An gelir.. Karışıp hüzünlenirim, Taşırım ben hasretin yükünü, Sevmedim ayrılığı, Alışamadım.. Taşırım tenimde kokunu, Sen gelince, Yeniden açarım, Baharda açan çiçek gibi, Dolarım içine gün gibi...
Ân; geçmişi, hali, ve geleceği kendinde bulundurma durumudur. Allah da geçmiş, hal ve geleceğin sahibi olduğundan ândadır. Zaman ise kullara has bir keyfiyettir ve sadece geçmişle, hal içerir. Kulların geleceği bilemeyişlerinin nedeni, zaman kavramının geleceği içermemesidir.
Allah ândadır ve zamandan münezzehtir. “Ol” emri ânda verilmiş olduğu için, O’nun bir anda meydana getirmiş olduğu kainatın oluşma süresi, bizim belki milyarlarca yılımıza tekabül etmektedir.
Allah ânda ve kulunun kalbinde nâzır olduğu içini tecellisini ânında gösterir. Böyle olduğunu da Hazreti Peygamberde görüyoruz. Öyle olmasaydı Kur’an Hazret-i Peygamber’e bir ânda nâzil olabilir miydi?
Bu konuda şimdilik bilmemiz gereken şey, bekânın, ânda yaşamak demek olduğudur.
Yaradanın bize bağışladığı anlar içinde en değersiz bulduğumuz an genellikle yaşadığımız andır, kıymeti en az bilinen, bütün anlar içinde en 'üvey' olan, kendimize en uzak tuttuğumuz an tam da avucumuzda bulunan o an'dır.
sur..sura üflenir..andır..üç an..üç farklı an.. içinde bulunduğumuz zaman dilimi diye nitelendiririz..anın anını yaşıyoruz belkide..an..şuan..dedim ve geçti.. anlar topluluğu....uzantısını algılaya bilmek zor.. kısa bir zaman dilimi olarak nitelendirsekte..içinde nice bilinmez anları saklayan bir muamma..eylemde yada fikri boyutta, o an içerisinde yapmış olduğumuz, sarf etmiş olduğumuz sözlerin derinliğinde belkide karşalacağımız nice anların oluşumu vardır..an kader olmasın..an..zamanların uzantısı..kısa bir an belkide ama sonsuz bir çağrının fısıltısı..anlar ki farklı zamanlarda ve mekanlarda farklılıklarını saklarlar..ve hayat bir anlık nefes bırakımı değil mi gerçekle tanışmak için..
İçinde olduğumuz, yaşadığımız an'dan o kadar uzaktayız ki! .. Ya, dünü düşünüp verdiğimiz kararlara, yaptıklarımıza, pişmanlıklarımıza üzülüyor ya da an'ı atlayıp, yok sayıp yarını düşünüyoruz... Yarın; O kadar uzaktaki oysa! ...An'ın bir an sonrasını bile,bilemiyorken yarını düşünmek! ...Öncesi ve sonrasının 'gerçek' olmadığını bilmeden an'ı yok saymak? ... Aslında, şu an tam karşımızda olan sadece an... An'ın içindeyiz, tam ortasında hem de... Yaşam, sadece an'ın içinde! ... Dün ya da geçmişimiz ne kadar çok an'ın içinde yer alıyorsa ve biz onu azaltmak, çıkartmak için uğraş vermiyorsak; .. An'ı pişmanlıklarla(belki ya da mutlaka) doldurmuş olmaz mıyız? ...Ya yarını düşünmek? ... Sadece an'ın içerisinde bir hayali yaşamaya çalışmak değil mi? ... Kesinlikle karışamadığımız, etkileyemediğimiz bir düzenin bir yaşamın içinde yer alırken, neden yaşanmış dün ile yaşanacak yarına takılıp an'ı atlıyoruz? ..'Hayatı bu kadar tatlı yapan, bir daha gelmeyecek olmasıdır.'...Yaşadığımız dün ile şu an için sadece 'hayal' olan yarına takılıp kalmak, ertelemek ve 'sonra' demek an'ı azaltmaz mı? ... Söyleyeceklerimizi şimdi söylemezsek, yapacaklarımızı şimdi yapmazsak, sevgimizi şimdi göstermezsek ve bir şekilde ucundan yakaladıklarımıza şimdi tutunmazsak, an'ı kaçırırsak; ... An da 'dün' olmaz mı? Ve... Yarın! .. An'ın bir an sonrasının adı; ...Yarın...
