uyurken üstünüzü örten kadın.. ağlayınca sizinle ağlayan.. üzgün olduğunuzu ilk farkeden ve aşık olduğunuzu.. sessizliğinize anlam yükleyen; sizin bile anlayamadığınız doğrulukta.. 'insan' ın en fedakarlaşan şekli..
Anneliğin ne demek olduğunu anne olunca anladım.. Peki erkekler anneliğin ne demek olduğunu bilemeyecekler mi? Bu konuda da beni şaşırtan bir yazıyla karşılaştım.. Yazarı Harun Tokak.. Anneliği o kadar güzel anlatmış ki.. okumak isterseniz linkini bırakıyorum: http://www.cocukdayaparimkariyerde.com/index.php? option=com_content&view=article&id=191:meleimin-adn-soeyler-misin&catid=3:ben-bir-anneyim&Itemid=62
karşılıksız sevgi hiç bir şey istemeden karşılık gözetmeden yapılan milyonlarca fedakarlığın kahramanları bazen kızsakta hep bizi düşündüğünü bildiğimiz mucizevi duyguları barındıran melekler kısaca anneler.
Dünyanın en yüce varlığı, meşakketler karşısında onurunu herşeyden yüksek tutan, evladı için zehir olsa yutan,sevgisini sulandırmadan katıksız sunan,çıkarsız fedakarlık yapmaya hazır. evladı için en derinden göz yaşı döken,çoğu kez sevgisini açık sunamayan bir volkan gibi en derin damarlarından çıkrıp evladına gerektiğinde kol kanat geren ve anlatmakla bitmeyecek elleri öpülesi, ve koklanası cennet gülleri.
Küçükken elimde cetvelle eve dönüşünü beklediğim kadın. Madem kariyer yapacaktın beni yapmasaydın. kırk yaşıma da gelsem ne zaman içimde şimdi duyduğum eksikliği hssetsem sana ağız dolusu sövmeyi bir borç bileceğim.
etrafıma bakıp da 'keşke böyle bi annem olsaydı ' demediysem... bu annemin sayesindedir... ve ben ne zaman hastalansam sarılmaya muhtaç kalsam seni özlerim =((
bad birkaç haftadır düzensiz yiyordur yemeğini, kahvaltı yapmadan çıkıyordur evden anne endişelidir...
anne- kahvaltı yaptım hadi geç kalma, bad - yemicem anne aç değilim bla bla anne - ya noldu niye yemiyorsun (annesel serzenişler serisi) bad - orda yiyorum ben anne - ne yiyosun orda? bad - tost anne - (annesel serzenişler serisi)
1 gün sonra
anne - hadi kalk sana tost yaptım bad - canımsın ya :)
her yolu dener sizi mutlu etmek için, karşılıksızdır sevgisi hep vardır ve varlığını hissettirir...
ANNE...ne demek ben bunu 23 yıldır bilmiyorum hani insanın canının yarısı gider hep bi tarafı eksik olur ya ben hep öyleyim çok acı bişey.onun eksikliği hep bende var o olsa herşey daha farklı olurdu en başta ANNELER GÜNÜ...onu çok özlüyorum keşke bi gün çıkıp gelse diyorum keşke ama o benden gideli tam 23 sene oldu...allahım mekanını cennet etsin inşallah...ONU ÇOK SEVİYORUM
10 ay oldu annem senı kaybedelı ben bılmıyorum nasıl gectı yalnız kaldım sesını duymadım senı gormedım kabrın basında gectı anne anne sen ozel kadın cocukların ıcın hersey yapan guzel ınsan calıskan merhametlı ıcım acıyor ıcım kanıyor ıcım aglıyor cok ozledım kokun burnumda hıc bırakmazdın cocuklarını dızılerın basladı annem koltugun bos kaldı annem kahve ıcmek senınle gomuldu ben senın kızın sensız olmuyor anne hakkını helal et ne olur nur ıcınde yat annem
CANIM ANNEM Şimdi yoksun yanımda Yatıyorsun kara toprak altında Bizi böyle bırakıp gittin yerin cennet olsun ANNECİĞİM
Kalbimde dayanılmaz bir acı Biliyorum durmayacak gözümün yaşı Bizi öksüz bırakıp gittin Yerin cennet olsun ANNECİĞİM
Artık kim sarar beni Kim unutturabilirki senin o eşsiz yerini Birde huzur veren o sınırsız şefkatini Yerin cennet olsun ANNECİĞİM
