Her yaz olduğu gibi bu yaz da dev bir şantiye...:(( Trafik alt üst.. Gidebileceğiniz bütün yollar (alternatifleri de dahil) kapalı.. Her gün; -aaa burasıda kapanmış şeklinde yeni bir süpriz... Her yan toz toprak... Bir ay önce çiçek ekmek için tıkadıkları yollar, yeni refüj çalışmaları ve kaldırımlar nedeniyle çiçekleri ve çimleri katletmek üzere yeniden kapalı Bütün kavşaklara bu işlevsiz köprüleri yaptıktan sonra ne bahane bulacaklar kapatmak için bekliyorum merakla sanırım yaptıkları ucubeleri yıkıp yeniden uyapmak üzere yeni ihaleler bekler o zamanda ankarayı...:((
Ankara 'yı anlamak herkesin harcı değildir..hele ki bir şehri denizi için sevenlerin hiç harcı değildir.. Ankara Kalesiyle Anadoludaki medeniyeti, Başkent olmasıyla Atatürk'ün ve Cumhuriyetin sembolü..ve Milli Mücadele 'nin.. Ankara deyince söylenecek en son yer Kızılaydır..gerçi orası da güzeldir.. Tanpınar'ın Ankara 'sı, Ahmet Arif'in karanfil sokağı, Cemal Süreya'nın Güven parkı güzeldir.. Konur sokağın daimi ziyaretçileri..Nihat Genci.. kendine Donkişot diyeni.. Kızılayın simidi.. bakanlıkların ciddiyeti..ATA' MIN kabri..
bilmemki o ay yüzlü kimi düsünür ben onu düsünürken. japonca bile sevebilirken ben onu.ankara sokaklarındayım yine bir başıma.şu an cenn net teyim :) seni düsünürken ey beni düşünmeyen lale güzeli.......
Pembe küçük dudağını söyledi şarkımızı İndi bahar Ankara'nın sisli yamaçlarına İçli sesin ne kadar açtı gönülde sızı
Her gören ağladı, kalbini bağladı Sapsarı saçlarına Boşyere ağlama kalbini bağlama Ankara kızlarına
Söyledim aşkımı ben, Ankara rüzgarına Olmadı kaldı benim her hevisim yarına Önce biraz gülecek, kalbe ümit kalacak Gel diyecek gelmeyecek hepsini aldatacak Sev diyecek sevmeyecek belki de ağlatacak
Her gören ağladı, kalbimi bağladı Sapsarı saçlarına Boşyere ağlama kalbini bağlama Ankara kızlarına
ankara bana ılk defa asık olmayı sevmeyı sevılmeyı huznu ve goz yasını cagrıstırıyor.butun duygular bır anda yasandı ankara ozlemeyı ozlenıpte beklenmeyı sevmeyı sevıpte kavusamamayı karmasık duygu kalbım egede degıl Turkıyenın kalbı Ankara da kaldı
Sisli bir Ankara sabahıydı… Genç kadın derin ve sıcak(!) bir nefes alıp kapının önünde bir an duraksadı…nedense siyah kürklü yakalı paltosunun üst düğmesini iliklemezdi hiç…sıkıntıya girmeyi sevmezdi balıkçı yaka kazakları çok sevmesine rağmen… ^^Hava ayaz mı ayaz ellerim ceplerimde^^….şarkısını düşündü birden..Ankaranın insanın içine işleyen ayazı ona hep bu şarkıyı hatırlatırdı neşeyle bazen…ama şimdi… Neşesi yoktu…
Kararlı bir şekilde elleri boğazındaki son düğmeyi buldu…ve ilikledi…Yapması gereken o kadar şey arasında zaten çekmekte olduğu burnunun başına iş açıp akciğerlere inen bir enfeksiyona yol açmasına izin veremezdi… Herkesi düşündüğü için…kendini de düşündüğünden değil…üşütmemeliydi artık…doktorlar hasta olmazlardı…
Merdivenleri inerken bir kez daha bu şehri hiç sevmediğini düşündü…sisli şehri…Yıldızların binalar arasına gizlendiği ve en açık havalarda bile seçilemediği için hiç alışamayacaktı buraya… Mavi düşler ülkesine, engin denizlere ve altın kumsallara sevdalıydı o çünkü…
Alışılagelmişlerin içinde…hatta belki alışılagelmişi yapan…ama farklı duyumsayacağı bir şeydi onun aradığı…ve bulamadığı… Yalnızdı…
