahar olur azize her dem çiçek açarız cinayetlerin gücü yetmez bize artık ölümlerin gücü yetmez doğar karanlıklara sevdamız
AZİZE -3- yirminci yüzyılın tam ortasında Azize bir kez daha gösterdi kahpeliğini zulüm bir kez daha düşürdü toprağa onurunu yeryüzünün
seher vakti ölenlerin kanları soğumuştur Azize tüm duruşlarım ağrılıdır şimdi şimdi gün karanlığa durmuştur Bosnalı bir çocuğun gözleridir yüreğim vurulmuştur
bir seher vakti sessizce yağdı üstlerine ölüm manga manga geldiler gözlerinde kan ellerinde zulüm vardı ama ürkekti ayak sesleri çocuk çocuk düşürdüler gövde gövde düşürdüler seher vakti sessizce yağdı üstlerine ölüm habersizdiler kutlu bayramların arefesinde suçlarını bilmeden öldürüldüler
bu ne yılandır Azize beşikteki bebeği sokar bu ne namert silahtır habersiz sessiz gelir gelir yüreği bulur gelir sevdayı bulur ben oturur ağlarım öykümüz yetmez mi ağlamaya Halepçe sabahı özlemez mi
bir zulmü anlatırken ağlarım bir de yetimlikleri elimi uzattığım her yerde gülmeyi unutmuş çocuk sesleri hüzünler büyür gözlerimde bu yalnızlığı yazmaya kalem utanır bu ezilmişliği yazmaya yürek utanır utanmaz kalleşlikler
çağdır kimyasal silahları saklayan çağdır namertliği alkışlayan kin kundaklayan çağdır yüzkarası gönül karası
ama hesabı sorulacak elleriyle dizlerini çürüten anaların seher vakti sessizce akan kanların bir de suçlarını bilmeden öldürülen o çocukların hesabı sorulacak Azize
işte o zaman yarım kalmış bir mevsim olmayacak yazgımız başımız dik duracak bu yangınlara
gelsin artık kanımız için aç bırakılan silahlar canımıza büyütülen silahlar ölümden öte silah var mı Azize var mı ölümden öte ölüm
ben şiirler beslerim yarınlara demir prangalara söyletip isyanımı yürürüm ellerimi uzatırım sabaha ben sabahın şarkısını söylerim Azize çünkü bir sevdayı taşımaktır benim için hayat bir umudu taşımaktır kavgalı,pervasız,yiğit böyle büyürüm ben gündoğumlarında şafaklara yürürüm başladığım şarkıyı düşürmemek için yere zindanlara zincirli gençliklerin arkasında özgürüm özgürlük ellerin özgürlüğü Azize yüreğin özgürlüğü aklın özgürlüğü ben sevdanın şarkısını söylerim sabahın şarkısını
dünyaya selamla bakarım ben eritir ellerim demir parmaklıkları açar soluğumla kardelenler sevdamız düşmez yere unutmam payıma düşeni sürgünleri kardeşlerimi dağılır yalnızlığım susuzluğum azalır
bir mülteci yüreği olurum Baalbekte Yafa'da kanadı kırılmış bir gençlik kalsada arkamda soylu bir direnme adına çarparım bir yanda Kitab kavga bir yanda
benim ellerim taş tutar demir tutar isyan tutar benim ellerim yaralarımın kanı kurumadan oturulan pazarlıklara buluşmaz benim elim hayınlığa bulaşmaz bilirim köleler özgürlük bağışlayamaz
ağlarsam bir türkü gibi ağlarım bir yarın gibi konuşurum konuşacak olursam tel örgüleri aşar o zaman sevdam mayın tarlalarını mülteci kamplarını hudut kapılarını dudaklarım kanar isyan şiirleriyle bir şehidin yüreğiyle buluşur
kavgalar böyle büyür umutlar böyle büyür çocuklar böyle böyle söylenir yalnızlık Ortadoğuda böyle söylenir sevda ağıtlarımızda tükenir birgün
vakit varken Azize kalkıp yürümek gerek gecenin içine aydınlık şarkılarla dudaklarımızda uyandırmak büyümeye hazır tüm çocukları tutmak kaldırmak gerek yarınları kavgalara teslim ederek büyümek gerek
gideceğiz Azize varılacak yerlerine yolların madem ki boynumuza borç bu kavga madem ki yüreğimize asılı bu çarpıntı, bu hüzün gideceğiz Azize güneşi görmeden ölürsek eğer sabahı görmeden ölürsek apak bir kuş konsun sırtımızı yasladığımız yere öylece beklesin doğuşunu güneşin sabahı haber versin
o vakit geldiğinde Azize saçlarımız güneşlere değdiğinde çalışsın kimyasal reaktörler ve daha bilmem neler çalışsın nasıl dökülürse dökülsün üstümüze ölüm toprak bizi bir daha gömsün
ölümden öte silah var mı Azize var mı ölümden öte ölüm.
