Gökdelenin asansörü bozulmuştu. İki arkadaş yirminci kata kadar merdivenleri çıkmak zorunda kalınca her katta bir fıkra anlatmaya karar verdiler. Böylece tam ondokuzuncu kata çıkmışlardı ki, bir tanesi: -Şimdi, dedi. En şahanesini anlatacağım. Kapının anahtarı arabada kaldı. :)
bugun ozel bir hastahanenin asansorunde kisa sureligine mahsur kaldik. :) cok komikti.aklimiza gelen basimiza geldi.iki adimlik yolu cikmaya usenmenin cezasini aldik :)
Aslanim Efem Efelerin Efesi aslan parcasi bu aksam bize bol bol asansör yedirdin, allahta sana......, insallah yarin asansör scm....z. ya iyiki insanoglu su asansörü icat etti kapidan atiyorlar eskiden bacadan dalardik,simdi asansörle daliyoruz buralara.
Çevrenize bakınıp ‘Acaba kim osurdu? ’ deyin. Asansöre binen herkesin elini sıkıca sıkarak ‘Hoşgeldiniz’ deyin. İnerlerken de sarılıp öperek ‘Güle güle’ deyin. Binen her yolcuya onlar için istedikleri dügmeye basabileceginizi söyleyin. Gölge boksu yapın. Ağzınızdaki sakızı alıp elinizle uzatıp durun. Yolculardan birisine gözünüzü dikip bir süre baktıktan sonra ‘ Sen, sen de onlardan birisin’ diye bağırarak asansörün uzak noktasına kaçın. Aynaya bakarak sivilcelerinizi sıkın. Asansör her kattan ayrılışında ‘Yuppi! Atta gidiyoruz’ diye bagırın. Asansör kapısı önünde durun ve kapı kapandığında ‘Eyvah, organım kapıya sıkıştı diye bağırın’ Asansördekilere asansörde sıkışıp kalan veya asansörün aşağıya düşmesi sonucu ölen tanıdıklarınıza dair hikayeler anlatın.
Ağız armonikası çalın. Steteskopla asansörün duvarlarını dinleyin. Haydi hep birlikte şarkı söyleyelim deyin. Sandviçinizden bir ısırık aldıktan sonra yanınızdakine ‘Biroz da sen almoz musun, mmm’ deyin. Yanınıza akciğer rontgen filminizi alın ve kısa aralıklarla öksürüp durun. Veya rontgen gözlukleri takarak etrafınızdakileri şüpheli gözlerle inceleyin. Başpartmağınıza bakarak ‘Hımm, her geçen gün büyüyor’ deyin. Yere tebeşirle bir kare çizin ve diğerlerine burasının size özel olduğunu söyleyin. Bir battaniye alıp sıkıca sarılın. Birisi bir düğmeye bastığında patlama sesi çıkarın. Asansör tümüyle sessizken yanınızdakine döüp ‘Çalan sizin cep telefonunuz muydu? ’ diye sorun Diğerlerine bir yaranızı gösrerip, enfeksiyon olup olmadığı konusunda görüşlerini sorun. Bu ne işe yarıyor acaba diyerek, alarm düğmesine basın. Şeytani bir ses tonuyla ‘Bugün kendime daha uygun bir vücut bulmalıyım’ deyin. Elinizdeki kutuyu kapının ortasına koyun.
