Sevdiği ve saygı duyduğu şeyler uğruna savaşanları asla unutma... Vatanı, milleti ve özgürlükleri uğruna çarpışanları; dedeleri, kadınları, çocuk yaştaki insanları unutma...
Vatanını ve millletini her daim ve her yerde savunabilmektir aslolan... Buna inan...
Yırtıcılar az yaşar, zaten uzun sürmez doğanlık...
Unutma...
Hayat, çok yaşamak ve vakti geldiğinde yatağında ölmek değildir: Savaşmaktır, savaşabilmektir...
Serseri ol, avare ol, hatta ömrünü bir budala olarak geçir ama nankör olma arkadaş...
Yokluğunda yerini dolduramadığındır, sevindiğinde üzüldüğünde ilk akla gelendir. Ona giden yol uzakta olsa hemen varılandır. Arkadaş ekmek gibi, su gibi hayatında olması gerekendir.
ARKADAŞ:Yol arkadaşı,Okul arkadaşı,Çalışma arkadaşı.Şimdilerde arkadaş bulmak çok zor,tabii gerçek arkadaş,şimdiki arkadaşlar her fırsatta senin kuyunu kazmaya çalışıyor,aynı zamanda da arkandan vuruyorlar en vefalı arkadaşlar bile.Ama istisnalar hariç gerçi istisnalar kaideyi bozmazmış.
Arkadaş; savaş sırasında, kişinin sırtını taşa dayaması, arkasında güvenli bir maddenin olduğunu bilmesi imiş. Oradan lügatımıza arkataş, arkadaş olarak manidar bir değişme oluvermiş.. Lakin; Günümüzde arkadaş, arkada bekleyen taş gibi sağlam bir birey değil, arkanda seni vurmak için bekleyen baş imiş...
Bir kıvılcım düşer önce, Büyür yavaş yavaş, Bir bakarsın volkan olmuş,yanmışsın arkadaş... Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş, Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş... Ortak olmak her sevince, her derde kedere, Ve yürümek ömürboyu, Beraberce elele... Olmasın hiç, O ta içten gülen gözlerde yaş, Bir gün yollarımız ayrılsa bile arkadaş...
Yılmaz Güney...
Arkadas konusunda, kendi tanitim yazimda da yazili olan bu siir uzerine pek bir sey soylenmez saniyorum... Belki Melike Demirag'in sarkisinin bir yerlerinde soyledigi su cumleler eklenebilir:
- Evet arkadaş.. Kim olduğumu ne olduğumu.. Nerden gelip nereye gittiğimi sen öğrettin bana.. Elimden tutup karanlıktan aydınlığa sen çıkardın.. Bana yürümeyi öğrettin.. Elele ve daima ileriye.. Birgün.. Birgün birbirimizden ayrı düşsek bile biliyorum hiçbir zaman ayrı değil yollarımız.. Ve aynı yolda yürüdükçe gün gelir yine ellerimiz dostça birleşir.. Ayrılsak bile kopamayız..
Ortak olmak her sevince her derde kedere Ve yürümek ömür boyu beraberce elele Olmayacak o taa içten gülen gözlerde yaş Birgün gelip ayrılsak bile seninle arkadaş...
Amman dikkat edin, arkanızı kollamak için dayadığınız taş; birgün kafanızı yarabilir. Sonuçta taş ya eşten dosttan ya da akrabadan gelir insana. Kafamız az yarılmadi yani....
Eski Türklerde Askerler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ dan ARKADAŞ şeklinde dilimize yerleşmiş ve bugün bile güvenebileceğimiz, bizi arkadan vurmayacak olan, samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isimdir. Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. Aşk, kendinden emin bir şekilde sorar; -Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsın ki bu dünyada? Arkadaşlık cevap verir: - Sen gittikten sonra bıraktığın gözyaşlarını silmek için...
...yurdumu alçaklara uğrtma sakın siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın... doğacaktır sana vaadettiği günler hakkın kimbilir belki yarın belki yarından da yakın...
türkler göçebe hayatı sürerlerken yolculukları esnasında at üzerinde giderken arkalarına bir taş alırlarmış bu taş onları kötülüklerden dışardan gelen zaralardan korurmuş buna 'arkataş'denirmiş zaman içinde arakdaş halini almış
'sevgili arkadaşım'diye başlayan cümleler kurarsın.Ve illa ki öyle birinin'canım arkadaşım'diyebileceğin birinin olmasını istersin.Ve bu önemli rolü ve bu ciddi rolü birilerine biçersin.Herhangi birini,o çok önemli arkadaşlık tahtına oturtursun; o herhangi birileriyle samimi ve değerli zamanlarını yitirirsin.Ta ki o sedef kakmalı arkadaşlık tahtının kirli eller tarafından hoyratça kirletildiğini,tahrip edildiğini görene,anlayana dek.Dışarda hayat akıp gitmekte,belki burnunun dibinde arkadaş olabileceğin, çok özel insanlar yaşamaktadır.Ama sen artık inancını,gücünü,enerjini tüketmiş olarak kozana çekilmiş uyumakta,ölümü düşlemektesin...