AZİZE -2- Sevgili Azize; Yazmakla bitmez anlatacaklarım Hem hep yazmak bize Acı çekmek size mi düşecek? Hep ben yazacağım siz hep ağlayacaksınız böyle giderse İnan göz yaşlarını silmeyi o kadar isterdim ki Yada senin göz yaşların gibi Toprağa karışıp gitmeyi. Anlıyor musun Kanlarımız akıyor petrol borularından En İsrail ihanetlere Kurban ediliyor bakışlarımız. Yüreğimiz kurşunlara bir daha alışıyor. Bu kışlar bitmeyecek mi diyorum Azize? Bu gurbetler bitmeyecek mi? Sevdalanmak hep böyle mi yapar adamı? Hep böyle hor görülen mi yapar? Yazgımız bu diyorum Demir yüzlü odalarda da üşüyeceğiz Karlı dağ başlarında da Yüreğimizin sıcaklığını hesaba katmazsak, Üşümek bizim için Azize. İşte bunu hesaba katmıyorlar. Bizim ne denli sıcak bir yüreğimizin olduğunu yani. O sıcaklıkla ne kışları göğüslediğimizi O sıcaklıkla ne çetin buzları erittiğimizi. İşte bunu hesaba katmıyorlar.
Ya anlamıyorlar bizi Ya anlatamıyorum. Bazı şeyleri neden anlatamıyorum? Neden güneşin herkese ait olduğunu Toprağın, suyun herkese ait olduğunu Ve bunların neden Azizelere çok görüldüğünü. Anlamıyorlar bizi Azize, anlatamıyorum. Onların dilini konuşamıyorum. Fermanları hep adımız üstüne, Anlımızın aklığı üstüne, Kara çalmak onların işi Azize Biz ağartanlarız bu çağı. Yüz akıyız biliyor musun? Gönül akıyız. Bundandır bizi sevmedikleri. Biz ki arkadan vurmaların, Alçaklıkların ve kahpeliklerin uzağındayız. Biz ki karşısındayız ezilmişliklerin, Yoksullukların, haksızlıkların. Budur bizi sevmedikleri bundandır. Bu yüzden kavgalı olmalıyız diyorum Alabildiğine kavgalı. Biz kavgalı olmazsak Kim doğuracak Azizeleri? Bir ekmeği kim bölecek? Kim anlatacak aşkı? Deli deli sevdalanmayı
Varsın adımız onulmaza çıksın Sağalmaza çıksın yaralarımız. Yarınlarda bir dolu umut var biliyoruz Değil mi ki biliyoruz yarınlar ertelenmez. Yarınlarda şarkımız söylenecek Varsın adımız bozguncuya çıksın Şimdi on iki yada yirmi üç yaşında olmak Yada daha yaşlı olmak Unutturamaz bize babasız kalmaların acısını Varsın alabildiğine serseri olsun Üzerimize boşaltılan kurşunlar Acılar, yalnızlılar. Neye yarar sesimizin daha gür çıkmasından başka Neye yarar Azize Kavgamızın daha bir hoyrat, Daha bir yağız olmasından başka? Ki hüzünde bir gerekliliktir Ağlamakta Hüzünleniriz, paylaşırız hüzünleri, Unutma yalnız biz paylaşırız hüzünleri. Sevdaları paylaştığımız gibi Kardeşçe yürek yüreğe Bir dağ yıkıldığında da ağlanır Bir gül solduğunda da biliriz. Biliriz neden bazı güller kanla sulanır.