Bu mahkumiyeti kendi istemiş ve yaratmıştı… Çünkü ^^huzur^^ için her şeye değerdi…ve hatta belki de yalnız olmaya bile…
Merdivenleri hızlı adımları inerken yerlerin ıslak olduğunu fark etti…demek ki yağmur yağmıştı…veya kar yağmış…sabaha karşı erimişti.…ne fark ederdi ki…
Soluduğu buz kokulu hava akciğerlerinden çok…yüreğine işliyordu sanki…oysa az önce kısa kollu lacivert formasıyla geziniyordu içeride…hayat ne kadar tezatlarla doluydu…içeride yaz havası…dışarıda ise kara kış hakimdi…
Ürkek adımlarla küçük su göletlerinin üzerinden akrobasik hareketlerle sıçrayarak arabaya ulaşmaya çalıştı…ne kadar sıkılırdı arabayı ısıtma işleminden…sabırsızlığının getirdiği negatiflikle birkaç gaz darbesinden sonra inadına yenilerek çalıştırır…sonra da tam sarı ışıkta gaz debriyaj ayarını yapamadığından dolayı sönen arabayı arkadan gelen boru seslerine aldırmadan umarsızca yeniden çalıştırırdı…soğukkanlı kullanırdı galeyana gelmeyi sevmediği için…çok şükür 11 yıllık şoförlüğü boyunca da büyük çapta bir kaza atlatmamıştı…
Tek başına kahvaltı yapacaktı bu sabah gene..cıvıl cıvıl olabilme ihtimali yüksek olan sıcak yuvalı evleri düşündü…Baba baş köşede oturur bir yandan çayını yudumlayıp omletini ve sosisleri atıştırırken gazetesinin yapraklarını çeviriyordu belki yan evlerden birinde..Anne kendine has dişi kuş havasıyla çocuklarına yiyecek servisi yapıp kahvaltının kusursuz olmasıyla meşgulken..çocuklar da cıvıldaşıyorlardı kimbilir televizyondaki çizgi filme kaçamak bakışlar fırlatarak…
Belki anne kahvaltının üzerine şöyle kısık ateşte pişmiş bir türk kahvesi pişirecek…yanında bir bardak suyla tepsiye koyup…eşinin yanına oturup.. bir eline kahvesini diğer elineyse gazeteyi alacaktı birazdan…
Marketin önünde sağa çekip bir ekmek ve bir gazete aldı… Tevekkülle evin kapısının anahtarını çevirirken yine aynı sözleri düşündü…Whitney Houston özetlemişti onun yerine hislerini…
^^Each day, each day I play the role Her gün...her gün..
of someone, always in control, Her zaman kontrollü olan birinin rolünü oynadım
but at nights, I come home and turn the key. Ama geceleri eve geldiğim ve anahtarı çevirdiğim zaman
There's nobody there, no one cares for me, Orada kimse yok...kimse benimle ilgilenmiyor..
What's the sense, of trying hard to find your dreams Peki...zorla hayallerini bulmaya çalışmanın anlamı ne?
without someone to share it with. Eğer bunları paylaşabileceğin birisi yoksa
Tell me what does it mean. Söyle bana...ne anlamı var? ^^ ………………………………………..
Genç kadın derin bir iç çekerek anahtarı çevirip evin içine girdi….. Sisli ve YALNIZ bir Ankara sabahıydı…
Kendine kısık ateşte bir türk kahvesi pişirdi... Minik üzerinde kıbrıs hatırası yazan tepsisine yerleştirdi dikkatlice...yanında bir bardak suyla... En güzel kahve fincanını seçerdi hep.. Misafirler için saklamayı sevmezdi birşeyleri... 12 parça yemek setini bile ikinci gün gündeliğe ayırmıştı... Bu dünyada ben zaten misafirken...neden saklayayım ki diye düşünürdü çünkü... Keyif yapmaksaydı gaye.. Yapmalıydı.... Küçük tepsisiyle bilgisayar odasına doğru yürüdü.. Masaya kahvesini yerleştirdi... Bilgisayarı açtı… Ve yazmaya başladı...