arkadaş ARADIĞINDA SIRTINA YASLANABİLECEĞİN GÖLGESİNDE DİNLENEBİLECEĞİN AĞAÇ GİBİDİR.YAĞMURDA ŞEMSİYE sıkıntılarda ana kucağı zaman zamanda gerçekleri üzmeden söyleyebilecek her ne olursa olsun benimle diyebileceğin kişidir
üç çeşit arkadaş vardır 1.si ekmek gibidir her zaman ihtiyacınız vardır. 2.si ilaç gibidir lazım olursa ararsınız. 3.sü mikrop gibidir o gelir sizi bulur.
Not: ekmek gibi arkadaş sahibi olmak isteyenler mesajlarınızı beklerim :)))
Arkadaş, üzüntüleri ve neşeleri, yanlızlığı paylaşan, birbirinin fikirlerine saygı gösteren, (aynı düşüncede olmasa bile) , gerektiğinde susmasını bilen, aranılan, daima birlikte olmak istenilen dosttur,
İyi günde kötü günde senle birlikte, senle ağlayan, senle gülen, zaman zaman seni ağlatan. Sırtını sırtına dayayıp birlikte sorunlarla çözüm arayışı içine girebileceğiniz nadir şahıslara kanaatimce arkadaş denir.
Unutma arkadaş...
Sevdiği ve saygı duyduğu şeyler uğruna savaşanları asla unutma... Vatanı, milleti ve özgürlükleri uğruna çarpışanları; dedeleri, kadınları, çocuk yaştaki insanları unutma...
Vatanını ve millletini her daim ve her yerde savunabilmektir aslolan... Buna inan...
Yırtıcılar az yaşar, zaten uzun sürmez doğanlık...
Unutma...
Hayat, çok yaşamak ve vakti geldiğinde yatağında ölmek değildir: Savaşmaktır, savaşabilmektir...
Serseri ol, avare ol, hatta ömrünü bir budala olarak geçir ama nankör olma arkadaş...
Unutma...
...
Eğer O,sizin için enaz sizin kadar önemli ise,siz O*nun Dostusunuzdur.
her daim arkanda duran, seni yermek şöyle dursun yücelten.
Yokluğunda yerini dolduramadığındır, sevindiğinde üzüldüğünde ilk akla gelendir. Ona giden yol uzakta olsa hemen varılandır. Arkadaş ekmek gibi, su gibi hayatında olması gerekendir.
Arkadaş Yılmaz Güney,Yılmaz Güney arkadaş ve Melike Demirağ 'ın enfes yorumu,arkadaş...
ARKADAŞ:Yol arkadaşı,Okul arkadaşı,Çalışma arkadaşı.Şimdilerde arkadaş bulmak çok zor,tabii gerçek arkadaş,şimdiki arkadaşlar her fırsatta senin kuyunu kazmaya çalışıyor,aynı zamanda da arkandan vuruyorlar en vefalı arkadaşlar bile.Ama istisnalar hariç gerçi istisnalar kaideyi bozmazmış.
Arkadaş; savaş sırasında, kişinin sırtını taşa dayaması, arkasında güvenli bir maddenin olduğunu bilmesi imiş. Oradan lügatımıza arkataş, arkadaş olarak manidar bir değişme oluvermiş..
Lakin;
Günümüzde arkadaş, arkada bekleyen taş gibi sağlam bir birey değil, arkanda seni vurmak için bekleyen baş imiş...
ARKADAS
Bir kıvılcım düşer önce,
Büyür yavaş yavaş,
Bir bakarsın volkan olmuş,yanmışsın arkadaş...
Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş,
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş...
Ortak olmak her sevince, her derde kedere,
Ve yürümek ömürboyu,
Beraberce elele...
Olmasın hiç,
O ta içten gülen gözlerde yaş,
Bir gün yollarımız ayrılsa bile arkadaş...
Yılmaz Güney...
Arkadas konusunda, kendi tanitim yazimda da yazili olan bu siir uzerine pek bir sey soylenmez saniyorum... Belki Melike Demirag'in sarkisinin bir yerlerinde soyledigi su cumleler eklenebilir:
- Evet arkadaş.. Kim olduğumu ne olduğumu.. Nerden gelip nereye gittiğimi sen öğrettin bana.. Elimden tutup karanlıktan aydınlığa sen çıkardın.. Bana yürümeyi öğrettin.. Elele ve daima ileriye.. Birgün.. Birgün birbirimizden ayrı düşsek bile biliyorum hiçbir zaman ayrı değil yollarımız.. Ve aynı yolda yürüdükçe gün gelir yine ellerimiz dostça birleşir.. Ayrılsak bile kopamayız..
