İnce bir çizgidir AŞK... Sevdim dediğinde tamam bu dediğinde illah yaraladıkların kalır ardında..... Bir yan mutluysa bir tarafta mutsuz ettiklerin kalır. O ince çizgide yürümek cambazların işidir... Çoğu insan beceremez yapamaz bu ip cambazlığını. Sevdim deyip anında değişenler mi? istersin Yada severken ardına bakmadan gidenler mi? Sevgini kazanana kadar emek verip gönlünü çalınca eyvallah diyenler mi yoktur Yada seni yedekte tutup o olmazsa sen varsın diye seni oyalayanlarmı... Hiç aklına gelmez seni oyaladığında senden çaldıkları çünkü egosunu tatmin eder o mutludur... yaa senin mutlu olman... sevmen sevilmen önem taşırmı acaba?
Bu mektup tamamen yanmış bir evde itfayeciler tarafından en ufak ufak bir zarar görmemiş şekilde bulunmuştur.....
Gözüm duvarda duran saate ilişti yavaşça akıp giden zamana esir bir ben varım sanki koca evrende.Eski kurmalı saatlerden di duvardaki.Ufakken babam divanın tepesine çıkar itinayla raf ta saklı duran kurma kolunu çıkarır saati kurmaya başlardı roma savaş gemisinde forsalık yapanlar kadar kolu çevirdiği söylenmesede gene bayağı uğraşırdı o saati kurmak için.
Bayağı da gürültü yapardı hani.Çocukluğumun en güzel anılarının bir köşesine mutlaka o saatin sesi de işlenmişti.Ali ile kavga edip eve gelip anneanemin eski kuranını dolaptan çıkarıp -seninle bir daha konuşmayacağım kurana el basıyom ben...dediğim daha sonrada Ali ile kan kardeş olduğum zamanda o saatin sesi vardı evde İlk kez aşık olmuştum.Uyuyamıyordum geceleri yatağımda o saatin sesi vardı kulağımda.Gidip gelen tik tak lar arasında hayatın sesini dinliyordum belkide
En son ne zaman oturup hiç bir iş yapmadan boş boş saate baktık hatırlayan varmı Veya ne zaman akreple yelkovan farkını sadece zamanı anlamak için değil hayata bakmak için baktık. Gene o saatte takılı kaldı gözüm.Mahpus sanki gözlerim akan zamana bakmaya.Ne kadar sevdiğimi onu kaybedince anlamak çok kötü yapıyor insanı.Son kez elini tuttuğum anın hazzını her an duyabilmek kadar ızdırap veren bir durum yok bana şu faniyatta.Elini bir daha tutamayacağını bilmek. Oysa ne güzel düşlerimiz vardı
Nikah memuru bana sen mehmet oğlu hakan şahin kazım kızı ayşe sılaseverle evlenmeyi kabul ediyormusun diyecek ben biraz düşünecek sonra espriyi patlacaktım -Hayır diyebilmeyi çok isterdim ama felaket aşığım memur bey
Hayalimizdeki gibi güzel bir evimiz olacaktı dışı kırmızı ya boyalı mavi pancurlu camları olan bir ev. Bahçesine güller dikecektik bide kenarı bi kümes yapıp tavuk besliyecektik hani şu iri olanlardan her gün iki yumurta veren cinsten.Bir salıncağımız olacaktı liseli aşıklar gibi orada sallanacaktık beraberce gözlerimizin içine baka baka Beş çaylarımız meşhur olacaktı bütün arkadaşlar toplanacak sokak başındaki eski atölyede çalışan sami ustaya yaptıracağımız çardağın altında oturacaktık beraberce çaylar bahane sohbet şahane diyecek ama gene çatlayana kadar çay içecektik hani.Hani kızımız olursa aslıhan oğlumuz olursada batuhan koyacaktık.Batuhan ben kendi zevkime göre giydirecek Aslı hanıda sen giydirecektin.Sonra bir gramofon alacaktık eve birde 35 lik plak akşamları onu dinliyecektik yaşlanınca ağır ağır çalsın bırak diyerek kızacaktık çocuklara Hani elele beraber ölecektik yan yana gömülecektik
Dün gibi aklımda herşey İçim içime sığmıyordu adeta.Arnavut kaldırımlı dar sokaktan kedileri kovalayarak geçtim gene.Fuat abinin çiçekçi dükkanından en sevdiğin çiçeklerden yaptırmıştım güzel ce hediye paketi olsun deyip beşiktaş muhabbetine dalmıştım yine
Adımlarımı daha da sıklaştırdım heyecandan kalbim duracaktı adeta her buluşmamda yaşadığım heyecan hissiyatını tekrar yaşıyordum.Güzelimi düşünmekten yolu göremiyordum adeta boş boş bakan bir kör gibi buluşma yerimize gidiyorum
Her zaman olduğu gibi gene kağıt helva alır yine boğaza bakan bankımıza oturur konuşmadan saatlerce dururduk öylece.Kelimelerin kifayete gelmediği yer de susardık sadece aşkın cümle kalıbına girmediği yerde.Sonra durup dururken sana yazdığım şiiri okurdum gözlerimin içine bakar her şeyi anlatırdın bana konuşmadan.