Dağ başlı dumanlı olsa da gözlerimiz, Şarkılarımız gurbet yolları denli yanıkta olsa, Bayramlarımızda olacak Yani mutluluk günlerimiz Unutma tebessüm edeceğiz Azize. Bir gülün doğuşuyla beraber Kavuşmak aydınlığıyla Tebessüm edeceğiz içerimizden kopup geldiği gibi. Hiç zorlanmadan Biliyorsun Azize biz severiz. Gözlerimizden gurbetler kanasa da Yinede ışıklı bakarız Umutlu bakarız Bakmayı biliriz Azize Alıp sol yanımıza sevdayı Kavgalara koşmayı Aşktır böyle yücelten bizi Onurlu kılan budur Bu yüzden ekmeksiz yaparız Susuz yaparız da aşksız yapamayız. İşte deli dolu bir sevda var yüreğimizde Alnımızda dik başlılığı umudun Dağlar gibi Bir yarın tutkusu, Kavga sıcaklığı gözlerimizde. Yorgunda olabilsek alabildiğine Aç çıplakta olsak Bu baş eğilmezliği Bu deli doluluktur bizi biz yapan unutma Bir kere eğmeye gör başını Bir kere sus pus olmaya gör Bir kere gözünü kapa Dünyaya İşte o zaman öldüğümüz gündür Azize İşte o zaman dirilmemecisine Artık ağızlar dolusu şarkılar söylemek gerek Sevdamız üzerine yazılmış Ağaçlarla, yağmurlarla Sonra umutlarla, sonra yarınlarla beraber Ağızlar dolusu şarkılar söylemek gerek Yarınlara yazılacak seslerimiz biliyor musun?
AZİZE -1- vurulduğunu söylediklerinde henüz çocuktum aklım ermiyordu henüz bazı şeylere hep ölüyordunuz azize anlamıyordum çocuktum şimdi beni sorarsan azize ölen her kardeşimle ölüyorum her toprağa düşenle ben de düşüyorum inan tüm acıları bir yürekte taşımak çok zor azize tüketiyor adamı ama beraber ağlayacağız ağlanacaksa gülünecekse beraber güleceğiz sana şimdi mutluluklardan söz etmek olmayacak ancak er geç sevdanın tanyeri atacak bir gün inanıyorum bu inanç değilmi ki bizi ayakta tutan inanç değil mi alnımızı her toprağa koyuşta yüzümüzü ağartan ki bu yangınlı bir sevdadır uzundur unutulmazdır inan azize esir kamplarını hep senin için yapıyorlar yeni azizeler doğmasın diye ölüm hapları üretiyorlar senin için çalışıyor silah fabrikaları kanın üzre pazarlıklara girişiyorlar seni daha çok köleleştirmek için özgürlük şarkıları besteliyorlar adına ve durup ezilmişliğine bir dolu amin diyorlar görkemli mabetlerde bırak özgürlükleri onların olsun azize insan hakları beyannameleri onların olsun tevratları incilleri marxları leninleri onların olsun barışları güzel günleri inan bunlar inandıkları şeylere de sadık değiller senin saçların denli dürüst değiller inan bunlar Hiroşimada ölen çocuğun destanını yazarlar da seninkini yazmazlar acıları onlara layık görmezler de sana layık görürler sanatçıları düşünürleri politikacıları yani büyük insanları toplumlarının sana sağır ve dahi kördürler
ayağına diken batmaya görsün rus çocuklarının amerikan çocuklarının yahudi çocuklarının ayağına diken batsa feryadu figan koparırlar da burunlarının dibindeki azizeleri görmezler seni asla sevmezler azize seni hiç mi hiç sevmezler bu yüzden çocuk dediklerinde sen değilsin söyledikleri asla sen değilsin ki bu yüzden özgürlük dediklerinde sen bukağıları anla eşitlik dediklerinde sen ezilmeyi anla kendi payına onların şarkılarını söylemedikçe sen bunları böyle anla azize sana ne kadar uzaklar biliyor musun sana oldukça uzaklar bense seni bir yürek çırpıntısında duyuyorum o denli yoğun
inan azize sömürüyü sevmedikçe bizi sevmezler zulme rıza göstermedikçe hakikate yandaş oldukça unutma bunları azize tanı bunları Allah’ın nusreti gelende nasıl geleceklerse insanlar bölük bölük senin şarkıların okunacak meydanlarda unutma bunu biliyor musun azize emir kulu olmasaydık her şey kolaydı Umutlu olmasaydık Sevdalı olmasaydık Kolaydı herşey ölenle ölmeseydik Kardeş dememiş olsaydık birilerine İnsan dememiş olsaydık Bir ertelenmez yazgıdır bu yakamızı bırakmaz
Artık kendi şarkımızı söylemeliyiz Bir zulüm şarkısını değil Umut bizimle olmalı Umutsuzluk bizden uzak olmalı kusursuz bir sabahı karşılamaksa umut umut her an yürekte uyanıksa sancılıysa sevdalanmak acıyla karışıksa vaktidir bu şarkıyı öyle söylemek yani umutlu yani kavgalı hoyrat söylemek
Sihirli Gülüsler Artik Yok
(A z i z e)
mehtapli geceler, heyecanlar
yok, akislenmiyor sevincler..