Birisi asansöre girip çıkarken araba sesi çıkarın. Burnunuzu kağıt mendile sümkürdükten sonra mendili sağınız solunuzdakilere gösterin. ‘ Şimdi okullu olduk’ şarkısını ıslıkla soyleyin. Traş olun. Çantanızı veya cüzdanınızı açıp ‘Burada yeterince oksijen var mı? ’ diye söylenin. Köşede arkanız dönük öylece durun ve asansör durduğunda da inmeyin. Birisinin üzerine eğilerek ‘Kimlik kontrolu’ deyin. Tai Chi egzersizleri yapın. Kendi katınıza geldiğinizde kapı neden açılmıyor diye sinirlenip bağırın. Otomatik olarak açıldığında utanmış gibi yapın. Yeni binenlerin suratına pişmiş kelle gibi sırıtarak ‘Çoraplarımı yeni değiştirdim’ deyin. Belirli aralıklarla miyavlayın. ‘Akasyalar açarken’ şarkısını mütemadiyen sözleri değiştirmeksizin söyleyin. Biri asansörden inerken alkışlayın. Binenlerle dilinizi burnunuza değdirebileceğinize dair iddiaya girin. Geğirin ve sonrasında ‘Mmmm, çok lezzetliydi.’ deyin. Midenizi tutun ve ‘Ögg, beni asansör tutar da’ deyin. Binen her kişiye inmek istediğiniz katı söyleyin. Yüzünüze maske takıp binin ve insanlarla o şekilde konuşun. Asansör her katta duruşunda ‘Ding! ’ sesi çıkarın. Düğmelerin bulunduğu panelin önünde durun. Yanınızda sandalyenizi de getirin
Bir Pazar tatilinde tüm aile toplanmış pikniğe gitme hazırlıklarına girişir.sanki bir daha eve geri dönülmeyecek; sanki bir daha yiyecek ve içecek bulunamayacak gibi tüm mutfak eşyaları itina ile 10.evden aşağıya arabaya taşınmış; bu Pazar çok eğleneceğiz planları tamamlanmış ve yola çıkmaya hazırlanılırken muhakkak her yolculuk başlangıcında olduğu gibi bu sefer de evde bir şey unutulur...hane nüfusunun tek erkek elemanı “ateşi unuttuk” diye seslenir ön koltuktan...arka koltukta oturan evin en küçük çocuğunun cebinde bir tane çakmak vardır ama çakmağın hemen yanında çantasında duran sigara paketinin varlığından ailenin diğer fertlerinin haberdar olmaması ve hane nufusunda küçük kızdan başka kimsenin sigara içmemesi; küçük kızın sigara içmesinden haberdar olan ailenin diğer elemanlarının küçük kızın bacaklarını kıracağı gibi faktörleri düşünen küçük kız cebindeki çakmagın varlıgından anne baba ve kardeşlerinin haberlerinin olmasını istemez ve “ben getiririm,hem de tuvalete girmem gerek” der... Yukarı çıkar ve evden ateş almadan geri dönmek ister çünkü zaten çantasında bir tane çakmağı vardır...arabaya gitmek 10. kattaki evlerinden asansöre biner.Ve işte hayatının en eğlenceli yolculuguna başladıgından kendisi de habersizdir.5 ve 6. kat arasındaki boşlukta asansör birdenbire duruverir.birkaç dakika bekleyen kızımız rahattır çünkü ailenin diğer üyeleri evlerinin hemen kapısında duran arabada beklemektedirler.ilk 15 dakika geçtiği zaman birkaç kere asansörün kapısına tekme atar... gariptir ki kimse yardım çağrısına cevap vermemektedir ve asansör denilen o küçücük kutunun içindeki hava gittikçe ısınmaya başlar.gelen giden de yoktur ya hani tek bir sigara içmek hiç de fana olmaz...her zaman yaptıgı gibi sigarayı eline alır almaz etrafı kolaçan etmek için etrafına bakınır ama asansörde oldugunu hatırlayarak kendine güler.sigarayı içer sonra nefes almakta güçlük çektiğini fark eden kızımız birkaç kere daha tekmeler kapıyı ama bir önceki seferde oldugu gibi bu sefer de sesini duyan yoktur.anne baba ya da kardeşlerinden birinin gelip kendisini kurtarmasını bekler ama hala kimse yoktur.25 dakika içinde neden kimsenin kendisinin merak etmediğini düşünür.hadi küçük kızlarını merak etmiyorlardı; ateşi de mi merak etmiyorlardı.? Ateş olmadan nasıl gideceklerdi pikniğe? Sırtını duvara dayayıp yere oturur ve bir sigara daha içmeye başlar... sonrasında küçük bir hayat sorgulamasına girer. Hayatında ilk kez ailenin üvey çocugu olup olmayacagını düşünür.üzerindeki kıyafetler terden vucuduna yapışmıştır.birden bire ayaga kalkıp bağırmaya başlar.sonra küfreder.ama kimse yoktur.ve bir sigara daha...artık nefes alamamaya başladığında; bu dehşet anlardan kendisini kurtarabilecek tek yolu bulur...o yol aslında hep vardır ama küçük kızın aklına biraz geç gelmiştir.bu yolu 45 dakika sonra kullanması kendisine ömür boyunca “salak” sıfatının yapıştırılmasına sebep olacaktır ama olsun zararın neresinden dönülürse kardır ve artık nefes almak hemen hemen imkansızdır...birilerine asansörde kaldıgını haber etmek için çantasındaki cep telefonunu çıkarır ve ilkin kendisini 45 dakikalıgına unutan aile üyelerini değil de polisi falan aramayı düşünür ama bu işi uzatacaktır.ve babasını arar... “asansörde kaldım.45 dakikadır buradayım ve artık nefes alamamaya başladım.neden beni merak etmiyorsunuz” der kız... “tuvalete de gireceğini söyledin” diye cevap verir babası küçük kızın...