Doyamadım sana bu nankör hayatta Hayatımın anlamı kalmadı sen giderken tabutta Sen rahat uyu o kara toprakta Yerin cennet yattığın yer nur olsun ANNECİĞİM
canım annem ben annemi 2 hafta önce kaybettim o benim herşeyim di belki oyaşarken hiç bu kadar ciddiye almamıştım ama nerden bilebilirdimki onu bi gün ansızım kaybedeceğimi şimdi kalbim acıyor annem çünkü sen yoksun yanımda her saniye aklımdasın ve sensizliğe alışabilirmiyim bilmiyorum ama hiç sanmıyorum sensiz hiç bişe tat vermiyo anne kapıyı canım oğlum diye açan yok senin sıcaklığın yok anne dayanamıyorum beni affet anne mekanın cennet yattığın yer nurla dolsun anneeeeeeeemm
anne dunyanın değişmez eşşiz bir warlıgıdır.size şunu söyliyim sadece annenizin kıymetini bilin.ben annemi kaybettim kaybettim ama ölemdi dah kötüsü oldu annenize şevkat gödterin bana şevkat gösteren eller yok okula gönderen melk yok dikkat edin kıymetini bilen anne kanatsız melektir bunuda unutmayın
inan ben hiç büyümedim ki...çok uslu bir cocuk diildim ama hep kendımi kırdım boynumu kırdım ben hayatım boyunca bir tek kendımı vurdum suskun gorumsende fırtınalı we madurdum anne.bir mızrap gibi aynada hep dik durdum anne benim hic basımı koyucak bır sewgılım olmadı anne ne bir yuva kurdum ne bir gun sansım guldu tukendım gıttım sen benı gogsunde hep acılarla mı sogurdun anne...yoksa ewlat dıe koca bı tas mı dogurdun anne dogurdunda benı neyle yogurdun anne benim hic hayalim olmadı anne ne senı rahat ettırdım ne kendım ettım rahat bi mutluyluk fotagrafı bıle cektırmedık bu hayat kaybolmus bır ınahtar kadar sahıpsızım anne ne omuzumda bır dost elı ne sacımda bır sefkat...sanki yollardan akan su faydsız camurdum anne...sankı ıslanmaktım usumektım... sanki yagmurdum anne...bunca yıl gozyasını hangı denızlere sakladın... ben oleyım sen benı ne dıe dogurdun anne
Ne garip; yeni yeni farkediyorum ki, çocukları anne olunca çocuklaşıyor anneler... Ve insan, zamanın nasıl insafsız bir öğütücü olduğunu bu rol değişiminde anlıyor.
Eminim karnındaki ilk tekmemden, hatta doktorların 'Bundan sonra ağır kaldırmak yok' müjdesinden beridir iki kişilik yaşıyorsun yaşamı... Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti herşey ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin.
Kimbilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz. Yol boyu, kusurlarını hiç görmedik birbirimizin, yeteneklerimizi abarttık,
karşılıklı toz kondurmadık üzerimize, kol kanat gerdik...
Ben dünyanın en iyi evladıydım, sense tarihin en iyi annesi...
Her çığlıkta başucumda biteceğini bilmenin güveniyle büyüdüm. Her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıyla ayakta kaldım.
Sevginle donandım...
Ama sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acımasız kuralı işledi:
Büyüdüm...
Senin kollarında 'sen'den habersiz, bambaşka bir 'ben' çıktı ortaya. Bazen o eski 'ben'e hiç benzemeyen bir 'ben'...
Çünkü farkettim ki anlattığın masalların yaşamda karşılığı yokmuş. Kızlar bir prens umuduyla kurbağaları öpedursun, ben her yalanda burnumu yokladım. Şaşırdım.
Bostandaki danaların, ısırılmış lahanaların ve benzeri pastoral ninnilerin modasının geçtiğini gördüm sokakta... Söyleyemedim sana...
'Yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin artık eskisi kadar geçerli olmadığını' anlatan kitapları salonun ortasında açık bıraktım, açıp okuyasın diye...
Her kuşağın o vazgeçilmez ikilemi depreşti yeniden: 'Devir de amma değişti' diye yakınırken sen, ben ilginle boğulduğumdan dertlendim.