Elini tutmaya bile kıyamazdım senin saçlarını okşamaya aslında sana bakmaya bile kıyamazdım eskir o yeşil bakışların diye
Sonra belki yine o ağacın dibine giderdik.Aşkımızın 3.gününde ölene kadar yazdığım seninde gözlerimin içine bakıp o kadarcıkmı deyip gözlerin mezarım olsun yazdığın ağacın altın****ece olurdu belki orada senle otururken.Farkına varmazdık biz zamanın nasıl geçtiğinin güneş aya ve yıldızlara bırakmış olur du yerini.Ilık ılık eserdi meltem yavaşça yüzümüze vururdu.Saçların savrulurdu havada serbest çe Derin bir iç çekerdim ben en sonunda ayrılık vakti gelince
Seni ne zaman görürüm acaba deyip rüyalarımda başlardım yüzüne bakmaya doyamamalara Saat tam 12 de aya bakardık ikimizde hatırlarmısın.Aynı anda birbirimizi görüdük ayın üstünde.Şarkımızı orada söylerdik beraberce sanki duyar gibi olurdum sesini
Yavaşça geliyordum buluşma yerimize.Uzakta göründü işte parkımız Karşı kaldırıma geçerken bir kaza farkettim iki dolmuş çarpışmıştı birbiri ile etraf bayağı kalabalıktı parka oturdum ve ayşeyi beklemeye başladım bir taraftanda kaza yerine bakıyordum.Yanımdan geçen iki çocuğun konuşmasına şahit oldum
-nasıl sıkışmış oraya öyle ya ne oldu ki...dedim -abi şuradaki kazada bir kız arabada sıkışmış çıkartamıyorlar çok kan kaybetmiş ölecek diyorlar dedi gidip bakacaktım ama ayşe gelir beni bulamaz diye gidemiyordum bir türlü aradan 2 saat geçti cep telefonu çalıyor ama cevap vermiyordu
merak daha ağır bastı ve kazaya bakmak için doğruldum yerimden bayağı kalabalıktı arabaların etrafı güç bela kalabalığı aşıp şıkışan kızın yanına doğru ilerledim yüzü bana dönük değildi yanında bir doktor vardı kalktı ve söylenerek geçti yanımdan -gitti çok kan kaybı var gitti
kurtarma ekipleri kızı kurtarmaya uğraşıyorlardı ama nafile çok fena şıkışmıştı acıdım onun bu haline tam arkamı dönüp gidecektim hayatımda duyduğum yüreğimi yaralamaya yetecek bir söz işittim sıkışıp kalan kızın ağzımdan -mehmet mehmet
kalbimden vuruldum hemen kıza doğru yönelip yüzünü bana çevirdim ekipler beni uzaklaştırmaya çalışıyordu dizleriminn üstüne çöktüm kaldım
AYŞEYDİ O KIZ AYŞE Ellerini tuttum ilk gün ki gibi sıcaktı hala başından akan kanlar kaşlarını kırmızıya boyamıştı hıçkıra hıçkıra ağlıyordum -o yazıyı hatırlıyormusun dedi ayşe -evet aşkım ama konuşma yorma kendini dedim -ben ölüyorum sen ölene kadar yazmıştın sevmeye devam edecekmisin beni..dedi ağlamaya taakatim kalmamıştı kırrmızıya bulanmış yüzünü öpüp sonsuza kadar dedim güldü derin bir iç çekti - seni bekliyordum gözlerime dikkatlice bak şimdi.... dedi baktım baktım derin derin baktım -artık ölebilirim gözlerin mezar dedi son kez ellerimi sıkıca sıktı ve boşaldı elleri bir anda..... ölmüştü çiçekler elimde yetim öylecene kala kalmıştı yüzünü örttüm çiçeklerle son kez baktım gözlerine hala gülüyor gibiydi elimle kapadım yavaşça kulağına eğildim bekle beni bekle diyerek kalktım ayağa hızlıca koşmaya başladım trafiğin yoğun olduğu yere tam kendimi bir kamyonun altına atacakken onun sesi geldi kulağıma -henüz değil bekle henüz değil aşkım aradan 1 yıl geçti saate bakıyorum hala saat yamuldu yavaşça yere düştü alevler yalamaya başladı topuklarımı artık.Alt kattaki komşunun evinde çıkmış meğerse yangın o gün duyduğum sesi tekrar duydum daha kuvvetli söylüyordu sanki haykırıyordu adeta... -işte şimdi aşkım işte şimdi artık vaktiydi hayatta aşkıyla yanmıştım şimdi yanarak ona kavuşacaktım -bekle beni kar tanem geliyorum..
