Atatürk'ün önderliğinde kurulan bu ülkede,onun aydın kimliği,kültürü ve hümanizmasını anlayabilmek için zamanımızda derneğe ihtiyaç varsa ne yazık bize..üstüne üstlük bu derneklerin çoğu şupesinde,Atatürk'ün demokrasi ve düşünce özgürlüğü gibi yaşarken sonuna kadar savunduğu kavramlar yok edilirken daha da yazık bize yahu! ! !
Sonuna kadar ATATÜRKÇÜYÜM elbette. ona hiç şüphe yok. ama oldum olası şu derneklere hep karşı çıkmışımdır, hele heleki Düşüncenin derneği olurmu hiç? Bu nasıl bir mantıktır.........şule
herkes sever sevmez baska ama bırakın rahat yatsın mezarında her seyde ondan medet ummak her yaptıkları ahlaksızlıklta ata boyle yapmıstı demek ayıp kardesım bırakın hesabını versın yaptıklarını herkes takdır etsın raha.
Biz deriz ki; hakkı ile övelim... Sakız mıdır ağzımıza gevelim..? Atatürk`ü, Fatih gibi sevelim... Fakat zorla taptırmayın efendim..! t bırakın.
bunlar kendilerini atatürkün düşünce ufkunu yakalayacagını sanan ama aslında atatürkün degil ismet inönünün arkasından giden marjinal sol da diyolar o zümre
Bugün Cumhuriyetin en büyük düşmanının 'köktendinciler' olduğunu zanneden dernek.
Oysa bugün laik cumhuriyeti tehdit eden köktendinci sayısı çok çok azdır.Asıl büyük tehlike emperyalist ABD nin işbirlikçisi çevreler ve Kapitalist, Liberalist, 2.cumhuriyetçi çevrelerdir! Bunlar en büyük Atatürkçülük düşmanlarıdır.Ve halkımız esas bunlardan etkilenmektedir.
1- ADD tüzüğünü değiştirmek için toplanan tüzük kongresine derneğin resmi 1363 delegesinden sadece 223’ü katıldı. Yani kongre delegelerin sadece % 17’si ile toplandı.
Delegelerin sadece %17’sini toplayarak tüzük değiştirmek demokratik midir?
2- ADD tüzük kurultayına delegelerin % 17’si katıldı. Ancak tüzük maddelerinin delegelerin 2/3’lük nitelikli çoğunluğu ile değişmesi gerekirken, bu kurala da uyulmadı. Maddelerin kimisi sadece 100 kişinin oyuyla değişti.
Kısacası ADD tüzüğü delegelerin sadece %8’inin onayıyla değişti.
Bu nasıl bir demokrasidir?
3- ADD tüzük değişikliği önergelerinden en çok tartışılanı iki dönemden fazla üstüste yönetim kurulu üyeliğine getirilen kısıtlamanın kaldırılmasıydı.
Bu kısıtlama dernek tüzüğüne, siyasi partilerde yaşanan saltanatın bir benzeri ADD’ye kurulmasın diye konmuştu. Ancak bu kısıtlamanın kaldırılması ile birlikte bu önlem kaldırılmış oldu.
ADD’de yöneticilik yapacak başka insan yok mudur ki bu kısıtlama kaldırılmıştır?
Ya da Türkiye’de ADD’yi yöneten bugünkü 23 kişinin dışında Atatürkçü yok mudur ki mevcut yönetim bir dönem daha yönetimde kalmak istiyor?
4- ADD örgütlerinin büyük kısmı kapalı durumda. Dernek merkezi maalesef bu örgütleri açık tutamıyor.
Mevcut şubelerin üçte ikisi kapalı iken nasıl olur da yönetim görev süresinin uzamasını ister?
ADD yönetimi daha şubeleri açık tutamazken, çalıştıramazken, neden yeni dönemde de görev almak ister?
İşin mantıklısı görevin, derneği açık tutmayı başaracak, çalıştıracak bir yönetime devredilmesi değil midir?
5- ADD son dönemde, iki siyasi parti ile birlikte anılmaya başlandı: MHP ve İP.
Oysa derneğin, her tür siyasal partiden bağımsız olması gerekir. Halbuki derneğin son dönem etkinlikleri, dernek şubelerinin ve üyelerinin değil, Atatürkçülükten başka bir ideolojiyi benimseyenlerin etkinliklerine dönüşüyor.
Yukarda fotoğrafta görüldüğü gibi ADD bir Ulusal Birlik Kongresi topluyor ve bu kongereye 100 kadar kişi katılıyor. Görüldüğü gibi koltuklar boş, oturanlarsa Maocu partinin militanları.
ADD bu kongreler için mi kuruldu?