sihirli gülüsler keyifsiz
büyü bozuldu Azize...
evren aski venüs (*)
gizliyor gümüs rengini.
mor geceler pembe safaklari,
göstermiyor Azize...
sensizlik gamli-kederli.
sensiz rüyalar kabus dolu.
icimde cogaliyor yoklugun,
özlüyorum seni Azize...
tenin rengi hayallerimde.
mevsimlerin renkleri silik..
boz-bulanik hayat,
gülüsler tat vermiyor Azize...
baharim-yazim kutuplar gibi.
ellerim cok üsüyor Azize..
bakislarim asili kaldi sana,
hayallerimden cik gel Azize...
gelecegin yollarinda gözlerim,
gelmezsin bilirim ah..ah Azize..
anlasan ne olur birazcik beni;
bile-bile gelmeyecegini beklerim...
(*) Venüs (Cobanyildizi - Zühre) Aski icin yaratildi bu Evren!
(Almanya)
Yakup Icik
aklıma azize theresa geldi. kendisi arnavut asıllı iyilik meleği. 1979 nobel barış ödülünü aldı. 1917de doğdu, 1997de öldü.
ah azize ah azize
yalvarırım gel bize
ah azize ah azize
çok mesudum ben seninle
ah azize ah azize
beni terketme
sev diyorsun azizem
seni nasıl seveyim
vefakar olduğunu
ben nerden bileyim
-şarkı...-
AZİZE -4-
bir güvercin kanadının altında öleceğiz belkide
hani ağzında zeytin dalı bulunan o güvercin varya azize
beyaz saraylardan kovulacak yüreğimiz
adımız yazılmayacak özgürlük şarkılarına
bizi bizden bildiklerimiz vuracak en delikanlı çağımızda
çalışır rotatifler,telefonlar,teleksler,kalleşlikler, mekik diplomasiler
kavga tutan eller kırılır
biz dili tutulmuş bir çağın çocukları
biz zulm emziren bir çağın çocukları
halepçe bir yanlızlık çöker heryanıma
nasıl saklarım bu yanlızlığı, bu kavgaları, bu soykırımları
çocuklar bilirim azize
büyümemiş,yarınsız,bir hınçtan artakalan
kadınlar bilirim azize
sönmüş bedenleri başında yavrularının ağlayamayan
öfkeyi bilirim azize umudu,
namusu bilirim direnmeyi,dayanmayı,yılmamayı bilirim
insanlar bilirim azize
elleri bukağılı yüreği susmuş gözleri bağlı
bir yangın yerine döner yüreğim
sen bunları duyarmısın
bu çığlıkları bu haykırışları bu yakarışları
bu ölümleri bu zulumleri inlemeleri
bunları bilir misin özlemeleri, sevmeleri, acı çekmeleri
başımıza ölümler yağar duyarmısın sen bunları duyarmısın
elleri arkadan bağlı bir insanın yürek seslerini
haydi gözlerini aç
haydi başını kaldır dilini dağıt
nasıl sakların bu yanlızlığı bu kavgaları bu soykırımları
bunlar onlar azize
taşladığımız şeytanlar
bunlar insan olamamışlar bir gülü sevememişler
bir hayata dokunamamışlar
bunlar onlar azize
her dem karşımızda duranlar
her dem bizi arkamızdan vuranlar
er meydanına çıkamamışlar
gizli saklı yaşamışlar korkularının kanatları altında
unutmak olur mu unutmak olurmu hiç azize yiğit abdulkadiri
sonra hamayı halepçeyi hindikuş dağlarını
söz bitmiştir azize
yola çıkanlara merhaba
yorulmayanlara,usanmayanlara,bıkmayanlara
geride gözü yaşlı analar bırakarak
gözü yaşlı babalar, kardeşler bırakarak
merhaba yola çıkan merhaba yol yürüyen dağ aşan
umutlar azize dağ gibi heybetli gök gibi engin
sırf çantamızda azık olsun diye umutlar azize