sevgi ölmekse tek sevdigim oldu saygımı yitidigimde sevgimde cekildi bir yerlerde saklandı adını söyyemedim unuttum kat kat kefenledim zaman dedim unutmak istemeyince zaman ilac olmuyor sadece acıtıyor bir ben yanıyorum bir olta bogazımda ne iner ne cıkar bilemezsin sade bakar kalakalırsın
aşk erisemedigindir ask kendini onda buldugunu sanmaktır ask fedakarlıktır ask özlemektir ask ask aşk öyle bir seydir ki kelimelerle ifade edemedigimiz en güzel duygudur...
Aşk...Aşk,imkansızlığı umutlara yığmaktır.sanki bir kardelen gibi çıkıvermek imkansızın arasından.Sevmek,hiç bir şey beklemeden sevmek.Ama sonunda yine de bir şeyler beklemektir,aşk. Sevmeyi özlemektir,özlemeyi sevmektir. Aşk...Aşk,mükemmel bir şeydir.Sana en dayanılmaz acıları yaşatıyor olsa dahi.Seni yaşadığına,nefes aldığına pişman etse dahi. =))))
Aşk Davetsiz gelerek gönlümü çalan, Aldatıp, kandırıp kafese alan, Sonra da sevgimi ederek talan, Sırtlayıp gidendir.Sorarsanız aşk. *** En tavizsiz duygu,En çıkmaz bir hal, Bazen çenen düşer,bazan olun lal, Bukalemun edip, değiştirir hal, Renkten renge sokan.Sorarsanız aşk. *** Tarifi mümkün mü onu dil ile? Bazen atar seni esen yel ile, Sürükler, götürür coşkun sel ile, Taştan taşa vuran. Sorarsanız aşk. *** Sıkıysan yakanı verme eline, Mümkünmü düşmeyesin elin diline, Bakmaz çektiğine, bakmaz haline, Yar yoluna seren. Sorarsanız aşk.
Aşk, sözlükte; şiddetli ve aşırı sevgi, bir kimsenin kendisini tamâmen sevdiğine vermesi, sevgilisinden başka güzel görmeyecek kadar ona düşkün olması anlamına gelir.
Ayrıca aşk kelimesinin sarmaşık mânâsına gelen “aşeka” ile de yakından ilgili olduğu belirtilir. Buna göre sarmaşık bulunduğu yeri nasıl kaplarsa, aşk da girdiği kalbi, hatta bütün vücudu öylece kaplar.
Şöyle ki, sarmaşığın kuşattığı ağacın suyunu emmesi, onu soldurup zayıflatması ve bâzen kurutması gibi aşırı sevgi de sevdiğinden başkasıyla ilişiğini kestiği, onu sarartıp soldurduğu için bu duyguya aşk denilmiştir.
Aşk; mecâzî ve hakikî olmak üzere ikiye ayrılır. İnsanlara karşı duyulan geçici olan aşka mecâzî, Allah’a karşı duyulan ve ebedî olan aşka ise hakikî aşk denir.
Mutasavvıflara göre hakikî aşka ve gerçek sevgiye karşı herkeste istidat yoktur. İşte mecâzî aşkın yeri ve önemi burada ortaya çıkıyor.
Tasavvuf da ki mecâzî aşk, güzelden güzelliğe, fertten cemiyete, mânâdan zâhire, kuldan Hakk’a, eserden müessire, başka bir ifâde ile, “çokluktan birliğe” doğru giden bir yol kabul edilir. Onun içindir ki, -şehvetsiz olmak şartıyla- geçici sevgilerin hepsi de hoş karşılanır.