Ortak olmak her sevince her derde kedere
Ve yürümek ömür boyu beraberce elele
Olmayacak o taa içten gülen gözlerde yaş
Birgün gelip ayrılsak bile seninle arkadaş...
Arkadassiz kalmamaniz dilegiyle...
arkamdan gelebilecek her turlu tehlikeye karşı arkamda,uzerime gelebilecek her turlu zarara karşı onumde yuruyendir
Amman dikkat edin, arkanızı kollamak için dayadığınız taş; birgün kafanızı yarabilir. Sonuçta taş ya eşten dosttan ya da akrabadan gelir insana. Kafamız az yarılmadi yani....
Eski Türklerde
Askerler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı
kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa
vererek ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı
yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir taş veya kaya
olurmuş. Yıllar sonra sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ dan
ARKADAŞ şeklinde dilimize yerleşmiş ve bugün bile
güvenebileceğimiz, bizi arkadan vurmayacak olan, samimiyetine
güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isimdir. Aşk ve arkadaşlık bir
gün yolda karşılaşırlar. Aşk, kendinden emin bir şekilde sorar;
-Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsın ki bu
dünyada? Arkadaşlık cevap verir: - Sen gittikten sonra bıraktığın
gözyaşlarını silmek için...
Arkadaşlar melekler gibidir, bizi ayağa kaldırırlar kanatlarımız uçmayı unutunca.
arkadaş en zor anında yanında olan sizin de en zor anınızda yanınızda olan sizin için değeri olan kişidir.
tiryaki06-06
...yurdumu alçaklara uğrtma sakın
siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın...
doğacaktır sana vaadettiği günler hakkın
kimbilir belki yarın belki yarından da yakın...
beni sallamıyolar hiç:(((
türkler göçebe hayatı sürerlerken yolculukları esnasında at üzerinde giderken arkalarına bir taş alırlarmış bu taş onları kötülüklerden dışardan gelen zaralardan korurmuş buna 'arkataş'denirmiş zaman içinde arakdaş halini almış
zeynep
aleyhimde konuşan arkadaşlara teşekkür ederim.
şu an komada..başka da çağrıştıracak bişey kalmadı zaten...
'sevgili arkadaşım'diye başlayan cümleler kurarsın.Ve illa ki öyle birinin'canım arkadaşım'diyebileceğin birinin olmasını istersin.Ve bu önemli rolü ve bu ciddi rolü birilerine biçersin.Herhangi birini,o çok önemli arkadaşlık tahtına oturtursun; o herhangi birileriyle samimi ve değerli zamanlarını yitirirsin.Ta ki o sedef kakmalı arkadaşlık tahtının kirli eller tarafından hoyratça kirletildiğini,tahrip edildiğini görene,anlayana dek.Dışarda hayat akıp gitmekte,belki burnunun dibinde arkadaş olabileceğin, çok özel insanlar yaşamaktadır.Ama sen artık inancını,gücünü,enerjini tüketmiş olarak kozana çekilmiş uyumakta,ölümü düşlemektesin...
sevinci üzüntüyü paylaşabildiğin kimse
arkadaş ARADIĞINDA SIRTINA YASLANABİLECEĞİN GÖLGESİNDE DİNLENEBİLECEĞİN AĞAÇ GİBİDİR.YAĞMURDA ŞEMSİYE sıkıntılarda ana kucağı zaman zamanda gerçekleri üzmeden söyleyebilecek her ne olursa olsun benimle diyebileceğin kişidir
Arkadaş...One güzel insandır...
arkadaş bence bir ekmeği paylaşmak ve sevgilerin birbirinr aynı derecede vermektir
arkadaş bana bol bol kazık yemeği cagrıştırıyor
üç çeşit arkadaş vardır
1.si ekmek gibidir her zaman ihtiyacınız vardır.
2.si ilaç gibidir lazım olursa ararsınız.
3.sü mikrop gibidir o gelir sizi bulur.
Not: ekmek gibi arkadaş sahibi olmak isteyenler mesajlarınızı beklerim :)))
Arkadaş, üzüntüleri ve neşeleri, yanlızlığı paylaşan, birbirinin fikirlerine saygı gösteren, (aynı düşüncede olmasa bile) , gerektiğinde susmasını bilen, aranılan, daima birlikte olmak istenilen dosttur,
İyi günde kötü günde senle birlikte, senle ağlayan, senle gülen, zaman zaman seni ağlatan. Sırtını sırtına dayayıp birlikte sorunlarla çözüm arayışı içine girebileceğiniz nadir şahıslara kanaatimce arkadaş denir.
onlarsız bir hayat düşünemem bile..
iyi ve kötü zamanında her zaman yanında olan kişidir.