umutsuzluk çağında umutlar olacak yanımızda keskin bıçaklar gibi
sonra sıradan bir umutluluk olmayacak bizimkisi
bizim umudumuz acelesiz bizim umudumuz gözüpek bizim umudumuz dört köşe
idam sehbalarına yürürken dilimizde kavga şarkıları olacak
şafaklar olacak gözbebeklerimizde
ağıtsız karşılayacak sabah ilk defa
ağıtsız büyüyecek çocuklar
uyandıklarında anne sıcaklığı olacak yanlarında
bu şarkıyı ekeceğiz toprağa
bu şarkıyı çocuklara bir deri bir kemik kalmışlara, yiğit olanlara
meydan okuyan demir parmaklıklara dağıtacağız
savaşlara barışlara ölü bedeni öpe öpe soğuyan dudaklara
ağlama azize kimsesiz bir ölüm gibi ağlama azize
idam sehbalarında kalsada son soluğumuz
çocuklar büyüyecek kavgaya, ağlama
söyle bize ıssız mezarlar hazırlansın
ağıt yakılmasın arkamızdan söyle kefensiz gömülelim
bir şehit nasıl gömülürse öyle
bizi hayatımızla bilsin ölüm
hayatımızla yargılasın
biz ki kavga biz ay ışığı bu karanlık gecede
biz etiyle kemiğiyle ortadoğu
biz şiir en yaman sancılarla göğe eren
utanmayacağız azize
onurlu olmanın yasasıysa utanmamak
haklı olmanın yasasıysa
utanmayacağız bir utanmazlar çağında
bir yüssüzler sabahsızlar çağında
daha fazla
en fazla yaşamak isteyenler utansın azize
en fazla şişmanlamak isteyenler
bir umudu bölüşemeyenler bir aşkı taşımaya güç yetiremeyenler utansın
ağıt dolu şiirler de yazmayacağız
bizim şiirlerimiz bir isyan kadar güzel
bir sabah kadar kusursuz
bir güneş kadar aydınlık
bir şafak kadar mutluluk dolu olacak
ağlamayacağız azize
varsın mezarlarımız üzerinde çiçekler bitmesin
varsın yas tutulmasın arkamızdan hatırlanmayalım
şufkasım köyünde vurulanlar gibi
devrilip bir daha kalkmayanlar gibi
yürek yüreği ısıtır azize
eller elleri, gönüller gönülleri ısıtır
gün olur bu yangınlar söner gül bahçesi olur heryanımız
senide beni ayağa kaldıran bu olur
eller ellere kavuşur susarız konuşmayız
sabah olur
bir bahar olur azize her dem çiçek açarız
cinayetlerin gücü yetmez bize artık
ölümlerin gücü yetmez
doğar karanlıklara sevdamız
AZİZE -3-
yirminci yüzyılın tam ortasında Azize
bir kez daha gösterdi kahpeliğini zulüm
bir kez daha
düşürdü toprağa
onurunu yeryüzünün
seher vakti ölenlerin kanları soğumuştur Azize
tüm duruşlarım ağrılıdır şimdi
şimdi gün karanlığa durmuştur
Bosnalı bir çocuğun gözleridir yüreğim
vurulmuştur
bir seher vakti sessizce yağdı üstlerine ölüm
manga manga geldiler
gözlerinde kan
ellerinde zulüm vardı
ama ürkekti ayak sesleri
çocuk çocuk düşürdüler
gövde gövde düşürdüler
seher vakti sessizce yağdı üstlerine ölüm
habersizdiler
kutlu bayramların arefesinde
suçlarını bilmeden öldürüldüler
bu ne yılandır Azize
beşikteki bebeği sokar
bu ne namert silahtır
habersiz sessiz gelir
gelir yüreği bulur
gelir sevdayı bulur
ben oturur ağlarım
öykümüz yetmez mi ağlamaya
Halepçe sabahı özlemez mi
bir zulmü anlatırken ağlarım
bir de yetimlikleri
elimi uzattığım her yerde
gülmeyi unutmuş çocuk sesleri
hüzünler büyür gözlerimde
bu yalnızlığı yazmaya kalem utanır