6- ADD Yöneticilerinin bir bölümü televizyon ekranlarından Erbakan’ı antiemperyalist ilan edebiliyorlar. 28 Şubat’ın, Atatürk ilke ve davrimlerinin ve elbette laikliğin savunucusu bir dernek yöneticisi nasıl olur da böyle bir adamı savunabilir?
ADD üzerine düşen bu şeriatçı lekeyi temizlemeyi düşünmüyor mu?
7- ADD Genel Sekreteri, Milli Dava Kıbrıs için düzenlenen bir imza kampanyasına engel olmak için çalışıyor. Ancak hâlâ koltuğunda oturabiliyor!
ADD bu şahsı İsviçre’ye Tayyiplerin ekibine göndermeyi düşünmüyor mu?
8- ADD yönetimine genç sıfatı ile dahil olan kimi provokatörler, açık bir biçimde Maocu partinin taşeronluğunu yapıyor.
Dernek yönetimi içinde hizip örgütlüyor. Tüm bunlar hakkında yapılan şikayetlere rağmen bu provokatör hâlâ koltuğunda oturabiliyor.
şimdi bir iddiaya göre kemalizm sekülerizmin mezhebi oluyormuş. eğer doğruysa A.D.D. de bir nevi tarikat demektir ki bunlar Mustafa Kemal'e şeyhlikten daha fazlasını izafe ediyorlar. zamanında Uluhiyetle bile isnad etmişler yani bu zihniyettekiler.sahi şu söz Atatürk'e aitti değil mi?
'Efendiler, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz”
devletin anayasa ile korunan resmi ideolojisinin, nasil olsa kanunla korunuyor derken, toplum hafizasinda silinmeye dogru gittigini anlayan yöneten aklin, devletin korumasi altindaki devlet ideolojisini, (kendine hayata gecirecek macerali bir ideoloji arayan, olmayacak ütopyalarla sosyalizm gibi modasi gecmis ideolojileri yasatmak icin ugras vermekten haz alan, olmayacak isleri oldurmaya calisan enerji yüklü) gencligin önüne koyarak devlet ideolojisini halk ve genclik elinde yeniden üretme girisimi...
üst düzey eski devlet memurlarinin, irtica ile faal mücadelede gecmis ömürlerinden sonra, emeklilik günlerinde vietnam sendromuna yakalanmasinlar diye de baskanlik falan gibi ünvanlari alip kendilerine mesguliyet temin ettikleri dernek...
bismillahirrahmanhirrahim
Atatürk'ün önderliğinde kurulan bu ülkede,onun aydın kimliği,kültürü ve hümanizmasını anlayabilmek için zamanımızda derneğe ihtiyaç varsa ne yazık bize..üstüne üstlük bu derneklerin çoğu şupesinde,Atatürk'ün demokrasi ve düşünce özgürlüğü gibi yaşarken sonuna kadar savunduğu kavramlar yok edilirken daha da yazık bize yahu! ! !
Sonuna kadar ATATÜRKÇÜYÜM elbette. ona hiç şüphe yok. ama oldum olası şu derneklere hep karşı çıkmışımdır, hele heleki Düşüncenin derneği olurmu hiç? Bu nasıl bir mantıktır.........şule
herkes sever sevmez baska ama bırakın rahat yatsın mezarında her seyde ondan medet ummak her yaptıkları ahlaksızlıklta ata boyle yapmıstı demek ayıp kardesım bırakın hesabını versın yaptıklarını herkes takdır etsın raha.
Biz deriz ki; hakkı ile övelim...
Sakız mıdır ağzımıza gevelim..?
Atatürk`ü, Fatih gibi sevelim...
Fakat zorla taptırmayın efendim..! t bırakın.
bunlar kendilerini atatürkün düşünce ufkunu yakalayacagını sanan ama aslında atatürkün degil ismet inönünün arkasından giden marjinal sol da diyolar o zümre
Bugün Cumhuriyetin en büyük düşmanının 'köktendinciler' olduğunu zanneden dernek.
Oysa bugün laik cumhuriyeti tehdit eden köktendinci sayısı çok çok azdır.Asıl büyük tehlike emperyalist ABD nin işbirlikçisi çevreler ve Kapitalist, Liberalist, 2.cumhuriyetçi çevrelerdir! Bunlar en büyük Atatürkçülük düşmanlarıdır.Ve halkımız esas bunlardan etkilenmektedir.
1- ADD tüzüğünü değiştirmek için toplanan tüzük kongresine derneğin resmi 1363 delegesinden sadece 223’ü katıldı. Yani kongre delegelerin sadece % 17’si ile toplandı.
Delegelerin sadece %17’sini toplayarak tüzük değiştirmek demokratik midir?
2- ADD tüzük kurultayına delegelerin % 17’si katıldı. Ancak tüzük maddelerinin delegelerin 2/3’lük nitelikli çoğunluğu ile değişmesi gerekirken, bu kurala da uyulmadı. Maddelerin kimisi sadece 100 kişinin oyuyla değişti.