'kimse keman çalmaz belki.. belki bu film hiçbir zaman bu kadar fiyakalı olmayacak ama... hiçbir lahmacum da o okul yolundaki o ücüncü sınıf lokantasının tadını vermeyecek bi daha çok daha iyilerini yedim sonra bizzat urfada hatta... ama hiçbirinde o kadar aç oturmadım sofraya'
ANKARA ey ankara bilsen ne özlemisim seni...sonbaharinda bakanliklarda yere düsen yapraklari izlemeyi,kocatepeden seni süzmeyi,kuguluda oturmayi,dostun önünde bulusmayi,tunalida gezinmeyi,cinnaha tabanvay çikmayi bile ne özlemisim benim biricik ankaram...
Ankara ya çok gittim ama bi türlü sevemedim SİYASETİN SOĞUK YÜZÜ YANSIMIŞ SOKAKLARINA
buz gibi soğuk..insanı,havası....herşeyi..sevmedim sevemedim.....
zülümün merkezi....en tepesinden tut an alttaki brökrata kadar zalim
bi bahar günü.. günlerden pazar..ellerinde çiçekler olan insanlar.. çok hoşuma gitmişti ya.. sanırım Ankara insanlarında böle bi alışkanlık var.
istanbulu özleten ve kıymetlendiren şehir
adı üzerinde 'kara' bir şehir...yada Mâi 'de öyle bir intibâ bırakır her zaman nedense...
'k' harfleri 'g' harfine rücu eder genellikle bu şehrin insanlarında 'gara gözlü angaralım' tarzında :)
şehrin girişinde eskiden gecekondular selam dururlardı ki zaten kara kentin bir de bu karşılama seramonşsi nefes almamızı güçleştirirdi büsbütün...
yok yok...sevemedim...
hele İstanbul'dan sonra...
İstanbul benim canım...
vatanım da vatanım...
Her yaz olduğu gibi bu yaz da dev bir şantiye...:((
Trafik alt üst..
Gidebileceğiniz bütün yollar (alternatifleri de dahil) kapalı..
Her gün;
-aaa burasıda kapanmış şeklinde yeni bir süpriz...
Her yan toz toprak...
Bir ay önce çiçek ekmek için tıkadıkları yollar,
yeni refüj çalışmaları ve kaldırımlar nedeniyle
çiçekleri ve çimleri katletmek üzere yeniden kapalı
Bütün kavşaklara bu işlevsiz köprüleri yaptıktan sonra ne bahane bulacaklar kapatmak için bekliyorum merakla
sanırım yaptıkları ucubeleri yıkıp yeniden uyapmak üzere yeni ihaleler bekler o zamanda ankarayı...:((
Ankara 'yı anlamak herkesin harcı değildir..hele ki bir şehri denizi için sevenlerin hiç harcı değildir..
Ankara Kalesiyle Anadoludaki medeniyeti, Başkent olmasıyla Atatürk'ün ve Cumhuriyetin sembolü..ve Milli Mücadele 'nin..
Ankara deyince söylenecek en son yer Kızılaydır..gerçi orası da güzeldir..
Tanpınar'ın Ankara 'sı, Ahmet Arif'in karanfil sokağı, Cemal Süreya'nın Güven parkı güzeldir..
Konur sokağın daimi ziyaretçileri..Nihat Genci..
kendine Donkişot diyeni..
Kızılayın simidi..
bakanlıkların ciddiyeti..ATA' MIN kabri..
kısaca her şeyi güzeldir...
nerden düştüm senin ellerine...
hiç yakışıyor musun bana bir bak,,,,
bırak beni gideyim artık....
sevmiyorum seni...
kalabalık sokakarını
gülmek bilmeyen insanlarını
ağlamayı beceremeyen insanlarını
sevmeyi bilmeyen insanlarını
! ! ! ! ! ! ! !
ya sen öldür beni
ya bırak gideyim........
bilmemki o ay yüzlü kimi düsünür ben onu düsünürken.
japonca bile sevebilirken ben onu.ankara sokaklarındayım yine bir başıma.şu an cenn net teyim :) seni düsünürken ey beni düşünmeyen lale güzeli.......
denizi eksik....