mustafa altıokların yönettiği başrollerini Mustafa Uğurlu ve o zaman sevgilisi olması sebebiyle bu rolü alan Arzu Yanardağ ın oynadıkları filmin adı..filmde aslında bi çok ünlü isim görev aldı...emre altuğ,cem özer falann... filmin aslı bi fransız yapımıdır....(izlemiştim..kesinlikle daha güzeldi.) .. Altıokların esinlendim dediği film fazla vasattı..ama sırf Mustafa Uğurlu için izlenir doğrusu...
Kapalı bir kutu gibi asansörler... Sessiz sedasız merdivenlere inat büyük bir itatkarlıkla yolcularını bir yerden alıp bir yere bırakıyor hızlıca. Teknolojinin nimetlerinden asansörler, üstelik eskimiş nimetlerinden biri.
Küçük, büyük kabinli, kameralı, aynalı değişik türlerde yüzlerce asansör modeli geliştirildi. Sabah bilmediğiniz onlarca kişiyle bindiğiniz kapalı kutu, birer birer hepinizi olduğunuz katlara dağıtırken, akşam yine birer birer olduğunuz yerlerden alıp itatkar bir şekilde 'özgürlük kapısına' doğru sizleri bırakıyor yorgun argın. Asansöre binen birçok kişinin selam vermediği hiç dikkatinizi çekti mi bilmem ama benim çekti. 'Günaydın', 'İyi Günler' ve 'İyi Akşamlar' dilekleri duyulamıyor bir türlü nedense, oysa bu bir nezaket kuralı değil mi?
Geçen gün yüksek bir binanın zemin katından asansöre bindim, önümde o kapalı kutunun içerisinde tırmanacak tam 26 kat vardı. Asansör ekspres misali, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü vs takip eden tüm katlardan hızlıca geçerken, içimde korkunç bir yalnızlık duygusu hissettim. Katlardan geçerken, kapıya yaklaşıp her kattan duyulan insan seslerine dikkat ettim, algılamaya çalıştım. Bir katta şarkı söyleniyordu, bir kat gayet sakindi, bir kattan tartışma sesleri duyuluyordu, bazı katlarda ise sessizlik hüküm sürüyordu. Yaklaşık bir dakikalık yolculuğun ardından istediğim kata vardım ve inince kapıları sesizce kapanıp, hızlı ve uysal adımlarla yeniden aşağıya inmeye başladım.
