KİŞİLİKLİ BİR KADIN,ONURLU BİR KADIN,EN ÖNEMLİSİ CESUR BİR KADIN.BU KADAR CESUR VE DÜRÜST OLABİLEN KAÇ KADIN VAR Kİ? AYNI DUYGULARI YAŞAYAN AMA DÜRÜST DAVRANMAYAN O KADAR ÇOK KADIN VAR Kİ...
Genç ve güzel Anna, kocası ve çocuğuyla mutlu ve rahat bir hayat sürmektedir. Ta ki geleceği parlak bir genç olan Vronski ile karşılaşana dek. Petersburg garındaki ilk karşılaşmadan sonra kötü bir önsezi düşer Anna'nın içine. Belki bir ateş de. Aklından çıkaramaz onu. Beklenmedik şekilde altüst olur hayatı. Arayış içinde değil, mutsuz hiç değil, peki neden çıkaramaz aklından onu? Tutkusunun peşinden gider sonunda. Anna'nın hem sosyetedeki kadınlar arasında yaşamayı becerip hem de o kadınlardan biri olmadan büyüyen iç dünyası, kopan fırtınaları kaldıramaz ve sonunda intihara götürür onu. Üstelik, ardında bugüne dek süren bir ahlak tartışması bırakarak... Pek çok anlayışın tersine Anna'yı, iç sesini dinleyerek kendine ve insanlığa ihanet etmediği için çok ahlaklı bulan Birkiye, düşüncelerini şu şekilde sıralıyor: 'Anna, mutsuz bir kadın değil. Hayatını güzel geçiriyor zaten. İnsan tutkularını bilmiyor. Bilmediği için de sakin ve mutlu. Sonra her normal mutlu insanın başına gelebilecek bir şey geliyor başına. Bir derdi yokken, kendine dert getiren aşkın peşinden gidiyor. Zaten budur onurun ve ahlakın gerektirdiği. Kişinin kendine saygısının da göstergesi bu. Mutsuz olsaydı, ihanet, ahlaksızlık kabul edilebilirdi yaptığı.'
Halen okumakta olduğum iki ciltlik bitmek bilmeyen Tolstoy romanı.Anna Karenina bir ahlak dersi ama yazarında dediği gibi onun iyiliğinden süphe edilmezdi,sucu evliyken bir erkeğe aşık olmak sevmekti.Anna Kareninanın yanlış secimini ve nasıl suçlandığını anlatan güzel bir eser.
Tolstoy'un bir kitabı, Anna sevgiye doymaz olmasının haricinde müthiş bir kadındır, anlaşılamamıştır, Rusyada yaşadığı dönemde boşanma yasaktır, genç sevgilisiyle kaçar ama aradığı sevginin karşılığını onda da bulamaz, doyumsuzluğunun son noktasında bir trenin altında hayatına son verir.
insan bir kitabı okuduktan sonra aynı eserin sinema versiyonunu izlediğinde aradığını bulamayabiliyor. ama ben filmden de aynı tadı almıştım. sophie marceau anna karenina rolünde muhteşemdi.
ayrıca filmde levin karakterini oynayan alfred molina yı da anmadan geçemeyeceğim.
alfred molina için bknz. spiderman in belalısı 4 kollu profesör.
tolstoy réalist bir éserdir,bu eserdé kişileri ték ték ruhsal açıdaN incelemiş romanıNa psikolojik boyut kazaNdırmıştır.19.yy rus ale yapısı hakkıNda bilgiler vardır
Tolstoy Anna Karenina 'yı yerden yere vurup, Kont Levinski'yi başka bir prensese aşık eder; sonuçta Anna Karenina oğlu Alyoşa'nın hasretine dayanamaz ve aşk acısıyla Tolstoy'un uygun gördüğü gibi tren altında can verir. Oysa aynı anda, aynı Moskovada başka prensesler de kocalarından başkasını sevmekte, metres hayatı gırla gitmektedir.Onlara birşey olmamaktadır. Tolstoy'un içindeki aşk acısıdır belki de....
KİŞİLİKLİ BİR KADIN,ONURLU BİR KADIN,EN ÖNEMLİSİ CESUR BİR KADIN.BU KADAR CESUR VE DÜRÜST OLABİLEN KAÇ KADIN VAR Kİ? AYNI DUYGULARI YAŞAYAN AMA DÜRÜST DAVRANMAYAN O KADAR ÇOK KADIN VAR Kİ...
klasiklerden favori kahramanım.
'Aşkı yaşamadan ölmek,
ölümün kendisinden daha korkutucu'
demişti Anna...