Bir yeri yaralandığında 'Anam görürse ne kadar üzülür' diye gizlemeye çalışmak küçük bir çocuk için nasıl ağır bir yüktür bilir misin?
Oysa ne çok acılar paylaştık seninle.. Ve ne çok sevinçler yaşadık beraber... Nasıl dar günlerde yardıma koşup, kaç şenliğine ortak olduk birbirimizin..?
Lakin artık kafesten uçma vaktiydi. 'Danaların girdiği bostan'da ayakta kalabilmenin yolu, tek başına kanat çırpmayı öğrenmekten geçiyordu.
Yargıladık birbirimizi bir dönem... Sorguladık...
Sen bana eş dost çocuklarını örnek gösterdikçe, ben seni eş dost ebeveynleriyle kıyaslar oldum.
Sen her sohbete 'Bizim çocukluğumuzda...' diye başladıkça ben, değişen takvim yapraklarını koydum önüne...
Nasıl da zalim bir çark bu değil mi?
Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun...
... Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüveriyor.
Sonrası kah bir kapı zili beklentisi, kah bir mektup, kah bir telefon sesi... Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi...
Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları...
Yazılarla konuştuk öyle zamanlarda... Bakışlarla anlaştık. Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı... Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk.
Ben büyürken... seni de büyüttüm.
Şimdi çok daha iyi anlıyoruz birbirimizi...
Çünkü küçücük bir el saçlarımı kavrıyor geceleri... Karyola başlarında uykusuz geceler geçiriyorum. Pastoral ninnilerle büyütüyorum oğlumu; yalancı çocukların burunları uzuyor masallarda, öpülen kurbağalar prens oluyor.
...Ve yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin geçersizleştiğini anlatan kitapları kaldırıyorum salondan gizli gizli...
O korkunç çark, acımasız bir hızla dönmeye devam ediyor. Zaman, öğütüyor kuşakları...
İnsan ancak mahrum kalınca anlıyor sevginin değerini... Bense sevginden mahrum kalmaya fazla dayanamayacağımı biliyorum.
annemi iki ay önce ansızın kaybettim.anne demek benim için her şey demek.benşu an tek kollu tek ayaklıyım.yani kısacası yarımım.onu çok özlüyorum.seni seviyorum annem.çok özlüyorum seni.mekanın cennet olsun emoşum.kara kızın
Kar yağıyor Laçinlere.. Rüzgar alaz soluyor,yırtıyor tenimi Her teli buz saçlarımın.. Alnımda acılar derin çizgi ÜŞÜYORUM ANNE! sarıldım dost diye gölgelere sırtını döndü gülenler bile bir mum bile yanmıyor her akşam içim çekiliyor karanlığa kavlarımın nemine nurlarını saç rüyalarımda olsun gel! ışıt üzerimi seninle cennet idi dünya sorma sonrasını! ateşinde dünyanın diri diri yanıyorum.. çek al! kurtar beni feleğin sillesinden sağanağından zilletin.. olsun azarların.. bir resim var tek hatıran, baktıkça gözlerim kanar oturmuşsun devre' nin yamacında,gözenin başından gülüyorsun.. namaz örtün başında.. benim başımda yağmurlar.. bak anne..saçlarım gümüş rengi..
hayatım boyunca hakkını ödeyemeyeceğim en derin uykularımda elimi tuttuğunda sıcaklığını tanıdığım her zaman onun kadar güzel olmak istediğim insan sinirli anlarımda anneme bağırdığımda o gün başıma mutlaka kötü birşey gelir cidden kutsal oluyorlar demek ki
uyurken üstünüzü örten kadın..
ağlayınca sizinle ağlayan..
üzgün olduğunuzu ilk farkeden ve aşık olduğunuzu..
sessizliğinize anlam yükleyen; sizin bile anlayamadığınız doğrulukta..
'insan' ın en fedakarlaşan şekli..
bilmiorum...
karsilik beklemeden gercek olan tek sevgi annemin sevgisi.. ii ki o benim annem :))
hab dich ganz doll lieb mama
Sen bana hayatsın.