bu ezilmişliği yazmaya yürek utanır
utanmaz kalleşlikler
çağdır kimyasal silahları saklayan
çağdır namertliği alkışlayan
kin kundaklayan
çağdır yüzkarası
gönül karası
ama hesabı sorulacak
elleriyle dizlerini çürüten anaların
seher vakti sessizce akan kanların
bir de suçlarını bilmeden öldürülen o çocukların
hesabı sorulacak Azize
işte o zaman
yarım kalmış bir mevsim olmayacak yazgımız
başımız dik duracak bu yangınlara
gelsin artık kanımız için aç bırakılan silahlar
canımıza büyütülen silahlar
ölümden öte silah var mı Azize
var mı ölümden öte ölüm
ben şiirler beslerim yarınlara
demir prangalara söyletip isyanımı
yürürüm
ellerimi uzatırım sabaha
ben sabahın şarkısını söylerim Azize
çünkü bir sevdayı taşımaktır benim için hayat
bir umudu taşımaktır
kavgalı,pervasız,yiğit
böyle büyürüm
ben gündoğumlarında şafaklara yürürüm
başladığım şarkıyı düşürmemek için yere
zindanlara zincirli gençliklerin arkasında özgürüm
özgürlük ellerin özgürlüğü Azize
yüreğin özgürlüğü
aklın özgürlüğü
ben sevdanın şarkısını söylerim
sabahın şarkısını
dünyaya selamla bakarım ben
eritir ellerim demir parmaklıkları
açar soluğumla kardelenler
sevdamız düşmez yere
unutmam payıma düşeni
sürgünleri
kardeşlerimi
dağılır yalnızlığım
susuzluğum azalır
bir mülteci yüreği olurum Baalbekte Yafa'da
kanadı kırılmış bir gençlik kalsada arkamda
soylu bir direnme adına çarparım
bir yanda Kitab
kavga bir yanda
benim ellerim taş tutar
demir tutar
isyan tutar benim ellerim
yaralarımın kanı kurumadan oturulan pazarlıklara buluşmaz
benim elim hayınlığa bulaşmaz
bilirim köleler özgürlük bağışlayamaz
ağlarsam bir türkü gibi ağlarım
bir yarın gibi konuşurum konuşacak olursam
tel örgüleri aşar o zaman sevdam
mayın tarlalarını
mülteci kamplarını
hudut kapılarını
dudaklarım kanar isyan şiirleriyle
bir şehidin yüreğiyle buluşur
kavgalar böyle büyür
umutlar böyle büyür
çocuklar böyle
böyle söylenir yalnızlık Ortadoğuda
böyle söylenir sevda
ağıtlarımızda tükenir birgün
vakit varken Azize
kalkıp yürümek gerek gecenin içine
aydınlık şarkılarla dudaklarımızda
uyandırmak büyümeye hazır tüm çocukları
tutmak kaldırmak gerek
yarınları kavgalara teslim ederek
büyümek gerek
gideceğiz Azize
varılacak yerlerine yolların
madem ki boynumuza borç bu kavga
madem ki yüreğimize asılı
bu çarpıntı, bu hüzün
gideceğiz Azize
güneşi görmeden ölürsek eğer
sabahı görmeden ölürsek
apak bir kuş konsun
sırtımızı yasladığımız yere
öylece beklesin doğuşunu güneşin
sabahı haber versin
o vakit geldiğinde Azize
saçlarımız güneşlere değdiğinde
çalışsın kimyasal reaktörler
ve daha bilmem neler
çalışsın
nasıl dökülürse dökülsün üstümüze ölüm
toprak bizi bir daha gömsün
ölümden öte silah var mı Azize
var mı ölümden öte ölüm.
AZİZE -2-
Sevgili Azize;
Yazmakla bitmez anlatacaklarım
Hem hep yazmak bize
Acı çekmek size mi düşecek?
Hep ben yazacağım siz hep ağlayacaksınız böyle giderse
İnan göz yaşlarını silmeyi o kadar isterdim ki
Yada senin göz yaşların gibi
Toprağa karışıp gitmeyi.