Liseyi bitirince annem sözünü yerinde tuttu ve bana hayatımın en güzel hediyesini verdi yıl 1994'tü Avrupa'da birkaç ülkeye gitmek için çantamı hazırlayıp yola koyuldum. İlk durağım Münih oldu oradaki Nazi Kampları'nı gezdikten sonra, tanıdıklarımın da ısrarı üzerine Münih'te bulunan 250 metrelik televizyon kulesinde beş çayı içmeye karar verdik. Asansöre binmemiz gerekiyordu doğal olarak. Bilet parasını ödeyip, gerekli güvenlik kontrollerinin ardından büyükçe bir asansörün kapısı açıldı önümüzde, iki yüz elli metre boyunca herhangi bir katın olmadığı boşlukta, iki üç dakika boyunca öylece yukarıya tırmandık hiç durmadan beton yığınının içerisinden, nihayet metreleri aşmış ve kuleye çıkmıştım. O ne muhteşem bir manzaraydı öyle. Sanki Almanya'yı kuşbaşı görebiliyordunuz oradan, tabii orada beş çayı içmenin keyfi de apayrı birşeydi. Bir iki saat dinlendikten ve sohbet ettikten sonra yine aynı asansörde yolculuğa başladık araca inene kadar. ---------- Anatolya - 27 Eylül 2004, Pazartesi
Belki direk klaustrofobi yani kapalı alan korkusunu çağrıştırdığından böyle bir örnek verdim ama asansör bu; asansör fantezileri bilem var hatta filmi bile :) daha bu konuda çok örnek verilebilir hatta aklıma geldi, daha önce açtığım, uzaya asansör projesi başlığını da unutmamak lazım :) bu konu hakkında bir yazı aktıracağım daha; umarım kes-yapıştır bahnesiyle yine aşağılanmam ;)
belki biraz size garip gelebilir ama asonsör deyip geçmemek lazım, mesela düşünsenize bu kadar basit bir kutunun içinde kaç değişik şekilde ölebileceğimizi :)
Gökdelenin asansörü bozulmuştu. İki arkadaş yirminci kata kadar merdivenleri çıkmak zorunda kalınca her katta bir fıkra anlatmaya karar verdiler. Böylece tam ondokuzuncu kata çıkmışlardı ki, bir tanesi:
-Şimdi, dedi. En şahanesini anlatacağım. Kapının anahtarı arabada kaldı. :)
binmekten hiç haz etmediğim şeylerden biri
olmasaydı, gökdelenlere merdivenlere çıktığımızı düşünsenize:S
işimizi kolaylaştıran bir icat
ilk bindiğimde çok korkmuştum
katlar arasında ulaşımı sağlayan makine
bugun ozel bir hastahanenin asansorunde kisa sureligine mahsur kaldik. :) cok komikti.aklimiza gelen basimiza geldi.iki adimlik yolu cikmaya usenmenin cezasini aldik :)
Askıda -Asmaktan düşey doğrultuda asılmaktan- yerçekimine karşı koyan-
Aslanim Efem Efelerin Efesi aslan parcasi bu aksam bize bol bol asansör yedirdin, allahta sana......, insallah yarin asansör scm....z. ya iyiki insanoglu su asansörü icat etti kapidan atiyorlar eskiden bacadan dalardik,simdi asansörle daliyoruz buralara.
Çevrenize bakınıp ‘Acaba kim osurdu? ’ deyin.
Asansöre binen herkesin elini sıkıca sıkarak ‘Hoşgeldiniz’ deyin.
İnerlerken de sarılıp öperek ‘Güle güle’ deyin.
Binen her yolcuya onlar için istedikleri dügmeye basabileceginizi söyleyin.
Gölge boksu yapın.
Ağzınızdaki sakızı alıp elinizle uzatıp durun.
Yolculardan birisine gözünüzü dikip bir süre baktıktan sonra ‘ Sen, sen de onlardan birisin’ diye bağırarak asansörün uzak noktasına kaçın.
Aynaya bakarak sivilcelerinizi sıkın.
Asansör her kattan ayrılışında ‘Yuppi! Atta gidiyoruz’ diye bagırın.
Asansör kapısı önünde durun ve kapı kapandığında ‘Eyvah, organım kapıya sıkıştı diye bağırın’
Asansördekilere asansörde sıkışıp kalan veya asansörün aşağıya düşmesi sonucu ölen tanıdıklarınıza dair hikayeler anlatın.
Ağız armonikası çalın.
Steteskopla asansörün duvarlarını dinleyin.
Haydi hep birlikte şarkı söyleyelim deyin.
