Yılmaz GÜNEY öyle güzel anlatmış Diyecek ne kalmış ki..
Arkadaş
Bir kıvılcım düşer önce, Büyür yavaş yavaş, Bir bakarsın volkan olmuş,yanmışsın arkadaş... Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş, Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş... Ortak olmak her sevince, her derde kedere, Ve yürümek ömürboyu, Beraberce elele... Olmasın hiç, O ta içten gülen gözlerde yaş, bir gün yollarımız ayrılsa bile arkadaş...
Savasin en kanli gunlerinden biriydi. Asker en iyi arkadasinin az ileride, kanlar icinde yere dustugunu gördü insanin basini bir saniye siperden cikaramayacagi gibi bir ates altindaydilar. Asker tegmenine kostu hemen; Komutanim, bir kosu arkadasimi alip geleyim mi? Delirdin mi? ' der gibi bakti tegmen... Gitmege degmez oglum, arkadasin delik desik olmus. Buyuk olasilikla ölmustur bile. Kendi hayatini da tehlikeye atma sakin! Ama asker o kadar israr etti ki, tegmen izin vermek zorunda kaldi. Peki, dene bakalim! Asker yogun ates altinda firladi siperden ve mucize eseri arkadasinin yanina kadar gitti yarali arkadasini sirtlandigi gibi tasidi. Birlikte siperin icine yuvarlandilar. Tegmen kosup yaraliya bir goz atti ve nefes nefese bir kenara yikilmis askere döndu: Sana hayatini tehlikeye atmaya degmez dememis miydim! Bu zaten ölmüş... Degdi Komutanim, degdi! dedi asker. Nasil degdi, arkadasin zaten ölmus,görmuyor musun? Gene de degdi komutanim, cunku yaninavardigimda henuz yasıyordu onun son sözlerini duymak, dunyalara bedeldi benim icin... Ve, hickirarak, arkadasinin son sözlerini tekrarladi: Gelecegini biliyordum! ' 'GELECEGINI BILIYORDUM! ' ...
Bence ARKADAS yasam1m1zdaki en gerçek ve en güzel duygudur...Düsünsenize yasam1m1zda belkide 0LK ve TEK seçimimizdir. ve herseye, hertürlü tehdite ramen asla arkadas1m1zdan vazgeçmeyiz. sonunda çok büyük bedeller ödesek bile...............sule
Orta Asya'da, savaşın ok ve yay ile yapıldığı dönemlerde Türk savaşçılar, arkalarından gelebilecek bir saldırıyı önlemek için sırtlarını önceden bu amaçla hazırlanmış bir TAŞ'a dayarlarmış.Bu taş 'ARKA-TAŞ' veya Azerbaycan'daki telaffuzuyla 'ARKA-DAŞ' olarak adlandırılmış. 'Dostluk' kavramının zaman içinde, insanın arkasını yaslayabileceği ve kendisini olabilecek kötülüklerden koruyacağı fikri ile özdeştirilmesi sonucu 'arkadaş' kelimesi 'dost' anlamında Türkçe'mizdeki yerini bulmuş...
8-9 yaşlarında bir çocuk. Bu çocuğun elinde bir G-3 makineli.. Silahını parkta sırayla diğer çocuklara doğrultup şunu söylüyordu; 'benimle arkadaş ol! bu devirde arkadaş bulmak ne kadar zor biliyormusun'
arkadaş bulması zor bu zamanda hele insanların derdi başka ise paylaşım olmalı dostluk ön planda ama nerde okuyormuyuz ki birbirlerimizin hislerini anlayalım zaman kötü zor bulunur arkadaş ama nereden çıkacağı belli olmaz karşınıza
arkadaş kelimesi osman lı zamanılarından gelen bir kelimedir. savaş anında siper edilen TAŞ (DAŞ) sırtını arkadaki taşa dayamaktan geliyor. ARKANDAKİ DAŞ arkadaş arkadaş.