2 defa izlediğim sonrasında
izlemeye cesaret edemediğim filmi var elimde...
Gurur abidesi Anna...
Trenimi beklerken roman kahramanı da olsan sen geldin aklıma..
Genç ve güzel Anna, kocası ve çocuğuyla mutlu ve rahat bir hayat sürmektedir. Ta ki geleceği parlak bir genç olan Vronski ile karşılaşana dek. Petersburg garındaki ilk karşılaşmadan sonra kötü bir önsezi düşer Anna'nın içine. Belki bir ateş de. Aklından çıkaramaz onu. Beklenmedik şekilde altüst olur hayatı. Arayış içinde değil, mutsuz hiç değil, peki neden çıkaramaz aklından onu? Tutkusunun peşinden gider sonunda. Anna'nın hem sosyetedeki kadınlar arasında yaşamayı becerip hem de o kadınlardan biri olmadan büyüyen iç dünyası, kopan fırtınaları kaldıramaz ve sonunda intihara götürür onu. Üstelik, ardında bugüne dek süren bir ahlak tartışması bırakarak... Pek çok anlayışın tersine Anna'yı, iç sesini dinleyerek kendine ve insanlığa ihanet etmediği için çok ahlaklı bulan Birkiye, düşüncelerini şu şekilde sıralıyor: 'Anna, mutsuz bir kadın değil. Hayatını güzel geçiriyor zaten. İnsan tutkularını bilmiyor. Bilmediği için de sakin ve mutlu. Sonra her normal mutlu insanın başına gelebilecek bir şey geliyor başına. Bir derdi yokken, kendine dert getiren aşkın peşinden gidiyor. Zaten budur onurun ve ahlakın gerektirdiği. Kişinin kendine saygısının da göstergesi bu. Mutsuz olsaydı, ihanet, ahlaksızlık kabul edilebilirdi yaptığı.'
Halen okumakta olduğum iki ciltlik bitmek bilmeyen Tolstoy romanı.Anna Karenina bir ahlak dersi ama yazarında dediği gibi onun iyiliğinden süphe edilmezdi,sucu evliyken bir erkeğe aşık olmak sevmekti.Anna Kareninanın yanlış secimini ve nasıl suçlandığını anlatan güzel bir eser.
Tolstoy'un bir kitabı, Anna sevgiye doymaz olmasının haricinde müthiş bir kadındır, anlaşılamamıştır, Rusyada yaşadığı dönemde boşanma yasaktır, genç sevgilisiyle kaçar ama aradığı sevginin karşılığını onda da bulamaz, doyumsuzluğunun son noktasında bir trenin altında hayatına son verir.
lev tolstoy' un beni derinden etkileyen kitabı.
insan bir kitabı okuduktan sonra aynı eserin sinema versiyonunu izlediğinde aradığını bulamayabiliyor. ama ben filmden de aynı tadı almıştım. sophie marceau anna karenina rolünde muhteşemdi.
ayrıca filmde levin karakterini oynayan alfred molina yı da anmadan geçemeyeceğim.
alfred molina için bknz. spiderman in belalısı 4 kollu profesör.
yaşlı bilge görüntüsünde fikirlerinin sancılarını yansıtan Tolstoy dedenin etkileyici romanıdır...
anna karenina'nın döktüğü gözyaşları o kadar içtendi ki; sıcaklığını okurken hissedebilirsiniz...
ancak yaşadığı evlat ayrılığı onun psikolojisini bozar ve aşk hayatını da sekteye uğratır..
demek ki hayatta sadece aşkıyla yaşayamıyor insanlar...:(
tolstoy
réalist bir éserdir,bu eserdé kişileri ték ték ruhsal açıdaN incelemiş romanıNa psikolojik boyut kazaNdırmıştır.19.yy rus ale yapısı hakkıNda bilgiler vardır
Tolstoy Anna Karenina 'yı yerden yere vurup, Kont Levinski'yi başka bir prensese aşık eder; sonuçta Anna Karenina oğlu Alyoşa'nın hasretine dayanamaz ve aşk acısıyla Tolstoy'un uygun gördüğü gibi tren altında can verir.
Oysa aynı anda, aynı Moskovada başka prensesler de kocalarından başkasını sevmekte, metres hayatı gırla gitmektedir.Onlara birşey olmamaktadır.
Tolstoy'un içindeki aşk acısıdır belki de....
kadınlarkulübü.com da bir Anna daha var..
'Kont Lewinsky artık başka bir kadını seviyormuş Anna! '
Çok beğenerek okuduğum ilk tolstoy kitabı idi.