İnsan, her hangi bir insanı severse, bu sevgi onu gerçek sevgiye hazırlar, onun gerçek aşka karşı istidâdını artırır. Bunun neticesinde de geçici sevgi hakikî sevgiye dönüşebilir. Bu bakımdan mutasavvıflar zâhirî ve mecâzî aşkı, hakikî aşka götüren bir yol, bir köprü veya bir geçit olarak kabul ederler.
Âşık edebiyatında ise aşkın, “evveli melâmet, sonu nedâmet”tir. Ancak dünyadan vazgeçilebileceği halde sevgiliden vazgeçilemez. “ Bana yârden geç diyorlar, nasıl geç’em ben o yârden.”, “Bana yâr gerekir, dünya gerekmez.”
Sevgili âşığın meylini anlayınca huma kuşu gibi yükseklerde uçar ve âşığı kendisinden uzak tutar.
Aşk insanı Mecnûn gibi dağlara, çöllere salar, Ferhat gibi dağları deldirir. Öyle ki aşkın ıstırabı, âşığa zevk verir. Aşk derdinin çâresini tabipler bilmez.
Bakınız konumuzla ilgili bir beytinde Kayseri’li âşık Seyrânî ne diyor.
“Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş Kıyâmete kadar sökülmez imiş”
Dinimizde, özelliklede tasavvufta sevmeye ve sevilmeye büyük bir önem verilmiştir. Bir hadis-i şerifte “Siz imân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız...” tâlimatıyla âdeta birbirimizi, tüm insanları, canlı ve cansız her şeyi sevmemiz emredilmiştir. İşte bu yüzdendir ki “yaratılmışı severiz, yaratandan ötürü” beyti Yunus Emre’nin diliyle bir kural haline gelmiştir.
Yine “Aşk, ruhta oluşan bir duygudur. Ne din tarafından reddedilir, ne de yasalarca yasaklanabilir...”
Ayrıca “ilgi, bilgi ve sevgi”nin toplumun harcı olduğunu bildiğimiz gibi, “Sevmek zarûret, sevilmek imtiyazdır.” kuralını da asla aklımızdan çıkarmayalım diye düşünüyorum.
Güzel at, güzele oku Vurmak zordur gönlü toku Güzeli, güzelce oku Sev ki, sevilen olasın...
Bol sevgili, az nefretli günlerde buluşmak dileğiyle...
AŞK; SABIRDIR.TOHUMUNU EKERSİN VE MEYVESİNİ BEKLERSİN... AŞK; Biter derler gönüle bir kere girince... Ama ben gördüm, şahit oldum... Yaşadım, yaşıyorum... AŞK SANA İNANIYORUM!
AŞK hesapsızdır söz dinlemez
Plan program tanımaz.AŞK cesurların işidir... birde kocaman bir yürek işi
AŞK cesurların işidir...
İnce bir çizgidir AŞK...
Sevdim dediğinde tamam bu dediğinde illah yaraladıkların kalır ardında.....
Bir yan mutluysa bir tarafta mutsuz ettiklerin kalır.
O ince çizgide yürümek cambazların işidir... Çoğu insan beceremez yapamaz bu ip cambazlığını.
Sevdim deyip anında değişenler mi? istersin
Yada severken ardına bakmadan gidenler mi?
Sevgini kazanana kadar emek verip gönlünü çalınca eyvallah diyenler mi yoktur
Yada seni yedekte tutup o olmazsa sen varsın diye seni oyalayanlarmı...
Hiç aklına gelmez seni oyaladığında senden çaldıkları
çünkü egosunu tatmin eder o mutludur...
yaa senin mutlu olman... sevmen sevilmen önem taşırmı acaba?
Ölümsüz Aşk [Yangında bulunan bir mektup]...
Bu mektup tamamen yanmış bir evde itfayeciler tarafından en ufak ufak bir zarar görmemiş şekilde bulunmuştur.....
Gözüm duvarda duran saate ilişti yavaşça akıp giden zamana esir bir ben varım sanki koca evrende.Eski kurmalı saatlerden di duvardaki.Ufakken babam divanın tepesine çıkar itinayla raf ta saklı duran kurma kolunu çıkarır saati kurmaya başlardı roma savaş gemisinde forsalık yapanlar kadar kolu çevirdiği söylenmesede gene bayağı uğraşırdı o saati kurmak için.
