fikrimden geceler yatabilmirem bu fikri başımdan atabilmirem neyleyim ki sene çatabilmirem ayrılık ayrılık aman ayrılık her bir dertten ala yaman ayrılık
' Kıvılcım gibi çakıp yakan, yakıp yandıran ayrılığı kıyamete kadar anlatsam, onun dehşet ve şiddetinin ancak yüzbinde birini anlatabilirim' der H.z.Mevlana ve devam eder:
'Dünyada ne ile neşeleniyor, seviniyorsan, o neşelendiğin zaman ondan ayrılığı bir düşün bakalım. Senin sevindiğin şeylere, senden evvel gelen birçok kişiler sevindiler, sonunda o şey ellerinden çıktı, rüzgar gibi geçip gitti. O şey senin elinden de çıkar, ona gönül verme; o senden kaçmadan önce sen ondan kaç...'
.... Olmasaydı ayrılık bu denli sevmezdi kimse kimseyi. Kinler, nefretler soğumaz; türküler olmazdı.
Aşk bu vuslatı firkatle yakalar; özlemek özünden kopup kendinden ayrı düşerdi. Bir şeyi hakkıyla görmenin yolu da araya mesafe koymaktır zahir.
Sıkıldığınız yere bir de orayı terk edip ayrılırken bakın, ne kadar da başka ve güzel olduğunu göreceksiniz. Çünkü insan ayrıldığı yerin yaşanmamış güzelliklerini giderken yanında götürür.
Her ne kadar 'Ayrılığı ölüm ile tartarlar / Elli dirhem fazla gelir ayrılık' (Nevşehirli Yahya) dense de, öyle tüy gibi hafif şeylerdir bunlar, insanı yutkundukça ağlatır.
Evet, ayrılık ölüm değildir; ama ölüme benzer. Ayrılan da ölen de geride sessizliğini bırakıp kendine yeni bir dünya kurar...
Üşüten bir acıydı belki her ayrılık Her yolculuk yangınların başladığı yereydi ..... Anısız kalınmıyor artık ne yapılsa Kuşatıyor yolları, aşkı ve ömrü Bekleyişleri kemiren çakal sesleri Oysa bütün köprüler yakılmalı ayrılık vakti Ve herhangi bir şeyle eşit olmaksızın Yollara düşülmeli habersiz ve sessiz ........
İki kişilik bir yalnızlık... Çoğu zaman saçma sapan bir gururun sonucu. Kimi zaman savaşmaktan yorgun düşmüş bir kalbin yenilgisi... Sanki unutabilecekmiş gibi, söylenen o 'Son' sözlerin sürekli içten içe kendi kendine tekrarlanması... Yerli yersiz gözlerimin buğulanması. Sinir bozucu bir hassasiyet... Ayrılıktan, ayrılmaktan -zorunda olmaktan- nefret ediyorum! Ama şunu da biliyorum; bırakıp gitmeler bu kadar acı olmasaydı eğer hiç bir dönüş bu kadar heyecanlı olmazdı.
'ayrılık ne biliyor musun? ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte.
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! ' -şükrü erbaş-
öncesinde bir olma durumu birlikte olma durumu vardır ki sonu ayrılık olsun..o bile büyük nimet bi yerde... yine de sormak lâzım kavuşmak denir mi hep bir arada bulunmaya?
Bazen herşeyin bittiği bazende herşeyin biranda başladığı çoğu zaman istenmeyen bir durum,ayrılığın sadece sevgiliyle veya maddi bir nesneyle sınırlamak veya odağa bunları koymak yeterli,doyurucu bir temel olusturmaz,
Bu gün küskün bir gün var masamda Bütün ayrılıklardan arda kalmış Ayrılık usulca büyür içimde Sonra usulca uzaklaşır Aramızda ne yer var ne de zaman Ne başka bir yüz ne başka insan
Ayrılık saksıdaki çiçeklerimiz gibi büyür Sessiz ve nedensizce durmadan... (ayrılık-ezgi'nin günlüğü)
ne diyeyim.. bir dalganın en tepesinde taşınmış, taşınmış ve şimdi en sonunda bir kıyıya vurup, bırakılmış gibiyim. ne deniz kaldı ortalıkta, ne köpüklü su, ne parlak güneş.
... rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları mor kıvılcımlar geçiyor içimden dağınık yalnızlığımdan ... bir yerlere yıldırım düşüyorum ayrıldığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan
... yıldızlar inanılmayacak bir irilikte yansımalar tutmuş bütün sahili çünkü yansımanında vahşi bir tadı var öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil çünkü ayrılıkda sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili ... sımsıcak bakışları suç ortağı ... tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız ...