Sandviçinizden bir ısırık aldıktan sonra yanınızdakine ‘Biroz da sen almoz musun, mmm’ deyin.
Yanınıza akciğer rontgen filminizi alın ve kısa aralıklarla öksürüp durun.
Veya rontgen gözlukleri takarak etrafınızdakileri şüpheli gözlerle inceleyin.
Başpartmağınıza bakarak ‘Hımm, her geçen gün büyüyor’ deyin.
Yere tebeşirle bir kare çizin ve diğerlerine burasının size özel olduğunu söyleyin.
Bir battaniye alıp sıkıca sarılın.
Birisi bir düğmeye bastığında patlama sesi çıkarın.
Asansör tümüyle sessizken yanınızdakine döüp ‘Çalan sizin cep telefonunuz muydu? ’ diye sorun
Diğerlerine bir yaranızı gösrerip, enfeksiyon olup olmadığı konusunda görüşlerini sorun.
Bu ne işe yarıyor acaba diyerek, alarm düğmesine basın.
Şeytani bir ses tonuyla ‘Bugün kendime daha uygun bir vücut bulmalıyım’ deyin.
Elinizdeki kutuyu kapının ortasına koyun.
Birisi asansöre girip çıkarken araba sesi çıkarın.
Burnunuzu kağıt mendile sümkürdükten sonra mendili sağınız solunuzdakilere gösterin.
‘ Şimdi okullu olduk’ şarkısını ıslıkla soyleyin.
Traş olun.
Çantanızı veya cüzdanınızı açıp ‘Burada yeterince oksijen var mı? ’ diye söylenin.
Köşede arkanız dönük öylece durun ve asansör durduğunda da inmeyin.
Birisinin üzerine eğilerek ‘Kimlik kontrolu’ deyin.
Tai Chi egzersizleri yapın.
Kendi katınıza geldiğinizde kapı neden açılmıyor diye sinirlenip bağırın. Otomatik olarak açıldığında utanmış gibi yapın.
Yeni binenlerin suratına pişmiş kelle gibi sırıtarak ‘Çoraplarımı yeni değiştirdim’ deyin.
Belirli aralıklarla miyavlayın.
‘Akasyalar açarken’ şarkısını mütemadiyen sözleri değiştirmeksizin söyleyin.
Biri asansörden inerken alkışlayın.
Binenlerle dilinizi burnunuza değdirebileceğinize dair iddiaya girin.
Geğirin ve sonrasında ‘Mmmm, çok lezzetliydi.’ deyin.
Midenizi tutun ve ‘Ögg, beni asansör tutar da’ deyin.
Binen her kişiye inmek istediğiniz katı söyleyin.
Yüzünüze maske takıp binin ve insanlarla o şekilde konuşun.
Asansör her katta duruşunda ‘Ding! ’ sesi çıkarın.
Düğmelerin bulunduğu panelin önünde durun.
Yanınızda sandalyenizi de getirin
ingiliz kıdemli celladına ne denir bilmecesinin cevabı...
YORUM: iğrenç bir espri bence...
hasanhüseyin
arkadaşımın babaannesi böyle diyomuş :)))))))
Jenaratör yoksa adamı yer :))))
ösür dilerim...
Keşke zamanda hareket edebilen bir asansör olsaydı...
Bir Pazar tatilinde tüm aile toplanmış pikniğe gitme hazırlıklarına girişir.sanki bir daha eve geri dönülmeyecek; sanki bir daha yiyecek ve içecek bulunamayacak gibi tüm mutfak eşyaları itina ile 10.evden aşağıya arabaya taşınmış; bu Pazar çok eğleneceğiz planları tamamlanmış ve yola çıkmaya hazırlanılırken muhakkak her yolculuk başlangıcında olduğu gibi bu sefer de evde bir şey unutulur...hane nüfusunun tek erkek elemanı
“ateşi unuttuk”
diye seslenir ön koltuktan...arka koltukta oturan evin en küçük çocuğunun cebinde bir tane çakmak vardır ama çakmağın hemen yanında çantasında duran sigara paketinin varlığından ailenin diğer fertlerinin haberdar olmaması ve hane nufusunda küçük kızdan başka kimsenin sigara içmemesi; küçük kızın sigara içmesinden haberdar olan ailenin diğer elemanlarının küçük kızın bacaklarını kıracağı gibi faktörleri düşünen küçük kız cebindeki çakmagın varlıgından anne baba ve kardeşlerinin haberlerinin olmasını istemez ve
“ben getiririm,hem de tuvalete girmem gerek” der...