Arkadaş insanın yalnız iyi,mutlu gününde değil hayatta en kötü şartlarda yanında olup onu teselli edebilen yalnızlığını ve düştüğü zor durumda yardımcı olabilecek bir pozisyonda bulunan bazı fedakarlıklarda bulunabilen insandır.Global dünyada insanlar arasındaki ilişkiler menfeat üzerine kurulduğu günümüzde insanın arkadaş diye nitelendirdiği kişinin menfeatperest bir duygudan arındırılmış olması gerekir böyle insanlarla olan dostluklar kalıcı ve ebedidir.bu saydıklarım iki hemcins te gerçekleşebileceği gibi iki insan arasındaki aşkta da bulunması gereken bir özelliktir.Homeriostan bu kadar....
Arkadaş... dost kazığı diye birşey varya, arkadaş sözcüğünün anlamıda bu anlama geliyor heralde.Çıktığımın en yakın arkadaşı onu çıktığı kızlara satmaya başladı, kızlar için onu ekiyor sürekli kırıyordu.Benim çocukluk arkadaşım beraber büyüdüğüm dediğim insanınsa bana attığı kazıkları saymaya başlasam bu forum sayfası yetmez heralde.9 senelik ortaokuldan bir arkadaşım vardı, erkek.Gün geldi ikimizde büyüdük bir gün bana sarkmaya kalkıştı.Yani anlayacağınız kimseye güvenim kalmadı artık.Arkadaşlık kavramı falan da boş gelmeye başladı.Tabi çok iyi arkadaşlık bağları olduğunu öne süren arkadaşlar da vardır.onları da şanslı buluyorum
Arkadaş kelimesi 'arkadan deşen' 'den türemiş heralde :) genellikle yamuk yaparlar... Bende pek bulunmadığı için tambi açıklama yapamicam ama en iyi arkadaş sigaradır.. bi müddet barındırdıkdan sonra sizi ebedi mutuluğa götürür..
Birden tüm ışıklar söndüğünde ve tutunacak birşey bulamadığımızda yanıbaşımızda bizi tutan insandır. Ağlarken omuzunu aradığımız, beraber güldüğümüz, ölesiye sevdiğimiz, hani toz kondurmadığımız, laf ettirmeyip hep koruduğumuz, O suçluyken bile suçlamak istemediğimiz, yüzünü asık görsek delicesine üzüldüğümüz, bizi sevdiğinden emin diilken bile karşılıksız dev bir sevgi beslediğimiz, üç cümlede bir adını andığımız, O giderken arkasından ağladığımız, giderken ardımızda kalan, aslında yokken bile hep yanımızda hissettiğimiz, çocukluktan gençliğe hep hatırladığımız, derdini dinlerken çaresizlikten çıldırdığımız, hani en olmadık zamanda telefon açtığımız, ondan haber almayınca oksijensiz kalmış gibi olduğumuz, hakkındaki herşeyi duymazdan gelip sadece ona inandığımız, onun hatalarını bir mantığa uydurmak için kafa yorduğumuz, "Kim? " denince ilk aklımıza gelen, doğumgününü asla unutmadığımız, resmini cüzdanımızdan çıkarmadığımız, adını telefon defterimizin en başına yazdığımız, düşerken yanımızda olup kurtarsın istediğimiz, her düştüğünde tutmaya çalıştığımız...
İşte ARKADAŞ dediğimiz...
Ve o gün gelince bizi bütün yaptıklarımıza rağmen yüzüstü bırakıp, sırt çeviren, bizi yaralayan ve hatta belli olmaz canevimizden vuran kişidir...