Fikrimden geceler yatabilmirem Bu fikri başımdan atabilmirem Neyleyim ki sene çatabilmirem Ayrılık ayrılıK aman ayrılık Herbir dertten ala yaman ayrılık
Uzundur hicrimden kara geceler Bilmirem ben geldim hara geceler Buruktur hicrimden kara geceler Ayrılık ayrılıK aman ayrılık Herbir dertten ala yaman ayrılık
bırak zorlama kendini aksın gözlerinden akacak yaşlar öylece bakakalsın gözlerin ..........................damlarken yaşlar saçların bana doğru ............................sallansın dursun görmezlikten gelsin yağan kar bir köpek üşüye dursun ................................köşe başında üç beş kedi ............çöpleri şöyle bir karıştırsın gemi her zamanki saatinde ....................demir alsın limandan bir çocuk simidini paylaşsın ..........................uçuşan martılarla yüreğimi seninle ....................paylaştığım gibi içten
kişinin tek başına varolabileceğini kendi kendine kanıtlama şansı. 'hayatının tek sahibi yine kendinsin' lafının tekrar hatırlanmasını, hatta tekrar öğrenilmesini sağlayan acı. ilk evrelerinde nefeslerin sıkıştığı, her şeyin insana flashback yaşattığı, zamanla hafifleyen, bazılarında izsiz geçip giden, bazılarında ise yağmurlu havalarda sızlayan bir yara bırakan duygu sağanağı.
'Altı telli rebab..duman renkli sarık..'
..
ADI AYRILIK OLSUN İHANETİN,SAHTEKARLIĞIN,İKİYÜZLÜLÜĞÜN.....
ıslak bir sabah dağıttım kendimi.
gözlerimde yaş,
dudaklarım yok!
Adım atmak istersin,
Yürüyemezsin ki!
Ellerin donar, yüreğin titrer.
Gözyaşı...
Üşüdüğünü zannedersin,
Ölmektesindir.
Sıkı dur bebeğim,
Buna ayrılık derler!
fikrimden geceler yatabilmirem
bu fikri başımdan atabilmirem
neyleyim ki sene çatabilmirem
ayrılık ayrılık
aman ayrılık
her bir dertten ala yaman ayrılık
Oysa bütün köprüler yakılmalı ayrılık vakti
Ve herhangi bir şeyle eşit olmaksızın
Yollara düşülmeli habersiz ve sessiz
...
' Kıvılcım gibi çakıp yakan, yakıp yandıran ayrılığı kıyamete kadar anlatsam, onun dehşet ve şiddetinin ancak yüzbinde birini anlatabilirim' der H.z.Mevlana ve devam eder:
'Dünyada ne ile neşeleniyor, seviniyorsan, o neşelendiğin zaman ondan ayrılığı bir düşün bakalım.
Senin sevindiğin şeylere, senden evvel gelen birçok kişiler sevindiler, sonunda o şey ellerinden çıktı, rüzgar gibi geçip gitti.
O şey senin elinden de çıkar, ona gönül verme; o senden kaçmadan önce sen ondan kaç...'
....
Olmasaydı ayrılık bu denli sevmezdi kimse kimseyi. Kinler, nefretler soğumaz; türküler olmazdı.
Aşk bu vuslatı firkatle yakalar; özlemek özünden kopup kendinden ayrı düşerdi. Bir şeyi hakkıyla görmenin yolu da araya mesafe koymaktır zahir.
Sıkıldığınız yere bir de orayı terk edip ayrılırken bakın, ne kadar da başka ve güzel olduğunu göreceksiniz. Çünkü insan ayrıldığı yerin yaşanmamış güzelliklerini giderken yanında götürür.
Her ne kadar 'Ayrılığı ölüm ile tartarlar / Elli dirhem fazla gelir ayrılık' (Nevşehirli Yahya) dense de, öyle tüy gibi hafif şeylerdir bunlar, insanı yutkundukça ağlatır.
Evet, ayrılık ölüm değildir; ama ölüme benzer. Ayrılan da ölen de geride sessizliğini bırakıp kendine yeni bir dünya kurar...
her ayrılık hatırlatıyor dönüşün ancak O'na olduğunu...boynumu büktüm bekliyorum...belkide beklememeliyim bilmiyorum...
Üşüten bir acıydı belki her ayrılık
Her yolculuk yangınların başladığı yereydi
.....
Anısız kalınmıyor artık ne yapılsa
Kuşatıyor yolları, aşkı ve ömrü
Bekleyişleri kemiren çakal sesleri
Oysa bütün köprüler yakılmalı ayrılık vakti
Ve herhangi bir şeyle eşit olmaksızın
Yollara düşülmeli habersiz ve sessiz
........
İki kişilik bir yalnızlık... Çoğu zaman saçma sapan bir gururun sonucu. Kimi zaman savaşmaktan yorgun düşmüş bir kalbin yenilgisi... Sanki unutabilecekmiş gibi, söylenen o 'Son' sözlerin sürekli içten içe kendi kendine tekrarlanması... Yerli yersiz gözlerimin buğulanması. Sinir bozucu bir hassasiyet...