Kısacası ADD tüzüğü delegelerin sadece %8’inin onayıyla değişti.
Bu nasıl bir demokrasidir?
3- ADD tüzük değişikliği önergelerinden en çok tartışılanı iki dönemden fazla üstüste yönetim kurulu üyeliğine getirilen kısıtlamanın kaldırılmasıydı.
Bu kısıtlama dernek tüzüğüne, siyasi partilerde yaşanan saltanatın bir benzeri ADD’ye kurulmasın diye konmuştu. Ancak bu kısıtlamanın kaldırılması ile birlikte bu önlem kaldırılmış oldu.
ADD’de yöneticilik yapacak başka insan yok mudur ki bu kısıtlama kaldırılmıştır?
Ya da Türkiye’de ADD’yi yöneten bugünkü 23 kişinin dışında Atatürkçü yok mudur ki mevcut yönetim bir dönem daha yönetimde kalmak istiyor?
4- ADD örgütlerinin büyük kısmı kapalı durumda. Dernek merkezi maalesef bu örgütleri açık tutamıyor.
Mevcut şubelerin üçte ikisi kapalı iken nasıl olur da yönetim görev süresinin uzamasını ister?
ADD yönetimi daha şubeleri açık tutamazken, çalıştıramazken, neden yeni dönemde de görev almak ister?
İşin mantıklısı görevin, derneği açık tutmayı başaracak, çalıştıracak bir yönetime devredilmesi değil midir?
5- ADD son dönemde, iki siyasi parti ile birlikte anılmaya başlandı: MHP ve İP.
Oysa derneğin, her tür siyasal partiden bağımsız olması gerekir. Halbuki derneğin son dönem etkinlikleri, dernek şubelerinin ve üyelerinin değil, Atatürkçülükten başka bir ideolojiyi benimseyenlerin etkinliklerine dönüşüyor.
Yukarda fotoğrafta görüldüğü gibi ADD bir Ulusal Birlik Kongresi topluyor ve bu kongereye 100 kadar kişi katılıyor. Görüldüğü gibi koltuklar boş, oturanlarsa Maocu partinin militanları.
ADD bu kongreler için mi kuruldu?
6- ADD Yöneticilerinin bir bölümü televizyon ekranlarından Erbakan’ı antiemperyalist ilan edebiliyorlar. 28 Şubat’ın, Atatürk ilke ve davrimlerinin ve elbette laikliğin savunucusu bir dernek yöneticisi nasıl olur da böyle bir adamı savunabilir?
ADD üzerine düşen bu şeriatçı lekeyi temizlemeyi düşünmüyor mu?
7- ADD Genel Sekreteri, Milli Dava Kıbrıs için düzenlenen bir imza kampanyasına engel olmak için çalışıyor. Ancak hâlâ koltuğunda oturabiliyor!
ADD bu şahsı İsviçre’ye Tayyiplerin ekibine göndermeyi düşünmüyor mu?
8- ADD yönetimine genç sıfatı ile dahil olan kimi provokatörler, açık bir biçimde Maocu partinin taşeronluğunu yapıyor.
Dernek yönetimi içinde hizip örgütlüyor. Tüm bunlar hakkında yapılan şikayetlere rağmen bu provokatör hâlâ koltuğunda oturabiliyor.
Neden?
Asıl anlam ve amacından saptıkları son dönem yaptıkları ile çok net görülebiliyor.
şimdi bir iddiaya göre kemalizm sekülerizmin mezhebi oluyormuş. eğer doğruysa A.D.D. de bir nevi tarikat demektir ki bunlar Mustafa Kemal'e şeyhlikten daha fazlasını izafe ediyorlar. zamanında Uluhiyetle bile isnad etmişler yani bu zihniyettekiler.sahi şu söz Atatürk'e aitti değil mi?
'Efendiler, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler,
müritler, mensuplar memleketi olamaz”
devletin anayasa ile korunan resmi ideolojisinin, nasil olsa kanunla korunuyor derken, toplum hafizasinda silinmeye dogru gittigini anlayan yöneten aklin, devletin korumasi altindaki devlet ideolojisini,
(kendine hayata gecirecek macerali bir ideoloji arayan, olmayacak ütopyalarla sosyalizm gibi modasi gecmis ideolojileri yasatmak icin ugras vermekten haz alan, olmayacak isleri oldurmaya calisan enerji yüklü) gencligin önüne koyarak devlet ideolojisini halk ve genclik elinde yeniden üretme girisimi...
üst düzey eski devlet memurlarinin, irtica ile faal mücadelede gecmis ömürlerinden sonra, emeklilik günlerinde vietnam sendromuna yakalanmasinlar diye de baskanlik falan gibi ünvanlari alip kendilerine mesguliyet temin ettikleri dernek...