Birden tüm ışıklar söndüğünde ve tutunacak birşey bulamadığımızda yanıbaşımızda bizi tutan insandır. Ağlarken omuzunu aradığımız, beraber güldüğümüz, ölesiye sevdiğimiz, hani toz kondurmadığımız, laf ettirmeyip hep koruduğumuz, O suçluyken bile suçlamak istemediğimiz, yüzünü asık görsek delicesine üzüldüğümüz, bizi sevdiğinden emin diiliken bile karşılıksız dev bir sevgi beslediğimiz, üç cümlede bir adını andığımız, O giderken arkasından ağladığımız, giderken ardımızda kalan, aslında yokken bile hep yanımızda hissettiğimiz, çocukluktan gençliğe hep hatırladığımız, derdini dinlerken çaresizlikten çıldırdığımız, hani en olmadık zamanda telefon açtığımız, ondan haber almayınca oksijensiz kalmış gibi olduğumuz, hakkındaki herşeyi duymazdan gelip sadece ona inandığımız, onun hatalarını bir mantığa uydurmak için kafa yorduğumuz, "Kim? " denince ilk aklımıza gelen, doğumgününü asla unutmadığımız, resmini cüzdanımızdan çıkarmadığımız, adını telefon defterimizin en başına yazdığımız, düşerken yanımızda olup kurtarsın istediğimiz, her düştüğünde tutmaya çalıştığımız...
İşte ARKADAŞ dediğimiz...
Ve o gün gelince bizi bütün yaptıklarınıza rağmen yüzüstü bırakıp, sırt çeviren, bizi yaralayan ve hatta belli olmaz canevimizden vuran kişidir...
Yılmaz GÜNEY öyle güzel anlatmış
Diyecek ne kalmış ki..
Arkadaş
Bir kıvılcım düşer önce,
Büyür yavaş yavaş,
Bir bakarsın volkan olmuş,yanmışsın arkadaş...
Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş,
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş...
Ortak olmak her sevince, her derde kedere,
Ve yürümek ömürboyu,
Beraberce elele...
Olmasın hiç,
O ta içten gülen gözlerde yaş,
bir gün yollarımız ayrılsa bile arkadaş...
Yılmaz Güney
Savasin en kanli gunlerinden biriydi.
Asker en iyi arkadasinin az ileride, kanlar
icinde
yere dustugunu gördü
insanin basini bir saniye siperden
cikaramayacagi gibi
bir ates altindaydilar.
Asker tegmenine kostu hemen;
Komutanim, bir kosu arkadasimi alip
geleyim mi?
Delirdin mi? ' der gibi bakti tegmen...
Gitmege degmez oglum, arkadasin delik
desik olmus.
Buyuk olasilikla ölmustur bile. Kendi hayatini da
tehlikeye atma sakin!
Ama asker o kadar israr etti ki, tegmen izin
vermek zorunda kaldi.
Peki, dene bakalim!
Asker yogun ates altinda firladi siperden ve
mucize eseri arkadasinin yanina kadar gitti
yarali arkadasini sirtlandigi gibi tasidi.
Birlikte siperin icine yuvarlandilar.
Tegmen kosup yaraliya bir goz
atti ve nefes
nefese bir
kenara yikilmis askere döndu:
Sana hayatini tehlikeye atmaya degmez dememis miydim!
Bu zaten ölmüş...
Degdi Komutanim, degdi! dedi asker.
Nasil degdi, arkadasin zaten ölmus,görmuyor musun?
Gene de degdi komutanim, cunku yaninavardigimda henuz yasıyordu
onun son sözlerini duymak, dunyalara bedeldi benim icin...
Ve, hickirarak, arkadasinin son sözlerini
tekrarladi:
Gelecegini biliyordum! '
'GELECEGINI
BILIYORDUM! '
...
Arkadaşın mı evlendi? Başın sağolsun...
el ele verip bir yolda yürümektir korkusuzca,sevgi dolu ve fedakarca...
Bence ARKADAS yasam1m1zdaki en gerçek ve en güzel duygudur...Düsünsenize yasam1m1zda belkide 0LK ve TEK seçimimizdir. ve herseye, hertürlü tehdite ramen asla arkadas1m1zdan vazgeçmeyiz. sonunda çok büyük bedeller ödesek bile...............sule
arkadaş bence tek kelimeyle hayatın bütün entrikalarını paylaşabilmektir :)
Orta Asya'da, savaşın ok ve yay ile yapıldığı dönemlerde Türk savaşçılar, arkalarından gelebilecek bir saldırıyı önlemek için sırtlarını
önceden bu amaçla hazırlanmış bir TAŞ'a dayarlarmış.Bu taş 'ARKA-TAŞ' veya Azerbaycan'daki telaffuzuyla 'ARKA-DAŞ' olarak adlandırılmış.