Bayağı da gürültü yapardı hani.Çocukluğumun en güzel anılarının bir köşesine mutlaka o saatin sesi de işlenmişti.Ali ile kavga edip eve gelip anneanemin eski kuranını dolaptan çıkarıp
-seninle bir daha konuşmayacağım kurana el basıyom ben...dediğim
daha sonrada Ali ile kan kardeş olduğum zamanda o saatin sesi vardı evde
İlk kez aşık olmuştum.Uyuyamıyordum geceleri yatağımda o saatin sesi vardı kulağımda.Gidip gelen tik tak lar arasında hayatın sesini dinliyordum belkide
En son ne zaman oturup hiç bir iş yapmadan boş boş saate baktık hatırlayan varmı
Veya ne zaman akreple yelkovan farkını sadece zamanı anlamak için değil hayata bakmak için baktık.
Gene o saatte takılı kaldı gözüm.Mahpus sanki gözlerim akan zamana bakmaya.Ne kadar sevdiğimi onu kaybedince anlamak çok kötü yapıyor insanı.Son kez elini tuttuğum anın hazzını her an duyabilmek kadar ızdırap veren bir durum yok bana şu faniyatta.Elini bir daha tutamayacağını bilmek.
Oysa ne güzel düşlerimiz vardı
Nikah memuru bana sen mehmet oğlu hakan şahin kazım kızı ayşe sılaseverle evlenmeyi kabul ediyormusun diyecek ben biraz düşünecek sonra espriyi patlacaktım
-Hayır diyebilmeyi çok isterdim ama felaket aşığım memur bey
Hayalimizdeki gibi güzel bir evimiz olacaktı dışı kırmızı ya boyalı mavi pancurlu camları olan bir ev.
Bahçesine güller dikecektik bide kenarı bi kümes yapıp tavuk besliyecektik hani şu iri olanlardan her gün iki yumurta veren cinsten.Bir salıncağımız olacaktı liseli aşıklar gibi orada sallanacaktık beraberce gözlerimizin içine baka baka Beş çaylarımız meşhur olacaktı bütün arkadaşlar toplanacak sokak başındaki eski atölyede çalışan sami ustaya yaptıracağımız çardağın altında oturacaktık beraberce çaylar bahane sohbet şahane diyecek ama gene çatlayana kadar çay içecektik hani.Hani kızımız olursa aslıhan oğlumuz olursada batuhan koyacaktık.Batuhan ben kendi zevkime göre giydirecek Aslı hanıda sen giydirecektin.Sonra bir gramofon alacaktık eve birde 35 lik plak akşamları onu dinliyecektik yaşlanınca ağır ağır çalsın bırak diyerek kızacaktık çocuklara
Hani elele beraber ölecektik yan yana gömülecektik
Dün gibi aklımda herşey
İçim içime sığmıyordu adeta.Arnavut kaldırımlı dar sokaktan kedileri kovalayarak geçtim gene.Fuat abinin çiçekçi dükkanından en sevdiğin çiçeklerden yaptırmıştım güzel ce hediye paketi olsun deyip beşiktaş muhabbetine dalmıştım yine
Adımlarımı daha da sıklaştırdım heyecandan kalbim duracaktı adeta her buluşmamda yaşadığım heyecan hissiyatını tekrar yaşıyordum.Güzelimi düşünmekten yolu göremiyordum adeta boş boş bakan bir kör gibi buluşma yerimize gidiyorum
Her zaman olduğu gibi gene kağıt helva alır yine boğaza bakan bankımıza oturur konuşmadan saatlerce dururduk öylece.Kelimelerin kifayete gelmediği yer de susardık sadece aşkın cümle kalıbına girmediği yerde.Sonra durup dururken sana yazdığım şiiri okurdum gözlerimin içine bakar her şeyi anlatırdın bana konuşmadan.