Anlıyor musun
Kanlarımız akıyor petrol borularından
En İsrail ihanetlere
Kurban ediliyor bakışlarımız.
Yüreğimiz kurşunlara bir daha alışıyor.
Bu kışlar bitmeyecek mi diyorum Azize?
Bu gurbetler bitmeyecek mi?
Sevdalanmak hep böyle mi yapar adamı?
Hep böyle hor görülen mi yapar?
Yazgımız bu diyorum
Demir yüzlü odalarda da üşüyeceğiz
Karlı dağ başlarında da
Yüreğimizin sıcaklığını hesaba katmazsak,
Üşümek bizim için Azize.
İşte bunu hesaba katmıyorlar.
Bizim ne denli sıcak bir yüreğimizin olduğunu yani.
O sıcaklıkla ne kışları göğüslediğimizi
O sıcaklıkla ne çetin buzları erittiğimizi.
İşte bunu hesaba katmıyorlar.
Ya anlamıyorlar bizi
Ya anlatamıyorum.
Bazı şeyleri neden anlatamıyorum?
Neden güneşin herkese ait olduğunu
Toprağın, suyun herkese ait olduğunu
Ve bunların neden Azizelere çok görüldüğünü.
Anlamıyorlar bizi Azize, anlatamıyorum.
Onların dilini konuşamıyorum.
Fermanları hep adımız üstüne,
Anlımızın aklığı üstüne,
Kara çalmak onların işi Azize
Biz ağartanlarız bu çağı.
Yüz akıyız biliyor musun?
Gönül akıyız.
Bundandır bizi sevmedikleri.
Biz ki arkadan vurmaların,
Alçaklıkların ve kahpeliklerin uzağındayız.
Biz ki karşısındayız ezilmişliklerin,
Yoksullukların, haksızlıkların.
Budur bizi sevmedikleri bundandır.
Bu yüzden kavgalı olmalıyız diyorum
Alabildiğine kavgalı.
Biz kavgalı olmazsak
Kim doğuracak Azizeleri?
Bir ekmeği kim bölecek?
Kim anlatacak aşkı?
Deli deli sevdalanmayı
Varsın adımız onulmaza çıksın
Sağalmaza çıksın yaralarımız.
Yarınlarda bir dolu umut var biliyoruz
Değil mi ki biliyoruz yarınlar ertelenmez.
Yarınlarda şarkımız söylenecek
Varsın adımız bozguncuya çıksın
Şimdi on iki yada yirmi üç yaşında olmak
Yada daha yaşlı olmak
Unutturamaz bize babasız kalmaların acısını
Varsın alabildiğine serseri olsun
Üzerimize boşaltılan kurşunlar
Acılar, yalnızlılar.
Neye yarar sesimizin daha gür çıkmasından başka
Neye yarar Azize
Kavgamızın daha bir hoyrat,
Daha bir yağız olmasından başka?
Ki hüzünde bir gerekliliktir
Ağlamakta
Hüzünleniriz, paylaşırız hüzünleri,
Unutma yalnız biz paylaşırız hüzünleri.
Sevdaları paylaştığımız gibi
Kardeşçe yürek yüreğe
Bir dağ yıkıldığında da ağlanır
Bir gül solduğunda da biliriz.
Biliriz neden bazı güller kanla sulanır.
Dağ başlı dumanlı olsa da gözlerimiz,
Şarkılarımız gurbet yolları denli yanıkta olsa,
Bayramlarımızda olacak
Yani mutluluk günlerimiz
Unutma tebessüm edeceğiz Azize.
Bir gülün doğuşuyla beraber
Kavuşmak aydınlığıyla
Tebessüm edeceğiz içerimizden kopup geldiği gibi.
Hiç zorlanmadan
Biliyorsun Azize biz severiz.
Gözlerimizden gurbetler kanasa da
Yinede ışıklı bakarız
Umutlu bakarız
Bakmayı biliriz Azize
Alıp sol yanımıza sevdayı
Kavgalara koşmayı
Aşktır böyle yücelten bizi
Onurlu kılan budur
Bu yüzden ekmeksiz yaparız
Susuz yaparız da aşksız yapamayız.
İşte deli dolu bir sevda var yüreğimizde
Alnımızda dik başlılığı umudun
Dağlar gibi
Bir yarın tutkusu,
Kavga sıcaklığı gözlerimizde.