'Dostluk' kavramının zaman içinde, insanın arkasını yaslayabileceği ve kendisini olabilecek kötülüklerden koruyacağı fikri ile özdeştirilmesi sonucu 'arkadaş' kelimesi 'dost' anlamında Türkçe'mizdeki yerini bulmuş...
dost dediğin kalbini soymuş, halimiz duman ammannnnn...
8-9 yaşlarında bir çocuk. Bu çocuğun elinde bir G-3 makineli.. Silahını parkta sırayla diğer çocuklara doğrultup şunu söylüyordu;
'benimle arkadaş ol! bu devirde arkadaş bulmak ne kadar zor biliyormusun'
yoldaş sırdaş...
Sırtımızın surlara dayanmasıdır.
Önce dost sonra arkadaş.
arkadaş bulması zor bu zamanda hele insanların derdi başka ise paylaşım olmalı dostluk ön planda ama nerde okuyormuyuz ki birbirlerimizin hislerini anlayalım zaman kötü zor bulunur arkadaş ama nereden çıkacağı belli olmaz karşınıza
arkadaş kelimesi osman lı zamanılarından gelen bir kelimedir. savaş anında siper edilen TAŞ (DAŞ) sırtını arkadaki taşa dayamaktan geliyor.
ARKANDAKİ DAŞ arkadaş arkadaş.
dost olmadan önceki deneme sürecidir bence
yoldaş
sımsıkı bir bağ bile olsa arada araya yeterki bir soğukluk girmeye görsün.....cok kolay bitebiliyor
paylaşım içinde olduklarım...
kesinlikle aynı yolda olduklarım diil.. ve
kesinlikle dostlarımdan diil...
paylaşım içinde olduklarım...
Arkadaş insanın yalnız iyi,mutlu gününde değil hayatta en kötü şartlarda yanında olup onu teselli edebilen yalnızlığını ve düştüğü zor durumda yardımcı olabilecek bir pozisyonda bulunan bazı fedakarlıklarda bulunabilen insandır.Global dünyada insanlar arasındaki ilişkiler menfeat üzerine kurulduğu günümüzde insanın arkadaş diye nitelendirdiği kişinin menfeatperest bir duygudan arındırılmış olması gerekir böyle insanlarla olan dostluklar kalıcı ve ebedidir.bu saydıklarım iki hemcins te gerçekleşebileceği gibi iki insan arasındaki aşkta da bulunması gereken bir özelliktir.Homeriostan bu kadar....
paylaşmayı bilen
Arkadaş insanların sadece bazı duygularını paylaştığı kişilerdir. dostluktan bir alt kademedir bir gün o yüce duyguya yükselecektir tabi düşebilirde
olmasin o taa icten gülen gözlerde yas..
yollarimiz ayrilsa bile, seninle arkadas...
bir kıvılcım düşer önce
büyür yavaş yavaş
bir bakarsın volkan olmuş
yanmışsın arkadaş..
Arkadaş... dost kazığı diye birşey varya, arkadaş sözcüğünün anlamıda bu anlama geliyor heralde.Çıktığımın en yakın arkadaşı onu çıktığı kızlara satmaya başladı, kızlar için onu ekiyor sürekli kırıyordu.Benim çocukluk arkadaşım beraber büyüdüğüm dediğim insanınsa bana attığı kazıkları saymaya başlasam bu forum sayfası yetmez heralde.9 senelik ortaokuldan bir arkadaşım vardı, erkek.Gün geldi ikimizde büyüdük bir gün bana sarkmaya kalkıştı.Yani anlayacağınız kimseye güvenim kalmadı artık.Arkadaşlık kavramı falan da boş gelmeye başladı.Tabi çok iyi arkadaşlık bağları olduğunu öne süren arkadaşlar da vardır.onları da şanslı buluyorum
Arkadaş kelimesi 'arkadan deşen' 'den türemiş heralde :)
genellikle yamuk yaparlar...