çiçekler ile konuşan kadın :)
Başımı dayadığım huzurum
Kıvancım mutluluğum
Aldığım her soluk hava
Yediğim her lokma
İçtiğim suyum sen sen
Anneliğin ne demek olduğunu anne olunca anladım.. Peki erkekler anneliğin ne demek olduğunu bilemeyecekler mi? Bu konuda da beni şaşırtan bir yazıyla karşılaştım.. Yazarı Harun Tokak.. Anneliği o kadar güzel anlatmış ki.. okumak isterseniz linkini bırakıyorum: http://www.cocukdayaparimkariyerde.com/index.php? option=com_content&view=article&id=191:meleimin-adn-soeyler-misin&catid=3:ben-bir-anneyim&Itemid=62
karşılıksız sevgi hiç bir şey istemeden karşılık gözetmeden yapılan milyonlarca fedakarlığın kahramanları bazen kızsakta hep bizi düşündüğünü bildiğimiz mucizevi duyguları barındıran melekler kısaca anneler.
Küçük Tanrılar
Dünyanın en yüce varlığı, meşakketler karşısında onurunu herşeyden yüksek tutan, evladı için zehir olsa yutan,sevgisini sulandırmadan katıksız sunan,çıkarsız fedakarlık yapmaya hazır. evladı için en derinden göz yaşı döken,çoğu kez sevgisini açık sunamayan bir volkan gibi en derin damarlarından çıkrıp evladına gerektiğinde kol kanat geren ve anlatmakla bitmeyecek elleri öpülesi, ve koklanası cennet gülleri.
Küçükken elimde cetvelle eve dönüşünü beklediğim kadın. Madem kariyer yapacaktın beni yapmasaydın. kırk yaşıma da gelsem ne zaman içimde şimdi duyduğum eksikliği hssetsem sana ağız dolusu sövmeyi bir borç bileceğim.
etrafıma bakıp da
'keşke böyle bi annem olsaydı '
demediysem...
bu annemin sayesindedir...
ve ben ne zaman hastalansam
sarılmaya muhtaç kalsam
seni özlerim =((
ahin kalbimi yakiyor.
bad birkaç haftadır düzensiz yiyordur yemeğini, kahvaltı yapmadan çıkıyordur evden anne endişelidir...
anne- kahvaltı yaptım hadi geç kalma,
bad - yemicem anne aç değilim bla bla
anne - ya noldu niye yemiyorsun (annesel serzenişler serisi)
bad - orda yiyorum ben
anne - ne yiyosun orda?
bad - tost
anne - (annesel serzenişler serisi)
1 gün sonra
anne - hadi kalk sana tost yaptım
bad - canımsın ya :)
her yolu dener sizi mutlu etmek için, karşılıksızdır sevgisi hep vardır ve varlığını hissettirir...
ANNE...ne demek ben bunu 23 yıldır bilmiyorum hani insanın canının yarısı gider hep bi tarafı eksik olur ya ben hep öyleyim çok acı bişey.onun eksikliği hep bende var o olsa herşey daha farklı olurdu en başta ANNELER GÜNÜ...onu çok özlüyorum keşke bi gün çıkıp gelse diyorum keşke ama o benden gideli tam 23 sene oldu...allahım mekanını cennet etsin inşallah...ONU ÇOK SEVİYORUM
en son -sabah ben evden çıkarken- tüm ısrarlarına rağmen kahvaltı etmediğimden ' bu kızda eşek inadı var' diye bağırıyordu...
sığınılacak liman, kocaman olsa da insan korunmaya muhtaç hissediyor kendini bazen... her zamanında sana kollarını açan sadece annen..............
sevebileceğim bir annem olsun isterdim.
.
annem, çocuklarım,dünya çocukları
annemi,çocuklarımı ve tüm dünya çocuklarını çağrıştırıyor.