Bir lahza.. Avucumun içindeki fıstıkları sana takdîm etmek istiyorum. Fakat inan bana bu fıstıkların bir avuç dolusu elmas olmasını o kadar isterdim ki...
(aradan geçen 20 yı ve sonrası)
Avucumun içindeki elmasları sana takdîm etmek istiyorum.Fakat inan bana bu elmasların bir avuç dolusu fıstık olmasını o kadar isterdim ki...
keyfiyet ve kemmiyet.. nicelik ve nitelik.. çokluk ve kalite..
“AN en kısa zaman birimidir” diye tanımlanır. oysa AN sonsuz olandır, ZAMAN ise zihnin olayları sıralayabilmek, sınıflayabilmek adına yarattığı sanal bir ölçek. bir bakıma ZAMAN, ANın parsellenme çabasıdır…aslolan an'dır...
carpe diem.. zamanında, çok şey bilmiyorken, sorunsuzluğumu bile bir sorun addediyorken.. bir vesileyle..bir kitap ve ardından bir filmle hayata bakış açımı değiştiren terim... hala düşünürüm üzerinde.. hep terimlerle oynamaktayım nedense...
an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet o eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet çalgılar susar heves kalmaz şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır kan tutar / tutan ölür sokaklar kuşatılmış karakollar taranır yağmurda bir militan ölür
an gelir ömrünün hırsızıdır her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış an gelir şimşek yalar masmavi dehşetiyle siyaset meydanını direkler çatırdar yalnızlıktan sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır kaf dağı'nın ardındaki ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalıları evvel zaman içinde kalbur saman ölür kubbelerde uğuldar bâkî çeşmelerden akar sinan an gelir -lâ ilâhe illallah- kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- saatlı bir bombadır patlar an gelir attilâ ilhan ölür
Geçmişi düşünmek veya geleceğe dair planlar yapmak anlarımızın yok olmasına neden oluyor. Halbuki o anlarımız bir daha hiç geri gelmiyor ve o anlarda yaşayabileceğimiz keyifler ve lezzetleri hiç bilemiyoruz. Anlarınızı yaşamanız dileği ile...
An/ların toplamıyım.
An gelir..
Karışıp hüzünlenirim,
Taşırım ben hasretin yükünü,
Sevmedim ayrılığı,
Alışamadım..
Taşırım tenimde kokunu,
Sen gelince,
Yeniden açarım,
Baharda açan çiçek gibi,
Dolarım içine gün gibi...
lal11/08/2012
Ân; geçmişi, hali, ve geleceği kendinde bulundurma durumudur. Allah da geçmiş, hal ve geleceğin sahibi olduğundan ândadır. Zaman ise kullara has bir keyfiyettir ve sadece geçmişle, hal içerir. Kulların geleceği bilemeyişlerinin nedeni, zaman kavramının geleceği içermemesidir.
Allah ândadır ve zamandan münezzehtir. “Ol” emri ânda verilmiş olduğu için, O’nun bir anda meydana getirmiş olduğu kainatın oluşma süresi, bizim belki milyarlarca yılımıza tekabül etmektedir.
Allah ânda ve kulunun kalbinde nâzır olduğu içini tecellisini ânında gösterir. Böyle olduğunu da Hazreti Peygamberde görüyoruz. Öyle olmasaydı Kur’an Hazret-i Peygamber’e bir ânda nâzil olabilir miydi?
Bu konuda şimdilik bilmemiz gereken şey, bekânın, ânda yaşamak demek olduğudur.
Noktanın Sonsuzluğu Birinci Kitap / Lütfi Filiz
Her gelen AN bir öncekini öldürür.
Yaradanın bize bağışladığı anlar içinde en değersiz
bulduğumuz an genellikle yaşadığımız andır,
kıymeti en az bilinen, bütün anlar içinde en 'üvey' olan,
kendimize en uzak tuttuğumuz an tam da avucumuzda
bulunan o an'dır.
Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi
... Yunus Emre
harf- i cer
den, dan
yani ismin uzaklaşma, çıkma hali
sur..sura üflenir..andır..üç an..üç farklı an..
içinde bulunduğumuz zaman dilimi diye nitelendiririz..anın anını yaşıyoruz belkide..an..şuan..dedim ve geçti.. anlar topluluğu....uzantısını algılaya bilmek zor.. kısa bir zaman dilimi olarak nitelendirsekte..içinde nice bilinmez anları saklayan bir muamma..eylemde yada fikri boyutta, o an içerisinde yapmış olduğumuz, sarf etmiş olduğumuz sözlerin derinliğinde belkide karşalacağımız nice anların oluşumu vardır..an kader olmasın..an..zamanların uzantısı..kısa bir an belkide ama sonsuz bir çağrının fısıltısı..anlar ki farklı zamanlarda ve mekanlarda farklılıklarını saklarlar..ve hayat bir anlık nefes bırakımı değil mi gerçekle tanışmak için..
buyur...........: :)))
İçinde olduğumuz, yaşadığımız an'dan o kadar uzaktayız ki! ..