Yukarı çıkar ve evden ateş almadan geri dönmek ister çünkü zaten çantasında bir tane çakmağı vardır...arabaya gitmek 10. kattaki evlerinden asansöre biner.Ve işte hayatının en eğlenceli yolculuguna başladıgından kendisi de habersizdir.5 ve 6. kat arasındaki boşlukta asansör birdenbire duruverir.birkaç dakika bekleyen kızımız rahattır çünkü ailenin diğer üyeleri evlerinin hemen kapısında duran arabada beklemektedirler.ilk 15 dakika geçtiği zaman birkaç kere asansörün kapısına tekme atar... gariptir ki kimse yardım çağrısına cevap vermemektedir ve asansör denilen o küçücük kutunun içindeki hava gittikçe ısınmaya başlar.gelen giden de yoktur ya hani tek bir sigara içmek hiç de fana olmaz...her zaman yaptıgı gibi sigarayı eline alır almaz etrafı kolaçan etmek için etrafına bakınır ama asansörde oldugunu hatırlayarak kendine güler.sigarayı içer sonra nefes almakta güçlük çektiğini fark eden kızımız birkaç kere daha tekmeler kapıyı ama bir önceki seferde oldugu gibi bu sefer de sesini duyan yoktur.anne baba ya da kardeşlerinden birinin gelip kendisini kurtarmasını bekler ama hala kimse yoktur.25 dakika içinde neden kimsenin kendisinin merak etmediğini düşünür.hadi küçük kızlarını merak etmiyorlardı; ateşi de mi merak etmiyorlardı.? Ateş olmadan nasıl gideceklerdi pikniğe?
Sırtını duvara dayayıp yere oturur ve bir sigara daha içmeye başlar... sonrasında küçük bir hayat sorgulamasına girer. Hayatında ilk kez ailenin üvey çocugu olup olmayacagını düşünür.üzerindeki kıyafetler terden vucuduna yapışmıştır.birden bire ayaga kalkıp bağırmaya başlar.sonra küfreder.ama kimse yoktur.ve bir sigara daha...artık nefes alamamaya başladığında; bu dehşet anlardan kendisini kurtarabilecek tek yolu bulur...o yol aslında hep vardır ama küçük kızın aklına biraz geç gelmiştir.bu yolu 45 dakika sonra kullanması kendisine ömür boyunca “salak” sıfatının yapıştırılmasına sebep olacaktır ama olsun zararın neresinden dönülürse kardır ve artık nefes almak hemen hemen imkansızdır...birilerine asansörde kaldıgını haber etmek için çantasındaki cep telefonunu çıkarır ve ilkin kendisini 45 dakikalıgına unutan aile üyelerini değil de polisi falan aramayı düşünür ama bu işi uzatacaktır.ve babasını arar...
“asansörde kaldım.45 dakikadır buradayım ve artık nefes alamamaya başladım.neden beni merak etmiyorsunuz” der kız...
“tuvalete de gireceğini söyledin” diye cevap verir babası küçük kızın...
mustafa altıokların yönettiği başrollerini Mustafa Uğurlu ve o zaman sevgilisi olması sebebiyle bu rolü alan Arzu Yanardağ ın oynadıkları filmin adı..filmde aslında bi çok ünlü isim görev aldı...emre altuğ,cem özer falann...
filmin aslı bi fransız yapımıdır....(izlemiştim..kesinlikle daha güzeldi.) ..