10 ay oldu annem senı kaybedelı ben bılmıyorum nasıl gectı yalnız kaldım sesını duymadım senı gormedım kabrın basında gectı anne anne sen ozel kadın cocukların ıcın hersey yapan guzel ınsan calıskan merhametlı ıcım acıyor ıcım kanıyor ıcım aglıyor cok ozledım kokun burnumda hıc bırakmazdın cocuklarını dızılerın basladı annem koltugun bos kaldı annem kahve ıcmek senınle gomuldu ben senın kızın sensız olmuyor anne hakkını helal et ne olur nur ıcınde yat annem
CANIM ANNEM
Şimdi yoksun yanımda
Yatıyorsun kara toprak altında
Bizi böyle bırakıp gittin
yerin cennet olsun ANNECİĞİM
Kalbimde dayanılmaz bir acı
Biliyorum durmayacak gözümün yaşı
Bizi öksüz bırakıp gittin
Yerin cennet olsun ANNECİĞİM
Artık kim sarar beni
Kim unutturabilirki senin o eşsiz yerini
Birde huzur veren o sınırsız şefkatini
Yerin cennet olsun ANNECİĞİM
Doyamadım sana bu nankör hayatta
Hayatımın anlamı kalmadı sen giderken tabutta
Sen rahat uyu o kara toprakta
Yerin cennet yattığın yer nur olsun ANNECİĞİM
Kamil UZUNÇINAR
canım annem ben annemi 2 hafta önce kaybettim o benim herşeyim di belki oyaşarken hiç bu kadar ciddiye almamıştım ama nerden bilebilirdimki onu bi gün ansızım kaybedeceğimi şimdi kalbim acıyor annem çünkü sen yoksun yanımda her saniye aklımdasın ve sensizliğe alışabilirmiyim bilmiyorum ama hiç sanmıyorum sensiz hiç bişe tat vermiyo anne kapıyı canım oğlum diye açan yok senin sıcaklığın yok anne dayanamıyorum beni affet anne mekanın cennet yattığın yer nurla dolsun anneeeeeeeemm
anne dunyanın değişmez eşşiz bir warlıgıdır.size şunu söyliyim sadece annenizin kıymetini bilin.ben annemi kaybettim kaybettim ama ölemdi dah kötüsü oldu annenize şevkat gödterin bana şevkat gösteren eller yok okula gönderen melk yok dikkat edin kıymetini bilen anne kanatsız melektir bunuda unutmayın
inan ben hiç büyümedim ki...çok uslu bir cocuk diildim ama hep kendımi kırdım boynumu kırdım ben hayatım boyunca bir tek kendımı vurdum suskun gorumsende fırtınalı we madurdum anne.bir mızrap gibi aynada hep dik durdum anne benim hic basımı koyucak bır sewgılım olmadı anne ne bir yuva kurdum ne bir gun sansım guldu tukendım gıttım sen benı gogsunde hep acılarla mı sogurdun anne...yoksa ewlat dıe koca bı tas mı dogurdun anne dogurdunda benı neyle yogurdun anne benim hic hayalim olmadı anne ne senı rahat ettırdım ne kendım ettım rahat bi mutluyluk fotagrafı bıle cektırmedık bu hayat kaybolmus bır ınahtar kadar sahıpsızım anne ne omuzumda bır dost elı ne sacımda bır sefkat...sanki yollardan akan su faydsız camurdum anne...sankı ıslanmaktım usumektım... sanki yagmurdum anne...bunca yıl gozyasını hangı denızlere sakladın... ben oleyım sen benı ne dıe dogurdun anne
Sevgili anneciğim,
Ne garip; yeni yeni farkediyorum ki, çocukları anne olunca çocuklaşıyor anneler... Ve insan, zamanın nasıl insafsız bir öğütücü olduğunu bu rol değişiminde anlıyor.
Eminim karnındaki ilk tekmemden, hatta doktorların 'Bundan sonra ağır kaldırmak yok' müjdesinden beridir iki kişilik yaşıyorsun yaşamı... Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti herşey ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin.
Kimbilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz. Yol boyu, kusurlarını hiç görmedik birbirimizin, yeteneklerimizi abarttık,
karşılıklı toz kondurmadık üzerimize, kol kanat gerdik...
Ben dünyanın en iyi evladıydım, sense tarihin en iyi annesi...
Her çığlıkta başucumda biteceğini bilmenin güveniyle büyüdüm. Her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıyla ayakta kaldım.
Sevginle donandım...
Ama sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acımasız kuralı işledi:
Büyüdüm...
Senin kollarında 'sen'den habersiz, bambaşka bir 'ben' çıktı ortaya. Bazen o eski 'ben'e hiç benzemeyen bir 'ben'...
Çünkü farkettim ki anlattığın masalların yaşamda karşılığı yokmuş. Kızlar bir prens umuduyla kurbağaları öpedursun, ben her yalanda burnumu yokladım. Şaşırdım.
Bostandaki danaların, ısırılmış lahanaların ve benzeri pastoral ninnilerin modasının geçtiğini gördüm sokakta... Söyleyemedim sana...
'Yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin artık eskisi kadar geçerli olmadığını' anlatan kitapları salonun ortasında açık bıraktım, açıp okuyasın diye...
Her kuşağın o vazgeçilmez ikilemi depreşti yeniden: 'Devir de amma değişti' diye yakınırken sen, ben ilginle boğulduğumdan dertlendim.
Bir yeri yaralandığında 'Anam görürse ne kadar üzülür' diye gizlemeye çalışmak küçük bir çocuk için nasıl ağır bir yüktür bilir misin?
Acından çok, O'nda yaratacağı acı, acıtır canını...
Oysa ne çok acılar paylaştık seninle.. Ve ne çok sevinçler yaşadık beraber... Nasıl dar günlerde yardıma koşup, kaç şenliğine ortak olduk birbirimizin..?
Lakin artık kafesten uçma vaktiydi. 'Danaların girdiği bostan'da ayakta kalabilmenin yolu, tek başına kanat çırpmayı öğrenmekten geçiyordu.
Yargıladık birbirimizi bir dönem... Sorguladık...
Sen bana eş dost çocuklarını örnek gösterdikçe, ben seni eş dost ebeveynleriyle kıyaslar oldum.
Sen her sohbete 'Bizim çocukluğumuzda...' diye başladıkça ben, değişen takvim yapraklarını koydum önüne...
Nasıl da zalim bir çark bu değil mi?
Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun...
... Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüveriyor.
Sonrası kah bir kapı zili beklentisi, kah bir mektup, kah bir telefon sesi... Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi...
Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları...
Yazılarla konuştuk öyle zamanlarda... Bakışlarla anlaştık. Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı... Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk.
Ben büyürken... seni de büyüttüm.
Şimdi çok daha iyi anlıyoruz birbirimizi...
Çünkü küçücük bir el saçlarımı kavrıyor geceleri... Karyola başlarında uykusuz geceler geçiriyorum. Pastoral ninnilerle büyütüyorum oğlumu; yalancı çocukların burunları uzuyor masallarda, öpülen kurbağalar prens oluyor.
...Ve yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin geçersizleştiğini anlatan kitapları kaldırıyorum salondan gizli gizli...
O korkunç çark, acımasız bir hızla dönmeye devam ediyor. Zaman, öğütüyor kuşakları...
İnsan ancak mahrum kalınca anlıyor sevginin değerini... Bense sevginden mahrum kalmaya fazla dayanamayacağımı biliyorum.
O yüzden sana upuzun bir ömür diliyorum.
Hem biliyor musun?
'Seni çok seviyorum.'
(Can Dündar)
bu gece uyumaz sanırım...
annemi iki ay önce ansızın kaybettim.anne demek benim için her şey demek.benşu an tek kollu tek ayaklıyım.yani kısacası yarımım.onu çok özlüyorum.seni seviyorum
annem.çok özlüyorum seni.mekanın cennet olsun emoşum.kara kızın
yeryuzundekıI en degerlı varlık....herseyım.... olmazsa olmazım
Kar yağıyor Laçinlere..
Rüzgar alaz soluyor,yırtıyor tenimi
Her teli buz saçlarımın..
Alnımda acılar derin çizgi ÜŞÜYORUM ANNE!
sarıldım dost diye gölgelere
sırtını döndü gülenler bile
bir mum bile yanmıyor
her akşam içim çekiliyor karanlığa
kavlarımın nemine nurlarını saç
rüyalarımda olsun gel! ışıt üzerimi
seninle cennet idi dünya sorma sonrasını!
ateşinde dünyanın diri diri yanıyorum..
çek al! kurtar beni feleğin sillesinden
sağanağından zilletin.. olsun azarların..
bir resim var tek hatıran, baktıkça gözlerim kanar
oturmuşsun devre' nin yamacında,gözenin başından gülüyorsun..
namaz örtün başında..
benim başımda yağmurlar.. bak anne..saçlarım gümüş rengi..
hayatım boyunca hakkını ödeyemeyeceğim en derin uykularımda elimi tuttuğunda sıcaklığını tanıdığım her zaman onun kadar güzel olmak istediğim insan sinirli anlarımda anneme bağırdığımda o gün başıma mutlaka kötü birşey gelir cidden kutsal oluyorlar demek ki