Yorgunda olabilsek alabildiğine
Aç çıplakta olsak
Bu baş eğilmezliği
Bu deli doluluktur bizi biz yapan unutma
Bir kere eğmeye gör başını
Bir kere sus pus olmaya gör
Bir kere gözünü kapa Dünyaya
İşte o zaman öldüğümüz gündür Azize
İşte o zaman dirilmemecisine
Artık ağızlar dolusu şarkılar söylemek gerek
Sevdamız üzerine yazılmış
Ağaçlarla, yağmurlarla
Sonra umutlarla, sonra yarınlarla beraber
Ağızlar dolusu şarkılar söylemek gerek
Yarınlara yazılacak seslerimiz biliyor musun?
AZİZE -1-
vurulduğunu söylediklerinde henüz çocuktum
aklım ermiyordu henüz bazı şeylere
hep ölüyordunuz azize
anlamıyordum
çocuktum
şimdi beni sorarsan azize
ölen her kardeşimle ölüyorum
her toprağa düşenle ben de düşüyorum inan
tüm acıları bir yürekte taşımak çok zor azize
tüketiyor adamı
ama beraber ağlayacağız ağlanacaksa
gülünecekse beraber güleceğiz
sana şimdi mutluluklardan söz etmek olmayacak
ancak er geç sevdanın tanyeri atacak bir gün inanıyorum
bu inanç değilmi ki bizi ayakta tutan
inanç değil mi alnımızı her toprağa koyuşta yüzümüzü ağartan
ki bu yangınlı bir sevdadır uzundur unutulmazdır
inan azize esir kamplarını hep senin için yapıyorlar
yeni azizeler doğmasın diye ölüm hapları üretiyorlar
senin için çalışıyor silah fabrikaları
kanın üzre pazarlıklara girişiyorlar
seni daha çok köleleştirmek için özgürlük şarkıları besteliyorlar adına
ve durup ezilmişliğine bir dolu amin diyorlar görkemli mabetlerde
bırak özgürlükleri onların olsun azize
insan hakları beyannameleri
onların olsun tevratları incilleri
marxları leninleri
onların olsun barışları güzel günleri
inan bunlar inandıkları şeylere de sadık değiller
senin saçların denli dürüst değiller inan
bunlar Hiroşimada ölen çocuğun destanını yazarlar da
seninkini yazmazlar
acıları onlara layık görmezler de sana layık görürler
sanatçıları düşünürleri politikacıları
yani büyük insanları toplumlarının
sana sağır ve dahi kördürler
ayağına diken batmaya görsün rus çocuklarının
amerikan çocuklarının
yahudi çocuklarının
ayağına diken batsa feryadu figan koparırlar da
burunlarının dibindeki azizeleri görmezler
seni asla sevmezler azize
seni hiç mi hiç sevmezler
bu yüzden çocuk dediklerinde sen değilsin söyledikleri
asla sen değilsin
ki bu yüzden özgürlük dediklerinde sen bukağıları anla
eşitlik dediklerinde sen ezilmeyi anla kendi payına
onların şarkılarını söylemedikçe sen bunları böyle anla azize
sana ne kadar uzaklar biliyor musun
sana oldukça uzaklar
bense seni bir yürek çırpıntısında duyuyorum
o denli yoğun
inan azize
sömürüyü sevmedikçe bizi sevmezler
zulme rıza göstermedikçe
hakikate yandaş oldukça
unutma bunları azize tanı bunları
Allah’ın nusreti gelende nasıl geleceklerse insanlar bölük bölük
senin şarkıların okunacak meydanlarda unutma bunu
biliyor musun azize
emir kulu olmasaydık her şey kolaydı
Umutlu olmasaydık
Sevdalı olmasaydık
Kolaydı herşey ölenle ölmeseydik
Kardeş dememiş olsaydık birilerine
İnsan dememiş olsaydık
Bir ertelenmez yazgıdır bu yakamızı bırakmaz
Artık kendi şarkımızı söylemeliyiz
Bir zulüm şarkısını değil
Umut bizimle olmalı
Umutsuzluk bizden uzak olmalı
kusursuz bir sabahı karşılamaksa umut
umut her an yürekte uyanıksa
sancılıysa sevdalanmak
acıyla karışıksa
vaktidir bu şarkıyı öyle söylemek
yani umutlu
yani kavgalı
hoyrat söylemek