Altıokların esinlendim dediği film fazla vasattı..ama sırf Mustafa Uğurlu için izlenir doğrusu...
içinde 10 dk dan fazla kalındığı zaman insanın cinnet geçirebileceği nadir makanlardan biri...
insanı tembelliğe iten gereksiz icatlardan biri..
Asansörler
Kapalı bir kutu gibi asansörler... Sessiz sedasız merdivenlere inat büyük bir itatkarlıkla yolcularını bir yerden alıp bir yere bırakıyor hızlıca. Teknolojinin nimetlerinden asansörler, üstelik eskimiş nimetlerinden biri.
Küçük, büyük kabinli, kameralı, aynalı değişik türlerde yüzlerce asansör modeli geliştirildi. Sabah bilmediğiniz onlarca kişiyle bindiğiniz kapalı kutu, birer birer hepinizi olduğunuz katlara dağıtırken, akşam yine birer birer olduğunuz yerlerden alıp itatkar bir şekilde 'özgürlük kapısına' doğru sizleri bırakıyor yorgun argın. Asansöre binen birçok kişinin selam vermediği hiç dikkatinizi çekti mi bilmem ama benim çekti. 'Günaydın', 'İyi Günler' ve 'İyi Akşamlar' dilekleri duyulamıyor bir türlü nedense, oysa bu bir nezaket kuralı değil mi?
Geçen gün yüksek bir binanın zemin katından asansöre bindim, önümde o kapalı kutunun içerisinde tırmanacak tam 26 kat vardı. Asansör ekspres misali, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü vs takip eden tüm katlardan hızlıca geçerken, içimde korkunç bir yalnızlık duygusu hissettim. Katlardan geçerken, kapıya yaklaşıp her kattan duyulan insan seslerine dikkat ettim, algılamaya çalıştım. Bir katta şarkı söyleniyordu, bir kat gayet sakindi, bir kattan tartışma sesleri duyuluyordu, bazı katlarda ise sessizlik hüküm sürüyordu. Yaklaşık bir dakikalık yolculuğun ardından istediğim kata vardım ve inince kapıları sesizce kapanıp, hızlı ve uysal adımlarla yeniden aşağıya inmeye başladım.
Liseyi bitirince annem sözünü yerinde tuttu ve bana hayatımın en güzel hediyesini verdi yıl 1994'tü Avrupa'da birkaç ülkeye gitmek için çantamı hazırlayıp yola koyuldum. İlk durağım Münih oldu oradaki Nazi Kampları'nı gezdikten sonra, tanıdıklarımın da ısrarı üzerine Münih'te bulunan 250 metrelik televizyon kulesinde beş çayı içmeye karar verdik. Asansöre binmemiz gerekiyordu doğal olarak. Bilet parasını ödeyip, gerekli güvenlik kontrollerinin ardından büyükçe bir asansörün kapısı açıldı önümüzde, iki yüz elli metre boyunca herhangi bir katın olmadığı boşlukta, iki üç dakika boyunca öylece yukarıya tırmandık hiç durmadan beton yığınının içerisinden, nihayet metreleri aşmış ve kuleye çıkmıştım. O ne muhteşem bir manzaraydı öyle. Sanki Almanya'yı kuşbaşı görebiliyordunuz oradan, tabii orada beş çayı içmenin keyfi de apayrı birşeydi. Bir iki saat dinlendikten ve sohbet ettikten sonra yine aynı asansörde yolculuğa başladık araca inene kadar.
----------
Anatolya - 27 Eylül 2004, Pazartesi
Belki direk klaustrofobi yani kapalı alan korkusunu çağrıştırdığından böyle bir örnek verdim ama asansör bu; asansör fantezileri bilem var hatta filmi bile :) daha bu konuda çok örnek verilebilir hatta aklıma geldi, daha önce açtığım, uzaya asansör projesi başlığını da unutmamak lazım :) bu konu hakkında bir yazı aktıracağım daha; umarım kes-yapıştır bahnesiyle yine aşağılanmam ;)
belki biraz size garip gelebilir ama asonsör deyip geçmemek lazım, mesela düşünsenize bu kadar basit bir kutunun içinde kaç değişik şekilde ölebileceğimizi :)