Ankara türkiyenin başkentidir
Eryaman
çankaya muhafız alayı senı asla unutamam...
ankara = cumhurbaşkanlığı muhafız alayı
Pembe küçük dudağını söyledi şarkımızı
İndi bahar Ankara'nın sisli yamaçlarına
İçli sesin ne kadar açtı gönülde sızı
Her gören ağladı, kalbini bağladı
Sapsarı saçlarına
Boşyere ağlama kalbini bağlama
Ankara kızlarına
Söyledim aşkımı ben, Ankara rüzgarına
Olmadı kaldı benim her hevisim yarına
Önce biraz gülecek, kalbe ümit kalacak
Gel diyecek gelmeyecek hepsini aldatacak
Sev diyecek sevmeyecek belki de ağlatacak
Her gören ağladı, kalbimi bağladı
Sapsarı saçlarına
Boşyere ağlama kalbini bağlama
Ankara kızlarına
ankara bana ılk defa asık olmayı sevmeyı sevılmeyı huznu ve goz yasını cagrıstırıyor.butun duygular bır anda yasandı ankara ozlemeyı ozlenıpte beklenmeyı sevmeyı sevıpte kavusamamayı karmasık duygu kalbım egede degıl Turkıyenın kalbı Ankara da kaldı
çankaya sı olmasa bide :))
SİSLİ BİR ANKARA SABAHIYDI……
Sisli bir Ankara sabahıydı…
Genç kadın derin ve sıcak(!) bir nefes alıp kapının önünde bir an duraksadı…nedense siyah kürklü yakalı paltosunun üst düğmesini iliklemezdi hiç…sıkıntıya girmeyi sevmezdi balıkçı yaka kazakları çok sevmesine rağmen…
^^Hava ayaz mı ayaz ellerim ceplerimde^^….şarkısını düşündü birden..Ankaranın insanın içine işleyen ayazı ona hep bu şarkıyı hatırlatırdı neşeyle bazen…ama şimdi…
Neşesi yoktu…
Kararlı bir şekilde elleri boğazındaki son düğmeyi buldu…ve ilikledi…Yapması gereken o kadar şey arasında zaten çekmekte olduğu burnunun başına iş açıp akciğerlere inen bir enfeksiyona yol açmasına izin veremezdi…
Herkesi düşündüğü için…kendini de düşündüğünden değil…üşütmemeliydi artık…doktorlar hasta olmazlardı…
Merdivenleri inerken bir kez daha bu şehri hiç sevmediğini düşündü…sisli şehri…Yıldızların binalar arasına gizlendiği ve en açık havalarda bile seçilemediği için hiç alışamayacaktı buraya…
Mavi düşler ülkesine, engin denizlere ve altın kumsallara sevdalıydı o çünkü…
Alışılagelmişlerin içinde…hatta belki alışılagelmişi yapan…ama farklı duyumsayacağı bir şeydi onun aradığı…ve bulamadığı…
Yalnızdı…
Bu mahkumiyeti kendi istemiş ve yaratmıştı…
Çünkü ^^huzur^^ için her şeye değerdi…ve hatta belki de yalnız olmaya bile…
Merdivenleri hızlı adımları inerken yerlerin ıslak olduğunu fark etti…demek ki yağmur yağmıştı…veya kar yağmış…sabaha karşı erimişti.…ne fark ederdi ki…
Soluduğu buz kokulu hava akciğerlerinden çok…yüreğine işliyordu sanki…oysa az önce kısa kollu lacivert formasıyla geziniyordu içeride…hayat ne kadar tezatlarla doluydu…içeride yaz havası…dışarıda ise kara kış hakimdi…
Ürkek adımlarla küçük su göletlerinin üzerinden akrobasik hareketlerle sıçrayarak arabaya ulaşmaya çalıştı…ne kadar sıkılırdı arabayı ısıtma işleminden…sabırsızlığının getirdiği negatiflikle birkaç gaz darbesinden sonra inadına yenilerek çalıştırır…sonra da tam sarı ışıkta gaz debriyaj ayarını yapamadığından dolayı sönen arabayı arkadan gelen boru seslerine aldırmadan umarsızca yeniden çalıştırırdı…soğukkanlı kullanırdı galeyana gelmeyi sevmediği için…çok şükür 11 yıllık şoförlüğü boyunca da büyük çapta bir kaza atlatmamıştı…
Tek başına kahvaltı yapacaktı bu sabah gene..cıvıl cıvıl olabilme ihtimali yüksek olan sıcak yuvalı evleri düşündü…Baba baş köşede oturur bir yandan çayını yudumlayıp omletini ve sosisleri atıştırırken gazetesinin yapraklarını çeviriyordu belki yan evlerden birinde..Anne kendine has dişi kuş havasıyla çocuklarına yiyecek servisi yapıp kahvaltının kusursuz olmasıyla meşgulken..çocuklar da cıvıldaşıyorlardı kimbilir televizyondaki çizgi filme kaçamak bakışlar fırlatarak…
Belki anne kahvaltının üzerine şöyle kısık ateşte pişmiş bir türk kahvesi pişirecek…yanında bir bardak suyla tepsiye koyup…eşinin yanına oturup.. bir eline kahvesini diğer elineyse gazeteyi alacaktı birazdan…
Marketin önünde sağa çekip bir ekmek ve bir gazete aldı…
Tevekkülle evin kapısının anahtarını çevirirken yine aynı sözleri düşündü…Whitney Houston özetlemişti onun yerine hislerini…
^^Each day, each day I play the role
Her gün...her gün..