Bende pek bulunmadığı için tambi açıklama yapamicam ama en iyi arkadaş sigaradır..
bi müddet barındırdıkdan sonra sizi ebedi mutuluğa götürür..
sizi her an satabilecek olan kişilerdir
Dost
Yalnız benim yanmam bir fayda vermez.
Sen bana, ben sana yanmayınca dost.
Bu yollar tükenmez, bu yollar bitmez.
Sen bana, ben sana varmayınca dost.
Mustafa’m çöl nedir? orman yerine
Yel mi eser dostsuz harman yerine
Düşmanlar tuz eker derman yerine
Sen beni, ben seni sarmayınca dost
Mustafa Yıldızdoğan
Arkadaş kimdir?
Birden tüm ışıklar söndüğünde ve tutunacak birşey bulamadığımızda yanıbaşımızda bizi tutan insandır. Ağlarken omuzunu aradığımız, beraber güldüğümüz, ölesiye sevdiğimiz, hani toz kondurmadığımız, laf ettirmeyip hep koruduğumuz, O suçluyken bile suçlamak istemediğimiz,
yüzünü asık görsek delicesine üzüldüğümüz, bizi sevdiğinden emin diilken bile karşılıksız dev bir sevgi beslediğimiz, üç cümlede bir adını andığımız, O giderken arkasından ağladığımız, giderken ardımızda kalan, aslında yokken bile hep yanımızda hissettiğimiz, çocukluktan
gençliğe hep hatırladığımız, derdini dinlerken çaresizlikten
çıldırdığımız, hani en olmadık zamanda telefon açtığımız, ondan haber almayınca oksijensiz kalmış gibi olduğumuz, hakkındaki herşeyi duymazdan gelip sadece ona inandığımız, onun hatalarını bir mantığa uydurmak için kafa yorduğumuz, "Kim? " denince ilk aklımıza gelen, doğumgününü asla unutmadığımız, resmini cüzdanımızdan çıkarmadığımız, adını telefon defterimizin en başına yazdığımız, düşerken yanımızda olup kurtarsın istediğimiz, her düştüğünde tutmaya çalıştığımız...
İşte ARKADAŞ dediğimiz...
Ve o gün gelince bizi bütün yaptıklarımıza rağmen yüzüstü bırakıp, sırt çeviren, bizi yaralayan ve hatta belli olmaz canevimizden vuran kişidir...
Nathalie...
Arkadaş kimdir?
Birden tüm ışıklar söndüğünde ve tutunacak birşey bulamadığımızda
yanıbaşımızda bizi tutan insandır. Ağlarken omuzunu aradığımız,
beraber güldüğümüz, ölesiye sevdiğimiz, hani toz kondurmadığımız,
laf ettirmeyip hep koruduğumuz, O suçluyken bile suçlamak istemediğimiz,
yüzünü asık görsek delicesine üzüldüğümüz, bizi sevdiğinden emin
diiliken bile karşılıksız dev bir sevgi beslediğimiz, üç cümlede bir
adını andığımız, O giderken arkasından ağladığımız, giderken ardımızda
kalan, aslında yokken bile hep yanımızda hissettiğimiz, çocukluktan
gençliğe hep hatırladığımız, derdini dinlerken çaresizlikten
çıldırdığımız, hani en olmadık zamanda telefon açtığımız, ondan haber
almayınca oksijensiz kalmış gibi olduğumuz, hakkındaki herşeyi duymazdan
gelip sadece ona inandığımız, onun hatalarını bir mantığa uydurmak için
kafa yorduğumuz, "Kim? " denince ilk aklımıza gelen, doğumgününü asla
unutmadığımız, resmini cüzdanımızdan çıkarmadığımız, adını telefon
defterimizin en başına yazdığımız, düşerken yanımızda olup kurtarsın
istediğimiz, her düştüğünde tutmaya çalıştığımız...
İşte ARKADAŞ dediğimiz...
Ve o gün gelince bizi bütün yaptıklarınıza rağmen yüzüstü bırakıp,
sırt çeviren, bizi yaralayan ve hatta belli olmaz canevimizden vuran
kişidir...
Nathalie...