Elini tutmaya bile kıyamazdım senin saçlarını okşamaya aslında sana bakmaya bile kıyamazdım eskir o yeşil bakışların diye
Sonra belki yine o ağacın dibine giderdik.Aşkımızın 3.gününde ölene kadar yazdığım seninde gözlerimin içine bakıp o kadarcıkmı deyip gözlerin mezarım olsun yazdığın ağacın altın****ece olurdu belki orada senle otururken.Farkına varmazdık biz zamanın nasıl geçtiğinin güneş aya ve yıldızlara bırakmış olur du yerini.Ilık ılık eserdi meltem yavaşça yüzümüze vururdu.Saçların savrulurdu havada serbest çe
Derin bir iç çekerdim ben en sonunda ayrılık vakti gelince
Seni ne zaman görürüm acaba deyip rüyalarımda başlardım yüzüne bakmaya doyamamalara
Saat tam 12 de aya bakardık ikimizde hatırlarmısın.Aynı anda birbirimizi görüdük ayın üstünde.Şarkımızı orada söylerdik beraberce sanki duyar gibi olurdum sesini
Yavaşça geliyordum buluşma yerimize.Uzakta göründü işte parkımız
Karşı kaldırıma geçerken bir kaza farkettim iki dolmuş çarpışmıştı birbiri ile etraf bayağı kalabalıktı parka oturdum ve ayşeyi beklemeye başladım bir taraftanda kaza yerine bakıyordum.Yanımdan geçen iki çocuğun konuşmasına şahit oldum
-nasıl sıkışmış oraya öyle ya
ne oldu ki...dedim
-abi şuradaki kazada bir kız arabada sıkışmış çıkartamıyorlar çok kan kaybetmiş ölecek diyorlar dedi
gidip bakacaktım ama ayşe gelir beni bulamaz diye gidemiyordum bir türlü aradan 2 saat geçti cep telefonu çalıyor ama cevap vermiyordu
merak daha ağır bastı ve kazaya bakmak için doğruldum yerimden bayağı kalabalıktı arabaların etrafı güç bela kalabalığı aşıp şıkışan kızın yanına doğru ilerledim yüzü bana dönük değildi yanında bir doktor vardı kalktı ve söylenerek geçti yanımdan
-gitti çok kan kaybı var gitti
kurtarma ekipleri kızı kurtarmaya uğraşıyorlardı ama nafile çok fena şıkışmıştı acıdım onun bu haline tam arkamı dönüp gidecektim hayatımda duyduğum yüreğimi yaralamaya yetecek bir söz işittim sıkışıp kalan kızın ağzımdan
-mehmet mehmet
kalbimden vuruldum hemen kıza doğru yönelip yüzünü bana çevirdim ekipler beni uzaklaştırmaya çalışıyordu dizleriminn üstüne çöktüm kaldım
AYŞEYDİ O KIZ AYŞE
Ellerini tuttum ilk gün ki gibi sıcaktı hala başından akan kanlar kaşlarını kırmızıya boyamıştı hıçkıra hıçkıra ağlıyordum
-o yazıyı hatırlıyormusun dedi ayşe
-evet aşkım ama konuşma yorma kendini dedim
-ben ölüyorum sen ölene kadar yazmıştın sevmeye devam edecekmisin beni..dedi
ağlamaya taakatim kalmamıştı kırrmızıya bulanmış yüzünü öpüp sonsuza kadar dedim
güldü derin bir iç çekti
- seni bekliyordum gözlerime dikkatlice bak şimdi.... dedi
baktım baktım derin derin baktım
-artık ölebilirim gözlerin mezar dedi
son kez ellerimi sıkıca sıktı ve boşaldı elleri bir anda..... ölmüştü
çiçekler elimde yetim öylecene kala kalmıştı yüzünü örttüm çiçeklerle
son kez baktım gözlerine hala gülüyor gibiydi elimle kapadım yavaşça kulağına eğildim
bekle beni bekle diyerek kalktım ayağa
hızlıca koşmaya başladım trafiğin yoğun olduğu yere tam kendimi bir kamyonun altına atacakken onun sesi geldi kulağıma
-henüz değil bekle henüz değil aşkım
aradan 1 yıl geçti
saate bakıyorum hala saat yamuldu yavaşça yere düştü alevler yalamaya başladı topuklarımı artık.Alt kattaki komşunun evinde çıkmış meğerse yangın
o gün duyduğum sesi tekrar duydum daha kuvvetli söylüyordu sanki haykırıyordu adeta...
-işte şimdi aşkım işte şimdi
artık vaktiydi hayatta aşkıyla yanmıştım şimdi yanarak ona kavuşacaktım
-bekle beni kar tanem geliyorum..
'AŞK BİLE BİLE TUTSAKLIKTIR'
ALIŞKANLIKLA BAŞLAR EYLEME DÖNÜŞÜR VE SONUÇ KADERİNİ BELİRLERSİN AMMA AŞK'SIZ OLURMU DERSENİZ ''ASLAAA..! ! !
HAYATIMIZIN HERŞEYİ DEMEK..OLMAZSA OLMAZLARIN EN BAŞINDA GELENLERDENDİR BENCE...
AŞK:'sabırdır,sorumluluktur,denkliktir,mizahtır,şehvettir,mutluluktur,paylaşımdır' AŞK bazende seveni uçurumun kenarina götüren sevenei çaresiliklere boğan kördüğümdür...
aşk sevdiğinin gözlerinde kaybolmak bazende seni yokuşa götüren,içini acıtan kör bi düğümdür....