Ya, dünü düşünüp verdiğimiz kararlara, yaptıklarımıza, pişmanlıklarımıza üzülüyor ya da an'ı atlayıp, yok sayıp yarını düşünüyoruz... Yarın; O kadar uzaktaki oysa! ...An'ın bir an sonrasını bile,bilemiyorken yarını düşünmek! ...Öncesi ve sonrasının 'gerçek' olmadığını bilmeden an'ı yok saymak? ... Aslında, şu an tam karşımızda olan sadece an...
An'ın içindeyiz, tam ortasında hem de... Yaşam, sadece an'ın içinde! ...
Dün ya da geçmişimiz ne kadar çok an'ın içinde yer alıyorsa ve biz onu azaltmak, çıkartmak için uğraş vermiyorsak; .. An'ı pişmanlıklarla(belki ya da mutlaka) doldurmuş olmaz mıyız? ...Ya yarını düşünmek? ... Sadece an'ın içerisinde bir hayali yaşamaya çalışmak değil mi? ...
Kesinlikle karışamadığımız, etkileyemediğimiz bir düzenin bir yaşamın içinde yer alırken, neden yaşanmış dün ile yaşanacak yarına takılıp an'ı atlıyoruz? ..'Hayatı bu kadar tatlı yapan, bir daha gelmeyecek olmasıdır.'...Yaşadığımız dün ile şu an için sadece 'hayal' olan yarına takılıp kalmak, ertelemek ve 'sonra' demek an'ı azaltmaz mı? ... Söyleyeceklerimizi şimdi söylemezsek, yapacaklarımızı şimdi yapmazsak, sevgimizi şimdi göstermezsek ve bir şekilde ucundan yakaladıklarımıza şimdi tutunmazsak, an'ı kaçırırsak; ... An da 'dün' olmaz mı?
Ve... Yarın! .. An'ın bir an sonrasının adı; ...Yarın...
Hayatımızın değişmesine yetecek kadar kudretli ve tılsımlı olan...
Bir lahza..
Avucumun içindeki fıstıkları sana takdîm etmek istiyorum. Fakat inan bana bu fıstıkların bir avuç dolusu elmas olmasını o kadar isterdim ki...
(aradan geçen 20 yı ve sonrası)
Avucumun içindeki elmasları sana takdîm etmek istiyorum.Fakat inan bana bu elmasların bir avuç dolusu fıstık olmasını o kadar isterdim ki...
keyfiyet ve kemmiyet..
nicelik ve nitelik..
çokluk ve kalite..
Ânlarda gizli, ânlara özel; bazı şeyler..
zamanın en küçük birimi....
atomun, zaman hali.....
O da bir andır.
An bu andır.
“AN en kısa zaman birimidir” diye tanımlanır. oysa AN sonsuz olandır, ZAMAN ise zihnin olayları sıralayabilmek, sınıflayabilmek adına yarattığı sanal bir ölçek. bir bakıma ZAMAN, ANın parsellenme çabasıdır…aslolan an'dır...
Günleri değil, anları hatırlarız..
Cesare Pavese / Yaşama Uğraşı
an;
şuan
ile sonraKİ zaman
arasında bir yerlerde
muammma
öncesi de bir test sonrası da
hayat bizi deneye devamdan vazgeçmiyor
..veda anıdır..tebessümle kalınız..
iki hareket arasındaki zaman
carpe diem..
zamanında, çok şey bilmiyorken, sorunsuzluğumu bile bir sorun addediyorken..
bir vesileyle..bir kitap ve ardından bir filmle hayata bakış açımı değiştiren terim...
hala düşünürüm üzerinde..
hep terimlerle oynamaktayım nedense...
şimdiki zaman
farkındalık bir an, uyku ömür boyu :)
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür
Geçmişi düşünmek veya geleceğe dair planlar yapmak anlarımızın yok olmasına neden oluyor. Halbuki o anlarımız bir daha hiç geri gelmiyor ve o anlarda yaşayabileceğimiz keyifler ve lezzetleri hiç bilemiyoruz. Anlarınızı yaşamanız dileği ile...