Türkler’in de gelişiyle, Anadolu tarihi, Bizanslılar, Pontus Rumları, Ermeniler, Kürtler, Haçlılar, Araplar, Nesturiler, Asuriler, Moğollar, Gürcüler gibi, farklı etnik köken ve dinden insanların, karşılıklı etkileşip, yeni Anadolu toplumunun oluştuğu bir sürece girmiştir. Bütün bu değişik insan gurupları arasında, düşmanlıklar, dostluklar, büyüklü küçüklü savaşlar, barışlar, ittifaklar, ittifakların bozulup yeni cepheleşmelerin ortaya çıkışı, kız alıp vermeler, karşılıklı din değiştirmeler, çıkar çatışmaları, prenslerin/ağaların/beylerin taht kavgaları, zorda kalınca birbirine iltica etmeler ile tam bir kargaşa dönemi yaşanmış ve yeni bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır.
Ankara Türkiye demek, Anadolu demektir. Aslını ararsanız Anadolu adının kökü, kökeni de Ankara'dan doğmuştur. Biz söyleyelim, siz dinleyin:
Şöyle Ankara'ya yakın Kızılcahamam'a kadar uzanınız. Biraz ötede Taşlıca köyü var, köyün yamacında taştan bir oluk, oluğun yanında da bir türbe. Sorarsanız size hemen öyküsünü anlatırlar, derler ki:
Türk sultanı asker toplayıp sefere çıkar, dağ taş, dere tepe demez, aşar da aşarlar. Ağustos sıcağı dudakları çatlatır, damakları kurutur. Asker susuz, mataralar kuru. İşte bu sırada, boz-bulanık tepelerden, omuzunda ayran bakracı, ak saçlı ihtiyar bir ana görünür. Yanık bağırların, susuz mataraların tek umudu bu şefkat sembolü ihtiyar anada. Kadın yaklaşır:
- Yavrucaklarım, der. Hoş geldiniz. Alın, ananızın ak sütü gibi hel'l olsun, için ayranımdan.
Omuzundan bakracını indirir, buradaki taş oluğa doldurur. Asker oluğa üşüşür, mataralarını doldurur.
- Doldur oğlum!
- Dolu ana.
- Doldurun yiğitlerim!
- Ana dolu.
İhtiyar ana: 'Doldur! ' dedikçe, askerler: 'Ana dolu! ' diyerek, buz gibi ayranla bağırlarını serinletirler. Bir bakraç ayran, bir orduya yeter de, artar bile.
O günden sonra, bu kutsal topraklara 'Anadolu' deyiverir herkes.
Oluğun yanıbaşındaki mezar, bu ihtiyar ananındır. Ziyaret ederler. Daha doğrusu bu mezar, bu toprakları kanıyla sulayan yiğitlerin anası, Anadolu'nun ta kendisi, tüm Türkiye'dir.. ...
Dünyanın merkezi, belki de evrenin merkezi. Kolay mı bu kadar çok uygarlığa hem beşik hem de mezar olmak ve yine de yaratıldığı günkü kadar büyüleyici ve cazip olmayı sürdürmek
Türkler’in de gelişiyle, Anadolu tarihi, Bizanslılar, Pontus Rumları, Ermeniler, Kürtler, Haçlılar, Araplar, Nesturiler, Asuriler, Moğollar, Gürcüler gibi, farklı etnik köken ve dinden insanların, karşılıklı etkileşip, yeni Anadolu toplumunun oluştuğu bir sürece girmiştir. Bütün bu değişik insan gurupları arasında, düşmanlıklar, dostluklar, büyüklü küçüklü savaşlar, barışlar, ittifaklar, ittifakların bozulup yeni cepheleşmelerin ortaya çıkışı, kız alıp vermeler, karşılıklı din değiştirmeler, çıkar çatışmaları, prenslerin/ağaların/beylerin taht kavgaları, zorda kalınca birbirine iltica etmeler ile tam bir kargaşa dönemi yaşanmış ve yeni bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır.
Bir coğrafi bölgedir.Bugün doğu ve güney doğu Anadolu diye bilinen coğrafi bölgenin adı bazılarına göre Kürdistan'dır.
okulum benim, güzel kampüslü üniversitem, bahar şenliği var hadi gelin!
Madde üstü bir ruh remzidir Anadolu, ben de ona hasret!
Anadolu adı:
Ankara Türkiye demek, Anadolu demektir. Aslını ararsanız Anadolu adının kökü, kökeni de Ankara'dan doğmuştur. Biz söyleyelim, siz dinleyin:
Şöyle Ankara'ya yakın Kızılcahamam'a kadar uzanınız. Biraz ötede Taşlıca köyü var, köyün yamacında taştan bir oluk, oluğun yanında da bir türbe. Sorarsanız size hemen öyküsünü anlatırlar, derler ki:
Türk sultanı asker toplayıp sefere çıkar, dağ taş, dere tepe demez, aşar da aşarlar. Ağustos sıcağı dudakları çatlatır, damakları kurutur. Asker susuz, mataralar kuru. İşte bu sırada, boz-bulanık tepelerden, omuzunda ayran bakracı, ak saçlı ihtiyar bir ana görünür. Yanık bağırların, susuz mataraların tek umudu bu şefkat sembolü ihtiyar anada. Kadın yaklaşır:
- Yavrucaklarım, der. Hoş geldiniz. Alın, ananızın ak sütü gibi hel'l olsun, için ayranımdan.
Omuzundan bakracını indirir, buradaki taş oluğa doldurur. Asker oluğa üşüşür, mataralarını doldurur.
- Doldur oğlum!
- Dolu ana.
- Doldurun yiğitlerim!
- Ana dolu.
İhtiyar ana: 'Doldur! ' dedikçe, askerler: 'Ana dolu! ' diyerek, buz gibi ayranla bağırlarını serinletirler. Bir bakraç ayran, bir orduya yeter de, artar bile.
O günden sonra, bu kutsal topraklara 'Anadolu' deyiverir herkes.
Oluğun yanıbaşındaki mezar, bu ihtiyar ananındır. Ziyaret ederler. Daha doğrusu bu mezar, bu toprakları kanıyla sulayan yiğitlerin anası, Anadolu'nun ta kendisi, tüm Türkiye'dir..
...
http://www.kultur.gov.tr/portal/tarih_tr.asp? belgeno=6644.
kültürler beşiği; mozaikler coğrafyası. her dinden, her dilden barındıran bir dünya.......
Ben Anadoluluyum. Onun gibi mukaddesatçı, onun gibi bir insan.
Anatolya, anatolya
Kalemi kır, cezamı kes
Onurumu geri ver
(Pentagram, Anatolya)
ne batılıyım ne doğulu
ben Türk'üm Anadolulu! ...
Anadolu=yaşam
Anadolu=insanlık
Anadolu=saflık
Anadolu=Türkiye
benim ülkem
* Kapılarını herkeze açmış; bize miras bırakılmı$,
* Uğruna çok kan dökülmü$ olan, cennet vatanım...
1401-Sonsuz...
Dünyanın merkezi, belki de evrenin merkezi. Kolay mı bu kadar çok uygarlığa hem beşik hem de mezar olmak ve yine de yaratıldığı günkü kadar büyüleyici ve cazip olmayı sürdürmek
ülkem...
cennetten bir köşe