of someone, always in control,
Her zaman kontrollü olan birinin rolünü oynadım
but at nights, I come home and turn the key.
Ama geceleri eve geldiğim ve anahtarı çevirdiğim zaman
There's nobody there, no one cares for me,
Orada kimse yok...kimse benimle ilgilenmiyor..
What's the sense, of trying hard to find your dreams
Peki...zorla hayallerini bulmaya çalışmanın anlamı ne?
without someone to share it with.
Eğer bunları paylaşabileceğin birisi yoksa
Tell me what does it mean.
Söyle bana...ne anlamı var? ^^
………………………………………..
Genç kadın derin bir iç çekerek anahtarı çevirip evin içine girdi…..
Sisli ve YALNIZ bir Ankara sabahıydı…
Kendine kısık ateşte bir türk kahvesi pişirdi...
Minik üzerinde kıbrıs hatırası yazan tepsisine yerleştirdi dikkatlice...yanında bir bardak suyla...
En güzel kahve fincanını seçerdi hep..
Misafirler için saklamayı sevmezdi birşeyleri...
12 parça yemek setini bile ikinci gün gündeliğe ayırmıştı...
Bu dünyada ben zaten misafirken...neden saklayayım ki diye düşünürdü çünkü...
Keyif yapmaksaydı gaye..
Yapmalıydı....
Küçük tepsisiyle bilgisayar odasına doğru yürüdü..
Masaya kahvesini yerleştirdi...
Bilgisayarı açtı…
Ve yazmaya başladı...
Sisli ve yalnız bir Ankara sabahıydı....
Eternalflame
'kimse keman çalmaz belki..
belki bu film hiçbir zaman bu kadar fiyakalı olmayacak ama...
hiçbir lahmacum da o okul yolundaki o ücüncü sınıf lokantasının tadını vermeyecek bi daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfada hatta...
ama hiçbirinde o kadar aç oturmadım sofraya'
İLLerin güzeLLik SıraLaması.
1:İstanbuL 8:Adana
2:Samsun 9:AntaLya
3:iZmir 10:Mersin
4:BurSa 11.......
5:Kayseri 12:......
6:G.Antep 81:Anqara :))))))
7:İzmit
ankara ankara güzel ankara seni görmek ister her bahtı kara :)
karamsarbir anı
özlem :(((
ANKARA
ey ankara bilsen ne özlemisim seni...sonbaharinda bakanliklarda yere düsen yapraklari izlemeyi,kocatepeden seni süzmeyi,kuguluda oturmayi,dostun önünde bulusmayi,tunalida gezinmeyi,cinnaha tabanvay çikmayi bile ne özlemisim benim biricik ankaram...
hayal kırıklıklarının başladığı sıra dışı bir kent
'Angaraaa böğük şeheeer'
Güney doğulularda kız tavlama yöntemi..
doğduğum, büyüdüğüm şehir, vatanım! özledim be!
on numara tek yer teksas diye anılan çinçin niyese insanlar korkuyor ne var ya bukadar korkacak.
Ankara kazan ben kepçe....
adım adım içime işlediğim şehrim. Ata şehrim, asil şehrim, memur şehrim, bürokrat şehrim, benim şehrim!
ankarayı seviyorum...aşık olduğum şehir,bir ömür sığıdırdım buşehirde..hayal kırıklıklarım oldu.umutsuzluklarım oldu yine de seviyorum...