AŞK:'sabırdır,şehvettir,sorumluluktur,mizahtır,denkliktir,değerdir,mutluluktur' aşk sevdiğine seni seviyorum diyebilmektir :)
normal aşkın modası er geç geçer,para aşkı ise günden güne çoğalır.
normal aşıklar çok çabuk dağılır,paraşıklar ise hep birbirine sarılır
aşk okuyamadıgım günlügümsün 4mevsimi yaşarsın yürege bıcak saplanmıştır dursada ölüm hoş cıksada
sevgi ölmekse tek sevdigim oldu saygımı yitidigimde sevgimde cekildi bir yerlerde saklandı adını söyyemedim unuttum kat kat kefenledim zaman dedim unutmak istemeyince zaman ilac olmuyor sadece acıtıyor bir ben yanıyorum bir olta bogazımda ne iner ne cıkar bilemezsin sade bakar kalakalırsın
Ya, bende sevdiğin şeyden dolayı benden nefret ediyorsan?
Kimyasal bir sebepten ötürü beni sevdiğini söylüyorsan?
Yaşam gücümün çokluğuna şaşırıp her an benimle yarışıyorsan
Bütün bunları düşünmekten korkup erkeğim erkek diyorsan?
Beni beni beni beni bu tip düşünceler baştan bitirdi
Beni beni beni beni korktuklarım hep başa geldi
Aşk sevgiden beter düşman aslında tüm sevenler
Gönül hep yok etmek ister ölmek bir ömür boyu mu sürer?
karsındakine duyduğun güzel ama nankor garip bi duygu
aşk erisemedigindir
ask kendini onda buldugunu sanmaktır
ask fedakarlıktır
ask özlemektir
ask ask aşk öyle bir seydir ki kelimelerle ifade edemedigimiz en güzel duygudur...
aşk yaramazlıktan ibarettir (bence)
Aşk...Aşk,imkansızlığı umutlara yığmaktır.sanki bir kardelen gibi çıkıvermek imkansızın arasından.Sevmek,hiç bir şey beklemeden sevmek.Ama sonunda yine de bir şeyler beklemektir,aşk.
Sevmeyi özlemektir,özlemeyi sevmektir.
Aşk...Aşk,mükemmel bir şeydir.Sana en dayanılmaz acıları yaşatıyor olsa dahi.Seni yaşadığına,nefes aldığına pişman etse dahi. =))))
AŞK yakan,sicağında kavuran,hasretiyle yakan mutsuz bir sondur...
ask
gizemli bir dunuştur kimi zaman canın yanar kimi zaman için ısınr. ama her ne olursa olsun vazgeçilmezdir...
aşk ona duyduğun özlemdir haykırıştır yakarıştır belkide... onun olduğu herşey başlı başına aşktır zaten....
Aşk
Davetsiz gelerek gönlümü çalan,
Aldatıp, kandırıp kafese alan,
Sonra da sevgimi ederek talan,
Sırtlayıp gidendir.Sorarsanız aşk.
***
En tavizsiz duygu,En çıkmaz bir hal,
Bazen çenen düşer,bazan olun lal,
Bukalemun edip, değiştirir hal,
Renkten renge sokan.Sorarsanız aşk.
***
Tarifi mümkün mü onu dil ile?
Bazen atar seni esen yel ile,
Sürükler, götürür coşkun sel ile,
Taştan taşa vuran. Sorarsanız aşk.
***
Sıkıysan yakanı verme eline,
Mümkünmü düşmeyesin elin diline,
Bakmaz çektiğine, bakmaz haline,
Yar yoluna seren. Sorarsanız aşk.
Aşk bazen insanı göklerde uçurur bazen de yerlerde süründürür ama biz acıçekmeyi severiz
AŞK ve SEVGİ ÜZERİNE
Aşk, sözlükte; şiddetli ve aşırı sevgi, bir kimsenin kendisini tamâmen sevdiğine vermesi, sevgilisinden başka güzel görmeyecek kadar ona düşkün olması anlamına gelir.
Ayrıca aşk kelimesinin sarmaşık mânâsına gelen “aşeka” ile de yakından ilgili olduğu belirtilir. Buna göre sarmaşık bulunduğu yeri nasıl kaplarsa, aşk da girdiği kalbi, hatta bütün vücudu öylece kaplar.
Şöyle ki, sarmaşığın kuşattığı ağacın suyunu emmesi, onu soldurup zayıflatması ve bâzen kurutması gibi aşırı sevgi de sevdiğinden başkasıyla ilişiğini kestiği, onu sarartıp soldurduğu için bu duyguya aşk denilmiştir.