Ayrılıktan, ayrılmaktan -zorunda olmaktan- nefret ediyorum!
Ama şunu da biliyorum;
bırakıp gitmeler bu kadar acı olmasaydı eğer
hiç bir dönüş bu kadar heyecanlı olmazdı.
konuşmak istememktir bazen sessizlikle son bulur.
'ayrılık ne biliyor musun?
ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! '
-şükrü erbaş-
..'Yaman kelime..'
Sesinden dinlemiş idik..
Kader olacağını bilmemişdik..
..
tozlu bir kitabı açmak gibidir ayrılık...
Ne araya girmesi yolların, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede,
Ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte,
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla gibi toplaması içine, ardında dünyalar ışıyan camlar dururken, duvarlara dalıp dalıp gitmesi..
Türküsünü söyleyecek kimse kalmamak ayrılık..
Parmaklarını sözüne pınar edememek,
Saçına rüzgar sesine ışık düşürememek kimsenin,
Çiçeklerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması,
Ayrılık yağmurdan vazgeçmiş,sudan üşüme,yalnızca gölge vermesi ağaçların,
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya,
Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş,
İki adımdan biri insanın..
vahşi bir tadı var..
öncesinde bir olma durumu birlikte olma durumu vardır ki sonu ayrılık olsun..o bile büyük nimet bi yerde... yine de sormak lâzım kavuşmak
denir mi hep bir arada bulunmaya?
Bazen herşeyin bittiği bazende herşeyin biranda başladığı çoğu zaman istenmeyen bir durum,ayrılığın sadece sevgiliyle veya maddi bir nesneyle sınırlamak veya odağa bunları koymak yeterli,doyurucu bir temel olusturmaz,
Bu gün küskün bir gün var masamda
Bütün ayrılıklardan arda kalmış
Ayrılık usulca büyür içimde
Sonra usulca uzaklaşır
Aramızda ne yer var ne de zaman
Ne başka bir yüz ne başka insan
Ayrılık saksıdaki çiçeklerimiz gibi büyür
Sessiz ve nedensizce durmadan...
(ayrılık-ezgi'nin günlüğü)
ne diyeyim..
bir dalganın en tepesinde taşınmış, taşınmış ve şimdi en sonunda bir kıyıya vurup, bırakılmış gibiyim. ne deniz kaldı ortalıkta, ne köpüklü su, ne parlak güneş.
...
rüzgar
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor içimden
dağınık yalnızlığımdan
...
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrıldığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
...
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sahili
çünkü yansımanında vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılıkda sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
...
sımsıcak bakışları suç ortağı
...
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
...
ayrılıkla ilgili yazılanları okuyamayışımdır.çünkü hemen gözyaşlarım yanaklarıma kavuşmak istiyor benim kavuşamama inat...
Fikrimden geceler yatabilmirem
Bu fikri başımdan atabilmirem
Neyleyim ki sene çatabilmirem
Ayrılık ayrılıK aman ayrılık
Herbir dertten ala yaman ayrılık
Uzundur hicrimden kara geceler
Bilmirem ben geldim hara geceler
Buruktur hicrimden kara geceler
Ayrılık ayrılıK aman ayrılık
Herbir dertten ala yaman ayrılık
sevdiceğimle kavuşmayı bekleyişlerimizin başlangıcıydı
Gönüller birbirini terketmedikçe, ayrılık yalan kelime
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
ayrıldılar...
Ayrılık Anında
bırak
zorlama kendini
aksın gözlerinden akacak yaşlar
öylece bakakalsın gözlerin
..........................damlarken yaşlar
saçların bana doğru
............................sallansın dursun
görmezlikten gelsin yağan kar
bir köpek üşüye dursun
................................köşe başında
üç beş kedi
............çöpleri şöyle bir karıştırsın
gemi her zamanki saatinde
....................demir alsın limandan
bir çocuk simidini paylaşsın
..........................uçuşan martılarla
yüreğimi seninle
....................paylaştığım gibi içten
İbrahim Balic
'-Ey, durağı iki gözümde bulunan sen, bir mühlet ver..
Eğer ayrılmak niyetinde isen.. ' M.İKBAL/Câvidnâme
Buna gücümüz ve dahi gücünüz yetmez ki a Efendim..
..
yoktur ki..
Bir lahza var olmuşsa eğer..
Ve var olabilmişsen..
Değer..
..
kişinin tek başına varolabileceğini kendi kendine kanıtlama şansı. 'hayatının tek sahibi yine kendinsin' lafının tekrar hatırlanmasını, hatta tekrar öğrenilmesini sağlayan acı. ilk evrelerinde nefeslerin sıkıştığı, her şeyin insana flashback yaşattığı, zamanla hafifleyen, bazılarında izsiz geçip giden, bazılarında ise yağmurlu havalarda sızlayan bir yara bırakan duygu sağanağı.