Aşk; mecâzî ve hakikî olmak üzere ikiye ayrılır. İnsanlara karşı duyulan geçici olan aşka mecâzî, Allah’a karşı duyulan ve ebedî olan aşka ise hakikî aşk denir.
Mutasavvıflara göre hakikî aşka ve gerçek sevgiye karşı herkeste istidat yoktur. İşte mecâzî aşkın yeri ve önemi burada ortaya çıkıyor.
Tasavvuf da ki mecâzî aşk, güzelden güzelliğe, fertten cemiyete, mânâdan zâhire, kuldan Hakk’a, eserden müessire, başka bir ifâde ile, “çokluktan birliğe” doğru giden bir yol kabul edilir. Onun içindir ki, -şehvetsiz olmak şartıyla- geçici sevgilerin hepsi de hoş karşılanır.
İnsan, her hangi bir insanı severse, bu sevgi onu gerçek sevgiye hazırlar, onun gerçek aşka karşı istidâdını artırır. Bunun neticesinde de geçici sevgi hakikî sevgiye dönüşebilir. Bu bakımdan mutasavvıflar zâhirî ve mecâzî aşkı, hakikî aşka götüren bir yol, bir köprü veya bir geçit olarak kabul ederler.
Âşık edebiyatında ise aşkın, “evveli melâmet, sonu nedâmet”tir. Ancak dünyadan vazgeçilebileceği halde sevgiliden vazgeçilemez. “ Bana yârden geç diyorlar, nasıl geç’em ben o yârden.”, “Bana yâr gerekir, dünya gerekmez.”
Sevgili âşığın meylini anlayınca huma kuşu gibi yükseklerde uçar ve âşığı kendisinden uzak tutar.
Aşk insanı Mecnûn gibi dağlara, çöllere salar, Ferhat gibi dağları deldirir. Öyle ki aşkın ıstırabı, âşığa zevk verir. Aşk derdinin çâresini tabipler bilmez.
Bakınız konumuzla ilgili bir beytinde Kayseri’li âşık Seyrânî ne diyor.
“Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş
Kıyâmete kadar sökülmez imiş”
Dinimizde, özelliklede tasavvufta sevmeye ve sevilmeye büyük bir önem verilmiştir. Bir hadis-i şerifte “Siz imân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız...” tâlimatıyla âdeta birbirimizi, tüm insanları, canlı ve cansız her şeyi sevmemiz emredilmiştir. İşte bu yüzdendir ki “yaratılmışı severiz, yaratandan ötürü” beyti Yunus Emre’nin diliyle bir kural haline gelmiştir.
Yine “Aşk, ruhta oluşan bir duygudur. Ne din tarafından reddedilir, ne de yasalarca yasaklanabilir...”
Ayrıca “ilgi, bilgi ve sevgi”nin toplumun harcı olduğunu bildiğimiz gibi, “Sevmek zarûret, sevilmek imtiyazdır.” kuralını da asla aklımızdan çıkarmayalım diye düşünüyorum.
Güzel at, güzele oku
Vurmak zordur gönlü toku
Güzeli, güzelce oku
Sev ki, sevilen olasın...
Bol sevgili, az nefretli günlerde buluşmak dileğiyle...
Hoşça ve dostça kalınız...
Hanifi KARA
BİR RENDE İLE ŞEKİL VERİLMEK, BİÇİMLENDİRİLMEK,
AŞK NEDİR SİZCE SEVGİ BAĞIMLILIK HÜZÜN KEDER TASA AŞK BUMU YETER ARTIK BU NE AŞKMIŞ AŞK AŞK AŞK HI...........................? ? ? ? ?
Aşk: Bir insanı diğer insanlardan daha çok sevmektir.Özel bir sevgi...
aşkmı bırak dağnık kalsın aşk tanışma fasılı bence
bence aşk sadece yaşamaktır. başka bir acıklaması yok herşey içinde acısıyla tatlısıyla yaşanacak aşk
aşk bir su ihtiyacı gibidir bazen bir bardakla doyarsın bazende de damacanalar yetmez: :) :)
AŞK; SABIRDIR.TOHUMUNU EKERSİN VE MEYVESİNİ BEKLERSİN...
AŞK; Biter derler gönüle bir kere girince... Ama ben gördüm, şahit oldum... Yaşadım, yaşıyorum... AŞK SANA İNANIYORUM!
Km Nederse Desin Ask Bir Izdırap.... K0rku Heycn Ysma Baglılık Sevgi Fedakrlık Özgüvn Alıskanlık... :))